[SES]http://www.serdengecti.org/modules/MP3_Player/ibrahim sadri/kus hatiralari.mp3[/SES]
80'LERDE ÇOCUK OLMAK...
1980li yıllarda hayatının ilk tecrübelerini yaşamış, ilkokula gitmiş,
Kenan Evren´i, Erdal İnönü´yü, Özal'ı tanımış olmak,
Ajda Pekkan´ın Alo, Michael Jackson´ın Pepsi reklamlarını hatırlayacak
kadar
şanslı
olmak demek.
Big in Japan, The Final Countdown, Eye of The Tiger demek.
İcraatın içinden demek, "Semra koy bir kaset de neşemizi bulalım"
demek.
Köprü demek, ödediğiniz her kuruş verginin yol, su, elektrik olarak
size
geri dönmesi demek
Voltran Voltran Voltran demek ,
depozito toplamak adına kola şişesi
biriktirmek demek ,
Adile Naşit`ten masal dinlemek demek.
Debbie Gibson, tiffany, Jason Danovan, Sandra, Modern Talking. vb.
dinliyor
olmak...
Comanchero´nun ve life is life'ın sözlerini ezberlemeye çalışmak
demek...
Michael Jackson, Madonna, Samantha Fox demek
Korhan Abay, Cenk Koray, Metin Milli, Ersen ve Dadaşlar demek.
Clementine, He-man, She ra, Transformers demek.
Okula siyah önlükle gitmek demek.
Kayahan, Nilüfer, Sezen Aksu, Barış Manço
ile büyümek demek.
İhtilal çocuğu demek, Köle İzaura demek, Ziyaretçiler demek!!!!
Acidçi misin metalci mi demek...
Moruk demek,
Herild yani demek,
Hey corc versene borc demek,
olmaz maykil bende de yok cevabını işitmek demek,
geriye dönüp baktıkça iç geçirmek demek...
Yüzyıl içindeki en iyi, en kıyak kuşak.
Hem eski hem yeni olmak demek.
Biraz gözü açık bir 80'li, yüz yıllık nesil kültürünü bir porsiyonda
almış
demektir.
edi mörfiiiiiii huuuuuuuuuuuuuu şörli makleeyynn yeeeeeee diye bağırıp
en az bir technotronic kasetine sahip olmak demek.
Mahalle çeşmelerinden su içmek, bayramları iple çekmek, cumhurbaşkanı
denince Kenan Evren'i hatırlamak demek
Koltuk altında topla okul bahçesine yalnız giderken "nasılsa oynıycak
birileri vardır" diyebilmek demek
Eti kemik geçiyor demek;
Evden çıkmayan bilgisayar bebeleri haline gelmeden çocukluğunu
yaşayabilmiş,son dönemin bir üyesi olmak,
Ne sorusuna zonk cevabı vermekten zevk duymak, büyüteç ile kağıt yakmak
ve
siyah kağıtların beyaza oranla daha kolay yandığını keşfetmek,
9 voltluk pile dilinle dokunup o ekşi anı yaşamak,
Televizyon konserlerini teybe çekerken odaya giren anneyi hemen susturmak,
23 nisan çocuk şenliğinde gelen yabancı çocuklara 5 dakikada aşık olmak demek
Son dersin son 5 dakikasında parkeleri giyip zilin çalmasını beklemek,
hurraa kapıya doluşmak, dışarıya pestil olarak çıkmak demek,
sinek ilacı arabalarının arkasında bıraktığı bulutta deli gibi dolaşmak demek.
Kutu kolayı açtıktan sonra kapağını çekip çıkarıp atmak demek
Tipe bak demek,
Fon müziği Laura Brannigan'dan Self Control olan günler.
Bakkala gitmenin, sokakta oynamanın, harçlık toplamanın geçerli sayıldığı,
Havuç´un olmadığı yıllar demek...
her şeye rağmen temiz ve el değmemiş bir hayat demek...
Sonrasında biz büyüdük ve kirlendi dünya demek.
Pazar akşamları mecburen yıkanmak ve erken yatmak demek
Sesi açıp kısmak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki düğmelere basmak zorunda olmak demek..
Şehirlerarası yolculuklara çıkarken otobüsün 302s olması için dua etmek.
Bilet alırken arka kapının önü ve tekerlek üstü olmasın demek.
Resimli futbolcu kartları demek, süper babaanne demek, fantayla kolayı karıştırmak demek, mahalle kavramı demek.
Çavuşevsku ve karısının kurşuna dizilişini TV'den seyretmek demek,
o görüntülerin yıllar sonra bile kafadan hala çıkmamış olması demek.
Anket ve hatıra defterlerinin olması bunlara seviyorum ama kimi diye başlayan maniler yazmak,
önünde tek arkasında 2 çizgi olan külotlu
çorapların havada sallanarak giydirilmesi,
içinde biri sabunlu iki ıslak bez olan
mustili beslenme çantası, dantel yaka, yenen kokulu silgi,
leblebi tozu çekerken atlatılan ölüm tehlikeleri, hulohop, ayak bileğine takılarak çevrilen top,
sek sek oynamak,
bayramda mahalleye dağılıp şeker toplamak,
müsaitseniz annemler size gelecek demek.
