Büyük Islam Tarihi

KARAMANOGULLARI BEYLIGI I- SIYASI TARIH a- Beyligin menseî ve kurulusu Anadolu Selçuklu Devleti'nin zayiflamasi ve yikilmasi sirasinda kurulan Türk beyliklerinin en uzun ömürlülerinden birisi olan Karamanogullari Oguzlar'in Afsar boyuna mensuptur. ...


Ağaç Şeklinde Aç5Beğeni

  1. Alt 09-14-2008, 16:29 #111
    Sarax Mesajlar: 678
    KARAMANOGULLARI BEYLIGI

    I- SIYASI TARIH

    a- Beyligin menseî ve kurulusu

    Anadolu Selçuklu Devleti'nin zayiflamasi ve yikilmasi sirasinda kurulan Türk beyliklerinin en uzun ömürlülerinden birisi olan Karamanogullari Oguzlar'in Afsar boyuna mensuptur. Bu Afsar Türkmenleri, XIII. yüzyilin ilk yarisindan itibaren devam eden Mogol istilâsi sirasinda ülkelerini terk ederek önce Azerbaycan ve Sirvan taraflarina gelmisler ve buradan Anadolu'ya geçerek Türkiye Selçuklu Sultani Alâeddin Keykubad (1220-1237) tarafindan Ermenek vilâyetine yerlestirilmislerdir (1228).

    Bu Türkmenlerin basinda Nûre Sûfî b. Sâdeddin isimli bir reis bulunuyordu. Nûre Sûfî bu siralarda Anadolu'da yayilmakta olan Babaîler tarikatina girmis ve böylelikle o bölgedeki Türkmenler üzerinde nüfuz kurmustur. Nûre Sûfî'nin Babaî seyhi olarak müridleriyle birlikte gazaya çiktigi, Eregli ve Silifke taraflarinda basarili akinlar yaptigi bilinmektedir. Daha sonra Eregli'yi Hristiyanlarin elinden alan Nûre Sûfî bu suretle arazisini genisletmeye baslamistir.

    Nûre Sûfî'nin ölüm tarihi kesin olarak belli degildir. Mezarinin Mut kazasinin Sinanli bucaginin Degirmenlik yaylasinda oldugu bilinmektedir.

    1- Kerimüddin Karaman

    Nûre Sûfî'nin ölümünden sonra yerine oglu Kerimüddin Karaman geçti. Karaman Bey, Anadolu Selçuklu Devleti'nin Mogol baskisi altinda gittikçe zayif düsmesinden de istifade ederek Ermenek, Mut, Gülnar ve Silifke kalelerine zaman zaman akinlar yapiyordu. Daha sonra Ermenek'i ele geçiren Karaman Bey, ÒErmenek BeyiÓ ünvanini alarak beyliginin temelini atmis oldu. O, güney komsulari olan Kilikya Ermenileri ile de çetin ve basarili mücadeleler yapiyordu.

    Karaman Bey'in bu basarilarini ve gün geçtikçe daha da kuvvetlendigini gören Selçuklu Sultani IV. Rükneddin Kiliç Arslan (1249-1266) Lârende (Karaman) kalesini ona vermek zorunda kaldi. Sultan ayrica Karamanlilarla akrabalik tesis etti. Ancak Karamanlilarla Selçuklular arasindaki bu dostluk kisa sürdü. Selçuklu sultaninin Antalya ve Alâiye (Alanya) ve Denizli bölgesindeki Türkmen beylerinden bazilarini cezalandirmasi üzerine bir gün siranin kendilerine de gelecegini düsünen Karamanlilar daha önce harekete geçerek baslarinda Karaman, Zeyn el-Hac ve Bonsuz oldugu halde yirmi bin kisilik bir kuvvet ile Konya üzerine yürüdüler. Muineddin Pervane emrindeki Selçuklu kuvvetleri ile Karaman ordusu Gavele kalesi önünde karsilastilar. Savasi kaybeden taraf Karamanlilar oldu. Karaman Bey kaçti ise de kardesleri yakalanarak Konya'da iç kale kapisinda asildilar (1261).

