Horlama Neden Olur?
Horlama, uyku halinde nefes alışverişinden çıkan istem dışı seslerdir. Ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlık olduğunda ortaya çıkar. Horlama sesi, küçük dil, yumuşak damak ve farenks'e ait yumuşak dokularının sarkmış ve gevşemiş olmasının sebebiyet verdiği bir titreşim durumudur. Her kişinin kişilik özellikleri ve beden yapıları farklı olduğu için kişiler üzerinde horlamanın ortaya çıkış nedenleride farklıdır. Dilin arkası, yumuşak damak ve küçük dilin olduğu kısmın genizle birleştiği bölge, kendiliğinden daralabilen bir bölgedir. Bunlar birbirleri ile iletişim içinde ve senkronize olduklarında nefes alış verişlerle birlikte titreşerek rahatsız edici bir ses çıkmasına sebebiyet vermektedir.
Bu durum kesinlikle doğru nefes alamama sorunudur. Diyafram ve burunlarını kullanarak doğru nefes almayı oluşturabilenler, hangi pozisyonda uyurlarsa uyusunlar, horlamazlar. Ses çıkmasına sebebiyet verecek bir yetersizlik göstermezler. Horlama rahatsızlığına sahip olanların, ilk önce diyafram adalesini kullanarak ve burun yoluyla nefes almayı sağlayarak doğru nefes almayı öğrenmeleri gerekir.
Horlama, ciddi anlamda bireysel ve toplumsal bir sağlık sorunudur. Aile içi huzursuzluklara sebebiyet vermekte ve kişinin çevre ile uyumunu bozmaktadır. Erişkin insanların yaklaşık 45'i horlar. Bu şikayet %25’inde sürekli bir haldedir. Horlama, erkeklerde ve şişman kişilerde daha sık olmakla birlikte, her insanda görülebilir ve yaşla birlikte her geçen gün artar.
Hırıltılı Nefes Almak
Nefes alışverişi hırıltılı ve gürültülüdür. Nefes sayısı artmıştır. Yeterli hava akışı sağlanamadığı için devamlı bir halsizlik görülür. Kişi yeterli nefes alamadığı için huzursuzdur. Daha çok hava ve oksijen alabilmek için burun kanatları açılır. Daha güçlü nefes almak için solunum kasları olan diyafram, kaburga kasları, boyun kasları daha güçlü ve hızlı kasılır. Kaslarda göğüs içine doğru bir çekilme olur. Bu olgu Sternum üstünde, göğüs duvarında, sırtta alt bölgelerde çok netleşir.
Alınan ve verilen nefeste çıkan hırıltı benzeri sesler havanın zorla alınmak istenmesi sonucunda oluşur. Bunun nedeni yine diyafram adalesinin yeterli çalışmamasıdır. Bu sesler bazen hırıltı bazen cızıltı şeklinde, ağzından gelen nargile fokurdatması şeklinde ve göğse el koyulunca kedi mırıltısı şeklinde algılanabilir.
Bu bazen de horultu şeklinde olabilir. Ancak yukarıda belirtildiği gibi bazen üst solunum yolu kaynaklı sesler de hırıltıyla karışabilir. Bu nedenle iyi bir üst solunum yolu ve akciğer muayenesi yaptırmak gerekir. Solunum say ısındaki artışı, bahsedilen çekilmeleri, akciğeri dinleyince kulaklıktan gelen ıslık sesi fark edilebilir. Bu zorlama nefes alışveriş şekli düzeltilmediğinde ileriki yaşlarda belli oranlarda astım rahatsızlığına dönüşebilir.
Özel bir zorlama yapmak ve her defasında havayı gereğinden fazla vantuzlamak zorunda kalan bronşlar zamanla elastikiyetlerini kaybederek, yeterli esneme ve büzülmeyi oluşturamama sebebiyle astım rahatsızlığını oluşturabilirler.
Hırıltı Neden Olur?
Nefes alıp verirken çıkan sesler, sağlıksız bir nefes alışverişin işaretleridir. Duyulan sesler havanın normalden fazla basınçla çekilip itildiği anlamını taşırlar. Bu akciğerlerin ve dolayısıyla bronşların yeterli genişleyecek alan bulamamaları nedeniyle olabildiği gibi, zorlama nedeniyle elastikiyetlerini kaybeden alvoellerin açılıp kapanmakta zorlanmalarından da kaynaklanabilir. Zorlama ses çıkmasına sebebiyet verir. Birçok şarkıcıda, şarkı söylerken cümlelerinin arkasında kulağa hoş gelmeyen nefes alışlara tanık olursunuz. Bazen ses o kadar yüksek ve rahatsız edicidir ki şarkının güzelliğini etkiler.
