Migrenden akupunkturla kurtulabilirsiniz
Uzmanlar, akupunkturun Avrupa'da ve Amerika'da migren tedavisinde kullanılan en yaygın yöntemlerden olduğunu, nörologların hastalara akupunkturu önerdiğini söyledi.
Uzmanlar, akupunkturun Avrupa'da ve Amerika'da migren tedavisinde kullanılan en yaygın yöntemlerden olduÄŸunu, nörologların hastalara akupunkturu önerdiÄŸini söyledi. Karadeniz Teknik Ãœniversitesi (KTÃœ) Tıp Fakültesi Temel Tıp Bölümü Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Ãœyesi ve akupunktur hekimi Prof. Dr. Ahmet KalaycıoÄŸlu,Â*migrenin belirli aralıklarla gelen hafif baÅŸ aÄŸrısından, çok ÅŸiddetli baÅŸ aÄŸrısına kadar deÄŸiÅŸen ve genellikle halk arasında 'yarım baÅŸ aÄŸrısı' olarak bilinen hastalık olduÄŸunu belirtti.
Hastalığın, zaman zaman ataklar halinde, başın genellikle bir tarafında zonklayıcı ağrı, bulantı, kusma, görme bozuklukları, ışıktan ve sesten rahatsız olma, baş dönmesi gibi bulgularla seyrettiğini ifade eden Kalaycıoğlu, "Yarım baş ağrısı bütün migren vakalarının yüzde 44'ünde görülür ve yüzde 22 oranında bütün başı ağrıtır. Başın diğer bölgelerinin ağrıdığı da olur. Önemli olan eşlik eden belirtilerin bulunmasıdır" dedi.
Kalaycıoğlu, migrenin başlama şekline göre auralı yani ağrının ve atakların geleceğini hissettiren ve aurasız atakların ve ağrının geleceğini hissettirmeden aniden gelen olmak üzere iki şekilde olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Auralı olanda hasta migren atağının geleceğini hisseder ve gözlerinin önünde sinek uçuşu gibi siyah lekeler, parlak zigzag çizgiler, yanıp sönen ışık gibi parlaklıklar, küçük veya büyük görme, olmayan şeyleri görme, göz belirtilerinin en çok görülenleridir. Sinir sistemiyle ilgili belirtilerse denge bozukluğu, baş dönmesi, baygınlık, aşırı koku alma, kol ve bacaklarda uyuşukluk bazen yarı felç gibi belirtiler ortaya çıkar. Aurasız migrende ise ataklar aniden gelir ve aynı bulgular ortaya çıkar. Sıkıntı, heyecan, uykusuzluk, açlık, hava değişimi, beslenme bozukluğu ve beslenme değişikleri migren krizini tetikleyebilir. Alkol, kakao, çikolata, kahve, peynir, bazı meyveler, fındık ve fıstık da atakları tetikleyebilir."
Migren tedavisinde en etkili yöntemlerden birinin akupunktur olduğuna işaret eden Kalaycıoğlu, şunları söyledi:
"Akupunktur vücutta tetik noktası dediğimiz noktaları çeşitli şekilde uyararak yapılan bir yöntemdir. Bu noktaların özelliği ciltteki sinirlerin dağılımıyla ilgilidir. İğneli akupunktur, elektro-akupunktur, lazer akupunktur, akupressör ve benzeri yöntemlerle vücudun elektrik ağından faydalanarak atakları önlemek ve esas amaç olarak bu atakların gelmesine sebep olan ana nedene yönelik tedavi şeklidir. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde özellikle Avrupa ve Amerika'da yaygın olarak kullanılan bu tedavi ülkemizde de kullanıyor."
"Akupunktur uygulamasının ardından ataklarının şiddeti yavaş yavaş azalıyor"
Kalaycıoğlu, hastanın düzenli olarak akupunktur tedavisine geldiğinde, en erken altıncı seanstan sonra etkisini görmeye başladığını anlatarak, "Çünkü beş, altı seansa kadar vücudun belli bir dengeye gelmesi gerekiyor. Vücut ve kulak akupunkturu ayrı ayrı olarak ya da birlikte uygulanabiliyor. Uygulamanın ardından hastanın ataklarının şiddeti yavaş yavaş azalıyor. Daha sonraki seanslarda ortaya çıkma sürelerinin arası açılan ataklar, sonunda tamamen yok olabiliyor. Önemli olan hastasının erken dönemde tedaviye başlamasıdır. O zaman tedavisi çok daha erken ve hızlı oluyor" diye konuştu.
