Kanserli kadınlarda 'gebelik mucizesi'
Türkiye'de 11 farklı merkezde yürütülen araştırmada, rahim kanseri tanısı konulan 43 hastanın yüzde 40'ı ameliyatla rahimleri alınmadan uygulanan tedaviyle ilk bebeklerini dünyaya getirdi.
Türkiye'de 11 farklı merkezde yürütülen araştırmada, rahim kanseri tanısı konulan 43 hastanın yüzde 40'ı ameliyatla rahimleri alınmadan uygulanan tedaviyle ilk bebeklerini dünyaya getirdi. Rahim koruma yöntemi olan yüksek doz progesteron tedavisi verilen hastaların yüzde 15'i kendiliğinden, yüzde 85'i üremeye yardımcı tekniklerle gebe kalırken, doğan bebeklerde hiçbir sağlık sorunu bulunmadığı saptandı.
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Polat Dursun koordinatörlüğünde yapılan ve Türk Jinekolojik Onkoloji grubuna üye 11 kadın doğum merkezinden araştırmacının katıldığı çalışmanın sonuçları, uluslararası bilim dergisinde yayımlandı.
Doç. Dr. Dursun, rahim içi kanserinin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en sık görülen jinekolojik kanser türü olduğunu belirtti.
Dünyada yılda 380 bin, ABD'de ortalama 35 bin, Türkiye'de ise bin 400-2 bin dolayında yeni rahim içi kanseri vakasının görüldüğünü aktaran Dursun, ''Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi verilerine göre, Türkiye'de kadınlarda en sık görülen ilk 10 kanser içinde olan rahim içi kanseri yüz binde 5-6 oranında görülüyor ve sıklık sıralamasında 9. sırada yer alıyor'' bilgisini verdi.
Hastalığın genelde menopoz sonrası kadınlarda görüldüğünü, rahim içi kanseri olan kadınların yüzde 5-10'unun menopoz öncesi dönemde ortaya çıktığını ifade eden Dursun, bu açıdan risk taşıyan kadınların şişman ve polikistik over hastalığı olan kadınlar olduğunu belirtti.
Cerrahi tedavi tek yöntem olarak biliniyordu
Polat Dursun, rahim içi kanserinin klasik tedavisinin, rahim ve yumurtalığın ve kanserin yayılma olasılığı olan lenf dokularının cerrahi yolla alınması olduğunu, ameliyat sonrasında ise tümörün patolojik özelliklerine ve yayılma durumuna göre hastaların bir kısmının ışın tedavisi veya kemoterapi aldığını kaydetti.
Menopoz öncesi görülen rahim içi kanserinin çocuk sahibi olmamış hastalarda rahmin alınması nedeniyle kalıcı olarak çocuk sahibi olamamaya yol açtığını kaydeden Dr. Dursun, bu durumun aileler için çok ciddi travmatik sonuçlara yol açabildiğini söyledi.
Erken evrede tedavi rahim koruyucu tedavi mümkün
Doç. Dr. Polat Dursun, koordinatörlüğünü üstlendiği çalışmada, Türk Jinekolojik Onkoloji grubuna üye Başkent, Çukurova, İstanbul, Hacettepe, Akdeniz, Erciyes, Ankara ve Celal Bayar üniversiteleri ile Ege Doğumevi ve Etlik Zübeyde Hanım Hastanesi ve GATA'dan rahim kanseri hastaları iki yıldır yakından incelemeye aldıklarını bildirdi.
Bu merkezlerdeki 43 rahim içi kanser tanısı konulan hastanın ameliyat yapılmadan rahim koruyucu yaklaşım olan sadece ilaç tedavisiyle başarılı olduğunu gösterdiklerini belirten Dursun, şu bilgileri aktardı:
''Üremenin korunması sadece erken evre ve rahmin yüzeyel tabakasına sınırlı hastalarda mümkündür. Erken teşhisi yapılan bu rahim kanseri hastaları grubunda yüksek doz progesteron tedavisi ile hastalığın rahim alınmadan tedavisinin mümkün olduğunu bizim çalışmamızda da gösterdik. Değişik araştırmalarda gebelik oranları yüzde 40-70'ler arasında rapor edilirken, araştırmamızda bu oran yüzde 40 civarında bulundu.
