Ben Büyüyünce - Gülten Dayıoğlu - Ana Fikri   Konuyu açan: alptraum   İlk Mesaj: 03-27-2011 (00:30)   Son Mesaj: 01-27-2015 (15:14)    Cevap: 11    Gösterim: 13036  

    03-27-2011

    Ben Büyüyünce - Gülten Dayıoğlu - Ana Fikri



    Yayınevi: Altın Kitaplar
    Basım Tarihi: Ocak 2002
    Kitap Türü:

    Nalbant Nuri ile oğlu Mehmet, toy bir atı nallamaya çabalıyorlardı. At, hiç de hoşnut görünmüyordu. Kuyruğunu savurtuyor, gözlerini kırpıştırıyor, dudaklarını oynatarak homurdanıyor, arada bir öfkeyle kişniyordu. Derisi de yer yer seğirmeye başlayınca, Nalbant Nuri, ayağını koyverdi. Yelesini sıvazlayarak sevecenlikle çıkıştı:

    Diğer "Gülten Dayıoğlu" Kitapları:

    1. Yaşadıklarım ve Düşlediklerim
    2. Yaşadıklarım ve Düşlediklerim (Ciltli)
    3. Mo nun Gizemi 1-2 Özel Kutulu Set
    4. Mo'nun Gizemi 2
    5. Mo nun Gizemi 2- Otran
    6. Parbat Dağının Esrarı
    7. Uçurtma
    8. Yada'nın Gizilgücü
    9. Ölümsüz Ece







    Ben Büyüyünce - Gülten Dayıoğlu - Ana Fikri Yorumları




      Permalink - Mesaj no 1  03-25-2012, 13:54

    → Ben Büyüyünce - Gülten Dayıoğlu - Ana Fikri


    Alıntı:
    olumsuz ece ana fikri-Ben Büyüyünce - Gülten Dayıoğlu - Ana Fikri

    anafikrini arıyorum ama çıkmıyor bana yardımcı olurmusunuz yarına kadar unutmayın bugün 25.03.2012
    maary - ait Kullanıcı Resmi (Avatar) maary Ziyaretci

      Permalink - Mesaj no 2  03-26-2012, 02:01

    → Ben Büyüyünce - Gülten Dayıoğlu - Ana Fikri


    Bu roman yazınsal niteliklere sahip bir romandır. Çocuklarla paylaşılan ileti ise insan sevgisidir. Bunun yanında verilen yardımcı iletiler ise silahların, kavganın, savaşın insanlara hep zarar getireceğidir. Yazar kan davası konusunu işleyerek okurlarda insan sevgisini uyandırmak istemiştir. 12-14 yaş grubundaki çocuklara kan davası, savaş, silah, kavga gibi konular üzerinden sevgi iletisi verilmesi onlarda istenilen olumlu davranışların gelişmesine yardımcı olmayacaktır.
    safinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar) safinaz

      Permalink - Mesaj no 3  03-29-2012, 18:44

    → Ben Büyüyünce - Gülten Dayıoğlu - Ana Fikri


    Alıntı:
    ben buyuyunce gulten dayioglu ana fikri-Ben Büyüyünce - Gülten Dayıoğlu - Ana Fikri

    valla çok iyi
    Misafir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar) Misafir Ziyaretci

      Permalink - Mesaj no 4  08-24-2012, 13:13

    → Ben Büyüyünce - Gülten Dayıoğlu - Ana Fikri


    [QUOTE]gulten dayioglu olumsuz ece kitabinin ana fikri-
    Misafir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar) Misafir Ziyaretci

      Permalink - Mesaj no 5  12-04-2012, 20:34


    KONUSU:Sınıkçılar ve Ayıngacular arasında geçen bir kan davası ve bu kandavasının Erek'e etkileri

    ANAFİKRİ: İnsanlar birbirlerini öldürmemeli , kan davaları olmamalı , insanlar bu gibi şeylere son verip bu gibi konuların çocuklar üzerindeki etkisine dikkat etmelidir.

    İnşallah yardım edebilmişidir ... :D
    Misafir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar) Misafir Ziyaretci

      Permalink - Mesaj no 6  12-04-2012, 20:45


    bundan sonra ki arkadaşlarımıza belki yardımım dokunur türkçe öğretmenimiz anlattıklarını ve bir siteden kaynaklandıklarını toparlayıp oluşturmuş benim çok işime yaradı sizinde yarar diye düşünüyorum ...


    NOT:İLETİ ANAFİKİR OLARAK ALINMIŞTIR HER KONUNUN SONUNA BAKARSANIZ ÖZETLENMİŞ HALİNİ GÖREBİLİRSİNİZ...


