Ortak Koşma Hastalığı!

THEHAFIZ ´isimli üyeden Alıntı ↑...



  1. Alt 02-14-2009, 04:06 #21
    mhmt Mesajlar: 904
    Blog Başlıkları: 3
    THEHAFIZ´isimli üyeden Alıntı
    Bu hiddet ve celaliniz nedensiz değildir elbette,
    1200 yıllık HADİSSİZ KUR'AN anlaşılamaz mantığının pes ettiğini gördünüz,
    Hadissel fıkıh çökünce, hadislerden beslenen binlerce cilt kitaplarınız da çöpe gidecektir..
    Bu öfke, başınıza gelecekleri yakinen görmenizin eseri..
    Peygamber ile başlayıp ömer bin abdullazize dek süren zaman zarfında isbat edilen KUR'ANIN YETERLİLİĞİ, fevc fevc insanlara ulaşmakta ve kendine taraf bulmaktadır.
    Benim akidemden, imanımdan zerre sıkıntım yok ve çok rahatım.
    Rahatları kaçanlar ya kendilerini sorgulayıp gerçeğe kapılarını aralayacaklar..
    Ya da her önüne gelene lanet yağdırıp, karanlıkta korkan insanlar misali ıslık çalacaklar..
    Rabbimiz KUR'ANI yeterli görmüşse yeterlidir..
    Bunu sorgulamak ve yargılamak kimsenin haddine değildir, vesselam

    Konuya müdahil olmak istemiyordum ama, kırmızıya aldığım yerler özellikle dikkatimi çekti.

    Siz rahat! olun hocam. Kimsenin fevc fevc geçtiği yok Elhamdulillah.
    Biz, Peygamberimize Kuran'ın bize emrettiği şekilde uymaya çalışıyoruz. Buna şirk diyense siz oluyorsunuz.

    Normalde inanış biçiminizi sorgulamıyorum. Ama heryerde, ikidebir bizleri şirke sokuyorsunuz. Alimlerimizi; Lat, Uzza yapıyorsunuz. Ve buna sunacak bir deliliniz yok. Tevil, tevil, tevil..

    Bizim inandığımız Peygamber:
    Kuran'ı açıklayıcı olarak gönderilmiştir (Nahl 44)
    Örnek olarak gönderilmiştir (Nisa 80)
    Anlaşmazlıklada çözüm için gönderilmiştir (Nisa 59)
    Ve
    "O hevasından konuşmaz" (Necm 3)
    ...

    selametle..

    Henna ve muhabir bunu beğendiler.
  2. Alt 02-14-2009, 11:13 #22
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    el_feta´isimli üyeden Alıntı
    Hiddet ve celalim ŞERİAT hassasiyetimdendir... KURANI YALNIZ KURAN AÇIKLAR HADİSE GEREK YOKTUR ya da NEBİYE GEREK YOKTUR mealinde/anlamında bir ayet gösterin şöyle TEVİLE mahala vermeyecek biz de tamam diyelim...
    oysa kuran bizden resul bize ne emretmişse onu almamız gerektiğini neyi neyi nehyetmişse sakınmamız gerektiğini,onda en güzel bir örnek olduğunu söylüyor....

    ALLAH VE RESULÜ BİR İŞTE HÜKÜM VERDİĞİ zaman diye başlıyor ayet,dediğiniz gibi olsa idi ayette resul zikredilmezdi...
    kuranı anlamak için resule ya da sünnete ihtiyaç yoktur fikri size aittir,kurana değil..kuranı kuran açıklar bu kuranda yazar ama yalnız kuran açıklar diye bişey yazdığını ben hiç okumadım..varsa buyrun..

    selametle..