Önce tetikleyen problem bulunuyor
Akupunkturun felsefesinin vücudun bütününü dengeye getirmek ve bu dengeyi uyararak iyileşmesine yardımcı olmak anlamını taşıdığını dile getiren Kalaycıoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Vücudun sinir sistemi mükemmel bir yapıdır. Vücudun elektriksel alanından faydalanıp, gerekli uyarıları yaparak vücudun merkezi sistemlerini, sinir sistemlerini, beyin ve omuriliği harekete geçirilmiş oluyor hem de iç organlarla ilgili problem varsa onu da dengelemeye çalışıyoruz. Migren, vücudun denge mekanizmasının bozulduğu ve kendini ayarlayamadığı bir hastalık. Amacımız akupunktur tedavisiyle hastalığın temelini bulup, bu temele müdahale etmektir. Bunu tetikleyen problem ne ise önce o mekanizmayı bulup, onu düzeltmeye çalışıyoruz. Sonra da hastalığın bulgularını azaltmaya çalışıyoruz."
Kalaycıoğlu, şunları kaydetti:
"Akupunktur tedavisi gören hastalar, 'arada küçük ataklar geliyor ama eskisi gibi olmuyor' diye tarif ediyorlar. Bir dönem sonra atakların araları açılmaya, şiddetleri azalmaya başlıyor. Arada nadir de olsa ilaç kullanmaya ihtiyaç duyabiliyorlar ama tedavi bittiğinde artık ilaç kullanma ihtiyacı duymuyorlar. Dolayısıyla da ilaçsız şekilde hayatlarını devam ettirebiliyorlar. Hastaların yaşam standartlarının ciddi anlamda yükseldiğini ve hayatlarından mutlu olduklarını görüyoruz. Akupunktur, Avrupa ve Amerika'da migren tedavisinde en yaygın yöntemlerden. Nörologlar hastalara akupunkturu öneriyor."
Kaynak: AA
Uzmanlar, akupunkturun Avrupa'da ve Amerika'da migren tedavisinde kullanılan en yaygın yöntemlerden olduğunu, nörologların hastalara akupunkturu önerdiğini söyledi.
Uzmanlar, akupunkturun Avrupa'da ve Amerika'da migren tedavisinde kullanılan en yaygın yöntemlerden olduÄŸunu, nörologların hastalara akupunkturu önerdiÄŸini söyledi. Karadeniz Teknik Ãœniversitesi (KTÃœ) Tıp Fakültesi Temel Tıp Bölümü Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Ãœyesi ve akupunktur hekimi Prof. Dr. Ahmet KalaycıoÄŸlu,Â*migrenin belirli aralıklarla gelen hafif baÅŸ aÄŸrısından, çok ÅŸiddetli baÅŸ aÄŸrısına kadar deÄŸiÅŸen ve genellikle halk arasında 'yarım baÅŸ aÄŸrısı' olarak bilinen hastalık olduÄŸunu belirtti.
Hastalığın, zaman zaman ataklar halinde, başın genellikle bir tarafında zonklayıcı ağrı, bulantı, kusma, görme bozuklukları, ışıktan ve sesten rahatsız olma, baş dönmesi gibi bulgularla seyrettiğini ifade eden Kalaycıoğlu, "Yarım baş ağrısı bütün migren vakalarının yüzde 44'ünde görülür ve yüzde 22 oranında bütün başı ağrıtır. Başın diğer bölgelerinin ağrıdığı da olur. Önemli olan eşlik eden belirtilerin bulunmasıdır" dedi.
