Tüberküloz karşısında tıp aciz değil
Prof. Dr. Kürşat Uzun, ülkemizde 60 yıldır mücadele edilebilen Tüberküloz hastalığı karşısında tıbbın aciz olmadığını, Tüberkülozun hem kolay teşhis edilebilen hem de yüzde 100'e yakın başarı oranıyla tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Kürşat Uzun, ülkemizde 60 yıldır mücadele edilebilen Tüberküloz hastalığı karşısında tıbbın aciz olmadığını, Tüberkülozun hem kolay teşhis edilebilen hem de yüzde 100'e yakın başarı oranıyla tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu ifade etti. Zeki Dursun'un haberi
Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı ve Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kürşat Uzun "6-12 Ocak 66. Verem Eğitimi ve Propaganda Haftası" ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Bilinen en eski hastalıklardan biri olmasına; nedeninin bilinmesine; yüzde 100'e yakın başarıyla tedavi edilebilmesine; aşısı olmasına karşın tüberkülozun, halen dünyada insanları en çok öldüren 10 hastalık arasında olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kürşat Uzun açıklamasında şunlara yer verdi:
"Dünya Sağlık Örgütünün 2011 Raporuna göre: 2010 yılında dünyada 8.8 milyon yeni verem hastası olup, 1.450.000 ölüm söz konusudur. Tüberküloz olgularının ve ölümlerin yüzde 95'den fazlası gelişmekte olan ülkelerde olmakta ve olguların yüzde 75'i üretken yaş grubunda (15-54 yaş) yer almaktadır.
Ülkemizde 2009 yılında kayıtlı tüberküloz hastası sayısı 17.402'tür.
Türkiye'de nüfusa göre veremli hasta oranı 2009 yılında yüz binde 25 iken; DSÖ Avrupa Bölgesinde yüz binde 63; dünya genelinde ise yüz binde 201'dir. Nüfusa göre veremli hasta oranında 2002-2009 yılları arasındaki azalma dünya genelinde (-14.1); DSÖ Avrupa Bölgesi'nde (-17.1) iken; Türkiye'de (-35.9)'dur.
2009 Yılında yeni teşhis edilen Verem Hastalarının Oranı yüz binde 29'dur. Dünya genelinde bu oran 137; Ülkemizin de içinde yer aldığı DSÖ Avrupa Bölgesi'nde 47'dir. Yeni hasta oranında 2002-2009 yılları arasındaki azalma oranı dünya genelinde (-2,1); DSÖ Avrupa Bölgesi'nde (-13) iken; Türkiye'de (-27,5)'dir.
Bu rakamlar Ülkemizde Tüberkülozla ilgili durumun iyiye gittiğini ve Dünya Sağlık Örgütünün Tüberküloz Kontrolü için öngördüğü hedefleri Türkiye'nin yakaladığını ortaya koymaktadır. Son birkaç yılda bu konuda güzel uygulamalar başlatılmıştır. Örneğin tüberküloz tedavisinde kullanılan ilaçların sadece dispanserden alınabilmesi yerinde olmuştur. İl Tüberküloz Kontrol Kurulları konunun tarafları arasında iletişim ve koordinasyonun oluşturulmasına hizmet etmekte; taraflar arasında ortak dili, ortak bakış açısını geliştirmekte; bilgi ve deneyimlerin paylaşılmasına vesile olmaktadır. İl Halk Sağlığı Müdürlüklerinin bu konuyu sahiplenmeleri ve konunun takipçisi olmaları sevindiricidir. Bu iyi gidişin aksamaması ve son bir kaç yılda Sağlık Bakanlığı Merkez ve Taşra teşkilatındaki yapısal değişimin Tüberküloz kontrol çalışmalarını sekteye uğratmaması için gereken tedbirler alınmalıdır. Veremle savaş Dispanserlerinde eğitimli ve deneyimli ekiplerin sürekli istihdamı için uygun ve teşvik edici koşullar sağlanmalıdır. Aile hekimlerimizin tüberküloz hastalarının tanısı ve izlemindeki rolü ve etkinliği artırılmalıdır. Tüberküloz düşünülen olgunun tanısında esas olan güvenilir mikroskopik muayene sonuçları, aynı gün içinde ulaşılabilir olmalıdır. Sağlık çalışanları ve Kurumlarında tüberkülozlu hastaları izleme konusunda gözlenen çekimserlik ve irrasyonel korkunun giderilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Eski yüzyıldan kalma Verem Fobisiyle hastaların stigmatize edilmesi ve toplum dışına itilmesi sorunu göz ardı edilmemelidir. Her verem hastasının bulaştırıcı olmadığı topluma anlatılmalıdır.
Tüberküloz karşısında tıp aciz değildir. Verem 60 yıldır tedavi edilebilen bir hastalıktır. Tüberküloz hem kolay teşhis edilebilen hem de yüzde 100'e yakın başarı oranıyla tedavi edilebilen ve hatta büyük oranda korunulabilen bir hastalıktır.
Verem sadece bir hastanın sorunu değil bir toplum sağlığı sorunudur. Bu konuda bilgilenmek, korunmak için gerekli önlemleri almak, hastaları Verem Savaş Dispanserlerine yönlendirerek takip ve tedavilerini düzenli olarak yaptırmalarını sağlamak hepimize düşen bir sorumluluktur."
