Ölümcül hastalık AIDS'in Türkiye'deki seyri   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 11-29-2010 (15:30)   Son Mesaj: 11-29-2010 (15:30)    Cevap: 0    Gösterim: 590  

    11-29-2010

    Ölümcül hastalık AIDS'in Türkiye'deki seyri

    Ölümcül hastalık AIDS'in Türkiye'deki seyri
    Türkiye AIDS ile 1985 yılının kasım ayında tanıştı. Yapılan araştırmalar sonucunda virüs ilk olarak yurtdışında çalışan işçilerde saptandı. İşçiler Türkiye'ye geldiğinde virüsü eşlerine bulaştırdı ve böylece AIDS Türkler arasında da yayılmaya başladı.Tehlikenin boyutları 90'lı yıllarda yurt dışından fuhuş için gelen kadınlarla iyice büyüdü. Sağlık Bakanlığı verilerine göre; Türkiye'de 771 AIDS vakası bulunuyor. AIDS'lilerin en çok bulunduğu illerin başında İstanbul geliyor. İstanbul'u Ankara, İzmir, Adana ve Bursa takip ediyor.

    Memorial Antalya Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü"nden Uz. Dr. Şirin Elmi, "1 Aralık Dünya AIDS Günü" dolayısıyla hayati uyarılarda bulundu.

    AIDS"e neden olan HIV virüsü bulaşmış kişi sayısı dünya genelinde bir azalma göstermekle birlikte Türkiye"de artmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü, Aralık 2008 verileri dünyada ortalama 33.4 (31.1-35.8) milyon HIV enfekte kişi olduğunu ve hastalığın tanımlandığı 1981 yılından beri 33.9 milyon kişinin hayatını bu hastalıktan kaybettiğini bildirmektedir. Sağlık Bakanlığı Aralık 2009 verilerine göre 3898 HIV/AIDS hastası vardır. Bunların 771'i AIDS basamağına ulaşmış, 3127 kişi ise HIV pozitiftir.

    Vaka sayısı her yıl artıyor

    2000'li yılların başından itibaren her yıl 150-200 yeni vaka bildirilirken, 2009 yılı içinde tanı konmuş yeni vaka sayısı 528 olarak bildirilmiştir. Bu sayı hastalığın Türkiye"de ilk saptandığı 1985 yılından beri en yüksek hasta sayısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat günümüz ülke koşullarında bu sayının gerçekte bunun en az beş katı olduğu tahmin edilmektedir. "Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu" adıyla da bilinen AIDS, erken yaşta aktif cinsel yaşama geçiş ve güvenli seks hakkında bilgi yetersizliği nedeniyle zaman içinde kadınlarda ve genç erişkinlerde daha sık görülmeye başlandı. HIV enfeksiyonuna ülkemizde en sık 20-49 yaş arası erkeklerde %70, kadınlarda %30 oranında rastlanmaktadır.

    HIV virüsü sinsi ilerliyor

    HIV enfeksiyonu bulaştıktan iki-dört hafta sonra gribal bir enfeksiyon gibi başlayıp, daha sonra yıllar süren bir sessiz döneme girer. Bu uzun dönemde virüs, bağışıklık sisteminin vücudu mikroplardan koruyan CD4 hücrelerinde çoğalır ve varlığını sürdürür. 10 yılı aşabilen bir süre sonunda bağışıklık sisteminde yetersizlik ortaya çıkmaya başlar, kandaki virüs miktarı artar, CD4 hücreleri azalır ve bağışıklık sistemi çöker. Bunun sonucunda normalde seyrek görülen bazı enfeksiyon hastalıkları ve bazı kanser türleri bu hastalarda daha sık görülür.

    En sık korunmasız cinsel ilişki ile bulaşıyor

    HIV enfeksiyonunda cinsel temas en sık görülen bulaşma şeklidir. Hastalığın tanımlandığı ilk 10 yıl içinde yayılımının öncelikle homoseksüel ilişkiyle gerçekleştiği bildirilirken, bugün HIV enfeksiyonunun yayılımı esas olarak %60-70 heteroseksüel yolla olmaktadır. Bulaşma için HIV pozitif kişi ile yapılan tek bir cinsel temas bile yeterli olup, cinsel temas sayısı arttıkça bulaşma olasılığı da artmaktadır. Cinsel temas sırasında prezervatif kullanmak bulaşma riskini azaltır, fakat uygun materyalden yapılmamış olması ve delinme ihtimaline karşı riski tamamen ortadan kaldırmaz.