    BEN BÜYÜYÜNCE


    İncelenen kitap, Gülten Dayıoğlu tarafından yazılmıştır. 111 sayfadan oluşmaktadır. Baskısı ise 20. Basım/ Kasım 2007 Akdeniz YAYINCILIK A.Ş. Y ayın hakları Altın Kitaplar Yayınevi ve Ticaret A.Ş,’ye aittir. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının 15.11.2002 tarih ve 13125 sayılı kararı ilköğretim kurumları öğrencileri için tavsiyesi uygun bulunmuştur.
    İncelen kitabın özeti yapıldıktan sonra tasarım ve içerik özelliklerine yer verilmiştir. Özette, kitaptaki olaylar kısaca anlatılmıştır.

    ÖZET

    Nalbant Nuri ve ailesi geçimini çiftçilikle sağlayan mütevazı bir ailedir. Bağ bahçe işlerinden başka uğraşları yoktur. Nalbant Nuri çok sık olmasa da nalbantlıkla da uğraşır. Bu yüzden Nalbant Nuri diye anılır. Yine böyle bir günde oğlu Mehmet ile emektar atlarını nallarken hanımının koşa koşa yanlarına geldiğini görürler. İlk başta telaşlanırlar fakat hanımı bir erkek torunlarının olduğunu müjdeleyince bu telaşları sevince dönüşür. Oğlunun olduğunu öğrenen Mehmet, mutluluktan ne yapacağını bilemez. Hemen işlerini bitirip evin yolunu tutarlar. Nalbant Nuri eve gelip torununu kucağına alınca adeta her şeyi unutur. Onu kimselere vermek istemez. Devamlı öpüp okşar. Fakat eksik olan bir şey vardır. Hanımının hatırlatması üzerine Nalbant Nuri torunun ismini koyar. Kulağına eğilip üç kere ‘Erek’ diye bağırır. Aslında şerife gelin ile Mehmet oğullarına başka bir isim düşünürler ama babalarına saygılarından seslerini çıkarmazlar. Böylece çocuklarının ismi Erek olarak kalır.

    Günler geçtikçe Erek oğlan büyür ve büyüdükçe daha sevimli hale gelir. Şüphesiz onu en çok sevenlerden biri de ninesidir. Erek’ i, kan davasında kaybettiği oğlu Kerim’in yerine koyar. Kocası ve diğer iki oğlu Kerim’in intikamını almadığı için nine tüm umutlarını Erek oğlana bağlar. Bu yüzden ona her fırsatta kan davasını aşılar. Oğlunun intikamının alınacağı günü sabırla bekler. Günler böyle geçip gider. Erek üç yaşını bitirip dört yaşına girer. Yaşı ile birlikte yaramazlıkları da artar ama herkes Erek’ i çok sever. Ortalıktan beş dakika kaybolsa bütün evi telaş sarar ve hemen aramaya koyulurlar. Özelikle ninesi torununu yanından bir dakika olsun ayırmaz. Bir gün Erek çok ateşlenir.

    Fakat ateşini ne yaptılarsa düşüremezler. Tek çare olarak kasabaya doktora götürmeyi bulurlar. Evde bir tek İsmail’i bırakıp hepsi birden kasabanın yolunu tutarlar. İsmail Nalbant Nuri’nin en küçük oğludur. 17 yaşında olduğu için annesinin sözlerinden etkilenip içten içe kanlılarına nefret besler. Evde yalnız kalınca bunu fırsat bilip kanlılarının oğlu İdris’i öldürmeye karar verir. İdris hemen her gün motosikleti ile kasabaya gezmeye iner. Bu durumu bilen İsmail, dönüş yoluna pusuya yatar. İdris akşam geri dönerken İsmail at arabasıyla önüne çıkar ve İdris’i uçurumdan aşağı yuvarlar. İdris ile birlikte beraber eve döndükleri amcasının oğlu Ömer de ölür. İsmail olaya kaza süsü vermeyi planlamıştır. Ancak o sırada tesadüfen oradan geçen bir kamyoncu olayı görür ve İsmail’i yakalayarak jandarmaya teslim eder.


    Nalbant Nuri akşam kasabada kalacak yer olmadığı için köye döner. Acı olayı duyduğunda kaskatı kesilir. Üzüntüden ne yapacağını bilemez. Karısına içinden beddualar yağdırır. Artık onlar için her şey bitmiştir. Köyde kalmaları mümkün değildir. İsmail, İdris ile birlikte Ömer’i de öldürdüğü için köyde herkes onlara düşman olur. Hem de kanlıları iki cana karşı iki can isteyeceklerdir. Nalbant Nuri kasabaya iner ve olanları bir bir anlatır. Artık köyde kalmalarının imkânsız olduğunu ve bir an önce köyden ayrılmaları gerektiğini onlara söyler. Mehmet ve Şerife gelin Almanya’ya gitmeye karar verirler.

    Erek ve ninesi de İstanbul’a Şerife gelinin dayısının yanına gitmeye karar verirler. Erek küçük olduğu için anne ve babası onu yanlarında götürmezler. Nalbant Nuri de köydeki tarlaları satıp İsmail’e avukat tuttuktan sonra İstanbul’a gider. Onları artık yepyeni bir yaşam beklemektedir. İlk başlarda şehrin havasına suyuna kalabalık oluşuna alışamazlar. Nine bu zaman kadar kan davası güttüğü için çok pişmandır. Fakat iş işten geçmiştir. Şimdi sadece bir tek dileği vardır; o da torununa bir şey olmamasıdır. Bunları düşünmekten günlerce uyuyamadığı olur. Ama zaman geçtikçe İstanbul’da izlerinin bulunmasının zor olduğunu anlar. Giderek bu korkuyu içinden atar ve rahatlar.
    Aradan iki yıl geçer.