    Siz Kur'anı KAPALI, MÜPHEM VE TEFSİRE MUHTAÇ sandığınız için, O'nu anlamak için başkaşeylere ihtiyaç duyuyorsunuz, Oysa, Kur'anın tefsire değil debyine ihtiyacı vardır.
    Dünya da ilk kez TEFSİR yerine TEBYİN yapan HAKKI YILMAZ'ın TEBYİNİN giriş kısmına aldığı yazıyı aynen aktarıyorum.
    Umarım sonuna kadar okur da Kur'an hakkında tam 1200 yıldır yapılan hata ve saçmalığın farkına varırsınız..




    Kur'an TEFSİR edilemez ancak TEBYİN edilebilir


    “التّفسير Tefsir” sözcüğünün terim olarak anlamı; “Beşerî takat oranında, Yüce Allah`ın muradına delâlet etmesi yönünden Kur`an`ı açıklamak” demektir.

    “ تفسير Tefsir” sözcüğünün kökü “ فسر fesr” sözcüğüdür. “Açıklamak, örtülü şeyi açmak” anlamına gelen “ فسر fesr” sözcüğü, ilk olarak tıp alanında, “doktorun suya bakması” anlamında kullanılmıştır. Nitekim bu kökün başka bir türevi olan “ تفسرة tefsireh” sözcüğü de; “hastalığın tespiti için üzerinde araştırma yapılan sidik” demektir. (Lisan ül Arab Fesr maddesi cilt 7, sayfa 101.)

    Doktorlar bu “tefsireh”e bakarak hastalıkların sebeplerini bulup açıkladıkları için “فسر fesr” sözcüğü de zamanla, yukarıda verdiğimiz “açıklamak, örtülü şeyi açmak” anlamında kullanılmaya başlanmıştır. “ فسر Fesr” sözcüğünün tef`il babından mastarı olan “تفسير tefsir” sözcüğü de bu anlama paralel olarak “iyice araştırmak, çok açıklamak” anlamında kullanılmaktadır.

    Demek oluyor ki “تفسير tefsir” sözcüğü; “anlaşılmamış, kapalı, müşkil, müphem bir sözü, bir konuyu, bir meseleyi anlaşılır hâle getirmek” demektir. Bu tarif, sözcüğün terim anlamı için verdiğimiz tanımla da uyumludur. (Ragıp, el Müfredat`ta “فسر fesr” maddesinde, “تفسير tefsir” sözcüğünü Lisan ül Arab`a uyumlu olarak açıklamıştır. El Müfredat, Fesr maddesi, sayfa 380)

    Bu bilgilere göre “Kur`an tefsiri” diye yazılan kitaplar, Kur`an`ın kapalı, müphem, örtülü … olduğunu peşinen kabul etmiş olmaktadırlar.

    İşte bu yüzden, elinizdeki bu çalışma Kur`an tefsiri değildir. Bizim anlayışımıza göre Kur`an`ın insanlar tarafından tefsirine ihtiyaç yoktur. Çünkü, zaten Kur`an`ın kendisi tefsirdir hem de yüceler yücesi Rabbimiz tarafından yapılmış en güzel tefsirdir. Nitekim Furkan suresinin 33. ayetinde “Onların sana getirdikleri hiçbir temsil yoktur ki, sana hakkı doğrusunu ve en güzel açıklamayı getirmeyelim.” denilmek suretiyle Kur`an`ın en iyi tefsir olduğu, konu ettiği meseleleri en güzel şekilde açıkladığı ve problemleri tamamen çözdüğü bildirilmiştir.

    Ayrıca Kur`an`da, “ ايات بيّنات Ayatün Beyyinatün”, “ كتاب مبين Kitabün Mübin”, “ بيّنه beyennehü”, “مبيّنات mübeyyinat”, “ تبيان tibyan” ve “ بيان beyan” sözcüğünün başka türevlerinden oluşan sözcükler ile, Kur`an ayetlerinin APAÇIK olduğu bildirilmiş, Kur`an`ın kapalı, müşkil, anlaşılmaz olmadığı yüzlerce kez vurgulanmıştır. Hatta Rabbimiz, bizlerin anlaması için sivrisineği (en basit şeyleri) bile örnek vermekten çekinmemiş, mesajını üniversitedeki akademisyenden dağdaki çobana kadar herkesin anlayacağı şekilde açıklamıştır.

