Lohusa dönemini hurafelerle zorlaştırmayın
Kadının biyolojik ve psikolojik açıdan pek çok değişimi bir arada yaşadığı bir zaman dilimi lohusa dönemi.
Kadının biyolojik ve psikolojik açıdan pek çok değişimi bir arada yaşadığı bir zaman dilimi lohusa dönemi. Bu döneme dair pek çok inanış ve uygulama var toplumda. Bazıları işe yarar âdetler olsa da maalesef çoğu ne dinde ne de bilimde bir karşılık bulmuyor ve hurafeden öteye geçmiyor...
Kadın için hayatındaki en zor zamanlardan biridir doğum sonrası dönem. Aslında dokuz ayın ardından bebeğini kucağına almanın mutluluğu başkadır. Ancak bu sürede biyolojik ve psikolojik açıdan pek çok büyük değişimi de bir arada yaşamıştır. Bir de bitmek tükenmek bilmeyen ritüellerin içinde bulur kendini anne. Öğüt veren çoktur ve herkes birbirinden farklı söylemlerle yanına gelir. Mesela, kırkı çıkıncaya kadar bebeğin yüzünü yakınlarından başkasına göstermeyecek, çocuğun eşyalarını gece dışarıya asmayacak, yine gece dışarıdan gelenler yanına girmeyecektir! Eğer kendisi gibi lohusa biriyle karşılaştıysa birbirlerine boncuk vereceklerdir! 'Albasması'na karşı başına kırmızı tülbent takacak, bebeğin yüzünü de sarılık olmasın diye sarı bir tülbentle kapatacaktır! Kırk günün sonunda ise bebeği kırk taşla yıkayıp 'kırkını uçuracak'tır!
Evet, yöreden yöreye farklılık gösterse de toplumuzda kadının lohusa dönemine dair pek çok inanış ve uygulama var. Kaynağında ise bu dönemin anne ve bebek açısından taşıdığı hassasiyet yatıyor. Özellikle, psikolojik ve biyolojik açıdan zayıf halde bulunan annede nedensiz ağlamalar, umutsuzluk, hayattan zevk almama, mantık dışı düşünceler gibi anormal durumlarla karşılaşılabiliyor. Halk arasında al basması, kırk basması gibi isimlerle anılan bu haller modern psikiyatride "doğum sonrası depresyon" veya "doğum sonrası psikoz" olarak tanımlanıyor. Fatih Üniversitesi Sema Hastanesi Psikiyatri Uzm. Dr. Vedat Bilgiç'e göre halk arasında bu döneme dair bazı işe yarar baş etme yöntemleri geliştirilse de maalesef çoğu hurafeden öteye geçmiyor. Örneğin, lohusaya kırk gün bir refakatçinin eşlik etmesi gibi âdetler sağlıklı olsa da doğum yapmış kadının başına kırmızı tülbent bağlanması gibi âdetler folklorik davranışlar olması dışında bir anlam taşımıyor.
Dinin tavsiyeleri bilinmediğinden hurafeler fazla
Lohusa dönemine ait hurafelerdeki çeşitlilik ister istemez "Bu kadar hurafe nasıl ortaya çıkmış?" sorusuna götürüyor. Türkiye'nin tüm bölgelerinde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan bir araştırmayı "21. Yüzyılın Türkiye'sinde Hurafeler" adı altında kitaplaştıran Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Kıyasettin Koçoğlu, yaygınlık ve çeşitlilik açısından aile, kadın, çocuk, evlilik gibi konulardaki hurafelerin başı çektiğini söylüyor. Bu yoğunluğun temel faktörleri arasında sahih dinî bilgi noksanlığı geliyor ona göre. Bir diğer mesele de büyüklerden görülen âdet ve görenekler neticesinde sorgulama yapılmadan, biraz da kolaycı bir tavırla ileri sürülen kabuller. Hurafelerin ortaya çıkışında etkili faktörlere baktığımızda da sorumuza cevap olacak detaylara rastlıyoruz. Yrd. Doç. Dr. Kıyasettin Koçoğlu hurafeyi sözlük anlamı olarak "boş, aslı esası olmayan inanç" olarak tanımlıyor. Ortaya çıkışında ise, önceki dinler ve kültürler, cehalet, bazı tabiat olaylarının mahiyetinin bilinmemesi, uydurulmuş hadisler, psikolojik sebepler, batıl inanç ve hurafeleri konu edinen yayınlar, cin, peri inancı, kadınlar hakkında yanlış anlayış ve uygulamalar, maneviyat zayıflığı ve kolaycılık gibi etkenleri sıralıyor. Kadınların yaşadığı lohusa dönemi düşünüldüğünde bu faktörlerden pek çoğunun etkili olduğunu, hurafelerdeki çeşitlilikte bunun da etkili olabileceğini söyleyebiliriz.
