Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf, çocuğa yönelik şiddetle mücadelede en etkili ve öncelikli silahlardan birinin 'sessizliği kırmak' olduğunu belirterek, bu alanda herkesin işbirliği içinde planlı ve koordineli bir şekilde katkıda bulunmasının sağlanması gerektiğini söyledi.Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun liderliğinde, UNICEF ve Belçika Federal Hükümetinin katkısıyla düzenlenen Çocuklara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Ulusal Eylem Planı Hazırlık Toplantısı, Ankara Barolar Birliği Konukevi'nde başladı.
Bakan Kavaf, burada yaptığı konuşmada, tüm dünyada çocukların her geçen gün daha fazla şiddete ve istismara maruz kaldığını ifade etti. Ayrıca çocukların teknolojinin bir gereği olan internet üzerinden de malzeme olarak kullanılabildiğine işaret eden Kavaf, çocukları giderek daha fazla tehdit eden bu konuyu görmezden gelme gibi bir lüksün bulunmadığını vurguladı.
Dünya çapında yapılan araştırmalara göre, her 5 yetişkinden birinin 18 yaşına gelmeden cinsel şiddete maruz kaldığına dikkati çeken Kavaf, ''Şiddetin tek bir faktörle açıklanması mümkün değildir. Aile içinde yaşanan şiddet, sosyo-kültürel, ekonomik, psikolojik ve iletişimsel faktörlerle ilişkilidir. Anne-babanın çocuğa yönelik şiddet davranışının temelinde, bütün bu faktörlerin değişen oranlarda fakat birlikte hareket ettiği bilinmektedir. Ancak aile içindeki şiddet çoğunlukla gizli kalmakta, çocuğu ya da diğer aile bireylerini hedef alan şiddet olayları özel hayat olarak kabul edilmektedir'' diye konuştu.
Aile içi şiddetin, hem şiddet gören annenin çocuğuna şiddet göstermesine, hem de anne-baba arasındaki şiddet sahnesine tanık olan çocuğun duygusal yıkımına neden olduğunu belirten Kavaf, şiddetin öğrenilen ve taklit edilen bir davranış modeli olduğunu söyledi. Kavaf, ''Çocuğa yönelik şiddetle mücadelede en etkili ve öncelikli silahlardan biri 'sessizliği kırmak' ve bu alanda herkesin işbirliği içinde planlı ve koordineli bir şekilde katkıda bulunmasını sağlamaktır'' dedi.
Şiddetin Türkiye'de gerek Anayasa ve yasalarla, gerekse Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerle, çocuk haklarının uygulanması doğrultusunda politikalar geliştirildiğini dile getiren Kavaf, ilgili kurum ve kuruluşlarca yürütülen çalışmalarla ilgili bilgi verdi.
-''AVRUPA ÜLKELERİNİN KIZAMIĞI YOK ETMELERİNİ BEKLİYORUZ''-
TBMM Çocuk Hakları İzleme Komitesi Başkanı Cevdet Erdöl de Türk toplumunun çocukları önceleyen bir toplum olduğunu belirtti. Komitenin çalışmalarını anlatan Erdöl, komitenin internet sayfası üzerinden çocukların dileklerini kendilerine ilettiklerini anlattı.
Çocukların eğitim haklarının önemine değinen Erdöl, ''Fakirlik, zenginlik.. Sebep ne olursa olsun kız çocukları mutlaka okutulması lazım'' dedi.
Türkiye'deki çocuklarda kızamık hastalığının ülkeden kaynaklanan hiçbir vakasının bulunmadığına işaret eden Erdöl, Avrupa ülkelerinin kızamığı yok etmesini beklediklerini vurguladı. Avrupa'da bazı ülkelerde çocuk yaşta çocuk sahibi olanlara ülke tarafından geniş sosyal imkanlar sunulduğunu bildiren Erdöl, bunun diğer küçük yaştaki çocukları cezbetmesi bakımından yanlış bir uygulama olduğunu söyledi.