    Erek okul çağına gelir. Annesi ile babası oğullarının İstanbul’da okula başlamasını isterler. Çocuklarının Almanya’da yetişip Alman çocukları içinde eriyip gitmesine razı olmazlar. Ninesiyle dedesi de torunlarından ayrılmak istemedikleri için bu duruma sıcak bakarlar ve böylece Erek İstanbul’da okula başlamış olur. Okulda yeni arkadaşlar edineceği için çok mutludur. Bu yüzden okula gitmek için can atar. Fakat bu sevinci fazla uzun sürmez. Okuldaki çocukların çoğu varlıklı ailelerin çocukları olduğu için gecekondu kesiminden gelen Erek ve diğerlerini oyunlarına almazlar. Bu durum Erek’te büyük üzüntü yaratır. Artık okula ilk başta gittiği gibi hevesli ve istekli gitmez. Bu durum öğretmeninin dikkatinden kaçmaz. Veli toplantısında bu konuyu dedesine açar. Dedesi, öğretmene Erek’in anne ve babasının Almanya’da olduğunu, bu yüzden torununun içine kapandığını söyler. Bir de arkadaşları tarafından dışlandığı için okuldan soğuduğunu anlatır. Öğretmen dedesini dinledikten sonra ona, torununa okulu tekrar sevdireceğini söyler. Gerçektende o günden sonra öğretmen Erek ne yaptıysa takdir eder ve sınıfta arkadaşlarına alkışlatır. Böylece Erek’in kendine güveni artar ve okulu gün geçtikçe daha çok sevmeye başlar. Bu derslerine de yansır, birinci ve ikinci sınıfı başarı ile bitirir.
    Babası dersleri iyi olduğundan televizyon almaları için para gönderir. Bu durum Erek’i çok mutlu eder. Artık gününün büyük bir kısmını televizyona ayırmaktadır. Çıkan bütün programları izlemeye çalışır.

    Orda ne gördüyse bunları bir bir hayatına uygulamaya başlar. Televizyonda gördüğü çikolataları, gofretleri, sakızları istemeye başlar. Fakat bu durumdan dedesi ve ninesi pek hoşnut kalmazlar. Zaten kıt kanaat geçinirken Erek’in bu olmaz istekleri onları zor durumda bırakır. O yaz bu şekilde gelip geçer. Erek üçüncü sınıfa başlar ve bu sınıfı da başarılı bir şekilde bitirir. Erek bu yaz evde çok sıkılır arkadaşları gibi lunaparka gitmek, oyunlar oynamak ister ama parası olmadığı için bir şey yapamaz. Erek’in mahallede Erol adında yakın bir arkadaşı vardır. Devamlı Erekle birlikte vakit geçirir. Yine böyle bir gün de Erol, Ereklere televizyon izlemeye gelir. Bir aralık aralarında para muhabbeti geçer. Erol, Erek’e markette çalışarak kazandığı paraları gösterir. Ona kendisinin de çalışıp para kazanabileceğini söyler. Bu durum Erek’in çok hoşuna gider. Oda para kazanıp arkadaşları gibi eğlenmek ister. Erol ile birlikte bu durumu dedesine açarlar ve dedesinden olumlu yanıt alırlar. Erek artık Erol ile birlikte çalışmaya başlar. Haftalıklarını dedesine verip bahşişlerle de arkadaşlarıyla eğlenmeye gider. Bütün yaz böyle gelip geçer. Okul başlamadan önce dedesi Erek’in kazandığı parayla ona takım elbise alır. Atık onunda varlıklı ailelerin çocuklarından farkı yoktur.


    Erek dördüncü sınıfa başlar. O sene okula Ertuğ adında yeni biri gelir. Erek’in o sıralar sıra arkadaşı okula gelmediği için öğretmen Ertuğ’u Erek’in yanına oturtur. Kısa sürede Erek onunla kaynaşır ve çok sıkı arkadaş olurlar. Birbirlerine her konuda yardımcı olup zorluklara birlikte göğüs gererler.


