Antalya'da toplanan 7. Hepato Gastroenteroloji Kongresinde, karaciğer kanserine yol açan aflatoksin içerdiği için, bayat ve küflü kuruyemişlerle baharatlardan uzak durulması uyarısı dile getirildi.Hepato Bilio Pankreatoloji Derneği Başkanı ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülkadir Dökmeci, düzenlenen basın toplantısında, aflatoksin içeren bayat ve küflü kuruyemişlerle özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da çok tüketilen isot gibi baharatların tüketilmesinin karaciğer kanserine yol açabileceğini bildirdi.
Aflatoksinin bayatlayan ve mantarlaşan besinlerde bolca biriktiğini anlatan Dökmeci, ''Karaciğer kanserinin oluşumunda aflatoksinin çok önemli rolü var. Uzun süre açıkta bekleyen kuruyemiş ve baharat gibi besinlerde bu madde ortaya çıkabilir. Bu nedenle bu tür besinler tüketilirken kokusuna ve görünümüne dikkat edilmelidir'' diye konuştu.
Hapatit B ve C taşıyıcılığı ile ilgili de bilgiler aktaran Dökmeci, bu virüsleri taşıyanların periyodik kontrol ve testlerini yaptırmalarının büyük önem taşıdığını belirtti.
Karaciğer kanseri gelişen hastalarda tek tedavi seçeneğinin karaciğer nakli olduğuna işaret eden Dökmeci, bu nedenle hastalığın siroz ya da karaciğer kanserine dönüşmeden tedavisinin çok önemli olduğunu vurguladı.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Özkan da kronik Hepatit B'nin Türkiye'de doğu bölgelerinde görülme sıklığının daha yüksek olduğunu söyledi. Bu hastalığın tedavisinde son yıllarda önemli gelişmeler olduğunu ifade eden Özkan, hastalığın ilk evrelerinde uygun bir yaklaşım sergilenmesi halinde son derece olumlu sonuçlar alınabildiğini kaydetti.
Hastalığın ilk evresinde vücudun bağışıklık sisteminin bu virüse karşı direnç geliştirmesi için herhangi bir tedavi uygulanmamasının yerinde olacağını anlatan Özkan, aksi takdirde kullanılan ilaçlara karşı virüsün direnç geliştirdiğini bunun da ileri aşamalarda tedaviden sonuç alınmasını engellediğini söyledi.
Özkan, ''Bu hastalık tedavi edilemez'' inancının artık ortadan kalktığını vurgulayarak, bağışıklık sistemini destekleyici ilaçlar ve antivirallerle bu hastalığın bertaraf edilebildiğini ifade etti.
En çok karşılaştıkları sorulardan birinin hastaların beslenmesi olduğunu belirten Özkan, ''Bu hastalar kesinlikle alkolden uzak durmalı ve vücuttaki toksik maddelerin atılması zor olduğu için ağır sporları yapmaktan kaçınmalıdır. Ama günlük hafif spor aktivitelerinin yapılmasında sakınca yoktur'' dedi.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necati Örmeci ise, Hepatit C ve yeni tedavi seçenekleri ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Türkiye'deki virüs tipinin tedavisinin son derece zor olduğunu, son zamanlarda üzerinde çalışılan, virüsün yapısını parçalayan ilaçlarla yüzde 80'lere varan başarı elde edildiğini bildiren Örmeci, Hepatit C'nin bulaşma riskinin AIDS'ten daha yüksek olduğunu dile getirdi.
-''YATAĞA BOŞ MİDEYLE GİDİN''-
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahattin Ünal da reflü hastalığı ile ilgili bilgi verirken, mideden ağza sıvı gelmesi şeklinde görülen hastalığın yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesiyle bertaraf edilebileceğini söyledi.
Bazı hastalarda ilaç tedavisi gerekebileceğini anlatan Ünal, ''Bu hastalıktan kaçınmak için yemekler sakin ve oturarak yenmeli, sofradan doymadan kalkılmalı, yağlı yiyeceklerden uzak durulmalı, boş mideyle yatağa gidilmeli'' uyarılarını dile getirdi.
Aflatoksinin bayatlayan ve mantarlaşan besinlerde bolca biriktiğini anlatan Dökmeci, ''Karaciğer kanserinin oluşumunda aflatoksinin çok önemli rolü var. Uzun süre açıkta bekleyen kuruyemiş ve baharat gibi besinlerde bu madde ortaya çıkabilir. Bu nedenle bu tür besinler tüketilirken kokusuna ve görünümüne dikkat edilmelidir'' diye konuştu.
Hapatit B ve C taşıyıcılığı ile ilgili de bilgiler aktaran Dökmeci, bu virüsleri taşıyanların periyodik kontrol ve testlerini yaptırmalarının büyük önem taşıdığını belirtti.
Karaciğer kanseri gelişen hastalarda tek tedavi seçeneğinin karaciğer nakli olduğuna işaret eden Dökmeci, bu nedenle hastalığın siroz ya da karaciğer kanserine dönüşmeden tedavisinin çok önemli olduğunu vurguladı.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Özkan da kronik Hepatit B'nin Türkiye'de doğu bölgelerinde görülme sıklığının daha yüksek olduğunu söyledi. Bu hastalığın tedavisinde son yıllarda önemli gelişmeler olduğunu ifade eden Özkan, hastalığın ilk evrelerinde uygun bir yaklaşım sergilenmesi halinde son derece olumlu sonuçlar alınabildiğini kaydetti.
Hastalığın ilk evresinde vücudun bağışıklık sisteminin bu virüse karşı direnç geliştirmesi için herhangi bir tedavi uygulanmamasının yerinde olacağını anlatan Özkan, aksi takdirde kullanılan ilaçlara karşı virüsün direnç geliştirdiğini bunun da ileri aşamalarda tedaviden sonuç alınmasını engellediğini söyledi.
Özkan, ''Bu hastalık tedavi edilemez'' inancının artık ortadan kalktığını vurgulayarak, bağışıklık sistemini destekleyici ilaçlar ve antivirallerle bu hastalığın bertaraf edilebildiğini ifade etti.
En çok karşılaştıkları sorulardan birinin hastaların beslenmesi olduğunu belirten Özkan, ''Bu hastalar kesinlikle alkolden uzak durmalı ve vücuttaki toksik maddelerin atılması zor olduğu için ağır sporları yapmaktan kaçınmalıdır. Ama günlük hafif spor aktivitelerinin yapılmasında sakınca yoktur'' dedi.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necati Örmeci ise, Hepatit C ve yeni tedavi seçenekleri ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Türkiye'deki virüs tipinin tedavisinin son derece zor olduğunu, son zamanlarda üzerinde çalışılan, virüsün yapısını parçalayan ilaçlarla yüzde 80'lere varan başarı elde edildiğini bildiren Örmeci, Hepatit C'nin bulaşma riskinin AIDS'ten daha yüksek olduğunu dile getirdi.
-''YATAĞA BOŞ MİDEYLE GİDİN''-
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahattin Ünal da reflü hastalığı ile ilgili bilgi verirken, mideden ağza sıvı gelmesi şeklinde görülen hastalığın yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesiyle bertaraf edilebileceğini söyledi.
Bazı hastalarda ilaç tedavisi gerekebileceğini anlatan Ünal, ''Bu hastalıktan kaçınmak için yemekler sakin ve oturarak yenmeli, sofradan doymadan kalkılmalı, yağlı yiyeceklerden uzak durulmalı, boş mideyle yatağa gidilmeli'' uyarılarını dile getirdi.