Hafızalardaki Haritaların Kaynağı
Salih UYAR
Bilmediğimiz bir yeri kolayca bulabilmek veya bir yerden kaybolmadan geri dönebilmek için, haritaya, pusulaya GPS'ye veya en azından bir krokiye ihtiyaç duyarız. Zîrâ icat ve keşiflere vesile olan beynimiz; yön ve yer belirleme hususunda daha zayıf bir kapasiteye sahip yaratılmıştır. Zayıf olan bu yanımızı telâfi için, plân ve haritalar kullanırız. Acaba herhangi bir mekanik veya elektronik yardım alma şansına sahip olmayan hayvanlar, yollarını nasıl bulmaktadır? Eski bir pusulaları bile olmayan, uydudan istifade edemeyen, haritadan mahrum hayvanların, yollarını nasıl buldukları, uzun yıllar bilim adamlarının zihnini meşgul etmiştir. Araştırmalar, hayvanların, Sevk-i İlâhî tabiriyle çerçevelendirebileceğimiz davranış bilgileriyle, dağ, deniz, nehir gibi coğrafî yapılardan elde ettikleri verileri birleştirerek yollarını bulduklarını düşündürmektedir. Ancak bu Sevk-i İlâhî'nin tecellisi, hayvan türlerinde farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. İlmi ve kudreti sonsuz Allah, hayvanlarda aynı olan yön bulma ihtiyacını, farklı mekanizmaları ve sebepleri kullanarak, her hayvana verdiği hususî donanımla yerine getirmektedir. Meselâ, çöl karıncaları, bal arıları, fındıkkıranlar ve hükümdar kelebekler hayret verici yol bulma mekanizmalarıyla donatılmış hayvan türlerinden sadece birkaçıdır.
Çöl karıncaları (Cataglyphis bom-bycina)
Çöl karıncaları yol bulma kabiliyetlerini genellikle rızık aramaları sırasında kullanmaktadır. Yapılan deneylerde, karıncaların, yiyecek sahalarının yerini yuvalarının konumlarına göre tanımlamak için, görme duyusuna dayalı yer şekillerini kullandıkları anlaşılmıştır. Karıncaların beynine yaratılıştan görüntü işleme ve depolama hafızası gibi bir özelliğin verilmesi, onlar için eşi bulunmaz bir nimettir. Böylece karıncalar, yürürken önlerine çıkan görüntüleri, daha önceden hafızalarına kaydetmiş oldukları görüntülerle eşleştirerek yollarını bulmaktadır. Bu durum, Şekil 1'deki örnekte de açıkça görülmektedir. Bölüm A'da, karıncanın daha önceden bir bina köşesinde hafızasına kaydetmiş olduğu görüntü resmedilmiştir. Bölüm B'de ise, karıncanın kaydedilmiş görüntüyü (noktalı resim) hatırlaması ve sürekli olarak, çizgi içindeki resmi gözünde canlandırması tasvir edilmektedir. Karınca görüntü eşleştirmeyi gerçekleştirmek için duvara yaklaşmakta ve duvar boyunca Bölüm C'deki kesikli çizgiyi takip etmektedir. Bu sayede eşleştirmeyi gerçekleştirerek yolunu bulabilmektedir. Daha önce bu yolu defalarca kullanmış olan tecrübeli karıncaların, eşleştirme işlemini daha hızlı bir şekilde gerçekleştirdikleri görülmüştür.