    Karaman Bey bu tarihten kisa bir süre sonra vefat etti. Yerine ailenin karari ile büyük oglu Semseddin Mehmed Bey geçti.

    2- Semseddin Mehmed

    Karaman Bey'in ölümünden sonra Ermenek ve Karaman-ili'ne Bedreddin Hotenî tayin edildi. Karaman Bey'in ogullari Mehmed, Mahmud, Kasim ve Halil Beyler Selçuklular tarafindan yakalanarak Gavele (Kâvle) kalesine hapsedilmislerdi. Ancak Selçuklular, Karaman halkinin topyekûn bir saldirisindan korkarak bu beyleri serbest biraktilar. Bir müddet sonra en büyük kardes olan Mehmed Bey, Karaman Beyligi'nin basina getirildi.

    Mehmed Bey, Mogol baskisina karsi isyan etmis olan Hatirogullari ile ittifak yapti ve onlarin yardimina Türkmen kuvvetleri gönderdi. Onun bu hareketi üzerine Selçuklular Bedreddin Hotenî komutasindaki bir orduyu Karaman'a gönderdiler. Mehmed Bey, üzerine gönderilen bu kuvvetleri Göksu yakinlarinda agir bir yenilgiye ugratti. Mehmed Bey bu basarisindan sonra sahiller emiri Hoca Yunus'u da bozguna ugratti. Bu seferler sirasinda Esref ve Menteseogullari'nin Karamanlilari destekledikleri görülmektedir.

    Karaman-oglu Mehmed Bey Selçuklulara karsi kazandigi bu basarilardan sonra Anadolu'daki Mogollara karsi tam anlamiyla bagimsizlik bayragini açti O, Memlûk Sultani Melik Zahir Baybars'tan gerekli manevî destegi aldiktan sonra Esref ve Mentese-ogullarinin da yardimi ile bir kez daha Konya üzerine yürüdü. Konya surlari önlerine gelen Mehmed Bey, Konyalilari kendisi ile isbirligi yapmaya davet etti. Sehri müdafaa eden Eminüddin Mikâil, Izzeddin'in Istanbul'da kalmis olan sehzâdelerinden birini getirmek isteyen Mehmed Bey'e karsi koydu. Mehmed Bey teklifinin reddedilmesi üzerine, Cimri lâkabi verilen Giyasüddin Siyavus'u Selçuklu sultani olarak ilân etti. Böylece 10.000 kisi kadar olan Karaman kuvvetleri sehre girmeyi basardilar. Konya önünde toplanan divanda Òbugünden sonra divanda, dergâhta, bergâhta, mecliste ve meydanda Türkçe'den baska dil kullanilmamayaÓ karar verildi (Mayis 1277).

    Karamanoglu Mehmed Bey Konya'da isleri yoluna koyduktan sonra Sahib Ata ogullari ve Germiyanlilar üzerine yürüdü. Mehmed Bey Sahib Ata ogullarini yenip geri döndügünde Konya kapilari kendisine açilmadi. Bunun üzerine Ermenek'e çekilmek zorunda kaldi. Bu olaydan sonra Sahib Cüveynî idaresindeki Selçuklu-Mogol ordusu Ilhanli hükümdari Abaka Han'in emri ile Konya'ya yardima geldi. Konyalilar, Karamanlilar'a karsi kendilerine yardima gelmis olan bu Mogol kuvvetlerini sevinçle karsiladilar. Daha sonra Mogollar ile karsilasan Mehmed Bey maglûp oldu. Kardeslerinden Tanu ve Zekeriya ile beraber öldürüldü (1277).

    3- Güneri Bey

    Semseddin Mehmed Bey ve kardeslerinin öldürülmelerinden sonra beyligin basina Mehmed Bey'in hayatta kalan kardesi Güneri Bey geçti. Ancak onun zamaninda Karamanlilar pek varlik gösteremediler. Zira Mogol-Selçuklu kuvvetleri Karamanlilar ile isbirligi yapan Türkmenlere karsi acimasiz bir yildirma hareketine baslamislardi. Böyle olmakla birlikte Karamanlilar, III. Giyaseddin Keyhüsrev'in annesi ile anlasarak emirlik mensurunu aldiktan sonra (1284), Güneri Bey etrafinda toparlanmaya basladilar.

