Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Türkiye'nin obeziteyi büyük bir problem olarak yaşamaya başlayan ülkelerden birisi olduğunu belirterek, ''Çocukluk çağı ve erişkin obezitesi Türkiye'de süratle yayılıyor'' dedi.Hilton Oteli'nde düzenlenen ''Erken Çocukluk Gelişimi Konferansı''nda konuşan Akdağ, Konferansa Milli Eğitim Bakanı Çubukçu ile birlikte katıldıklarını hatırlatarak, Milli Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının çocukların gelişimi açısından işbirliğini daha da geliştirmek durumunda olduklarını belirtti.
Akdağ, çocukluk çağı obezitesinin erişkinliğe geçişte önemli bir problem olduğunu belirterek, ''Türkiye artık obeziteyi, aşırı şişmanlığı büyük bir problem olarak yaşamaya başlayan ülkelerden biridir. Bu konuda 2 büyük çalışma yaptık. Bunlardan birisi yakında Antalya'da açıklanacak. Diğerinin sonuçlarını 2 ay içinde alacağız. Bunun ilk sonuçları da elimizde. Çocukluk çağı ve erişkin obezitesi Türkiye'de süratle yayılıyor. Obezite ile diyabetin, kalp hastalıklarının hatta kanser ve kronik hastalıkların yakın ilişkisi var. Dolayısıyla bu problemi artık gündemimize aldık ve Milli Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı olarak çok yakın çalışmaya devam edeceğiz''dedi.
8 yıllık iktidarları döneminde sağlık alanında önemli gelişmeler olduğunu ifade eden Akdağ, anne ve çocuk sağlığına yönelik ilerlemelerin bunların en önemlilerinden biri olduğuna işaret etti.
''İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'' diye yola çıktıklarını, Türkiye'de ilk kez bir hükümetin Acil Eylem Planı'nda anne ve çocukların da yer aldığını hatırlatan Akdağ, Türkiye'de anne ve bebek ölüm oranlarındaki düşüşlere dikkati çekti. Akdağ, 2008'de yüz binde 23 olan anne ölüm oranının bugün yüz binde 16'lara gerilediğini söyledi.
Türkiye'nin yüksek-orta gelir grubundaki ülkeler arasında yer aldığını, bu ülkelerde ise ortalamanın yüz binde 82 olduğunu vurgulayan Akdağ, ''Biz artık kendimizi yüksek gelir grubundaki ülkelerle karşılaştırıyoruz. Bu ülkelerde oran yüz binde 15'tir. Amacımız 2011'de yüz binde 15'in altında bir değeri yakalamaktır. Çok zor bir hedef ama 5 yılda da yüz binde 10'un altına inmeyi hedefliyoruz'' şeklinde konuştu.
5 yaş altı çocuk ölümlerinde de Türkiye'de çok iyi bir noktaya gelindiğini kaydeden Akdağ, çocukların psikososyal destek görmesi için de bir entegre program başlattıklarını bildirdi. Bu programın önemine işaret eden Akdağ, ancak çocuk psikoloğu sayısının yetersiz olduğunu, üniversitelerde bu konuda bir çalışma yapılabileceğini söyledi.
Yaptıkları düzenlemelerle sağlık personelinin ülke genelinde dengeli dağılımını sağlamayı hedeflediklerini belirten Akdağ, bu gelişmelerde bunun büyük payı olduğunu kaydetti. Acil sağlık hizmetlerinde ulaşıma büyük önem verdiklerini, yeni hizmete soktukları ambulanslarla anne ve bebeklerin de büyük oranda taşındığını ifade eden Akdağ, yeni doğan yoğun bakım ünitesi sayısının son 8 yılda 665'ten 2 bin 140'a çıkarıldığını belirtti.
-YEŞİL KARTLILARA DİŞ TEDAVİSİ MÜJDESİ-
Akdağ, toplantıdan ayrılırken gazetecilerin çeşitli konulara ilişkin sorularını da yanıtladı.