Karıncaların yollarını bulmalarıyla ilgili başka bir deneyi ise, 1904 yılında Profesör Henri Pieron yapmıştır (Şekil 2). Pieron, A noktasında yiyecek arayan bir karıncayı B noktasına taşımıştır. Bunun üzerine karınca hemen A noktasındayken takip etmekte olduğu yola paralel yürümeye başlamış ve yürüyüşünü C noktasında âşina olduğu bir noktaya kadar devam ettirmiştir. Daha sonra ise, bu yoldan evine dönmüştür. Aynı test, bilmediği bir yoldan yuvasına dönmekte olan bir başka karınca üzerinde de tekrarlanmıştır. Karınca, mevcut konumundan alınıp başka bir yere bırakıldığında, bırakıldığı noktadan itibaren önceki istikamette yürüyüşüne devam etmiş, yuvasına ulaşmayı hesapladığı noktaya gelince de araştırmaya başlamıştır.
Çöl karıncaları üzerinde gerçekleştirilen bu yer bulma deneylerinden sonra, bir başka araştırmada da, karıncaların eğimi algılama kabiliyetleri test edilmiştir. Bu işlem için, Şekil 3'te görüldüğü gibi inişli çıkışlı bir arazi seçilmiştir. Karıncalar başlangıçta eğimli arazi üzerinde belli bir mesafeyi yürümeleri için eğitilmişlerdir. Daha sonra aynı karıncalar düz bir araziye bırakıldıklarında, engebeli arazide yürüdükleri mesafe kadar bir yolu yürüdükleri görülmüştür. Bu da bizi, çöl karıncalarının, uzaklık ve yönün yanında, eğim açısını da algılayabildikleri neticesine götürmektedir.
Bal arısı (Apis mellifera)
Bir arı kolonisinde 'izci' arılar; yiyecek kaynaklarını, yani polen ve bal özlerini araştırma vazifesini üstlenmişlerdir. Bu arıların iyi bir yiyecek kaynağı bulduklarında kovanlarına geri döndükleri, bir müddet sonra da işçi arıların kovandan ayrılarak doğruca bu yiyecek kaynağına yöneldikleri görülmüştür. Bu durumun gerçekleşebilmesi için, izci arıların kovanda kaldıkları süre zarfında, işçi arılara kendi başlarına yiyecek kaynağını bulabilmeleri için yeterli bilgiyi aktarmış olmaları gerektiği açıktır. Peki bu bilgi aktarımı nasıl gerçekleştirilmektedir?
Yapılan araştırmalarda, izci arıların, bal özünün konumu hakkındaki bilgiyi, işçi arılara bazı özel hareketlerle aktardıkları görülmüştür. Yiyecek, kovanın 50-75 metre uzağında ise izciler, petek üzerinde dairevî olarak hareket etmektedir (Şekil 4. (a) - sol). Fakat yiyecek kovana 75 metreden daha fazla bir uzaklıktaysa, bu defa izciler, sallanma hareketi yapmaktadır (Şekil 4. (b) -sağ). Sallanma hareketinin, iki ana unsuru vardır. Birincisi; merkezdeki düz hareketin yönü, yiyeceğin konumunun güneşe göre açı değerini gösterir. İkincisi ise, hareketin birim zamandaki tekrar hızı, yiyeceğin kovandan uzaklığını göstermektedir (Şekil 4. (b)).
Bal arılarının yol bulmalarıyla ilgili yapılan deneylerde elde edilen bir başka enteresan netice ise, arıların da tıpkı karıncalar gibi yer şekillerini kaydettiği olmuştur. Arılarda yer şekillerinin kaydı, kovan referans alınarak gerçekleştirilmektedir. Şekil 5'te, izci arıların, işçi arılara sallanma hareketi yoluyla yiyecek kaynağının yerini nasıl tarif ettiği görülmektedir. Meselâ, şeklin solundaki yiyecek, kovan-güneş doğrultusunun 90 derece solunda olduğu için, sallanma hareketinin merkezindeki düz hareketin doğrultusu 90 derece sola doğru olmaktadır. Yiyecek kaynaklarına olan uzaklık ise, yine Şekil 4, (b)'de görüldüğü üzere, hareketin hızıyla aktarılmaktadır.
