Cem Sultan olayi ve bu olay yüzünden Avrupa'da Istanbul'u geri alma yolunda dogan umutlar, Bâyezid'i çok dikkatli ve barisçi bir siyaset takip etmeye zorladi. Her ne kadar bazi müelliflerce Bâyezid'in bu tutumu, Cem Sultan korkusuna haml edilirse de, gerçekte is sadece bir taht kavgasi degil, bir devlet meselesiydi. Nitekim, devletin durgun ve hareketsiz bir çagi olarak nitelendirilen Bâyezid devrinin siyasî ve askerî olaylarina baktigimiz zaman, (özelikle Cem Sultan'in vefatindan sonra ) insani sasirtacak bir faaliyetin ortaya çiktigi görülür. Zira Bâyezid, gerektigi zaman faal bir rol alarak savastan da çekinmiyordu. Böylece Osmanli topraklarina yeni yerler katmak suretiyle fetihlerde bile bulunmustu.
Dönemin olaylarina baktigimiz zaman bu olaylarin sebep olduklari degisik karekterdeki çizgilerle karsilasiriz. Nitekim Batida Fransa Krali VIII. Charles'in, Cem Sultan'i bir koz gibi kullanarak Osmanli Devleti'ni parçalayip dagitmak, bu suretle de Bizans'i yeniden kurdurup ihya etme hülyasi ile Kudüs'ü Müslümanlarin elinden alma emeline dayanan gayreti; Doguda ise, Iran Sahi'nin Sîîligi bir ileri karakol olarak vazifelendirip Osmanli ülkesini istila tasavvuru; Güneyde Memlûk Devleti ile Dülkadirogullarinin Osmanlilar aleyhindeki müsterek faaliyetleri; Içte ise Sah -Kulu isyani gibi genis ölçüde yari siyasî, yari ictimaî hurûc olarak göze çarpar.
Bütün bu hareketlerin seyir ve neticesi üstünde duruldugu zaman, Bâyezid devrine menfi bir not verilemez. Zira bu dönemde Osmanli cografyasi Draç, Hersek, Karadag, Kili, Akkirman, Inebahti, Mora, Modon gibi sehir ve kaleleri kazanmis, Macarlara karsi Belgrad seferi açilmis, Osmanli Türk akincilari, Transilvanya, Karinyola, Karintiya ve Polonya'ya akinlarda bulunmuslardir. Bu arada Midilli'ye hücum eden kuvvetli bir Fransiz donanmasinin hücumu püskürtülerek, Venedik ve Fransiz sövalyeleri bozguna ugratilmislardir. Burak Reis'in sehâdetiyle sonuçlanan Osmanli Venedik deniz muharebesi, Endülüs'te son Müslüman Devleti olan Girnata Sultanligi'nin Bâyezid'e müracaati ve Kemal Reis'in komutasinda giden Osmanli donanmasinin Ispanya sahillerinden Müslümanlari alip Afrika kitasina geçirmesi de Türk denizcilik tarihinde parlak bir sayfa açmisti.
Kaynaklarin verdigi bilgiye göre, Osmanli Rus münasebetlerinin baslangiç tarihi de Ikinci Bâyezid dönemine rastlamaktadir. Devletin nüfuz ve itibari öyle bir mertebeye ulasmistir ki, Kirim Hani Mengli Giray'in tavassutu ile Moskova Prensligi'nin gönderdigi elçi, protokoldan anlmayan, yol yordam bilmez bir adam oldugu için geri gönderilmis, bir müddet sonra gelen ikinci elçi ise, Rus tacirlerine ticaret müsaadesi almisti. Hammer ( IV, 34 ) 'de bu konuya temas edilir. Ona göre Kirim Hani Mengli Giray araciligi ile yapilan görüsmelerden sonra Çar III. Ivan, 3l Agustos l492'de Bâyezid'e bir mektup yazarak Azak ve Kefe pasalarinin, Rus tüccarlarina zorluk çikarmalarindan yakinmistir. Ticaret serbestilgi saglamak amaciyla l495'te bir Rus elçisi daha Istanbul'a gelmis, bunu da l499'da yeni bir elçilik heyeti takip etmisti.