Aşk Kavminin Çocukları

-'Bilmiyorlar Allah'ım, bilselerdi yapmazlardı.'-...


  1. Alt 02-20-2008, 20:11 #1
    beyza Mesajlar: 2.053
    Aşk Kavminin Çocukları

    -'Bilmiyorlar Allah'ım,
    bilselerdi yapmazlardı.'-
    Lâ İlâhe İllallah
    AŞK efendim
    bilmiyorum

    bilseydim bilmediğimi
    unuturdum tenimde çarpan canımı
    ruhuma öteleri çağırsam da ben
    kanadı yok çırpınışımın
    neden attılar kuyuya kirli ellerinden çocukları
    uzletimden kayarken huzuru bulutların
    rengini
    senin rüzgâr alevinle yitirdi
    perdelenen kıvılcımı yağmurun
    ben bir sağanak sonrası sığındım kucağına
    her anahtar açmadı bengisu kapısını varlığın
    / aşk kavminin sırrını
    sayılmadı karanlık sayfası soluksuzluğun
    dolaşılmaz dergâhında
    ömürlere kan dokuyan hissizliğimin
    ölgün yaşantılardan akan her bulanık nehirde
    kendini göremeyen can
    nerde zemzemin doyurduğu sofralar
    gül kokan sevda nerde
    sıddık konuşunca susan adâlet eri
    tan yerinde ağlayan ateşlerimle
    her gece şehrin alnında dalgalanır korkular
    zaman kararmış ruhların eteğiyse
    yanağı ışığında kızarmayan çocuğum
    yaşım yenilendikçe
    büyüyor perişân yalnızlığım
    bedenimde zehir günahlar
    dâvet ediyor beni cehennem sahnesine
    şahlanıyor karanlık ellerde acının kırbacı
    korku cellâdını çağırıyor fısıltıların
    canı/mı dağlayacaklar sultanım
    şefâatin beklenir gelemesen de
    gülsün
    hüznümün yüzü
    adınla bâkidir Aşk
    bir nur muydu rüzgâr aleviyle geçişin
    katre katre güllerinin sırrında
    tahâyyül edilemez bir şua mı sûretin
    göremediğim
    yetimlik divânında yegâne sultan
    çağlar aşan bir yansıma kucağımda beklerken
    dua seherinde hicretin bir yangındı
    müjdelerken aşkını şimdi öksüz gülşenin
    sensiz virân hanemde gözyaşım kayıp
    zemherisi titrerken aydınlığımın
    ölüm kasnağını dokudu ömürlerimin
    ey sahrayı yüklenen mirâc
    ey kâbe'nin eşiğine bırakılan acı
    sözün vedası
    nedâmet aldı hançeremden düğümlerini arzın
    ah dokunsalar bir kırgın tebessüme
    yığılacağım sensizliğine asrın
    kanatlarında yalnızlık uyur kuşlarının
    sayfalar kırılgan omuzlarımda
    bilmek alevinde üşüyen ruhum
    neden silmiş renklerimi yedi iklimden
    alevinden nefesini hissetmek
    kül olmaya kâfidir
    her bedir bir düğündür seninle
    vuslatım mekânsız
    vakitlerse pervâne
    hep üveys hırkasında mahkûmluğu hasretin
    eriyişin tahammül doruğunda rabia
    kalbistan sıcağında tükenir güneşlerim
    şakağımı okşayan her kum ebâbil
    ve ben bir hicret çölü
    asrın kavmini kuşanarak
    vakitler vaktine süzülüyorum
    eskittiğim zindanlarda isli nefesim
    sürâka mı iz sürüyor ardından
    ben mi göçüyorum kendiliğimden
    güllere bezenirken ölüm
    çorak toprakları düşünmek ne garip
    bildim
    kendime göçüyorum
    zerre olsam da yeter
    şefâat denizinde efendim
    kadim kavmin kervânında yol sonsuz
    elifçe tuttuğunla
    yazılır mı bu kavmin hengâmesi
    bu naat
    mahzun beklentilerin kıpırtıları
    ilk ışığıyla öpsün muhacir sabahları
    bir gölgenin nabzı her taşa dokunuyor
    ruhundan akıyor ırmağı çocukların
    burası uzak diyar
    unuttum dedemin anlattığı o karanlık masalı
    dağ deviren hasretimle
    bahar çeşmenden içsem âb-ı hayatı
    ilk çocuğu ben olsam aşk kavminin sultanım
    hiç adres sormadan gezsem bahçeni
    ayağımda senden yıldız tozları
    ver elini sevgili
    sözündür açacak her kilidi
    kelâm yanar düşüncede
    elif yazmaz tek hece
    çehremde gizemli düş saklarım hiç bilmeden
    bilseydim bilmediğimi
    unuturdum kendimi
    unuturdum her şeyi
    susmak
    adınla şimdi
    Muhammedûn Resûllallah!


    Rabia gelincik

  2. Alt 02-24-2008, 15:19 #2
    Ziyaretci
    mervelove Mesajlar: n/a
    çok güsel

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.