Çocuk tanımı için 0/18 yaş aralığını da doğru bulmadığını belirten Erdöl, bu nitelendirmenin -1/18 olması gerektiğini, çünkü çocukların doğmadan önce pek çok hakka sahip olduklarını ifade etti.
Günümüz dünyasında televizyon, internet gibi gelişmelerin tüm dünyadaki çocukların ilgisini çeken bir alan olduğuna işaret eden Erdöl, bu sanal dünyadaki tehlikelerle ilgili ciddi çalışmalar yapılması gerektiğine dikkati çekti.
-''ÖĞRETMENLER ÇOCUKLARI NASIL EĞİTECEKLERİNİ BİLMİYOR''-
TBMM Çocuk Haklarını İzleme Komitesi Üyesi, AK Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara da ''çocuklar geleceğimizdir'' sözünün çocuk alanını geleceğe ertelediği için doğru bulmadığını belirterek, ''Çocuklar bugünümüzdür'' denilmesini istediğini söyledi.
Artık çocukların dünyayı daha erken algıladıklarını anlatan İncekara, çocukların eğitimi konusunda önemli sıkıntılar bulunduğunu, öğretmenlerin çocukların nasıl eğiteceklerini bilmediğini belirtti. Sendikaları ayrı olduğu için aynı okulda çaydanlıkları ayrı olan öğretmenlerin çocuğa şiddet uygulamamasının düşünülemeyeceğini dile getiren İncekara, ''Çocukların üstlerinde kat kat paltolar var ama çocukların ruhları ısınsın diye bir iletişim aracımız olmadı. Müzik kabiliyeti olan çocuğu piyanodan mahrum bırakırsanız ona şiddet uygulamış olursunuz. Çocuklara hep 'ne olacaksın' diye sorarız ama ona 'nasıl yaşamak istersin' diye sormak aklımıza gelmez'' diye konuştu.
Çocukların aileleri tarafından çalıştırılması ya da çalıştırılmak için çocuk yapılması gibi konulara da değinen İncekara, bu çocukların cezaevine girdikten sonra mutlu olduklarını ifade etti. Çocukların cezaevlerinde voleybol, basketbol toplarıyla tanıştığını, fırçayı, resimi buralarda gördüğünü anlatan İncekara, cezaevine giren çocukların aylık maliyetlerinin bin 300 lira olduğunu dile getirdi.
-''VERİLER DAĞINIK VE YETERSİZ''-
Belçika Ankara Büyükelçisi Pol De Witte, çocuk haklarının kendi ülkelerinde önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Çocuğa yönelik şiddeti ayrı bir şekilde ele aldıklarını ifade eden Witte, bu konuda kültür ve sosyal statü ile etnik grup farkı bulunmadığını belirtti. Witte, teknoloji kullanımının da çocuklar için çok tehlikeli olduğuna işaret etti.
AB Delegasyonu Mali İşbirliği Kurum Oluşturma ve Sivil Toplum Bölümü Başkanı Erwan Marteil de çocuklara yönelik hassas politikalar izlenmesi ve siyasi gündemde çocukların sorunlarının yer alması gerektiğini vurguladı.
Çocuklara yönelik şiddetin pek çok sosyal probleme de neden olduğunu ifade eden Marteil, çocukların travmalar yaşayabildiklerini, risk alma ve davranışlarını yönetme gibi becerilerinin oluşmamasına neden olabildiğini kaydetti. Bu alanda Türkiye'deki verilerin dağınık ve yetersiz olduğu yönünde eleştiride bulunan Marteil, çocuğa yönelik şiddet genellikle gizli kaldığı için verilerin oluşturulmasında herkesin desteğine ihtiyaç olduğunu söyledi. Marteil, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinde bu önemli konunun mutlaka dikkate alınması gerektiğini vurguladı.
UNICEF Türkiye Temsilcisi Amyan Abulaban, çocuk dostu bir ortam oluşturulması açısından toplantının önemli olduğunu söyledi. Çocuğa yönelik şiddetin bütün ülkelerde bir sorun olduğunu ancak çoğu ülkenin bunu inkar ettiğini belirten Abulaban, Türkiye'nin bunu düzeltmeye çalışan ülkelerden biri olmasının Türk Hükümeti'nin bu konuya kendisini ne kadar adadığını gösterdiğini söyledi.