    Bu tarihten sonra Selçuklu ailesi arasindaki saltanat kavgalarina karisan Karamanli Beyi Güneri Bey 1286 yilinda Ermeniler elindeki Tarsus üzerine bir sefer yapti. Güneri Bey'in Tarsus'u yagmalamasi üzerine Ermeniler Karamanogullari'ni Selçuklular'a sikâyet ettiler. Ayrica Ilhanli hükümdarinin da istegi üzerine Selçuklu Sultani Giyaseddin Mesud 1288 yilinda Lârende ve civarina gelerek burasini tahrip etti. Güneri Bey bu akin sirasinda daglara çekildi ve Sultan Mesud'a karsi muhalefetten vaz geçerek Esrefoglu ile beraber Konya'ya gelip sultandan aflarini istediler (1288).

    Kisa bir sessizlik döneminden sonra Selçuklu-Karamanli rekabeti yeniden alevlendi. Karaman-ili'ne giren Ilhanli Geyhatu birçok köyü tahrip etti ve Larende'yi atese verdi. Güneri Bey bu sefer de daha önce oldugu gibi daglik bölgelerde saklandigi için yakalanamadi. Böylece büyük tahribatin yapildigi Geyhatu'nun bu seferi de sonuçsuz kaldi. Güneri Bey 20 Nisan 1300 tarihinde öldü.

    4- Mecdeddin Mahmud

    Güneri Bey'in ölümünden sonra kardesi Mecdeddin Mahmud Karaman beyi oldu. Osmanli müelliflerinin Mahmud Bey'i 1279'dan itibaren Karamanli beyi olarak göstermeleri yanlistir. Bu yanlislik Türklerde umumiyetle oldugu gibi, Güneri Bey henüz hayatta iken Mahmud Bey'in önemli basarilar göstermesi ile izah edilebilir. Mahmud Bey'in beylik dönemi hakkinda pek az bilgiye sahibiz. Onun da kendisinden önceki Karamanli beyleri gibi Mogol ve Selçuklu askerleri ile savaslar yaptigi düsünülebilir. Selçuklu Sultani Giyaseddin Mesud 1308 yilinda Kayseri'de vefat edip Anadolu Selçuklu Devleti saltanati sona erince Karaman-oglu Mahmud Bey derhal Konya'yi ele geçirdi. Mahmud Bey, Konya'ya hakim olduktan sonra Ermenilerle mücâdeleeye basladi. Ancak O, 1308 yilinda, Ma'mûriye civarinda Ermenilerle yaptigi bir savasta öldürülünce yerine oglu Musa Bey geçti.

    5- Burhaneddin Musa

    Mahmud Bey'in ölümünden sonra büyük oglu olan Musa Bey beylik baskenti Lârende'de Karaman Bey'i oldu. Öteki oglu Yahsi Bey ise kardesi Musa Bey'e tâbi bir emir olarak Konya'da bulunuyordu. Bu sirada Türkiye Selçuklu Devleti'nin çökmesi ile bagimsizliklarini ilân eden Anadolu beylerini yola getirmek için Ilhanli Beylerbeyi Emir Çoban, kalabalik bir kuvvetle Anadolu'ya geldi ve ilk olarak Konya'yi Karamanogullari'nin elinden aldi (1314). Emir Çoban daha sonra Karamanlilar'i takip ederek Lârende'ye kadar gitti ve sehri muhasara ettiyse de bir netice alamadi. Konya emiri olan Yahsi Bey muhtemelen bu muhasarayi müteakip ölmüs olmalidir (1315).

