'Kilo sorununun çözümünde diyetten çok niyete inanırım.' Prof. Dr Osman Müftüoğlu kilo vermede başarılı olmanın ilk 10 kuralını yazdı...Osman Müftüoğlu'nun yazısı
Kilo sorununun çözümünde diyetten çok niyete inanırım.
Yaşasın Hayat ekibi olarak bu bizim ortak fikrimizdir. Kilo programına aldığımız herkese de aynı düşünceyi aşılamaya çalışırız.
Çünkü -bize göre- kilo sorunu "çözülebilen", daha da önemlisi "yönetilebilen" bir problemdir. Dikkat edilmesi gereken temel nokta çözmeye "niyet etmek", kalıcı bir söz verip "samimi bir kararlılık" içinde kalabilmektir. Gerisi kolaydır...
Bugüne kadar kilo sorunu olan yüzlerce insanla görüşme yaptık.
Metabolizmalarını, hormonal organizasyonlarını, ruhsal durumlarını, hatta işleri, çevreleri ve aileleriyle ilişkilerini izleme fırsatı bulduk.
Geldiğimiz nokta şu...
SABOTAJCILARA DİKKAT!
Kilo sorunu olan herkesin bir -bazen birden fazla- kilo sabotajcısı oluyor.
Bu sabotajcı bazen kanda aşırı yükselen insülin, az üretilen tiroid hormonu, çok üretilen kortizol, çok fazla düşen şeker, bazen kaygı durumları, korkular, endişeler, kısacası "mutsuzluk halleri", bazen de içine düşülen yalnızlıklar, bunaltılar, kıvranmalar ve çözümü yiyeceklerde aramalardır.
Bazen kullandığımız ilaçlar, yönetemediğimiz sorunlar, hatta doğal süreçler de -hamilelik, menopoz, andropoz gibi- olabiliyor.
Sabotajcıların sayısı saymakla bitmez. Mesela her gün gözünüzün önünden geçen, beyninize işleyen yiyecek reklamları, işyeri ya da okul kantinlerinde satılan yüksek kalorili, şeker, un, yağ zengini atıştırmalıklar, bazen de sizi her gün köşedeki bara içmeye veya alt sokaktaki fast food"cuya götüren arkadaşlar ve daha neler, neler...
Bence işe önce bu sabotajcı ya da sabotajcıların kimler veya neler olduğunu saptamakla başlamak
lazım.
Ne yapmalı?
Özellikle kronik diyetçiler, daha diyet sözcüğünü duyar duymaz irkilir, tüyleri diken diken olur, kalpleri hızlanıp tansiyonları fırlar!
Peki bu durumda yapılacak olan ne?
Bence önce soruna doğru bir teşhis koymak lazım. Çünkü tıbbın her alanında olduğu gibi burada da teşhis olmadan tedavi planlanamaz.
Ayrıca sorunun çözümüne yumuşak adımlarla, iyi niyet ve keyifle, kilo vermekten çok hafiflemeyi, formda ve zinde biri olmayı istemekle başlamalı.
Hayatı bir bütün olarak değiştirmek, yanlışlardan belli bir program dâhilinde yavaş yavaş vazgeçmek hedeflenmeli.
En etkilisini değil, makulü aramalı, sosyalleşmeye, zaman zaman kırmızı ışıklarda geçebilmeye fırsat tanınmalı. Çünkü diyet değil, niyet önemli. Niyetiniz iyiyse mutlaka başarırsınız.
Diyet sözcüğü sevimsizdir
Önemli bir nokta da şu: Diyet sözcüğü kimseye sevimli gelmiyor.
Çünkü diyet -sözcük anlamı tamamen farklı da olsa- hepimizin aklına en iyi olasılık, en sevimli haliyle bile "kibrit kutusu kadar peyniri, kızarmış ince bir dilim ekmeği, salatalık, domates ve biberi" getiriyor.
Kısacası diyetten bahsedilince "açlık, lezzetsizlik ve keyifsiz bir yaşamın bizi beklediği" düşüncesine kapılıyoruz.