Nazar boncuğundan medet beklemeyin
Kadınların bu dönemde psişik etkilere yani halk diliyle cinlere, nazara vs. maruz kalmaması için üretilen çözüm yollarından en yaygını nazar boncukları gibi dikkat dağıtıcı materyallerin kullanılması. Ayrıca muska, Kur'an sahifeleri de beşiğin yanına, bazen de bebeğin altına konulmakta. İlahiyatçı Kıyasettin Koçoğlu'na göre özellikle Kur'an ayetleri veya hadis metinlerinin ayakaltında ya da saygınlıklarına halel getirecek pozisyonlarda bulundurulması doğru değil. Ancak gelen insanların dikkatlerini dağıtarak nazar vs değmesini önlemek için belli oranlarda etkili olabileceği de düşünülebilir. Koçoğlu, önemli bir noktaya değiniyor ve "Burada özellikle üzerinde durulması gereken nokta, nazar haktır. Sihir, büyü, cin vs. haktır. Ancak bunlardan korunmayı kullanılan materyallerden ummak yanlıştır." diyor. İstenilecek ve dilenilecek tek bir makam var, o da Yüce Allah. O'na eş koşmak ya da O'ndan beklenilmesi gereken şeyleri başka varlıklara yüklemek yanlış. Bunun bilinçli bir şekilde yapıldığı takdirde şirk bile olacağına değiniyor Kıyasettin Koçoğlu.
Sonuç olarak, hurafelerin hem Kur'an-ı Kerim'de hem Hazreti Peygamber'in (sas) uygulamalarında yasaklandığı unutulmamalı. Hurafelerin önlenmesi ve gelecek nesillere aktarılmaması için atılacak en önemli adım ise şu Kıyasettin Koçoğlu'na göre 'insanları dinin temel meseleleri başta olmak üzere hurafeye konu olan alanlarda, sahih dini bilgi ve tabii hadiselerin cereyanı, eşyanın tabiatı gibi birçok konuda bilimsel nitelikli bilgi ile bilgilendirmek'.
Lohusalığa dair hükümler Tüm bu hurafeler dışında kadınlara ait özel hallerden hayız ve lohusalığa dair İslam fıkhında birtakım ortak hükümler mevcut. Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Veysel Nargül Hanefi, lohusalık halini "İslam fıkıh kavramı olarak lohusalık, doğum sonrası kadınlardan gelen kan ile ortaya çıkan özel bir durumdur. Kadınların bu haline lohusalık/nifas hali, söz konusu kan da lohusalık kanı olarak ifade edilir." diyerek anlatıyor. Lohusalık dönemi Hanefî ve Hanbelilere göre en fazla kırk gün, Malikî ve Şafiilere göre ise altmış gün sürebiliyor. Bu süreden sonra devam eden kanın lohusalık sebebiyle değil hastalık sebebiyle geldiğine hükmediliyor.
Veysel Nargül lohusalık sebebiyle kadınlara haram olan bazı durumlar olduğuna dikkat çekiyor ve şöyle sıralıyor:
Farz, vacip ve nafile namazlar kılınamaz.
Mushaf'a/ Kuran'ı Kerim'e dokunulamaz
Tilavet secdesi/Kur'an-ı Kerim'deki secde ayetlerinin okunması sonucunda icra edilmesi gereken secde yapılamaz.
Mescide/camiye girilemez. İbadet yapamayacağı için camiye girilmesi hoş karşılanmamıştır. İbadet niyeti dışında ziyaret maksadıyla camiye girilmesinin haram olduğu söylenemez.
Tavaf yapılamaz.
İtikaf yapılamaz.
Kur'an-ı Kerim okunamaz.
Oruç tutamaz.
Hayız ve lohusalık halinde talak/boşama gerçekleştirilemez.