    Kur`an`ın, herhangi bir tefsire gerek duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır olduğunu gösteren bu gerçekler ortada iken, Kur`an tefsiri yazmak, bize göre en hafifinden “cahil cesareti” yakıştırmasını hak etmektir.

    “ تبيين Tebyin” sözcüğü, ezdattan yani iki zıt anlam için de kullanılan sözcüklerden biri olan “ بين beyn” sözcüğünün türevlerinden olup, “ تفعيل tef`il” babından mastardır. “ كتم Ketm (saklamak)” sözcüğünün zıt anlamlısı olan “تبيين tebyin” sözcüğü; “açığa koyma” demektir. Ancak, bu “açığa koyma”, iyi anlaşılmamış bir şeyi açıklama anlamında değil, var olan bir şeyi ortaya koyma, gözler önüne serme anlamında “açığa koyma” demektir. Meselâ Araplar “ بيّن الصّبح لذى العينين beyyene es subhu lizilayneyni (sabah, gözü olanlara her şeyi ortaya koydu)” derler. Bir benzetme ile anlatılmak istenirse tebyin, bir nevi sofra hazırlamaktır. Kilerde, buz dolabında … olan yiyeceklerin yemek masasında yemek için hazır duruma getirilmesi, yani zaten var olan yiyeceklerin bulundukları yerden alınıp ortaya getirilmesi “تبيين tebyin”dir. “Ketm” ise bunun tam tersi, ortada durması gereken bir şeyin ortadan kaldırılıp bir yerlere saklanmasıdır. “ تبيين Tebyin” sözcüğünün bu anlamı Kur`an`da net olarak vurgulanmıştır:

    Bakara; 159 160: İndirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti biz, insanlara apaçık
    gösterdikten sonra gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet
    ediciler lânet eder. Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve
    (açık delilleri ve hidayeti) açıkça ortaya koyanlar başkadır.
    Zira ben onların tövbelerini kabul ederim. Ben tövbeyi çokça
    kabul eden ve çokça esirgeyenim.

    Âl-i Imran; 187: Ve hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka
    insanların önüne apaçık koyacaksınız, onu
    gizlemeyeceksiniz" diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulak
    ardı ettiler, onu az bir bedel karşılığı sattılar. Yaptıkları alış-veriş
    ne kadar kötü!

    Ayrıca “تبيين tebyin” sözcüğünün ism-i mef`ul kalıpları da “ فاحشة مبيّنة fahişetin mübeyyinetün (Nisa; 19, Ahzab; 30, Talâk; 1)” ve “ ايات مبيّنات Ayatün mübeyyinatün (Nur; 34, 46, Talâk; 11)” gibi ifadeler ile Kur`an`da yer almıştır. Bazıları “beyan” sözcüğünün türevlerinden olup “apaçık” anlamına gelen sözcüklerle, “açığa koyma” anlamındaki “تبيين tebyin” sözcüğü ve bu sözcüğün ism-i mef`ul kalıplarını anlamdaş olarak gösterseler de, her bir sözcüğün bulunduğu kalıp itibariyle anlamı birbirinden farklıdır.

    Kur`an açısından; “Her biri gayet açık, açık-seçik olan Kur`an ayetlerini ortaya getirerek gözler önüne sermek” şeklinde tarif edilebilecek olan “تبيين tebyin”, Kur`an`ı vahy yolu ile beyan eden ve onun açıklamasını üzerine bir borç olarak alan Rabbimizin yaptığı işlerdendir. Peygamberlerin de Allah`tan aldıkları vahyi toplumlarına ilk aktarmalarına “tebliğ” denmekle birlikte, çeşitli vesilelerle sonraki yinelemeleri artık “تبيين tebyin” mahiyetine dönüşmektedir (Nahl; 39, 44, 64, Zühruf; 63, Maide; 19, 15, İbrahim; 4). Müminlerin görevi ise sadece TEBYİN`dir.