şarkıcı diyafram nefesi tam olarak kullanamadığından nefes yetiştirememekte ve çok az bir zaman boşluğunda dolması gereken hava keseciklerini zorlama yoluyla doldurmak zorunda kalmaktadır. Hızla içeri vantuzlanmak istenen hava sürtünme nedeniyle ses çıkmasına sebep vermektedir. Bu yüzden nefes alırken ses çıkarıyorsanız bu diyafram adalenizi hiç kullanmıyorsunuz anlamına gelir.
Hırıltılı nefes diyafram tembelliği dışında, kronik bronşit ve astım rahatsızlığı anlamları da taşıyabilir.
Horlama nedenleri
Dil ve boğaz kasları gerginliği azalmıştır. Gevşek kaslar sırt üstü yatınca dilin boğaz arkasına doğru kaymasına engel olamaz. Bu olay bazı insan larda uykunun derin seviyesinde gevşemeye bağlı olarak veya alkol, ilaç, sakinleştirici alarak gevşemiş birinin uykusunda kas kontrolünün kaybolması ile ortaya çıkar.
Horlamaya yol açan ikinci bir neden boğazdaki dokuların aşırı büyük olmasıdır. Bu açıdan özellikle çocuklarda büyük bademcik ve geniz eti en sık rastlanan horlama nedenidir. şişman kişilerde ise kalın boyun dokusu horlamaya yol açabilir. Ayrıca kist ve tümörlerde nadir olarak bu horlama yapabilirler.
Horlamanın oluş nedeni yumuşak damakla küçük dilin aşırı sarkık ve uzun olması sebebiyle boğaza doğru inen hava yolunu daraltmasından kaynaklanır.
Devamlı süregelen burun tıkanıklığı horlamanın en etkin sebeplerinden biridir. Burun tıkanıklığı olan kişi havayı almak için genizde aşırı vakumlama yani nefesi burun yolundaki tıkanıklığa karşı olarak büyük bir basınçla hava çekmeye çalışır. Bu vakum boğazda sarmış ve gevşemiş dokuları hava yoluna doğru çeker. Böylelikle burun açık iken horlamayan kişide burun deliklerinden biri bile kapansa horlama görülmeye baslar.
Bu durum bazı insanların alerjik dönemlerde veya grip, sinüzit olduğu zamanlarda neden horladığının da açıklamasıdır. Burun harabiyetleri ve bozulmaları burun tıkanıklığı nedenleridir. Deviasyon sorunu da burun direğinin yana yatması, burun orta bölmesinin yan tar aflara tasması olarak tanımlanır. Burun içi bozulmaları içinde en sık rastlanılanıdır.
Horlama kontrolü için Nefes teknikleri
Horlamayan kişilerin tanısında üst solunum yollarının incelenmesi önemlidir. Horlamanın yanında aşırı güniçi uykuya eğilim, apne, obezite ve damarsal bir hastalığın bulunması durumunda uyku çalışması ve nefes egzersizleri önerilir.
Öncelikle burun kanalları üzerinde çalışarak mevcut olan sürekli veya kısmi tıkanıklığı açmak gerekir.
Nefes teknikleri çalış maları başlatılırken kilo verilmesi, yatış pozisyonunu düzeltilmesi, alkol ve sigaranın kesilmesi önerilir. Nefes Teknikleri çalışmalarının iyileştirmede başarı şansı çok yüksektir. Nefes teknikleri ile amaç aşırı derecede hareket edip ses oluşturan damağın ve küçük dilin gerginliğinin arttırılarak hareketinin azaltılması, horlamaya yol açan anatomik bozuklukların düzeltilmesidir. Teknik kullanımla yumuşamış ve sarkmış olan damak dokusunda bir miktar gerilme amaçlanmaktadır. Burun kanallarında oluşan konkaların şişmesi, alerji, sinüzit, enfeksiyon ve psikolojik nedenlere bağlı tıkanıklıkları açmanın en kolay ve emin yolu nefes tekniklerini kullanmaktır. Uygulanması basit olan bu yöntemde genellikle 2-3 aylık bir dönemde düzelmeler görülmektedir. Basarı oranı %50’nin üzerinde olan bu yönteme kişinin iyileşme isteği ve verilen egzersizleri düzenli olarak uygulaması başarıyı belirleyen faktörlerdir.
Burun kanallarını açmak için teknikler
Nefesi alına kadar çekmek
Birinci aşamada önce sıradan nefesleri ağzınızı kapatarak sadece burun delikleriniz den almaya ve vermeye başlayın. Bu pozisyonda yirmi kere nefes alıp vermeye devam edin. ıkinci aşamada nefesi sadece burundan alıp ağızdan vererek yirmi sayılık nefes döngüsünü tamamlayın. Üçüncü aşamada dört sayılık bir çalışma periyodunun bir sayısında burnunuza keskin bir nefes alın, diğer üç sayıda nefesi ağzınızdan verin. Dördüncü aşamada nefesi burnunuzun en üst bölümlerine çıkartabilmek için nefesi adeta alnınıza kadar çektiğinizi düşünerek burnunuzdan derin nefes alın ve sadece ağzınızdan verin. Bu pozisyonda yeterli oranda havayı, yeterli basınçla çekmeye başladığınızda onuncu nefes alışınızdan sonra burun kanallarınızda yanma ve açılma hissedeceksiniz. Yanma dayanılmaz bir hal aldığında çalışmayı bırakabilirsiniz. Dört aşamalı çalışmanın her bir aşamasında yirmişer defa nefes almalı ve daha sonra bir sonraki aşamaya geçmelisiniz.