Kaynak: ZAMAN
Kadının biyolojik ve psikolojik açıdan pek çok değişimi bir arada yaşadığı bir zaman dilimi lohusa dönemi.
Kadının biyolojik ve psikolojik açıdan pek çok değişimi bir arada yaşadığı bir zaman dilimi lohusa dönemi. Bu döneme dair pek çok inanış ve uygulama var toplumda. Bazıları işe yarar âdetler olsa da maalesef çoğu ne dinde ne de bilimde bir karşılık bulmuyor ve hurafeden öteye geçmiyor...
Kadın için hayatındaki en zor zamanlardan biridir doğum sonrası dönem. Aslında dokuz ayın ardından bebeğini kucağına almanın mutluluğu başkadır. Ancak bu sürede biyolojik ve psikolojik açıdan pek çok büyük değişimi de bir arada yaşamıştır. Bir de bitmek tükenmek bilmeyen ritüellerin içinde bulur kendini anne. Öğüt veren çoktur ve herkes birbirinden farklı söylemlerle yanına gelir. Mesela, kırkı çıkıncaya kadar bebeğin yüzünü yakınlarından başkasına göstermeyecek, çocuğun eşyalarını gece dışarıya asmayacak, yine gece dışarıdan gelenler yanına girmeyecektir! Eğer kendisi gibi lohusa biriyle karşılaştıysa birbirlerine boncuk vereceklerdir! 'Albasması'na karşı başına kırmızı tülbent takacak, bebeğin yüzünü de sarılık olmasın diye sarı bir tülbentle kapatacaktır! Kırk günün sonunda ise bebeği kırk taşla yıkayıp 'kırkını uçuracak'tır!
Evet, yöreden yöreye farklılık gösterse de toplumuzda kadının lohusa dönemine dair pek çok inanış ve uygulama var. Kaynağında ise bu dönemin anne ve bebek açısından taşıdığı hassasiyet yatıyor. Özellikle, psikolojik ve biyolojik açıdan zayıf halde bulunan annede nedensiz ağlamalar, umutsuzluk, hayattan zevk almama, mantık dışı düşünceler gibi anormal durumlarla karşılaşılabiliyor. Halk arasında al basması, kırk basması gibi isimlerle anılan bu haller modern psikiyatride "doğum sonrası depresyon" veya "doğum sonrası psikoz" olarak tanımlanıyor. Fatih Üniversitesi Sema Hastanesi Psikiyatri Uzm. Dr. Vedat Bilgiç'e göre halk arasında bu döneme dair bazı işe yarar baş etme yöntemleri geliştirilse de maalesef çoğu hurafeden öteye geçmiyor. Örneğin, lohusaya kırk gün bir refakatçinin eşlik etmesi gibi âdetler sağlıklı olsa da doğum yapmış kadının başına kırmızı tülbent bağlanması gibi âdetler folklorik davranışlar olması dışında bir anlam taşımıyor.
Dinin tavsiyeleri bilinmediğinden hurafeler fazla
Lohusa dönemine ait hurafelerdeki çeşitlilik ister istemez "Bu kadar hurafe nasıl ortaya çıkmış?" sorusuna götürüyor. Türkiye'nin tüm bölgelerinde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan bir araştırmayı "21. Yüzyılın Türkiye'sinde Hurafeler" adı altında kitaplaştıran Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Kıyasettin Koçoğlu, yaygınlık ve çeşitlilik açısından aile, kadın, çocuk, evlilik gibi konulardaki hurafelerin başı çektiğini söylüyor. Bu yoğunluğun temel faktörleri arasında sahih dinî bilgi noksanlığı geliyor ona göre. Bir diğer mesele de büyüklerden görülen âdet ve görenekler neticesinde sorgulama yapılmadan, biraz da kolaycı bir tavırla ileri sürülen kabuller. Hurafelerin ortaya çıkışında etkili faktörlere baktığımızda da sorumuza cevap olacak detaylara rastlıyoruz. Yrd. Doç. Dr. Kıyasettin Koçoğlu hurafeyi sözlük anlamı olarak "boş, aslı esası olmayan inanç" olarak tanımlıyor. Ortaya çıkışında ise, önceki dinler ve kültürler, cehalet, bazı tabiat olaylarının mahiyetinin bilinmemesi, uydurulmuş hadisler, psikolojik sebepler, batıl inanç ve hurafeleri konu edinen yayınlar, cin, peri inancı, kadınlar hakkında yanlış anlayış ve uygulamalar, maneviyat zayıflığı ve kolaycılık gibi etkenleri sıralıyor. Kadınların yaşadığı lohusa dönemi düşünüldüğünde bu faktörlerden pek çoğunun etkili olduğunu, hurafelerdeki çeşitlilikte bunun da etkili olabileceğini söyleyebiliriz.
