"Sevgililer Gününün simgeleri var. En önemlisi... Sabah gözlerini açtığında, sevgilinin ilk gördüğü yüz sizinki olmalı... Sevgilisinin balkonu dibinde sabahlayan Romeolar ve de hatta Jülietlerler dolu tarih, bu yüzden... Sevgili, Sevgililer Günü sabahında ilk sizin yüzünüzü görürse öyle bir karşılık verirmiş ki aşkınıza... İkincisi çikolata... Sevgiliye çikolata armağan edilir bu günde... Kalp şeklinde kutular, kalp şeklinde madlenler bir sanayidir Batı dünyasında. Üçüncüsü...
Feridun Andaç, 'Aşk Hayatı Gölgeler' adlı deneme kitabında çok katmanlı bir aşk yolculuğunu irdeliyor.. Aşık olan ne yapar? Gündelik yaşamını nasıl devam ettirir? Aşkı vazgeçilmez kılan gizem nedir? Aşk insanın geleceğini kurgulamaya zorlayan bir güç müdür?
"Ve gerçek şu ki. Biz Davud’a ve Süleyman'a bilgi verdik. Bu yüzden onlar "Bizi inanan kullarından birçoğuna üstün kılan Allah'a hamd olsun' derlerdi. Ve Süleyman Davud'a mirasçı oldu. O da şöyle derdi: 'Ey insanlar. bize kuşların dili öğretildi ve bize her şeyden cömertçe bir pay verildi. İşte bu apaçık bir lütuftur" (27 Neml 15-16) Hüthüt. ordusu insanlardan. cinlerden. çeşit çeşit kuşlardan ve başka bir çok yaratıktan oluşan Süleyman'ın, bu dünyanın en kudretli hükümdarının...
Başkaları dünden unutulmuşken, beklenmedikleri zaman bekle. Uzak yerlerden mektuplar kesilince bekle beni. Birlikte bekleyenlerin beklemekten usandığına bakma, bekle. Konstantin Simonov
"Bir sonraki tekâmül aşamasına hazır olanlar içina Kryon'un verdiği bilgiler son derece değerlidir. Bunlar hem bize, hem de gezegenimize şifa verecek bilgilerdir. Kryon her şeyin gerçekten yolunda olduğunu ve yapacak işimiz olduğunu bilmemizi sağlıyor." Louise L. Hay "Kryon'un medyum kanalıyla verdiği mesajlar giderek olağanüstü değerli hale geliyorlar. Yeni Çağ gerçekten üzerimizde." Metaphysical Reviews "Bu kitaba açık bir zihinle yaklaştım ve onu elimden bırakamadım....
İlk romanından bugüne heyecan ve ateşinden hiçbir şey kaybetmeyen bir romans yazarı tarafından yaratılan müthiş bir aşk masalının ilk perdesi: Aşka İnanınca... Doğaüstü olayların maskesini indirmekten hoşlanan Jeremy Marsh, Kuzey Carolina, Bone Creek yerel mezarlığındaki hayaletleri araştırmak üzere oraya gittiğinde kütüphaneci LExie ile tanışıyor. Jeremy mantık dışı olayları araştırmaya devam ettikçe, Lexie’ye ve o güneyli, güzelliğine de iyice âşık oluyor. Sparks, görülemeyen ve...
Peki hüznün rengi ne; "gel de birbirimizin kadrini bilelim ,çünkü ansızın ayrılacağız birbirimizden..." derken, farsça yazan sevdalı, ne renk vermişti hüzne... bilemedim... bilemedik.. hiç bilemeyeceğiz, belki...
Yuva Yıkanlar - Aldatma Antolojisi, Çağdaş Amerikan Edebiyatının en radikal isimlerinin sinsi işler çevirme, aldatma, yakalanma ve aldatmanın kırdığı kalpler üstüne kaleme aldıkları öykü, şiir ve denemeleden bir derlemedir. San Francisco'lu avangart şair Daphne Gottlieb'in editörlüğünde hazırlanan, türünün dünya üzerindeki ilk örneği olan bu kitap aldatma olgusunu popüler kültür malzemesi olmaktan çıkarıyor.