    Bizim yaptığımız da işte budur. Kur`an`ı kapalı, anlaşılmaz olmaktan tenzih eder, “onu tefsir ettik” deme cüretinden de Rabbimize sığınırız.

    Görevi sadece “tebyin” olması gereken mümin sıfatlı bazı âlimlerin (!), bilerek veya bilmeyerek görevlerinin tam aksi olan bir davranış ile, Kur`an`ın “apaçık” olma özelliğine gölge düşürmeye çalıştıkları önemli bir konu da; müteşabih ayetlerin tevili konusudur.

    Zümer suresinin 23. ve Âl-i Imran suresinin 7. ayetlerinden anlıyoruz ki Kur`an, “ محكم muhkem” ve “ متشابه müteşabih” ayetlerden oluşmuştur. Hatta iniş sırasına göre 59. sırada ve Mekke`de inmiş olan Zümer suresinin 23. ayetinin ipucu olmasından, o ana kadar inmiş ayetlerin hepsine müteşabih diyebiliriz de. Bu sözcüklerin ne anlama geldiğini anlamak için bakılan sözlük, ansiklopedi ve terim kitaplarının neredeyse tamamında “محكم muhkem” sözcüğünün; “açık, anlaşılan, sağlam” ve “müteşabih” sözcüğünün de; “kapalı, anlaşılmaz” demek olduğu, yani bu iki sözcüğün birbirinin karşıt anlamlısı olduğu yazılıdır.

    Biz, böyle hatalardan Allah`a sığınıyor ve ayrıntıları yeri geldiğinde verilecek olmasına rağmen Kur`an`ın tanınması bakımından, Kur`an ayetleri hakkında yanlış yerleşmiş bir ön bilgiyi düzeltmek üzere, bu kavramların özü hakkında kısaca bilgi vermenin yararlı olacağına inanıyoruz.

    “محكم Muhkem” sözcüğü; “hüküm içeren” demektir. Dolayısıyla “muhkem ayetler” de, içerisinde insanları kargaşadan ve zulümden engelleyen ilkelerin bulunduğu ayetler anlamına gelir. Bu ayetler açıktır, nettir ve tek bir anlam ifade ederler. Yani bu ayetlerden, ifade ettiği anlamdan başka anlam çıkarılmaz.

    “Müteşabih” ayetler ise; “birden çok, birbirine benzer, birbirinden güzel anlamlar içeren ve her bir anlamı da açık olarak anlaşılan ayetler” demektir. Bu ayetler mecaz, kinaye ve diğer edebî sanatların da kullanıldığı ama yapılan benzetme ve örneklemelerle, kültür seviyesi en alt düzeyde olanların bile anlayabilecekleri ayetlerdir. Yani bu ayetler de, tıpkı muhkem ayetler gibi açık, seçik, anlaşılır ayetler olup, kesinlikle kapalı, müşkil, anlaşılmaz değildir. Zaten böyle olmasa, yani müteşabih ayetler, kapalı, anlaşılmaz ayetler olsa, bu takdirde Zümer suresinin 23. ayetinde “sözün en güzeli” olarak nitelenen Kur`an, aynı zamanda müteşabih (kapalı, anlaşılmaz) ayetler de içeriyor olacaktır. Bu durum ise; kapalı, anlaşılmaz ayetlerin “sözün en güzeli” olması anlamına gelir ki, tek kelime ile “tuhaf”tır ve Kur`an ile böyle bir tuhaflığın bağdaşması mümkün değildir.

