Az ye uzun yaÅŸa
30'lu 40'lı yaşlarda göbeklilik ve karın çevresi yağlanması ile baş edebiliyorsak 50'li, 60'lı, 70'li yaşları sağlıklı geçirmemek içten bile değil. Bu dönemi az yiyerek ve sağlıklı geçirmeyi başararak ömrü uzatmak mümkün...
30'lu 40'lı yaşlarda göbeklilik ve karın çevresi yağlanması ile baş edebiliyorsak 50'li, 60'lı, 70'li yaşları sağlıklı geçirmemek içten bile değil. Bu dönemi az yiyerek ve sağlıklı geçirmeyi başararak ömrü uzatmak mümkün... Emrullah Öztürk'ün haberi...
Kocaeli Ãœniversitesi (KOÃœ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı BaÅŸkanı Prof. Dr. Dilek Ural,Â*Haber 7'ye yaptığı açıklamada, KOÃœ Tıp Fakültesi Kardiyoloji dalı olarak Türkiye'nin en geliÅŸmiÅŸ altyapısına ve en geniÅŸ kadrosuna sahip kalifiye öğretim üyeleri ile eÄŸitim verdiklerini, öğretim üyelerinin ekipler halinde çalıştığını söyledi.
Türkiye halkının önemli sorunlarından birinin kronel kalp hastalıkları olduğunu belirten Ural, ''Kronel kalp hastalıklarının tanı ve tedavisi invazif kardiyoloji işlemleri tamamen bu olaya kendisini adamış 2 yada 4 kişilik bir ekip tarafından çözümleniyor. Yine çok önemli bir problem olan kalp ritim bozuklukları veya ani ölüm gibi hastalıklara karşı tanı ve tedavide görevli üç kişilik ekibimiz var. Onun dışında kalp yetersizliği, hipertansiyon görüntüleme işlemleri ile ilgili üç kişilik başka bir öğretim kadromuz var'' diye konuştu.
Birçok üniversitenin çok önünde olduklarını kaydeden Ural, ''Giderek yalnızca bölge değil Türkiye içi referans konumuna gelmiş durumdayız. Birçok merkezde çözümlenemeyen sorunlar bizim merkezimizde çözümlenebiliyor. Eğitim faaliyetlerimizde yalnızca bölgemizdeki arkadaşlarımıza veya kendi yetiştirdiğimiz asistanlara değil Türkiye çapında farklı üniversitelerdeki yada eğitim kurumlardaki uzmanlara da hizmet veriyoruz. Aynı zamanda son 4 yıldır aritmi ekibimiz Ortadoğu ve Balkanlar'dan gelen kardiyologlara da yine uluslararası standartlarda eğitim vermekteyiz. Şu an için kadromuzda 10 öğretim, 20 araştırma görevlisi var. 30 kişilik bir hekim ekibiyle bölgenin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz'' şeklinde konuştu.
AVRUPA'DA EN FAZLA KALPTEN GÄ°DENLER TÃœRK KADINLARI
Ural, 2011'deki en büyük hedeflerinin biraz daha topluma açılmak olduğunu, üniversitenin şehirle birlikteliğini sağlayıcı projeler yapmak istediklerini, bunu yaparken yalnızca hekimleri değil bütün üniversite görevlilerini de işin içine katabilecekleri bir takım projeler yapmak istediklerini ifade etti.
2011'deki projeleri arasında önceliklerinin özellikle Kocaeli bölgesindeki kadınların kalp sağlığıyla ilgilenmek olduğunu kaydeden Ural, '' Türkiye'de kalp hastalıkları en önemli risk faktörü ama Türkiye'deki kadınları Avrupa'da yaşayan kadınlarla karşılaştırdığınızda kalp damar hastalıklarında en fazla ölüm Türk kadınları arasındadır'' dedi.
