Yüzleri kayıp şiddeti söylemek ayıp!   Konuyu açan: Dr.saglik   İlk Mesaj: 03-10-2012 (11:13)   Son Mesaj: 03-10-2012 (11:13)    Cevap: 0    Gösterim: 637  

    03-10-2012

    Yüzleri kayıp şiddeti söylemek ayıp!

    Yüzleri kayıp şiddeti söylemek ayıp!
    Yüzleri kayıp şiddeti söylemek ayıp!

    Aile içinde kadına şiddet, son günlerde gündemimizden düşmez oldu. Üçüncü sayfalara manşet olan haberlerin boy boy açılan fotoğraflarında kadına uygulanan şiddet gözler önüne seriliyor.

    Bunlar sadece duyduklarımız. Duymadıklarımız ise buz dağının görünmeyen yüzü. Şiddet gören birçok kadın, toplumsal baskılar nedeniyle yaşadıklarını ifade edemiyor. Yapılan araştırmalara göre her üç kadından biri aile içi şiddete maruz kalıyor. Fakat şiddet gören kadınların yüzde 88'i bunu gizliyor.

    Her yıl daha da artan kadına yönelik şiddet olayları, toplumsal bir sorunumuz. Türkiye'deki aile yapısında erkeğin baskınlığı öne çıkıyor. Namus davası, yoksulluk, işsizlik, aldatma, evi terk etme, boşanma, cinsel ilişkiye girmek gibi nedenlere bağlı olarak erkekler kadınlar üzerinde üstünlüğünü şiddet yoluyla göstermeye çalışıyor. Kültürel ve ekonomik yapı gözetmeksizin toplumda her meslekten ve gruptan şiddete maruz kalmış kadına rastlamak mümkün. Özellikle töre gibi sosyal ve kültürel yapıların güçlü olduğu şehirlerde bu sayı daha da artıyor. Devlet bu şiddetin önüne geçmek için yeni önlemler alsa da, yaşanan olaylar her yıl artıyor.

    Fiziksel ve cinsel şiddet yaşayan kadınların birçoğu bunu dışarıya yansıtamıyor. 'Kol kırılır yen içinde kalır.' deyiminde olduğu gibi baskılar nedeniyle yaşadıklarını içlerine atıyorlar. Dışarıda yüzleri gülse de acılarını saklıyorlar. Gizli bir maskeyle toplum içinde dolaşıyorlar. Biz de fotoğraflarda bu ikilemi vermek için şiddet görmüş kadınları 'gülen' maskeyle çekerek bu tezata dikkat çekmek istedik.

    Ev hanımlarının çoğunluğunu oluşturduğu şiddet görenler halkasının içinde, mankeninden sinemacısına, doktorundan polisine kadar her meslekten kadın yer alıyor. Kadınların içlerine attıkları her olay çözülemediği için toplumsal sorun olarak önümüze gelecek. İnsanların içindeki bu sosyal baskı devam ettiği sürece kadına yönelik şiddet, aile denilen sosyal alanda devam edecek.

    Şiddeti sokakta görmeye tahammül edemeyen günümüz insanı tanık olmadıkları, 'içerideki' şiddete karşı sessiz kalabiliyor. Dışarıdaki şiddete karşı, örneğin ırkçı bir saldırıya karşı protesto yürüyüşleri düzenleyerek gazete sayfalarını ve televizyon ekranlarını doldurabiliyorlar. Ancak üç günde bir öldürülen kadınlar için kimse üç günde bir sokaklara dökülmüyor!

    Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı'nın hazırladığı 2006 senesi verilerine göre kayıtlara geçmiş 72 bin 643 kadına yönelik 'şiddet içerikli saldırı' bilgisi var. Bu kadınlardan 842'si saldırılar sonucunda öldürülmüş. 2011'in ilk 8 ayı içinde de 143 kadın cinayete kurban gitmiş. 2005-2011 yılları arasındaki cinayetlerin çoğu 2009'da işlendi. 2007'de 1.011 ve 2009'da 1.126 kadın öldürüldü. 2009'da kadına yönelik 624 taciz vakası yaşandı. 2012 Şubat ayında ise 24 kadın yaşamını yitirdi.

    İnsan Hakları Derneği'nin yaptığı bir araştırmaya göre ise şiddet gören kadınlar, çeşitli nedenlerle bu durumu kimseyle paylaşamıyor. Fiziksel ve cinsel şiddet yaşamış kadınların yüzde 88'i korku, ayıplanma, olayın duyulması endişesi namus, dedikodu gibi gerekçelerle, ne yakın çevresine, ne bir sivil toplum örgütüne ne de bir devlet kuruluşuna başvurmamış.

    Aslen Kastamonulu olan F.I. ağabeylerinden ve babasından şiddet görmüş. Daha sonra evlenip İstanbul'a yerleşen F.I.'nın kaderi yine değişmemiş. Bu sefer de eşi tarafından dayağa maruz kalmış.

    Ş.E. Rize'de evlenmiş. Kocasıyla ilk yılları güzel geçirmişler. Daha sonra aralarında geçimsizlik baş göstermiş. Kocası eve geç saatlerde gelip kendisine şiddet uygular olmuş. O da diğerleri gibi, derdini kimseye anlatamamış. Bir oğluyla birlikte evin kapısını kapatıp çıkmış.

    Ankaralı S.I. severek evlendiği kocasından şiddet görmeye başlamış. Ekonomik problemler yaşayan kocası, acısını ondan çıkarmış. Dayak yemediği gün yokmuş. En son kocası tarafından başka birisine satılmak istenmiş. Bunu öğrenince evden kaçmış. "Bir daha ne aileme ne de kendi evime dönemem." diyor.

    Karamanlı G.I. 15 yaşında, erkek arkadaşı olduğu için babasından şiddet görmeye başlamış. Daha sonra bunalıma girmiş ve evi terk etmiş.

    Siirtli S.E.'de ev arkadaşıyla aynı kaderi paylaşıyor. Önce babasından şiddet görmüş. Evlendiği kocası alkolik olduğu için her gün eziyet çektirerek dayak atmış. Ailesine durumunu anlatamadığı için izini kaybettirerek kocasından uzaklaşmış.

    Konya'da yaşayan A.L. ise psikolojik hastalık geçirmiş. Beraber yaşadıkları kızından hakaretler yemiş. Kocası da zaman zaman şiddet göstererek dayak atmış.

    Karamanlı R.K. eşi öldükten sonra çocuklarının yanına yerleşmiş. Dönüşümlü olarak gelinlerinin yanında kalmış. Kendisini istemeyen iki gelini, evden gitmesi için hakaret edip dayak atmış. O da bir bavul eşyasını alarak çıkmış evden.

    Trabzonlu E.G. bir işyerinde muhasebeci olarak çalışıyormuş. Evlendikten sonra kocasıyla şiddetli geçimsizlik yaşamış ve ayrılmışlar. Kocası, boşandıktan sonra peşini bırakmamış. Yaşadığı eve gelip onu dövmeye başlamış. O da korkusundan izini kaybettirip başka bir eve yerleşmiş.




    Yüzleri kayıp şiddeti söylemek ayıp! Yorumları