Prof. Dr. Turgut Göksoy: “Atatürk’ün ölümü ardından neden otopsi yapılmadı? O dönem Türkiye’de görev yapan Prof. Dr. Frank’ın, ‘Atatürk’e neden hiç kan tahlili yapılmadığı’ sorusuna verilen, ‘Atatürk’ten kan almaya çekindik’ cevabı dikkat çekici… İnanması güç ama kimse Atatürk’e hasta olduğunu söylemiyordu; söyleyemiyordu…Çünkü onlara göre büyük kurtarıcı "ölümsüz"dü… Öte yandan Atatürk"te hasta olduğu gerçeğiyle yüzleşmek istemiyordu."
Pendik, Maltepe ve Sancaktepe bölgelerinde 3 ayrı hastanesiyle faaliyet gösteren "Bölge Sağlık Grubu (Özel Bölge Hastaneleri)", "kurumsal sosyal sorumluluk" programı kapsamında hayata geçirdiği projelere bir yenisini ekledi…
GrubunYönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Turgut Göksoy"un, uzun yıllara yayılan araştırmalarının ürünü olan ve Atatürk Haftası nedeniyle hazırladığı, "Atatürk"ün Hastalıkları ve Ölümü" konulu sunumu, Özel Pendik Bölge Hastanesi"nin konferans salonunda gerçekleştirildi.
Atatürk"ün hastalığının ve erken yaşta ölümünün Türk milleti üzerinde, aradan 72 yıl geçtiği halde büyük bir üzüntü kaynağı olmaya devam ettiğini belirten Göksoy; bugün olsaydı "Atatürk tedavi edilebilir miydi?" sorusunun her zaman zihinleri kurcalamakta olduğunu vurguladı. Göksoy, gerek o dönemde yapılan vahim hataları gözden geçirmek gerekse bu teşhisin yanlış konulup konulmadığını tartışmak zorunda olduğumuzu belirterek; "Turgut Özal"ın ölümü ve Bülent Ecevit"in tedavisiyle ilgili kuşkuların halen sıcak tutulduğu günümüzde Atatürk"ün ölümüyle ilgili olasılıkları masaya yatırmak, o günlerden ibret almak adına yararlı olacaktır. Çalışmamın ana fikri, Atatürk"ün ölümünden direkt sorumlu tutulması gerekenin alkol olup olmadığıdır. O dönemde hastalıkla ilgili yapılan tespitler, Atatürk"te mevcut olan sirozun daha evvel geçirdiği sıtma ile ilgili olabileceğini desteklemektedir " dedi.
Mustafa Kemal Atatürk"ün yaşamı boyunca geçirdiği tüm kazaları, hastalıkları ve evrelerini araştırmış olan Göksoy, sunumunda bunların bir dökümünü paylaştı: "Çocukken geçirdiği difteri, attan düşme sonucu kırılan üç kaburga kemiği, 3 farklı zamanda geçirdiği zatürre, kulak egzaması, 2 defa geçirdiği kalp krizi, İspanyol gribi, diş rahatsızlığı ve yaşamının son yıllarında kullandığı total diş protezi, böbrek rahatsızlığı ve hayat boyu etkisini taşıyacağı, belki de ölüm nedeni olan sıtma ve karaciğer rahatsızlığı…"
Ölümsüzlüğüne Olan Tuhaf İnanç ve Geç Teşhis…
Atatürk'ün ölümüne neden olan hastalık konusunda çeşitli iddialar olduğunu vurgulayan Göksoy, karaciğer rahatsızlığı konusunda fikir birliği olduğunu ama hastalığın tam adı, teşhisi ve tedavisi konusundaki tartışmaların günümüzde bile devam ettiğini ifade etti. Atatürk'ün sağlığının 1936 yılının son aylarından itibaren bozulmaya başladığının altını çizen Göksoy, sözlerine şöyle devam etti: "Hastalık; çeşitli bulgularıyla ortaya çıktığı halde çevresindeki kimse bunu fark etmiyordu. İnanması zor ama kimse Atatürk"e hasta olduğunu söylemiyordu; söyleyemiyordu… Çünkü onlara göre "Atatürk ölümsüz"dü. Çevresindeki herkes ölümsüzlüğüne o kadar inanmışlardı ki, hastalık belirtilerini göremiyorlardı! En yakınında bulunanlar bunun bir hastalıktan olduğunu belki anlamayabilirlerdi. Fakat hekimlerinin bu değişiklikleri görüp de neden ciddi bir girişimde bulunmadıklarını izah etmek zor. Hastalığının teşhisi de Dr. Nihat Reşat Belger tarafından tesadüfen konulmuştur."
Sirozun Nedeni "Alkol" mü; Sıtma mı?