Akdağ, ''yeşil kartlılarla ilgili diş tedavisinde yeni düzenlemeye'' ilişkin soru üzerine, ilgili mevzuattaki bir eksiklikten dolayı yeşil kartlıların dolgu ve kanal tedavilerinde ödemelerle ilgili bir sıkıntı olduğunu, Maliye Bakanlığı ile görüşerek yaptıkları yeni düzenlemeyle artık bu sorunun giderildiğini bildirdi.
Bakan Akdağ, ''Yeşil kartlı vatandaşlarımız bütün ağız ve diş sağlığı hizmetlerini aldıkları gibi artık dolgu ve kanal tedavilerini de bundan böyle çok rahatlıkla sağlık kuruluşlarından alabilecekler'' diye konuştu.
''Sözleşmeli personelin tek tip hale getirilmesiyle ilgili çalışma'' konusundaki bir başka soru üzerine de Akdağ, sözleşmeli personelin durumlarını geriye götürecek hiçbir düzenleme yapmayacaklarını belirtti.
Bu personelin özlük haklarını birbirine yaklaştırmak ve tek çatı altında toplamak için çalışmayı yaptıklarını bildiren Akdağ, ''Ama henüz tamamlamış değiliz. Hem Maliye Bakanlığı hem diğer ilgili bakanlıklar ve Devlet Personel Dairesi Başkanlığı ile de görüşmemiz gerekecek. Bir niyet beyanı olarak böyle bir çalışmaya başladık. Ama söylediğim gibi sözleşmelilerimizin haklarını geriye götüren değil aksine bazı alanlarda daha da ileriye götüren bir taslak üzerinde çalışıyoruz'' dedi.
Akdağ, ''kızamık hastalığının Türkiye'de elimine edilmesiyle'' ilgili bir başka soru üzerine de ''Aslında bunu başardık. Türkiye son 3 yıldır yerli kızamık virüsüyle hiç hastalık görmemiş bir ülke konumuna yükselmiş durumdadır'' değerlendirmesinde bulundu.
Bunun Türkiye'de çocuklarda artık kızamık görülmediği anlamına geldiğini vurgulayan Akdağ, sadece virüsü başka ülkelerden alan yılda iki üç yetişkin hasta görüldüğünü belirtti.
Artık çocukluk çağı kızamığının son 3 yıldır Türkiye'de görülmediğini, bunun çok yüksek aşılama oranlarıyla başarıldığını ifade eden Akdağ, kızamık mikrobunun yol açtığı bir beyin hastalığı olan Subakut Sklerozan Panensefalit (SSPE) hastalığının da ortaya çıkmadığını kaydetti.
Dünya Sağlık Örgütüne Türkiye'nin bu hastalığı elemine ettiğine dair başvuruda bulunduklarını ifade eden Akdağ, örgütün, bütün Avrupa'da eleminasyon sağlandığında bunu açıklama kararı aldığını söyledi.
Akdağ, ''Tam Gün Yasası'ndan sonra Sağlık Bakanlığından istifa ettiği iddia edilen hekim sayısı'' ile ilgili soru üzerine ''Tam Gün Yasası'ndan sonra doktorların bir kısmının, 2 bin civarında doktorun istifa ettiğine dair haberler benim bir soru önergesine verdiğim cevaptan alıntı yapılarak yazıldı ama bu yanlış bir yorum'' dedi.
Sürekli olarak kamudan ayrılan ve kamuya gelen doktorlar olduğunu anlatan Akdağ, bunun bir süreç olduğunu kaydederek, ''Tam Gün Yasası ile Sağlık Bakanlığında, kamuda çalışan doktorların sayısı azalmadı, arttı. Bundan sonra da artmaya devam edeceğine inanıyoruz. Çünkü biz tam gün çalışan hekimlerimize büyük avantajlar getirdik'' diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına rağmen doktorların tam gün çalışma konusundaki kararlılığının sürdüğünü ifade eden Akdağ, yasadan önce yüzde 88 olan tam gün çalışan doktor oranının yüzde 92'ye ulaştığını söyledi.
