Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın karargâhta hazırlanmadığı saptamasında bulunduğu “İrticayla Mücadele Eylem Planı” belgesi için “kâğıt parçası” nitelemesinde bulundu. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) karşı medya üzerinden asimetrik psikolojik harekât yürütüldüğünü söyleyen Başbuğ “Artık TSK üzerinden elinizi çekin. TSK üzerinden kendinizi, siyaseti tanımlama düşüncesinden ve gayretlerinden vazgeçin” dedi.
Başbuğ, Genelkurmay karargâhında düzenlediği basın toplantısında, çevresinde çok ciddi gelişmelerin yaşandığı bir dönemde Türkiye’nin 2 haftadır “bir kâğıt parçası” etrafında enerjisini harcadığını söyledi. Yargı sürecini sabırla bekleme basireti gösterilemediğini kaydeden ve belge için “Şu anda elimizde olan hukuki anlamda bir kâğıt parçasıdır” diyen Başbuğ, basın toplantısında özetle şunları söyledi:
KARARA SAYGISIZ DAVRANAMAZSINIZ: Askeri savcılığın verdiği kararı beğenmeyebilirsiniz, ancak bu karara karşı saygısız ve küçümseyici tavırlar içerisine giremezsiniz. Bu tip davranışlar askeri yargıyı küçültmez, bu şekilde davrananları küçültür. Son dönemlerde artan şekilde ve örgütlü olarak gerçekleştirildiği değerlendirilen kurgulanmış bazı olaylar TSK’yı yıpratma ve karalama kampanyasına dönüştürülmektedir.
Biz bu kâğıt parçasının bu amaçla hazırlandığını değerlendirmekteyiz. Bu kâğıt parçasının kimler tarafından, ne amaçla hazırlandığının ortaya çıkarılması görevinin devletin istihbarat organları ile ilgili yargı organlarına düştüğünü ifade ediyor ve bunun yerine getirilmesini istiyoruz. Çünkü bu ve buna benzer olayları devlet, millet ve ordu içinde fitne ve fesat çıkartma eylemleri olarak görüyoruz.
EN BÜYÜK TEMİNAT BENİM: TSK; demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı düşünce içinde olan, davranışlarda bulunan ve bulunabilecek personelini bünyesinde barındırmaz. Bunu anayasamızın 117. maddesine göre, TSK’nın komutanı olan Genelkurmay Başkanı, yani ben söylüyorum. Artık TSK’nın komutanı olan Genelkurmay Başkanı’nın bu ifadesi en büyük teminattır. Bütün bu söylemlere rağmen TSK ile ilgili artık hiçbir haklı neden ve haklı bir gerekçeye dayanmadan, çeşitli nedenlerle ve çeşitli şekillerde darbe ve muhtıra söylemlerinde bulunanların iyi niyetli olmadıklarını ve halkımızın da artık bu söylemlerden usanmış olduğunu düşünüyorum.
ELİNİZİ ÇEKİN: TSK’nın komutanı olarak açıkça söylüyorum ki, artık silahlı kuvvetler üzerinden elinizi çekiniz. TSK üzerinden kendinizi, siyaseti tanımlama düşüncesinden ve gayretlerinden vazgeçiniz. TSK’ya karşı medya üzerinden asimetrik psikolojik harekât yürütmeye son veriniz. TSK, psikolojik harekâta her zaman ve kamuoyu önünde cevap vermekten kaçınmaktadır. Bize askeri okullarda şu da öğretildi; ‘Akıllı insan her şeyin farkına varır. Akılsız insan her konuda fikrini söyler’. Bu nedenlerle bizlerin olayları takip etmediği, yasalar çerçevesinde gereken yer ve zamanda gerekenleri dile getirmeyeceğimiz şeklindeki değerlendirmeler doğru değildir. TSK, gerçeğe dayanmayan hukuk dışı davranışlarla yıpratılması faaliyetlerinin devam ettirilmesine katlanamaz.
TAHRİKLERE KAPILMIYORUZ: TSK, bütünlüğünün her türlü dış etkiye maruz bırakılmasına seyirci kalamaz. Bütünlüğünün korunması ve haksız yere yıpratılmasını sadece TSK’nın değil, aynı zamanda ülkemizin bekaa sorunu olarak görüyoruz. Tahriklere kapılarak, kamuoyu önünde tartışmalara girmeyi uygun bulmuyoruz. Bu çerçevede son yaşanan olayları önümüzdeki hafta yapılacak MGK toplantısına getireceğiz.