Koklar gibi nefes çekmek
Bir evvelki burun kanallarını açmak için düzenlenmiş nefes alma çalışması dikey olarak yani yukarı doğru genişlemekle ilgiliydi. Bu çalışma yatay genişlemeyi sağlamak için kurgulanmıştır. Burun kanallarından nefes alırken sanki bir çiçeği kokluyormuş gibi burnun sağ ve sol yanlarına doğru nefesi çekerek burun kanallarını genişletmeniz gerekir. Nefes alış verişinizde üst dudaklarınızı hafifçe kaldırıp ön dişlerinizi biraz gösterdiğiniz bir pozisyonda nefesi yanlara doğru çekebilir ve çektiğiniz nefesi ağzınızdan verebilirsiniz. Bu çalışmanın bir başka şekli dudakla burun arasına bir kalem sıkıştırıp kalemi düşürmeden nefes alıp vermekle gerçekleştirilebilir.
Kapalı burun kanalını açmak
Burun kanallarınızı kontrol ettiğinizde psikolojinize ve otonom sinir sistemi algınıza bağlı olarak burun kanallarınızdan birinin daha açık birinin daha kapalı olduğunun farkına varabilirsiniz. Kapalı olan tarafı açmak için parmağınızla kapalı kanalın nefes girişini tamamen engelleyerek zaten açık olan diğer burun kanalından derin nefesler almaya ve vermeye başlayın. Elli nefes üzerine kurgulayacağımı z nefes alış verişlerini yirmi beş den sonra iyice derinleştirin ve süratlendirin. Elli sayı bittiğinde parmağınızla kapattığınız tarafın inanılmaz derecede açıldığını ve çok rahat nefes akışı sağlandığını göreceksiniz. Öbür kanalı açmak içinde yine açmak istediğiniz tarafı kapatarak diğer kanaldan elli derin ve süratli nefes almaya çalışmalısınız.
Yumuşak damak çalışması
Etkin ses elde etmek için yumuşak damak çok önemlidir. şarkıcı ve konuşmacıların ses eğitiminde, öğretmenleri tarafından “sesi damağa yönlendir, sesi damağında kubbelendir” anlatım tarzı sıkça kullanılmaktadır. “Neden damak?, Damağın etkin ses oluşumuna rolü nedir?” gibi sorular ışığında ağız içinin yapısını incelersek, damağın istem dışı sesleri engellemesindeki payının büyük olduğu görülür.
Pedagojik açıdan yumuşak damağın önemi;
Akustik çözümlere daha objektif yaklaşabilmek için, öncelikle, “Damağın ses karşısında önemi nedir?” sorusunu sormamız gerekir. Yumuşak damak devre dışı bırakılarak ve tamamen damak kullanımı sağlanarak yapılan çalışmalarda, söylenen şarkılar arasındaki farklı tınılar algılanır. Sesler aradaki ses formatlarındaki fark gözlendiğinde özellikle ağız boşluğunun değişik kullanımı sonucunda farklı tınılar elde edildiği bilinmelidir.
Ses eğitmenleri, sesi damağa yönlendirmenin önemine dikkat çekerler. Sonuç olarak söyleyici yumuşak damağını gerdirerek, kubbe formu almasını sağladığında uyku anlarında en kontrollü durum gerçekleşir ve horlama gürültüsü engellenir
Yumuşak damağın etkili kullanımı
Ağız içini mekan gibi değerlendirebilmek için, alt-üst çene açımını aynı tutarak, damak düşünülmeden, damağın gerdirilerek sesin kubbeleşen damak yapısı içindeki yayılımı incelendiğinde sesi çoğaltan etkinin yumuşak damağın kubbe şeklini alarak akustik bir ortamla oluşturduğu gözlenmektedir.
Damak yapısını kubbe formuna benzer bir duruma getirmek için esneme çalışmaları ve yumuşak damağı yukarı çekme çalışmaları yapılmalıdır. Damak gerdirme işlemi oluşurken önemli olan; damak yapısında sertleşme ve incelmeler sebebiyle gerilimi azalan duvarları tekrar eski haline getirebilmektir. Yumuşak damağın yükseltilmesiyle gevşeyen dokular tekrar sıkılaşmaya başlarlar.
Damak gerdirme işlevinde larenks daralır. Dilin aşağı doğru çekilmesi, yumuşak damağın yukarı kalkması sonucunda sarkan damak yapısı gerginleştirilir.