Araştırmada rahim korunması şeklinde tedavi edilen hastaların yüzde 15'i kendiliğinden yüzde 85'i ise üremeye yardımcı teknikler kullanılarak gebe kaldı. Doğan çocuklarda da anomali saptanmadı.''
Rahim kanserli hastalarda doğumun ardından rahmin alınması şeklinde tedavi yaklaşımlarının yanı sıra rahim ve yumurtalık alınmadan hastalığın tekrar etmediği vakaların da bulunduğunu belirten Dursun, tedaviye hasta ile hekimin birlikte karar vermesi gerektiğini vurguladı.
En yüksek vaka sayısına sahip araştırma
Polat Dursun, çalışmanın sonuçlarının dünya kadın doğum derneklerinin ana derneği olan International Federation of Gynecology and Obstetrics'in (FIGO) yayın organı International Journal of Gynecology&Obstetrics Dergisi'nin 2012 yılı son sayısında yayımlandığını ve geçen yıl Milan'da yapılan Avrupa Kadın Kanserleri Toplantısı'nda bilim dünyasına sunulduğunu bildirdi.
Dursun, ''Menopoz öncesi tespit edilen rahim kanseri vakalarında, rahim alınmadan ilaç tedavileri, yakın takip ve değerlendirmelerle gebelik elde etmenin mümkün olduğunu dünyadaki en geniş hasta serisi ile saygın bir dergide yayınlamış olmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bu tür bir kanserde, rahim koruyucu yaklaşım sadece bu konuda uzmanlaşmış merkezlerde ve deneyimli kişilerce yapılmalı ve bu işlemin taşıdığı riskler hasta ile mutlaka paylaşılmalıdır. Bu benim değil Türk tıbbının ve Türk Jinekolojik Onkoloji Derneği'nin başarısıdır'' dedi.
Dr. Polat Dursun ayrıca rahim ağzı kanseri ve yumurtalık kanserlerinde de erken tanı ile rahim ve yumurtalıkların korunmasının mümkün olduğunu ve Türk Jinekolojik Onkoloji Grubu'nun bu konudaki çalışmalarının devam ettiğini sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
Türkiye'de 11 farklı merkezde yürütülen araştırmada, rahim kanseri tanısı konulan 43 hastanın yüzde 40'ı ameliyatla rahimleri alınmadan uygulanan tedaviyle ilk bebeklerini dünyaya getirdi.
Türkiye'de 11 farklı merkezde yürütülen araştırmada, rahim kanseri tanısı konulan 43 hastanın yüzde 40'ı ameliyatla rahimleri alınmadan uygulanan tedaviyle ilk bebeklerini dünyaya getirdi. Rahim koruma yöntemi olan yüksek doz progesteron tedavisi verilen hastaların yüzde 15'i kendiliğinden, yüzde 85'i üremeye yardımcı tekniklerle gebe kalırken, doğan bebeklerde hiçbir sağlık sorunu bulunmadığı saptandı.
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Polat Dursun koordinatörlüğünde yapılan ve Türk Jinekolojik Onkoloji grubuna üye 11 kadın doğum merkezinden araştırmacının katıldığı çalışmanın sonuçları, uluslararası bilim dergisinde yayımlandı.
Doç. Dr. Dursun, rahim içi kanserinin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde en sık görülen jinekolojik kanser türü olduğunu belirtti.
Dünyada yılda 380 bin, ABD'de ortalama 35 bin, Türkiye'de ise bin 400-2 bin dolayında yeni rahim içi kanseri vakasının görüldüğünü aktaran Dursun, ''Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Dairesi verilerine göre, Türkiye'de kadınlarda en sık görülen ilk 10 kanser içinde olan rahim içi kanseri yüz binde 5-6 oranında görülüyor ve sıklık sıralamasında 9. sırada yer alıyor'' bilgisini verdi.
Hastalığın genelde menopoz sonrası kadınlarda görüldüğünü, rahim içi kanseri olan kadınların yüzde 5-10'unun menopoz öncesi dönemde ortaya çıktığını ifade eden Dursun, bu açıdan risk taşıyan kadınların şişman ve polikistik over hastalığı olan kadınlar olduğunu belirtti.
