Bir: Nesneler arasında güzel olanları görmek. İki: Bir nesnenin güzel yönlerini görmek.
Size ilginç bir örnek vereyim. 1998 yılında televizyon kanallarından birinde futbolcu Rıdvan'ı konu alan bir magazin vardı. Rıdvan'ın -kendisinden özür diliyorum- bir alışkanlığı keşfedilmişti. Yere tükürüyordu. Kameraman ne kadar tükürüş yakalayabildiyse kaydetmiş. Rıdvan ekranda bir dakika içinde onlarca defa tükürdü. Bu güzel bir manzara mıydı? İzleyicileri tiksindirdiler. Elbette göz önünde rasgele tükürmek sevimli bir hareket değildir. Ama herkes de tükürmez mi? Siz hiç sokakta yürürken, lavaboda yüzünüzü yıkarken tükürmek zorunda kalmadınız mı? Eminim bunu gözlerden saklamak istediniz. Rıdvan'a yapılan haksızlığın onu bir anda nasıl çirkin gösterdiğini anlıyorsunuz. Bu bize de yapılabilirdi. Dahası çoğumuz bunun benzerini başkalarına yapıyoruz.
Bu hatalı bakış yüzünden çok değerli insanlara sevgimizi kaybediyoruz. Öfkelendiğiniz bir an arkadaşınıza kötü davranmış olabilirsiniz. Ama ona onlarca defa iyi davrandınız. Tek hareketinize odaklandığında arkadaşınız sizden uzaklaşacaktır. Dilinizden bir defa çirkin bir söz çıkmış olabilir. Ama yüzlerce defa iyi sözler söylüyorsunuz. Günde birkaç defa burnunuzu temizlemek durumunda kalabilirsiniz. Ama saatlerce burnunuz temizdir. Nereye odaklanıyorsunuz?
İnsanlar güzel göremeyince hayatın tüm güzelliklerini kaybediyorlar. Evli eşler arasındaki sevgi kısa süre içinde bu yüzden bozuluyor. Evliyseniz eşinizi evlendiğiniz gün gibi sevmeye devam ediyor musunuz? Evlilikten sonra gelen yıllar neyi değiştirdi. Eşiniz sizin için yemek pişiren aynı kadın değil mi? Hatta belki de evinizin temizliğini yapıyor, elbiselerinizi bile ütülüyor. Hasta olduğunuzda yardımınıza ilk koşan o.
Bazıları birkaç hataya odaklanıyorlar. Kalplerini kıran birkaç hatayı yüzlerce defa zihinlerinde tekrar ediyorlar. On defa işlenmiş bir hatayı zihinlerine on bin defa yaşatıyorlar. Keşke hatasız insanlar olmayı başarabilseydik. Ama bu mümkün değil. Orhan Gencebay'ın dediği gibi "Hatasız kul olmaz." Hatalara odaklandığınızda hataların artmasına neden olursunuz. Güzelliklere odaklanmak sayesinde hayatınızı kuşatan güzelliklerin artmasına neden olursunuz. Hangisini tercih ediyorsunuz?
Salonunuza bir saksı çiçeği yerleştirdiğinizde ilk günler onu sevdiğinizin bilincindesiniz. Bakmadığınız çiçeği bir süre sonra görmez olursunuz. Oysa aynı çiçek belki de daha güzelleşmiş olarak salonunuza renk katmaya devam ediyor. Yaratıcınızın size verdiği bedeni bir çocuk safiyetinde görüp sevebilirsiniz. "Neden şuram eğri" derseniz, bir yerlerinizin eğri olduğuna inanmaya başlarsınız. Bazı aşıkların kimlere aşık olduğuna bakın. Her sevgilinin burnu, ameliyatla düzeltilen küçültülmüş burunlardan değildir. Ebedi güzellik cinsellikte değil, ruhsallıktadır. Çünkü ölümsüz olan sadece ruhtur. Sevginizin kaynağı ruh değilse, nefis tatmin veya tahrip olunca sevgi biter. Sevgi biter, kalbinizi kendi ellerinizle sevgisiz bırakırsınız.