    Musa Bey, hükümdar olduktan sonra Lârende'de bir imaret ile medrese yaptirdi. Bu sirada kardesi Bedreddin Ibrahim Bey kendisi ile beylik mücadelesine girdi (1318). Memlûk Sultani Melik Nâsir'in da yardimini alan Ibrahim Bey onun adina hükümdârligini ilân etti. Bununla birlikte o, hutbe okutup para bastirdi. Çok geçmeden Memlûklu Sultani bir kuvvet göndererek beyligin baskenti olan Lârende'yi Bedreddin Ibrahim'e, Ermenek'i de Musa Bey'e verdi (1331). Musa Bey'in 1339'da da Ermenek beyi bulundugu, Tül Medresesi kitabesinden anlasilmaktadir. Musa Bey, Memlûk-lular'ca Ermenek yönetimine getirilisinden sonra durumunu arz için Kahire'ye gitmis, burada çok iyi karsilanmis, daha sonra hacca gitmis, dönüste tekrar Kahire'ye ugramissa da iyi bir sonuç elde edemeden Ermenek'e dönmüstür.

    6- Bedreddin Ibrahim

    Mahmud Bey'in oglu ve Musa Bey'in kardesi olan Bedreddin Ibrahim Bey, yukarida da belirtildigi üzere Memlûk sultaninin yardimiyla Musa Bey'i yenerek Karaman beyligine getirildi. Onun zamaninda Konya tekrar Karamanlilar'in eline geçti. 1332 yilinda Lârende'ye gelen Ibn Battuta, Bedreddin Ibrahim'le Karamanli beyi olarak görüsmüstür. Bu ünlü seyyahin kaydina göre Ibrahim Bey, Memlûklu sultanina tâbi olmus, onun adina para bastirmis ve hatta sultanin gönderdigi kuvvetlerin destegiyle Lârende'yi Musa Bey'den almis, buna karsilik da Ermenek ve çevresi Musa Bey'e verilmistir.

    Ibrahim Bey bu tarihten sonra kendi istegi ile beylikten çekilerek yerini Lârende'de hüküm sürmekte olan kardesi Alâaddin Halil Bey'e birakti.

    7- Alâaddin Halil

    Halil Bey Larende'de beyligin basina geçtigi sirada Mahmud Bey'in büyük oglu Burhaneddin Musa Ermenek'de emir olarak bulunuyordu. Halil Bey hakkinda fazla bilgimiz yoktur. Ondan sonra Ibrahim Bey, ikinci kez Karamanlilarin basina geçti.

    Ancak bu dönem hakkinda da kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanilmamaktadir. Onun tahminen 1340 veya biraz önce ölümü üzerine Bedreddin Ibrahim yeniden beyligin basina geçti.

    8- Bedreddin Ibrahim (Ikinci Kez)

    Ibrahim Bey kardesi Halil Bey'in ölümünden sonra ikinci kez beyligin basina geçince durumu arzetmek üzere Kahire'ye bir elçi göndermis, Memlûk sultani da kendisine sancaklar yollamistir. Bedreddin Ibrahim Bey 1343'te Karamanli topraklarina saldiran Ermenilere karsi bir sefer düzenledi. Ölüm tarihi kesin olarak belli olmamakla birlikte bu olaydan sonra vefat etmis olmalidir.

    9- Fahrüddin Ahmed

    Bedreddin Ibrahim Bey'in ölümünden sonra yerine oglu Fahrûddin Ahmed Bey geçti. Ancak O'nun hükümdarligi çok kisa sürmüs, Ocak 1350'de Mogollar ile savasirken vefat etmistir.

    10- Semseddin

    Ahmed Bey'in ölümü üzerine kardesi Semseddin Bey Lârende emiri oldu. Ancak kendisini çekemeyen ve hükümdar olmak isteyen kardesi Karaman Bey tarafindan 1352 yilinda zehirlenmek sureti ile öldürüldü. Mezari Lârende'de Emir Musa Medresesi'nde bulunmaktadir.

    11- Burhaneddin Musa (Ikinci Kez)

    Semseddin Bey'in öldürülmesinden sonra Lârende halki Ermenek emiri olan Musa Bey'i davet ederek beyligin basina geçmesini istediler. O da bu davet üzerine Lârende'ye gelerek ikinci defa Lârende emiri oldu (1352). Bir yil sonra Kayseri ve Sivas emiri olan Eretna-oglu Mehmed Bey ile yaptigi savasta basari gösteren Musa Bey, bundan sonra ülkesini baris içinde idare etmeye çalisti. Fakat kendisi hasta oldugundan kardesi Halil Bey'in ogullari Seyfeddin Süleyman ile Alâaddin Ali Bey'i davet ederek Karaman beyligini bu iki kardese birakmis ve kendisi Mut'a çekilmistir. Burada bir yil kadar yasamis ve sonra vefat etmistir (1356).

