Gidişin değil, bir umutla dönersin diye beklemek öldürdü beni..Bir hoşcakalı çok gördün... Zor geldi hoşcakal demek sana, böyle gitmek daha kolaydı çünkü, arkada kalanı düşünmeden çekip gitmek, yakıştı mı sana?Yakıştı mı gidiyorum demeden gitmek? Yakıştı mı veda etmemek ve çekip gitmek? Yakıştı mı ayrılıkla yüzleşmemek? Gittiğini bile söylememek..
Bir hoşcakalı çok gördün.. Bu kolay olanı idi, bunu seçtin... Bencildin, gene kendin için en iyi olanı seçtin, başkasının duyguları seni yine hiç ilgilendirmedi... Hoşçakal demek zordu cünkü, vedasız gittin, sanki geri gelecekmiş gibi gittin, ayrılıkla yüzleşmeden gittin... Ayrılık acı verir çünkü, sanki ayrılmıyormuşuz gibi terk ettin. Oysa beni gidisin değil, bir umutla gelirsin diye beklemek öldürdü...
Hoşcakal dememiştik, ayrılmamıştık öyle ise, dönecektin, bir umut vardı hala, rüzgarda savrulan bir mum alevi gibi cılız ama ısrarla yanan bir umut vardı.. İşte beni o umut öldürdü...
Gidişin değil...
Bir gün dönecek diye beklemeler öldürdü beni, başka gölgeleri, sana benzetmek eritti bedenimi, ayak sesleri, merdiven çıkışlarını dinledim sen misin? diye... Kapı çalındığında ben koştum, telefon çaldığında, ilk çalışta elim telefondaydı ilk aylar da... Gelmedin... Ama hoşçakal da dememiştin... Gitmiştin... Ama veda etmemiştin...
Gidisin değil, beni döneceksin umudu ile beklemek öldürdü...Çok geç anladım bencildin. Artık hiçbir gölge sen değilsin, hiç telefon etmeyeceksin, dudakların adımı söylemeyi unutmuştur artık, çalan kapılar ve telefonlara ben bakmıyorum kaç zamandır. Hoşçakal demeden gittin. Kolayı seçtin... dönmeyeceksin...
Yüreğimde artık ne sevgi var, ne umut, ne de bir ağrı... Yüreğimde taşlaşmış bir HOŞCAKAL var... sana ait... Onu bir söyleyebilsem, sana veda edeceğim... Bunca yıl benden çaldığın, hayatımı geri isteyeceğim.
Ve sen, Hiç anlamayacaksın, hiç bilmeyeceksin... Beni gidişinin değil, dönersin umudu ile yaşamanın öldürdüğünü...
Hoşçakal demek, ölmekten daha mı zordu?