Fındıkkıran (Nucifraga columbiana)
Kargagiller (Corvidae) ailesinden olan fındıkkıranlar, yumurtlama mevsiminde Amerika'daki Rocky dağlarının yükseklerinde (2000-3000 metre arasında) yaşar. Bu kuşlar, temmuz ortalarından başlayarak kozalaklı ağaç çekirdeği toplamaya başlar ve bunları yerin 3 cm altına 20'li gruplar halinde gömer. Araştırmacılar, her fındıkkıranın, kozalak büyüklüğüne ve mevsimin uzunluğuna bağlı olarak değişmekle birlikte, 7.000-22.000 arasında çekirdek gömdüğünü tespit etmiştir. Fındıkkıranlar, ocak ayı ortasından itibaren önceden gömmüş oldukları erzakları bulup çıkarmak için kendilerine bahşedilmiş olan mekân hafızasını kullanır. Mekâna ve konuma ait kayıt sırasında (Şekil 6), erzağın yakınındaki kolaylıkla görülebilir nesneler (kaya, ağaç vb) referans alınır. Dolayısıyla, erzağın konum bilgisine sadece ilgili kuş sahip olmaktadır. Fındıkkıranlar bir erzağın yerini bulmak istediklerinde, yiyecek saklarken kullandıkları yönden yaklaşma eğilimindedir. Ancak, farklı yönlerden yaklaştıklarında da, konumu aynı doğrulukta tespit edebildikleri görülmüştür. Farklı çalışmaların neticeleri göstermiştir ki, fındıkkıranlar, yiyecek yerlerinin tespiti için, birkaç nesne ve yön bilgisini aynı anda kullanmaktadır.
Hükümdar kelebek (Monarch butterfly - Danaus plexippus).
Kelebek denince akla, zerafetleri ve bin bir renk ve desende yaratılmış kanatlarıyla insanoğlunda hayranlık uyandıran, baharın müjdecisi hayvanlar gelir. Çoğu insan bu zarif yapılı hayvanların binlerce kilometre yol kat edecek kadar kanat çırpabileceklerini tasavvur edemez. Oysa, Amerika'nın kuzey kesimlerinde ve Kanada'da yaşayan ve yaklaşık 7 cm kanat açıklığına sahip hükümdar kelebekler, üç bin mile kadar seyahat edebilmektedir. Bu kelebekler, sonbaharda topluluklar halinde, kış mevsimini geçirecekleri Meksika'daki mekânlarına göç eder.
Ancak, diğer taraftan, bir senelik zaman diliminde 4-5 nesil hükümdar kelebeğinin yaşadığı bilinmektedir. Yani, bir göç döneminin sonunda tekrar hayat alanlarına dönen kelebekler, göç yolculuğuna çıkan kelebeklerin ya çocuklarının torunları veya torunlarının torunlarıdır. Bu durumda bir kelebek, hayatında aynı göç yolunu sadece bir kez kat etmektedir. Güneye göç eden kelebekler hayatlarında ilk defa Meksika'da bulunmakta, burada yumurtalarını bıraktıktan sonra da hayatları sona ermektedir. Bilim adamları, her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen bu göçü, kâinattaki sırlı hâdiselerden biri kabul etmektedir. Nasıl oluyor da bu kelebekler, ilk defa çıktıkları yolculuklarında nereye gitmeleri gerektiğini bilebiliyor ve yollarını kaybetmeden binlerce kilometrelik bu yolu kat edebiliyor?
