Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla
1. Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'ın hakkıdır. Bir de kâfirler kalkmışlar, birtakım putları Rab'lerine eşit sayıyorlar!
2. O, sizi bir çamurdan yaratan, sonra size bir ecel, bir ömür süresi tayin edendir. Bir de O'nun nezdinde muayyen bir ecel vardır. Sonra, bir de kalkmış şüphe ediyorsunuz!
3. Oysa ki göklerde de, yerde de gerçek İlah ancak O'dur. O sizin gizlinizi de bilir, açığa vurduğunuzu da. O, hayır ve şer olarak ne kazanacağınızı da bilir.
4. Böyle iken, Rab'lerinden onlara ne zaman bir âyet geldiyse mutlaka ondan yüz çevirirler.
5. Hakikat kendilerine gelince onu yalan saydılar, alay ettiler; fakat alay ettikleri şeyin haberlerini, onunla alay etmenin ne demek olduğunu yakında öğrenirler!
6. Kendilerinden önce nice nesilleri imha ettiğimizi görmediler mi? Biz onlara, size vermediğimiz imkânları vermiş, gökten üstlerine bol bol yağmur göndermiş, ayaklarının altından ırmaklar akıtmıştık.Fakat günahlarından ötürü onları imha ettik ve onların peşinden başka bir nesil yarattık.
7. Eğer sana kağıda yazılı olarak bir kitap indirmiş olsaydık, kendileri de elleriyle onu tutmuş bulunsalardı o kâfirliklerinde inad eder, yine de: "Bu besbelli bir büyüden başka bir şey değil!" derlerdi.
8. Bir de: "Ona "bizim de görebileceğimiz bir melek gönderilmeli değil miydi?" dediler. Eğer Biz bir melek gönderseydik elbette iş bitirilmiş olur, sonra kendilerine göz bile açtırılmazdı.
9. Şayet o elçiyi melek kılsaydık, yine onu bir adam şeklinde gösterir de düştükleri şüpheye onları yine düşürmüş olurduk.
10. Senden önce de nice peygamberlerle alay edilmişti. Fakat alay ettikleri gerçek, o maskaralık edenlerin üzerine inip her taraflarından sararak mahvetti.
11. De ki: "Dünyayı gezin dolaşın, sonra da peygamberlere "yalancı" diyenlerin âkıbetlerinin nice olduğunu bir düşünün."
12, 13. De ki: "Göklerde ve yerde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" de. O, rahmet etmeyi Kendisine ilke edinmiştir.O, geleceğinde hiçbir şüphe olmayan kıyamet günü sizi bir araya toplayacaktır.Kendilerini en büyük ziyana uğratanlardır ki iman etmezler. Halbuki gecede ve gündüzde barınan her şey O'nundur. O her şeyi işitir ve bilir.
14. De ki: "Gökleri, yeri yaratan, beslenmeyip besleyen Allah'tan başkasını mı Tanrı edinecek mişim?" "Doğrusu, bana, Allah'a teslim ve itaat edenlerin ilki olmam emredildi" de, ve "sakın müşriklerden olma!" buyuruldu.
15. De ki: "Ben Rabbime isyan etmem halinde, ileride gelecek büyük bir günün azabından korkarım."
16. O gün her kim azaptan uzak tutulursa, muhakkak ki Allah ona merhamet etmiştir. İşte en büyük mutluluk, en açık başarı budur.
17. Eğer Allah sana bir sıkıntı verirse O'ndan başkası onu gideremez. Sana bir hayır ve nimet verirse... Zaten O her şeye olduğu gibi, buna da elbette kadirdir.
18. O, kullarının üstünde hükmünü yürüten mutlak hükümrandır, her işi tam hikmetle yapar ve her şeyden haberdardır.
19. De ki: "Şahit olarak hangi şey daha büyüktür?" "De ki: "Allah! Benimle sizin aranızda O, şahit olarak yeter.Şu Kur'ân bana sizi ve kendisine ulaşan herkesi uyarmam için vahyolundu."Allah ile beraber başka tanrılar bulunduğuna gerçekten siz mi şahitlik ediyorsunuz?" Ben asla buna şehadet etmem!" de ve şu hakikati vurgula: "O, ancak tek İlâhtır, başka Tanrı yoktur. Sizin şirkinizle de, şeriklerinizle de benim hiç bir ilişiğim yoktur."
20. Kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin bilginleri o Peygamberi, kendi öz evlatlarını tanıdıkları gibi tanırlar. Ama kendilerine acımayıp kendi kendilerini en büyük hüsrana uğratanlardır ki iman etmezler.
