Prof. Dr. Semra Çalangu, antibiyotiklerin uygun kullanılmaması sonucunda doğada aslında mevcut olmayan bakterilerin ortaya çıkabileceğini, dirençli bakteriler gelişebileceğini, bunun bir çevre kirliliği olduğunu söyledi.Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği, Antibiyotik ve Kemoterapi Derneği, Hastane İnfeksiyonları Derneği ile Türk İnfeksiyon Vakfı'nın kurucu üyelerinden Prof. Dr. Semra Çalangu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, antibiyotiklerin sadece Türkiye'de değil bütün dünyada gereksiz, yanlış, uygunsuz kullanımından şikayet edilen ilaçlar oldukları belirterek, aslında insanların ilaç almaktan hoşlanmadıklarını ancak antibiyotik kullanmayı kolaylıkla kabul ettiklerini söyledi.
Çalangu, ''Örneğin antibiyotikler biliyoruz ki virüsler üzerine etkisizler. Yani nezle, girip, soğuk algınlığı gibi durumlarda antibiyotiklerin hiç etkisi yok. Çünkü bunlar virüslerle meydana gelen hastalıklar. Aslında ateşe yol açan mikrobik hastalıkların büyük bir bölümünde etken yine virüslerdir ve antibiyotiklerin etkisi yoktur. Bu durumlarda alınması gereken ilaçlar, ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlardır. Ama bütün bu saydığım durumlarda insanlar ağrı kesici ateş düşürücü haplar almak yerine yada bunların yanında hemen bir antibiyotik almayı seçiyorlar'' dedi.
Türkiye ve Türkiye gibi bazı ülkelerde bir çok ilacın reçetesiz de satın alınabildiğine dikkati çeken Çalangu, Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde reçetesiz ilaç almanın mümkün olmadığını kaydetti.
İlaçların reçetesiz satılmasını engelleyen zorlayıcı bir hüküm bulunmadığını belirten Çalangu, uygunsuz antibiyotikler kullanımının diğer ilaçlardan farklı bir durum yarattığını, diğer ilaçların eğer bir zararları var ise ancak kullanan kişiyi etkilediğini, antibiyotiklerin ise sadece kullananı değil o kişinin vücudundaki mikroskobik canlıları da etkilediğini anlattı.
Çalangu, şunları söyledi:
''Antibiyotiklerin uygun kullanılmaması sonucunda doğada aslında mevcut olmayan bakteriler ortaya çıkabilir. Dirençli bakteriler gelişebilir. Bu bir çevre kirliliğidir. Tamamıyla masum, o antibiyotikleri hiç kullanmamış insanları etkileyebilir. Biraz abartılı olacak belki ama bu iki bakımdan ben antibiyotiklerin uygun kullanılmaması sonucunda doğan durumu, pasif sigara içiciliğine benzetiyorum. Nasıl insan sigara içmese de, başka birinin içtiği sigaradan zarar görüyor, etkileniyor, antibiyotik kullanmadan antibiyotiğe dirençli bir mikropla hastalanmak da buna benziyor.''
Bir kaç ay önce, bütün antibiyotiklere dirençli olan bir mikrobun medyaya yansıdığını belirten Çalangu, bunun Hindistan'dan yayılan ve 'NDM bakterisi' diye adlandırılan bir bakteri olduğunu söyledi.
Söz konusu bakterinin her insanın bağırsağında normal olarak bulunduğunu belirten Çalangu, Hindistan'da ameliyat olan Avrupa ülkelerinden birinin vatandaşı olan bir kişinde, hiç bir antibiyotiğe cevap vermeyen bir enfeksiyon geliştiğini hatırlattı.
-''DİRENÇLİ MİKROPLARIN OLUŞTUĞU ÜREDİĞİ YERLER, HASTANELER''-
Semra Çalangu, ''Kuşkusuz ki bu insan bütün antibiyotikleri kullanmamıştı. Ama ameliyat olduğu hastanede bu mikrop bulaşmıştı. Çoğunlukla dirençli mikropların esas oluştuğu ürediği yerler hastane ortamlarıdır. Çünkü hastanelerde ağır hastalar yatar. Çok sayıda girişim uygulanır. Üstelik hastaneler antibiyotiklerin zorunlu olarak çok kullanıldığı ortamlardır. Bu antibiyotiklerin çok kullanıldığı ortamlarda, gelişen, üreyen, çoğalan mikroplar ameliyat, kan nakli ve benzeri girişimlerle hastanın vücuduna girer, hakikaten bu hastaları tedavi etmek son derece zor olur'' diye konuştu.