Bakan Kavaf, burada yaptığı konuşmada, tüm dünyada çocukların her geçen gün daha fazla şiddete ve istismara maruz kaldığını ifade etti. Ayrıca çocukların teknolojinin bir gereği olan internet üzerinden de malzeme olarak kullanılabildiğine işaret eden Kavaf, çocukları giderek daha fazla tehdit eden bu konuyu görmezden gelme gibi bir lüksün bulunmadığını vurguladı.
Dünya çapında yapılan araştırmalara göre, her 5 yetişkinden birinin 18 yaşına gelmeden cinsel şiddete maruz kaldığına dikkati çeken Kavaf, ''Şiddetin tek bir faktörle açıklanması mümkün değildir. Aile içinde yaşanan şiddet, sosyo-kültürel, ekonomik, psikolojik ve iletişimsel faktörlerle ilişkilidir. Anne-babanın çocuğa yönelik şiddet davranışının temelinde, bütün bu faktörlerin değişen oranlarda fakat birlikte hareket ettiği bilinmektedir. Ancak aile içindeki şiddet çoğunlukla gizli kalmakta, çocuğu ya da diğer aile bireylerini hedef alan şiddet olayları özel hayat olarak kabul edilmektedir'' diye konuştu.
Aile içi şiddetin, hem şiddet gören annenin çocuğuna şiddet göstermesine, hem de anne-baba arasındaki şiddet sahnesine tanık olan çocuğun duygusal yıkımına neden olduğunu belirten Kavaf, şiddetin öğrenilen ve taklit edilen bir davranış modeli olduğunu söyledi. Kavaf, ''Çocuğa yönelik şiddetle mücadelede en etkili ve öncelikli silahlardan biri 'sessizliği kırmak' ve bu alanda herkesin işbirliği içinde planlı ve koordineli bir şekilde katkıda bulunmasını sağlamaktır'' dedi.
Şiddetin Türkiye'de gerek Anayasa ve yasalarla, gerekse Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelerle, çocuk haklarının uygulanması doğrultusunda politikalar geliştirildiğini dile getiren Kavaf, ilgili kurum ve kuruluşlarca yürütülen çalışmalarla ilgili bilgi verdi.
-''AVRUPA ÜLKELERİNİN KIZAMIĞI YOK ETMELERİNİ BEKLİYORUZ''-
TBMM Çocuk Hakları İzleme Komitesi Başkanı Cevdet Erdöl de Türk toplumunun çocukları önceleyen bir toplum olduğunu belirtti. Komitenin çalışmalarını anlatan Erdöl, komitenin internet sayfası üzerinden çocukların dileklerini kendilerine ilettiklerini anlattı.
Çocukların eğitim haklarının önemine değinen Erdöl, ''Fakirlik, zenginlik.. Sebep ne olursa olsun kız çocukları mutlaka okutulması lazım'' dedi.
Türkiye'deki çocuklarda kızamık hastalığının ülkeden kaynaklanan hiçbir vakasının bulunmadığına işaret eden Erdöl, Avrupa ülkelerinin kızamığı yok etmesini beklediklerini vurguladı. Avrupa'da bazı ülkelerde çocuk yaşta çocuk sahibi olanlara ülke tarafından geniş sosyal imkanlar sunulduğunu bildiren Erdöl, bunun diğer küçük yaştaki çocukları cezbetmesi bakımından yanlış bir uygulama olduğunu söyledi.
Çocuk tanımı için 0/18 yaş aralığını da doğru bulmadığını belirten Erdöl, bu nitelendirmenin -1/18 olması gerektiğini, çünkü çocukların doğmadan önce pek çok hakka sahip olduklarını ifade etti.