    Okulun bitmesine iki ay kala Ertuğ hastalanır. Uzun bir süre okula gelemez. Erek arkadaşını merak ettiği için öğretmeninden Ertuğ’un adresini alır ve evine gider. Ertuğ Erek’i karşısında görünce çok mutlu olur. Ertuğ’un annesi ile babası da Erek’i hoş karşılar. Ertuğ’un babası subay, aynı zamanda çocuk doktoru dur. Erek’in utandığını görünce onunla muhabbet eder. Nereli ve kimlerden olduğunu sorar. Ancak aldığı cevap karşısında donup kalır. Çünkü Erek, kardeşini kan davasında öldüren adamın yeğenidir. Kader onları karşı karşıya getirmiştir. Ertuğ’un babası hiç konuşmuyor geçmişi gözünün önüne getiriyordu. Oda öğretmeni sayesinde çocukken kan davasından kurtulmak için köyden uzaklaşmış, bir daha da köye gitmemiştir. Bu yüzden ailesi tarafından evlatlıktan reddedilmiştir. Erek’e bakınca çocukluğun da çektiği sıkıntılar bir bir gözünün önünden geçer. Erek’e hiçbir şey belli etmemeye karar verir. Çünkü Erek’in sevgi dolu bakışları, gözlerindeki o ışıltı içindeki intikam ateşini söndürmeye yeter. Erek o günden sonra sık sık Ertuğlara gelir ona geri kaldığı derslerde yardım ederek derslerini kolaylıkla geçmesini sağlar. Böylece dördüncü sınıfta biter.


    Erek o yaz tekrar çalışmaya başlar. Çünkü kendi parasını kazanıp harcamak ona çok eğlenceli gelir. Erol ile birlikte tüm yaz çalışırlar. Okulların açılması yaklaştığı için Erek’in işte son günleridir. Bir akşamüstü çalıştıkları markete ünlü bir yazar alışverişe gelir. Öncelikle market kapandıktan sonra alışverişe geldiği için çok özür diler. Alışveriş için marketin sahibinden izin ister. Marketin sahibi bu yazarı çok sevdiği ve takdir ettiği için alışveriş yapmasına müsaade eder. O yazar, insanların hakkını savunan her şeyi halkın refahı için yapan bir yazardır.

    Alışverişini hızlıca yapar ve parasını öder. Marketin sahibi, son seferini yapmış Erol’u bekleyen Erek’ten müşterinin sepetine yardım etmesini ister. Erek istemeyerekte olsa sepeti alır ve yola koyulurlar. Fakat eve yakın yerde onları büyük bir tehlike beklemektedir. Bu yazar halkın haklarını savunurken birilerinin çıkarlarını bozmuştur. Dolayısıyla öldürülmesi için emir verilir. Evine gelirken son dönemeçte yoldan karşıya geçerken, pusuya yatmış hainler üzerlerine kurşun yağdırır. Yazar ile birlikte Erek’te yere düşer son kez yazar ile göz göze gelirler. İnsanları sevmek varken bu kavga, savaş, şiddet niye dercesine birbirlerine bakarlar ve oracıkta hayata veda ederler.


    TASARIM ÖZELLİKLERİ


    Kitabın tasarım özellikleri incelenirken dikkat edilmesi gereken başlıca özellikler şunlardır: Boyutlar, kâğıdın kalitesi, kapak cilt, sayfa düzeni, harfler ve resimler.

    BOYUTLAR

    Çocuklara sunulacak olan kitapların boyutları çocuğun yaşına göre çeşitlilik göstermektedir. Küçük yaştaki bir çocuğa sunulacak bir kitapta yazılar ve resimler büyük olacağı için kitabın boyutu da bunlara paralel olarak büyük olmaktadır. Ancak yaş ilerledikçe kitabın yazıları küçülüp resimlere daha az yer verilmeye başlanınca, kitabın boyutu da küçülmektedir.
    İncelenen kitap, 12-14 yaş grubuna hitap etmektedir. Eni 13 cm boyu da 19 cm dir. Okurların kitaplıklarına rahatlıkla koyabileceği büyüklüktedir.

    KÂĞIT

    Çocuk kitaplarında kullanılan kâğıdın niteliği çok önemlidir. Çocuğu kitaptan soğutmayacak kalite de ve okurken gözünü yormayacak nitelikte olmalıdır.
    İncelenen kitap yukarda saydığım özelliklere sahip bir kitaptır. Kâğıdın rengi saman rengi olduğundan okurken gözü yormamaktadır.

    KAPAK-CİLT


    Kapak çocuğun kitaba yönelmesini sağlayan ilk unsurdur. Kitap kapağındaki resimler canlı ve ilgi çekici renklerde olmalıdır. Resimler aynı zamanda içerikle bağlantılı olmalıdır. Okurlar kapak resmine bakarak kitabın içeriğini az da olsa tahmin edebilmelidir.
    İncelenen kitapta ön kapak resmi çocukları etkileyecek düzeydedir.

    Resimlerin renkleri çocukların ilgisini çekerek onları rahatlıkla kitaba yöneltebilir. Resimle içerik arasında da uyum söz konusudur. Kitabın kapağına bakan biri rahatlıkta içeriğini az çok tahmin edebilir. Kitabın arka kapağında ise yazarımızın diğer kitapları tanıtılmış. Hepsinin kapak resmi konmuştur. Bu olumlu bir özelliktir. Çocuklara kitaplık oluştururken yol gösterir. Bunun yanında arka kapağın alt kısmına kitabın içeriği ile ilgili bir yazı da konulsaydı, çocuklar kitabı alırken daha rahat karar verebilirdi.
    Kitabın ciltlenmesinde ‘ tutkallama yoluyla baskı’ yöntemi kullanılmıştır. Çok yaygın kullanılan bu yöntem hem sağlam hem de kullanışlıdır. Kitapta herhangi bir baskı hatasına rastlanmamıştır.