Kadın dendiÄŸi zaman meme kanseri ve jinekolojik olayların akla geldiÄŸini belirten Ural, ''Fakat tam tersine kadınlarımızın yarısı hayatını kardiyoloji ile ilgili kalp damar hastalıkları gibi nedenlerden kaybediyor. Ölüm oranı bir çok Batılı ülkeden daha fazla. Bu konuda malesef başı çekiyoruz. Bunun da en önemli nedeni, kadınlarımızda özellikle 30'lu yaÅŸlardan sonra daha belirginleÅŸenÂ*obezite'' diye konuÅŸtu.
Â*''35 YAÅžINDAN SONRA CAN BOÄžAZDAN GÄ°TMEYE BAÅžLIYOR''
''Çok kullandığımız 'Can boğazdan gelir' deyişi vardır. Ama can boğazdan gelmiyor'' diyen Ural şunları kaydetti:
''35 yaşından sonra can boğazdan gitmeye başlıyor. Doğrudan bizi etkiliyor. Ne yerseniz osunuz aslında. Japon toplumuna yine döndüğünüz zaman tüketimin ağırlıklı olarak balık üzerine olduğunu görüyoruz. Ne zamanki Japon toplumu fast foodu kendisine getirdi, sağlığında bir takım bozulmalar oldu. Bize baktığınız zaman zaten toplum olarak geleneksel diyetimiz kırmızı et ağırlıklıdır. Biraz o yüzden dezavantajlıyız. Tereyağını çok seviyoruz. Katı yağdan ağırlıklı bir yeme alışkanlığımız var. Bunları daha sağlıklı hale çevirmenin yolunu toplumca aramamız gerektiğini düşünüyorum. Bir başka sorunumuz da özellikle kadınlarımız için 30'lu yaşlardan sonra hareketsizlik çok artıyor. Zaten halk olarak spor alışkanlığı oldukça az. Egzersiz miktarı da son derece az.''
Â*''TÃœRKÄ°YE HALKI 6 SAATLE DÃœNYANIN EN ÇOK OTURAN TOPLUMU''
Yakın bir zamanda yapılan bir toplum çalışmasının enteresan verilerinden birinin de Türkiye halkının çok oturması olduğunun altını çizen Ural, ''Çalışmaya göre günde ortalama 6 saat oturan halk olduğumuz ortaya çıktı. Yani Türkiye halkı 6 saatle dünyanın en çok oturan toplumu. Farklı toplumlarda da yürütülmüş bir çalışma bu. Günde 6 saat oturan toplum pek bulunmamış. Eğer biz de Japonlar gibi sağlıklı 85-100 yaşlarını hedefliyorsak daha hareketli ve sağlıklı bir hayata adım atmaktan başka çare yok gibi görünüyor'' diye konuştu.
KALP DAMAR HASTALIĞI BİZDE 10 DAHA ERKEN GERÇEKLEŞİYOR
Türkiye ve Ortadoğu toplumunda kalp damar hastalıklarına dair olayların 10 yıl daha erken gerçekleştiğini vurgulayan Ural, ''Amerika yada Avrupa'da bir kişide kalp krizi 60'lı yaşlarda görülüyorsa bu Türkiye'de 50'li yaşlara iniyor'' dedi.
Kalp ve damar hastalıklarında en önemli problemin erkeklerde sigara olduğunu belirten Ural, ''Sigara içme oranıyla ilgili çeşitli istatistikler geliyor ama gördüğümüz kadarıyla ciddi bir azalma başlamış durumda. İkincisi kilo ve kilonun getirdiği diyabet. Bu özellikle kadınlarımızda bir problem. Başlangıçta kendisini metabolik sendrom dediğimiz bir tabloyla gösteriyor. Yani 30'lu 40'lı yaşlarda yavaş yavaş kilo almaya ve özellikle de karın bölgesinden yağlanmaya başlıyoruz. Bu yağlanma insüline karşı direnç dediğimiz bir tabloyu ortaya çıkarıyor. İnsülin direnci de yüksek tansiyonu, zaman içerisinde de şeker hastalığını, bununla birlikte kan yağlarında iyi kolesterolün azaldığı kötü kolesterolün arttığı bir dengesizliği beraberinde getiriyor'' şeklinde konuştu.
