Orada Filipinler'e gitmiş Filipinli bir eğitimci ile karşılaşıyor. O hayretle; "Bu nasıl iş? Ben hiç durmadan yedi senedir bir okul açmak için uğraşıyorum henüz hiçbir şeye muvaffak olamadım. Ama siz hemen gelir gelmez okul açma imkânı buluyorsunuz. İnanıyorum ki, sizin Tanrınız (Allah'ınız) sizi çok seviyor!." diyor.
Afrika'da eğitim gönüllüleri ilk gidişte nasıl bir imkân buldularsa orada hemen bir ocak tüttürme gayretine girmişler. Tabii temelde okul için yapılmamış binaları tadilatla eğitime elverişli hale getirmeye çalışmışlar. Ama zamanla talep çoğalmış, sınıflar lebâleb dolmuş. Ne sınıflarda ne yatakhanelerde yer kalmamış. Yeni yerlere ihtiyaç olmuş... Arsa aramaya, büyük inşaatlar yapmaya karar vermişler. Ama hemen yer bulmak, pürüzleri gidermek inşaatı tamamlamak mümkün olmadığı için eski yerlerde bir müddet daha eğitime devam etmek mecburiyetinde kalınmış.
Bir kolejde seçme imtihanı yapılırken bazı veliler müdürü, 'aşağıda eyalet vâlisi bekliyor' diye ikaz etmişler. Okul müdürü onu hemen odasına davet etmiş. Sebeb-i ziyaretlerini sorunca, yer olmadığı için yedekte kalan oğlunun okula kaydı için geldiğini söylemiş. Müdür "Gelin beraber gezelim" diyerek sınıfları ve yurdu oda oda gezdirip göstermiş. Eyalet vâlisi, "Çok haklısınız ama bu sınıfta en arka tarafta ayakta duracak kadar direğin arkasında bir yer gördüm. Oğlumu oraya koyarsınız. Ara sıra direğin arkasından bakar. Yurt meselesine gelince, burası sıcak bir ülke... Balkon kısmında bir kişi kalabilecek bir yer gördüm... Orada rahatlıkla kalabilir." demiş...v
Yurtdışına gidecek eğitime adanmış öğretmenler için kur'a çekiliyor. Birisi daha yer ismi söylenmeden "Azerbaycan mı?" diye soruyor. "Evet. Ama nereden bildin?" diyorlar. "Rüyamda gördüm." diyor. Bir başkasının tayini "Özbekistan'a" çıkıyor. "Anneme nasıl söyleyeyim?" diye düşünürken, annesi kendisini telefonla arayıp "Evladım sen Özbekistan'a gidiyormuşsun öyle mi?" diye soruyor. Şaşıran öğretmen "Anne doğru ben Özbekistan'a gidiyorum ama sen bunu nereden biliyorsun?" diye soruyor. "Oğlum, bana rüyada söylediler. Hem artık oğlunun burnu bile kanamayacak dediler!.." diyor. Gerçekten sık sık burun kanaması geçiren bu bahtiyar öğretmenin burun kanamaları da Özbekistan'da tamamen bitip kesiliyor...
Bunun gibi pek çok destanda, Cenab-ı Hakk'ın bu fedakâr ve cefâkârların problemlerini hiç umulmadık şekilde çözdüğünü ve işlerini kolaylaştırdığını görüyoruz...
Unutmayalım Bediüzzaman Hazretleri, ihlâs ve sadakatle yapılan bir hizmetin üç çeşit kerameti olduğunu Onuncu Lem'a'da beyan ediyor... Bu kerâmetlerden en birincisi de: "O hizmeti hazırlamak ve hizmet edecekleri sevk etmek cihetidir." Bunun için bütün engeller dümdüz hâle getirilir.
A.Aymaz 7.7.08