21. Allah adına yalan uydurandan veya O'nun âyetlerini yalan sayandan daha zalim kim olabilir ki? Şu muhakkak ki o zalimler felâh bulamayacak, muratlarına eremeyeceklerdir.
22. Gün gelecek, hepsini bir yere toplayıp sonra o müşriklere: "Nerede Allah'ın ortağı olduğunu iddia ettiğiniz tanrılarınız?" diye soracağız.
23. Sonra onların şirklerinin vardığı son nokta, (sığınacakları tek yalancı özrü) "Rabbimiz Allah hakkı için, vallahi biz müşrik değildik!" demekten ibaret olacaktır.
24. İşte bak, nasıl da kendi vicdanlarına karşı yalan söylediler! Uydurdukları o tanrılar da kendilerinden uzaklaşıp ortada görünmez oldular.
25. Onlardan seni Kur'ân okurken dinleyenler de vardır. Fakat Biz onu lâyık olduğu şekilde anlamalarına mani olmak için, onların kalplerine kat kat örtüler gerdik. Kulaklarının içine de, gereği gibi işitmelerini engelleyen ağırlıklar koyduk.Artık onlar her türlü mûcize ve belgeyi de görseler yine iman etmezler. O kadar ki yanına geldikleri zaman seninle münakaşaya girişerek "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir." derler.
26. Onlar hem halkı Kur'ân'dan ve Peygamberden uzaklaştırırlar, hem de kendileri ondan geri dururlar.Böylece yalnız kendilerini mahvederler de farkına varmazlar.
27. Onlar ateşin karşısında durdurulup da "Ah n'olurdu, dünyaya bir geri döndürülsek de Rabbimizin âyetlerini inkâr etmesek, müminlerden olsak!" dedikleri zaman bir görsen, neler olacak neler!
28, 29. Hayır! Öteden beri gizledikleri utandırıcı çirkin halleri, münafıklıkları yüzlerine vuruldu da ondan böyle söylüyorlar.Yoksa geri gönderilseler bile, yine kendilerine yasaklanan kötülükleri yapmaya dönecek ve diyeceklerdi ki: "Hayat, sırf dünya hayatımızdan ibaret! Biz bir daha diriltilecek de değiliz!" Onlar, hiç şüphesiz yalancıdırlar.
30. Hem onları Rab'lerinin huzuruna getirilip hesap meydanında durduruldukları zaman bir görsen! Hak Teâlâ: "Nasıl, diyecek, şu gördüğünüz diriliş gerçek değil miymiş?" Onlar da: "Evet, Rabbimiz hakkı için gerçekmiş!" diyecekler. Allah Teâlâ buyuracak: "Öyle ise, kâfirliğinizden ötürü şimdi tadın azabı!"
31. Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar, gerçekten en büyük hüsrana uğramışlardır.Nihayet kıyamet saati kendilerini bastırıverince onlar, günah yüklerini sırtlarına yüklenerek: "Eyvah! Dünyada işlediğimiz kusurlarımızdan dolayı yazıklar olsun bize!" diyecekler. Dikkat edin: Ne fena yükler götürüyorlar!
32. Dünya hayatı bir oyun ve oyalanmadan başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise, fenalıklardan sakınanlar için daha hayırlıdır, halâ akıllanmayacak mısınız?
33. Ey Resulüm! Onların söylediklerinin seni üzeceğini elbette pek iyi biliyoruz.Doğrusu onlar seni yalancı saymıyorlar; fakat o zalimler, bile bile Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar.
34. Senden önce nice peygamberler yalancı sayıldılar da tekzib olunmaya ve her türlü eziyete uğratılmaya karşı sabrettiler. Nihayet kendilerine yardımımız gelip yetişti. Öyle ya, Allah'ın sabredenlere yardım vâdini değiştirebilecek hiçbir kuvvet yoktur. Nitekim o resullerin kıssalarından bazı bölümler sana ulaşmıştır.
35. Eğer onların hakka sırt çevirmeleri sana pek ağır gelip de kendilerine bambaşka bir mûcize getirmen için yer altında bir geçit veya göğe çıkacak bir merdiven arama peşinde olursan, şunu bil ki: şayet Allah dileseydi onların hepsini elbette doğru yol üzerinde toplardı. O halde sen sakın bunu bilmeyenlerden, fevrî davrananlardan olma.
