Tesettür kelime anlamı olarak “kapanmak, gizlenmek” anlamına gelir. Zaten İslam’a göre tesettürdeki gaye ve hikmet, âlimlerimizin ittifakı ve ümmetin icmâsı ile; kadının yabancı erkeklere karşı cinsi cazibesini gizlemektir. Yüzyıllardır İslam âleminin bütün coğrafyasında Müslüman hanımlar, sade, koyu renkte ve bol kıyafetleriyle Yüce Allah’ın tesettür emrini yerine getirdiler. Ama ne yazık ki günümüzde acayip, sulandırılmış, yozlaştırılmış bir tesettür anlayışıyla karşı karşıyayız. ‘Tesettürlülerin sayısı artıyor’ diyor ve seviniyoruz ama sanki caddelerimiz ‘örtülü mankenler’in yer aldığı podyumlara dönüşmektedir. Tesettürün amacı olan gizlilik yerine, sanki günümüzün tesettür anlayışı; kendini gösterme, dikkat çekme, cazibeyi artırma gibi farklı anlamlara kaydırılmaktadır.
Müslüman hanımların nefis ve şeytan destekli, gizli bir niyet taşıyıp taşımadıklarını kendilerine sormaları gerekiyor: “Benim giymek istediğim kıyafetteki niyetim ve kıyafetimin özellikleri; benim avret ve ziynetlerimi gizlemeye ve başkalarının bakışlarını engellemeye mi yöneliktir? Yoksa: “Hey erkekler ben buradayım baksanıza, Ben güzel miyim? Var mı benim gibi güzel olan? Bu kıyafetlerimin çok özel olduğunu bilin, renklerin uyumu için çok para ve çok uğraş verdim. Bana bakın, bana bakın!..." İşte, bu niyetle düşünen ve öylece giyinen bir kadının örtüyü cıvıklaştıran, sulandıran, ucubeleştiren, yozlaştıran bir amaç taşıdığını söyleyebiliriz.
Sulandırılmış Tesettür Örnekleri
Toplum içinde gördüğümüz bazı yozlaştırılmış, sözde tesettür manzaralarından örnekler sunarak konumuzun daha iyi anlaşılacağını düşünüyoruz.
• Kimileri; başörtüsü başında ama dudakları rujlu, gözleri sürmeli, üzerlerinde parfüm kokusuyla yabancı erkeklerin arasına çıkmaktadırlar.
• Kimileri giydiği dar kıyafetlerle göğüs, bel ve diğer vücut hatlarını yabancı erkeklere teşhir etmektedir.
• Kimi bayanlar kâküllerini başörtülerinin ucundan çıkarmakta, kimileri saçlarını başörtüsünün altından omzuna sarkıtmaktadır.
• Kimilerinin üzerinde kıyafet var, ama özellikle beyaz giydiği kıyafetle güneşe çıktığı zaman, bacaklarının rengi ya da iç çamaşırlarının rengi bile dışardan gözükmektedir.
• Kimi örtülü hanımlar kaşlarını inceltmekte, yüzlerini pudralayıp, allanıp pullanıp sokaklara çıkmaktadır.
• Kimi bayanlar örtülü olmalarına rağmen toplum içinde gülmesi, seslerini inceltmesiyle, kırıtarak yürüyüşüyle, hatta ayakkabısını yere vurdurarak erkeklerin gönüllerine şehvet tohumu ekmektedirler.
• Kimi başörtülü kızlarımız konserlerde alkış ve ıslıkla yetinmeyip dans eder gibi hareketlerle tempo tutup sanatçının ezgisine/şarkısına eşlik etmekte, ya da kaset imzalatmak için sanatçı denen kişilerin üzerine üşüşerek, cıvık ve yılışık vaziyette etten duvarlar örmektedir.
•Bazı başörtülü bayanlar, deniz kenarlarında, park ve pastanelerde bazen kol kola bir yabancı erkekle fingirdeşmektedir.
• Kimileri de başında başörtü olduğu halde, yırtmaçlı eteğiyle baldırlarını elaleme teşhir etmekte.
Vesaire, vesaire… Maalesef, bunlar günümüzde sık sık rastlanan uygunsuz manzaralardır. Ve elbette baydığımız durumların hiç birisi, İslam tesettür anlayışına uymamaktadır.