    12- Seyfeddin Süleyman

    Karaman-oglu Mahmud Bey'in torunu ve Halil Bey'in oglu olan Süleyman Bey, amcasi Musa Bey'in daveti üzerine kardesi ile birlikte Lârende emiri olmus, ancak kisa bir süre sonra yasça büyük oldugu için beyligin idaresini tek basina eline almis, kardesi Alâaddin Ali Bey'e ise Ermenek emirligini vermistir.

    Seyfeddin Süleyman Bey, Sivas emiri Eretna-oglu Mehmed Bey ile isbirligi yapan bir Karamanli emiri tarafindan bir suikast sonucunda öldürüldü (Ocak 1361). Bundan sonra Abu'l-feth lâkabini tasiyan, Halil Bey'in oglu Alâaddin Ali Bey hükümdar oldu.

    13- Alâaddin Ali

    Cesur, azimli ve kahraman bir hükümdar olan Ali Bey, beyligin basina geçtikten sonra komsulariyla mücâdeleye giristi. Osmanli-Karaman münasebetleri ilk defa onun zamaninda basladi. Osmanli Sultani I. Murad'in kizi Melek Hatun'la evlenen Ali Bey, Rumeli'ye ayak basan kayinpederine bir müfreze göndermek sureti ile yardimci oldu. Ancak Osmanlilar'in Rumeli'de göstermis oldugu basarilari kiskanan Ali Bey, Osmanlilar'a karsi Eretna-ogullari ve Türkmen beyleri ile ittifak yapmaya basladi (1361). Fakat I. Murad'in aldigi yerinde tedbirler sayesinde Ali Bey'in bu faaliyeti neticesiz kaldi.

    Karamanlilar, bir müddet sonra eskiden beri hedefleri olan Gorigos (Kiz Kalesi)'a taarruz ettiler. Sahil emirlerinin de daveti üzerine Gorigos'a gelen Ali Bey'in bu hareketinden sonra sehirliler iç kaleye çekilerek sehirdeki Rumlardan iki kisiyi Kibris kralina elçi olarak gönderdiler. Anadolu sahilinde bir limana ihtiyaci olan Kibris Krali I. Pierre, bu teklif üzerine hemen bu bölgeye yardimci kuvvet gönderdi ise de Ayas ve Alâiye emirleriyle birlikte hareket eden Ali Bey'in bu taaruzu önlenemedi. Bunun üzerine Pierre kendisi harekete geçti, kardesi Jean'i da Alâiye'nin zaptina gönderdi. Ancak Karamanlilarin tesviki ile toplanmis olan sahil emirleri Jean'i maglûp ettiler. Kibris Krali Pierre, bu kez Avrupa'dan yardim istemek zorunda kaldi.

    Bu sirada Memlûklular da Kibrislilar'a karsi bir harekâta hazirlaniyorlardi. Basta Ali Bey olmak üzere Güney Anadolu'daki beylere de mektuplar gönderen Memlûklular, Anadolu beylerinden müsbet cevap aldilar. Alâaddin Ali Bey bu ittifakdan sonra, dogrudan dogruya Gorigos'u muhasara etti (1367). Ali Bey, Kibrislilari birçok defa maglûp etmesine ragmen, bu hareketi tesvik eden Mogol kumandani Yelbuga Nasirî'nin ölümü ve Memlûklularin da taarruzdan vazgeçmeleri üzerine Pierre ile bir anlasma yaparak geri çekilmeye mecbur oldu.

