[GOEAR]c86d712[/GOEAR]
Farkında Olmadığımız Hayatî Bir Sistem Lenfatîk Dolaşım
Dr. Arslan MAYDA
Vücudumuzun yapıtaşları olan 100 trilyon hücrenin her birinin ihtiyaçlarının karşılanması için tesis edilmiş taşıma sistemine ait atar ve toplardamar sistemi ile kanı pompalayan kalbi hepimiz biliriz. Fakat çoğumuz bu sisteme yardımcı, çok önemli işler gördürülen lenfatik dolaşım dediğimiz temizleyici sistemin farkında bile değiliz. Lenfatik dolaşım, hayatımızın devamı bakımından hayatî önemi haiz bir sistemdir.
Hayatımızın her saniyesinde, hücreler arasında biriken fazla sıvı, atık madde; protein ve büyük moleküller, lenf dolaşımının en küçük toplayıcı kanalcıkları olan lenf kılcalları ile dokular arasından alınarak lenf dolaşımına katılır. Bu sistem içindeki atık sıvıların akımı, çok yavaş yürütülür. Şâyet lenf sisteminin süzgeç gibi çalışan atıkları temizleyici fonksiyonu olmasaydı, dokular arasında biriken zararlı atıklar sebebiyle insan 2-2,5 saat içinde ölürdü.
Büyük moleküllü yabancı maddelerin dokular arasından lenf dolaşımına geçebilmeleri için, lenf kılcallarının duvarı hususi bir geçirgenliğe sahip olarak yaratılmıştır. Ancak sadece böyle bir geçirgenlik bu mükemmel sistemin işleyişini izah etmeye yetmez. Ayrıca son derece ölçülü ve hesaplı bir basınç düzenlenmesi yapılır. Dokular arasındaki basıncın artmasıyla vücutta biriktiği takdirde zararlı olacak atık maddeler, dokular arasından lenf kılcallarına doğru sızarak akar. Dokular arasındaki basınç azaldığında, bu akım da azalır. Meselâ dokular arası basınç -6 mmHg’ya düşünce lenf akımı yavaşlar, 0 mmHg’ya yükselince 20 kat artar. Lenf akımının azalıp artmasında, bilhassa kasların kasılmasının ve vücut hareketlerinin önemi vardır. Ayrıca vücuda dışarıdan baskı yapan (elbise vs.) nesneler ile herhangi bir şekilde vücudu sıkan unsurlar, lenf dolaşımına müspet veya menfî tesir eder.
Dokulardan lenf kılcallarına geçen sıvı ve atıklar, daha geniş lenf damarlarıyla toplanarak akışına devam eder. Lenf damarlarının çapı geniş, lenf akımı da yavaş olduğundan bilhassa ayakta iken yer çekimi tesiriyle lenf sıvısının gerikaçma tehlikesi vardır. Ancak bu durumu bilen Müdebbir-i Hakiki ve Sâni-i Zülcelâl lenf sıvısının dokulara geri kaçmasını önlemek için, lenf damarlarının içine boncuk gibi dizilmiş kapaklar yerleştirmiştir. Bu kapaklar sayesinde geri dönmeden lenf damarları içinde hep ilerlemek zorunda kalan lenf sıvısının yolu, damarlar arasına yerleştirilmiş şişkin düğümler hâlindeki lenf bezelerine uğrar.
Lenf düğümlerine gelen zararlı maddeler, burada, timüs bezinde eğitimini tamamlamış ve mikroplarla savaşmaya hazır hâle gelmiş komando askerleri gibi silâhlı ve eğitimli T ve B lenfosit hücreleri ile karşılaşır. Lenf bezinin histolojik yapısı, çok ince ve hassas bir süzgeç gibi iş görebilmek için yaratılmıştır. Bir süzgeç yahut kontrol istasyonu gibi çalıştırılan lenf düğümleri içinden geçen sıvının muhteviyatı ve yabancı zararlı maddeler tek tek kontrol edilerek, bakteriler ve yabancı parçacıklar tutulur. İçindeki zararlı parçacıkları tutulan lenf sıvısı, sathi ve derin büyük lenf damarlarına doğru akmaya devam eder. Hudut karakolları gibi mikropların giriş yapabilecekleri çeşitli bölgelere serpiştirilen lenf bezelerinin mükemmel işleyişleriyle, istilâcı ve zararlı organizmalar ile zehirli maddeler vücudun iç kısımlarına yayılmadan tutulur ve yok edilir. Lenf dolaşımının başlangıcı vücudun dış çevreye yakın kısımları olduğundan, lenf akımı dıştan iç taraftaki merkeze doğrudur. Bunun en önemli hikmeti, zararlı maddelerin çevreden girdikten sonra merkeze ulaşmadan yol üzerindeki lenf düğümlerinde süzülüp, buradaki hücreler tarafından temizlenmeleridir. Böyle bir akım sisteminin kendi kendine veya tesadüfen oluşması asla mümkün değildir. Çeşitli akarsu ve nehirlerden gelen nispeten kirli suların barajlarda tutulup çeşitli süzücü sistemlerden geçirildikten sonra şehir şebekesine verilmesine benzer bir sistem, vücudumuzda çok daha mükemmel şekilde mevcuttur.