''HER ŞEY O, 'BİRAZCIK GÖBEKLİYİM' DEMEKLE BAŞLIYOR''
''Her şey o, 'birazcık göbekliyim' demekle başlıyor'' diyen Ural şöyle devam etti:
''30'lu 40'lı yaşlarda göbeklilik ve karın çevresi yağlanması ile baş edebiliyorsak 50'li, 60'lı, 70'li yaşları sağlıklı geçirmemek içten bile değil. Bu yaşlar aynen bir geçiş dönemi. Bu dönemi az yiyerek ve sağlıklı geçirmeyi başararak ömrü uzatmak mümkün. Bugün için Türkiye'de doğan bir kişinin 70'li yaşlara ulaşması çok yüksek olasılıktır. Türkiye'de yaşam süresi 70'tir. Ama bir Japonya için süre 85 ve giderek artıyor. Japon toplumuna baktığınız zaman 100 yaşını geçmiş insan sayısının üstelikte sağlıklı olanların epeyce yükseldiğini görüyorsunuz. İki toplumu karşılaştırırsanız bir kere kiloda Japonlar bizden daha ince ve zayıf bir halk. Bizim halkımız ise 35'inden sonra epeyce kilo alıyor. Yakın zamanda yapılmış bir toplum çalışmasında 30 yaşın üstündeki toplumumuzun yarısını şişman olduğunu gösterdi ki bu çalışmada 4 bin kişi dikkate alınmıştı. 2 binini Kocaeli halkı oluşturuyordu. Bugün uzun yaşamla ilgili bildiğimiz temel faktörlerden biri, uzun yaşam az yemek ve zayıflıktan geçiyor. Onun dışında hareketlilik, hayata bağlanmak, amacınız olması, yaşamı sevme de önemli ama mutlaka sağlığa çok dikkat etmeniz gerekiyor.''
emrullah.ozturk@haber7.com
Kaynak: Haber7
30'lu 40'lı yaşlarda göbeklilik ve karın çevresi yağlanması ile baş edebiliyorsak 50'li, 60'lı, 70'li yaşları sağlıklı geçirmemek içten bile değil. Bu dönemi az yiyerek ve sağlıklı geçirmeyi başararak ömrü uzatmak mümkün...
30'lu 40'lı yaşlarda göbeklilik ve karın çevresi yağlanması ile baş edebiliyorsak 50'li, 60'lı, 70'li yaşları sağlıklı geçirmemek içten bile değil. Bu dönemi az yiyerek ve sağlıklı geçirmeyi başararak ömrü uzatmak mümkün... Emrullah Öztürk'ün haberi...
Kocaeli Ãœniversitesi (KOÃœ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı BaÅŸkanı Prof. Dr. Dilek Ural,Â*Haber 7'ye yaptığı açıklamada, KOÃœ Tıp Fakültesi Kardiyoloji dalı olarak Türkiye'nin en geliÅŸmiÅŸ altyapısına ve en geniÅŸ kadrosuna sahip kalifiye öğretim üyeleri ile eÄŸitim verdiklerini, öğretim üyelerinin ekipler halinde çalıştığını söyledi.
Türkiye halkının önemli sorunlarından birinin kronel kalp hastalıkları olduğunu belirten Ural, ''Kronel kalp hastalıklarının tanı ve tedavisi invazif kardiyoloji işlemleri tamamen bu olaya kendisini adamış 2 yada 4 kişilik bir ekip tarafından çözümleniyor. Yine çok önemli bir problem olan kalp ritim bozuklukları veya ani ölüm gibi hastalıklara karşı tanı ve tedavide görevli üç kişilik ekibimiz var. Onun dışında kalp yetersizliği, hipertansiyon görüntüleme işlemleri ile ilgili üç kişilik başka bir öğretim kadromuz var'' diye konuştu.