Araştırmacılar, kelebeklerin bu yolculuklarında, yollarını bulabilmek için güneşten istifade ettiklerini düşünmektedir. Ancak, gün içerisinde güneşin sabit olmayıp hareket ettiği düşünüldüğünde, kelebeklerin güneşin değişen bu açısını nasıl hesaba katarak yollarını bulabildikleri merak konusu olmuştur. Massachusetts Medical School Üniversitesi'nden bir grup araştırmacı, uzun mesafeli uçuşlar gerçekleştiren kuşlarda olduğu gibi, hükümdar kelebeklerin yapılarına da, günün farklı saatlerinde güneşe göre yönlerini ayarlayabilecekleri iç saatler dercedildiği düşüncesini ortaya atmıştır. Kansas Üniversitesi'nde yapılan araştırmalar da, bu görüşü destekler niteliktedir. Ayrıca, yine hükümdar kelebekler üzerinde, lâboratuvar ortamında gerçekleştirilen deneylerde de görülmüştür ki, sonbahar şartlarını taşıyan bir ortama koyulan kelebekler, sahip oldukları programa uygun olarak, sanki Meksika'ya göç ediyor gibi, güney doğuya doğru uçmaya başlamışlardır. Zîrâ kelebeklerde bulundukları ortamın deney için tasarlanmış aldatıcı bir ortam olduğu bilgisi yoktu; ama Sevk-i İlâhî ile kendilerine verilmiş yönelme programları çalışıyordu.
Hayvanların sadece yön ve mekân tayini değil, beslenme, saldırma, avlanma, müdafaa ve yavru bakımı gibi gerekli hareket, davranış ve tavırlarının her biri; hayvan beyninde bulunan bilgilerle izah edilemeyecek muhteşemliktedir. Pozitivist ve materyalist bakış açılarıyla, mekanistik felsefelerle, asla yorumlanamayacak bu hareketlerin kaynağı, Yaratıcı'nın sonsuz ilim ve kudretine bağlanmadığı takdirde, bu aciz ve zavallı hayvanların her birine kaldıramayacakları ölçüde ilim ve kudret atfetmek gerekir ki, aklı olan herkes böyle bir teşebbüsten geri duracaktır.
Kaynak:
- D. F. H. Grocott, Maps in Mind, How AnimalsGet Home?, The Journal of Navigation, Vol. 56, January 2003.
[SES]http://www.sizinti.com.tr/dosyalar/sesler/64kbps/316/994.mp3[/SES]
Salih UYAR
Bilmediğimiz bir yeri kolayca bulabilmek veya bir yerden kaybolmadan geri dönebilmek için, haritaya, pusulaya GPS'ye veya en azından bir krokiye ihtiyaç duyarız. Zîrâ icat ve keşiflere vesile olan beynimiz; yön ve yer belirleme hususunda daha zayıf bir kapasiteye sahip yaratılmıştır. Zayıf olan bu yanımızı telâfi için, plân ve haritalar kullanırız. Acaba herhangi bir mekanik veya elektronik yardım alma şansına sahip olmayan hayvanlar, yollarını nasıl bulmaktadır? Eski bir pusulaları bile olmayan, uydudan istifade edemeyen, haritadan mahrum hayvanların, yollarını nasıl buldukları, uzun yıllar bilim adamlarının zihnini meşgul etmiştir. Araştırmalar, hayvanların, Sevk-i İlâhî tabiriyle çerçevelendirebileceğimiz davranış bilgileriyle, dağ, deniz, nehir gibi coğrafî yapılardan elde ettikleri verileri birleştirerek yollarını bulduklarını düşündürmektedir. Ancak bu Sevk-i İlâhî'nin tecellisi, hayvan türlerinde farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. İlmi ve kudreti sonsuz Allah, hayvanlarda aynı olan yön bulma ihtiyacını, farklı mekanizmaları ve sebepleri kullanarak, her hayvana verdiği hususî donanımla yerine getirmektedir. Meselâ, çöl karıncaları, bal arıları, fındıkkıranlar ve hükümdar kelebekler hayret verici yol bulma mekanizmalarıyla donatılmış hayvan türlerinden sadece birkaçıdır.