Kişilerin reçetesiz olarak kullandıkları antibiyotiklerin yanı sıra doktorların yazdıkları reçetelerin önemli bir bölümünde de gereksiz antibiyotik bulunduğunu savunan Çalangu, Sağlık Bakanlığının antibiyotiklerin uygun kullanılması konusunda bazı programları olduğunu ancak bu konuda bir yaptırımı bulunmadığını söyledi.
Çocuklarda antibiyotiklerin uygunsuz şekilde kullanılmasının sonuçlarının ancak seneler sonra ortaya çıkacağını ifade eden Çalangu, antibiyotiklerin de aralarında bulunduğu pek çok ilacın prospektüsündeki çocuklarda kullanımına ilişkin uyarıların, bu ilaçların gelişim aşamasındaki organ ve dokulara etkileri konusunda kuşkular bulunmasından kaynaklandığına dikkat çekti.
''Bugünden antibiyotik alan bir çocuğun ileride ne gibi sorunlarla karşılaşabileceği konusunda tıp biliminin bugün bilgisi yok'' diyen Çalangu, bazı grup antibiyotiklerin çocuklarda kullanımının başka hiç bir ilaca cevap vermeyecek enfeksiyonlarda söz konusu olduğunu, ancak kimi doktorların, ''Canım ne var bu konuda tersini söyleyen araştırmalar da var'' diyerek bu antibiyotikleri bile kullandıkları gördüğün ve duyduğunu söyledi.
Bugün uygunsuz şekilde antibiyotik kullanan bir çocukta, 5-10 yıl sonra gelişecek bir sorunu, daha önceki ilaç kullanımına bağlamanın ya da bunu ortaya çıkarmanın güç olduğuna işaret eden Prof. Dr. Çalangu, antibiyotiklerin geçmişinin sanıldığı kadar uzun olmadığını, bu nedenle uzun vadedeki etkileri konusunda bilgi bulunmadığını ifade etti.
Çalangu, ''Antibiyotiklerin ancak 1940'lardan beri kullanımda olduğunu düşünürsek, ancak 60-70 senelik bir geçmişleri var ve bu 60-70 sene içerisinde mikroplar öylesine değişim gösterdiler, her yeni bulunan antibiyotiğe o kadar hızlı bir şekilde direnç mekanizmaları geliştirdiler ki, ortaya çıkan bir sürü antibiyotiğe dirençli mikropları öldürebilecek elimizde çok az silah kaldı. Dikkat edersek ilaç sanayi bunlarla uğraşıp yeni antibiyotikler çıkarmak, bunlarla ilgili AR-GE çalışmaları yerine, daha kısa sürede daha çok para getirebilecek tedavi dallarına yöneliyor'' diye konuştu.
Çalangu, ''Örneğin antibiyotikler biliyoruz ki virüsler üzerine etkisizler. Yani nezle, girip, soğuk algınlığı gibi durumlarda antibiyotiklerin hiç etkisi yok. Çünkü bunlar virüslerle meydana gelen hastalıklar. Aslında ateşe yol açan mikrobik hastalıkların büyük bir bölümünde etken yine virüslerdir ve antibiyotiklerin etkisi yoktur. Bu durumlarda alınması gereken ilaçlar, ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlardır. Ama bütün bu saydığım durumlarda insanlar ağrı kesici ateş düşürücü haplar almak yerine yada bunların yanında hemen bir antibiyotik almayı seçiyorlar'' dedi.
Türkiye ve Türkiye gibi bazı ülkelerde bir çok ilacın reçetesiz de satın alınabildiğine dikkati çeken Çalangu, Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde reçetesiz ilaç almanın mümkün olmadığını kaydetti.
İlaçların reçetesiz satılmasını engelleyen zorlayıcı bir hüküm bulunmadığını belirten Çalangu, uygunsuz antibiyotikler kullanımının diğer ilaçlardan farklı bir durum yarattığını, diğer ilaçların eğer bir zararları var ise ancak kullanan kişiyi etkilediğini, antibiyotiklerin ise sadece kullananı değil o kişinin vücudundaki mikroskobik canlıları da etkilediğini anlattı.
Çalangu, şunları söyledi:
''Antibiyotiklerin uygun kullanılmaması sonucunda doğada aslında mevcut olmayan bakteriler ortaya çıkabilir. Dirençli bakteriler gelişebilir. Bu bir çevre kirliliğidir. Tamamıyla masum, o antibiyotikleri hiç kullanmamış insanları etkileyebilir. Biraz abartılı olacak belki ama bu iki bakımdan ben antibiyotiklerin uygun kullanılmaması sonucunda doğan durumu, pasif sigara içiciliğine benzetiyorum. Nasıl insan sigara içmese de, başka birinin içtiği sigaradan zarar görüyor, etkileniyor, antibiyotik kullanmadan antibiyotiğe dirençli bir mikropla hastalanmak da buna benziyor.''