ZEDHABER
Prof. Dr. Kürşat Uzun, ülkemizde 60 yıldır mücadele edilebilen Tüberküloz hastalığı karşısında tıbbın aciz olmadığını, Tüberkülozun hem kolay teşhis edilebilen hem de yüzde 100'e yakın başarı oranıyla tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Kürşat Uzun, ülkemizde 60 yıldır mücadele edilebilen Tüberküloz hastalığı karşısında tıbbın aciz olmadığını, Tüberkülozun hem kolay teşhis edilebilen hem de yüzde 100'e yakın başarı oranıyla tedavi edilebilen bir hastalık olduğunu ifade etti. Zeki Dursun'un haberi
Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı ve Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı ve Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Kürşat Uzun "6-12 Ocak 66. Verem Eğitimi ve Propaganda Haftası" ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Bilinen en eski hastalıklardan biri olmasına; nedeninin bilinmesine; yüzde 100'e yakın başarıyla tedavi edilebilmesine; aşısı olmasına karşın tüberkülozun, halen dünyada insanları en çok öldüren 10 hastalık arasında olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kürşat Uzun açıklamasında şunlara yer verdi:
"Dünya Sağlık Örgütünün 2011 Raporuna göre: 2010 yılında dünyada 8.8 milyon yeni verem hastası olup, 1.450.000 ölüm söz konusudur. Tüberküloz olgularının ve ölümlerin yüzde 95'den fazlası gelişmekte olan ülkelerde olmakta ve olguların yüzde 75'i üretken yaş grubunda (15-54 yaş) yer almaktadır.
Ülkemizde 2009 yılında kayıtlı tüberküloz hastası sayısı 17.402'tür.
Türkiye'de nüfusa göre veremli hasta oranı 2009 yılında yüz binde 25 iken; DSÖ Avrupa Bölgesinde yüz binde 63; dünya genelinde ise yüz binde 201'dir. Nüfusa göre veremli hasta oranında 2002-2009 yılları arasındaki azalma dünya genelinde (-14.1); DSÖ Avrupa Bölgesi'nde (-17.1) iken; Türkiye'de (-35.9)'dur.
2009 Yılında yeni teşhis edilen Verem Hastalarının Oranı yüz binde 29'dur. Dünya genelinde bu oran 137; Ülkemizin de içinde yer aldığı DSÖ Avrupa Bölgesi'nde 47'dir. Yeni hasta oranında 2002-2009 yılları arasındaki azalma oranı dünya genelinde (-2,1); DSÖ Avrupa Bölgesi'nde (-13) iken; Türkiye'de (-27,5)'dir.
Bu rakamlar Ülkemizde Tüberkülozla ilgili durumun iyiye gittiğini ve Dünya Sağlık Örgütünün Tüberküloz Kontrolü için öngördüğü hedefleri Türkiye'nin yakaladığını ortaya koymaktadır. Son birkaç yılda bu konuda güzel uygulamalar başlatılmıştır. Örneğin tüberküloz tedavisinde kullanılan ilaçların sadece dispanserden alınabilmesi yerinde olmuştur. İl Tüberküloz Kontrol Kurulları konunun tarafları arasında iletişim ve koordinasyonun oluşturulmasına hizmet etmekte; taraflar arasında ortak dili, ortak bakış açısını geliştirmekte; bilgi ve deneyimlerin paylaşılmasına vesile olmaktadır. İl Halk Sağlığı Müdürlüklerinin bu konuyu sahiplenmeleri ve konunun takipçisi olmaları sevindiricidir. Bu iyi gidişin aksamaması ve son bir kaç yılda Sağlık Bakanlığı Merkez ve Taşra teşkilatındaki yapısal değişimin Tüberküloz kontrol çalışmalarını sekteye uğratmaması için gereken tedbirler alınmalıdır. Veremle savaş Dispanserlerinde eğitimli ve deneyimli ekiplerin sürekli istihdamı için uygun ve teşvik edici koşullar sağlanmalıdır. Aile hekimlerimizin tüberküloz hastalarının tanısı ve izlemindeki rolü ve etkinliği artırılmalıdır. Tüberküloz düşünülen olgunun tanısında esas olan güvenilir mikroskopik muayene sonuçları, aynı gün içinde ulaşılabilir olmalıdır. Sağlık çalışanları ve Kurumlarında tüberkülozlu hastaları izleme konusunda gözlenen çekimserlik ve irrasyonel korkunun giderilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Eski yüzyıldan kalma Verem Fobisiyle hastaların stigmatize edilmesi ve toplum dışına itilmesi sorunu göz ardı edilmemelidir. Her verem hastasının bulaştırıcı olmadığı topluma anlatılmalıdır.
Tüberküloz karşısında tıp aciz değildir. Verem 60 yıldır tedavi edilebilen bir hastalıktır. Tüberküloz hem kolay teşhis edilebilen hem de yüzde 100'e yakın başarı oranıyla tedavi edilebilen ve hatta büyük oranda korunulabilen bir hastalıktır.
Verem sadece bir hastanın sorunu değil bir toplum sağlığı sorunudur. Bu konuda bilgilenmek, korunmak için gerekli önlemleri almak, hastaları Verem Savaş Dispanserlerine yönlendirerek takip ve tedavilerini düzenli olarak yaptırmalarını sağlamak hepimize düşen bir sorumluluktur."
ZEDHABER