    İşin doğrusu, yukarıda da söylediğimiz gibi müteşabih ayetler; anlaşılır, birden çok ve birbirinden güzel anlamlar içeren, kim hangisini anlarsa anlasın bu anlamların hepsinin de doğru olduğu ayetlerdir.

    Kur`an, Âl-i Imran suresinin 7. ayetinde bu ayetlerin tevilinin mümkün olduğunu bildirmektedir. “ تأويل Tevil” sözcüğü de maalesef bazılarının “yorumlamak”, bazılarının da “tefsir” anlamında kullandığı, dolayısıyla anlamı çarpıtılmış sözcüklerden birisidir. Aslında “tevil” sözcüğü, “ الرّجوع geriye dönüş” anlamındaki ve “ اوّل evvele, يئوّل yüevvillü...” diye çekimi yapılan “ اول evl” sözcüğünün تفعيل tef`il babından mastarıdır. Türkçe`deki “evvel/ ilk” sözcükleri de bu sözcükten gelmedir.

    “Tevil” sözcüğü, türediği kökün anlamından (geriye dönüş) değişimle “tedbir (arkalaştırma) yani birinci, ikinci, üçüncü …gibi ardı ardına dizmek, sıralamak ve takdir (ayarlama) yani öncelik sırasına koymak” anlamlarında kullanılır.

    Bu anlamlara göre müteşabih ayetlerin tevili; bu ayetlerin birbirinden güzel, birbirine benzeyen açık seçik anlamlarının arka arkaya sıralanması, öncelikli bir sıraya tabi tutulmasıdır. Yoksa, kapalı, anlaşılmaz olan anlamlarını ancak Allah`ın bildiği bu ayetlerin ehil kimseler (rasihun) tarafından yorumlanması değildir.
    Karşıt anlamlı oldukları iddia edilen muhkem ve müteşabih ayetler ile müteşabih ayetlerin tevili hakkındaki ayrıntılı bilgiler, Kur`an`da konu edildikleri ayetlerin incelemelerinde verilecektir. Yine de unutulmamalıdır ki, “müteşabih” ve “muhkem” kesinlikle terim değildir normal olarak sözlük anlamlarında kullanılmış sözcüklerdir.

    muhabir bunu beğendi.
  3. Alt 02-14-2009, 11:57 #23
    el_feta Mesajlar: 1.168
    Siz Kur'anı KAPALI, MÜPHEM ... Bİlakis Kuran açık ve anlaşılır bir kitaptır... hem hadisler kuranı açıklayıcı olması şöyle dursun,şeriatın bir parçasıdır,islam fıkhının yani... Dedim ya sorun hadisde değil kuranı anlamamızda...

    Yazıyı okudum efendim... Cemil meriç der ki : HER TARİF BİR TAHRİFTEN DOĞAR... Yani bir şeyin tarifi yapılıyorsa ortada onun tahrifi vardır.Tefsir kelimesini lügati anlamda açıklamak ile ıstılahi olarak kullanmak ayrıdır... Ki ıstılahi kullanırız biz tefsir derken..Dolayısıyla kalkıp da bakın sözlük anlamı böyle dolayısıyla tefsir demek bile kurana kapalıdır demek oluyor ki böyle tuhaf bir çıkarım bile en başta abestir...

    Bir diğer husus da daha önce söylediğim gibi,bir önkabul meselesi..Biz Allah ile resulünün,yani kuran ve sünnetin arasını ayırmadığmız için böyle apayrı olgular gibi değerlendirmiyoruz,dolayısıyla bu da yaklaşımımızı farklı kılıyor...