Tesettürün Şekli Ayetlerle Bildirilmiştir
Bu gibi hareketleri yapanların İslam’ın kıyafet konusunda istenilen emrini tam anlamadıklarını ve hatta Kur’an ve hadisin özünü çiğneyerek şeytan vesvesesine düştüklerini söyleyebiliriz. Koyu bir gaflet hali…
Yüce Rabbimiz örtünme ilgili ayeti kerimelerinde şöyle buyurur: "Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir." (33/Ahzâb; 59)
“Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Ziynetlerini kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut Müslüman kadınlardan yahut sahip oldukları kölelerden yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri ziynetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nûr Suresi, 31)
"... Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir edâ ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır..." (33/Ahzâb, 32)
Ayette geçen ‘ziynet’ kelimesi, kadını güzel gösteren saç, makyaj, parfüm, takı, mücevherat ve elbise gibi şeylere işaret ettiğinden, hanımların yabancı erkeklere karşı bu ziynetlerini gizlemesi emredilmektedir.
Cennete Giremez, Kokusunu Alamazlar
Peygamber Efendimiz de hadislerinde şöyle buyurmaktadır: "Cehennemliklerden iki sınıf vardır ki, ben onları görmedim (ileride görülecektir).
Birincisi; yanlarında bulunan öküz kuyruğu gibi kırbaçlarla halkı (haksız yere) kırbaçlayan (zalim) kimselerdir.
İkincisi ise giyinmiş çıplaklardır (kalçasını oynatan, salınarak yürüyen, ince elbise giydikleri için göğüsleri kolları ve boyunları açık olan) kadınlardır. Bunların başları salınan deve hörgücü gibi kadınlardır. Bunlar cennete giremezler, onun (cennetin) kokusunu da alamazlar; hâlbuki onun kokusu mesafelerin ötesinden alınır." (Müslim, Libâs 125, hadis no: 2128)
"Ümmetimin son dönemlerinde giyimli fakat çıplak bir takım kadınlar olacak, bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Bunları lanetleyin, çünkü onlar lanetlenmişlerdir." Başka bir rivayette; "onlar cennete giremez ve cennetin kokusunu bile bulamazlar" ilavesi vardır. (Müslim, Libas, 125, Cennet, 52; Ahmed b. Hanbel, II, 223, 356, 440)
"Resûlullah (sav) hafif bir elbise giyip tamamen vücut hatlarını örtmeyen elbiseler giyen kadınlara ‘Onlar adı örtülü ama gerçekten çıplaktırlar’ buyurmuştur.” (Süyûtî, Tenvîru'l-Havâlif, c. 3, s.103)
Yazımızda yer verdiğimiz hadislerde bir şekilde kınanan ve Cennetin kokusundan mahrum kalacak bu örtülü çıplaklar kimlerdir? Bunlar İslam’ın koyduğu ölçülere uymayan, yani ince, dar ve uzuvları gösteren elbiseler giyen ya da vücudunda örtmesi gereken yerleri örtmeyen kadınlardır. Kadınların bu şekilde giyinmesi, küçük günahlardan olsaydı, elbette Peygamberimizin mübarek ağzından bu derece ağır şekilde tehdit etmezdi. Peygamberimizin hadisinde yer alan ‘teberrüc’ ifadesini kimi âlimlerimiz ‘giyinik çıplaklık’, ‘başörtülü açıklık’, ‘örtülü çıplaklık’, ‘tesettürsüz örtü’, ‘Teşhircilik’ gibi ifadelerle Türkçeleştirmeye çalışmışlardır. Yine, Peygamberimiz gösteriş ve şöhret için giyinenleri şu hadisleriyle uyarmaktadır: "Kim dünyada şöhret için elbise giyerse, Allah ona kıyâmet gününde zillet elbisesi giydirir. Sonra da onu cehennemin alevli ateşlerinde yakar." (Ebû Dâvud, Libas 5, h. No: 4029, 4030).
‘Şöhret elbisesi’nden maksat, başkalarına câzip görünmek ve fors satmak için giyilen elbisedir. (Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, c. 2, s. 94)
İbnü'l-Esir ise ‘şöhret elbisesi’nden maksat, insanların arasında göz alıcı elbiseler giyerek büyüklük taslamak, kibirli tavra bürünmektir, diye belirtir. Başka bir hadis-i şerifte Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Kim (dünyada, dikkatleri üzerine çeken) şöhret elbisesi giyerse, Allah, alçaltacağı gün alçaltıncaya kadar, o kimseden yüz çevirir (rahmet nazarıyla bakmaz)." (Kütübi Sitte Tercüme ve Şerhi, İ. Canan, c. 17, s. 465)
Sakınılması Gereken Davranışlar
Yukardaki ayet ve hadislerden yola çıkarak şunu söyleyebiliriz ki, İslâm’a göre; ince ve dar elbise giymek, cinsel organları, göğüsleri ve vücudu belirginleştirici elbiseler giymek, göze batar renkte elbiseler giymek, bacakları öne çıkarıcı etek giymek, makyajlı olarak namahremlerinin huzuruna çıkmak, başkalarının hissedeceği kadar parfümlenmek, süs eşyalarını şangırdatarak ve kırıtarak caddelerden geçmek, fantezi çorap giymek, ayakkabıları yere vurup dikkat çekerek yürümek, erkeklerle kırıtarak konuşmak, gibi hareketlerin hepsi (yabancı erkeklere karşı) mümin kadınlara yasaklanmış ‘teberrüç’ hareketleridir.
