Bu kitapla amaçlanan şey kronolojik bir tarihe ya da mikro tarihsel analizlerin verilerine ulaşmaktan ziyade bir tarih perspektifi, analizi, tarihin anlaşılması ve yorumu çabasıdır. Tarih ise, gerek malzemenin çokluğu, karmaşıklığı, gerekse yaklaşım açılarının farklılıkları nedeniyle ister istemez asla noktalanamayacak; sürekli yeniden anlaşılması gereken ve yaşadığımız sürece de devam edip değiştiği için tüm analizleri sonuçsuz bırakan, tabiri caizse kaypak bir alandır. Tüm bunlara rağmen bu ülkede yaşayan her sorumlu aydın ve her sorumlu insanın içinde yaşadığı Osmanlı toplumu ve sonrasındaki altüst oluş hakkında bir perspektif geliştirmesi, Batı ve Doğu dünyası arasındaki karşıtlık ve ilişkilerin mahiyetini kavraması ve aydınlatması, sonuçta tarihin ve coğrafyanın bize biçtiği tikel bir yaşama alanının önümüze koyduğu ve insan olmamızın da âdeta bir gereği olan bir çabadır. Bunun ötesinde ise Fikret Başkaya'nın Paradigma'nın İflâsı'nda zikrettiği gibi: "Arslanlar kendi tarihçilerine sahip olana kadar, avcılık öyküleri her zaman avcıyı yüceltecektir (Afrika Atasözü)."