Akdağ, ''Türkiye artık bunu yeni sağlık sisteminin bir parçası olarak, hekimler de bunu yeni sağlık sisteminin bir parçası olarak algılamış durumdalar. Yani Sağlık Bakanlığında olup şu anda muayenehanesi olanların oranı bugün sadece yüzde 8'' şeklinde konuştu.
Akdağ, çocukluk çağı obezitesinin erişkinliğe geçişte önemli bir problem olduğunu belirterek, ''Türkiye artık obeziteyi, aşırı şişmanlığı büyük bir problem olarak yaşamaya başlayan ülkelerden biridir. Bu konuda 2 büyük çalışma yaptık. Bunlardan birisi yakında Antalya'da açıklanacak. Diğerinin sonuçlarını 2 ay içinde alacağız. Bunun ilk sonuçları da elimizde. Çocukluk çağı ve erişkin obezitesi Türkiye'de süratle yayılıyor. Obezite ile diyabetin, kalp hastalıklarının hatta kanser ve kronik hastalıkların yakın ilişkisi var. Dolayısıyla bu problemi artık gündemimize aldık ve Milli Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı olarak çok yakın çalışmaya devam edeceğiz''dedi.
8 yıllık iktidarları döneminde sağlık alanında önemli gelişmeler olduğunu ifade eden Akdağ, anne ve çocuk sağlığına yönelik ilerlemelerin bunların en önemlilerinden biri olduğuna işaret etti.
''İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'' diye yola çıktıklarını, Türkiye'de ilk kez bir hükümetin Acil Eylem Planı'nda anne ve çocukların da yer aldığını hatırlatan Akdağ, Türkiye'de anne ve bebek ölüm oranlarındaki düşüşlere dikkati çekti. Akdağ, 2008'de yüz binde 23 olan anne ölüm oranının bugün yüz binde 16'lara gerilediğini söyledi.
Türkiye'nin yüksek-orta gelir grubundaki ülkeler arasında yer aldığını, bu ülkelerde ise ortalamanın yüz binde 82 olduğunu vurgulayan Akdağ, ''Biz artık kendimizi yüksek gelir grubundaki ülkelerle karşılaştırıyoruz. Bu ülkelerde oran yüz binde 15'tir. Amacımız 2011'de yüz binde 15'in altında bir değeri yakalamaktır. Çok zor bir hedef ama 5 yılda da yüz binde 10'un altına inmeyi hedefliyoruz'' şeklinde konuştu.
5 yaş altı çocuk ölümlerinde de Türkiye'de çok iyi bir noktaya gelindiğini kaydeden Akdağ, çocukların psikososyal destek görmesi için de bir entegre program başlattıklarını bildirdi. Bu programın önemine işaret eden Akdağ, ancak çocuk psikoloğu sayısının yetersiz olduğunu, üniversitelerde bu konuda bir çalışma yapılabileceğini söyledi.
Yaptıkları düzenlemelerle sağlık personelinin ülke genelinde dengeli dağılımını sağlamayı hedeflediklerini belirten Akdağ, bu gelişmelerde bunun büyük payı olduğunu kaydetti. Acil sağlık hizmetlerinde ulaşıma büyük önem verdiklerini, yeni hizmete soktukları ambulanslarla anne ve bebeklerin de büyük oranda taşındığını ifade eden Akdağ, yeni doğan yoğun bakım ünitesi sayısının son 8 yılda 665'ten 2 bin 140'a çıkarıldığını belirtti.
-YEŞİL KARTLILARA DİŞ TEDAVİSİ MÜJDESİ-
Akdağ, toplantıdan ayrılırken gazetecilerin çeşitli konulara ilişkin sorularını da yanıtladı.
Akdağ, ''yeşil kartlılarla ilgili diş tedavisinde yeni düzenlemeye'' ilişkin soru üzerine, ilgili mevzuattaki bir eksiklikten dolayı yeşil kartlıların dolgu ve kanal tedavilerinde ödemelerle ilgili bir sıkıntı olduğunu, Maliye Bakanlığı ile görüşerek yaptıkları yeni düzenlemeyle artık bu sorunun giderildiğini bildirdi.