Birçok üniversitenin çok önünde olduklarını kaydeden Ural, ''Giderek yalnızca bölge değil Türkiye içi referans konumuna gelmiş durumdayız. Birçok merkezde çözümlenemeyen sorunlar bizim merkezimizde çözümlenebiliyor. Eğitim faaliyetlerimizde yalnızca bölgemizdeki arkadaşlarımıza veya kendi yetiştirdiğimiz asistanlara değil Türkiye çapında farklı üniversitelerdeki yada eğitim kurumlardaki uzmanlara da hizmet veriyoruz. Aynı zamanda son 4 yıldır aritmi ekibimiz Ortadoğu ve Balkanlar'dan gelen kardiyologlara da yine uluslararası standartlarda eğitim vermekteyiz. Şu an için kadromuzda 10 öğretim, 20 araştırma görevlisi var. 30 kişilik bir hekim ekibiyle bölgenin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz'' şeklinde konuştu.
AVRUPA'DA EN FAZLA KALPTEN GÄ°DENLER TÃœRK KADINLARI
Ural, 2011'deki en büyük hedeflerinin biraz daha topluma açılmak olduğunu, üniversitenin şehirle birlikteliğini sağlayıcı projeler yapmak istediklerini, bunu yaparken yalnızca hekimleri değil bütün üniversite görevlilerini de işin içine katabilecekleri bir takım projeler yapmak istediklerini ifade etti.
2011'deki projeleri arasında önceliklerinin özellikle Kocaeli bölgesindeki kadınların kalp sağlığıyla ilgilenmek olduğunu kaydeden Ural, '' Türkiye'de kalp hastalıkları en önemli risk faktörü ama Türkiye'deki kadınları Avrupa'da yaşayan kadınlarla karşılaştırdığınızda kalp damar hastalıklarında en fazla ölüm Türk kadınları arasındadır'' dedi.
Kadın dendiÄŸi zaman meme kanseri ve jinekolojik olayların akla geldiÄŸini belirten Ural, ''Fakat tam tersine kadınlarımızın yarısı hayatını kardiyoloji ile ilgili kalp damar hastalıkları gibi nedenlerden kaybediyor. Ölüm oranı bir çok Batılı ülkeden daha fazla. Bu konuda malesef başı çekiyoruz. Bunun da en önemli nedeni, kadınlarımızda özellikle 30'lu yaÅŸlardan sonra daha belirginleÅŸenÂ*obezite'' diye konuÅŸtu.
Â*''35 YAÅžINDAN SONRA CAN BOÄžAZDAN GÄ°TMEYE BAÅžLIYOR''
''Çok kullandığımız 'Can boğazdan gelir' deyişi vardır. Ama can boğazdan gelmiyor'' diyen Ural şunları kaydetti:
''35 yaşından sonra can boğazdan gitmeye başlıyor. Doğrudan bizi etkiliyor. Ne yerseniz osunuz aslında. Japon toplumuna yine döndüğünüz zaman tüketimin ağırlıklı olarak balık üzerine olduğunu görüyoruz. Ne zamanki Japon toplumu fast foodu kendisine getirdi, sağlığında bir takım bozulmalar oldu. Bize baktığınız zaman zaten toplum olarak geleneksel diyetimiz kırmızı et ağırlıklıdır. Biraz o yüzden dezavantajlıyız. Tereyağını çok seviyoruz. Katı yağdan ağırlıklı bir yeme alışkanlığımız var. Bunları daha sağlıklı hale çevirmenin yolunu toplumca aramamız gerektiğini düşünüyorum. Bir başka sorunumuz da özellikle kadınlarımız için 30'lu yaşlardan sonra hareketsizlik çok artıyor. Zaten halk olarak spor alışkanlığı oldukça az. Egzersiz miktarı da son derece az.''
