Orjinal boyutu icin tiklayin 960x635px.
Nereye baksam
Kabaran hissiyatımdan arınsam
Senden geriye kalan ne kadar iz varsa unutsam
Yüreğimi dağlayan hicranın güftelerini hüzünle yazsam
Artık bir ömür
Yalnızlığın ıssız sokaklarındayım
Eylül akşamları sineme seslenir, acı verir
Sokak sazendelerine şöyle bakar, zamanın farkındayım
Fakirhaneye
Gitsem ne olacak, içim kararacak
Küskün ve kırgın duvarlar haline bakacak
Silik boyalar kim bilir neler anlatacak, kalem yazacak
Sabahtan beri acım
Hangi nevaleye baksam muhtacım
Ne şevk ve ne de iştah var artık onlara yabancıyım
Ben bu vakitten sonra başka diyarların suskun insanıyım
Bir kefenin dahi yok
Mezarlık nerede sahip çıkan ne çok
En yakın, eş, dost dünya derdinde bahane mi yok
Hani nerede vefa, sadakat, vicdan, ruh, kalp var mı soran
Ne hevesin sevdasına
Ne hevanın endamlı cananına sözüm yok
Aşk adına nefsini ihya eden zavallılarla işim yok
Hesapsız bir akılla dünyaya dalan esirlere ihtiyacım yok
Ne vakit çocuk görsem
Yaşlı bir nineyi, dedeyi dinlesem
İçlerinden çıkmayan ukdelerini bir bir dile getirsem
Gün yüzüne hasret umutlarıyla yüzleştirip, sevindirsem
Ölümden hiç söz etmesem
Ölen ve her halinde okunanları gizlesem
Yakınlarında asılı duran aynayı sessizce çıkartsam
Geçlik resimlerini rengârenk çerçeveletip duvarlara assam…
Mustafa Cilasun