    Alâaddin Ali Bey, Gorigos seferinden sonra Hamidogullari'na ait olan bazi yerleri eline geçirdi. Daha sora Germiyan-oglu Süleyman Sah'in topraklarina saldiran Ali Bey, 1375 yilinda Kayseri'ye baskin yaparak Eretna hükümdari Ali Bey'i Sivas'a kaçirmis ve daha sonra da Sivas hükümdari Kadi Burhaneddin Ahmed ile mücadelelere girismistir.

    b- Karaman-Osmanli Münasebetleri

    Ali Bey kayinpederi I. Murad'in Rumeli'de fütuhâta devam ettigi bir sirada bunu firsat bilerek, Osmanlilarin Hamidoglu Hüseyin Bey'den seksen bin altin karsiliginda satin almis olduklari Yalvaç, Karaagaç, Seydisehri, Beysehri taraflarina taarruz ederek kendileri için pek önemli olan Beysehri'ni ele geçirdi. Onun bu davranisina çok üzülen Sultan Murad, bizzat ona karsi harekete geçti. Ali Bey baris yapmak istedi ise de Sultan Murad, Òkendisinin küffarla mücadele ettigi sirada, ortada hiçbir sebep yok iken bir müslüman hükümdarina saldirmasi sebebiyle sözüne güvenemeyeceginiÓ bildirerek onun baris teklifini reddetti. Bunun üzerine iki taraf Konya önünde karsilasmak zorunda kaldi. Yapilan savas sonucunda Karamanoglu yenilince agirliklarini birakarak Konya kalesine kaçti. Çok geçmeden Konya'ya giren Osmanli kuvvetleri kalede bulunan Ali Bey'i kusatmaya basladilar. Sonunda Ali Bey, esi Melek Hatun'u sultan Murad'in yanina göndererek baris istedi. Bunun üzerine, Osmanlilarin Hamidogullarindan aldiklari yerlerin geri verilmesi sartiyla baris yapildi (1386).

    Karamanlilar Osmanlilarla baris yapmalarina ragmen, I. Murad'in Kosova'da sehid düsmesinden sonra (1389) anlasmayi bozup Aydin, Mentese ve Esrefogullari ile bir ittifak yaptilar. Bu sirada Rumeli'de bulunan Sultan Bayezid derhal Anadolu'ya dönerek kendisine karsi ittifak kurmus olan beylikler üzerine yürüdü. Bu harekât esnasinda Saruhan, Aydin, Mentese ve Germiyan Beylikleri Osmanli topraklarina katildi (1390). I. Bayezid daha sonra Karamanlilar üzerine de yürüyerek Konya'yi muhasara altina aldi. Karamanoglu Ali Bey, Kadi Burhaneddin'in yardim teklifine ragmen, zaptetmis oldugu Beysehri'ni Osmanlilar'a geri vererek sulh yapti. Bunun üzerine Osmanlilar Konya'dan ayrildilar. Çarsamba suyu iki taraf arasinda sinir kabul edildi.

    Alâaddin Ali Bey Osmanlilarla anlastiktan sonra Sivas hükümdari Kadi Burhaneddin'e karsi harekete geçip, ona ait bazi yerleri ele geçirdi. Ancak Kadi Burhaneddin'in karsilik vermesi üzerine aldigi yerleri geri vermek zorunda kaldi. Bu esnada Timur Dogu Anadolu'ya gelerek (1394), kendi hakimiyetini tanitmak üzere etraftaki beyliklere elçiler gönderdi. Alâaddin Ali Bey de diger beylikler gibi Timur'un yüksek hakimiyetini tanidigini bildirdi. Ayrica Karaman-oglu, Timur'un Sam üzerine yapacagi sefere oglu Mehmed Bey'i bir miktar asker ile gönderecegini , Anadolu ve Osmanli ülkesine geldigi vakit ise bizzat kendisinin yardimci olacagini bildirdi.

    Alâaddin Ali Bey'in Timur'a itaat ettigini haber alan Sivas hükümdari Kadi Burhaneddin Ahmed, Timur'a karsi oldugu için iki düsman arasinda kaldi. Bu arada Karaman-oglu Ali Bey'in Kadi Burhaneddin'e ait bazi yerlere saldirmasini müteakip Kadi Burhaneddin onun üzerine yürüdü. O, Aksaray, Zincirli, Salime kalelerini aldiktan sonra Nigde'yi muhasara etti ise de alamadi.

