Bakıcıları tarafından yemek yemesi ya da oyalanması için televizyonla baş başa bırakılan çocukların ''Bakıcı Kadın Sendromu'' adı verilen hastalığın tehdidi altında olduğu bildirildi.Psikolog Serap Duygulu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son yıllarda televizyonun çocuklar üzerindeki etkisinin arttığına işaret ederek, ekrandan yansıyan görüntülerin minik bedenler üzerinde ruhsal ve fiziksel olumsuz etkiler bıraktığını söyledi.
Tıp dünyasının son yıllarda konuştuğu ''Bakıcı Kadın Sendromu''na dikkati çeken Duygulu, hastalığın çoğunlukla annesi çalıştığı için bakıcılara emanet edilen çocuklarda görüldüğünü belirtti.
Duygulu, otizme çok benzeyen hastalığın yeme bozukluğundan zeka geriliğine kadar hem ruhsal, hem de fizikler sonuçlar doğurduğunu dile getirerek, daha bebek yaşta oyalanması veya yemek yemesi için televizyon karşısına oturtulan çocukların saatlerce bu şekilde vakit geçirdiğini anlattı.
Özellikle reklam ve müzik kliplerinde peş peşe sıralanan görüntü ve seslerin çocukların dikkatini çektiğini vurgulayan Duygulu, ''Anlamadıkları ses ve görüntüler karşısında uzun süre geçiren çocuklar, zaman içinde dış dünyaya kendilerini kapatıyor ve çevreleriyle sağlıklı iletişim kuramıyor. Televizyonun esiri olan çocuklar 2 yaşına geldiğinde 5-10 kelimenin dışında konuşamıyor. Kimi çocuklar dikkatlerini cihazlara yöneltirken, onların mekanik hareketlerini saatlerce izleyebiliyor'' dedi.
Hastalığın temel sebebinin reklam ve kliplerin saatlerce çocuklara seyrettirilmesi olduğunu ifade eden Serap Duygulu, sözlerine şöyle devam etti:
''Hastalık nedeniyle çocuklarda sadece psikolojik değil, fiziksel rahatsızlıklar da ortaya çıkıyor. Bazı çocuklarda büyüme geriliği görülürken, zayıf ve boyları kısa oluyor. Bebek yaştakilerde çiğneme ve yutkunma sorunları dikkati çekerken, pütürlü gıdaları yiyemiyor. Konuşmakta ve çevrelerine tepki vermekte zorlanan çocukların bu rahatsızlıkları, bir çok uzman tarafından otizm olarak teşhis ediliyor. Yanlış teşhis nedeniyle tedavide geç kalınma riski varken, çabuk fark edildiği takdirde terapilerle çocuklar normale dönüyor.''
Bakıcıların özenle seçilmesi uyarısında bulunan Serap Duygulu, çalışan annelere de şu önerilerde bulundu:
''Çocuklarınızı öncelikle anne veya kayınvalidenize bırakın. Bu mümkün değilse profesyonel firmalardan bakıcı bulun ve bakıcıya çocuğunuzun bakımı dışında ev işleri, yemek ve temizlik gibi işler yaptırmayın. Zaman zaman habersizce eve gelerek, kontrol edin. Çocuğunuzla iletişim kurup, oyunlar oynamasına ve onunla konuşmasına dikkat edin. Ve özellikle televizyon ve bilgisayardan çocuğunuzu uzak tutmasını isteyin.''
-ŞİDDET İÇERİKLİ ÇİZGİ FİLM KARAKTERLERİ
Psikolog Serap Duygulu, son dönemde özellikle çocuk kanallarında yayınlanan bir çok çizgi filmin de çocukların ruhsal yapısını etkilediğini bildirdi.
Şiddet içeren kimi çizgi film karakterlerinin sıra dışı yaratıklara dönüştüğünü, kiminin ise ''uzaylı yaratıklara'' büründüğünü anımsatan Duygulu, sözlerine şöyle devam etti:
''Bu çizgi kahramanların gerçekle hiçbir ilgileri yok. Hatta bir mesaj verme kaygıları bile yok. Durum o kadar ciddi ki, çocukların büyük bir bölümü bu karakterleri kendilerine örnek alıp, kendilerini onların yerine koyuyor. Kendilerine ve etraflarına zarar verecek fiziksel hareketlerde bulunuyor. Kendilerinden küçük çocukları etkisinde kaldıkları çizgi filmlerdeki 'düşman' ya da 'kötü adamlar'ın yerine koyarak, şiddet uygulayabiliyor.''