Soluk yolunda nefesi ses tellerinini çalıştırmadan baskıladığınızda duyulan ses homurtudur. Periyodik bir ritimle akan ses dalgaları, derinliksiz ham ses şeklindedir. Homurtu veya hırıltıyı ses kaynağı olarak düşünürsek bu ham ses, üzerindeki yapılara göre şekillenmektedir. Kaynaktan çıkan ses, genişleyen küresel dalgalar halinde ilerler ve kubbe alanında birleşerek birbirine karışırlar.
Ağız yapısına bakacak olursak ana kubbe damak, yan kubbeler de yanak boşluklarıdır. Bu yapı ana kubbeden yansıyan sesin iç mekana yayılarak tınılanma süresini çoğaltır, tonların dolmasını ve birbirine bağlanmasını sağlar. Yanakların yumuşak dokusu, fazla ses dalgalarını emerek kendi içinde bütünlük oluşturur. Ses emicilik katsayısı için şöyle denebilir; yüzeye çarpan ses dalgasının enerjisinin yüzde 30’u yüzey tarafından emilmiş, yüzde 70’i yansımışsa, o yüzeyin emicilik katsayısı yüzde 30 dur. Örneğin, mermerin emicilik katsayısının yüzde 1, pamuklu kumaşın emicilik katsayısının yüzde 11 olduğu gibi. ınsan doğasında damak yapının ayarlanabilir olması da alçak ve yüksek frekanslara göre emicilik katsayısını ayarlayarak uygun şartlar oluşturmamızı sağlar.
Damak ve üzerindeki burun boşluğunda oluşan akustik taşmalar, yansıma kanunlarına göre, yansıtıcı yüzeyin arkasında, eko dediğimiz tekrarlar meydana getirmektedir. Yansıyan sesler buradan geliyormuş gibi yayılır. Ayrıca sesli vokallerle, sessiz vokallerden özellikle “m, n” gibileri, ağız içi kapatılarak burun boşluğuna yönlendirildiğinde, burun boşluğu, bazı vokaller için tını alanı oluşturur.
Üst üste ve arada hava boşluğu bırakılarak oluşturulan kubbeler, ses yalıtımı açısından da önem taşımaktadır. Bir şekilde sesin mekan dışına taşması önlenmekte ve ses izolasyonu oluşturmaktadır. ınsan yapısındaki damak kubbesinin üzerindeki burun boşluğu; ses dalgalarının, beyin, göz sinirleri gibi hassas yapılara zarar vermesini de engeller. Rezonans uyumunda kristal kadehleri kıran sesin gücünün içeride yapabileceği tahribatın büyüklüğünü düşündüğünüzde ses dalgalarının öncelikle burun boşluğunda, sonra sinüslerde emilerek yok edilmesi ile bu bölgede bulunan organ ve dokuların zarar görmemesi doğal olarak temin edilir.
Sinüslerin ve koruyucu hava boşluklarının bulunduğu yerler, bu görüşü doğrulamaktadır.
Maksille Sinüs, gözlerle damak arasındadır.
Alın Sinüsü, özellikle tiz frekanslarda beynin ön yüzeyini korumaktadır.
Moid Sinüsler, gözlerin arkasında bulunan ana sinir uçlarını korumaktadır.
Sifenoid Sinüsler, burun arka üstünde beyinciği korumaktadır.
Son yapılan araştırmalarda, sinüslerin içine mikrofon yerleştirilmiş ve ses alınamadığı gözlenmiştir. Bundan anlaşıldığı gibi, sinüslerin, koruyucu ve fazla ses dalgalarını yok eden yapılar olduğu anlaşılmaktadır. Bizlere yıllarca söylenen “Sinüsler tını alanlarımızdır” iddiası da böylece çürümektedir.
32 diş sırasından oluşan yarım daire, damak kubbemizin simetriğidir. Diğer yarımı 32 diş sırasının toplamı olan 64 dişe tamamlayarak düşünürsek rezonatör küpleri n benzerliği gibidir. Uyarıcı ses enerjisinin etkisiyle titreşim yapan sisteme rezonatör denir. Rezonatöre uyarıcı titreşim olan ses enerjisi ile belli bir uyuma girmesi olayına da rezonans denir.