    Karaman-oglu Alâaddin Ali Bey bu olaydan sonra Kadi Burhaneddin'in yegeni olan Kayseri Valisi Seyh Müeyyed'i tahrik ederek dayisina karsi isyan ettirdi (1396). Bunun üzerine Kadi Burhaneddin derhal Kayseri'ye yürüyerek Seyh Müeyyed'i yakalayip öldürdü. Daha sonra onu isyana tesvik eden Karaman-oglu arazisini de yagmalatti. Ali Bey Konya kalesine siginmak zorunda kaldi. Bu sirada Ali Bey'in hareketini tasvib etmeyen bir kisim kabile reisleri onu terkederek Kadi Burhaneddin'in tarafina geçtiler.

    Kadi Burhaneddin ile basa çikamayacagini anlayan Alâaddin Ali Bey, Osmanli Sultani Yildirim Bayezid'in Rumeli'de Eflâk seferinde bulunmasini firsat bilerek kuvvetlerini Ankara ve Bursa taraflarina akina gönderdi. Ankara'ya gidenler Anadolu Beylerbeyi Sari Timurtas Pasa'yi yakalayip Konya'ya götürdüler. Bu durumu haber alan Yildirim Bâyezid, Eflâk seferinden döner dönmez Karaman-oglu üzerine yürüdü.

    Alâaddin Ali Bey, Bayezid'in kendisine karsi harekete geçtigini duyunca Timurtas Pasa'yi serbest birakarak onu bir heyetle ve kiymetli hediyelerle birlikte baris için padisaha gönderdi. Ancak Bayezid, onun bu teklifini kabul etmeyerek savasa giristi. 1398 yilinda Akçay'da yapilan savasi kaybeden Alâaddin Ali Bey Konya'ya sigindi, fakat sehirlilerin Bâyezid ile anlasmasi üzerine esir alindi. Daha sonra da öldürüldü.

    Bâyezid bu sekilde Konya'yi ele geçirdikten sonra Ali Bey'in ogullarinin elinde bulunan Lârende üzerine yürüdü. Alâaddin Ali Bey'in hanimi ve ogullari Ali ve Mehmed beyler, sehrin ileri gelenleriyle kaleden çikip Bayezid'in huzuruna geldiler. Bayezid sehrin anahtarlarini teslim aldiktan sonra Alâaddin Ali Bey'in hanimi olan kizkardesini ve iki oglunu Bursa'ya gönderdi (1398).

    Bayezid, böylece Karamanogullari beyliginin güney kisimlari disinda kalan yerlerini alarak bu beylige son verdi. Mut, Ermenek, Içel ve Taseli taraflari ise Karaman ailesine mensup Süleyman Bey ve oglu Seyh Hasan'in idaresinde kaldi. Güneyde bulunan Alâiye, Karaman ailesine mensup bir baska beyin idaresinde bulunuyordu. Bu arada bazi kaynaklarda Bâyezid'in Konya ve çevresini Ali Bey'in oglu Mehmed Bey'e verdigi, ancak bir yil sonra Osmanlilar'a isyan etmesi sebebiyle tekrar esir alinarak Bursa'ya götürüldügü belirtilmektedir.

    c- Ankara Savasi'ndan Sonra Karamanogullari Beyligi

    Karamanogullari Beyligi Ankara Savasi'nin sonuna kadar dört yil Osmanli idaresinde kaldi. Ancak Osmanlilar'in Ankara Savasi maglubiyetinden sonra Timur; Germiyan, Saruhan, Aydin, Mentese, Teke ve Karamanogullari'na eski beyliklerini geri verdi. Bu arada Alâaddin Bey'in oglu Mehmed Bey'e de Karaman ülkesi verildi. Mehmed Bey'in kardesi Ali Bey ise Mehmed Bey'e tâbi olarak Nigde emiri oldu. Timur Karaman topraklarinin yanisira Osmanli arazisinden Beypazari, Sivrihisar, Kirsehri ve Kayseri taraflarini da Mehmed Bey'e verdi.

    1- Mehmed Bey

    Mehmed Bey Karaman hükümdari olarak Konya'yi beyliginin merkezi yapti ve Timur adina Konya, Kayseri, Lârende ve Egridir'de sikke kestirdi. Mehmed Bey daha sonra Mut, Ermenek, Içel ve Taseli taraflarina hakim olan Süleyman Bey üzerine yürüyerek bu bölgeleri de idaresi altina aldi.