Aracın, tekerleklerin hareketiyle sallanan kare şeklinde siyah bir tentesi ve şoförün kafasının üzerinde bir noktada arada bir dizginlerin takılmasıyla atın omuzlarından itibaren kavis oluşturan bir kanca vardı. Dingilin orada bir yerlerde de, bilinen tek işlevi yol boyunca tıkırdamak olan gevşek zincir bulunuyordu. Yolcularının hizmetindeyken oturduğu yerde çok kez zıplamak durumunda kalan Bayan Dollery, özellikle rüzgârlı havalarda, sade olmak adına elbisesinin altına kısa tozluklar ve başlık yerine de onu...
En tatlı sevinç, en kötü acı, aşktır." Barley Aşk yaşama sebebidir... Sevgi isteyerek birileriyle yaşamaktır... Freud'a göre; "aşk tanrısı evrensel gücünü bilime ve sanata aktarmıştır. Libido cinsel içgüdüden kaynaklanan, insanların gelişmesini, olgunlaşmasını, uyumunu sağlayan, hayata haz ve mutluluk veren davranışlara yol açan, hayat boyu bir güçtür." Aşk cinselliği de içerir. Karşı cinsle tam bir birleşme ve bütünleşme sağlar. Cinsel yaşam, iki cins...
Hepimizin bir aşk hikayesi vardır. Hepimiz birilerini sever, birilerini kaybederiz. Hepimiz birilerine merhaba der, birilerine hoşçakal demek zorunda kalırız. Tıpkı filmlerdeki gibi. Filmler insan hayatındaki dönüm noktalarını alıp süsleyerek bize bir kaç saatlik eğlenceli, korkulu, acılı ya da romantik anlar yaşatır. Süslerken hepimizin hayatlarının çeşitli noktalarında hissettiği ama belki ifade edemediği; belki de söylemeye cesaret edemediği o büyük sözleri de cömertçe kullanır. Hepimizin en çok...
Sevgi, ihanet, yalnızlık, özlem, tutku, mutluluk ve hüzün yumağındaki bir birliktelik... 24 yaşındaki Pelin Yalçın, bir reklam ve halkla ilişkiler ajansında çalışmaktadır. O güne dek aşkla da tanışmayan kalbi kendisinden kısa bir süre sonra işe başlayan Tarık Eryalın'ı gördüğü ilk andan itibarebn farklı çarpar. Pelin, Tarık'la zır karaktere sahip olmasını zerre kadar önemsemez; tek önemsediği, onun kara gözleridir!. Bir çift kara gözün gizemine kapılan genç kız o güne dek edindiği...
Üretken kalemiyle Timaş okurlarının yakından takip ettiği Sadık Yalsızuçanlar, bu kez "aşk" ile çıkıyor okurlarının karşısına. Dervişlerin dünyasında aşkın anlamını anlatan Mahmut Erol Kılıç'tan 'Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban'ın şairine, Ayşe Şasa'dan Lale Müldür'e, Bülent Oran'dan Birol Topaloğlu'na, Laurent Mignon'dan Tuğrul İnançer'e kadar pek çok şair, sanatkâr, düşünce ve ilim adamı, psikiyatrist, senarist, siyaset düşünürü, hattat ve musikişinasla yapılan aşk merkezli...
"bir şeylerin yaşanmış olması için ille de onların yaşandığını başklarının görüp duyması, bilmesi gerekir mi? Aşkla... ama bir yandan ölümle... ama böylece de hayatla dolup taşan, hatta patlayan bu on öykü ve iki deneme, hayatın karanlık yüzünü ortaya çıkartıyor. Arka planda Nick Cave şarkılarının çaldığı, hem yürekli, hem de yürekten yazılmmış öyküler insanın içindeki gölgeleri görünür kılıyor. Yalnızlıklarıyla baş etmeye çalışmaktan bıkmış, bir şekilde...
Uygarlık tarihi biraz da aşkların tarihidir. Kadınla erkeğin, sevenle sevilenin, âşıkla maşukun tarihi... Ama insanlık tarihi gibi, aşkların tarihi de dikensiz gül bahçesi değildir. Kahkahalar ve buselerle olduğu kadar, acılar ve gözyaşlarıyla da işlenmiş bir kanaviçedir bu... Yaşandığı döneme ilişkin ipucu verir ve dönüp bakınca insana güzel gelir. Bu kitapta geçtiğimiz asra damgasını vuran aşk hikâyeleri var. Kimi meşhur olmuş, kimi unutulmuş, kimi efsanevi, kimi berduş aşklar...
