Kurtarmak için kayıp ruhunu şehrin gizli, viran bir kapıdan giriyor erguvan kapısından başında erguvan tacı erguvan giyinmiş yaraları erguvan münkir bir kesişin gölgesinin ardından kutsal bilgeliğe doğru yürüyor.
Kitabın içinden
Erguvan mevsimi olduğunu unutmuştum. Nisan sonu, Mayıs başı geldi mi, Beylerbeyi Korusu’ndaki eski ahşap köşke erguvan seyretmeye giderdik. Orası, babamın en çok sevdiği ama en az kullandığımız evdi. Koruluğun tepesine doğruydu. Yeri çok ücraydı, yolu çok sapaydı. Annem benim okulumun uzaklığını, evin bakımsız ve rutubetli oluşunu, oldukça serin geçen nisan günlerinde iyi ısınmamasını, çevrenin yalnızlığını bahane eder, babamın ısrarlarına dayanamayıp gittiğimizde de hemen dönmek isterdi. Genç aşığını özlerdi de ondan belki. Erguvanlar, sık ağaçlarla çevrili bahçedeki masanın beyaz örtüsünün üzerine, annemin siyah saçlarına, omuzlarımıza, yerlere dökülür, bahçenin yollarına erguvan çiçeğinden bir halı döşenmiş gibi olurdu. O kadar güzeldi ki, yere yatıp pembe-mor çiçekleri avuç avuç yemek, karşısında çaresiz kaldığım güzelliği içime doldurmak isterdim. (sayfa 20)
Kitabın içinden
Erguvan mevsimi olduğunu unutmuştum. Nisan sonu, Mayıs başı geldi mi, Beylerbeyi Korusu’ndaki eski ahşap köşke erguvan seyretmeye giderdik. Orası, babamın en çok sevdiği ama en az kullandığımız evdi. Koruluğun tepesine doğruydu. Yeri çok ücraydı, yolu çok sapaydı. Annem benim okulumun uzaklığını, evin bakımsız ve rutubetli oluşunu, oldukça serin geçen nisan günlerinde iyi ısınmamasını, çevrenin yalnızlığını bahane eder, babamın ısrarlarına dayanamayıp gittiğimizde de hemen dönmek isterdi. Genç aşığını özlerdi de ondan belki. Erguvanlar, sık ağaçlarla çevrili bahçedeki masanın beyaz örtüsünün üzerine, annemin siyah saçlarına, omuzlarımıza, yerlere dökülür, bahçenin yollarına erguvan çiçeğinden bir halı döşenmiş gibi olurdu. O kadar güzeldi ki, yere yatıp pembe-mor çiçekleri avuç avuç yemek, karşısında çaresiz kaldığım güzelliği içime doldurmak isterdim. (sayfa 20)