Büyük Islam Tarihi

KARAMANOGLU MEHMED BEY'IN ANTALYA'YI KUSATMASI VE OGLU IBRAHIM BEY'IN OSMANLI HIMAYESINE GIRMESI Ankara Muharebesi'nden sonra Timur tarafindan yeniden kurulan Karaman Beyligi'nin basina Alaeddin Ali Bey'in oglu Mehmed Bey tayin edilmis, ...


Ağaç Şeklinde Aç5Beğeni

  1. Alt 09-15-2008, 17:04 #191
    Sarax Mesajlar: 678
    KARAMANOGLU MEHMED BEY'IN ANTALYA'YI KUSATMASI VE OGLU IBRAHIM BEY'IN OSMANLI HIMAYESINE GIRMESI

    Ankara Muharebesi'nden sonra Timur tarafindan yeniden kurulan Karaman Beyligi'nin basina Alaeddin Ali Bey'in oglu Mehmed Bey tayin edilmis, kardesi Bengi Ali Bey de Mehmed Bey'in hâkimiyeti altinda olmak sartiyla Nigde ve havalisine getirilmisti. Mehmed Bey, Osmanlilar'dan çekindigi için bir ara Memlûk sultaninin himayesini kabul etmisti. Fakat Memlûk Devleti'ne ait bazi yerlere el uzattigi için o devletle de arasi açilmisti. Gerçekten de Tarsus kusatmasi yüzünden Memlûklularla arasi açilan Karamanoglu Mehmed Bey, önce Nigde'ye hâkim bulunan kardesi Bengi Ali Bey, sonra da Dulkadiroglu Nasirüddin Mehmed Bey'le giristigi mücadeleyi kayb etmis ve Dulkadirliler tarafindan esir alinarak Kahire'ye gönderilmisti. Memlûk Sultani Melik Müeyyed Seyh, gerek Bursa'da, gerekse Tarsus ve Kayseri'de giristigi taskin hareketlerinden dolayi Karamanoglu Mehmed Bey'i azarlayip hapse attirmisti. Onun yerine de Karaman hükümdari olmak isteyen Nigde hâkimi Bengi Ali Bey'i destekleyerek onun hükümranligini tanimisti. Böylece Bengi Ali Bey, Karaman hükümdari olmustu. Fakat Memlûk sultani Melik Müeyyed'in ölümünden biraz sonra hükümdarligi elde eden Seyfeddin Tatar, Mehmed Bey'i serbest birakarak memleketine gönderir. Bengi Ali Bey, Mehmed Bey'in idareyi tekrar ele geçirmesi üzerine yeniden Nigde'ye çekilir.

    Bilindigi gibi Ankara Muharebesi'nden sonra Antalya ve Korkuteli ile civari, Timur tarafindan Hamidoglu Osman Bey'e verilmisti. Osman Bey, Antalya'yi Osmanlilar'dan alamamis ise de Korkuteli taraflarinda hüküm sürüyor ve Antalya'yi da elde etmek için çare ariyordu.

    Gerek Çelebi Sultan Mehmed'in ölümü, gerekse Mustafa Çelebiler isyanin, meydana getirdigi karisikliklardan istifade etmek isteyen Hamidoglu Osman Bey, Antalya'yi zapt etmek istemis, fakat bu ise tek basina gücünün yetmeyecegini anlayinca Karamanoglu ile birlikte hareket etmeye karar vermisti.

    O dönemde, Osmanlilarin Antalya Sancak beyi olan Firuz Bey oglu Hamza Bey, bu birlesmeye mani olmak ve dolayisiyla sancagini kurtarmak için henüz iki kuvvet birlesmeden önce Korkuteli'nde bulunan Osman Bey'in kuvvetlerine baskin yapmis, Hamidoglu da bu müsademe esnasinda öldürülmüstü. Bu olaydan sonra Karamanoglu Mehmed Bey, Antalya önüne gelip kaleyi karadan kusatmisti. Bu sirada kaleden atilan bir gülle, Karamanoglu'na isabet ederek ölümüne sebep olmustu. Böylece Antalya, hem muhasara hem de isgalden kurtulmustu. Karaman ordusunda bulunan Mehmed Bey'in büyük oglu Ibrahim Bey, babasinin cenazesini alarak Karaman ordusuyla birlikte dönmüs ve Mehmed Bey'in cenazesini Larende'ye (Karaman) defn etmisti (27 Safer 826/9 Subat 1423).

    Mehmed Bey'in ölümü üzerine yaninda bulunan ogullarindan Ali Bey, aralarindaki saltanat rekabeti yüzünden askerin Ibrahim Bey'i istedigini görünce kaçip Antalya kalesine siginir. Ibrahim Bey ve diger kardesi Isa Bey ise babalarinin cenazesini alip memleketlerine dönerler. Fakat Mehmed Bey'in kardesi Bengi Ali Bey, kardesinin öldügünü ögrenince Konya'ya gelip hükümdarligini ilân etmisti. Bunun üzerine Ibrahim ve Isa Beyler, babalarinin cenazesini defn ettikten sonra Osmanlilar'a siginmak zorunda kalmislardi.

    Bu arada Antalya sancak beyi olan Hamza Bey de Karamanoglu Mehmed'in ölümünü ve Antalya'nin kurtuldugunu, kendisine iltica etmis olan Mehmed Bey'in oglu Ali Bey'le Sultan Murad'a arz etmisti.

    Ibrahim Bey, amcasi Bengi Ali Bey'in yerine hükümdar olmak üzere Sultan Murad'in yardimini istemisti. Sultan Murad, eskiden beri aralarinda bulunan akrabaligi kuvvetlendirmek için Ibrahim Bey'le kardesleri Ali ve Isa'ya birer kiz kardeslerini vererek onlari kendine baglamaya çalisir. Osmanli siyasetine uygun düsen bu davranisla Sultan Murad, aradaki eski düsmanliklari ortadan kaldirmayi hedefliyordu. Bu düsmanligi tamamen yok etmek için onlarin her birine Rumeli'nde birer sancak da vermisti. Bu arada Ibrahim Bey'e kuvvet verip onun Konya ve Larende üzerine yürümesini saglayan Sultan Murad'in bu kuvveti sayesinde Ibrahim Bey, amcasini kaçirip Konya'da Karaman Beyligi'ne hâkim oldu. Fakat bunun karsiliginda da daha önce Osmanlilara ait olup Timur tarafindan Karamanogullari'na verilmis olan bazi yerleri (Hamideli Beysehir) eski sahiplerine yani Osmanlilar'a terk etmeye razi oldu (1424).

    Sultan Ikinci Murad, gerek Rumeli, gerekse Anadolu'da kismen baris, kismen de mücadelelerle sagladigi sükûnetin devam etmesi için daha bazi islerin yapilmasi gerektigine inaniyordu. Nitekim Amasya, Tokat ve Canik havalisindeki yerlerde bir takim küçük Türkmen aile ve asiretleri vardi. Bunlar, gerek bulunduklari kalelerinin sarp olusu, gerekse devletin baska bölgelerde mesgul olmasindan istifade ile zaman zaman çevrelerini vurup eskiyalik ediyorlardi. Halk, bu yüzden bir hayli sIkInti çekiyordu. Hatta Solakzâde'nin ifadesine göre, insanlar bunlarin yüzünden evlerinden çikamaz hâle gelmislerdi. Bunlarin normal bir hale gelmesi ve geregi gibi idareleri devleti bir hayli mesgul ediyordu. Bu yerli Türkmen ailelerinden bir kismi, Ankara muharebesinden sonra Çelebi Sultan Mehmed tarafindan ortadan kaldirilmis ise de büyük bir grubu faaliyetlerine devam ediyordu. Sultan ikinci Murad, lalasi Yörgüç Pasa'nin faaliyetleri sonucunda bunlarin büyük bir kismini ortadan kaldirmaya muvaffak olmustur.

