Birçok kadının, sistemli olarak şiddet görmesine rağmen 'Eşiniz şiddet uyguluyor mu?' sorusuna ısrarla 'Hayır' yanıtı vermesi şiddeti toplum olarak ne kadar kanıksadığımızı gösteriyor. 35 yıl fizik profesörü eşi Ziya Kantarcı'dan dayak yiyen Nesrin Savaş, koca dayağının ulaştığı noktayı göstermesi bakımından acı bir örnek. Savaş, kocasının sırtında kırdığı oklavayı gösterirken, diğer kadınların ibret almasını istemişti. "Eşim perdeleri kapatır, müziği açar, bana gün aşırı elektrik verirdi." diyen kadın ise sığınma evinde kalan bir hanım. Eşi marangoz olan 48 yaşındaki A.S., 'gidecek başka yerim olmadığı için yıllarca şiddete katlandım' diyor. Bir gün canına tak edip eşini polise şikâyet ettiğini söyleyen A.S., "Eşim bunun bedelini bacağımı kırarak ödetti." ifadelerini kullanmıştı.
Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayşe Gül Altınay ve Boğaziçi'nden Yeşim Arat'ın TÜBİTAK tarafından desteklenen ve 18 ay süren 'Türkiye'de Kadına Yönelik Şiddet' araştırmasının sonuçları bizi acı gerçekle bir kez daha yüzleştirdi. Raporda her üç kadından birinin şiddet gördüğü ve kadınların yarısının bu durumu hiç kimseye anlatamadığı belirtilmişti. Diğer bir deyişle üç kocadan biri eşine kapalı kapılar ardında şiddet uyguluyordu. Araştırmada dikkat çeken bir diğer konu ise yükseköğrenim görmüş altı erkekten birinin eşine fiziksel şiddet uyguladığıydı. Bin 800 evli kadınla yüz yüze yürütülen araştırma, kadına yönelik şiddetin nasıl tanımlandığı ve nasıl algılandığı gerçeğine mercek tutmuştu. Raporda, çocukken tanık olunan veya maruz kalınan şiddetin, erkeklerin şiddet uygulama ihtimalini, kadınların da bu duruma maruz kalma riskini iki kat artırdığı vurgulanıyordu. Araştırmaya göre, okuma-yazma bilmeyen kadınların yüzde 43'ü en az bir kez dayak yediğini söylerken, yükseköğrenimli kadınların yüzde 12'si bu yönde cevap verdi. Araştırma, aile içi şiddetin çözümünde hükümet, yerel yönetim, devlet kurumları, yasalara ve mahkemelere önemli sorumluluklar yüklendiğini gösteriyordu.
Aile içi şiddetin trajikomik gerekçeleri
Trabzon'da bu yılın ilk 9 ayında Emniyet ve Jandarma kayıtlarına göre 213 aile içi şiddet olayı yaşandı. Tamamına yakını kadınlara yönelik şiddeti kapsayan başvurularda kavgaların çoğunun kocaların alkollü eve gelmesi sonucu çıktığı belirtildi. Gerekçeler arasında gösterilen trajikomik bahaneler ise dikkatlerden kaçmadı.
Beşikdüzü ilçesinde N.K, kendisinden izinsiz çocuğuna oyuncak aldığı gerekçesiyle kocası İ.K. tarafından darp edildi.
Araklı'da oturan S.Ç., bebeğini susturamadığı için kocası tarafından şiddete maruz kaldı.
Merkez 1 No'lu Erdoğdu Mahallesi'nden M.N., kendisinden izin almadan evdeki halıyı yıkadığı gerekçesiyle eşi G.N.'yi dövdü.
Beşikdüzü'nde M.D., "Bu çocuk niye yatağa işiyor?" diye eşi H.D.'ye şiddet uyguladı.
Akçaabat'ta yaşayan M.B., sipariş ettiği sigarayı getirmeyi unutan eşi G.B.'yi darp etti.
Bir şikayet de Of'tan geldi: Seyrettiği TV kanalını değiştirmesine sinirlenen S.K., eşi M.K.'ye şiddet uyguladı.
Vakfıkebir'de K.O., "Soba niye tütüyor?" diye kızan eşi S.O. tarafından darp edildi.
Beşikdüzü'nde eve gelen misafirlerle fotoğraf çektiren Ş.İ., eşi A.İ. tarafından "Neden onlarla fotoğraf çektirdin?" diye dövüldü.
Merkez Gülbaharhatun Mahallesi'nde oturan F.A., yemeğin tuzu konusunda tartıştığı eşi L.A.'ya şiddet uyguladı.
'Okumuş kadın ezilmiyor' tezi yanlış
TÜBİTAK'ın 'Kadına Yönelik Şiddet' araştırması, okuma-yazma bilmeyen kadınların yüzde 43'ünün en az bir defa dayak yediğini gösterirken yükseköğretimlilerde bu oranın yüzde 12 olduğunu ortaya koydu. Diğer sonuçlar ise şöyle sıralandı:
Ailelerin onayıyla evlenenlerin yüzde 28'i, görücü usulüyle evlenenlerin 37'si en az bir kez şiddete maruz kalırken, bu oran ailelerin onayını almayanlarda yüzde 49'a çıkıyor.
Her 10 kadından yalnızca biri başka bir şehre/köye eşinden izin almadan gidebiliyor. 3'ü izin alma ihtiyacı duymadan ailesini ziyaret edebiliyor, 4'ü izne tabi olmadan komşu/arkadaş ziyareti yapabiliyor.
Kadınların eşlerinden çok kazanması, şiddet riskini 2 kat artırıyor. Bu durumdaki her 3 kadından ikisi şiddete maruz kalıyor.