Doğal olarak bu sürecin sosyalleşmemizi engelleyeceğini, bizi arkadaş ortamlarından uzaklaştıracağını düşünüyor, korkuya kapılıp strese giriyoruz.
Haksız da sayılmayız... Hiç kimse hayatımızın 3-5 ayını -hele bir de kronik diyetçiyseniz her yılın 3-5 ayını- salata, çorba, haşlanmış sebze, soda, limon ile geçiştirmekten, ömrünü "sütlaç, dondurma, muhallebi yasaklısı" olarak sürdürmekten hoşlanmaz.
Hiç kimse keyiften, yemeden, içmeden, kısacası yeme içme süreçlerinin getirdiği sosyalleşmeden ayrı kalmayı uzun süre başaramaz.
BAŞARININ İLK 10 KURALI
1 Kilo alma nedeniniz belirlenmeden sadece diyet veya egzersiz ile yola çıkmayın! "Teşhis olmadan tedavinin de mümkün olmayacağını" aklınızdan çıkarmayın.
2 Hangi programa başlarsanız başlayın mevcut ağırlığınızın yüzde 3-5"inden fazlasını kaybetmeyi düşünüyorsanız önce bir doktorla görüşün, tıbbi bir denetimden geçin. Yüzde 5"i geçen kilo kayıplarının metabolizmanız ve hormonal yapılanmanızda ciddi değişiklikler yapacağını unutmayın.
3 Diyetisyen doktorlardan da, doktor diyetisyenlerden de, kendini hem doktor hem diyetisyen yerine koyan egzersiz danışmanlarından uzak durun.
Doktorlar kilo sorununun sağlıkla ilişkili yanlarını ve sağlıksız sonuçlarını tedavi etmekle sağlığınıza en uygun programı belirlemekle, diyetisyenler sorununuza uygun en iyi ve size özel (yaşam tarzınıza, beslenme alışkanlıklarınıza, ekonomik durumunuza, ağız tadınıza) çözümler üretmekle, egzersiz danışmanları aktivite yanlışlarınızı belirleyip seveceğiniz etkili ve kalıcı aktiviteler oluşturmakla görevli olmalı, bu üçlü bir takım halinde çalışmalıdır.
4 Kilo vermek amacıyla zayıflama haplarını reçeteli olsun ya da olmasın kesinlikle kullanmayın. Bitkisel ve doğal olduğu söylenen desteklerden de kesinlikle uzak durun. Çoğunun içinde ne olduğu bile bilinmiyor. Aktar önerilerine de sakın kulak asmayın. Zayıflatan ot-çöp-bitki yok!
5 Hızlı kilo vermeye çalışmayın. Unutmayın ki kilo sorununda da hızla giden aynı hızla geri geliyor, verilen kilolar yeniden ve fazlasıyla alınıyor.
Hızlı kilo vermek şok diyetlere itibar etmek ruhsal dengeyi bozuyor, saçları döküyor, kansız cansız bitkin halsiz bırakıyor. Daha da önemlisi hayatı tehdit eden sorunlara yol açabiliyor.
6 Gerçekçi ve uygulanabilir amaçlarla yola çıkın. Gerektiğinde bu yolculuğun uzun sürebileceğini unutmayın.
Yorulduğunuz sıkıldığınız zaman "mola" alın. Unutmayın ki ayda bir kilo verseniz bile dört yılda toplamda kırk sekiz kilo hafiflemek elinizdedir.
7 Siz de bilgili bir kilo yöneticisi olmaya çalışın. Ne yapıldığını nasıl bir plan uygulandığını anlamaya gayret edin. Doğru beslenmenin temel ilkelerini öğrenmeye çalışın.
Duygusal yemeleriniz varsa önlemlerini, yanlış gıda seçimleriniz varsa düzeltme yollarını kavramayı hedefleyin.
8 Marketten, bakkaldan, manavdan, pazardan sağlıklı yiyecek-içecekler satın almayı öğrenin. Kilo verirken de sağlıklı beslenmeniz gerektiğini unutmayın.