  2. Alt 09-15-2008, 17:04 #192
    Sarax Mesajlar: 678
    GERMIYANLI MÜLKÜNÜN OSMANLI'YA VASIYETI

    Daha önce, Yildirim Bâyezid tarafindan zapt edilmis bulunan Germiyan Beyligi, Ankara Muharebesi'nden sonra yeniden dirilttirilen diger Anadolu beylikleri gibi o da tekrar bagimsizligina kavusmustu. Germiyanoglu Ikinci Yakub Bey de ülkesine yeniden sahip olmustu. Yakub Bey, "Fetret Dönemi" diye bilinen sehzadelerin mücadeleleri esnasinda Çelebi Sultan Mehmed tarafini tutmustu. Bir ara Karamanoglu'nun tecavüzüne maruz kaldiysa da Çelebi Sultan Mehmed'in, Karamanoglu'nu yenmesi üzerine Yakub Bey, Osmanlilar'in himayesinde devletini idare etmisti.

    Kiz kardesinin oglu olan Çelebi Sultan Mehmed'in ölümü üzerine Yakub Bey, Osmanlilar'daki saltanat degisikliginden istifadeye yeltendi. Bu yüzden Sultan Ikinci Murad'in kardesi ve Hamideli Sancakbeyi Mustafa Çelebi'ye meyl ederek Karamanoglu ile birlikte Mustafa'ya kuvvet verip yardim eder. Bununla beraber Sultan Murad, Yakub Bey aleyhinde hiç bir harekette bulunmuyordu. O da son anlarina kadar beyligini muhafaza etmisti. Hatta Osmanli hükümdari, "Sah Ana" diye hitab ettigi Yakub Bey'in esini, Candaroglu Isfendiyar Bey'in torununu alacagi zaman gelini getirmeye göndermisti.

    Erkek evladi bulunmayan Yakub Bey, kiz kardesinin torunu olan Murad'i gün geçtikçe sevmeye baslar. Bu sevgi, erkek evladinin olmayisi ve Osmanlilar'in ileride büyük bir devlet haline gelecegini sezmesi üzerine onun, ülkesini Osmanlilar'a vasiyet etmesine sebep oldu.

    Bu sebepledir ki, ilerlemis yasina ragmen Edirne'de bulunan padisahi ziyaret etmek ister. Bu gaye ile yola çikan Yakub Bey, Bursa'ya gelir. Oradan Çanakkale Bogazi'na kadar giderek Gelibolu'da Rumeli yakasina ayak basar. Ikinci Murad, Yakub Bey'i karsilamak için Meriç ve Ergene üzerinde insa ettirmekte oldugu köprü sahasina kadar gelir. Bu vesile ile Sirbistan siniri valisi Ishak Bey'in idaresinde orada yaptirmakta oldugu köprünün insaat durumunu görme imkânini da elde eder. Yüz yetmis kemer üzerine kurulan ve hâlen Uzunköprü ilçesine adini vermis bulunan bu köprü, yapilis tarzindaki özellikten dolayi Ikinci Murad'in sultanlik çaginda kurulmus binalar arasinda ilk plânda yer alir.

    Yakub Bey, geçtigi bütün yollarda oldugu gibi Edirne'de de hürmet ve itibar görür. Padisah, onu yasinin büyüklügüne ve mevkiine lâyik bir hürmetle karsilar. Yakub Bey, Edirne'de misafir bulundugu siralarda büyük senlikler yapilir. Devrin en büyük hekim ve sairlerinden olan Seyhî, mihmandar sifati ile onun maiyetine verilir. Seyhî, gezmelerinde ona refakat etmeye ve arzularinin en küçügüne kadar bütün isteklerinin yerine getirilmesine memur edilmisti.

    Bu söhretli misafir, gördügü misafirperverlikten dolayi minnettar olarak ülkesine döner. Sultan Murad'in, emrine verdigi askere karsi o kadar cömertçe davranir ki, Gelibolu'ya ulastigi sirada parasi tükenir. O zaman padisaha bir mektup yazarak durum ve ihtiyacini bildirir. Sultan Murad, Germiyan Beyi'nin mektubunu okudugu zaman:

    "Cenab-i Hak, Germiyan Beyi'ni bize öyle bir kardes olmak üzere göndermis ki, kendi gelirinden baska bizimkileri de yiyor." diyerek derhal onun sanina lâyik olacak sekilde bir miktar para gönderir.

    Ikinci Murad'i ziyaret ettigi sirada seksenini bulmus olan Yakub Bey, ilk karsilasmada Sultan Murad'in elini öpmek istediyse de padisah elini vermez. Karsilikli öpüsüp musafaha ederler. Yakub Bey, ziyaretinin sebebini anlatarak içten gelen arzusunu sifahî (agizdan) arz ile ölümünden sonra memleketini padisaha vasiyet eyler. O, ülkesini kizkardeslerinin çocuklarina birakmak istemiyordu.

    Edirne'de bir ay kadar kalan Yakub Bey, Kütahya'ya dönüsünden bir sene sonra 832 Rebiülahir (1429 Ocak)'ta vefat ederek Kütahya'da yaptirmis oldugu imâret mescidi mihrabinin arkasina defnedilir. Yaninda zevcesi Pasa Kerime Hanim da vardir. Yakub Bey, hastalandigi sirada yazdirip Ikinci Murad'a gönderdigi vasiyetnâmesinde ülkesini Osmanlilara vasiyet eyleyip terk ettigini tekrarlamisti. Böylece Yakub Bey'in vasiyeti üzerine beyligi, Osmanli idaresine girmisti. Buranin sancak beyligine de Kara Timurtas Pasa'nin torunu ve Umur Bey'in oglu Osman Bey tayin edilmistir.

    Aradaki fasilalar hariç olmak üzere takriben otuz sene kadar Germiyan hükümdari olan Yakub Bey, çok cömert bir insandi. Bilginleri seven bir kimse olarak Yakub Bey, sarayinda pek çok sair, edip, bilgin ve tabibin bulunmasini saglamistir. Edirne'de kendisine mihmandar olarak tayin edilen Seyhu's-Suara Seyhî Sinan da bizzat kendi himayesinde yetisen ve sonradan Osmanlilar'in hizmetine giren bir kimse idi.

    O, ilim ve fikir adamlarini himaye hususunda babasinin izini takib etmisti. Türkçe'nin gelismesine hizmet etmis, meshur ilk Türkçe imâret vakfiyesini güzel bir yazi ile hak ettirerek imâretin duvarina koydurmustu.

    Çok cömert, eli açik, ihsani bol bir kimse olan Yakub Bey, Bursa'ya geldigi zaman Osman, Orhan, Yildirim Bâyezid ve Çelebi Sultan Mehmed'in türbelerini ziyaret eder. Bu esnada henüz hayatta bulunan Emir Sultan'i da ziyaret ederek elini öper.

  3. Alt 09-15-2008, 17:05 #193
    Sarax Mesajlar: 678
    SIRBISTAN VE GÜVERCINLIK KALESI MESELESI

    Sirbistan, Birinci Kosova muharebesinden beri Osmanlilar'in nüfuzu altinda idi. Ankara muharebesinden sonra Sirbistan himayeden çikmamakla beraber kendi lehine bazi tavizler elde etmisti. Kosova muharebesinde öldürülen Lazar'in yerine Stefan Lazareviç (1389-1427) Sirp despotluguna getirildi. Stefan Lazareviç, Temmuz 1427 senesinde evlad birakmadan ölünce onun yerine kiz kardesinin oglu Jorj Brankoviç, Sirp despotu oldu. Osmanli tarihlerinde Vilk (babasinin adi Vulk) oglu diye bahs edilen Jorj Brankoviç'in Sirp despotu olur olmaz bazi kalelerini Macarlara terk etmesi, Osmanlilar ile Sirp ve Macarlar arasinda bazi çatismalarin çikmasina sebep oldu. Bu adam, selefi ve Osmanli dostu olan Lazareviç'in gütmekte oldugu siyaseti terk ederek gerektiginde Osmanlilar'a karsi kendini müdafaa etmek ve Türk taarruzlarini kuzeye yani Macaristan'a geçirmemek için hem Alman Imparatoru hem de Macaristan Krali olan Sigismond'a kendi topraklarindan bazi mühim yerleri vermisti. Bu yerlerden birisi de Sirplarin merkezi olan Semendire ile Orsova arasinda ve Tuna nehri kenarindaki Golumbaç (Kolombaç) idi. Osmanlilar buraya "Güvercinlik" diyorlardi. Halbuki eski despot Stefan Lazareviç, ölmeden önce burayi on iki bin duka altin borcuna karsilik "boyar" yani beylerinden birisine rehin olarak vermisti. Belgrad'i isgal eden Sigismond, parayi ödemeden Kolombaç'i da almak isteyince, boyar kaleyi Osmanlilar'a terk etti

    Sigismond'un, Macaristan'a açilan yollar üzerinde önemli ve stratejik bir mevkide bulunan Güvercinligi zorla almak istemesi üzerine Sultan Murad, kalenin müdafaasina kosar. Macadar bir basari elde edemedikleri gibi Sigismond da ölüm tehlikesi geçirerek bir fedaisi sayesinde zor kurtulmustu. Sigismond, muvaffak olamayinca Osmanlilarla anlasmak zorunda kalir ve Güvercinlik'in Osmanlilar'a geçmesini kabul eder.

