Milletvekillerinin bu sekilde Anadolu'yu adim adim dolasmalari semeresini verecekti.
Henüz yaralari iyilesmemis gaziler, henüz biyigi terlememis yigitler silah basi etmek için askerlik subelerine akin etmeye baslamisti.
23 Nisan'da Meclis'in açilmasindan ve mücadelenin alt yapisinin hazirlanmasindan sonra sira Mehmedçige gelmisti. Ona ise vazifelerini, ne yapmasi gerektigini uzun uzadiya anlatmak yersizdi. Zira o ne yapacagini çokiyi bilmekteydi. Nitekim pes pese zaferler kazanilacakti.
TBMM'nin dualarla, tekbirlerle açilmis olmasi nasil tarihî bir gerçekse, Mehmedçigin o savaslarda tipki Meclis'in açildigi gün milletçe sergilenen halet-i ruhiyeye uygun davranmis oldugu da bir baska tarihî gerçektir.
Milletvekilleri ve milletin kendisi 23 Nisan günü "Allahü Ekber" diyerek yürümüstü. Mehmedçik de cephede "Allah! Allah!" diyerek hücuma kalkmis, dilinde Kelime-i Sehadet ile son nefesini vermisti. Sehid düsen her Mehmedcigin cebinden ya küçük bir Kur'ân-i Kerim, ya da Kur'ân'dan bir sayfa çikmaktaydi.
Her çarpisma öncesi, tipki Malazgirt'teki sanli ecdadlari gibi abdest aliyor, namaz kiliyor, birbirleriyle helallesiyorlardi.