Çöl karıncaları (Cataglyphis bom-bycina)
Çöl karıncaları yol bulma kabiliyetlerini genellikle rızık aramaları sırasında kullanmaktadır. Yapılan deneylerde, karıncaların, yiyecek sahalarının yerini yuvalarının konumlarına göre tanımlamak için, görme duyusuna dayalı yer şekillerini kullandıkları anlaşılmıştır. Karıncaların beynine yaratılıştan görüntü işleme ve depolama hafızası gibi bir özelliğin verilmesi, onlar için eşi bulunmaz bir nimettir. Böylece karıncalar, yürürken önlerine çıkan görüntüleri, daha önceden hafızalarına kaydetmiş oldukları görüntülerle eşleştirerek yollarını bulmaktadır. Bu durum, Şekil 1'deki örnekte de açıkça görülmektedir. Bölüm A'da, karıncanın daha önceden bir bina köşesinde hafızasına kaydetmiş olduğu görüntü resmedilmiştir. Bölüm B'de ise, karıncanın kaydedilmiş görüntüyü (noktalı resim) hatırlaması ve sürekli olarak, çizgi içindeki resmi gözünde canlandırması tasvir edilmektedir. Karınca görüntü eşleştirmeyi gerçekleştirmek için duvara yaklaşmakta ve duvar boyunca Bölüm C'deki kesikli çizgiyi takip etmektedir. Bu sayede eşleştirmeyi gerçekleştirerek yolunu bulabilmektedir. Daha önce bu yolu defalarca kullanmış olan tecrübeli karıncaların, eşleştirme işlemini daha hızlı bir şekilde gerçekleştirdikleri görülmüştür.
Karıncaların yollarını bulmalarıyla ilgili başka bir deneyi ise, 1904 yılında Profesör Henri Pieron yapmıştır (Şekil 2). Pieron, A noktasında yiyecek arayan bir karıncayı B noktasına taşımıştır. Bunun üzerine karınca hemen A noktasındayken takip etmekte olduğu yola paralel yürümeye başlamış ve yürüyüşünü C noktasında âşina olduğu bir noktaya kadar devam ettirmiştir. Daha sonra ise, bu yoldan evine dönmüştür. Aynı test, bilmediği bir yoldan yuvasına dönmekte olan bir başka karınca üzerinde de tekrarlanmıştır. Karınca, mevcut konumundan alınıp başka bir yere bırakıldığında, bırakıldığı noktadan itibaren önceki istikamette yürüyüşüne devam etmiş, yuvasına ulaşmayı hesapladığı noktaya gelince de araştırmaya başlamıştır.
Çöl karıncaları üzerinde gerçekleştirilen bu yer bulma deneylerinden sonra, bir başka araştırmada da, karıncaların eğimi algılama kabiliyetleri test edilmiştir. Bu işlem için, Şekil 3'te görüldüğü gibi inişli çıkışlı bir arazi seçilmiştir. Karıncalar başlangıçta eğimli arazi üzerinde belli bir mesafeyi yürümeleri için eğitilmişlerdir. Daha sonra aynı karıncalar düz bir araziye bırakıldıklarında, engebeli arazide yürüdükleri mesafe kadar bir yolu yürüdükleri görülmüştür. Bu da bizi, çöl karıncalarının, uzaklık ve yönün yanında, eğim açısını da algılayabildikleri neticesine götürmektedir.
Bal arısı (Apis mellifera)
Bir arı kolonisinde 'izci' arılar; yiyecek kaynaklarını, yani polen ve bal özlerini araştırma vazifesini üstlenmişlerdir. Bu arıların iyi bir yiyecek kaynağı bulduklarında kovanlarına geri döndükleri, bir müddet sonra da işçi arıların kovandan ayrılarak doğruca bu yiyecek kaynağına yöneldikleri görülmüştür. Bu durumun gerçekleşebilmesi için, izci arıların kovanda kaldıkları süre zarfında, işçi arılara kendi başlarına yiyecek kaynağını bulabilmeleri için yeterli bilgiyi aktarmış olmaları gerektiği açıktır. Peki bu bilgi aktarımı nasıl gerçekleştirilmektedir?