Günümüz dünyasında televizyon, internet gibi gelişmelerin tüm dünyadaki çocukların ilgisini çeken bir alan olduğuna işaret eden Erdöl, bu sanal dünyadaki tehlikelerle ilgili ciddi çalışmalar yapılması gerektiğine dikkati çekti.
-''ÖĞRETMENLER ÇOCUKLARI NASIL EĞİTECEKLERİNİ BİLMİYOR''-
TBMM Çocuk Haklarını İzleme Komitesi Üyesi, AK Parti İstanbul Milletvekili Halide İncekara da ''çocuklar geleceğimizdir'' sözünün çocuk alanını geleceğe ertelediği için doğru bulmadığını belirterek, ''Çocuklar bugünümüzdür'' denilmesini istediğini söyledi.
Artık çocukların dünyayı daha erken algıladıklarını anlatan İncekara, çocukların eğitimi konusunda önemli sıkıntılar bulunduğunu, öğretmenlerin çocukların nasıl eğiteceklerini bilmediğini belirtti. Sendikaları ayrı olduğu için aynı okulda çaydanlıkları ayrı olan öğretmenlerin çocuğa şiddet uygulamamasının düşünülemeyeceğini dile getiren İncekara, ''Çocukların üstlerinde kat kat paltolar var ama çocukların ruhları ısınsın diye bir iletişim aracımız olmadı. Müzik kabiliyeti olan çocuğu piyanodan mahrum bırakırsanız ona şiddet uygulamış olursunuz. Çocuklara hep 'ne olacaksın' diye sorarız ama ona 'nasıl yaşamak istersin' diye sormak aklımıza gelmez'' diye konuştu.
Çocukların aileleri tarafından çalıştırılması ya da çalıştırılmak için çocuk yapılması gibi konulara da değinen İncekara, bu çocukların cezaevine girdikten sonra mutlu olduklarını ifade etti. Çocukların cezaevlerinde voleybol, basketbol toplarıyla tanıştığını, fırçayı, resimi buralarda gördüğünü anlatan İncekara, cezaevine giren çocukların aylık maliyetlerinin bin 300 lira olduğunu dile getirdi.
-''VERİLER DAĞINIK VE YETERSİZ''-
Belçika Ankara Büyükelçisi Pol De Witte, çocuk haklarının kendi ülkelerinde önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. Çocuğa yönelik şiddeti ayrı bir şekilde ele aldıklarını ifade eden Witte, bu konuda kültür ve sosyal statü ile etnik grup farkı bulunmadığını belirtti. Witte, teknoloji kullanımının da çocuklar için çok tehlikeli olduğuna işaret etti.
AB Delegasyonu Mali İşbirliği Kurum Oluşturma ve Sivil Toplum Bölümü Başkanı Erwan Marteil de çocuklara yönelik hassas politikalar izlenmesi ve siyasi gündemde çocukların sorunlarının yer alması gerektiğini vurguladı.
Çocuklara yönelik şiddetin pek çok sosyal probleme de neden olduğunu ifade eden Marteil, çocukların travmalar yaşayabildiklerini, risk alma ve davranışlarını yönetme gibi becerilerinin oluşmamasına neden olabildiğini kaydetti. Bu alanda Türkiye'deki verilerin dağınık ve yetersiz olduğu yönünde eleştiride bulunan Marteil, çocuğa yönelik şiddet genellikle gizli kaldığı için verilerin oluşturulmasında herkesin desteğine ihtiyaç olduğunu söyledi. Marteil, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinde bu önemli konunun mutlaka dikkate alınması gerektiğini vurguladı.
UNICEF Türkiye Temsilcisi Amyan Abulaban, çocuk dostu bir ortam oluşturulması açısından toplantının önemli olduğunu söyledi. Çocuğa yönelik şiddetin bütün ülkelerde bir sorun olduğunu ancak çoğu ülkenin bunu inkar ettiğini belirten Abulaban, Türkiye'nin bunu düzeltmeye çalışan ülkelerden biri olmasının Türk Hükümeti'nin bu konuya kendisini ne kadar adadığını gösterdiğini söyledi.