    SAYFA DÜZENİ

    Kitabın ilk sayfasında yayın hakları ve baskı hakkında bilgi verilmiştir. Sonraki sayfanın üst kısmında yazarın ismi ve kitabın ismi yazılmıştır. Onun altında kitabın MEB’ den onaylı olduğuna dair bir yazı konmuştur. Sayfanın en alt kısmında yayın evinin ismi yazmaktadır. Sonraki sayfada ise yazarın yaşam öyküsüne yer verilmiştir. Kitabın sayfa düzeni iyi değildir. Sayfa boşluğu fazla bırakılmadığı için kitabı okurken elinizle açmak zorunda kalıyorsunuz. Bu okuma zorluğu oluşturmaktadır. Okuyucuyu kitaptan soğutabilir.

    HARFLER

    Harfler 12 punto ile yazılmıştır.12-14 yaş grubuna uygun büyüklüktedir. Okurken gözleri rahatsız etmemektedir.

    RESİMLER

    Resimler, çocukların okudukları kitapları ve o kitapların içindeki gerek somut gerekse soyut kavramları anlamlandırmalarında etkin bir role sahiptir. Bu yüzden çocuk kitaplarında resim olması gerekir. Bu resimlerinde kitapta anlatılanları bire bir yansıtması gerekmektedir. Yansıtmadığı takdirde çocuk resimlerle içerik arasında çelişkiye düşüp kitaptan kopabilir.

    İncelenen kitapta resim mevcut değildir. Bu, çocukların okuduklarını kafalarında kurgulamalarını ve hayal kurmalarını zorlaştırabilir. Örneğin kitapta lunaparktan bahsederken bunu resimle destekleseydi çocukların hayal dünyasını daha da zenginleştirebilirdi. Çünkü kitabı okuyan çocuk hayatında hiç lunapark görmemiş olabilir. Bu yüzden çocuk kitaplarında resim olmazsa olmaz özelliklerinden biridir.

    İÇERİK ÖZELLİKLERİ

    Kitabın içeriğini incelerken dikkat edilecek başlıca unsurlar şunlardır: Dil ve anlatım, konu, izlek, karakterler, ileti ve çevredir.

    KONU

    Çocuk edebiyatında seçilecek konular çocukların gelişim düzeyine uygun olmalıdır. Çocuk bu konu çerçevesinde okuduklarından bir şeyler çıkarıp onu hayatına uygulayacaktır. Bu yüzden çocuk kitaplarında konu seçimi çok önemlidir.
    İncelenen kitapta yazar, konu olarak kan davasını seçmiştir. Kitapta kan davasının insanlara ne gibi zararlar verdiğinden bahsedilmiştir. Kan davası konusu çocuk kitaplarında işlenmemesi gereken bir konudur. Çocuklar küçük yaşta bunu tam olarak kavrayamayabilir.

    İZLEK

    Yazarın seçtiği konuyla okurda bırakmak istediği etkidir. Yazar ele aldığı konuyu işlerken ortaya çıkan ve okurlarına vermek istediği soyut anlama izlek denir.

    İncelenen kitapta yazar, kan davası konusunu seçmiştir bu konuyu işlerken insanları sevmenin önemini ve kan davasının insanlara ne gibi zararlar getirebileceğini okurlara kavratmak istemiştir. Kan davasının insanlar üzerindeki etkisini dramatik bir hale dönüştürerek okurlara kavganın, savaşın, şiddetin kötü bir şey olduğunu anlatmıştır. Bunda da başarılı olmuştur. Fakat çocuk edebiyatı kitaplarında insanları sevmenin önemi vurgulanmak isteniyorsa bu konu işlenmemesi daha uygun olurdu.

    KARAKTERLER

    Karakterler, yazarın okuyucuya vermek istediği iletiyi iletmesini sağlayan kişilerdir. Karakterler, bazen devingen bazen de durağan özelliklerde bulunurlar
    İncelenen kitaptaki karakterler, başkarakter ve yardımcı karakter diye ikiye ayrılmıştır. Kitaptaki başkarakter Erek’ dir. Yardımcı karakterler ise Şerife Gelin, Mehmet, Nalbant Nuri, Nine, İsmail, Erol ve Ertuğ.

    EREK: Romanın başkahramanıdır. Kitapta çocuk karakterini canlandırmaktadır. Kitabın başlangıcıyla birlikte doğar. Erek kitabın devamında gelişme gösterir ve kitabın sonunda on iki yaşına kadar gelir. Devingen bir karakterdir. Çocukluğunun ilk yıllarında afacan ve yaramaz bir çocuktur. Yaşı ilerledikçe yeni yeni şeyler öğrenir. Sevgi dolu bir çocuktur. İnsanları sevmek varken neden kavga edildiğine anlam veremez. Çocukların örnek alacağı bir karakterdir.