‘İşarete gerek yok’
Başbuğ “Başbakan, bu konuda daha yapılması gerekenler olduğunu ve silahlı kuvvetlerde bir çalışma yürütüldüğüne inandığını söyledi, bu çalışma nedir?” sorusuna “TSK’da demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı düşünce içinde olan personel barınamaz. TSK, Genelkurmay Başkanlığı, bu konuda gerekeni anında yerine getirir. Başka yerlerden bir işaret almasına gerek yoktur” yanıtını verdi.
Askeri savcılığa yönelik eleştirilere tepki gösteren Başbuğ, suikast sonucu yaşamını yitiren gazeteci - yazar Uğur Mumcu’nun, “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar” sözünü anımsatarak, “Maalesef hukuk tahsili görenler bile farklı yorumlarda bulunuyorlar. ‘Askeri mahkemeler tarafsız değildir’ iddiaları çok çirkin, ayıp. Bu askeri mahkemeler çadır mahkemeleri mi, sokak mahkemeleri mi? Anayasal kurum. Siz nasıl mahkemeleri bu şekilde tanımlarsınız?” dedi.
‘Üzerimize düşeni yaptık’
Soruşturmanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile işbirliği içinde yürütüldüğünü belirten Başbuğ, “Askeri savcılık ile Genelkurmay Başkanlığı karargâhı üzerine düşeni yapmıştır. Kamuoyunun sabırsızlıkla cevap beklemesine rağmen ve bunun aleyhimizde bazı noktalar doğurmasına rağmen biz bunu göğüsledik, konuşmadık. Ne için? Hukuk için” diye konuştu.
‘Soruşturmayı biz yaparız’
Yeni delilin bulunması halinde askeri savcılıktaki soruşturmanın yeniden açılabileceğini ifade eden Başbuğ “Değişik durumlar olursa, mesela müştereklik bulunursa, elbette yargı makamı farklı olur. Ancak kapsamı değişmezse, soruşturma tekrar burada açılır. Hukuk bunu gerektirir” dedi. Başbuğ, sivil yargıdan beklentilerini de şöyle dile getirdi:
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan istiyoruz. Bu belgenin gerçek olmadığı noktasından hareketle, ‘bu kâğıt parçası kimler tarafından ne amaçla hazırlandı’, bunu bulun. Biz bu belgenin doğru olmadığı noktasından hareket ederek, kimler tarafından ne maksatla hazırlandığını bilmek istiyoruz.”
‘Duyumlarımız var’
Başbuğ, “Kimdir bunları yapanlar, ilgililere aktardınız mı?” sorusu üzerine, “Elbette elinizde ciddi belge olmadan, yargı kararı olmadan kamuoyu önünde herhangi bir kişi veya kurumu suçlamak doğru değil. Elbette bizim de bazı bilgilerimiz var, duyumlarımız var, elbette bunu ilgili makamlarla gerekli zaman ve yerlerde paylaşıyoruz ve paylaşmaya devam edeceğiz” dedi.
Farklı imza yorumu
Başbuğ, belgeyi hazırladığı öne sürülen Kurmay Albay Dursun Çiçek’in savcılıkta farklı bir imza atmasının neden incelenmediği sorusuna da, “Üzerinde durulmadığını nereden çıkartıyorsunuz? İmza değişiklikleri kriminal inceleme sonucunu değiştirmiyor. İsterseniz imzanızın şeklini değiştirin, elinizin mahsulü olduğu anlaşılabiliyor. İmzanın ıslak olması lazım tabii. Askeri savcılık bu konu üzerinde durmuştur ama ıslak imzaya sahip belge olmadığı için sonuca ulaşılması mümkün değil” yanıtını verdi.
‘Görüşümü Erdoğan’a ilettim’
Başbuğ, “Erdoğan’ın TSK’yı, partisinin Şanlıurfa İl Kongresi’nde hedefe oturtmasından hicap duyuyor musunuz?” sorusu üzerine “Hicap duyma lafı çok ağır. Ben niçin hicap duyayım ki? Böyle bir düşünceye sahip değilim. Görüş ve düşüncelerimi Sayın Başbakan’a ilettim” dedi.
Başbuğ, AKP’nin belgeyle ilgili suç duyurusunda bulunduğunun anımsatılması üzerine de, “Artık o konu bir takdirdir. O konuda yorum yapmayı uygun görmüyorum” diye konuştu.
