Vakit kaçtır tam olarak bilmiyorum…
Sadece diz çöktüm alfabenin önüne..
Ben nakkaş, sen motif…
Seni bana yâr eyledim gül(e)can…
Çek ellerini gökyüzünden..
Bulutların sırtındaki yükleri omuzlarına boşaltmasına izin ver.
Kirpiklerinle örtme bulutları..
Mutluluk yağıyor gül(e)can mutluluk..
Şerha şerha yarılsın toprak her yağmur taneleriyle…
Bozkırlarım yeşersin gözlerindeki umut sağanağında.
Susuzluğuma merhem olsun ıslak saçların..
Bırak yağsın dal dal umut…Bırak açabildiği kadar açsın Elif nâr bahçesinde..
Şaşkın şaşkın bakma bana.
Eteğine doldur yağmurları..
Sonra da ayıkla bulutlardan yağmuru..
Göreceksin ki; avuçlarında sana kalanlar gül taneleri olacaktır..
Hani bir söz vardır ya; gül verenin elinde gül kalır..
Sus şimdi..
Zaman sükut zamanı.
Yüreğini sıvazla “ vâv “ ile..
Sonra da gülümse “ elif “ bereketiyle..
Gülümse ki; duaya duran gözlerim gül sağanağında gusletsin kendini ..
“ Sen varsın şimdi “
Yüzümü buldum yüzünde gül(e)can.
Sen varsın ya şimdi mutluluk kapıları sonuna kadar açık.
Dilimde mutluluk türküleri, gözlerimde dans eden binlerce kelebek..
Her gülüşün bende bin mevsime denk gelirken köprüler kurarım gözlerine..
Kırlangıç olur uzanırım sana, yol olur vurulurum topuklarına..
Yolun sonunda sen varsın ya..
Her yokuş sana kavuşmanın habercisidir..
Sen varsın ya ekmek başka kokar burnuma..
Bir başka tatlı gelir bir bardak su dudağıma..
Saf tutarım mutluluğun her daim farzına.
Binlerce umut ekerim bozkır toprağına.
Bu yürekte bir gül yetişti ise bozkırda niye yetişmesin ki umut
“ Sen varsın şimdi “
Seni düşünürüm gül(e)can..
Diz çökerim alfabenin önüne..
Ben susarım gül(e)can konuşan sensindir gayri..
Karanlıklar koymaz bana, ölüm bile güzel gelir senli zamana..
Bir erkek eli ne kadar yatkın olmasa da nakışa, ben bir kalem sadeliğinde yazarım seni “ sana ..
Unuttum yüzümdeki esir hüznü, kuruttum derinliğini sadece bildiğim yastık altı gözyaşlarımı..
Kalleşçe gambazlandığım ayrılık sofralarından kalkıp varlığını katık eyledim gönül sofrasında..
Sen varsın ya gözlerin umudum, sözlerin suyum oldu..
Ekmeğin bereketine kattım yüzünü..
Sessizliğime inat topuk seslerine kabarttım yüreğimi.
Kendimi kendimden sakladığım karanlığa inat yüreğimi serdim aşkın aydınlığına…
“ Sen varsın şimdi “
Sırtımı hayata döndüm gül(e)can..
Yaşayan bedenime kundakladığım yüreğime mutluluk anahtarını verdim..
Bu yaşıma kadar ezberlemediğim nice türküler ezberlettim dilime..
Morg sözcülüğüne soyunmuş gözyaşlarıma “ gülüşünü “ giydirdim. Sen varsın ya şimdi büyümeye başladım..
Belki de hiç büyümemiştim..Seninle emekledim..
Şimdi de yavaş yavaş hayatı öğreniyor kim bilir belki de sevmeyi yeniden keşfediyorum…
Dallarına yağan kara inat üşümeyen güller nefes aldıkça,
Ben ölmem…öle-mem..öl-me-me-li-yim….
yaşasın Hayat, yaşasın Aşk….
Senden önce...
Kör bir ocaktım bacası üzerine yıkılan…
Senden önce…
Diz çöktürülüp yalnızlığa yamanan…
Meğer senden önce küçüktüm..
Emeklemeye çalışan,
Çalıştıkça acıyla kalkan….
Şimdi sen varsın ya…
Büyüdüm..
Sonra da yürüdüm..
Avcumda gül kokusu,
Bir elimde Elif…
Bir elimde umut…
Yürüyorum…..
Öyle yakıştın ki;
Menzilim mutluluk…
Nefesim huzur…
Adım umut….
İyi ki varsın gül(e)can….
İsmail Sarıgene