Bakan Akdağ, ''Yeşil kartlı vatandaşlarımız bütün ağız ve diş sağlığı hizmetlerini aldıkları gibi artık dolgu ve kanal tedavilerini de bundan böyle çok rahatlıkla sağlık kuruluşlarından alabilecekler'' diye konuştu.
''Sözleşmeli personelin tek tip hale getirilmesiyle ilgili çalışma'' konusundaki bir başka soru üzerine de Akdağ, sözleşmeli personelin durumlarını geriye götürecek hiçbir düzenleme yapmayacaklarını belirtti.
Bu personelin özlük haklarını birbirine yaklaştırmak ve tek çatı altında toplamak için çalışmayı yaptıklarını bildiren Akdağ, ''Ama henüz tamamlamış değiliz. Hem Maliye Bakanlığı hem diğer ilgili bakanlıklar ve Devlet Personel Dairesi Başkanlığı ile de görüşmemiz gerekecek. Bir niyet beyanı olarak böyle bir çalışmaya başladık. Ama söylediğim gibi sözleşmelilerimizin haklarını geriye götüren değil aksine bazı alanlarda daha da ileriye götüren bir taslak üzerinde çalışıyoruz'' dedi.
Akdağ, ''kızamık hastalığının Türkiye'de elimine edilmesiyle'' ilgili bir başka soru üzerine de ''Aslında bunu başardık. Türkiye son 3 yıldır yerli kızamık virüsüyle hiç hastalık görmemiş bir ülke konumuna yükselmiş durumdadır'' değerlendirmesinde bulundu.
Bunun Türkiye'de çocuklarda artık kızamık görülmediği anlamına geldiğini vurgulayan Akdağ, sadece virüsü başka ülkelerden alan yılda iki üç yetişkin hasta görüldüğünü belirtti.
Artık çocukluk çağı kızamığının son 3 yıldır Türkiye'de görülmediğini, bunun çok yüksek aşılama oranlarıyla başarıldığını ifade eden Akdağ, kızamık mikrobunun yol açtığı bir beyin hastalığı olan Subakut Sklerozan Panensefalit (SSPE) hastalığının da ortaya çıkmadığını kaydetti.
Dünya Sağlık Örgütüne Türkiye'nin bu hastalığı elemine ettiğine dair başvuruda bulunduklarını ifade eden Akdağ, örgütün, bütün Avrupa'da eleminasyon sağlandığında bunu açıklama kararı aldığını söyledi.
Akdağ, ''Tam Gün Yasası'ndan sonra Sağlık Bakanlığından istifa ettiği iddia edilen hekim sayısı'' ile ilgili soru üzerine ''Tam Gün Yasası'ndan sonra doktorların bir kısmının, 2 bin civarında doktorun istifa ettiğine dair haberler benim bir soru önergesine verdiğim cevaptan alıntı yapılarak yazıldı ama bu yanlış bir yorum'' dedi.
Sürekli olarak kamudan ayrılan ve kamuya gelen doktorlar olduğunu anlatan Akdağ, bunun bir süreç olduğunu kaydederek, ''Tam Gün Yasası ile Sağlık Bakanlığında, kamuda çalışan doktorların sayısı azalmadı, arttı. Bundan sonra da artmaya devam edeceğine inanıyoruz. Çünkü biz tam gün çalışan hekimlerimize büyük avantajlar getirdik'' diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına rağmen doktorların tam gün çalışma konusundaki kararlılığının sürdüğünü ifade eden Akdağ, yasadan önce yüzde 88 olan tam gün çalışan doktor oranının yüzde 92'ye ulaştığını söyledi.
Akdağ, ''Türkiye artık bunu yeni sağlık sisteminin bir parçası olarak, hekimler de bunu yeni sağlık sisteminin bir parçası olarak algılamış durumdalar. Yani Sağlık Bakanlığında olup şu anda muayenehanesi olanların oranı bugün sadece yüzde 8'' şeklinde konuştu.