‘Türkiye görecek’ yanıtı
Başbuğ, “‘Türkiye görecek’ açıklamanız olmuştu. Nasıl bir yöntem izleyeceksiniz?” sorusu üzerine de, “İzliyorsunuz işte. Hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde ne yapılacaksa yapılacak, bundan başka sonuçlar çıkarılmasına da üzülürüz” dedi.
‘TSK’da cadı avı olmaz’
Başbuğ, belgeyi hazırladığı öne sürülen Albay Dursun Çiçek’le ilgili işlem yapılıp yapılmadığının sorulması üzerine, “TSK’da demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine aykırı düşüncelerde, faaliyetlerde bulunanları barındırmayız. Ama bundan da şöyle bir sonuç çıkarmayın, TSK’da cadı avı falan yapacak değiliz. Haklı, geçerli, doyurucu belgelerin olması lazım” dedi.
Notlar...
Komutanlar tam kadro
- Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Atila Işık ile Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, Başbuğ’un yanında masa etrafında, karargâhtaki J başkanları olan korgeneraller de Başbuğ’un arkasında oturdu. Önceki basın toplantısının aksine komutanları yanına alan Başbuğ, “TSK’nın bütünü adına konuştuğu”, Iğsız ve ‘J Başkanları’nı yanına alarak da “karargâh içinde bir sıkıntı” olmadığı mesajını verdi.
- “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nı kastederek 19 defa “belge” ifadesini kullanan Başbuğ, altı defa “kâğıt parçası”, üç kez de “kâğıt” dedi.
- Başbuğ, askeri yargının bağımsız olmadığına ilişkin eleştirileri, “Bu binada Yarbay Mustafa Dönmez’in mahkemesi bugün başladı. İddianameyi bu savcılar hazırladı. İddianamede suçlamalar oldukça ciddi. Bütün bu gerçekler varken askeri mahkemelere yöneltilen bu suçlamalar gerçek dışı ve maksatlıdır” diye konuştu.
- Başbuğ, subaylarla askeri savcı ve hâkimler arasında doğrudan ilişki olmadığını anlatırken, “Buraya 20 hâkim albayı getirin ve bana sorun genelkurmay başsavcısı kim, tanımam” dedi.
‘Belgenin hazırlanış tarihini kim tespit etti?’
Başbuğ toplantıda şöyle konuştu: “Bakın söz konusu belge, aslında kâğıt, mevcut bilgiler kapsamında, ayın 4’ünde bir yerde bulundu. Ayın 6’sında İstanbul’daki mahkemede dosya açıldı. 12’sinde bir gazeteye servis edildi. Acaba bir özel kasıt mı var burada, elbette bunu sormak hakkımızdır. Belgeye bakıyorsunuz, tuhaf. Diğer bulunanların konuları hemen hemen aynı. Çok önemli de değil. Bu belgenin Nisan 2009’da hazırlandığını kim tespit etti? Belgenin üzerinde hiçbir tarih yok. 17’sinde jandarmada kriminal rapor hazırlandı, özel kurye ile gönderildi.
19 - 20’sinde medyada yer aldı. İşin acı tarafı belgenin tümü değil, arzu edilen noktalar. Nedir istenen, kamuoyu oluşturmak. İlk defa bir tabir kullandım. Medya üzerinden asimetrik psikolojik harekât. Emniyet, rapor hazırladı 20 Haziran’da, 22 Haziran’da gazetede. Niçin? Sormak hakkım değil mi? Bunlar bizi de düşündürüyor. Düşünmekle kalmıyoruz. Genelkurmay Askeri Savcılığı bu konularla ilgili suç duyurularında bulundu. İlgili kurumlar da araştırmaya başladı. Bırakın hukuk süreci mecrasında gitsin. Ama doğrunun çıkmasını beklemeden süreci dinamitlerseniz ne olacak?”
Taraf: Tarih askeriyeden
Belgeyle ilgili haberi yapan Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu, Başbuğ’un dikkat çektiği “Nisan 2009” tarihiyle ilgili şunları söyledi: “Biz bunu alıp da hemen yayımlamadık, teyit edip yayımladık. İçeriden aldığımız bilgi çerçevesinde, Nisan 2009 kararını verdik. Yani askeriyeden aldığımız bilgi bu. Çünkü askeriye ile de konuştum. Alıp da hemen yayımlamadık. Biz, Genelkurmay ile konuştuk, netleştirdik bunu. Hatta Nisan 2009’un sonlarında hazırlandığı şeklinde bilgi aldık ve bu tarihi öyle netleştirdik. Belgenin üzerinde tarih olmadığını biliyoruz. Bu yüzden öyle netleştirdik, ondan sonra yazdık.”