Ünlü filozof J. Paul Sartre'in deyimi ile "konuşma hakkı olmayanlar; ancak Paris, Londra, Washington ve Brüksel'de ağızlarına tutuşturulan şeyleri Papağan gibi tekrarlayanlar" Vatikan ve Protestan kökenli misyon faaliyletlerinin parçası olanlar, Yırtıcı Kapitalizm adına Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesini, İslam coğrafyasına hakim kılmak ve Müslüman toplumları köleleştirmek için her şeye rağmen kendilerine kimlik ve direnme gücü veren kadim İslam geleneğini ve onun ön gördüğü yaşam biçimini, tarih ve toplum anlaşını yeryüzünden kovmanın taktik ve stratejik planlarını yapmaktadırlar.
Şüphesiz, bu anlayışın realize edilmesi için ortaya konulan, Anlo-Sakson, ABD-İsrail tandanslı projeler, kökenleri Hz. Adem'den başlayarak Hz. Muhammed'e kadar gelen, en son ve orijinal şeklini İslam'da ve Hz. Peygamberin şahsında bulan, kula kulluğu reddeden, kıst ve adalet eksenli bir tarih ve toplum düzenini, insan fıtratına-doğasına aykırı olarak hedef tahtasına koyduğundan dolayı, dünyadaki kaosu, açlığı, sefilliği, sömürüyü ve Huntington'un deyimi ile medeniyetler arası çatışmayı tetiklemektedir.
Hz. İsa'nın deyimi ile "badanalı mezarlara" benzeyen, dış görüşünü ile şaşalı, modern ve parlak gözüken, hakikatte ise, değerlerin izafiyeti problemine saplandığından dolayı ahlak normlarını oturtacak bir zemin bulamayan, içeriden öldürücü bir yozlaşma, sapıklık ve çürümenin içerisinde olan, monist, hegomonik, ırkçı bir karakter taşıyan Batı medeniyeti; kuvveti üstün tutan, çatışmacı, bölücü, ayrıştırıcı, sömürücü, bunalım, anlamsızlık ve hiçlik (nihilite) üreten yönüyle Kaosun Jeopolitiğini oluşturmaktadır.
Şüphesiz, bu anlayışın realize edilmesi için ortaya konulan, Anlo-Sakson, ABD-İsrail tandanslı projeler, kökenleri Hz. Adem'den başlayarak Hz. Muhammed'e kadar gelen, en son ve orijinal şeklini İslam'da ve Hz. Peygamberin şahsında bulan, kula kulluğu reddeden, kıst ve adalet eksenli bir tarih ve toplum düzenini, insan fıtratına-doğasına aykırı olarak hedef tahtasına koyduğundan dolayı, dünyadaki kaosu, açlığı, sefilliği, sömürüyü ve Huntington'un deyimi ile medeniyetler arası çatışmayı tetiklemektedir.
Hz. İsa'nın deyimi ile "badanalı mezarlara" benzeyen, dış görüşünü ile şaşalı, modern ve parlak gözüken, hakikatte ise, değerlerin izafiyeti problemine saplandığından dolayı ahlak normlarını oturtacak bir zemin bulamayan, içeriden öldürücü bir yozlaşma, sapıklık ve çürümenin içerisinde olan, monist, hegomonik, ırkçı bir karakter taşıyan Batı medeniyeti; kuvveti üstün tutan, çatışmacı, bölücü, ayrıştırıcı, sömürücü, bunalım, anlamsızlık ve hiçlik (nihilite) üreten yönüyle Kaosun Jeopolitiğini oluşturmaktadır.