Bir kaç ay önce, bütün antibiyotiklere dirençli olan bir mikrobun medyaya yansıdığını belirten Çalangu, bunun Hindistan'dan yayılan ve 'NDM bakterisi' diye adlandırılan bir bakteri olduğunu söyledi.
Söz konusu bakterinin her insanın bağırsağında normal olarak bulunduğunu belirten Çalangu, Hindistan'da ameliyat olan Avrupa ülkelerinden birinin vatandaşı olan bir kişinde, hiç bir antibiyotiğe cevap vermeyen bir enfeksiyon geliştiğini hatırlattı.
-''DİRENÇLİ MİKROPLARIN OLUŞTUĞU ÜREDİĞİ YERLER, HASTANELER''-
Semra Çalangu, ''Kuşkusuz ki bu insan bütün antibiyotikleri kullanmamıştı. Ama ameliyat olduğu hastanede bu mikrop bulaşmıştı. Çoğunlukla dirençli mikropların esas oluştuğu ürediği yerler hastane ortamlarıdır. Çünkü hastanelerde ağır hastalar yatar. Çok sayıda girişim uygulanır. Üstelik hastaneler antibiyotiklerin zorunlu olarak çok kullanıldığı ortamlardır. Bu antibiyotiklerin çok kullanıldığı ortamlarda, gelişen, üreyen, çoğalan mikroplar ameliyat, kan nakli ve benzeri girişimlerle hastanın vücuduna girer, hakikaten bu hastaları tedavi etmek son derece zor olur'' diye konuştu.
Kişilerin reçetesiz olarak kullandıkları antibiyotiklerin yanı sıra doktorların yazdıkları reçetelerin önemli bir bölümünde de gereksiz antibiyotik bulunduğunu savunan Çalangu, Sağlık Bakanlığının antibiyotiklerin uygun kullanılması konusunda bazı programları olduğunu ancak bu konuda bir yaptırımı bulunmadığını söyledi.
Çocuklarda antibiyotiklerin uygunsuz şekilde kullanılmasının sonuçlarının ancak seneler sonra ortaya çıkacağını ifade eden Çalangu, antibiyotiklerin de aralarında bulunduğu pek çok ilacın prospektüsündeki çocuklarda kullanımına ilişkin uyarıların, bu ilaçların gelişim aşamasındaki organ ve dokulara etkileri konusunda kuşkular bulunmasından kaynaklandığına dikkat çekti.
''Bugünden antibiyotik alan bir çocuğun ileride ne gibi sorunlarla karşılaşabileceği konusunda tıp biliminin bugün bilgisi yok'' diyen Çalangu, bazı grup antibiyotiklerin çocuklarda kullanımının başka hiç bir ilaca cevap vermeyecek enfeksiyonlarda söz konusu olduğunu, ancak kimi doktorların, ''Canım ne var bu konuda tersini söyleyen araştırmalar da var'' diyerek bu antibiyotikleri bile kullandıkları gördüğün ve duyduğunu söyledi.
Bugün uygunsuz şekilde antibiyotik kullanan bir çocukta, 5-10 yıl sonra gelişecek bir sorunu, daha önceki ilaç kullanımına bağlamanın ya da bunu ortaya çıkarmanın güç olduğuna işaret eden Prof. Dr. Çalangu, antibiyotiklerin geçmişinin sanıldığı kadar uzun olmadığını, bu nedenle uzun vadedeki etkileri konusunda bilgi bulunmadığını ifade etti.
Çalangu, ''Antibiyotiklerin ancak 1940'lardan beri kullanımda olduğunu düşünürsek, ancak 60-70 senelik bir geçmişleri var ve bu 60-70 sene içerisinde mikroplar öylesine değişim gösterdiler, her yeni bulunan antibiyotiğe o kadar hızlı bir şekilde direnç mekanizmaları geliştirdiler ki, ortaya çıkan bir sürü antibiyotiğe dirençli mikropları öldürebilecek elimizde çok az silah kaldı. Dikkat edersek ilaç sanayi bunlarla uğraşıp yeni antibiyotikler çıkarmak, bunlarla ilgili AR-GE çalışmaları yerine, daha kısa sürede daha çok para getirebilecek tedavi dallarına yöneliyor'' diye konuştu.