    Belgrad'in Macarlara verilmesi üzerine hükümet merkezini daha önce Semendir'e nakl etmis olan Jorj Brankoviç, Sigismond'un basarisiz oldugunu görünce ondan ümidini keserek Osmanlilar'la anlasmaya çalisir. Varilan anlasmaya göre o, her sene Osmanli hazinesine elli bin duka altin vermeyi, Macarlarla münasebetlerini kesmeyi ve padisah istedigi zaman Osmanli ordusuna asker göndermeyi kabul eder.

    Sultan Murad, Edirne'ye döndügü zaman hükümdarlara nâmeler göndererek yeni fetihlerini bildirir. Güvercinlik ve Krusevaç gibi kalelerin ele geçirilmesiyle Osmanli sinirlari, Sirbistan'in kuzeyinde yeni gelismeler kayd etmisti. Güvercinlik, Macaristan'a açilan yollar üzerinde oldugu gibi bilhassa Sirbistan'in müdafaa ve elde tutulmasina yarayacak bir mevki isgal ediyordu. Onun içindir ki, zaptindan on alti yil sonra Segedin muahedesi yapilirken Güvercinlik üzerinde bir hayli durulacaktir. Macaristan bakimindan çok önemli bir üs olarak kabul edildigi için burasi, her firsatta Macarlar tarafindan gözetlenecektir. Hatta Fatih Sultan Mehmed, 1473 senesinde Uzun Hasan'a karsi sefere giderken Macar elçisi Padisahin ve dolayisiyla Osmanlilarin bu müskül durumundan yararlanarak Güvercinlik'in terkini veya kalesinin yikilmasini isteyecektir.

  4. Alt 09-15-2008, 17:05 #194
    Sarax Mesajlar: 678
    SELÂNIK VE YANYA'NIN FETHI

    Birinci Murad zamaninda kusatilip alinamayan, fakat hicrî 791 (M. 1394) yilinda Yildirim Bâyezid tarafindan zapt edilen Selânik, Ankara Muharebesi'nden sonra Bizans Imparatoru ile uyusmak isteyen Emir Süleyman tarafindan Bizanslilara terk edilmisti. Selânik sehrinin, Osmanlilar tarafindan ilk defa olarak fethi ve bilahare tekrar Rumlarin eline geçisine dair bilgiler, Yildirim Bâyezid dönemi hadiseleri arasinda zikr edilmisti.

    Osmanlilar'in saltanat degisikligi ve buna bagli olarak çikan taht kavgalari fitnesi ortadan kalkip tehlikeli durumlarinin düzelmesinden sonra sira daha önce ellerine geçmis olan Selânik'in yeniden elde edilmesine gelmisti. Bunun için Sultan Murad, Evrenoszâdelerle Turahan Bey komutasindaki ordusuyla Selânik'i muhasara ettirmisti. Bu sirada Manuel'in oglu Andronikos, Selânik valiliginde bulunuyordu. Muhasara yüzünden sikintiya düsen halk, Andronikos'un muvafakati olsun olmasin, kendilerine yiyecek vermek ve sehri mamur hale getirmek sartiyla Venediklilere satmaya karar verir. Venedikliler, kendilerine sadik kalmak sartiyle Selânikliler'in tekliflerini kabul ile elli bin duka altin karsiliginda Selânik'i satin alirlar. Böylece Selânik halki, para karsiliginda kendilerini yabanci bir millete satarken, Venedikliler de kan yerine keselerinden para dökerek Ege kiyilarinin en mühim sehirlerinden birine sahip olurlar. Bu esnada zaten hasta olan Andronikos da Venedikliler'ce Mora'ya gönderir (H. 826 / M. 1423).

    Sultan II. Murad, Selânik'in Venedikliler'in eline geçmesini istememisti. Fakat o sirada daha pürüzlü ve önemli isler oldugundan ses çikarmamis ve uygun bir zaman gözetlemeyi uygun görmüstü. Sultan Murad, 1426 yilinda Ayasolug'a giderek orada bulundugu sirada Midilli, Sakiz ve Rodos ile eski antlasmalari yeniledigi zaman Venediklilerin Selânik'i almalarindan dolayi bunlarla olan muahedeyi yenilemeyerek Venedik elçisini geri çevirmisti.

    Padisah, buradaki islermi yoluna koyduktan sonra Edirne'ye döner. Venedikliler yeni bir heyet göndererek muahedeleri yenilemek istedilerse de padisah: "Selânik, babamdan kalma mülkümdür. Büyük babam Bâyezid bazusunun kuvvetiyle burasini Rumlardan aldi, eger oranin idaresi Rumlarin elinde bulunsaydi, bunlara haksizlik ettigimi belki iddia edebilirlerdi. Siz ise Italya'dan gelen Latinlersiniz. Buralara sokulmaniza sebep ne? Ya arzunuzla oradan .çekiliniz, ya da hemen gelirim" cevabini verir. Böylece elçiler bir is göremeden geriye dönerler. Osmanlilar'in bu sekildeki kesin tutumu üzerine Venedikliler, ilk günlerden itibaren isi diplomatik yollarla ve gürültüsüz atlatmaya çalisirlar. Sultan Murad'a defalarca elçi gönderirler ama bu çabalarin hiç birisi Sultan Murad'i bu oldu bitti karsisinda yumusatamaz. Bu arada Venedikliler, sehrin zapti kadar garip ve tuhaf olan bir muameleye bas vurarak bizzat Bizanslilarin tavassutunu temin ederler. Padisah, imparatorun bu tavassutunu çok garip bulmustu. Ioannis'in göndermis oldugu Nikola de Gona ve Frangopulos adlarindaki elçilerine, sayet Selânik imparatora ait olsaydi orayi hiç bir zaman zapt etmek istemeyecegini, fakat Venediklilerin, imparatorun arazisi ile kendi topraklan arasina yerlesmesine de müsaade edemeyecegini söyleyerek anlari da geri gönderir.

    Bu müzakereler esnasinda sefer hazirliklarini da ihmal etmeyen Sultan Murad, 1430 senesi Subatinin ortalarinda Edirne'den Serez'e gelir. Burada Anadolu Beylerbeyi olan Hamza Bey komutasindaki Anadolu kuvvetleri ile Sinan Bey komutasindaki Rumeli kuvvetlerini bir araya getirir. Kendisi Serez'de kalarak Hamza Bey'i ileriye gönderir. Bütün kusatma hazirliklari yapildiktan sonra Venedik valisinden sehrin teslimini ister. Fakat Venedik valisi bunu red eder. Bunun üzerine Hamza Bey sehri topla dövmeye baslar. Selânikliler, Venedikliler'den donanma ve yardim istedilerse de bu yardim gerçeklesmedi. Muhasara karargahina gelen Sultan Murad, sehrin bir an önce düsmesini istiyordu. Venedikliler Rumlara itimad edemediklerinden kendi askerlerini Rumlarin arasina dagitmislardi. Bu sekilde sehir müdafaa edilirken Rumlarin gevsekligini ve icabinda karsi tarafla anlasmalarini önlemeyi düsünüyorlardi.