Cinselliğin kimyasını aşkın kimyası olarak öğretip aşka biyolojik ömür biçenlere görkemli bir yanıt. İnsan kirlenmesine, bireyci bozgunculuğa karşı uygarlıkta direniş adına... Madde dininin unutturmaya çalıştığı insana özgü değerlere ilişkin bir anımsatma. En çok aşk. Yaşamla, aşkla ve kendisiyle yüzleşmekten korkmayanlar için.
"Gerçek yaşanmışlıkların hiçbiri 'elveda' diye bir kelimeyi tanımıyor... Hiçbir aşk kapıdan çıkışlarla bitmiyor. Bazen bir düğmem olsun isterim kalbimde. Gelenlere kapıyı otomatik olarak açmak için değil de, yitip gidenleri şıp diye unutabilmek, anıların tortusunu yürekte biriktirmemek için... Tıptan rica ediyorum; bu konuda bir şeyler yapılsın! Aşkın bir türlü soğumayan küllerine su atamayanlar da kalbine bu düğmeden taktırsın..."
Cinsel devrimin, kadının özgürleşmesi hareketiyle buluştuğu yıllarda yazdığı, 27 dilde 10 milyon satan Uçuş Korkusu romanıyla kadınlara korkusuzca 'uçmayı' öğreten Erica Jong, bu kitapta tutucu çevrelerin olduğu kadar, erkekleri dışlayan radikal feministlerin de öfkesine hedef oldu. Aradan geçen yirmi yılda yaşadığı deneyimlerden yola çıkarak yazdığı Elli Yaş Korkusu'nda ise aşk, cinsellik, evlilik, annelik ve yaşlılık gibi olguları sorgularken, feminist hareketle ve 'kız kardeşlerle' de açık...
Annabel rutin hayatından ve Benni'yle ilişkisinden sıkılmıştır. Onun için Benni'nin keşfedilecek bir yanı kalmamıştır artık. İkisinin geldiği nokta uzun zaman evli olan çiftlerinkinden farklı değildir. Annabel sevgisine bir not bırakıp Mayorka'daki çılgın halasının yanına duygularını tahlil etmeye gider. Orada tanışıp, etkilendiği Robin, ona aradığı kalp çarpıntısını verecektir, ama... İş, bir seçim yapmaya geldiğin Annabel zorlanacaktır. "Hafif ve eğlenceli. Fena halde mizahi. Ve...
Pygmalion'un günleri, bu taş sevgiliyi öpüp koklamakla ve seyirle geçiyordu. Derken kurbanların kesildiği, şenliklerin yapıldığı Venüs Bayramı'nın coşkusu duyuldu etrafta. Herkes gibi o da tapınağa koşku ve aşk tanrısına, taşa yonttuğu anlama can bahşetmesi için uzun süre yakardı. Sonra evine döndü. Fildişi sevgilisine taze bir inançla bakarak o cansız dudaklarından öptü. Ve irkildi Pygmalion. Öptüğü dudaklar her zamanki gibi soğuk değildi, ılıktı. Ve yineledi busesini ve ılık dudakların...
Ama bir tohum, yağmuru ve ışığı görünce heyecanlanmıyorsa, gövdeler dallara, çiçekler meyvaya durmuyorsa bahar; kırlardan begonyalar, lötuslar devşiren o cıvıltılı kız çocuğu değildir artık. İşte o zaman başlayacaktır aşkın diasporası... Ve, hiçbir şeye doğru yola çıkmış insanlarla dolacaktır bu acınası...
Gün oldu, bu kaygılardan biraz olsun ıramak için, yaşadığı kentteki bir tapınağa gitti. Yapının girişindeki pervazlar, kapının üstündeki üzengitaşı ve oymalı sütunlarla desteklenen geniş alınlık büyüledi onu. Tapınağın anlamının bunlarda olduğunu düşündü bir an. İçeriye girdiğinde kutsal ikonlar, sıralar ve kürsü, hayranlığını artırmaktan öte birşey yapmadı. "İşte" dedi "tapınağın anlamı." Gezintisinin ve arayışının devamında, tapınağın ücrasında öylesine...