Söz konusu çizgi karakterlerin çocuklardan gördüğü bu büyük ilgi karşısında milyonlarca dolarlık ticari pazarlar oluştuğuna vurgu yapan Duygulu, ''Çocuğunuzla birlikte sokağa, çarşıya veya pazara çıktığınızda etrafta satılan yüzlerce ürünün üzerinde popüler çizgi karakterlerin resimlerine rastlıyorsunuz. Minik bedenler, elbiseden ayakkabıya, çantadan kırtasiyeye kadar yüzlerce çeşit ürünün üzerinde hayranı olduğu karakterin resimlerini görünce adeta kendinden geçiyor. Bu ürünlerin her birine sahip olmak için ailelerini zor durumda bırakıyor. Kesinlikle bilinçli anne ve babalar, çocuklarını bu tür ürünlerden korumalı. Onların bir anlık mutlulukları için ruhsal ve fiziksel gelişimlerini etkileyecek unsurlardan uzak tutmalıyız'' dedi.
İlköğretim çağındaki çocukların odalarında kesinlikle televizyon bulunmaması gerektiğini ve bunun okul başarısını doğrudan etkilediğini ifade eden Duygulu, ''Çocukların televizyonda neyi, ne kadar süre ile izlediği mutlaka anne ve babaların kontrolünde olmalı. Ne kadar sevimli ve popüler olursa olsun hiçbir şekilde hayali kahramanlar küçük yaştaki çocuklara izletilmemeli. Bu arada hızla yaygınlaşan Play Station veya bilgisayar oyunlarından çocukların uzak tutulması'' uyarısında bulundu.
Çizgi film veya bilgisayar oyunlarının etkisinde kalan çocukların farklı uğraşlara yönlendirilmesi gerektiğini de belirten Duygulu, onlarla fiziksel ve zihinsel gelişimine destek verecek oyunlar oynanmasını, spor okulları veya çocuk kulüplerine gönderilmesini tavsiye etti.
Tıp dünyasının son yıllarda konuştuğu ''Bakıcı Kadın Sendromu''na dikkati çeken Duygulu, hastalığın çoğunlukla annesi çalıştığı için bakıcılara emanet edilen çocuklarda görüldüğünü belirtti.
Duygulu, otizme çok benzeyen hastalığın yeme bozukluğundan zeka geriliğine kadar hem ruhsal, hem de fizikler sonuçlar doğurduğunu dile getirerek, daha bebek yaşta oyalanması veya yemek yemesi için televizyon karşısına oturtulan çocukların saatlerce bu şekilde vakit geçirdiğini anlattı.
Özellikle reklam ve müzik kliplerinde peş peşe sıralanan görüntü ve seslerin çocukların dikkatini çektiğini vurgulayan Duygulu, ''Anlamadıkları ses ve görüntüler karşısında uzun süre geçiren çocuklar, zaman içinde dış dünyaya kendilerini kapatıyor ve çevreleriyle sağlıklı iletişim kuramıyor. Televizyonun esiri olan çocuklar 2 yaşına geldiğinde 5-10 kelimenin dışında konuşamıyor. Kimi çocuklar dikkatlerini cihazlara yöneltirken, onların mekanik hareketlerini saatlerce izleyebiliyor'' dedi.
Hastalığın temel sebebinin reklam ve kliplerin saatlerce çocuklara seyrettirilmesi olduğunu ifade eden Serap Duygulu, sözlerine şöyle devam etti:
''Hastalık nedeniyle çocuklarda sadece psikolojik değil, fiziksel rahatsızlıklar da ortaya çıkıyor. Bazı çocuklarda büyüme geriliği görülürken, zayıf ve boyları kısa oluyor. Bebek yaştakilerde çiğneme ve yutkunma sorunları dikkati çekerken, pütürlü gıdaları yiyemiyor. Konuşmakta ve çevrelerine tepki vermekte zorlanan çocukların bu rahatsızlıkları, bir çok uzman tarafından otizm olarak teşhis ediliyor. Yanlış teşhis nedeniyle tedavide geç kalınma riski varken, çabuk fark edildiği takdirde terapilerle çocuklar normale dönüyor.''