Sürtünmeden ve sallanmadan kaynaklanan ham ses dalgaları, gerek burun boşluğunda, gerek sinüslerde, gerek ağzın içyapısında, gerekse damak kubbesinin bitimindeki diş-dudak arasında azaltılırken; geri kalan ses dalgaları kubbesinin iç yüzeyinden ve dişlerin iç yüzeyinden belli bir seviyede söndürülürler. Yumuşak damağı kubbe şeklinde kullanma becerisini oluşturarak sarkmaları engellemek istem dişi seslerin çıkmasına tamamen engel olur.
mustafa kartal
Horlama, uyku halinde nefes alışverişinden çıkan istem dışı seslerdir. Ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlık olduğunda ortaya çıkar. Horlama sesi, küçük dil, yumuşak damak ve farenks'e ait yumuşak dokularının sarkmış ve gevşemiş olmasının sebebiyet verdiği bir titreşim durumudur. Her kişinin kişilik özellikleri ve beden yapıları farklı olduğu için kişiler üzerinde horlamanın ortaya çıkış nedenleride farklıdır. Dilin arkası, yumuşak damak ve küçük dilin olduğu kısmın genizle birleştiği bölge, kendiliğinden daralabilen bir bölgedir. Bunlar birbirleri ile iletişim içinde ve senkronize olduklarında nefes alış verişlerle birlikte titreşerek rahatsız edici bir ses çıkmasına sebebiyet vermektedir.
Bu durum kesinlikle doğru nefes alamama sorunudur. Diyafram ve burunlarını kullanarak doğru nefes almayı oluşturabilenler, hangi pozisyonda uyurlarsa uyusunlar, horlamazlar. Ses çıkmasına sebebiyet verecek bir yetersizlik göstermezler. Horlama rahatsızlığına sahip olanların, ilk önce diyafram adalesini kullanarak ve burun yoluyla nefes almayı sağlayarak doğru nefes almayı öğrenmeleri gerekir.
Horlama, ciddi anlamda bireysel ve toplumsal bir sağlık sorunudur. Aile içi huzursuzluklara sebebiyet vermekte ve kişinin çevre ile uyumunu bozmaktadır. Erişkin insanların yaklaşık 45'i horlar. Bu şikayet %25’inde sürekli bir haldedir. Horlama, erkeklerde ve şişman kişilerde daha sık olmakla birlikte, her insanda görülebilir ve yaşla birlikte her geçen gün artar.
Hırıltılı Nefes Almak
Nefes alışverişi hırıltılı ve gürültülüdür. Nefes sayısı artmıştır. Yeterli hava akışı sağlanamadığı için devamlı bir halsizlik görülür. Kişi yeterli nefes alamadığı için huzursuzdur. Daha çok hava ve oksijen alabilmek için burun kanatları açılır. Daha güçlü nefes almak için solunum kasları olan diyafram, kaburga kasları, boyun kasları daha güçlü ve hızlı kasılır. Kaslarda göğüs içine doğru bir çekilme olur. Bu olgu Sternum üstünde, göğüs duvarında, sırtta alt bölgelerde çok netleşir.
Alınan ve verilen nefeste çıkan hırıltı benzeri sesler havanın zorla alınmak istenmesi sonucunda oluşur. Bunun nedeni yine diyafram adalesinin yeterli çalışmamasıdır. Bu sesler bazen hırıltı bazen cızıltı şeklinde, ağzından gelen nargile fokurdatması şeklinde ve göğse el koyulunca kedi mırıltısı şeklinde algılanabilir.
Bu bazen de horultu şeklinde olabilir. Ancak yukarıda belirtildiği gibi bazen üst solunum yolu kaynaklı sesler de hırıltıyla karışabilir. Bu nedenle iyi bir üst solunum yolu ve akciğer muayenesi yaptırmak gerekir. Solunum say ısındaki artışı, bahsedilen çekilmeleri, akciğeri dinleyince kulaklıktan gelen ıslık sesi fark edilebilir. Bu zorlama nefes alışveriş şekli düzeltilmediğinde ileriki yaşlarda belli oranlarda astım rahatsızlığına dönüşebilir.
Özel bir zorlama yapmak ve her defasında havayı gereğinden fazla vantuzlamak zorunda kalan bronşlar zamanla elastikiyetlerini kaybederek, yeterli esneme ve büzülmeyi oluşturamama sebebiyle astım rahatsızlığını oluşturabilirler.
Hırıltı Neden Olur?
Nefes alıp verirken çıkan sesler, sağlıksız bir nefes alışverişin işaretleridir. Duyulan sesler havanın normalden fazla basınçla çekilip itildiği anlamını taşırlar. Bu akciğerlerin ve dolayısıyla bronşların yeterli genişleyecek alan bulamamaları nedeniyle olabildiği gibi, zorlama nedeniyle elastikiyetlerini kaybeden alvoellerin açılıp kapanmakta zorlanmalarından da kaynaklanabilir. Zorlama ses çıkmasına sebebiyet verir. Birçok şarkıcıda, şarkı söylerken cümlelerinin arkasında kulağa hoş gelmeyen nefes alışlara tanık olursunuz. Bazen ses o kadar yüksek ve rahatsız edicidir ki şarkının güzelliğini etkiler.