9 Başarınızı ödüllendirmeyi ihmal etmeyin. Başarınızın getireceği motivasyon en etkili motivasyondur. Kilonuzu bel çevrenizi izleyin ve hafifleyip inceldikçe kendinizi ödüllendirin.
10 Yolunuza her koşulda devam etmeye gayret edin. Gerektiğinde kısa molalar verin ama programınızı seyahatler, tatiller, iş gezileri esnasında da uygulamaya gayret edin.
Adım ölçer kullanın
Hangi diyeti yaparsanız yapın o diyeti mutlaka kardiyometabolik bir aktiviteyle desteklemeniz gerekiyor. Son yılların 1 numaralı kardiyometabolik aktivite trendi; yürümek!
Mümkün olduğu kadar aktif olmanız ve fırsat buldukça yürümeniz en güçlü diyet yardımcısı olarak gösteriliyor.
Bu trende "10 bin adım trendi" de deniyor. Eğer kilo vermeyi ve sağlıklı kilonuzu korumayı istiyorsanız günlük adım sayınızı 10 bin civarına çıkarmalısınız.
Uzmanlar, her 25-30 adımda ortalama bir kalorinin harcanabileceğini belirtiyor. Kaslı biriyseniz ve sıkı, sert adımlar atıyorsanız yaktığınız kalori biraz daha artıyor.
Kassız, minyon ve yağlı biriyseniz, hafif yürüyüşler yapıyorsanız bu değer azalabiliyor. Hangi diyeti yaparsanız yapın mutlaka kalori harcamanızı da arttırmanız gerekiyor.
Eğer adım ölçerinizde yazan rakam beş binden azsa işiniz güçleşiyor. Rakam on bine yaklaştıkça şansınız yükseliyor.
Günlük adım sayınızı belirlemenin en kolay yolu bir adım ölçer alıp belinize takmak! Kilonuz olmasa bile adım sayınızı arttırmanın sağlığa iyi geleceği, kalp-damar hastalığı başta olmak üzere birçok hastalığa yakalanma ihtimalini azaltacağını hatırlatalım.
Kilo sorunu olsun ya da olmasın herkesin günde en az 6-7 bin adım atması gerekiyor. Kilo sorunu olanların ise bu hedefi mutlaka tutturmaları şart!
Kilo sorununun çözümünde diyetten çok niyete inanırım.
Yaşasın Hayat ekibi olarak bu bizim ortak fikrimizdir. Kilo programına aldığımız herkese de aynı düşünceyi aşılamaya çalışırız.
Çünkü -bize göre- kilo sorunu "çözülebilen", daha da önemlisi "yönetilebilen" bir problemdir. Dikkat edilmesi gereken temel nokta çözmeye "niyet etmek", kalıcı bir söz verip "samimi bir kararlılık" içinde kalabilmektir. Gerisi kolaydır...
Bugüne kadar kilo sorunu olan yüzlerce insanla görüşme yaptık.
Metabolizmalarını, hormonal organizasyonlarını, ruhsal durumlarını, hatta işleri, çevreleri ve aileleriyle ilişkilerini izleme fırsatı bulduk.
Geldiğimiz nokta şu...
SABOTAJCILARA DİKKAT!
Kilo sorunu olan herkesin bir -bazen birden fazla- kilo sabotajcısı oluyor.
Bu sabotajcı bazen kanda aşırı yükselen insülin, az üretilen tiroid hormonu, çok üretilen kortizol, çok fazla düşen şeker, bazen kaygı durumları, korkular, endişeler, kısacası "mutsuzluk halleri", bazen de içine düşülen yalnızlıklar, bunaltılar, kıvranmalar ve çözümü yiyeceklerde aramalardır.
Bazen kullandığımız ilaçlar, yönetemediğimiz sorunlar, hatta doğal süreçler de -hamilelik, menopoz, andropoz gibi- olabiliyor.
Sabotajcıların sayısı saymakla bitmez. Mesela her gün gözünüzün önünden geçen, beyninize işleyen yiyecek reklamları, işyeri ya da okul kantinlerinde satılan yüksek kalorili, şeker, un, yağ zengini atıştırmalıklar, bazen de sizi her gün köşedeki bara içmeye veya alt sokaktaki fast food"cuya götüren arkadaşlar ve daha neler, neler...