    ŞERİFE GELİN: Erek’in annesidir. Fazla bir etkinliği yoktur. Evde gelin olduğu için sözüne fazla rağbet edilmez. Almanya’ya gittiği için kitabın bir bölümünden sonra etkinliği kalmaz. Durağan bir karakterdir.

    MEHMET: Erek’ in babasıdır. Köyde yaşamayı pek sevmeyen bir karakterdir. Zaten bir müddet sonra kan davasının da etkisiyle karısını yanına alıp Almanya’ya yerleşir. Karakter kitapta herhangi bir değişim geçirmez. Durağan bir karakterdir.
    NİNE: Oğlunu kan davasına kurban verdiği için içi yanan bir karakterdir. İntikam ateşiyle yandığı için devamlı oğullarını bu konuda etkisi altına almak ister. Bunda başarılı olur. Küçük oğlu kanlısını öldürür. Oğlu ceza evine düşünce yaptığı yanlışın farkına varır. Çok pişman olur ancak iş işten geçer. Bu günden sonra insanları ne olursa olsun sevmeye karar verir. Kişilik özelliklerinde bu gibi değişiklikler meydana gelmiştir.

    NALBANT NURİ: Erek’in dedesidir. Soğukkanlı, iyiliksever, insanlara ne olursa olsun sevgiyle yaklaşmanın gerekliliğine inanan sevgi dolu bir karakterdir. Kişilik özelliklerinde herhangi bir değişiklik olmadığı için durağan bir kişiliğe sahiptir.

    İSMAİL: 17 yaşında bir gençtir. Annesinin etkisinde kalarak cinayet işler. Cezaevine düşünce yaptığı yanlışın farkına varır. Kan davasına lanet eder. İnsanları sevmenin güzelliğine ve faydasına inanmaya başlar. Kişilik özellikleri bu şekildedir.

    EROL: Erol, erek’in İstanbul’da mahalleden arkadaşıdır. Onun can yoldaşı aynı zamanda iş arkadaşıdır.

    ERTUĞ: Ertuğ, Erek’in İstanbul’da okuldan arkadaşıdır. Okula üçüncü sınıfta gelir, ama kısa zamanda sıkı bir arkadaşlık kurarlar. Ertuğ, aynı zamanda kanlılarının uzun yıllar önce evden ayrılmış ve bir daha görüşmedikleri oğullarının çocuğudur. Tamamen tesadüf eseri karşı karşıya gelmişlerdir.
    Romanda ön plana çıkan başlıca karakterler bunlardır. Genel itibariyle karakterlerin kişilikleri ve yaşadıkları olaylar arsında kopukluk olmadığından okurlar tarafından yadırganmaz. Kişilerle yaşadıkları olaylar arasında inandırıcı bir ilişki kurulduğu için okurlar kendi yaşamlarıyla özdeşim kurabilirler.

    DİL VE ANLATIM

    Çocuk kitapları, çocuklara küçük yaştan itibaren zengin bir dil çevresi sunar. Çocuklar bu kitaplar sayesinde kelime dağarcığını geliştirip kendini daha iyi ifade etmeyi öğrenir. Bu tür kitaplar çocuklarda dil bilincini geliştirir. Bu yüzden çocuk kitaplarında dil ve anlatım çok önemlidir.

    İncelenen kitap, sade bir dille yazılmıştır. Okurun bir okuyuşta rahatlıkla anlayabileceği bir kitaptır. Akıcı bir üslupla yazıldığı için çocuklar kitabı okurken sıkılmaz. Olayların anlatımında kısa cümleler kurulmuştur. Fakat kitapta bazı olaylar anlatılırken günlük konuşma dilindeki ifade şekilleri aynen yazılmıştır.

    “hayrola, n’oldu”, “noluyorsun kız?”,”n’ettim ki?”,”napıyorsun” gibi örnekler mevcuttur. Bu tarz kullanımlar, öğrencilerin konuştukları gibi yazmasına neden olabilir. Bu yüzden çocuk kitaplarında yazı diline çok önem verilmelidir.

    İmla ve noktalamada herhangi bir hataya rastlanmamıştır. Bu kitabın olumlu özellikleri arasında yer almaktadır. Anlatımda genel itibariyle Türkçe kelimeler ağırlıktadır. Fakat bunların dışında kullanımdan düşmüş birkaç kelimeye de yer verilmiştir. Bunlar; ”dürelenmek”,”muştulamak”,”gönenmek ,”tavsamak”,”varsıl”,”kinin”, “ilenç”,” tasınlamak” ve benzeri kelimelerdir. Bunların dışındaki kullanılan kelimeler yaygın olarak kullanılan kelimelerdir. Genel itibariyle Türkçe kelimeler kullanıldığından çocuklar kendi dilini ve öz Türkçesini kavramakta zorluk çekmemektedir. Zaten çocuk edebiyatı kitaplarının en temel amaçlarından biride çocuğa kendi dilini ve öz Türkçesini en iyi şekilde kavratmaktadır. “Ben büyüyünce” adlı kitabın bu görevini tam olmasa da yerine getirdiğini söyleyebiliriz.

