Yeşildi dünyam, maviydi.. birde kahverengiydi...
Beni bir ürkek ceylanlar tanırdı, birde çingene serçeler...
Yalnız kuşların sesi gelirken kulağıma, birde kavak yapraklarının...
Sen;
Durgunluğuma düştün...
ve büyüdün içimde büyüdün, büyüdün;
Sudaki halkalar gibi.
Yeşildi dünyam, maviydi...
Bir de kahverengiydi; Sen, bana düştüğünde!..
Bakışların, kendi ortasından büyüyen sıcak halkalar gibi iç içe yayıldı içimde...
Hoşgeldin, dedim.
Hoşgeldin sıcağım.
Hoşgeldin salıncağım!
Ve savruldu başım uzun bir iple dalına bağlanmış gibi..
Savruldum;
Senden sana doğru!
Beni, sadece ürkek ceylanlar tanırken birde çingene serçeler...
Ve ben, yalnız kuşlarla, kavak yapraklarının sesini tanırken...
Sen;
Durgunluğuma düştün...
Ve büyüdün içimde büyüdün, büyüdün;
sudaki halkalar gibi.
Sen;
Sessizliğime düştün...
Sen;
Kimsesizliğime düştün...
Belki de onun için böyle büyüdün içimde;
Sudaki halkalar gibi!
Muammer ERKUL