şarkıcı diyafram nefesi tam olarak kullanamadığından nefes yetiştirememekte ve çok az bir zaman boşluğunda dolması gereken hava keseciklerini zorlama yoluyla doldurmak zorunda kalmaktadır. Hızla içeri vantuzlanmak istenen hava sürtünme nedeniyle ses çıkmasına sebep vermektedir. Bu yüzden nefes alırken ses çıkarıyorsanız bu diyafram adalenizi hiç kullanmıyorsunuz anlamına gelir.
Hırıltılı nefes diyafram tembelliği dışında, kronik bronşit ve astım rahatsızlığı anlamları da taşıyabilir.
Horlama nedenleri
Dil ve boğaz kasları gerginliği azalmıştır. Gevşek kaslar sırt üstü yatınca dilin boğaz arkasına doğru kaymasına engel olamaz. Bu olay bazı insan larda uykunun derin seviyesinde gevşemeye bağlı olarak veya alkol, ilaç, sakinleştirici alarak gevşemiş birinin uykusunda kas kontrolünün kaybolması ile ortaya çıkar.
Horlamaya yol açan ikinci bir neden boğazdaki dokuların aşırı büyük olmasıdır. Bu açıdan özellikle çocuklarda büyük bademcik ve geniz eti en sık rastlanan horlama nedenidir. şişman kişilerde ise kalın boyun dokusu horlamaya yol açabilir. Ayrıca kist ve tümörlerde nadir olarak bu horlama yapabilirler.
Horlamanın oluş nedeni yumuşak damakla küçük dilin aşırı sarkık ve uzun olması sebebiyle boğaza doğru inen hava yolunu daraltmasından kaynaklanır.
Devamlı süregelen burun tıkanıklığı horlamanın en etkin sebeplerinden biridir. Burun tıkanıklığı olan kişi havayı almak için genizde aşırı vakumlama yani nefesi burun yolundaki tıkanıklığa karşı olarak büyük bir basınçla hava çekmeye çalışır. Bu vakum boğazda sarmış ve gevşemiş dokuları hava yoluna doğru çeker. Böylelikle burun açık iken horlamayan kişide burun deliklerinden biri bile kapansa horlama görülmeye baslar.
Bu durum bazı insanların alerjik dönemlerde veya grip, sinüzit olduğu zamanlarda neden horladığının da açıklamasıdır. Burun harabiyetleri ve bozulmaları burun tıkanıklığı nedenleridir. Deviasyon sorunu da burun direğinin yana yatması, burun orta bölmesinin yan tar aflara tasması olarak tanımlanır. Burun içi bozulmaları içinde en sık rastlanılanıdır.
Horlama kontrolü için Nefes teknikleri
Horlamayan kişilerin tanısında üst solunum yollarının incelenmesi önemlidir. Horlamanın yanında aşırı güniçi uykuya eğilim, apne, obezite ve damarsal bir hastalığın bulunması durumunda uyku çalışması ve nefes egzersizleri önerilir.
Öncelikle burun kanalları üzerinde çalışarak mevcut olan sürekli veya kısmi tıkanıklığı açmak gerekir.
Nefes teknikleri çalış maları başlatılırken kilo verilmesi, yatış pozisyonunu düzeltilmesi, alkol ve sigaranın kesilmesi önerilir. Nefes Teknikleri çalışmalarının iyileştirmede başarı şansı çok yüksektir. Nefes teknikleri ile amaç aşırı derecede hareket edip ses oluşturan damağın ve küçük dilin gerginliğinin arttırılarak hareketinin azaltılması, horlamaya yol açan anatomik bozuklukların düzeltilmesidir. Teknik kullanımla yumuşamış ve sarkmış olan damak dokusunda bir miktar gerilme amaçlanmaktadır. Burun kanallarında oluşan konkaların şişmesi, alerji, sinüzit, enfeksiyon ve psikolojik nedenlere bağlı tıkanıklıkları açmanın en kolay ve emin yolu nefes tekniklerini kullanmaktır. Uygulanması basit olan bu yöntemde genellikle 2-3 aylık bir dönemde düzelmeler görülmektedir. Basarı oranı %50’nin üzerinde olan bu yönteme kişinin iyileşme isteği ve verilen egzersizleri düzenli olarak uygulaması başarıyı belirleyen faktörlerdir.
Burun kanallarını açmak için teknikler
Nefesi alına kadar çekmek
Birinci aşamada önce sıradan nefesleri ağzınızı kapatarak sadece burun delikleriniz den almaya ve vermeye başlayın. Bu pozisyonda yirmi kere nefes alıp vermeye devam edin. ıkinci aşamada nefesi sadece burundan alıp ağızdan vererek yirmi sayılık nefes döngüsünü tamamlayın. Üçüncü aşamada dört sayılık bir çalışma periyodunun bir sayısında burnunuza keskin bir nefes alın, diğer üç sayıda nefesi ağzınızdan verin. Dördüncü aşamada nefesi burnunuzun en üst bölümlerine çıkartabilmek için nefesi adeta alnınıza kadar çektiğinizi düşünerek burnunuzdan derin nefes alın ve sadece ağzınızdan verin. Bu pozisyonda yeterli oranda havayı, yeterli basınçla çekmeye başladığınızda onuncu nefes alışınızdan sonra burun kanallarınızda yanma ve açılma hissedeceksiniz. Yanma dayanılmaz bir hal aldığında çalışmayı bırakabilirsiniz. Dört aşamalı çalışmanın her bir aşamasında yirmişer defa nefes almalı ve daha sonra bir sonraki aşamaya geçmelisiniz.