    Bu sizin bahsettiklerinizi bu sitede daha önce yazan yine olmuştu...Şu kuran araştırmaları'nın kitaplarında yazılı olan şeyler bunlar biliyorum... Amerika'yı tekrar keşfedin efendim diyeceğim bişey yok... Hadis meselesi ciddi bir meseledir ve bu konuda hayli hassas olduğumu da belirtmek isterim..Hatta risale de ya da ihya da olduğu halde, sen olmasaydın bu alemi yaratmazdım hadisinin sahih olmadığını söylediğimde az tepki almamıştım...Bu sadece bir örnek...Bunu diğer arkadaşa da söylemiştim..Ümmetin kurana yaklaşımında sorun olduğu açıktır,onu hayat kitabı kılmadığı açıktır,bu noktada her türlü eleştri yerden göğe kadar haklıdır...
    Amma,tabuları ve şu tozları alalım şu dinin üzerinden derken kırıp dökmek bana çok tuhaf geliyor...beni ne kadar kaale alırsınız bilmiyorum ama,hadis usulü ve bunun dindeki yerini iyi okuyun,imam şafi'nin sünnet müdafasını,bir bakın bakalım ne diyor bu imamlar...Kuranı anlamanın derdine ilk düşen siz değilsiniz ve emin olun onun için en çok ter döken de..

    selam ve dua ile..

    THEHAFIZ, Henna ve muhabir bunu beğendiler.
  4. Alt 02-14-2009, 12:18 #24
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    el_feta´isimli üyeden Alıntı
    Siz Kur'anı KAPALI, MÜPHEM ... Bİlakis Kuran açık ve anlaşılır bir kitaptır... hem hadisler kuranı açıklayıcı olması şöyle dursun,şeriatın bir parçasıdır,islam fıkhının yani... Dedim ya sorun hadisde değil kuranı anlamamızda...

    Yazıyı okudum efendim... Cemil meriç der ki : HER TARİF BİR TAHRİFTEN DOĞAR... Yani bir şeyin tarifi yapılıyorsa ortada onun tahrifi vardır.Tefsir kelimesini lügati anlamda açıklamak ile ıstılahi olarak kullanmak ayrıdır... Ki ıstılahi kullanırız biz tefsir derken..Dolayısıyla kalkıp da bakın sözlük anlamı böyle dolayısıyla tefsir demek bile kurana kapalıdır demek oluyor ki böyle tuhaf bir çıkarım bile en başta abestir...

    Bir diğer husus da daha önce söylediğim gibi,bir önkabul meselesi..Biz Allah ile resulünün,yani kuran ve sünnetin arasını ayırmadığmız için böyle apayrı olgular gibi değerlendirmiyoruz,dolayısıyla bu da yaklaşımımızı farklı kılıyor...

    Bu sizin bahsettiklerinizi bu sitede daha önce yazan yine olmuştu...Şu kuran araştırmaları'nın kitaplarında yazılı olan şeyler bunlar biliyorum... Amerika'yı tekrar keşfedin efendim diyeceğim bişey yok... Hadis meselesi ciddi bir meseledir ve bu konuda hayli hassas olduğumu da belirtmek isterim..Hatta risale de ya da ihya da olduğu halde, sen olmasaydın bu alemi yaratmazdım hadisinin sahih olmadığını söylediğimde az tepki almamıştım...Bu sadece bir örnek...Bunu diğer arkadaşa da söylemiştim..Ümmetin kurana yaklaşımında sorun olduğu açıktır,onu hayat kitabı kılmadığı açıktır,bu noktada her türlü eleştri yerden göğe kadar haklıdır...
    Amma,tabuları ve şu tozları alalım şu dinin üzerinden derken kırıp dökmek bana çok tuhaf geliyor...beni ne kadar kaale alırsınız bilmiyorum ama,hadis usulü ve bunun dindeki yerini iyi okuyun,imam şafi'nin sünnet müdafasını,bir bakın bakalım ne diyor bu imamlar...Kuranı anlamanın derdine ilk düşen siz değilsiniz ve emin olun onun için en çok ter döken de..

    selam ve dua ile..


