Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen ve görülme sıklığı yüksek olan diyabet hastalarında kansere yakalanma riskinin, diyabet hastası olmayanlara oranla daha fazla olduğu belirtildi.Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilgün Güvener Demirağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ''Diyabet, diyabet tedavisi ve kanser'' ile ilgili değerlendirmede bulundu.
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin ciddi bir sağlık sorunu olduğunu belirten Demirağ, 2010 yılı itibariyle Türkiye'de her 100 erişkinden 13'ünde diyabet görüldüğünü söyledi.
Demirağ, bilim çevresinde diyabet ve kanser ilişkisinin de tartışılan konular arasına girdiğini ve bu konuda çeşitli araştırmalar yapıldığını ifade ederek, diyabet hastalarında, diyabeti olmayan aynı yaş ve cinsiyetteki kişilere kıyasla artmış kanser risklerinin tanımlandığını belirtti. Bu riskin çeşitli kanser türleri açısından da değişiklik gösterdiğine dikkat çeken Demirağ, ''Pankreas kanserinde yüzde 50, kalın bağırsak kanserinde yüzde 30, mesane kanserinde yüzde 25, meme kanserinde yüzde 20 kanser görülme riskinde artış bildirilmiştir. Benzer şekilde, bilinen diyabeti olan hastalarda, artmış kanser görülme riskinin yanı sıra, var olan kansere bağlı ölüm yüzde 40 civarında daha fazladır'' diye konuştu.
OBEZİTE VE İNSÜLİN DİRENCİNE DİKKAT-
Dr. Demirağ, bilim insanlarının diyabette kanser riskinin ve mortalite (ölüm) oranının neden arttığına yönelik araştırmalar yaptığı belirterek, nedenler arasında obezitenin ve pankreastan salgılanan bir ve kan şekerini düşüren bir hormon olan ''insülin''e direncin ilk sırada yer söyledi.
Kan şekerinin aşırı yükselmesi olarak tanımlanan ''hiperglisemi''nin de diyabet ve kanser ilişkisinde ikinci önemli neden olduğuna dikkati çeken Demirağ, ''Diyabetik hastalarda genellikle çok fazla tıbbi sorun bir arada olduğu için, bazen rutin taramalar aksayabiliyor. Bu nedenle gecikmiş taramalarda önemli bir neden olarak karşımıza çıkıyor'' dedi.
Demirağ, bir diğer önemli nedenin de diyabet hastalarında varolan diğer hastalıklar nedeniyle kanser tedavisi komplikasyonlarının fazlalığı olduğunu anlattı.
Diyabete ilişkin kanser riskinde ve ölüm oranlarındaki artışta, diyabet tedavilerin de payı olabileceğine dikkati çeken Demirağ, ''Tedavilerin etkileri incelendiğinde, tüm kanserler için yüksek doz insülin kullanımının riski arttırabileceği ve 'insülin direncinin ve hiperinsülineminin önlenmesinin' en önemli prensip olması gerekir'' diye konuştu.
İnsülin ihtiyacının en aza inmesi için kilo kontrolünün sağlanması, doğru beslenilmesi ve egzersize önem verilmesi gerektiğine işaret eden Demirağ, ''Tüm tip şeker hastaları, uygun erken teşhis yöntemleriyle yakın takip edilmelidir. Halihazırda kanseri olan şeker hastalarının diyabet tedavileri, mutlaka bu durumları gözetilerek, titizlikle yeniden düzenlenmelidir'' önerisinde bulundu.
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin ciddi bir sağlık sorunu olduğunu belirten Demirağ, 2010 yılı itibariyle Türkiye'de her 100 erişkinden 13'ünde diyabet görüldüğünü söyledi.
Demirağ, bilim çevresinde diyabet ve kanser ilişkisinin de tartışılan konular arasına girdiğini ve bu konuda çeşitli araştırmalar yapıldığını ifade ederek, diyabet hastalarında, diyabeti olmayan aynı yaş ve cinsiyetteki kişilere kıyasla artmış kanser risklerinin tanımlandığını belirtti. Bu riskin çeşitli kanser türleri açısından da değişiklik gösterdiğine dikkat çeken Demirağ, ''Pankreas kanserinde yüzde 50, kalın bağırsak kanserinde yüzde 30, mesane kanserinde yüzde 25, meme kanserinde yüzde 20 kanser görülme riskinde artış bildirilmiştir. Benzer şekilde, bilinen diyabeti olan hastalarda, artmış kanser görülme riskinin yanı sıra, var olan kansere bağlı ölüm yüzde 40 civarında daha fazladır'' diye konuştu.
OBEZİTE VE İNSÜLİN DİRENCİNE DİKKAT-
Dr. Demirağ, bilim insanlarının diyabette kanser riskinin ve mortalite (ölüm) oranının neden arttığına yönelik araştırmalar yaptığı belirterek, nedenler arasında obezitenin ve pankreastan salgılanan bir ve kan şekerini düşüren bir hormon olan ''insülin''e direncin ilk sırada yer söyledi.
Kan şekerinin aşırı yükselmesi olarak tanımlanan ''hiperglisemi''nin de diyabet ve kanser ilişkisinde ikinci önemli neden olduğuna dikkati çeken Demirağ, ''Diyabetik hastalarda genellikle çok fazla tıbbi sorun bir arada olduğu için, bazen rutin taramalar aksayabiliyor. Bu nedenle gecikmiş taramalarda önemli bir neden olarak karşımıza çıkıyor'' dedi.
Demirağ, bir diğer önemli nedenin de diyabet hastalarında varolan diğer hastalıklar nedeniyle kanser tedavisi komplikasyonlarının fazlalığı olduğunu anlattı.
Diyabete ilişkin kanser riskinde ve ölüm oranlarındaki artışta, diyabet tedavilerin de payı olabileceğine dikkati çeken Demirağ, ''Tedavilerin etkileri incelendiğinde, tüm kanserler için yüksek doz insülin kullanımının riski arttırabileceği ve 'insülin direncinin ve hiperinsülineminin önlenmesinin' en önemli prensip olması gerekir'' diye konuştu.
İnsülin ihtiyacının en aza inmesi için kilo kontrolünün sağlanması, doğru beslenilmesi ve egzersize önem verilmesi gerektiğine işaret eden Demirağ, ''Tüm tip şeker hastaları, uygun erken teşhis yöntemleriyle yakın takip edilmelidir. Halihazırda kanseri olan şeker hastalarının diyabet tedavileri, mutlaka bu durumları gözetilerek, titizlikle yeniden düzenlenmelidir'' önerisinde bulundu.