    HIV"in ikinci en sık bulaşma şekli damar içi uyuşturucu madde kullananların ortak paylaştıkları iğnelerdir. Damar içi uyuşturucu kullanımının azaltılması ve bu kişilerde ortak iğne kullanımının önlenmesi bulaşmayı azaltabilir. Ülkemizde 1987 yılından beri tüm kan bağışçılarına zorunlu olarak ELISA yöntemi ile HIV testi yapıldığından kan ve kan ürünleri ile bulaşma çok azalmıştır.

    Anneden bebeğe kalan en kötü miras

    Virüs, hastalığı taşıyan anneden bebeğe, doğum öncesinde, doğum sırasında veya sonrasında bulaşabilir. Anne sütü de virüsün bulaşmasına neden olabilir. Doğurganlık çağındaki tüm kadınların AIDS konusunda bilgilendirilmesi ve gerekiyorsa test yaptırması önerilmektedir. Eğer gebe HIV taşıyorsa, gebeye ve doğum sonrasında bebeğe koruyucu ilaç tedavisi verilerek, doğumu sezaryen ile gerçekleştirmek ve bebeği emzirmekten kaçınmak ile bulaşma önemli oranda önlenebilir.

    Sağlık çalışanlarına HIV enfeksiyonunun geçişi en sık kullanılmış iğnenin batması ile olmaktadır. Sağlık çalışanlarının çalışırken koruyucu önlemler alması (eldiven vb.) ve yaralanma sonrası en kısa zamanda koruyucu tedaviye başlamalarıyla hastalık geçişi engellenebilmektedir.

    Bir AIDS hastası ile aynı ortamdaysanız bilmeniz gerekenler:

    HIV birçok vücut sıvısında bulunmasına rağmen kan, erkek ve kadının cinsel salgıları ile bulaşmaktadır. Dış ortamda en fazla birkaç saatte ölen virüs hava yolu ile bulaşmaz. Dokunmak, el sıkışmak, yanak yanağa öpüşmek, tokalaşmak, işyerinde aynı ortamda çalışmak, aynı telefonu, aynı bardağı kullanmak, aynı havuz, banyo ve tuvaleti paylaşmak, gözyaşı, ter ve sivrisinek sokması ile bulaşmaz.

    Tanıda vücutta HIV virüsüne karşı oluşan, anti-HIV antikor olarak adlandırılan madde aranır. Bu amaçla başka birçok hastalığı tanısında kullanılan ELISA testi kullanılır. Fakat unutulmamalıdır ki bu test 3 aya kadar negatif saptanabilir. Son yıllarda uygulamaya giren yeni testlerle bu süre biraz daha kısalmıştır. ELISA testin pozitif bulunması durumunda anti-HIV antikorunu daha detaylı olarak gösteren doğrulama testleri (Western Blot) uygulanır. Virüsün genetik maddesinin varlığını ve miktarını saptayan testler hem özel durumlarda tanıda yardımcı olarak, hem de tedavinin ve ilaçların etkinliğinin izlenmesinde kullanılır.

    HIV enfeksiyonunun tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlar mevcuttur. Günümüzde kullanılan kombine ilaç tedavileri kandaki virüs miktarını çok azaltmakta ve bağışıklık sisteminin uzun süre korunmasını sağlayabilmektedir. Fakat ilaç tedavisi ile HIV enfeksiyonunun tamamen ortadan kaldırılması mümkün olmadığından bu ilaçların ömür boyu kullanılması gereklidir. Tedaviye birkaç gün bile ara vermek virüsün direnç geliştirmesine sebep olabilir. HIV aşısı için araştırmalar da son hız devam etmektedir.

    1 Aralık Dünya AIDS Günü"nde toplumsal duyarlılığın oluşturulması, halkın HIV/AIDS" in bulaşma yolları hakkında bilgilendirilmesi, güvenli ve sağlıklı cinsel hayat konusunda bilinçlendirilmesi, kondom kullanımının yaygınlaştırılmasının vurgulanması, HIV ile enfekte olanlara ayrımcılık yapılmaması, bu kişilerin hiçbir şekilde suçlanmaması, yargılanmaması ve toplumdan dışlanmamasının gereğine dikkat çekilmesi önem taşımaktadır.





    Ölümcül hastalık AIDS'in Türkiye'deki seyri Yorumları