Teberrüç’ten korunamayan kadınlarla İslâmî bir cemiyet kurulamayacağı için de ilk İslâm toplumunu oluştururken Allah'ın Resûlü, mümine kadınlardan teberrüç yapmayacaklarına dair bey’at (kesin söz) alırdı. Gerçekten de sahabe hanımları da takva üzere örtünürlerdir. Çünkü Müslüman hanımın örtüsü, takvasının bir işaretidir.
Bir âyeti kerime bu husus şöyle açıklanır: "Ey Âdemoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Takva elbisesi (takva ile kuşanıp donanmak) ise daha hayırlıdır. İşte bunlar, Allah'ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi)." (7/A'râf, 26)
‘Mümine Hanımın Zırhıdır O…’
Daha hayırlı olan ‘takvâ elbisesi’ nedir? Takvâ (din örtüsü) ile kişi, kendini korumaya, dinî hayatına zarar verecek şeylerden sakınmaya çalışır. O örtü ile korunur, o örtü ile temiz fıtratını savunur, o örtü ile edep dışı işlerden kendini muhâfaza eder. O örtü onun için zırh gibidir, sağlam bir kale gibidir, çevresinde onu tehlikelerden saklayan nöbetçiler gibidir. İşte takva elbisesi budur. İnsanın rûhunu giydiren ve doyuran elbise. İnsanın mânevî dünyasını kollayan, yüzünü kızartacak bütün yanlış hareketlerden koruyan bir mânevî giysi, bir örtünüş ve davranış biçimi. Müminin onuruna, kişiliğine, inancı, ahlâkı ve namusuna zarar verecek davranışlardan onu koruyan bir giysidir takva elbisesi. Tesettür; hanımlar için Allah'ın emirlerine uygun olarak örtünme demektir, iman alâmetidir, İslâm şiarıdır. Ruhumuz gibi vücudumuz üzerinde de Allah'ın hâkimiyetini kabul edişin belgesi olan bir ibadettir tesettür. Bilinçli ve takva üzere örtünen Müslüman hanımlar elbisesi ile başkalarına şu mesajı verirler:
"Ben vücudumu sergilemem, ben dişiliğimle değil, kişiliğimle toplumda yer alıyorum. Ben ziynetlerimi ortaya koyarak hem kendimi hem de başka erkeklere günaha sokmak istemiyorum.” Şeklinde kibarca mesaj verir. Ne yazık ki günümüzde hanımlarımızın gerçek tesettürden uzaklaştırılıp, yoz bir tesettür anlayışına götürülmek istendiğini görmekteyiz. Bunun değişik sebepleri vardır. “Başta şeytan, nefis, moda, tesettür defileleri, kötü arkadaş, çevreye kendini kabul ettirme, beğenilme arzusu gibi hususlar gözümüze çarpmaktadır. Hakiki iman sahibi müslüman hanım, örtüsünü Allah rızası için üzerine alır. O Allah’tan başkasına beğenisine ya da kınamasına aldırış etmez. O’nun amacı takvaya ulaşmaktır.
Şöyle bir soru gelebilir? Peki, hanımlar güzel bir kıyafet giymeyecek mi?
Modaya uymayacak diye de kadınlar için 'güzel giyinmesinler' demek istemiyoruz. Tabiî ki tesettürlü giyim, bakanları tiksindirecek, hoşuna gitmeyecek tarzda olmamalıdır. Zaten Müslüman Hanım için eşinin ve derecesine göre diğer mahremlerinin yanında onu sınırlayan ve yasaklayan bir hüküm yok. Ama önemli olan sokakta yabancı erkeklerin dikkatini çekecek, cinselliği öne çıkarıcı, vücut hatlarını belli edici kıyafet olmamasına dikkat etmek gerekir.
Lütfen Hanımlar, örtünmek önemlidir. Ama nasıl bir örtünme? Kastettiğimiz de Kur’an ve Sünnet’in ruhuna, takvaya uygun olan bir örtünmedir. Rabbimizin rahmet ve bereketi üzerinize ve üzerimize olsun.
HASAN ÇALIŞKAN
Gülistan Dergisi