Bence işe önce bu sabotajcı ya da sabotajcıların kimler veya neler olduğunu saptamakla başlamak
lazım.
Ne yapmalı?
Özellikle kronik diyetçiler, daha diyet sözcüğünü duyar duymaz irkilir, tüyleri diken diken olur, kalpleri hızlanıp tansiyonları fırlar!
Peki bu durumda yapılacak olan ne?
Bence önce soruna doğru bir teşhis koymak lazım. Çünkü tıbbın her alanında olduğu gibi burada da teşhis olmadan tedavi planlanamaz.
Ayrıca sorunun çözümüne yumuşak adımlarla, iyi niyet ve keyifle, kilo vermekten çok hafiflemeyi, formda ve zinde biri olmayı istemekle başlamalı.
Hayatı bir bütün olarak değiştirmek, yanlışlardan belli bir program dâhilinde yavaş yavaş vazgeçmek hedeflenmeli.
En etkilisini değil, makulü aramalı, sosyalleşmeye, zaman zaman kırmızı ışıklarda geçebilmeye fırsat tanınmalı. Çünkü diyet değil, niyet önemli. Niyetiniz iyiyse mutlaka başarırsınız.
Diyet sözcüğü sevimsizdir
Önemli bir nokta da şu: Diyet sözcüğü kimseye sevimli gelmiyor.
Çünkü diyet -sözcük anlamı tamamen farklı da olsa- hepimizin aklına en iyi olasılık, en sevimli haliyle bile "kibrit kutusu kadar peyniri, kızarmış ince bir dilim ekmeği, salatalık, domates ve biberi" getiriyor.
Kısacası diyetten bahsedilince "açlık, lezzetsizlik ve keyifsiz bir yaşamın bizi beklediği" düşüncesine kapılıyoruz.
Doğal olarak bu sürecin sosyalleşmemizi engelleyeceğini, bizi arkadaş ortamlarından uzaklaştıracağını düşünüyor, korkuya kapılıp strese giriyoruz.
Haksız da sayılmayız... Hiç kimse hayatımızın 3-5 ayını -hele bir de kronik diyetçiyseniz her yılın 3-5 ayını- salata, çorba, haşlanmış sebze, soda, limon ile geçiştirmekten, ömrünü "sütlaç, dondurma, muhallebi yasaklısı" olarak sürdürmekten hoşlanmaz.
Hiç kimse keyiften, yemeden, içmeden, kısacası yeme içme süreçlerinin getirdiği sosyalleşmeden ayrı kalmayı uzun süre başaramaz.
BAŞARININ İLK 10 KURALI
1 Kilo alma nedeniniz belirlenmeden sadece diyet veya egzersiz ile yola çıkmayın! "Teşhis olmadan tedavinin de mümkün olmayacağını" aklınızdan çıkarmayın.
2 Hangi programa başlarsanız başlayın mevcut ağırlığınızın yüzde 3-5"inden fazlasını kaybetmeyi düşünüyorsanız önce bir doktorla görüşün, tıbbi bir denetimden geçin. Yüzde 5"i geçen kilo kayıplarının metabolizmanız ve hormonal yapılanmanızda ciddi değişiklikler yapacağını unutmayın.
3 Diyetisyen doktorlardan da, doktor diyetisyenlerden de, kendini hem doktor hem diyetisyen yerine koyan egzersiz danışmanlarından uzak durun.
Doktorlar kilo sorununun sağlıkla ilişkili yanlarını ve sağlıksız sonuçlarını tedavi etmekle sağlığınıza en uygun programı belirlemekle, diyetisyenler sorununuza uygun en iyi ve size özel (yaşam tarzınıza, beslenme alışkanlıklarınıza, ekonomik durumunuza, ağız tadınıza) çözümler üretmekle, egzersiz danışmanları aktivite yanlışlarınızı belirleyip seveceğiniz etkili ve kalıcı aktiviteler oluşturmakla görevli olmalı, bu üçlü bir takım halinde çalışmalıdır.