    İLETİ

    Her kitabın yazılmasında bir amaç güdülmektedir. Çocuk kitaplarında da yazarlar yapıtlarını oluştururken okurları ile paylaşmak istediği düşünceler vardır. Bu duygu ve düşünceler metnin iletisini oluşturur. Yazar bir iletiyi okurlarına ulaştırırken bilgi vermek, bir şeyler öğretmek amacında ise oluşturduğu metin öğretici nitelikte bir metin olur. Fakat yazarın kaleme aldığı metin öğretmekten çok duygu ve düşünce dünyalarında güzel hisler uyandırmayı amaçlıyorsa bu tür yazılara da yazınsal metin denir. Bu tür metinlerde kelimeler yani anlamlara bürünür. Çocuklarda farklı duygular uyandırır.

    İncelenen roman yazınsal niteliklere sahip bir romandır. Çocuklarla paylaşılan ileti ise insan sevgisidir. Bunun yanında verilen yardımcı iletiler ise silahların, kavganın, savaşın insanlara hep zarar getireceğidir. Yazar kan davası konusunu işleyerek okurlarda insan sevgisini uyandırmak istemiştir. 12-14 yaş grubundaki çocuklara kan davası, savaş, silah, kavga gibi konular üzerinden sevgi iletisi verilmesi onlarda istenilen olumlu davranışların gelişmesine yardımcı olmayacaktır.

    ÇEVRE

    İnsanların etrafındakilerle iletişiminin gelişmesinde çevrenin önemli bir yeri vardır. Çevre, insanların kişiliklerinin oluşmasında etkin bir rol oynayarak kişileri doğrudan etkiler.
    İncelenen kitapta olaylar iki çevrede gelişim gösterir. Olaylar ilk olarak köyde başlar. Fakat zaman hakkında kesin bir tarih belirtilmemiştir. Köy ortamının saflığı, temizliği ve sadeliği bu çevrenin belirgin özellikleri arasındadır. Herkes kendi halinde yaşayıp gitmektedir.

    Olayların akışına göre romandaki karakterler köyden ayrılarak bir kısmı Almanya’ya bir kısmı da İstanbul’da bir gece kondu mahallesine yerleşirler. Olayların devam ettiği ikinci çevre burasıdır. Gece kondu mahallesinin sıkıntıları bir bir ele alınmıştır. Doğru dürüst yol yoktur. Evlerde su yoktur. Bunlar da insanların yaşamını olumsuz etkilemektedir. Kitapta bunlara bol bol değinilir.

    Gecekondu semtiyle hemen yanında kurulmuş lüks sitelerdeki yaşam devamlı karşılaştırılarak okurlara insanlar arasındaki maddi uçurumun boyutları kavratılmak istenmiştir. Olayların geçtiği çevrelerin özellikleri bunlardır.

    EĞİTSEL ÖZELLİKLER


    Kitapta herhangi bir mantık yanlışlığına düşülmemiştir. Kitabın bir bölümünde;
    “ gayrı tutmayın beni. Geleneği meleneği çiğneyip babasıyla dedesine kendim muştulayacağım torunumun doğumunu dedim ve fırladım çıktım. Kız doğsa gelmezdim ya!” ifadeleri kullanılmıştır. Burada erkek evladın kız evlattan daha önemli olduğuna değinilmiştir. Bu cinsiyet ayrımına yönelik geleneksel bir yargıdır. Bunun dışında gelin ile kaynanası arasında denetimci ve baskıcı anlayışa yer verilmiştir. Bunun yanlışlığına dair uyarı bildiren iletilere yer verilmemiştir. Kitabın son bölümlerinde siyasal olaylara yer verilmiştir.

    Kitabın başkarakterinin de bu siyasi olayların sebep olduğu bir suikast da talihsiz bir şekilde can vermesi okurlarda hayal kırıklığı yaratmıştır. Sevgi temasını işleyen bu kitabın sonunun, beklenenin aksine bu şekilde bitmesine, okurların anlam vermesi zordur. Kitap mutlu sonla bitirilseydi okurlar üzerinde daha kalıcı etkiler bırakırdı. Bunun dışında kitap da eğitsel olarak olumsuz özelliklere rastlanmamıştır. Kitap, çocukların girişimciliğini, araştırma ruhunu ve kitap okuma sevgisini geliştirmektedir.

    SONUÇ

    “ Ben Büyüyünce” adlı kitap, 12-14 yaş grubuna uygun bir kitaptır. İçinde kan davası, savaş, kavga gibi konular mevcuttur. Çocuk kitaplarında bu tür konuların işlenmesi çok doğru değildir. Üstelik kitabın sonlarına doğru siyasi olaylara yer verilmiştir. Bu olaylar yüzünden birilerinin öldüğü anlatılmıştır. Bu kitapta bu konulara girilmesi kitabın kalitesini düşürmüştür. Çocuklarda bu tür olaylar yanlış davranışlar geliştirebilir. Sonuç olarak bu kitabın çocuklara çok şey katabileceği kanısında değilim. Bu yüzden çocuklara önerebileceğim bir kitap değildir.