Cerrahi tedavi tek yöntem olarak biliniyordu
Polat Dursun, rahim içi kanserinin klasik tedavisinin, rahim ve yumurtalığın ve kanserin yayılma olasılığı olan lenf dokularının cerrahi yolla alınması olduğunu, ameliyat sonrasında ise tümörün patolojik özelliklerine ve yayılma durumuna göre hastaların bir kısmının ışın tedavisi veya kemoterapi aldığını kaydetti.
Menopoz öncesi görülen rahim içi kanserinin çocuk sahibi olmamış hastalarda rahmin alınması nedeniyle kalıcı olarak çocuk sahibi olamamaya yol açtığını kaydeden Dr. Dursun, bu durumun aileler için çok ciddi travmatik sonuçlara yol açabildiğini söyledi.
Erken evrede tedavi rahim koruyucu tedavi mümkün
Doç. Dr. Polat Dursun, koordinatörlüğünü üstlendiği çalışmada, Türk Jinekolojik Onkoloji grubuna üye Başkent, Çukurova, İstanbul, Hacettepe, Akdeniz, Erciyes, Ankara ve Celal Bayar üniversiteleri ile Ege Doğumevi ve Etlik Zübeyde Hanım Hastanesi ve GATA'dan rahim kanseri hastaları iki yıldır yakından incelemeye aldıklarını bildirdi.
Bu merkezlerdeki 43 rahim içi kanser tanısı konulan hastanın ameliyat yapılmadan rahim koruyucu yaklaşım olan sadece ilaç tedavisiyle başarılı olduğunu gösterdiklerini belirten Dursun, şu bilgileri aktardı:
''Üremenin korunması sadece erken evre ve rahmin yüzeyel tabakasına sınırlı hastalarda mümkündür. Erken teşhisi yapılan bu rahim kanseri hastaları grubunda yüksek doz progesteron tedavisi ile hastalığın rahim alınmadan tedavisinin mümkün olduğunu bizim çalışmamızda da gösterdik. Değişik araştırmalarda gebelik oranları yüzde 40-70'ler arasında rapor edilirken, araştırmamızda bu oran yüzde 40 civarında bulundu.
Araştırmada rahim korunması şeklinde tedavi edilen hastaların yüzde 15'i kendiliğinden yüzde 85'i ise üremeye yardımcı teknikler kullanılarak gebe kaldı. Doğan çocuklarda da anomali saptanmadı.''
Rahim kanserli hastalarda doğumun ardından rahmin alınması şeklinde tedavi yaklaşımlarının yanı sıra rahim ve yumurtalık alınmadan hastalığın tekrar etmediği vakaların da bulunduğunu belirten Dursun, tedaviye hasta ile hekimin birlikte karar vermesi gerektiğini vurguladı.
En yüksek vaka sayısına sahip araştırma
Polat Dursun, çalışmanın sonuçlarının dünya kadın doğum derneklerinin ana derneği olan International Federation of Gynecology and Obstetrics'in (FIGO) yayın organı International Journal of Gynecology&Obstetrics Dergisi'nin 2012 yılı son sayısında yayımlandığını ve geçen yıl Milan'da yapılan Avrupa Kadın Kanserleri Toplantısı'nda bilim dünyasına sunulduğunu bildirdi.
Dursun, ''Menopoz öncesi tespit edilen rahim kanseri vakalarında, rahim alınmadan ilaç tedavileri, yakın takip ve değerlendirmelerle gebelik elde etmenin mümkün olduğunu dünyadaki en geniş hasta serisi ile saygın bir dergide yayınlamış olmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bu tür bir kanserde, rahim koruyucu yaklaşım sadece bu konuda uzmanlaşmış merkezlerde ve deneyimli kişilerce yapılmalı ve bu işlemin taşıdığı riskler hasta ile mutlaka paylaşılmalıdır. Bu benim değil Türk tıbbının ve Türk Jinekolojik Onkoloji Derneği'nin başarısıdır'' dedi.
Dr. Polat Dursun ayrıca rahim ağzı kanseri ve yumurtalık kanserlerinde de erken tanı ile rahim ve yumurtalıkların korunmasının mümkün olduğunu ve Türk Jinekolojik Onkoloji Grubu'nun bu konudaki çalışmalarının devam ettiğini sözlerine ekledi.
Kaynak: AA