Yapılan araştırmalarda, izci arıların, bal özünün konumu hakkındaki bilgiyi, işçi arılara bazı özel hareketlerle aktardıkları görülmüştür. Yiyecek, kovanın 50-75 metre uzağında ise izciler, petek üzerinde dairevî olarak hareket etmektedir (Şekil 4. (a) - sol). Fakat yiyecek kovana 75 metreden daha fazla bir uzaklıktaysa, bu defa izciler, sallanma hareketi yapmaktadır (Şekil 4. (b) -sağ). Sallanma hareketinin, iki ana unsuru vardır. Birincisi; merkezdeki düz hareketin yönü, yiyeceğin konumunun güneşe göre açı değerini gösterir. İkincisi ise, hareketin birim zamandaki tekrar hızı, yiyeceğin kovandan uzaklığını göstermektedir (Şekil 4. (b)).
Bal arılarının yol bulmalarıyla ilgili yapılan deneylerde elde edilen bir başka enteresan netice ise, arıların da tıpkı karıncalar gibi yer şekillerini kaydettiği olmuştur. Arılarda yer şekillerinin kaydı, kovan referans alınarak gerçekleştirilmektedir. Şekil 5'te, izci arıların, işçi arılara sallanma hareketi yoluyla yiyecek kaynağının yerini nasıl tarif ettiği görülmektedir. Meselâ, şeklin solundaki yiyecek, kovan-güneş doğrultusunun 90 derece solunda olduğu için, sallanma hareketinin merkezindeki düz hareketin doğrultusu 90 derece sola doğru olmaktadır. Yiyecek kaynaklarına olan uzaklık ise, yine Şekil 4, (b)'de görüldüğü üzere, hareketin hızıyla aktarılmaktadır.
Fındıkkıran (Nucifraga columbiana)
Kargagiller (Corvidae) ailesinden olan fındıkkıranlar, yumurtlama mevsiminde Amerika'daki Rocky dağlarının yükseklerinde (2000-3000 metre arasında) yaşar. Bu kuşlar, temmuz ortalarından başlayarak kozalaklı ağaç çekirdeği toplamaya başlar ve bunları yerin 3 cm altına 20'li gruplar halinde gömer. Araştırmacılar, her fındıkkıranın, kozalak büyüklüğüne ve mevsimin uzunluğuna bağlı olarak değişmekle birlikte, 7.000-22.000 arasında çekirdek gömdüğünü tespit etmiştir. Fındıkkıranlar, ocak ayı ortasından itibaren önceden gömmüş oldukları erzakları bulup çıkarmak için kendilerine bahşedilmiş olan mekân hafızasını kullanır. Mekâna ve konuma ait kayıt sırasında (Şekil 6), erzağın yakınındaki kolaylıkla görülebilir nesneler (kaya, ağaç vb) referans alınır. Dolayısıyla, erzağın konum bilgisine sadece ilgili kuş sahip olmaktadır. Fındıkkıranlar bir erzağın yerini bulmak istediklerinde, yiyecek saklarken kullandıkları yönden yaklaşma eğilimindedir. Ancak, farklı yönlerden yaklaştıklarında da, konumu aynı doğrulukta tespit edebildikleri görülmüştür. Farklı çalışmaların neticeleri göstermiştir ki, fındıkkıranlar, yiyecek yerlerinin tespiti için, birkaç nesne ve yön bilgisini aynı anda kullanmaktadır.
Hükümdar kelebek (Monarch butterfly - Danaus plexippus).