Atatürk"ün ölüm nedeninin ölüm raporuna, "Alkole bağlı siroz" olarak kaydedildiğini vurgulayan Göksoy, bu görüşe katılanlar kadar bundan farklı düşünenlerin de olduğunun ve olmaya da devam edeceğinin altını çizdi. O dönemde hastalıkla ilgili yapılan tespitlerin, Atatürk"te mevcut olan sirozun daha evvel geçirdiği sıtma ile ilgili olduğu konusunu desteklediğini vurgulayan Göksoy, günümüz tıp biliminin, karaciğer sirozunun pek çok nedeninin yanında, başlıca sebebinin dengesiz beslenme olduğunu ve alkollü içkilerin, o da bazı hastalarda, sadece hastalığı hızlandırdığını ortaya koyduğunu belirtti. Göksoy"a göre, sirozun nedeni belirsizdir… "Sıtma mı, hepatit virüsü mü, dengesiz beslenme mi, alkol mü? Yoksa dördü de birden mi? Bugün baktığımızda sirozun gerçek nedenini söylemek mümkün olmasa da; Atatürk'ün ölüm sebebi olan sirozun nedeninin tek başına alkol olmadığını sözlerine ekledi.
Yapılmayan Otopsi ve Kan Tahlileri…
Bugünün tıp biliminin olanakları doğrultusunda, "sirozun tedavisinde yapılan yanlışlıklar", "civalı idrar söktürücüler", "Banti sendromu", "parazitoz" gibi olasılıklar üzerinde de duran Göksoy; son olarak, Atatürk"ün ölümünün ardından otopsi yapılmamış olmasına dikkat çekerek şunları söyledi: "Otopsi, ülkede Atatürk sonrası çok ciddi bir kaos yaratabilirdi. Öte yandan; ölümü şüpheli olgularda yapılması söz konusu olan otopsi, yanında bulunan hekimler heyetinin verdiği ölüm raporunda vefat nedeni belirtildiği için, bırakın talep edilmesini, düşünülmesi bile doğru olmazdı. Biyopsi yaşayan organizmadan parça alınarak tanı konulması ve tedavinin buna uygun olarak düzenlenmesidir. O dönemde bu imkânlar tüm dünyada çok kısıtlı olduğu için, ona konsültasyona gelen hekimler dâhil hiç kimse bu isteği dile getirmemiştir. Kaldı ki, Türkiye"de görev yapan Prof. Dr. Frank"ın, bulunduğu bir konsültasyonda, Atatürk"e hiçbir kan tahlili yapılmamış olmasını hayretle gözlemlediğini biliyoruz. Bunun nedenini soran Doktor Frank"a verilen, "Atatürk"ten kan almaya çekindik" cevabının da özellikle altını çizmek gerekir."
Konferans, Prof. Dr. Turgut Göksoy"un sunumunun ardından, katılımcıların sorularını yanıtlamasıyla sona erdi.
Pendik, Maltepe ve Sancaktepe bölgelerinde 3 ayrı hastanesiyle faaliyet gösteren "Bölge Sağlık Grubu (Özel Bölge Hastaneleri)", "kurumsal sosyal sorumluluk" programı kapsamında hayata geçirdiği projelere bir yenisini ekledi…
GrubunYönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Turgut Göksoy"un, uzun yıllara yayılan araştırmalarının ürünü olan ve Atatürk Haftası nedeniyle hazırladığı, "Atatürk"ün Hastalıkları ve Ölümü" konulu sunumu, Özel Pendik Bölge Hastanesi"nin konferans salonunda gerçekleştirildi.
Atatürk"ün hastalığının ve erken yaşta ölümünün Türk milleti üzerinde, aradan 72 yıl geçtiği halde büyük bir üzüntü kaynağı olmaya devam ettiğini belirten Göksoy; bugün olsaydı "Atatürk tedavi edilebilir miydi?" sorusunun her zaman zihinleri kurcalamakta olduğunu vurguladı. Göksoy, gerek o dönemde yapılan vahim hataları gözden geçirmek gerekse bu teşhisin yanlış konulup konulmadığını tartışmak zorunda olduğumuzu belirterek; "Turgut Özal"ın ölümü ve Bülent Ecevit"in tedavisiyle ilgili kuşkuların halen sıcak tutulduğu günümüzde Atatürk"ün ölümüyle ilgili olasılıkları masaya yatırmak, o günlerden ibret almak adına yararlı olacaktır. Çalışmamın ana fikri, Atatürk"ün ölümünden direkt sorumlu tutulması gerekenin alkol olup olmadığıdır. O dönemde hastalıkla ilgili yapılan tespitler, Atatürk"te mevcut olan sirozun daha evvel geçirdiği sıtma ile ilgili olabileceğini desteklemektedir " dedi.