    Umumi hücumla alindigi takdirde sehrin zarar ve tahribata ugrayacagini hesaplayan Hamza Bey, hem buna mani olmak, hem de fazla zahmet çekilmeden fethi mümkün kilmak için surlardan içeriye adamlar soktu. Sayet Venedikliler, Rumlardan gelebilecek bir hainligin önünü almak üzere önceden gerekli tedbirleri almamis olsalardi belki de Hamza Bey'in adamlari gayelerine ulasacaklardi. Buna meydan vermemek düsüncesi ile Venedikliler, her Rum askerinin yanina degisik memleketlerden ücretle topladiklari adamlardan kurulu yagmaci (Butineur) denilen askerden birini koymuslardi. Ayrica Hamza'nin oklarinin ucuna mektuplar sararak Rumlari sehir kapilarini açmaya tesvik etmesi, buna karsilik kendilerine hürriyet ve himaye vaad etmesi de bir sonuç vermedi. Çünkü Venediklilerin çok siki tedbirler almalari üzerine sehre sokulan adamlarla içeriye firlatilan mektuplarin, Rumlar üzerindeki tesirleri önlenmisti.

    26 Subat gecesi meydana gelen depremde halk büyük bir heyecan yasadi. Fakat Venediklilerin çabasi sonucunda bu korku ve heyecan giderilerek müdafaa daha bir güç kazandi. Rumlar, Venediklilere mecburen itaat ediyorlardi. Hamza Bey'in tekliflerini kabul etmeyen Venedikliler'e karsi padisah, hücuma karar verir. Bu, sehrin zapt edildigi zaman, âdet oldugu üzere yagmaya ugramasi demekti. Hükümdar böyle bir karar almak zorunda kalmisti. Çünkü daha önceki bütün baris ve teslim çagrilari cevapsiz kalmisti.

    28 Subat'i 1 Mart'a baglayan gece, Selânik halki arasinda genel hücumun ertesi gün yapilacagi söylentileri dolasmaya baslar. Bunun üzerine halk, kalabalik topluluklar halinde kiliselerde toplanmaya basladi. En fazla kalabalik ise Aziz Dimitrios'un tabutu bulunan ve içinde devamli olarak "kutsal yag" akan kilisede toplanmisti. O gün aksama dogru, Osmanlilar'in, limandaki üç Venedik kadirgasini yakmasi, Venedikliler arasinda büyük bir korkunun meydana gelmesine sebep oldu. Bu yüzden bütün askerlerini kaleden çekip gemilere bindirdiler. Venediklilerin, sehrin savunmasindan ayrilmalari, Rumlari büsbütün perisan etmisti. Bu yüzden onlardan da bulunduklari mevzileri terk edenler oldu. Ertesi gün safakla baslayan genel hücum sonunda Osmanli askeri sehre girmeye basladi. Bu esnada Selânik halkindan bazilari, gruplar halinde Venedik kadirgalarina binmek istedilerse de bunlar, Venedikliler tarafindan gemilere alinmazlar. Selânik sehrini para karsiligi alan Venedikliler, sadece sehrin ticaretini düsünüyorlardi. Zira Selânik, Ege Denizi'nde ticarî mevkii parlak bir sehirdi. Fakat orada barinamayacaklarini anladiklari zaman dindaslari olan Rumlari, Müslüman olan Osmanlilar'a terk etmekten çekinmemislerdi.

    Öyle anlasiliyor ki sehrin umumî bir hücumla alinacagi söylentileri bosu bosuna çikarilmis bir iddia degildi. Zira Mart ayinin ikinci günü sato tarafindan yapilan siddetli bir hücum ve merdivenlerle üzerlerine çikilan surlarin isgali sonunda, kale kapilarinin açilmasi ile sehir zapt edildi (27 Receb 833/2 Mart 1430). Selânik'in düsmesi, Avrupa ve bilhassa Venedik'te büyük üzüntülere sebep olmustu.

    Selânik zapt edilince Sultan Murad, Vardar Yenicesi ile diger sehirlerden Türk aileler getirterek buraya iskân ettirir. Bu politikasi ile o, sehrin Müslüman Türk hüviyeti kazanmasina çalisiyordu. O, sadece iskân ile yetinmiyerek buraya yerlestirilenler için bazi imkânlar da sagliyordu. Bu sebeple Aya Dimitri (Sen Dimitrios) kilisesi hariç olmak üzere diger bütün kiliseleri camiye tahvil ettirir. Hammer'in ifadesine göre bazi kiliseleri de yiktirip onlarin malzemesinden sehrin ortasinda bir Türk hamami yaptirir.

    Böylece Müslümanlarin rahat ibadet etmeleri ve diger sosyal tesislerden istifade etmelerini saglamisti.

    Osmanli kaynaklan, Selânik'in kirk günlük bir kusatma sonunda zapt edildigini yazarlarsa da yabanci kaynaklarda buranin daha kisa bir sürede zaptedildigi bildirilmektedir. Subat ortalarinda baslayan kusatma, 2 Mart'ta sona erdigine göre bu sürenin çok daha az oldugu anlasilmaktadir.

    Selânik muhasarasi devam ederken, Amiral Andrea Moceniko komutasindaki Venedik donanmasi, Gelibolu'yu zapt etmek için ugrastiysa da bunda basarili olamadigi gibi gemi bakimindan da zayiata ugradi. Zira henüz emekleme durumunda bulunmasina ragmen Osmanli donanmasi, onlarin basarili olmasina ve Gelibolu'yu ele geçirmelerine engel olmustu.

    Amiral Moceniko'nun yerine geçen Silvestr Morisini Selânik'in intikamini almak için 1431 yilinda Çanakkale bogazinin Anadolu yakasindaki istihkamlara ani bir baskinda bulunarak ele geçirdigi muhafizlari öldürmüs, surlarini da tahrib etmisti. Bundan sonra Sultan Murad ile Venedikliler arasinda Gelibolu'da bir muahede imzalanir. Bu muahede ile Selânik'in Osmanlilar'a terk edildigi belgelendirilip kabul ediliyordu. Dukas'in ifadesine göre Venedikliler, Egriboz adasinin Osmanlilar tarafindan zapt edilmesinden korktuklari için böyle bir baris teklifinde bulunmuslardi.

    Selânik'in zaptindan takriben bir buçuk sene sonra 13 Safer 835 (9 Ekim 1431)'de Yanya Osmanli topraklarina katildi. Yildirim Bâyezid zamanindan beri Yunanistan'in Epir bölgesinde Latin kökenli despotlar vardi. Osmanlilarin yüksek hâkimiyeti altinda bulunan ve merkezi Yanya olan Epir despotu Karlotoçi (Carlo Tocco) ölünce ogullari arasinda hâkimiyet mücadelesi bas göstermisti. Bunlardan Memnon adindaki ogul, Osmanlilar'dan yardim ister. Bunun üzerine Sultan Murad, Karaca Pasa komutasinda gönderdigi kuvvetler ile Memnon'a yardim edip onu arzusuna kavusturur. Bununla beraber yerli Ruro halki, ogullar arasinda meydana gelen bu mücadele ile Latinlerden memnun degildir. Bu yüzden aradan fazla bir zaman geçmeden Yanya halkinin ileri gelenlerinin meydana getirdigi bir heyet, o siralarda Selânik civarinda bulunan Sultan Murad'i ziyaret eder. Heyet, halkin hürriyetine, örf, âdet ve ibadetlerine dokunmayacagina dair Sultan Murad'dan bir ferman aldiktan sonra sehrin anahtarlarini kendisine teslim eder. Sultan Murad, Yanya'yi teslim almak için Karaca Pasa'yi görevlendirir. Karaca Pasa'nin sehri teslim almasindan sonra buraya da Türkler iskân edilir.