Kelebek denince akla, zerafetleri ve bin bir renk ve desende yaratılmış kanatlarıyla insanoğlunda hayranlık uyandıran, baharın müjdecisi hayvanlar gelir. Çoğu insan bu zarif yapılı hayvanların binlerce kilometre yol kat edecek kadar kanat çırpabileceklerini tasavvur edemez. Oysa, Amerika'nın kuzey kesimlerinde ve Kanada'da yaşayan ve yaklaşık 7 cm kanat açıklığına sahip hükümdar kelebekler, üç bin mile kadar seyahat edebilmektedir. Bu kelebekler, sonbaharda topluluklar halinde, kış mevsimini geçirecekleri Meksika'daki mekânlarına göç eder.
Ancak, diğer taraftan, bir senelik zaman diliminde 4-5 nesil hükümdar kelebeğinin yaşadığı bilinmektedir. Yani, bir göç döneminin sonunda tekrar hayat alanlarına dönen kelebekler, göç yolculuğuna çıkan kelebeklerin ya çocuklarının torunları veya torunlarının torunlarıdır. Bu durumda bir kelebek, hayatında aynı göç yolunu sadece bir kez kat etmektedir. Güneye göç eden kelebekler hayatlarında ilk defa Meksika'da bulunmakta, burada yumurtalarını bıraktıktan sonra da hayatları sona ermektedir. Bilim adamları, her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen bu göçü, kâinattaki sırlı hâdiselerden biri kabul etmektedir. Nasıl oluyor da bu kelebekler, ilk defa çıktıkları yolculuklarında nereye gitmeleri gerektiğini bilebiliyor ve yollarını kaybetmeden binlerce kilometrelik bu yolu kat edebiliyor?
Araştırmacılar, kelebeklerin bu yolculuklarında, yollarını bulabilmek için güneşten istifade ettiklerini düşünmektedir. Ancak, gün içerisinde güneşin sabit olmayıp hareket ettiği düşünüldüğünde, kelebeklerin güneşin değişen bu açısını nasıl hesaba katarak yollarını bulabildikleri merak konusu olmuştur. Massachusetts Medical School Üniversitesi'nden bir grup araştırmacı, uzun mesafeli uçuşlar gerçekleştiren kuşlarda olduğu gibi, hükümdar kelebeklerin yapılarına da, günün farklı saatlerinde güneşe göre yönlerini ayarlayabilecekleri iç saatler dercedildiği düşüncesini ortaya atmıştır. Kansas Üniversitesi'nde yapılan araştırmalar da, bu görüşü destekler niteliktedir. Ayrıca, yine hükümdar kelebekler üzerinde, lâboratuvar ortamında gerçekleştirilen deneylerde de görülmüştür ki, sonbahar şartlarını taşıyan bir ortama koyulan kelebekler, sahip oldukları programa uygun olarak, sanki Meksika'ya göç ediyor gibi, güney doğuya doğru uçmaya başlamışlardır. Zîrâ kelebeklerde bulundukları ortamın deney için tasarlanmış aldatıcı bir ortam olduğu bilgisi yoktu; ama Sevk-i İlâhî ile kendilerine verilmiş yönelme programları çalışıyordu.
Hayvanların sadece yön ve mekân tayini değil, beslenme, saldırma, avlanma, müdafaa ve yavru bakımı gibi gerekli hareket, davranış ve tavırlarının her biri; hayvan beyninde bulunan bilgilerle izah edilemeyecek muhteşemliktedir. Pozitivist ve materyalist bakış açılarıyla, mekanistik felsefelerle, asla yorumlanamayacak bu hareketlerin kaynağı, Yaratıcı'nın sonsuz ilim ve kudretine bağlanmadığı takdirde, bu aciz ve zavallı hayvanların her birine kaldıramayacakları ölçüde ilim ve kudret atfetmek gerekir ki, aklı olan herkes böyle bir teşebbüsten geri duracaktır.
Kaynak:
- D. F. H. Grocott, Maps in Mind, How AnimalsGet Home?, The Journal of Navigation, Vol. 56, January 2003.
[SES]http://www.sizinti.com.tr/dosyalar/sesler/64kbps/316/994.mp3[/SES]