Mustafa Kemal Atatürk"ün yaşamı boyunca geçirdiği tüm kazaları, hastalıkları ve evrelerini araştırmış olan Göksoy, sunumunda bunların bir dökümünü paylaştı: "Çocukken geçirdiği difteri, attan düşme sonucu kırılan üç kaburga kemiği, 3 farklı zamanda geçirdiği zatürre, kulak egzaması, 2 defa geçirdiği kalp krizi, İspanyol gribi, diş rahatsızlığı ve yaşamının son yıllarında kullandığı total diş protezi, böbrek rahatsızlığı ve hayat boyu etkisini taşıyacağı, belki de ölüm nedeni olan sıtma ve karaciğer rahatsızlığı…"
Ölümsüzlüğüne Olan Tuhaf İnanç ve Geç Teşhis…
Atatürk'ün ölümüne neden olan hastalık konusunda çeşitli iddialar olduğunu vurgulayan Göksoy, karaciğer rahatsızlığı konusunda fikir birliği olduğunu ama hastalığın tam adı, teşhisi ve tedavisi konusundaki tartışmaların günümüzde bile devam ettiğini ifade etti. Atatürk'ün sağlığının 1936 yılının son aylarından itibaren bozulmaya başladığının altını çizen Göksoy, sözlerine şöyle devam etti: "Hastalık; çeşitli bulgularıyla ortaya çıktığı halde çevresindeki kimse bunu fark etmiyordu. İnanması zor ama kimse Atatürk"e hasta olduğunu söylemiyordu; söyleyemiyordu… Çünkü onlara göre "Atatürk ölümsüz"dü. Çevresindeki herkes ölümsüzlüğüne o kadar inanmışlardı ki, hastalık belirtilerini göremiyorlardı! En yakınında bulunanlar bunun bir hastalıktan olduğunu belki anlamayabilirlerdi. Fakat hekimlerinin bu değişiklikleri görüp de neden ciddi bir girişimde bulunmadıklarını izah etmek zor. Hastalığının teşhisi de Dr. Nihat Reşat Belger tarafından tesadüfen konulmuştur."
Sirozun Nedeni "Alkol" mü; Sıtma mı?
Atatürk"ün ölüm nedeninin ölüm raporuna, "Alkole bağlı siroz" olarak kaydedildiğini vurgulayan Göksoy, bu görüşe katılanlar kadar bundan farklı düşünenlerin de olduğunun ve olmaya da devam edeceğinin altını çizdi. O dönemde hastalıkla ilgili yapılan tespitlerin, Atatürk"te mevcut olan sirozun daha evvel geçirdiği sıtma ile ilgili olduğu konusunu desteklediğini vurgulayan Göksoy, günümüz tıp biliminin, karaciğer sirozunun pek çok nedeninin yanında, başlıca sebebinin dengesiz beslenme olduğunu ve alkollü içkilerin, o da bazı hastalarda, sadece hastalığı hızlandırdığını ortaya koyduğunu belirtti. Göksoy"a göre, sirozun nedeni belirsizdir… "Sıtma mı, hepatit virüsü mü, dengesiz beslenme mi, alkol mü? Yoksa dördü de birden mi? Bugün baktığımızda sirozun gerçek nedenini söylemek mümkün olmasa da; Atatürk'ün ölüm sebebi olan sirozun nedeninin tek başına alkol olmadığını sözlerine ekledi.
Yapılmayan Otopsi ve Kan Tahlileri…
Bugünün tıp biliminin olanakları doğrultusunda, "sirozun tedavisinde yapılan yanlışlıklar", "civalı idrar söktürücüler", "Banti sendromu", "parazitoz" gibi olasılıklar üzerinde de duran Göksoy; son olarak, Atatürk"ün ölümünün ardından otopsi yapılmamış olmasına dikkat çekerek şunları söyledi: "Otopsi, ülkede Atatürk sonrası çok ciddi bir kaos yaratabilirdi. Öte yandan; ölümü şüpheli olgularda yapılması söz konusu olan otopsi, yanında bulunan hekimler heyetinin verdiği ölüm raporunda vefat nedeni belirtildiği için, bırakın talep edilmesini, düşünülmesi bile doğru olmazdı. Biyopsi yaşayan organizmadan parça alınarak tanı konulması ve tedavinin buna uygun olarak düzenlenmesidir. O dönemde bu imkânlar tüm dünyada çok kısıtlı olduğu için, ona konsültasyona gelen hekimler dâhil hiç kimse bu isteği dile getirmemiştir. Kaldı ki, Türkiye"de görev yapan Prof. Dr. Frank"ın, bulunduğu bir konsültasyonda, Atatürk"e hiçbir kan tahlili yapılmamış olmasını hayretle gözlemlediğini biliyoruz. Bunun nedenini soran Doktor Frank"a verilen, "Atatürk"ten kan almaya çekindik" cevabının da özellikle altını çizmek gerekir."
Konferans, Prof. Dr. Turgut Göksoy"un sunumunun ardından, katılımcıların sorularını yanıtlamasıyla sona erdi.