4 Kilo vermek amacıyla zayıflama haplarını reçeteli olsun ya da olmasın kesinlikle kullanmayın. Bitkisel ve doğal olduğu söylenen desteklerden de kesinlikle uzak durun. Çoğunun içinde ne olduğu bile bilinmiyor. Aktar önerilerine de sakın kulak asmayın. Zayıflatan ot-çöp-bitki yok!
5 Hızlı kilo vermeye çalışmayın. Unutmayın ki kilo sorununda da hızla giden aynı hızla geri geliyor, verilen kilolar yeniden ve fazlasıyla alınıyor.
Hızlı kilo vermek şok diyetlere itibar etmek ruhsal dengeyi bozuyor, saçları döküyor, kansız cansız bitkin halsiz bırakıyor. Daha da önemlisi hayatı tehdit eden sorunlara yol açabiliyor.
6 Gerçekçi ve uygulanabilir amaçlarla yola çıkın. Gerektiğinde bu yolculuğun uzun sürebileceğini unutmayın.
Yorulduğunuz sıkıldığınız zaman "mola" alın. Unutmayın ki ayda bir kilo verseniz bile dört yılda toplamda kırk sekiz kilo hafiflemek elinizdedir.
7 Siz de bilgili bir kilo yöneticisi olmaya çalışın. Ne yapıldığını nasıl bir plan uygulandığını anlamaya gayret edin. Doğru beslenmenin temel ilkelerini öğrenmeye çalışın.
Duygusal yemeleriniz varsa önlemlerini, yanlış gıda seçimleriniz varsa düzeltme yollarını kavramayı hedefleyin.
8 Marketten, bakkaldan, manavdan, pazardan sağlıklı yiyecek-içecekler satın almayı öğrenin. Kilo verirken de sağlıklı beslenmeniz gerektiğini unutmayın.
9 Başarınızı ödüllendirmeyi ihmal etmeyin. Başarınızın getireceği motivasyon en etkili motivasyondur. Kilonuzu bel çevrenizi izleyin ve hafifleyip inceldikçe kendinizi ödüllendirin.
10 Yolunuza her koşulda devam etmeye gayret edin. Gerektiğinde kısa molalar verin ama programınızı seyahatler, tatiller, iş gezileri esnasında da uygulamaya gayret edin.
Adım ölçer kullanın
Hangi diyeti yaparsanız yapın o diyeti mutlaka kardiyometabolik bir aktiviteyle desteklemeniz gerekiyor. Son yılların 1 numaralı kardiyometabolik aktivite trendi; yürümek!
Mümkün olduğu kadar aktif olmanız ve fırsat buldukça yürümeniz en güçlü diyet yardımcısı olarak gösteriliyor.
Bu trende "10 bin adım trendi" de deniyor. Eğer kilo vermeyi ve sağlıklı kilonuzu korumayı istiyorsanız günlük adım sayınızı 10 bin civarına çıkarmalısınız.
Uzmanlar, her 25-30 adımda ortalama bir kalorinin harcanabileceğini belirtiyor. Kaslı biriyseniz ve sıkı, sert adımlar atıyorsanız yaktığınız kalori biraz daha artıyor.
Kassız, minyon ve yağlı biriyseniz, hafif yürüyüşler yapıyorsanız bu değer azalabiliyor. Hangi diyeti yaparsanız yapın mutlaka kalori harcamanızı da arttırmanız gerekiyor.
Eğer adım ölçerinizde yazan rakam beş binden azsa işiniz güçleşiyor. Rakam on bine yaklaştıkça şansınız yükseliyor.
Günlük adım sayınızı belirlemenin en kolay yolu bir adım ölçer alıp belinize takmak! Kilonuz olmasa bile adım sayınızı arttırmanın sağlığa iyi geleceği, kalp-damar hastalığı başta olmak üzere birçok hastalığa yakalanma ihtimalini azaltacağını hatırlatalım.
Kilo sorunu olsun ya da olmasın herkesin günde en az 6-7 bin adım atması gerekiyor. Kilo sorunu olanların ise bu hedefi mutlaka tutturmaları şart!