Koklar gibi nefes çekmek
Bir evvelki burun kanallarını açmak için düzenlenmiş nefes alma çalışması dikey olarak yani yukarı doğru genişlemekle ilgiliydi. Bu çalışma yatay genişlemeyi sağlamak için kurgulanmıştır. Burun kanallarından nefes alırken sanki bir çiçeği kokluyormuş gibi burnun sağ ve sol yanlarına doğru nefesi çekerek burun kanallarını genişletmeniz gerekir. Nefes alış verişinizde üst dudaklarınızı hafifçe kaldırıp ön dişlerinizi biraz gösterdiğiniz bir pozisyonda nefesi yanlara doğru çekebilir ve çektiğiniz nefesi ağzınızdan verebilirsiniz. Bu çalışmanın bir başka şekli dudakla burun arasına bir kalem sıkıştırıp kalemi düşürmeden nefes alıp vermekle gerçekleştirilebilir.
Kapalı burun kanalını açmak
Burun kanallarınızı kontrol ettiğinizde psikolojinize ve otonom sinir sistemi algınıza bağlı olarak burun kanallarınızdan birinin daha açık birinin daha kapalı olduğunun farkına varabilirsiniz. Kapalı olan tarafı açmak için parmağınızla kapalı kanalın nefes girişini tamamen engelleyerek zaten açık olan diğer burun kanalından derin nefesler almaya ve vermeye başlayın. Elli nefes üzerine kurgulayacağımı z nefes alış verişlerini yirmi beş den sonra iyice derinleştirin ve süratlendirin. Elli sayı bittiğinde parmağınızla kapattığınız tarafın inanılmaz derecede açıldığını ve çok rahat nefes akışı sağlandığını göreceksiniz. Öbür kanalı açmak içinde yine açmak istediğiniz tarafı kapatarak diğer kanaldan elli derin ve süratli nefes almaya çalışmalısınız.
Yumuşak damak çalışması
Etkin ses elde etmek için yumuşak damak çok önemlidir. şarkıcı ve konuşmacıların ses eğitiminde, öğretmenleri tarafından “sesi damağa yönlendir, sesi damağında kubbelendir” anlatım tarzı sıkça kullanılmaktadır. “Neden damak?, Damağın etkin ses oluşumuna rolü nedir?” gibi sorular ışığında ağız içinin yapısını incelersek, damağın istem dışı sesleri engellemesindeki payının büyük olduğu görülür.
Pedagojik açıdan yumuşak damağın önemi;
Akustik çözümlere daha objektif yaklaşabilmek için, öncelikle, “Damağın ses karşısında önemi nedir?” sorusunu sormamız gerekir. Yumuşak damak devre dışı bırakılarak ve tamamen damak kullanımı sağlanarak yapılan çalışmalarda, söylenen şarkılar arasındaki farklı tınılar algılanır. Sesler aradaki ses formatlarındaki fark gözlendiğinde özellikle ağız boşluğunun değişik kullanımı sonucunda farklı tınılar elde edildiği bilinmelidir.
Ses eğitmenleri, sesi damağa yönlendirmenin önemine dikkat çekerler. Sonuç olarak söyleyici yumuşak damağını gerdirerek, kubbe formu almasını sağladığında uyku anlarında en kontrollü durum gerçekleşir ve horlama gürültüsü engellenir
Yumuşak damağın etkili kullanımı
Ağız içini mekan gibi değerlendirebilmek için, alt-üst çene açımını aynı tutarak, damak düşünülmeden, damağın gerdirilerek sesin kubbeleşen damak yapısı içindeki yayılımı incelendiğinde sesi çoğaltan etkinin yumuşak damağın kubbe şeklini alarak akustik bir ortamla oluşturduğu gözlenmektedir.
Damak yapısını kubbe formuna benzer bir duruma getirmek için esneme çalışmaları ve yumuşak damağı yukarı çekme çalışmaları yapılmalıdır. Damak gerdirme işlemi oluşurken önemli olan; damak yapısında sertleşme ve incelmeler sebebiyle gerilimi azalan duvarları tekrar eski haline getirebilmektir. Yumuşak damağın yükseltilmesiyle gevşeyen dokular tekrar sıkılaşmaya başlarlar.
Damak gerdirme işlevinde larenks daralır. Dilin aşağı doğru çekilmesi, yumuşak damağın yukarı kalkması sonucunda sarkan damak yapısı gerginleştirilir.
