Sine-i melalimde derlediğim hicranın sesiyle
Ruhumun muhtaç olduğu ulviyetin payesiyle neden hüzne akarım
Ah yine başlıyor hali fakirliğimde dinmeyen efkârım, sefilliğe açılan ağıtlarım
Hali iklimimde güz var
Umutlarım kalbi sürura ne kadar hasret yaşar
Dile gelen sevda ruhum için letafetiyle ne ülfetli bahar, aşk bir ar
Artık çalma kapımı, nazarlarımda uçsuz bucaksız mezarın haşyeti har ey yar
Neyleyim bahtın edebiyim
Sabır içinde boynumu bükerek nefesi sevk eğlerim
Hamiyete muhtaç olan solgun gönül kafesim, lal olan bu dilim
Umman için derlediğim ve güftelediğim hüzzam nağmelerim hasreti ilzam eder
Vurgun vaktin bekçisiyim
Ne fark eder, gece ve gündüzümle ne çok hali fakirim
Niteliği ne bilirim, idrakten uzak bu elemli nefesim, ah kederim
Dinlediğim nağmenin, acemaşiran sükûnetinde başlıyor o bırakmayan kederim
Yazık, yazık ki şu ömrüm
Şiddetle özlemini duyduğum lakin koklayamadım gülün
Nefesin deryasında andığım ve meftun olduğum bülbülün aşkında sökünün
Feryadımın içselliğimde şakıyan ve anlamı hakikat olan sancı yaşatan öğüdün
Girdabında fevkalade esirim
Feda olmadığım müddetçe, aşkın narını teneffüs etmedikçe
Müşkülü sevdanın yelpazesinde esin duymadığım bir hakikatse ne bizarım
Figan olan ve kalbi cenahımda hesabın mutlak olan acısını sunan aşka niyazım
Gel eyleme, sevgini engelleme
Bir tebessümün dahi bahşettiği süruru ne olur hakir görme
Vaktin anında, nazarın hazanında, umudun solgunluğunda hamiyeti esirgeme
Bakir olan muhabbeti, teslimiyet için edebi, kalbin şad olacak sesini hiç unutma
Mustafa CİLASUN