    Yanya'nin baris (sulh) yolu ile alinmasi ve özellikle halkin istegiyle Osmanli idaresinin kabul edilmesi, Osmanli idare ve adaletinin, Balkan halklari üzerinde nasil iyi bir tesir meydana getirdiginin göstergesidir. Kendi dindaslari olan Latinlerin zulüm ve çekismesinden bikan halk, adalet ve hak sinasliklarina güvendikleri Osmanliya baglanmayi tercih etmisti.

  5. Alt 09-15-2008, 17:05 #195
    Sarax Mesajlar: 678
    BALKANLAR'DAKI YENI OLAYLAR

    Macarlar, eskiden beri Balkanlar'daki milletlerin Osmanlilar'a karsi tavir koymalarini istiyor ve kendilerini bölge halklarinin bir çesit hâmisi kabul ediyorlardi. Bu yüzden, Eflâk ve Sirbistan'in Osmanlilar'la olan baglantilarini kesmekte kakarli görünüyorlardi. Durumun nezaketini bilen Osmanli devlet adamlari da buna karsi tedbir almakta gecikmiyorlardi. Onun için de zaman zaman çatismalar meydana geliyordu. Bu çatisma ve anlasmazliklara ilaveten bölgede iç karisikliklarda sürüp gidiyordu. Devamli karisikliklara sebep olan bölgedeki olaylari Eflâk ve Sirbistan hadiseleri olmak üzere iki kisma ayirmak mümkündür.

  6. Alt 09-15-2008, 17:05 #196
    Sarax Mesajlar: 678
    EFLÂK HÂDISELERI

    Eflâk'in söhretli voyvodasi Mirça'nin ölümünden sonra bölge, senelerce sürecek olan iç karisikliklara sahne olacaktir. Bu mücadeleler esnasinda voyvodalarin bazilari Macarlar, bazilari da Osmanlilar'dan yardim göreceklerdir. Eflâk'taki iç mücadele Mirça'nin kardesinin çocuklari olan Dan'lilar ve Mirça'nin oglu Vlad Drakula'nin torunlari olan Drakul'lular arasinda cereyan ediyordu. Bu mücadeleler sebebiyle voyvodalar makamlarini yeterince saglama alamadiklari gibi bu dönem Eflâk kaynaklari da kifayetsiz olduklari için voyvodalarin saltanat tarihlerinde karisikliklar bulunmaktadir.

    Mirça'nin ölümünden sonra kardesinin oglu Dan, Eflâk voyvodasi olmustu. Fakat bu voyvoda, Bogdan prensinin yardimini alan Vlad Drakul tarafindan öldürülür. Dan'in oglu Osmanlilar'dan yardim istedigi için kendisine yardim edildiyse de bunda iyi bir basari saglanamadi. Bu yüzden bu da babasi gibi Vlad tarafindan öldürülür(1431). Vlad, bu cesareti, Macarlarin ve bilhassa Sigismond'un kendisini himaye etmesinden aliyordu. Dukas ve Hammer'in ifadelerine göre Eflâk Beyi (voyvodasi) Vlad, ya insafsiz ve zâlimliginden veya Sigismond'un kendisine verdigi Dragon nisanindan dolayi Drakul (Eflâl dilinde hilekâr, Seytan) lakabi ile aniliyordu. Vlad, bütün bu himayelere ragmen Sigismond'un kendisini Türklerin elinden kurtaramayacagini düsünerek rakiplerine galip gelmekle birlikte Osmanlilar'a da sokularak görünüste onlara olan bagliligini göstermek istiyordu. Filhakika Vlad Drakul, Osmanli hükümdarinin, Karaman seferine hareket edecegi esnada bizzat Bursa'ya kadar gelerek bagliligini arz ve Sultan Murad'in Macaristan'a yapacagi seferlerde kendisine her türlü kolayligi gösterecegini vaad ettigi gibi böyle bir seferde Osmanli ordusuna klavuzluk edecegini de taahhud eder. Bu arz-i ubûdiyetten memnun olan Sultan Murad, onu tekrar ülkesine gönderir.

    Büyük bir idarî ve diplomatik tecrübeye sahip olan Osmanli devlet erkâni, Vlad'in iki yüzlülügünü çok iyi biliyordu. Bu sebeple onun Macarlarla olan münasebetlerini bozmak için ayni sene (1432), yanina asker vererek onu Transilvanya'ya akin yapmaya memur eder. Bu sekilde, Vlad Drakul vasitasiyle Macarlara büyük bir darbe indiren Sultan Murad, bilahare Macarlarla dostlugu yenilemek ister. Zira Sultan Murad, Macaristan ile dostça münasebetlerin faydali olacagini düsünür. Bu sebeple Imparatorun bulundugu Bâl sehrine tantanali bir elçilik heyeti gönderir. Sigismond, heyeti Bas kilisede ve bütün hükümdarlik alametleri üzerinde bulundugu halde kabul eder. Bu elçilik erkânindan on iki kisi ilerleyerek Imparatora altin sikkelerle dolu on iki altin kupa, bir takimi sirma islemeli, bir takimi da kiymetli taslarla süslü ipekli elbiseler sunar. Böylece mütareke yenilendikten sonra Sigismond, Sultan Murad'in elçilerini gayet sahane bir surette taltifederek birçok hediyelerle Padisahlarina gönderir (Kasim 1433).

  7. Alt 09-15-2008, 17:06 #197
    Sarax Mesajlar: 678
    SIRBISTAN HÂDISELERI

    Eflâk voyvodasi Vlad Drakul gibi Sirp despotu Jorj Brankoviç te Macarlara dayanip onlardan yararlanmak istiyordu. Zaten Macarlar da Sirp despotunu Osmanlilar aleyhine tesvikten geri kalmiyorlardi. Sirbistan'in iki önemli sehrinden Belgrad'in Macarlar, Güvercinlik'in de Osmanlilar elinde bulunmasindan dolayi her iki devletin Sirbistan üzerindeki dikkatleri daha fazla hassasiyet kazanmisti. Sirp despotunun Osmanli Devleti'ne sadik görünmesine ragmen el altindan da Osmanlilar'in aleyhindeki bazi hareketleri, Üsküp Sancak Beyi Ishak Bey tarafindan haber alinip merkeze bildirildiginden, onun komutasindaki bir ordu ile Sirbistan içlerine dogru bir akin yapilir. Bu akinla, Sirp despotunun Macarlarla olan alâkasini kesmek ve Osmanlilar'a olan bagliligini güçlendirme hedeflenmisti.

    Ishak Bey komutasindaki Osmanli ordusunun Sirbistan ortalarina kadar bir akin yapmasi, Sirp despotu Brankoviç'i telaslandirir. Bu yüzden Macarlarla olan münasebetlerini kesmeyi ve kizi Marya (Mara)'yi Osmanli hükümdarina zevce olarak vermeyi kabul ederek barisi saglayabildi. Sarica Pasa, Osmanlilara olan baglilik yeminini ettirmek ve padisahin nisanlisini getirmek üzere Jorj Brankoviç'in sarayina gider. Bununla beraber yine ayni sene (1433) içinde, Evrenoszâde Ali Bey'in Macaristan'a yaptigi bir akinda basarili olamamasi, Brankoviç'i yeniden Macarlarla münasebetlerini gelistirmeye yöneltir. Hatta kizini padisaha nisanlamis olmasina ragmen onun henüz küçük oldugunu ileri sürerek dügünün yapilmasini da tehir eder.