Soluk yolunda nefesi ses tellerinini çalıştırmadan baskıladığınızda duyulan ses homurtudur. Periyodik bir ritimle akan ses dalgaları, derinliksiz ham ses şeklindedir. Homurtu veya hırıltıyı ses kaynağı olarak düşünürsek bu ham ses, üzerindeki yapılara göre şekillenmektedir. Kaynaktan çıkan ses, genişleyen küresel dalgalar halinde ilerler ve kubbe alanında birleşerek birbirine karışırlar.
Ağız yapısına bakacak olursak ana kubbe damak, yan kubbeler de yanak boşluklarıdır. Bu yapı ana kubbeden yansıyan sesin iç mekana yayılarak tınılanma süresini çoğaltır, tonların dolmasını ve birbirine bağlanmasını sağlar. Yanakların yumuşak dokusu, fazla ses dalgalarını emerek kendi içinde bütünlük oluşturur. Ses emicilik katsayısı için şöyle denebilir; yüzeye çarpan ses dalgasının enerjisinin yüzde 30’u yüzey tarafından emilmiş, yüzde 70’i yansımışsa, o yüzeyin emicilik katsayısı yüzde 30 dur. Örneğin, mermerin emicilik katsayısının yüzde 1, pamuklu kumaşın emicilik katsayısının yüzde 11 olduğu gibi. ınsan doğasında damak yapının ayarlanabilir olması da alçak ve yüksek frekanslara göre emicilik katsayısını ayarlayarak uygun şartlar oluşturmamızı sağlar.
Damak ve üzerindeki burun boşluğunda oluşan akustik taşmalar, yansıma kanunlarına göre, yansıtıcı yüzeyin arkasında, eko dediğimiz tekrarlar meydana getirmektedir. Yansıyan sesler buradan geliyormuş gibi yayılır. Ayrıca sesli vokallerle, sessiz vokallerden özellikle “m, n” gibileri, ağız içi kapatılarak burun boşluğuna yönlendirildiğinde, burun boşluğu, bazı vokaller için tını alanı oluşturur.
Üst üste ve arada hava boşluğu bırakılarak oluşturulan kubbeler, ses yalıtımı açısından da önem taşımaktadır. Bir şekilde sesin mekan dışına taşması önlenmekte ve ses izolasyonu oluşturmaktadır. ınsan yapısındaki damak kubbesinin üzerindeki burun boşluğu; ses dalgalarının, beyin, göz sinirleri gibi hassas yapılara zarar vermesini de engeller. Rezonans uyumunda kristal kadehleri kıran sesin gücünün içeride yapabileceği tahribatın büyüklüğünü düşündüğünüzde ses dalgalarının öncelikle burun boşluğunda, sonra sinüslerde emilerek yok edilmesi ile bu bölgede bulunan organ ve dokuların zarar görmemesi doğal olarak temin edilir.
Sinüslerin ve koruyucu hava boşluklarının bulunduğu yerler, bu görüşü doğrulamaktadır.
Maksille Sinüs, gözlerle damak arasındadır.
Alın Sinüsü, özellikle tiz frekanslarda beynin ön yüzeyini korumaktadır.
Moid Sinüsler, gözlerin arkasında bulunan ana sinir uçlarını korumaktadır.
Sifenoid Sinüsler, burun arka üstünde beyinciği korumaktadır.
Son yapılan araştırmalarda, sinüslerin içine mikrofon yerleştirilmiş ve ses alınamadığı gözlenmiştir. Bundan anlaşıldığı gibi, sinüslerin, koruyucu ve fazla ses dalgalarını yok eden yapılar olduğu anlaşılmaktadır. Bizlere yıllarca söylenen “Sinüsler tını alanlarımızdır” iddiası da böylece çürümektedir.
32 diş sırasından oluşan yarım daire, damak kubbemizin simetriğidir. Diğer yarımı 32 diş sırasının toplamı olan 64 dişe tamamlayarak düşünürsek rezonatör küpleri n benzerliği gibidir. Uyarıcı ses enerjisinin etkisiyle titreşim yapan sisteme rezonatör denir. Rezonatöre uyarıcı titreşim olan ses enerjisi ile belli bir uyuma girmesi olayına da rezonans denir.
Sürtünmeden ve sallanmadan kaynaklanan ham ses dalgaları, gerek burun boşluğunda, gerek sinüslerde, gerek ağzın içyapısında, gerekse damak kubbesinin bitimindeki diş-dudak arasında azaltılırken; geri kalan ses dalgaları kubbesinin iç yüzeyinden ve dişlerin iç yüzeyinden belli bir seviyede söndürülürler. Yumuşak damağı kubbe şeklinde kullanma becerisini oluşturarak sarkmaları engellemek istem dişi seslerin çıkmasına tamamen engel olur.
mustafa kartal