36. Ancak kulak verenler bu dâveti kabul ederler. Ölüleri ise Allah diriltecek, sonra O'nun huzuruna çıkarılacaklardır.
37. "Ona bizim ısrarla istediğimiz bambaşka bir mûcize indirilse ya!" deyip duruyorlar. De ki: "Şüphesiz Allah öyle bir mûcize göndermeye kadirdir, fakat onların çoğu bunu bilmezler.
38. Hem yerde hareket eden hiç bir canlı, kanatlarıyla uçan hiç bir kuş türü yoktur ki sizin gibi birer toplum teşkil etmesinler.Biz o kitapta hiçbir şeyi ihmal etmedik. Sonra hepsi Rab'lerinin huzuruna sevk edilip toplanacaklardır.
39. Âyetlerimizi yalan sayanlar, karanlıklar içinde olan birtakım sağırlar ve dilsizlerdir. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola koyar.
40. De ki: "Söyleyin bakalım, eğer size Allah'ın azabı gelir yahut kıyamet gelip çatarsa Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru kimseler iseniz haydi söyleyin gerçeği!"
41. Hayır! Yalnız O'na yalvarırsınız. O da dilerse duanıza sebep olan sıkıntıyı giderir ve o zaman siz de Allah'a kattığınız o ortakları, o batıl mâbudları unutursunuz.
42. Senden önce de birtakım ümmetlere resuller gönderdik. Dinlemediler: Hakka dönüş yapsın, suçlarının affı için niyaz etsinler diye onları çetin bir yoksulluk, hastalık ve sıkıntılarla cezalandırdık.
43. Bâri, kendilerine şiddetimiz geldiği vakit yalvarsaydılar, tövbe etseydiler! Fakat heyhât! Onların kalpleri kaskatı olmuş, şeytan da yapmakta oldukları mâsiyet ve günahları kendilerine süslemiş, cazip göstermişti.
44. Kendilerine verilen öğütleri terk edip unutunca üzerlerine her şeyin, her zevk ve nimetin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilen bu genişlik ve serbestlikle tam ferahlandıkları sırada, ansızın onları kıskıvrak yakaladık da bir anda bütün ümitlerini kaybediverdiler!
45. Alemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun ki böylece, zulmedip duran o gürûhun arkası kesildi.
46. De ki: "Söyleyin bakalım: Eğer Allah işitme ve görme duyunuzu alır, kalplerinizin üstüne bir de mühür vurursa Allah'tan başka hangi tanrı onları size geri getirebilir?"Bak, âyetlerimizi nasıl türlü türlü açıklıyoruz da, sonra onlar nasıl yüzçeviriyorlar!
47. De ki! "Söylesenize bana: Eğer Allah'ın azabı, ansızın yahut göz göre göre size gelirse zalim topluluktan başkası mı helâk olacak?"
48. Biz peygamberleri sadece müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. O halde kim iman eder, kendisini ve işlerini düzeltirse onlara asla korku yoktur. Onlar hiçbir üzüntüye de mâruz kalmayacaklardır.
49. Âyetlerimizi yalan sayanlar ise isyan edip yoldan çıkmalarından ötürü azaba uğratılacaklardır.
50. De ki: "Ben, size Allah'ın hazîneleri benim yanımdadır" demiyorum. Yok, "Ben gaybı bilirim." Yok, "Ben meleğim." de demiyorum.Bana ne vahyediliyorsa, ben ancak ona tabi olurum" De ki: "Kör, görenle bir olur mu? Hiç düşünmüyor musunuz?
51. Allah'ın huzurunda toplandıklarında, Allah'tan başka birtakım tanrıların, kendilerini kurtaracaklarına inanan o kimseleri sen Kur'ân'la uyar ki, O'nun huzurunda kendilerini savunacak ne bir hamileri, ne de bir şefaatçileri olmayacaktır. Böylece umulur ki bu şirkten sakınırlar.
52. Sabah akşam Rab'lerine, sırf O'nun cemaline ve rızasına müştak olarak niyaz edenleri yanından kovma. Ne sen onlardan, ne de onlar senden sorumlu değilsiniz ki onları kovup da zalimlerden olasın.
53. Biz onlardan kimini kimi ile, neticede "Allah bula bula aramızdan bunları mı lütfuna lâyık gördü?" desinler diye, işte böyle imtihan ettik. Allah kimin şükrettiğini, kimin lütfuna daha lâyık olduğunu bilmez olur mu?
54. Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman onlara:"Selam sizlere!" de! Rabbiniz merhameti kendi Zatına temel bir ilke edinmiştir.Sizden kim bilmeyerek bir günah işler de sonra ardından tövbe eder ve halini düzeltirse Onun da gafur ve rahîm (çok affedici ve merhametli) olduğunu bilmelidir."