    Iki yüzlü harekette Eflâk voyvodasindan da usta davranan Jorj Brankoviç, Macar Krali Sigismond ile birlikte Karamanoglu Ibrahim Bey'le gizlice anlasarak onu, Osmanlilar aleyhine kiskirtmaya ve bir takim faaliyetlerde bulunmaya sevkeder. Bundan cesaret alan Ibrahim Bey, Osmanli ülkesine saldiracak ve bazi yerleri ele geçirecektir. Fakat ileride de bahs edilecegi gibi Sultan Murad, Karamanoglu Ibrahim Bey'in hakkindan geldikten sonra tekrar Rumeliye dönecektir. Durumun kendi aleyhindeki vehametini görmekte gecikmeyen Brankoviç, padisahin hiddetini teskin ile dikkatini baska seyler üzerine çekebilmek için kizi Mara'yi aldirmasi istirhaminda bulunacaktir. Sultan Murad, pasalarini toplayip kendileri ile bu durumu görüsünce pasalar "almak gerek sultanim" demislerdi. Bunun üzerine sultan da "tedarik neyse edin" diyerek Kizlaragasi Reyhan Aga ve Oruç Bey ile Sirp sinirlari üzerinde toplanmis olan askerin komutani Ishak Bey'in esini gelini almak üzere bir heyetle Üsküp'e, oradan da Semendire'ye gönderir. Âsikpasazâde hadiseyi su ifadelerle nakl eder:

    "Bir kaç günlük yol kalinca Vilk oglu, kâfir beylerinin hatunlarini karsi gönderdi. Acayip konukluklar eyledi. Gayet iyi tazimle Semendire'ye getirdiler. Onda dahi nihayetsiz konukluklar etti. Çeyizinin hesabini yazmislar. Defterini Özbek Aga'ya verdiler. Vilk oglu demis ki: "Ben çeyizi kizima vermedim, Hünkâra verdim, dilerse bu câriyesine versin, dilerse gayri câriyesine versin". Elhasil kizi Edirne'ye getirdiler. hünkâr kendine dügün etmedi. "Bir sipahi kâfirin kizina ne dügün gerek" dedi. Ve her ne kim Vilk oglu dedi, onu Hünkâr'a dediler. Hünkâr eder "Benim câriyelerime verecegim yok mudur ki onun kizinin çeyizini vereyin." dedi. Hiç nesne kabul etmedi. Geri çeyizini ol kiza verdi. Bir sehl zaman durdu, Bursa'ya gönderdi. Isfendiyar kizi dahi Bursa'da idi, onu Edirne'ye getirdi."

    Jorj Brankoviç, mutad merasimle, kizini Osmanli sarayina götürmek üzere gelen heyete teslim eder. Edirne'ye gelen Mara oradan da Bursa'ya gönderilir.

    Sultan Murad, kizi Mara'yi Edirne'ye göndermis olan Jorj Brankoviç'e pek güvenemiyordu. Bu sebeple Sirp despotu ile Eflâk voyvodasinin Macarlar'la arasini iyice açarak kendisine baglanmalarini saglamak için Macaristan harekâtina katilmalarini emr eder. Padisahin emri geregince Jorj Brankoviç ve Vlad Drakul 1438'deki Macaristan akinina katilirlar. Her iki hükümdarin Evrenoszâde Ali Bey komutasindaki akinci kuvvetlerine iltihaklarini müteakip Demirkapi üzerinden Tuna nehri âsilir. Birbuçuk ay kadar süren akinlar esnasinda, Transilvanya'da bazi sehirler zapt ve kaleler de tahrib edilir. Bu akinlar esnasinda birçok ganimet elde edilir.

    Sultan Murad, 1438 kisinda Brankoviç'in kizi Mara ile evlendi. Bununla beraber Sirbistan hududundaki Türk kuvvetlerinin komutani olan Ishak Bey'den aldigi raporlar, kayinpederine itimad edilemeyecegini gösteren delillerle dolu idi. Sultan Murad, müstereken icra edilen Transilvanya akinina ragmen Macarlarla aralarinin açilmadigini görünce, Sirbistan problemine kesin bir çözüm getirme kararma varir. Buna göre Karamanoglu'nu tahrik edenlerden birisi daha bütünüyle ortadan kalkacakti.

    Sultan Murad, Brankoviç'in, Semendire'nin anahtarlari ile birlikte Edirne'ye gelmesini emr eder. Brankoviç, itaat edecek yerde, büyük oglu Greguar'i Semendire'nin tahkim ve müdafaasina memur eder. Kendisi de diger oglu Lazar'i yanina alarak Sigismond'a halef olan Albert'e siginir.

    Sultan Murad, Brankoviç gibi Eflâk Voyvodasini da davet etmisti.

    Voyvoda Drakul, Jorj Brankoviç'i taklid etmeyerek padisahin dâvetine icabet eder. Vlad Drakul, ordugâha gelince yakalanarak Edirne'ye gönderilir. Edirne'den de Gelibolu'ya yollanarak haps edildiyse de iki oglunu rehin olarak birakmayi kabul ettiginden hapiste uzun süre tutulmayarak serbest birakildi. Vlad Drakul ülkesine dönerek yine eski makamina geçer.

    Sultan Murad, Sirbistan isini kesin bir sonuca baglamak için Semendire üzerine kuvvet sevk eder. Brankoviç'in oglu tarafindan müdafaa edilen Semendire, üç ay müddetle kusatilir. Bu esnada, Sirbistan islerini çok iyi bilen Ishak Bey, hacdan dönünce kusatmanin siddeti artirilir. Bu siddetli kusatmaya tahammül edemeyen Semendire, 1439 yilinda teslim olur. Asikpasazâde, sehrin fethinden hemen sonra onun Müslüman Türk sehri haline getirilmesi için kadi tayin edildigini, Cuma namazinin kilindigini ve hisarina asker kondugunu yazar. Sehri müdafaa edenlerle birlikte esir düsen Greguar, daha önce rehine olarak Edirne'ye gönderilmis bulunan kardesi Stefan ile birlikte Tokat'a yollanarak hapsedilir.

    Semendire muhasarasi devam ederken bir Macar ordusu sehrin imdadina geldiyse de Ishak Bey ile Timurtas Pasaoglu Osman Çelebi tarafindan maglub edildikten baska Macaristan'a da akinlar düzenlendi. Osmanlilar bu sefer esnasinda pek çok esir ve ganimet aldilar. Seferde bizzat bulunmus olan tarihçi Âsikpasazâde, "esirlerin sayisinin çok fazla oldugunu, kendisinin bile bes esir satin aldigini, esirlerin fazlaligi sebebiyle fiyatlarinin düstügünü, hatta bir askerin, güzel bir cariyeyi bir çift çizme ile mübadele (degistirdigini) ettigini" yazar.

    Sultan Murad, bu sefer esnasinda, eteklerinde kuruldugu dagin madenlerinin çoklugundan dolayi "Sehirler anasi" diye adlandirilan Novaberda'yi bizzat kendisi yeniden feth ederek ele geçirdi (1439). Böylece Sirbistan'in diger sehir ve yerleri de zapt edilmis oluyordu. Novaberda, daha önce zapt edilmis ise de fetret döneminde tekrar Sirplara iade edilmisti. Maden ocaklari ile meshur olan Novaberda, asirlarca Osmanli ordusunun mermi ihtiyacini kullanmada hizmet görmüstü.

    Sirbistan'a karsi yapilan hareket, Bosna Krali Tvartko'yu korkuttugundan, Osmanli hazinesine daha önce vermekte oldugu yirmi bin duka altini yirmi bes bine çikarmisti.

  8. Alt 09-15-2008, 17:06 #198
    Sarax Mesajlar: 678
    BELGRAD'lN MUHASARASI

    Tarihî kronoloji itibari ile Karaman seferinden sonra olmasina ragmen, olaylarin akisi içinde Sirbistan hadiseleri ile yakin ilgisinden dolayi bu muhasaradan bahs edildikten sonra, Karaman olaylarina temas edilecektir.