Â*''TÃœRKÄ°YE HALKI 6 SAATLE DÃœNYANIN EN ÇOK OTURAN TOPLUMU''
Yakın bir zamanda yapılan bir toplum çalışmasının enteresan verilerinden birinin de Türkiye halkının çok oturması olduğunun altını çizen Ural, ''Çalışmaya göre günde ortalama 6 saat oturan halk olduğumuz ortaya çıktı. Yani Türkiye halkı 6 saatle dünyanın en çok oturan toplumu. Farklı toplumlarda da yürütülmüş bir çalışma bu. Günde 6 saat oturan toplum pek bulunmamış. Eğer biz de Japonlar gibi sağlıklı 85-100 yaşlarını hedefliyorsak daha hareketli ve sağlıklı bir hayata adım atmaktan başka çare yok gibi görünüyor'' diye konuştu.
KALP DAMAR HASTALIĞI BİZDE 10 DAHA ERKEN GERÇEKLEŞİYOR
Türkiye ve Ortadoğu toplumunda kalp damar hastalıklarına dair olayların 10 yıl daha erken gerçekleştiğini vurgulayan Ural, ''Amerika yada Avrupa'da bir kişide kalp krizi 60'lı yaşlarda görülüyorsa bu Türkiye'de 50'li yaşlara iniyor'' dedi.
Kalp ve damar hastalıklarında en önemli problemin erkeklerde sigara olduğunu belirten Ural, ''Sigara içme oranıyla ilgili çeşitli istatistikler geliyor ama gördüğümüz kadarıyla ciddi bir azalma başlamış durumda. İkincisi kilo ve kilonun getirdiği diyabet. Bu özellikle kadınlarımızda bir problem. Başlangıçta kendisini metabolik sendrom dediğimiz bir tabloyla gösteriyor. Yani 30'lu 40'lı yaşlarda yavaş yavaş kilo almaya ve özellikle de karın bölgesinden yağlanmaya başlıyoruz. Bu yağlanma insüline karşı direnç dediğimiz bir tabloyu ortaya çıkarıyor. İnsülin direnci de yüksek tansiyonu, zaman içerisinde de şeker hastalığını, bununla birlikte kan yağlarında iyi kolesterolün azaldığı kötü kolesterolün arttığı bir dengesizliği beraberinde getiriyor'' şeklinde konuştu.
''HER ŞEY O, 'BİRAZCIK GÖBEKLİYİM' DEMEKLE BAŞLIYOR''
''Her şey o, 'birazcık göbekliyim' demekle başlıyor'' diyen Ural şöyle devam etti:
''30'lu 40'lı yaşlarda göbeklilik ve karın çevresi yağlanması ile baş edebiliyorsak 50'li, 60'lı, 70'li yaşları sağlıklı geçirmemek içten bile değil. Bu yaşlar aynen bir geçiş dönemi. Bu dönemi az yiyerek ve sağlıklı geçirmeyi başararak ömrü uzatmak mümkün. Bugün için Türkiye'de doğan bir kişinin 70'li yaşlara ulaşması çok yüksek olasılıktır. Türkiye'de yaşam süresi 70'tir. Ama bir Japonya için süre 85 ve giderek artıyor. Japon toplumuna baktığınız zaman 100 yaşını geçmiş insan sayısının üstelikte sağlıklı olanların epeyce yükseldiğini görüyorsunuz. İki toplumu karşılaştırırsanız bir kere kiloda Japonlar bizden daha ince ve zayıf bir halk. Bizim halkımız ise 35'inden sonra epeyce kilo alıyor. Yakın zamanda yapılmış bir toplum çalışmasında 30 yaşın üstündeki toplumumuzun yarısını şişman olduğunu gösterdi ki bu çalışmada 4 bin kişi dikkate alınmıştı. 2 binini Kocaeli halkı oluşturuyordu. Bugün uzun yaşamla ilgili bildiğimiz temel faktörlerden biri, uzun yaşam az yemek ve zayıflıktan geçiyor. Onun dışında hareketlilik, hayata bağlanmak, amacınız olması, yaşamı sevme de önemli ama mutlaka sağlığa çok dikkat etmeniz gerekiyor.''
emrullah.ozturk@haber7.com
Kaynak: Haber7