    GÜLTEN DAYIOĞLU’NUN YAŞAM ÖYKÜSÜ

    1935 yılında Kütahya’nın Emet ilçesinde doğan Gülten Dayıoğlu, ilköğrenimini Anadolu’nun değişik yerlerinde yaptıktan sonra İstanbul’da Atatürk Kız Lisesini bitirdi. Bir süre İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine devam etti. Dışarıdan sınavlara girip ilkokul öğretmeni oldu. On beş yıllık hizmetten sonra 1977’ de istifa ederek bu meslekten ayrıldı.

    İlkokul üçüncü sınıfta yazı denemelerine başlayan Dayıoğlu’nun Bahçıvanın Oğlu adlı ilk kitabı 1963’te yayımlandı. Kendisi başta Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Öykü Yarışması ikinciliği olmak üzere birçok kurum ve kuruluştan değişik nitelikli ödüller aldı. Ayrıca bazı kitapları İngiliz, Alman, Macar, İsveç ve Rus dillerine çevrildi. Yazarın 1971 yılında yayınlanan ilk romanı Fadiş, otuza yakın baskı yaparak kuşaktan kuşağa hizmet vermeyi sürdürmektedir. Dört Kardeşliler, Yurdumu Özledim Suna’nın Serçeleri, Ben Büyüyünce, Dünya Çocukların Olsa, Işın Çağı Çocukları, Parbat Dağının Esrarı, Midos Kartalının Gözleri, Ölümsüz Ece, Akıllı Pireler, Tuna’dan Uçan Kuş, Gökyüzündeki Mor Bulutlar ve Ganga adlı romanları da okuyucuların beğenisi nedeniyle sürekli olarak yeni baskı yapan kitaplar arasında yer almaktadır.

    Yazar, roman, öykü, radyo ve televizyon oyunları yanında ilköğretim sorunlarıyla yurt dışındaki işçi çocuklarının eğitim öğretim sorunlarını irdeleyen inceleme yazıları da yazmıştır. Bu yazılar Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinde yayınlanmıştır. Altmış iki kitap sahibi olan Gülten Dayıoğlu halen yoğun biçimde yazmayı sürdürmektedir.

    KAYNAKÇA

    Birinci ulusal çocuk kitapları sempozyumu, ANKARA 2000
    A.Ferhan OĞUZKAN, Çocuk Edebiyatı, 8.Baskı, Anı Yayıncılık, ANKARA 2006
    Emin ÖZDEMİR, Eleştirel Okuma, 4.Basım, Bilgi Yayınları, ANKARA 2000
    Sıddık AKBAYIR, Cümle ve Metin Bilgisi, 4.Basım, Pegem Yayıncılık, ANKARA 2006
    Leyla KARAHAN, Türkçede Söz Dizimi, 11.Baskı, Akçağ Yayıncılık, ANKARA 2006
    Muharrem ERGİN, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basım/ Yayım/Tanıtım, İstanbul 2004
    Mustafa ÖZBALCI, Edebiyat Bilgi ve Teorileri Ders Notları, SAMSUN 2005
    Türkçe Yazım (imla) Kılavuzu, Özgür Eğitim Yayınları, Son Baskı, İstanbul 2007
    Türk Dil Kurumu Okul Sözlüğü, Türk Tarih Kurumu Basım Evi, ANKARA 1994
    Misafir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar) Misafir Ziyaretci

      Permalink - Mesaj no 7  12-19-2012, 20:47

    → Ben Büyüyünce - Gülten Dayıoğlu - Ana Fikri


    konu:sınıkçıların ve ayıngacıların kan davası

    ana fikir:insanlar birbirini öldürmemeli
    Misafir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar) Misafir Ziyaretci

      Permalink - Mesaj no 8  04-22-2013, 09:42

    → Ben Büyüyünce - Gülten Dayıoğlu - Ana Fikri


    ARKADAŞLAR MERHABA ;
    Bende 8. sınıfa gidiyorum iki dönemden beri Türkçe öğretmenimiz bize Türk bir yazarın yazdığı romanı okuyup özet çıkarmamızı istiyor.Bende romanı bitirebilmem için uzun süre okumam gerekiyor.Bu zoruma gidiyor en kolay yoldan internetten bulunuyor.Eğer sizinde böyle bir ödeviniz varsa mutlaka okumadan böyle yazın.Bence. :D
    Misafir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar) Misafir Ziyaretci

      Permalink - Mesaj no 9  11-12-2013, 23:51


    iyii birr sayfa hemde çokkkkkkkkkkkkkkkkkk :*:*
    ferah - ait Kullanıcı Resmi (Avatar) ferah Ziyaretci