Hiçbir şeye doğru yola çıkmış insanlar vardır yeryüzünde. Biricik arzuları aşkın karşılarına şatafatlı kostümler içinde ter ütaze bir kadın gibi, rimelli kirpikleri altındaki gözleri şehvetin baygınlığıyla bakan bir kadın gibi çıkmasıdır. İhtimal ki Pygmalion bunlardan biriydi. Aşkın gerçeğini özlerde değil de kabuklarda arayışı onu tesellisiz bir karamsarlığa ve hatta tüm kadınlardan nefrete götürmüştü. Öyle ki aşkın, o arsız duygunun yüreğine bir daha uğramayacağına ant...
Bu kitapta Sevgi ve Aşk'ın içerisine ölümcül bir virüs gibi bulaştırdığımız yüzkarası beyaz yalanlarımızın gerçekliğiyle yüzleşeceksiniz. Tabii ki, kendinizle bu yüzleşmeyi yapabilecek cesaretiniz...
Osmanlı devlet adamları, Kırım Savaşı'nın sonuna gelindiğinde Osmanlı İmparatorluğu'nun içeriden ve dışarıdan, ikili bir meydan okumayla karşı karşıya olduğunu biliyorlardı. Dışarıda Avrupa uygarlığının ve gücünün üstünlüğü, içerideyse azınlık milletlerin ayrılıkçı milliyetçilikleri, koskoca imparatorluğu dağılmanın ve yıkımın eşiğine getirmişti. Böyle kritik bir dönemeçte sahneye 'Jön Türkler'le Yeni Osmanlılar çıktı ve bu hareketin önderleri, yapısı heterojen bir nitelik...
Ticaret alanında Batı'da yaşanan hızlı gelişmeler Osmanlı'da 19. yüzyılda etkisini göstermiş ve ticari münasebetlerin artışı ticari işlemlerdeki çeşitliliğin artmasını ve yeni ticari vazıtaların ortaya çıkmasını sağlamıştı. Kaçınılmaz olarak buna uygun hukuki düzenlemelerin yapılması zarureti karşısında, tercihini Batı hukukunun resepsiyonundan yana kullanan Osmanlı Devleti, karşılaştığı ikilemi bu yolla çözmeye çalışmıştır. İslam hukuk sisteminin ilk ve en büyük kodifikasyonu olan...
474 sayfa, Karton Kapak, 2. hamur, ISBN: 9756223154; Boyut: 15,5x23cm; Baskı Tarihi: 2005 Özgün Dili: Türkçe
İngiliz hükümeti, Şubat 1916'da James Bryce ve Arnold Toynbee'yi 'Ermenistan'da son zamanlarda yaşanan olaylar' hakkındaki delilleri toplamak üzere görevlendirdi. Bryce ve Toynbee 'gerçekleri tespit etmek ve kamuoyuna sunmak amacıyla' önerilen bu projeye başladıklarında Ermenilerin öldürüldüğüne dair yeterli bilgi zaten vardı. Çalışmanın sonucunda hazırlanan ve 'The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire' adı verilen rapor İngiliz Parlementosu'nun mavi kitaplar serisinde yayınlandı. Bu çalışma hukuki...
İktisat tarihi öncelikle iktisat biliminin ihtiyaçlarından kaynaklanmıştır. Türkiye iktisat tarihini de genel iktisat tarihinden soyutlamak mümkün değildir. Bu alan bazı iktisatçıların olduğu kadar tarihçilerin ve hatta sosyal ve siyasî bilimcilerin de ilgi sahası içerisindedir. Aydınlanma çağının bir ürünü olan doğrusal ilerlemeci tarih anlayışının yani insanlık tarihinin dünyanın her yerinde aynı merhalelerden geçtiği fikrinin geçerliliği azaldıkça Türkiye iktisat tarihinin de önemi artmıştır....
Aaron Aaronson adlı bir Yahudi, Cemal Paşa'nın huzurunda Osmanlı valisinin odasına girerek, taşkınlık yapar ve çizgiyi aşar. Cemal Paşa, Aaronson'a Seni şimdi şurada astırsam ne diyeceksin? der. Hiç bir şey demem, paşam! diye karşılık verir Aaronson. Yalnız, benim yağlı bedenimin darağacından yere düşerken çıkardığı ses Amerika'da duyulacaktır! Cemal Paşa ağzını açıp bir şey diyemez. Vakıa daha sonra şiddetli bir intikam olacaktır. Aradan geçen yaklışak doksan yıl zarfında ne değişti?...