Kalaycıoğlu, migrenin başlama şekline göre auralı yani ağrının ve atakların geleceğini hissettiren ve aurasız atakların ve ağrının geleceğini hissettirmeden aniden gelen olmak üzere iki şekilde olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Auralı olanda hasta migren atağının geleceğini hisseder ve gözlerinin önünde sinek uçuşu gibi siyah lekeler, parlak zigzag çizgiler, yanıp sönen ışık gibi parlaklıklar, küçük veya büyük görme, olmayan şeyleri görme, göz belirtilerinin en çok görülenleridir. Sinir sistemiyle ilgili belirtilerse denge bozukluğu, baş dönmesi, baygınlık, aşırı koku alma, kol ve bacaklarda uyuşukluk bazen yarı felç gibi belirtiler ortaya çıkar. Aurasız migrende ise ataklar aniden gelir ve aynı bulgular ortaya çıkar. Sıkıntı, heyecan, uykusuzluk, açlık, hava değişimi, beslenme bozukluğu ve beslenme değişikleri migren krizini tetikleyebilir. Alkol, kakao, çikolata, kahve, peynir, bazı meyveler, fındık ve fıstık da atakları tetikleyebilir."
Migren tedavisinde en etkili yöntemlerden birinin akupunktur olduğuna işaret eden Kalaycıoğlu, şunları söyledi:
"Akupunktur vücutta tetik noktası dediğimiz noktaları çeşitli şekilde uyararak yapılan bir yöntemdir. Bu noktaların özelliği ciltteki sinirlerin dağılımıyla ilgilidir. İğneli akupunktur, elektro-akupunktur, lazer akupunktur, akupressör ve benzeri yöntemlerle vücudun elektrik ağından faydalanarak atakları önlemek ve esas amaç olarak bu atakların gelmesine sebep olan ana nedene yönelik tedavi şeklidir. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde özellikle Avrupa ve Amerika'da yaygın olarak kullanılan bu tedavi ülkemizde de kullanıyor."
"Akupunktur uygulamasının ardından ataklarının şiddeti yavaş yavaş azalıyor"
Kalaycıoğlu, hastanın düzenli olarak akupunktur tedavisine geldiğinde, en erken altıncı seanstan sonra etkisini görmeye başladığını anlatarak, "Çünkü beş, altı seansa kadar vücudun belli bir dengeye gelmesi gerekiyor. Vücut ve kulak akupunkturu ayrı ayrı olarak ya da birlikte uygulanabiliyor. Uygulamanın ardından hastanın ataklarının şiddeti yavaş yavaş azalıyor. Daha sonraki seanslarda ortaya çıkma sürelerinin arası açılan ataklar, sonunda tamamen yok olabiliyor. Önemli olan hastasının erken dönemde tedaviye başlamasıdır. O zaman tedavisi çok daha erken ve hızlı oluyor" diye konuştu.
Önce tetikleyen problem bulunuyor
Akupunkturun felsefesinin vücudun bütününü dengeye getirmek ve bu dengeyi uyararak iyileşmesine yardımcı olmak anlamını taşıdığını dile getiren Kalaycıoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Vücudun sinir sistemi mükemmel bir yapıdır. Vücudun elektriksel alanından faydalanıp, gerekli uyarıları yaparak vücudun merkezi sistemlerini, sinir sistemlerini, beyin ve omuriliği harekete geçirilmiş oluyor hem de iç organlarla ilgili problem varsa onu da dengelemeye çalışıyoruz. Migren, vücudun denge mekanizmasının bozulduğu ve kendini ayarlayamadığı bir hastalık. Amacımız akupunktur tedavisiyle hastalığın temelini bulup, bu temele müdahale etmektir. Bunu tetikleyen problem ne ise önce o mekanizmayı bulup, onu düzeltmeye çalışıyoruz. Sonra da hastalığın bulgularını azaltmaya çalışıyoruz."
Kalaycıoğlu, şunları kaydetti:
"Akupunktur tedavisi gören hastalar, 'arada küçük ataklar geliyor ama eskisi gibi olmuyor' diye tarif ediyorlar. Bir dönem sonra atakların araları açılmaya, şiddetleri azalmaya başlıyor. Arada nadir de olsa ilaç kullanmaya ihtiyaç duyabiliyorlar ama tedavi bittiğinde artık ilaç kullanma ihtiyacı duymuyorlar. Dolayısıyla da ilaçsız şekilde hayatlarını devam ettirebiliyorlar. Hastaların yaşam standartlarının ciddi anlamda yükseldiğini ve hayatlarından mutlu olduklarını görüyoruz. Akupunktur, Avrupa ve Amerika'da migren tedavisinde en yaygın yöntemlerden. Nörologlar hastalara akupunkturu öneriyor."
Kaynak: AA