Ağız, burun gibi dışa açık organlar başta olmak üzere, çeşitli yollarla bedenimize giren bakteriler, toksinler ve yabancı maddeler önce lenf düğümlerindeki T lenfositler tarafından yutulur (fagositoz) ve sonra da parçalanarak tesirsiz hale getirilir. Zararlı parçacıklar bu şekilde yok edilemeyecek yapıdaysa, hastalıklı bölgeye takviye olarak, özel askerî birlikler konumundaolan B lenfositler vasıtasıyla üretilen antikorlar sevk edilerek, zararlı atıklar yok edilir.
Çeşitli üst solunum yolu enfeksiyonlarında, diş apselerinde, parazit enfeksiyonlarında ve bazı kanser hastalıklarında lenf bezeleri şişer. Lenf bezelerinin şişmesi, vücutta zararlı maddelerin ve bu maddelerle harbe tutuşan lenf hücrelerinin varlığını gösterir. Lenf düğümlerinde süzülüp yok edilen zararlı maddelerin kalıntıları ve antikorlar, lenf bezelerinden geçerek dışarı atılma sürecine girebileceği gibi bazen de lenf bezesini şişirebilir ve normalde elimize gelmeyen bezeler, muayene sırasında elimize gelir. Lenf düğümlerinden süzülen sıvı; baş, boyun, kol, bacak, kasık ile karın içi organlardan, ana lenf damarına gelir. Buradan da toplardamar (vena) sistemiyle normal kan dolaşımına katılır.
Lenf dolaşımı ve lenfatik dokuların yerleşimi
Semi’, Basîr ve Alîm olan Rabb’imiz, muhit ilmiyle, yeryüzünde yaşamanın gerektirdiği her türlü şart ve imkânı bildiğinden, dıştan girecek yabancı maddelerle mücadele edilebilmesi için farklı alanlarda farklı stratejiler ihsan etmiştir.
Açık alanlardaki lenfatik dokular: Bağırsak kanalı, göz ve boğaz gibi dış ortama doğrudan veya dolaylı açık yerlerdeki mücadele için lenfatik dokular, ‘organ’ şeklinde büyük anatomik yapılar biçiminde yaratılmıştır. Gözdeki plica seminularis, boğazımızdaki bademcikler (tonsiller), ince ve kalın bağırsak arasına yerleştirilmiş apandis (appendix) bu yapıdaki organlardır. Ağız ve burun gibi açık alanlardan hava ve gıdalarla birlikte vücuda giren zararlı maddeler, lenf organı olan bademciklerle tutularak içeriye girmelerine müsaade edilmez.
Kapalı alanlardaki lenfatik dokular: İç organlara ve cilt altlarına yerleştirilen tespih taneleri şeklindeki lenf bezeleridir. Bu tip kapalı alanlarda, doku arasındaki sıvı, lenf kılcalları vasıtasıyla lenf bezelerine girer ve burada zararlı maddeleri süzüldükten sonra tekrar lenf damarında toplanır. Lenf dolaşımı içinde vazife alacak lenfosit hücrelerin üretim yeri, kemik iliği ve karaciğerdir. Buralarda üretilen acemi askerler mesabesindeki lenfositlerin, savaşacak hâle gelmeleri için eğitim aldıkları yer ise timüs bezidir.
Merkezî sinir sistemi, göz küresi, iç kulak, epidermis (derimizin kuru olan en üst tabakası) ve kıkırdak dokularında lenf kılcalları bulunmaz. Çünkü bu dokular kanla doğrudan beslenmediği için, kan dolaşımları yoktur. Bu dokulara ait hücreler, en yakınlarındaki diğer dokulardan difüzyonla beslenir. Hikmeti Sonsuz Rabb’imiz, dolaşım sistemi kurmadığı bu dokulara lenf dolaşımı da koymamıştır. Zîrâ bu dokularda toplardamar kılcallarından dokular arasına dökülecek yabancı madde ile toksin bulunmaz.
120 gün kadar süren ömürlerini tamamladıklarında dalak ve karaciğerin lenf dokularında yabancı ajan muamelesi görerek parçalanan alyuvarların içlerindeki hemoglobinin demiri, tekrar kullanılmak üzere ayrılırken, bir kısmı da safra yapımında kullanılır. Lenf sisteminin kendine ait kalbi olmadığından, kan dolaşım sistemine bağlı çalışır; içinde kırmızı renkli alyuvarlar da bulunmadığından pek çoğumuz böyle bir tasfiye ve temizleme sisteminin farkında bile olmayız. Fakat sistemi kuran irade, hikmet ve ilim sahibi Zât-ı Zü’l-Celâl; tesadüfe kapı aralanmayacak biçimde her şeyi mükemmel yaratarak, şükür ve tefekkür edelim diye bizlerin vücuduna yerleştirmiştir.