    Sirbistan'in fethinden sonra Belgrad için de bir seyler yapmak gerekiyordu. Zira o siralarda Macar hâkimiyetinde olmakla beraber Belgrad, gerçekte bir Sirp sehri idi. Filhakika o tarihlerde Bohemya'da meydana gelen krallik mücadelesi ile Alman Imparatoru ve Macaristan Krali Albert'in ölümünden dolayi meydana gelen çekismeler, Sultan Murad'i düsüncesini gerçeklestirmeye yöneltmisti. O, bu sehrin stratejik durumunu çok iyi biliyordu. Bunun için de "Belgrad, Engürüs vilayetinin kapisidir" diyerek onun askerî önemini ortaya koyuyordu. Sultan Murad, Belgrad'i muhasara için önce Evrenosoglu Ali Bey komutasinda bir ordu gönderdi. Arkasindan bizzat kendisi de bu kusatmaya istirak etti. Kusatma hem karadan hem de nehirden yapiliyordu. Osmanli toplari kaleyi dövmeye baslayinca ondan büyük bir parçayi yikip bir gedik açtilar. Osmanli birlikleri buradan içeri daldilarsa da siddetli bir mukavemetle karsilastilar. Sehri Zovan adinda Raguza'li bir rahip müdafaa ediyordu. Evrenosoglu kusatmayi kaldirmadi. Surun etrafindaki hendek kenarina kadar büyük bir siper kazdirdi. Bu arada kale burçlarindan, kendisini rahatsiz edenleri de kaçirdi. Polonya Krali iken ayni zamanda Macaristan kralligina da getirilmis olan Viladislas, Sultan Murad'dan kusatmayi kaldirmasini rica etmis ise de buna pek aldiris edilmedi. Bu siralarda Macaristan içlerine dogru da akinlar devam ediyordu. Fakat alti ay kadar devam eden Belgrad kusatmasi, zamanin uzamasindan dolayi kaldmldi.

  9. Alt 09-15-2008, 17:06 #199
    Sarax Mesajlar: 678
    KARAMAN SEFERI

    Murad Bey'in destegi sayesinde idareyi elde edip is basina gelmis olmasina ragmen, Karamanlilar'in, Osmanlilar'a karsi takib ettikleri tarihî ve daimî düsmanlik siyasetine devam etmekte mahzur görmeyen Ibrahim Bey, mevkiini ve yerini kuvvetlendirdikten sonra Sirp despotu ve Macarlar'la ittifak ederek Osmanlilar'in aleyhindeki faaliyetlerine baslar. Osmanlilarin, Rumeli'deki sIkIsik durumlarindan devamli olarak istifade etmeyi adeta bir prensip haline getiren Karamanlilar, bu sefer de rollerini Ibrahim Bey vasitasiyle oynuyorlardi.

    Evrenoszâde Ali Bey'in, Macaristan'a yaptigi bir akinda muvaffak olamamasi üzerine, Balkanlar'daki Hiristiyanlarla is birligine giren Ibrahim Bey, 1433 senesinde de Sirp ve Macarlar'la birleserek Osmanlilar'in aleyhinde bir ittifak kurmustu.

    Karsilikli anlasmalar geregince Macarlar ile Sirp despotunun Tuna'yi geçip Güvercinlik (Kolambac) kalesine taarruzlari esnasinda Karamanoglu Ibrahim Bey de Beysehir'den sonra Hamideli'ni isgal etmeye baslayarak bu sancagin beyi olan Sarabdar Ilyas'i esir almisti. Rumeli islerinin kritik bir vaziyet arz etmesinden dolayi yerinden ayrilamayan Murad Bey, her iki tarafi da tarassut ediyordu. Bununla beraber Rumeli'ndeki isler yüzünden Edirne'yi birakip Karamanoglu'nun üzerine gidemiyordu. Karamanoglu da bunu bildigi için isgal sahasini gittikçe genisletmeye çalisiyordu.

    Sultan Murad, Sinan Pasa komutasinda bir ordu sevk ederek Macarlari maglub eder. Maglub olan Macarlar'dan bir kismi Tuna nehrinde bogulurken krallari da zor kurtulmustu (1433).

    Sultan Murad, Güvercinlik önünde kazanilan bu zaferden sonra Rumeli'ndeki vaziyetin düzeldigini görünce vezir Saruca Pasa'yi Edirne muhafazasinda birakarak Karamanoglu'nun üzerine yürür. Aksehir, Konya ve Beysehri'ni alan Sultan Murad, Bozkir'a kadar gidip Karamanoglu'nu takib eder. Yaninda bulunan Karamanoglu Isa Bey'i de Karaman hükümdari ilan edip, Ibrahim'i sonuna kadar takib edecegini açikça ortaya koyar. Buna karsilik Ibrahim Bey, âlimlerden Mevlânâ Hamza vâsitasiyle özür dileyerek barisa talib olur. Padisahi bu konuda ikna etmek için Mevlânâ Hamza, epey dil döker. Bunun üzerine Sultan Murad:

    "Senin hatirin için günahindan vaz geçelim, fakat onun bu makama gelmesi bizim yardimimizla olmustur. Simdi onu azl ederek biraderi Isa Bey'i Karaman Bey'i yapmayi uygun gördüm" deyince Mevlânâ Hamza, Padisahin ayaklarina kapanarak onu düsüncesinden vaz geçirir. Sonunda is, Osmanlilar'dan aldigi yerleri iad etmekle tatliya baglanir. Sultan Murad, Sükrüllah'i (Behcetü't-Tevânh adli eserin müellifi) Karamanoglu'na elçi olarak gönderir.

    Osmanlilar'a karsi giristigi tecavüzden dersini aldiktan kisa bir müddet sonra Dulkadirogullan'na ait Kayseri'yi zapt etmesi, Ibrahim üzerine yeniden kuvvet gönderilmesine sebep oldu.

    Bu son gelismeler karsisinda Macarlar'la ayni zamanda hareket eden Sultan Murad, Macarlar'in maglubiyeti üzerine 1437 baharinda tabiî müttefiki Dulkadirlilarla beraber dogudan ve batidan Karaman ülkesine taarruz eder. Tokat'tan yola çikan kuvvetli bir Osmanli ordusu, Maras Bey'i Dulkadirli Süleyman Bey'le birlikte Kayseri'yi kusatirken, Murad Bey de Rumeli ve Anadolu kuvvetleri ile Aksehir'e girer. Böylece Karamanlilari, isgal ettikleri yerlerden çikarir. Ibrahim Bey, Ikinci Murad'in kiz kardesi olan haniminin ricalari üzerine bu sefer de af edilir.

    Daha önce de belirtildigi gibi Sultan Murad, kizkardeslerinden birini de Karamanoglu Ibrahim Bey'in kardesi olan Isa Bey ile evlendirmisti. Isa Bey, Ikinci Murad tarafindan Hamideli sancakbeyligine getirilmisti. Karaman Devleti'nin yanibasindaki bir Osmanli sancaginin basina, Ibrahim Bey'in en büyük rakibinin getirilmis olmasi onu ürkütmüstü. Bu korku yüzünden olsa gerek ki, 1437 yili sonlarina dogru Ibrahim Bey, kardesi Isa Bey ile giristigi bir vurusmada onu öldürür.

    Bu arada, Osmanlilar'in Dulkadirogullari'ni himaye etmesini bir türlü hazmedemeyen Memlûklular, Karamanoglu'nun Osmanlilar karsisinda ezilmesinden dolayi endiseye kapilirlar. Zira bu, Osmanlilarin tek baslarina Anadolu'nun hâkimi durumuna gelmeleri, ve Anadolu'da kendilerine ait olan topraklarin kaybi demekti. Osmanlilar ile Memlûklular arasinda Karaman ve Dulkadir gibi tampon devletlerin bulunmasi, Memlûk Devleti için bir garanti olarak görülüyordu. Bunlarin, Anadolu'da Osmanlilari ezip ortadan kaldirmalari imkânsizdi. Fakat fütuhatçi olan ve dünyanin en müsait jeopolitik mevkiinde yerlesmis bulunan Osmanlilarin Memlûklulari ezmesi imkân dahilinde idi. Bu durumu bilen Memlûk idarecileri, Osmanlilarla savasmak üzere bizzat sultanlarinin sefere çikmasini bile düsünmüslerdi. Fakat Sultan Murad'in Anadolu'da kalmayip Rumeli'ye geçmek üzere oldugu haberinin gelmesi üzerine sultan bu tasavvurundan vazgeçer. Bununla beraber Suriye valisine Anadolu islerine çok dikkat etmesi emrini verir.