TRT´nin yayın akışının bitmesiyle çalan İstiklal Marşı için ayağa kalkıp,
marşı hazır olda bangır bangır söylemek ve marşın bitiminden sonra çıkan tiz
"biiiiiiiiiiiiip"sesine rağmen televizyonu kapatmamak demek.
Zerrin Özer demek. Nasıl da geçmişti bütün bir yaz demek.
Bu şarkıya kafanda klip çekmek demek.
Annelerin Çernobil yüzünden çay içirmemesi, gofret yedirmemesi demek..
Challenger'ın olduğu günkü haberleri hatırlamak demek..
PKK saldırılarında her gün mutlaka birilerinin öldüğünü duymak ama anlamamak demek.
Veronica Castro'yu güzel zannetmek demek.
Kenan Evreni Atatürk zannetmek demek.
Yazlık diskolarda içeri alınmamak demek, bunun için ağlamak ve içeride
- her nedense- You are in the army now- şarkısında sarmaş dolaş dans
eden
abi ve ablalara bakıp özenmek demek
Gorbaçov´un kafasındaki kırmızılığın ne olduğunu merak etmek, anneye
"Zeki Müren´e teyze mi diyim amca mı diyim" diye sormak,
Kenan evren´in cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılırken Çankaya köşkü basamaklarından yavaş yavaş inip sekreteriyle vedalaşmasını hatırlamak.
"Hayat Bilgisi" kitabında Kenan Evren´in resmi olması, her yere modern
cami inşa etme furyasına anlam verememek,
batman ve Şirnak´ın henüz il olmadığı günleri hatırlamak,
Özal'ın çenesinin enteresan yapısına anlam
veremeyip,
"acaba benim çenem de ilerde böyle olur mu" kaygısıyla aynaya bakmak demek...
breyk breyk arkadaş arıyorum demek
Eve lazım olur diye fazlaca pul almak demek
ho ho ho hoover demek
Zeki Müren'in size alo diyoruuuum demesi demek
İlkokulda Halley, Petrol ve Komancero şarkılarını uydurma sözlerle
söyleyerek dans eden Tolga Han özentisi sefil dans grupları kurmak,
okul sonrasında ise her gün koşturarak eve gidip; bu toprağın sesi programında kımıl zararlısı ile mücadele yöntemleri, orman köylüsünün sorunları ve
yüksek randımanlı durum bugdayı türleri ile ilgili verilen faydalı bilgilerin ardından Kamber ağa ile uyanık skeçlerini büyük bir ilgi ile izlemek demek,
küçük yaşta bilinçli bir çiftçi kadar ziraat bilgisine
sahip olmak demek,
sinemalarda the Lord of the rings, Harry Potter vs. izlemek yerine Jules Verne romanları okumakla geçirilen bir çocukluk demek
Aldım çantamı kolumaaa,
çıktım Dallas yoluna,
ben Babi´yi beklerken
Ceyar girdi koluma
şarkısını dansıyla birlikte bilmek demek.
Kimler geliyo kimler?
sana ne, sana ne?
Ama bunu söylemenize gerek yok ki,
ben yapınca alışverişi, zaten alıyorum satış fişi replikleri barındıran
Ali-Ayşegül Atik reklamı ve bakkal amca, bir pergel, bir kalem, bir de
çikolata alacağım.
Erooooolll, Eroooolll (mahallede çocuklardan biri) buraya gelin dedim size buraya !
fişini de al oğlum´daki Meşhur Erol,
hadi hep birlikte, hep birlikte,biz biz olalım
yemeklerden önceeee, lavaboya koşalım,
hafta da bir kere tırnakları keselim,fırçalayıp onları tertemiz olalım diye şarkılar ezberleyen bir nesil
olmak,
İcraatın içinden izleyip Özal´ın kalemine bakıp hipnotize olmaya çalışmak,
Videocudan American Ninja, Kartal, Kan Sporu ve Evil Dead gibi filmlerikiralamak demek
Analogtan dijitale geçiş devrini yaşamış birey olduğunu anlamak ve ikisinden de farklı zevkler aldığının farkına varmak demek
Çok güzel bir ülkenin son yıllarını hayal meyal hatırlamak, sonra da çivisinin çıkışını görerek büyümek demek
Hava durumlarının eksi değil de "sıfırın altında bilmem kaç" denildiğini bilmek demek
Apartmanın çatısına 5 metrelik anten takıp üstüne de tencere kapağı bağlayan bir abinin sizi TV önüne oturtması ve çatıdan oldu mu diye bağırıp
anteni ayarlamaya çalışması . Yunanistan kanallarını görüntülemek adına ..
-oldu
-olduuu diye camdan kafayı çıkarıp bağırmak ve kimsenin buna şaşırmaması demek.
Siyah beyaz ve karlı bir görüntü de olsa ..
Üstelik Yunanca tek kelime anlamasanız da gündüz vakti çizgi film izlemek için az debelenmemiş olmak demek...
Muhtemelen hayatımız boyunca yaşadığımız en güzel 10 yıl demek...
TRT 1´de oluşan sorunlar sonucu yayına bir süre ara verildiğinde ekrana getirilen donuk ağaç, dağ bayır resmine 10 dakika hareketsiz bakabilmek
demek,
Türkiye'de yaşamış son mutlu kuşak olduğunu hüzünle hissetmek demek.......