YAPIM HAKKINDA
Emma McLaughlin ve Nicola Kraus’un 2002 yılında yazdıkları “The Nanny Diaries” romanı oldukça ses getirmişti. İki yazarın Manhattan’da toplam sekiz sene bebek bakıcılığı yapmış olmaları, kitapta anlatılanların oldukça gerçekçi bulunmasına yol açmıştı. Medya o yıllarda kitabın yazarlarının üstüne giderek, kitapta anlatılan ailenin aslında kim olduğunu bulmaya çalışmıştı. İki yazar da kitapta anlatılanların hayal ürünü olduğunu söyleseler de kitabı yazarken kendi deneyimlerinden oldukça faydalandıklarını belirtmişlerdi.
Kitabın çıkmasından birkaç ay sonra kitabın film hakları FINDING NEVERLAND ve THE CIDER HOUSE RULES gibi filmlerin yapımına imza atmış Richard N. Gladstein tarafından satın alındı. “Kitabı okuduğumuzda, kitaptan iyi bir film çıkacağını düşünmüştük. Ama kitabın filmini yapmak bize büyük bir sorumluluk da yüklüyordu. Kitap çok sattığından filmin, kitabın hayranları için hayalkırıklığı yaratmaması gerekiyordu.” diyor Gladstein.
Yönetmen ve senarist ikili Shari Springer Berman ve Robert Pulcini ile arkadaş olan Goldstein, ikilinin ilk kurmaca filmleri AMERICAN SPLENDOR’ı izledikten sonra onlara THE NANNY DIARIES kitabını film yapma fikrini götürdü. “THE NANNY DIARIES kitabının geçtiği mekanların AMERICAN SPLENDOR’dan çok farklı olması hoşumuza gitmişti. Bambaşka bir dünyaya atlayacak olmamız bizi heyecanlandırmıştı. Ben New York’luyum. Kitabı yazanların da New York’lu olduklarını hemen anlamıştım. Benim bu şehirle ilgili ilginç bulduğum çoğu şey kitapta vardı.” diyor Robert Pulcini.
Diğer yönetmen Springer Berman ise hikayeyi kendine yakın bulmuş. “Kolejden mezun olduktan hemen sonra ben de dadılığa benzer bir iş bulmuştum. Kitabı okuduktan sonra o yaşta üniversiteden mezun olmuş gençlerle ilgili bir senaryo yazma fikri hoşuma gitti. “diyor.
Springer Berman ve Pulcini için kitabı senaryolaştırmak hiç de kolay olmamış. Senaryo yazarı ikili, kitaptaki gibi, olayları Annie’nin ağzından vermeyi tercih etmiş olsalar da hikayeye sinemasal anlatımı destekleyecek olaylar koymuşlar.
Filmde, kitaptaki gibi çoğu karakterin ismi Bay ve Bayan X, Harvard’lı Seksi Şey gibi takma adlardan oluşuyor. Fakat ilk kitaptaki ana karakter ismi olan “Nanny (Dadı) yı Annie’ye döndürmişler.
Filmde bir “Mary Poppins” ya da “The Sound of Music” havası yakalamak istedik. Özgürlük isteğin simgelemesi açısından kırmızı bir şemsiye kullanmayı istedik.” diyor Pulcini.
Springer Berman ve Pulcini kafalarındaki Annie’yi canlandırması için Scarlett Johansson’da karar kılmışlar. “Scarlett bana göre SCOOP filminde harikaydı. Onun komik tarafının bizim filmimiz için çok işe yarayacağını düşündük. Sıradan bir insanı ne kadar iyi canlandırabileceğini biliyorduk.” diyor Pulcini.
İki Oscar adaylığı bulunan Laura Linney filmde Bayan X karakterini canlandırıyor. “Bence Laura’nın içinde Bayan X gerçekten var. Bu yüzden de karakteri çok iyi canlandırdı.” diyor Springer Berman.
“Çoğu kızın annesinin Bayan X gibi olduğu bir okula gitmiştim. Şu an bu tür bir yaşam tarzına daha aşinayım ama gençken bile bunun nasıl bir şey olduğunun ipuçlarını çevremde görmüştüm.” diyor Laura Linney.
Yönetenlerle daha önceden AMERICAN SPLENDOR filminde çalışmış olan Paul Giamatti ise Bay X karakterini canlandırıyor. “Paul Yale’e gitmiş ve bu tip yaşam tarzını küçüklüğünden beri benimsemiş biri. Benim Bob’la birlikte yapmaktan hoşlandığım şeylerden biri de oyuncuları daha önceden benzerin canlandırmadıkları karakterlere sokmak. Paul’ü sempatik olmayan bir karakter için düşünmemiz de bu yüzdendi.” diyor Springer Berman.
“Kötü adamı oynamayı seviyorum. Bay X de böyle bir karakter. diyor Giamatti.
Oyuncular iki yönetmenle çalışmaktan oldukça keyif almışlar. “Aralarındaki uyum beni oldukça şaşırttı.” diyor Johansson. “Biri sizi fiziksel olarak yönlendirirken, diğeri de duygusal olarak yönlendiriyor.” diyor Giamatti.
THE NANNY DIARIES yapım ekibi için filmin tamamının New York’ta çekilmesi son derece önemliydi. “Manhattan’da harika mekanlar bulduk. Müzelerde ve Central Park’ta çok güzel çekimler gerçekleştirdik.” diyor sorumlu yapımcı Dany Wolf.
“Bence Shari ve Bob bu filmle New York’a, harika mekanlarına ve harika insanlarına aşklarını ilan ediyorlar.“ diyor Laura Linny.
Görüntü yönetmeni olarak daha önceden AMERICAN SPLENDOR için birlikte çalıştıkları Terry Stacey’le çalışan yönetmenler New York figürünün filmde hissedilir bir ağırlığı olmasını istemişler.
“BREAKFAST AT TIFFANY’S filmindeki havayı yakalamak istedik. Terry de bu isteğimizi gerçekleştirdi. Mekan ararken Manhattan’da birçok apartman dairesi gezdik. Bir daire o kadar büyüktü ki ekipten biri içinde kayboldu. Bu bize Manhattan’ın görkemi ve filme vermek istediğimiz hava ile ilgili bir ipucu verdi.” diyor Springer Berman.
Yapım tasarımcısı Mark Ricker X’lerin evini Steiner Stüdyoları’nda yaratmış. “Evde olan her şeyden ikişer tane yarattık. Böylece bir şey kırıldığında ya da bozulduğunda hemen diğeriyle değiştirebildik.” diyor Ricker.
“THE NANNY DIARIES bir bakıma dışarıdan gelen bir kadının kapalı bir toplulukta kendini kabul ettirme uğraşını anlatıyor. Bu nasıl bir kadın olmak istediğiyle de alakalı. Annie film boyunca bu kapalı toluluk içinde aslında kendini keşfediyor.” diyor Spinger Berman.
“THE NANNY DIARIES çocuklarımıza başarılı olsunlar diye uyguladığımız baskıyla ilgili. Bence 20’li yaşlardaki geçlerin akıllarındaki soruları başarıyla yanıtlıyor.” diyor Johansson. “THE NANNY DIARIES’de bir masal havası var. Annie Cinderella gibi. Filmimiz kesinlikle komik bir perimasalı.” diyor Giamatti.
Fragman
[YT]DjvjuA1SmJE[/YT]
Bence;
Açıkcası Film pek hoşuma Gitmedi... Klasik bi dadı filminden öteye gidememiş...Benim notum 5/10
|