Bakıcıların özenle seçilmesi uyarısında bulunan Serap Duygulu, çalışan annelere de şu önerilerde bulundu:
''Çocuklarınızı öncelikle anne veya kayınvalidenize bırakın. Bu mümkün değilse profesyonel firmalardan bakıcı bulun ve bakıcıya çocuğunuzun bakımı dışında ev işleri, yemek ve temizlik gibi işler yaptırmayın. Zaman zaman habersizce eve gelerek, kontrol edin. Çocuğunuzla iletişim kurup, oyunlar oynamasına ve onunla konuşmasına dikkat edin. Ve özellikle televizyon ve bilgisayardan çocuğunuzu uzak tutmasını isteyin.''
-ŞİDDET İÇERİKLİ ÇİZGİ FİLM KARAKTERLERİ
Psikolog Serap Duygulu, son dönemde özellikle çocuk kanallarında yayınlanan bir çok çizgi filmin de çocukların ruhsal yapısını etkilediğini bildirdi.
Şiddet içeren kimi çizgi film karakterlerinin sıra dışı yaratıklara dönüştüğünü, kiminin ise ''uzaylı yaratıklara'' büründüğünü anımsatan Duygulu, sözlerine şöyle devam etti:
''Bu çizgi kahramanların gerçekle hiçbir ilgileri yok. Hatta bir mesaj verme kaygıları bile yok. Durum o kadar ciddi ki, çocukların büyük bir bölümü bu karakterleri kendilerine örnek alıp, kendilerini onların yerine koyuyor. Kendilerine ve etraflarına zarar verecek fiziksel hareketlerde bulunuyor. Kendilerinden küçük çocukları etkisinde kaldıkları çizgi filmlerdeki 'düşman' ya da 'kötü adamlar'ın yerine koyarak, şiddet uygulayabiliyor.''
Söz konusu çizgi karakterlerin çocuklardan gördüğü bu büyük ilgi karşısında milyonlarca dolarlık ticari pazarlar oluştuğuna vurgu yapan Duygulu, ''Çocuğunuzla birlikte sokağa, çarşıya veya pazara çıktığınızda etrafta satılan yüzlerce ürünün üzerinde popüler çizgi karakterlerin resimlerine rastlıyorsunuz. Minik bedenler, elbiseden ayakkabıya, çantadan kırtasiyeye kadar yüzlerce çeşit ürünün üzerinde hayranı olduğu karakterin resimlerini görünce adeta kendinden geçiyor. Bu ürünlerin her birine sahip olmak için ailelerini zor durumda bırakıyor. Kesinlikle bilinçli anne ve babalar, çocuklarını bu tür ürünlerden korumalı. Onların bir anlık mutlulukları için ruhsal ve fiziksel gelişimlerini etkileyecek unsurlardan uzak tutmalıyız'' dedi.
İlköğretim çağındaki çocukların odalarında kesinlikle televizyon bulunmaması gerektiğini ve bunun okul başarısını doğrudan etkilediğini ifade eden Duygulu, ''Çocukların televizyonda neyi, ne kadar süre ile izlediği mutlaka anne ve babaların kontrolünde olmalı. Ne kadar sevimli ve popüler olursa olsun hiçbir şekilde hayali kahramanlar küçük yaştaki çocuklara izletilmemeli. Bu arada hızla yaygınlaşan Play Station veya bilgisayar oyunlarından çocukların uzak tutulması'' uyarısında bulundu.
Çizgi film veya bilgisayar oyunlarının etkisinde kalan çocukların farklı uğraşlara yönlendirilmesi gerektiğini de belirten Duygulu, onlarla fiziksel ve zihinsel gelişimine destek verecek oyunlar oynanmasını, spor okulları veya çocuk kulüplerine gönderilmesini tavsiye etti.