Bir çiçeği taç yapraklarını oluşturan maddeler nedeniyle sevmezsiniz. Sevgiyi besleyen sevgilinin üzerindeki şekil ve renk nakışlarıdır, yani anlamdır. Maddesi itibariyle çocuk, kadın, çiçek aynıdır. Kirli bir çamurun içeriğinden farklı değildir bunlar. Öldüklerinde her şey özlerindeki çamura döner. Varlığı farklılaştıran Yaratıcının ona yerleştirdiği anlamdır, yani ruhtur. Anlamını kaybettiğinizde varlığı da kaybedersiniz. Çok az insanın sahip olduğu bir yetenek bu: Güzellikleri görebiliyor musunuz?
İnsanın duygularını, dolaysıyla davranışlarını yöneten iki kavram vardır: Acı ve zevk. Acı verenlere olumsuz sonuçlarından bakarsak yaşama sevincimizi, heyecanımızı, cesaretimizi kırarlar. Alt bilincimiz acı verenlerden kaçacak şekilde yaratılmıştır. Zevk verenlere ise neredeyse adanırız. Zevk veren sevgili, zevk veren çiçek, zevk veren yiyecek, zevk veren müzik, zevk veren manzaralar. İnsanlar zevk uğrunda tehlikeli maceralara atılırlar.
Size en büyük zevk kaynağının sırrını anlatıyoruz. Bu sır sayesinde tüm hayatınızı cennete çevirebilirsiniz. Eğer güzel görebilirseniz her şey size zevk verecektir. Yağmur altında ıslanmaktan, kar yağışını seyretmekten, toprağı çabalamaktan inanılmaz bir zevk alacaksınız. Yağmur bu zevki kendiliğinden size vermez. Onu siz isteyip alacaksınız. Böylece manevi gücünüz, direnciniz, coşkunuz artacak.
Bir insan mutlu olduğu sürece çalışma azmine sahip olur. Zekası gelişir. Mutlu değilseniz ne okuyabilirsiniz, ne de yazabilirsiniz. Mutsuz insan konuşamaz. Varlığımızı evrene ilan edebilmemiz kendimizi mutlu hissetmemize bağlıdır. Bunun da ancak güzel görmekle mümkün olduğunu söylüyoruz. Bu büyük gücü ihmal etmeye devam edecek misiniz? Hayat geminizin kaptanı sizsiniz. Hazineniz altınlarla dolu. Onları öldürdükten sonra mı kullanmayı düşünüyorsunuz?
Şu anda okumaya iki dakika ara verin. Başınızı kaldırıp oturduğunuz mekanı gözden geçirin. Çevrede yer alan her şeyin güzel olduğunu düşünün. Onların hangi yönlerinin güzel olduğunu sorun. Güzellikleri sevdiğinizi hatırlayın, onları sevin. Kendinizi sevin. Hemen şimdi duygularınızın nasıl değiştiğini göreceksiniz. Şimdi... Lütfen. Önemli olan her mekanda gizlenen güzellikleri sürekli görebilmektir.
Başarı gerçek güzelliklerin içinde doğanların değil, çirkinliklerin bile güzel yanlarını keşfedebilecek kadar güzellik kaşifi olanlarındır.
Bakış açısı değişince insanın nasıl değiştiğini biliyorsunuz. Öfkeyle dolarsanız intikam almak istersiniz. Yavrularına acımasızca kurşun sıkan babaları düşünün. Bebeklerini sokaklarda terk eden anneleri düşünün. Vahşetlerini idamla bile temizleyemezsiniz onların. Ama sevgiyle dolarsanız kahramanlaşırsınız. Yavrusunu yangından kurtarmak için tereddüt etmeden alevlerin içine dalan anne gibi. Çocuğunu arabanın altında ezilmekten kurtarmaya çalışırken arabanın altında kalan baba gibi. Bu tür haberleri her gün televizyon ekranlarında izlemiyor musunuz? İnsan vahşileştiğinde, kurtlardan, yılanlardan, akreplerden daha vahşi olur. Ama aynı bir tek insanın şefkati, yer yüzündeki diğer tüm canlıların toplam şefkatinden daha üstün olabiliyor.
Hayıtınızı paylaşmak zorunda olduğunuz herkesin ve her şeyin güzel yönlerini keşfedebilmek için çaba harcamalısınız. Burada ürettiğiniz düşünceleri sık sık tekrar etmelisiniz. Nasıl düşünmeye devam ederseniz öyle düşünmeye alışırsınız. Alıştığınız düşünce davranışınızın nedenidir. Nasıl davranmaya devam ederseniz öyle davranmaya alışırsınız. Alıştığınız davranış karakterinizin kaynağıdır. Karakteriniz kaderinizi belirleyecektir.
Muhammed Bozdağ