    Rabbimizin,
    Ayetlerimizin bir benzerini geterin!.. meydan okuyuşun da..
    Ayetlerimizin değil açılımını, açılımının bir benzerini bile getiremezsinız.. Çünki, İlahi kaynaktan südur eden bir şeyin açıklamasının altından bir beşer asla kalkamaz.. teihdidini de görebiliyorum..
    Diyeceksiniz ki, Bir beşerden değil, bir Peygamberden bahsediyoruz..

    Nuh Suresi 6 "Fakat çağrım, onların kaçışlarını artırmaktan başka bir işe yaramadı." diyen Nuh Nebi..


    Bakara Suresi 36 Bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. Biz de şöyle buyurduk: "Bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin.Belli bir süreye kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet/bir yararlanma imkanı olacaktır." ... imtihanında ayakları kayan Beni ADEM..

    ve,


    Mücadile Suresi 1 allah, kocası hakkında seninle tartışan ve allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. allah, ikinizin karşılıklı konuşmasını işitir. Çünkü allah en iyi işiten, en iyi görendir.

    Mücadile Suresi 2 İçinizden, kadınlarına zıhar edenlerin, o kadınlar anneleri değildir. Onların anneleri ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Böyleleri, kabul edilemez bir söz ve boş bir lakırdı sarf ediyorlar. Bununla birlikte allah, gerçekten çok affedici, çok bağışlayıcıdır... diyen Rabbimizin, Nebisi yerine Kadını haklı çıkarması..

    Şunu apaçık göstermektedir ki,
    Hiçbir NEBİYE ya da BEŞER'e bir ayrıcalık tanımamıştır,
    Vahyin insanlığa ulaşmasından öte hiçbir Peygamberin vahye müdahele, açılım, ivme vermek gibi bir lüksü olmamıştır.
    Peygamberlere DİN İNŞA ETTİRMEK mantığı bize emevilerin bir tuzağıdır ki..
    Emevilerin Peygamber ve 4 halife adına ne kadar HAKKANİYETli mesele varsa hepsinin nasıl canına okuduklarını benden iyi bilirsiniz.
    ALLAH KATINDA TEK VE GEÇERLİ DİN İSLAMDIR..
    Başka KATLAR, YOLLAR, ÇIKIŞLAR aramak...
    Bizi HİRİSTİYANLARIN düşdüğü bataklığa sürükler ki..
    Mazallah, dünyamızı da helak ederiz mahşerimizi de..

    muhabir bunu beğendi.
  5. Alt 02-14-2009, 14:10 #25
    el_feta Mesajlar: 1.168
    Peygamber " postacı " gibi yani... (tuhafından) . . .

    muhabir bunu beğendi.
  6. Alt 02-14-2009, 17:40 #26
    alptraum Mesajlar: 38.107
    Blog Başlıkları: 28
    Siz kurani aciklamiyorsunuz ve Kuran zaten aciktir yoruma dahi gerek yok diyorsunuz tefsir edenleri tekfir ediyorsunuz ya, bulmussunuz kendinize bir yol simdi de Tebyin diyorsunuz.

    Henna ve muhabir bunu beğendiler.
  7. Alt 02-15-2009, 13:43 #27
    THEHAFIZ Mesajlar: 135
    alptraum´isimli üyeden Alıntı
    Siz kurani aciklamiyorsunuz ve Kuran zaten aciktir yoruma dahi gerek yok diyorsunuz tefsir edenleri tekfir ediyorsunuz ya, bulmussunuz kendinize bir yol simdi de Tebyin diyorsunuz.


    Tefsir, olmayan bir yemeği icat edip sofraya getirmek,
    TEBYİN zaten varolan nimeti hazırlamaktır,
    Biz, Kur'an nimetinin Rabbimiz tarafından mükemmelce indirildiği için, tekrar yeni açılımlara, manalandırılmalara gerek duyulmadığına inanıyoruz,
    Bu yüzden TEFSİR! denen ucube kelimeyi kullanmıyoruz.
    Herşey bu kadar basit.

    muhabir bunu beğendi.
Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.