55. Suçlu kâfirlerin yolu, müminlerin yolundan ayırt edilsin diye, böylece âyetleri tam tamına açıklıyoruz.
56. De ki: "Allah'tan başka taptığınız şeylere ibadet etmem bana yasak kılındı." De ki: "Sizin keyfî arzularınıza uymayacağım; yoksa sapmış olurum."
57. De ki: "Ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanmaktayım. Siz ise, onu yalan saydınız.Gelmesi için acele ettiğiniz azap da benim elimde değildir. Azabı çabuklaştırmak veya ertelemek hakkındaki hüküm, ancak Allah'ındır.O doğru haber verir. O doğruyu eğriden ayırt edenlerin, hükmedenlerin en hayırlısıdır."
58. De ki: "Eğer o acele istediğiniz azap benim elimde olsaydı, benimle sizin aranızdaki iş çoktan bitmiş olurdu."Zalimlere nasıl davranılması gerektiğini Allah pek iyi bilir.
59. Bilinmeyen nice hazineler ve görünmeyen gayb aleminin anahtarları O'nun yanındadır. Onları Kendisinden başkası bilemez.Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O'nun haberi olmadan bir tek yaprak bile düşmez.Yer altı tabakalarının karanlıkları içindeki tek bir tane, hasılı yaş ve kuru hiç bir şey yoktur ki açık, net bir kitapta bulunmasın.
60. O'dur ki geceleyin uykuda sizi kendinizden geçirip alır, gündüzün ne işlediğinizi bilir. Mukadder olan ömür müddetiniz doluncaya kadar, bu bilincinizi alıp, gündüzün sizi uyandırma sürecini devam ettiren de O'dur. Bu sürecin sonunda da dönüşünüz O'na olacak ve O size yaptıklarınızı bir bir bildirip karşılığını verecektir.
61. O kullarının üstünde de tek hâkimdir. O üzerinize, hareketlerinizi kaydeden hafaza meleklerini gönderir.Nihayet sizden birine ölüm vakti geldiğinde elçilerimiz hiç geciktirmeksizin ve hiçbir işi aksatmaksızın onun ruhunu alırlar.
62. Sonra onlar gerçek efendileri, mevlâları olan Allah'a götürülüp teslim edilirler. İyi bilin ki bütün hüküm yetkisi O'nundur ve O hesaba çekenlerin en süratlisidir.
63. De ki: "Siz yalvara yakara, ağlaya sızlaya ve gizlice dualar ederek şöyle dediğiniz demler sizi karanın ve denizin karanlıklarından, tehlikelerinden kim kurtarır?""Eğer bizi bundan kurtarırsa, ahdimiz olsun, kesinlikle şükredenlerden olacağız."
64. De ki: "Allah kurtarır sizi ondan ve her sıkıntıdan, fakat sonra siz yine şirke girersiniz".
65. De ki: "O size tepenizden, yahut ayaklarınızın altından azap göndermeye, yahut sizi gruplar halinde birbirinize katıp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya kadirdir."Bak, âyetleri nasıl tekrarlıyor, türlü türlü ifade ediyoruz ki onları anlasınlar.
66, 67. Bu, hakikatin ta kendisi olduğu halde, senin halkın onu yalan saydı. De ki: "Ben sizden sorumlu değilim. Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır; Siz de yakında öğrenirsiniz."
68. Âyetlerimiz hakkında alaylı tavırla münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman, -onlar başka bir konuya geçinceye kadar- kendilerinden yüzçevir, eğer şeytan bunu sana bir an unutturursa, hatırına geldiği gibi hemen kalk, artık o zalimler gürûhuyla oturma"
69. Allah'ın azabından sakınan müttakilere, iman etmeyenlerin hesabından dolayı bir sorumluluk yoktur. Fakat uhdelerine düşen, belki onlar da inanıp küfürden ve cehennemden sakınırlar diye, bir nasihattan ibarettir.
70. Dinlerini bir oyuncak ve eğlence haline getiren, kendilerini dünya hayatı aldatmış olan kimseleri kendi hallerine bırak!Sen yalnız Kur'ân ile va'z et ki, Allah'tan başka yardımcısı ve şefaatçisi bulunmayan hiçbir nefis, işlediği günahlar yüzünden helâke teslim edilmesin.O, her türlü fidyeyi denkleştirse bile, yine ondan kabul edilmez.İşledikleri günahları yüzünden helâke sürüklenenler, mahvolanlar, işte bunlardır.İnkârlarından dolayı onlara kaynar sudan bir içecek ve acı veren bir azap vardır.