  10. Alt 09-15-2008, 17:07 #200
    Sarax Mesajlar: 678
    SAHRUH'A KARSI TAKIP EDILEN OSMANLI SIYASETI

    Sultan Murad, dedesi Yildirim Bâyezid zamaninda oldugu gibi bir anda kendisinin de yeni bir tehlike ile karsi karsiya geldigini görür. Bütün bati Hiristiyan dünyasini sevince bogan bu tehlike, dogudan geliyordu. Venedik gibi bazi Hiristiyan devletler ise bu tehlikeyi bir silah gibi kullanarak bazi Osmanli sehirlerini istila ümidine bile kapilmislardi.

    Timur'un çok dindar oldugu söylenen oglu Sahruh (1404-1447), Anadolu ve Iran'da babasi tarafindan tesis edilen füli durumu yeniden iade etmek arzusunda oldugundan Anadolu'daki olaylari yakindan takib ediyor ve mektuplari ile bazi durumlari tasvib etmedigini bildiriyordu. Öbür taraftan, önce Timur'un sonra da Sahruh'un destegini saglayan Akkoyunlu Bey'i Karayülük Osman Bey, ona bir mektup göndermisti. Mektubunda Anadolu beylerinden Karamanoglu Mehmed Bey, Isfendiyar Bey, Hamidoglu Hüseyin, Cüneydoglu Hamza ve Dulkadir Bey Süleyman ile Birlikte Bizans ve Trabzon imparatorlari da dahil olmak üzere Gürcü meliklerinin de emrine girmek için kendisini beklediklerini yazmisti.

    Timur'un yaptigi tahribati unutmayan Osmanlilar, içislerinin karisik olmasina ragmen, kudretini devam ettiren Sahruh'un ölümüne kadar (1447) ona açiktan açiga cephe almaktan uzak durmuslardi. Sultan Ikinci Murad, Memlûk ve Karakoyunlular gibi Timurlulara kafa tutmayi düsünmüyordu. O, dedesi zamanindaki Timur hadisesinden iyi bir ders almisa benziyordu.

    Sultan Murad, Memlûk Devleti ile de iyi geçinmeye dikkat ediyordu. Bu devletin, Anadolu siyasetine karsi kötü bir tavir takinmamaya itina ediyor, onlarin çogu zaman Osmanlilar'in tabii olan Karaman ve Dulkadirogullari'nin islerine müdahale etmelerine ses çikarmiyordu. Zira o, Balkanlar'in ve Anadolu'nun mutlak hâkimi olmadan, bu ülkelerdeki tabi devletleri ortadan kaldirmadan, Timurlular ve Memlûklular gibi kudretli Müslüman dogu devletleri ile, sonunun nereye varacagi ve nasil bitecegi belli olmayan bir mücadeleye girmenin hiç bir faydasi olmayacagini biliyordu.

    Bütün Anadolu topraklari üzerinde metbûluk iddiasinda bulunan Sahruh, Memlûklularin, Anadolu siyasetine karsi açik bir sekilde cephe aliyordu. 1437 yilina kadar Memlûk yöneticilerinin Osmanlilarla hemen hemen hiçbir ihtilafi olmadi. Hatta Sahruh, Anadolu'ya girince bunlar, dört elle Osmanli dostluguna sarildilar. Karamanoglu Ibrahim Bey de bu yüzden onlara karsi cephe aldi. Zira bir Osmanli Memlûk ittifaki demek Karaman Beyligi'nin haritadan silinmesi demekti.

    Sahruh'un, 17 Eylül 1429'da Selmas Meydan savasinda Karakoyunlularla müttefiklerini perisan etmesi ile Anadolu ve Suriye yollari bütün genislikleri ile onun önünde açilmis bulunuyorlardi. O zamana kadar Sahruh'un aleyhinde olabilecek herhangi bir faaliyette bulunmamakla beraber Sultan II. Murad, bu durumdan endise duyuyordu. Sultan Murad'in bu endisesinin farkina varan Venedik, bu tehdidi siyasî bir manevra ile kendi lehine çevirmeye yeltendi ise de Sultan Murad'dan istedigini elde edemedi. Sahruh'un, adi geçen savasi kazanmasi, Misir'da da büyük endiselere sebep olmustu. Buna karsilik Osmanli Memlûk yakinlasmasi daha bir perçinlenmis görünüyordu. Sahruh'un Herat'a dönmesi ile bu iki büyük devlet rahat nefes aldilar.

    Sahruh'un üçüncü Azerbaycan seferine çikmasi (1435), Osmanlilarca yeni bir tehlikenin isareti olarak görüldü. Buna karsilik Avrupa'da ise büyük ümit ve hayaller uyandi. Zira Yildirim Bâyezid döneminde oldugu gibi, II. Murad'in da basina bir felâketin gelmesi artik an meselesiydi. Bu da onlar için Osmanlilar'in ortadan kalkmasi ve Avrupa'nin, Müslümanlardan temizlenmesi demekti.

    Karakoyunlu hükümdari Iskender Bey, Sahruh'un oglu Muhammed Cuki Mirza'nin önünden kaçarak Tokat'a gelip siyasî mülteci olarak Osmanlilar'a siginir. Ibn Hacer'in ifadesine göre Iskender Bey, ulak gönderip kisi Tokat'ta geçirmek üzere II. Murad'dan müsaade ister. Bunun üzerine Sultan Murad, Amasya valisi olan Yörgüç Pasa'ya Iskender'in lâyik oldugu sekilde agirlanmasini emr eder. O, bununla da yetinmeyerek Karakoyunlu beyine on bin altin ile sirmali elbiseler, islemeli silahlar, altin egerli atlar, köle ve câriyeler göndermisti. Yine padisahin buyrugu üzerine Yörgüç Pasa da Iskender'in askerleri için lazim olan bin kepenek, iki bin çul ve torba ile davar vesair hayvan tedarik etmisti.

    Bu esnada Sahruh, kalabalik ve muazzam ordusu ile Azerbaycan'da bulunuyordu. Bu ordunun tehdid sahalarinin nerelere kadar uzanacagi pek kestirilemiyordu. Iskender Bey'in Osmanlilar'a siginmasi, babasi Kara Yusuf Bey'in Yildirim Bâyezid'e ilticasina benziyordu. II. Murad, Iskender

    Bey'i reddetmeyi hükümdarlik serefi ile mütenasib görmemekle beraber, Timurlulara bagli olan ve ikide bir ayaklanan bu Karakoyunlu hükümdarlarindan da kurtulmak istiyordu. Zira o dönemin en güçlü ordusuna sahip olan bu Türk Hakanligi ile sonu nereye varacagi belli olmayan bir savasa girmek istemiyordu.

    Baharin gelmesi, Sultan II. Murad'a bu beyi topraklarindan uzaklastirma firsatini vermisti. Çünkü Iskender Bey'in askerleri, baharla birlikte yöredeki halka saldirmaya, onlarin çoluk çocuklarini esir etmeye ve mallarini ellerinden almaya baslamislardi. Bunlara engel olamayan Yörgüç Pasa, durumu Sultan Murad'a bildirir. Böyle bir karsiliga cani sikilan Osmanli Padisahi, Anadolu Beylerbeyi olan Timurtas Pasa oglu Umur Bey'i, Iskender'in üzerine gönderir. Ona, ilk önce Iskender'e memleketi güzellikle terk etmesinin bildirilmesini, bundan bir netice alinmadigi takdirde üzerine varilarak zorla hudud disi edilmesini emr eder. Umur Bey, aldigi emir üzerine Iskender Bey'e bir mektup yazarak memleketi terk etmesini ister. Bu mektup üzerine Iskender, askerlerini alip Osmanli ülkesini terk eder. Zira artik Osmanli ülkesinde kalmak tehlikeli bir hal almistir. Buna, 1436 baharinda Sahruh'un bütün Anadolu devletlerine onu kabul etmemeleri gerektigine dair gönderdigi mektup da ilave edilirse artik Iskender Bey için yapilabilecek bir seyin kalmadigi anlasilir. O da Tebriz'e gidip Sahruh'a boyun egmeyi uygun görecektir. Sahruh da isi daha fazla ileri götürmek istemez. Irkdas ve dindas devletlerle mecbur kalmadikça harbe girmenin bir mânâsi yoktu. O da Herat'a döner.

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.