Dinî inançlara ve ahlâkî değerlere önem veren toplumlarda, suç oranlarının daha düşük olması ve insanların psikolojik desteğe daha az ihtiyaç duymaları, dinî inanışların hayatımıza kattığı mânâların ölçülebilir bir yansımasıdır.
Kişinin vicdanî gelişimi de büyük ölçüde içtimaî, ahlâkî ve dinî değer yargılarının gelişimi ile doğrudan ilişkilidir. Bir nesilden âdil, ahlâklı ve vicdanlı davranışlar bekleyeceksek; onların vicdânî gelişimlerini desteklemek, hem anne-babaların ve hem de eğitimcilerin en önemli vazifeleri arasındadır.
Birçok hadîs-i şerifte çocuklara dînî eğitim veren anne-babalar müjdelenmiş, hatta bu bir vazîfe kılınmıştır. Her Müslüman'ın ilk vazîfesi çocuğuna dinini öğretmektir. Bu eğitimin en önemli unsurları ise, çocuğa doğru bir yaşantı ile iyi bir âile ortamında örnek olmak ve uygun eğitim metotları kullanarak çocuğu bilinçlendirmektir.
Doğumdan itibaren bebekler taklit etme yeteneği ile doğarlar. Namaz kılınan bir ortamda yetişen çocuklar, anne-babalarını namaz kılarken gördüklerinde yanlarına durup secdeye kapanırlar; bu ibâdetin ne anlama geldiğini bilmeden onların davranışlarını taklit ederler.
Böylece namazın yemek, içmek, uyumak gibi gerekliliği çocuğun bilinçaltına işlenmiş olur.
Çocuklarımıza Kur'ân okumayı, Allâh'ın 99 isminin mânâlarını, İslâm'ın ve imanın şartlarını, bazı kısa sûreleri öğretmek, Peygamber Efendimizin âilesini tanıtmak gibi ezbere dayalı bilgiler vermenin yanı sıra gerçek bir Müslüman'ın nasıl yaşaması gerektiğini, Müslüman olmanın ne demek olduğunu açıklamalı ve ezberin ötesinde mantık ve yoruma dayalı değerler kazandırılmalıdır.
Tek başına verilen ezber bilgileri çocuklarımız için mânâsız olacaktır. Fakat bu bilgilere kazandırılacak mânâ, onların olaylar karşısında İslâmî ölçüler içerisinde düşünmelerini sağlayacaktır. Böylece dinî açıdan daha bilinçli bir nesil yetiştirilmiş olacaktır.
Bebeklikten çocukluğa geçişle birlikte soyut zekâ da adım adım gelişme gösterir. Soyut zekâ geliştikçe çocuklarımızdan âhiret, ölüm ve Allâh'la ilgili beklenmedik sorular duymaya başlarız.
"(Hâşâ) Allâh'ın annesi kim?
Allâh'ı neden göremiyoruz?
Allâh nerde kalıyor?
İnsanlar ölünce nereye gidiyorlar?”
gibi onların anlayış seviyesine göre, açıklanması zor sorularla karşılaşırız.
Bu sorulara verilecek cevaplar, çocuklar için oldukça önemlidir; yapılacak açıklama mutlaka onun zihnî gelişimine uygun, kafasını karıştırmayacak kadar sâde, ama merakını giderecek kadar yeterli olmalıdır.
Bu sorulara cevap verirken sahabe-i kiram ve Peygamber Efendimizin hayatından bazı örnekler vermek, dikkatlerini çekecek hikâyeler anlatmak; onların bu bilgileri zihinlerinde netleştirmelerine ve bu mevzûları daha kolay algılamalarına yardımcı olacaktır.
Bu da çocuklardaki Allah ve Peygamber sevgisini de destekleyecektir.
Ayrıca çocuklara dinî eğitim verilirken yapılacak en büyük hata; dînî unsurları alet ederek çocuğu korkutmaktır.
Yeni bir kavramı zihninde oturtmaya çalışan çocuk, cehennem ile korkutulduğunda inanç açısından olumsuz etkilenebilir ve sonrasında zihninde değiştirilmesi güç yanlışlar oluşması muhtemeldir.
Hâlbuki yapılan tüm ibadetlerin temelindeki esas anlayış, Allah'ın sevgisine nâil olabilmek, Peygamber Efendimiz'e lâyık ümmet olabilmektir. Bunlar da biz inananlar için büyük ödüllerdir.
Günümüzde okullarda dinî eğitim ilkokul ve ortaokul düzeyinde zorunlu olmasına rağmen, ilkokul yaşına gelene kadar beklenilmemeli ve ilk dinî eğitimin temeli âilede verilmeye başlanmalıdır.
Batı toplumlarındaki gençlerde tatminsizliğe dayalı suç oranındaki ve madde bağımlılığındaki artışın temelinde yatan en büyük sebebin mânevî değerlerden yoksunluk olduğu belirtilmektedir.
Şimdi bu durumla baş edebilmek için okul öncesi dönemden itibaren çocuklarda dînî eğitime daha fazla önem verilmeye başlanmıştır.
Bu düşünceyi destekleyen ciddî interaktif eğitim programları düzenlenmiştir. Özellikle Katolik Hıristiyan ve Mûsevî toplumlarda dînî eğitime okul yaşantısı boyunca çok önem verilmektedir.
Daha okul öncesi dönemden itibaren çocuklar için İncil ve Tevrat'tan seçilmiş görsüntülü sunumlar hazırlanmakta, peygamberlerin hayatından kıssalar anlatılmakta ve bu kıssalar üzerinde yoruma dayalı çalışmalar yapılarak ezberci bir zihniyetin gelişmesindense düşünen bir nesil yetiştirmek hedeflemektedir. Kezâ kendi dinî bayramlarını çok büyük bir coşku ile kutlamaktadırlar.
Hattâ medya imkânlarıyla tüm dünya çocuklarına kendi bayramlarını tanıtıp sevdirmeye çalışmaktadırlar.
Tuba Sökmen