Nazar boncuğundan medet beklemeyin
Kadınların bu dönemde psişik etkilere yani halk diliyle cinlere, nazara vs. maruz kalmaması için üretilen çözüm yollarından en yaygını nazar boncukları gibi dikkat dağıtıcı materyallerin kullanılması. Ayrıca muska, Kur'an sahifeleri de beşiğin yanına, bazen de bebeğin altına konulmakta. İlahiyatçı Kıyasettin Koçoğlu'na göre özellikle Kur'an ayetleri veya hadis metinlerinin ayakaltında ya da saygınlıklarına halel getirecek pozisyonlarda bulundurulması doğru değil. Ancak gelen insanların dikkatlerini dağıtarak nazar vs değmesini önlemek için belli oranlarda etkili olabileceği de düşünülebilir. Koçoğlu, önemli bir noktaya değiniyor ve "Burada özellikle üzerinde durulması gereken nokta, nazar haktır. Sihir, büyü, cin vs. haktır. Ancak bunlardan korunmayı kullanılan materyallerden ummak yanlıştır." diyor. İstenilecek ve dilenilecek tek bir makam var, o da Yüce Allah. O'na eş koşmak ya da O'ndan beklenilmesi gereken şeyleri başka varlıklara yüklemek yanlış. Bunun bilinçli bir şekilde yapıldığı takdirde şirk bile olacağına değiniyor Kıyasettin Koçoğlu.
Sonuç olarak, hurafelerin hem Kur'an-ı Kerim'de hem Hazreti Peygamber'in (sas) uygulamalarında yasaklandığı unutulmamalı. Hurafelerin önlenmesi ve gelecek nesillere aktarılmaması için atılacak en önemli adım ise şu Kıyasettin Koçoğlu'na göre 'insanları dinin temel meseleleri başta olmak üzere hurafeye konu olan alanlarda, sahih dini bilgi ve tabii hadiselerin cereyanı, eşyanın tabiatı gibi birçok konuda bilimsel nitelikli bilgi ile bilgilendirmek'.
Lohusalığa dair hükümler Tüm bu hurafeler dışında kadınlara ait özel hallerden hayız ve lohusalığa dair İslam fıkhında birtakım ortak hükümler mevcut. Bozok Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Veysel Nargül Hanefi, lohusalık halini "İslam fıkıh kavramı olarak lohusalık, doğum sonrası kadınlardan gelen kan ile ortaya çıkan özel bir durumdur. Kadınların bu haline lohusalık/nifas hali, söz konusu kan da lohusalık kanı olarak ifade edilir." diyerek anlatıyor. Lohusalık dönemi Hanefî ve Hanbelilere göre en fazla kırk gün, Malikî ve Şafiilere göre ise altmış gün sürebiliyor. Bu süreden sonra devam eden kanın lohusalık sebebiyle değil hastalık sebebiyle geldiğine hükmediliyor.
Veysel Nargül lohusalık sebebiyle kadınlara haram olan bazı durumlar olduğuna dikkat çekiyor ve şöyle sıralıyor:
Farz, vacip ve nafile namazlar kılınamaz.
Mushaf'a/ Kuran'ı Kerim'e dokunulamaz
Tilavet secdesi/Kur'an-ı Kerim'deki secde ayetlerinin okunması sonucunda icra edilmesi gereken secde yapılamaz.
Mescide/camiye girilemez. İbadet yapamayacağı için camiye girilmesi hoş karşılanmamıştır. İbadet niyeti dışında ziyaret maksadıyla camiye girilmesinin haram olduğu söylenemez.
Tavaf yapılamaz.
İtikaf yapılamaz.
Kur'an-ı Kerim okunamaz.
Oruç tutamaz.
Hayız ve lohusalık halinde talak/boşama gerçekleştirilemez.
Kaynak: ZAMAN