71. De ki: "Allah'tan başka, bize, yalvarıp ibadet ettiğimiz takdirde fayda, terkettiğimiz takdirde zarar veremeyen şeylere mi yalvaralım?Allah bizi doğru yola koyduktan sonra şeytanların kandırıp şaşkın bir halde çöle düşürdükleri, arkadaşlarının ise "Bize gel!" diye doğru yola çağırıp durdukları ahmak gibi, gerisin geriye İslâm'dan şirke mi dönelim?De ki: "Allah'ın gösterdiği yol, tek doğru yoldur ve bize âlemlerin Rabbine teslim olmamız emrolundu."
72. "Bir de namazı hakkıyla ifa edin ve Allah'a karşı gelmekten sakının." diye de emrolundu.Hepinizin sonunda toplanacağı yer, O'nun huzurudur.
73. Gökleri ve yeri hak ve hikmet'le yaratan O'dur. O "ol" dediği zaman her şey oluverir. Sözü haktır. Sûra üfleneceği gün de hakimiyet O'nundur.Görünmeyeni de, görüneni de, olmuşu da, olacağı da O bilir. O, hakîm ve habîrdir (tam hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden hakkıyla haberdardır).
74. Bir zaman İbrâhim, atası Azer'e: "Ne! Sen putları tanrı mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de halkını da besbelli bir sapıklık içinde görüyorum!" demişti.
75. Biz İbrâhim'e (şirkin çirkinliğini gösterdiğimiz gibi) imanında yakîne, kesinliğe ulaşması için göklerin ve yerin muhteşem hükümranlığını da öylece gösteriyorduk.
76. Gece bastırınca İbrâhim bir yıldız gördü, "(İddianıza göre) Rabbim budur!" dedi.Yıldız sönünce de "Ben öyle sönüp batanları Tanrı diye sevmem!" dedi.
77. Sonra ayı, dolunay halinde doğmuş vaziyette görünce "(İddianıza göre) Rabbim budur!" dedi. Sonra o da batınca: "Rabbim bana doğru yolu göstermeseydi, mutlaka sapmışlardan olurdum!" dedi.
78, 79. Daha sonra güneşi doğarken görünce (iddianıza göre) "Rabbim, her hâlde budur, bu hepsinden daha büyük!" Batıp kaybolunca da: "Ey halkım, ben sizin Allah'a şerik koştuğunuz şeylerden berîyim." "Ben batıl dinlerden uzaklaşarak, yüzümü, gökleri ve yeri yaratan Rabbülâlemin'e yönelttim, ben asla sizin gibi müşrik değilim!" dedi.
80. halkı kendisi ile tartışmaya girişti: O dedi ki: "Allah, bana doğru yolu göstermişken, siz hâlâ benimle O'nun hakkında tartışıyor musunuz? Sizin O'na ortak saydığınız şeylerden ben hiç bir zaman korkmam. Rabbim ne dilerse o olur. Rabbimin ilmi her şeyi kapsar. Hâlâ kendinize gelip ders almayacak mısınız?"
81. "Hem siz, Allah'ın size tanrı oldukları hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak saymaktan korkmuyorsunuz da, nasıl ben sizin O'na ortak koştuğunuz şeylerden korkarım?"Şimdi biliyorsanız söyleyin, bu iki taraftan hangisi korkudan emin olmakta haklıdır?"
82. İman edip imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte korkudan emin olma onların hakkıdır, doğru yolda olanlar da onlardır.
83. İşte bunlar, kavmine karşı İbrâhim'e verdiğimiz delillerdi.Dilediğimiz kimselerin derecelerini kat kat yükseltiriz.Muhakkak ki senin Rabbin tam hüküm ve hikmet sahibidir ve O her şeyi hakkıyla bilir.
84. Biz ona İshak ile Yâkub'u ihsan ettik ve her birini nübüvvete erdirdik.Daha önce de Nuh'u ve onun neslinden Davud'u, Süleyman'ı, Eyyub'u, Yusuf'u, Mûsâ'yı ve Harun'u da nübüvvete erdirdik.Biz iyi hareket edenleri işte böyle ödüllendiririz.
85. Zekeriyya'yı, Yahya'yı, Îsâ'yı, İlyas'ı da nübüvvete erdirdik. Onların hepsi de salih, hayırlı insanlardandı.