    Osmanli sehzâdeleri arasinda meydana gelen taht kavgalarindan istifade eden Mehmed Bey, Osmanli hükümdari Çelebi Sultan Mehmed'in Rumeli'de kardesi Musa Çelebi ile ugrastigi bir sirada Çelebi Mehmed'in müttefiki olan Germiyan-oglu'nun arazisine tecavüz ederek Bursa'ya kadar geldi. Sehri tahrip ettikten sonra kaleyi muhasara etti, ancak Haci Ivaz Pasa'nin müdafaasini kiramadi. Mehmed Bey, dayisi Yildirim Bâyezid'in kabrini açtirarak ona hakaret ettikten sonra kale üzerindeki baskisini arttirdi. 30 gün kadar dayanabilen kale sonunda teslim oldu. Mehmed Çelebi, kardesi Musa Çelebi'yi yenerek onu öldürdükten sonra Karaman-oglu Mehmed Bey'in Bursa'yi aldigini haber alinca derhal Anadolu'ya geçti. Karaman-oglu, Osmanli sultaninin Bursa'ya gelmekte oldugunu duyunca sehri atese vererek Karaman'a döndü (1413).

    Çelebi Sultan Mehmed, Karaman-oglu'na bir ders vermek amaciyla beraberinde Candar-oglu Isfendiyar Bey ve kuvvetleri oldugu halde, Karaman-oglu'nun iki yildan fazla isgali altinda kalmis olan Kütahya'yi geri aldi. Buradan Karamanli topraklarina giren Çelebi Mehmed, daha önce Osmanlilara ait olup Timur tarafindan Karaman-ogullarina verilmis olan Aksehir, Begsehir ve Otluk-hisari'ni aldiktan sonra Konya'yi kusatti ise de alamadi. Sonunda Karaman-oglu'nun müracaati ile, ele geçirilen yerler Osmanlilarda kalmak üzere baris yapildi (1414).

    Fakat Karaman-oglu Mehmed Bey bir süre sonra, Çelebi Sultan Mehmed'in Canik taraflarinda bulundugu bir sirada Osmanli topraklarina tekrar saldirilara basladi. Çelebi Mehmed, onun bu hareketini ögrenince Samsun seferinden geri dönerek Konya üzerine yürüdü. Ancak Ankara'ya geldigi sirada hastalandigi için kendisi sefere devam edemedi. Anadolu Beylerbegisi Bayezid Pasa, Konya önüne kadar gelerek Mehmed Bey'i yakaladi. Karaman-oglu Mehmed Bey ve oglu Mustafa Bey Ankara'da bulunan Çelebi Mehmed'in karargâhina getirildi. Çelebi Sultan Mehmed, sözünde durmamasi sebebi ile Karaman-oglu'nu siddetle cezalandirdi. Karaman-oglu ise özür dileyerek yaptigi antlasmayi bir daha bozmayacagina dair söz verdi (1418). Bundan sonra Mehmed Çelebi hayatta oldugu müddetçe Karaman-oglu'nun hiç bir taarruzu görülmedi. Bununla birlikte O, Osmanlilardan çekindigi için Memlûklu Sultani Melik Müeyyed'in himayesine girerek onun adina para bastirdi.

    Timur'un Anadolu'da bulundugu sirada Karaman-oglu Mehmed Bey tarafindan ele geçirilmis olan Tarsus sehri Ramazan-oglu Ahmed Bey tarafindan alinarak burada Memlûk Sultani Melik Müeyyed Bey adina hüküm sürüyordu. Karaman-oglu Mehmed Bey elinden alinmis olan Tarsus'u geri almak için firsat ariyordu. Nitekim O, iki yil sonra Misir ve Sam emirleri arasindaki anlasmazliktan istifade ederek oglu Mustafa Bey kumandasinda bir ordu gönderdi ve Tarsus'u geri aldi. Ancak bu sebeple Memlûklu sultani ile arasi açildi. Memlûklu kuvvetleri kisa bir süre sonra Tarsus'u geri aldi ise de bu kez Karaman-oglu ile Ramazan-oglu birleserek Tarsus'a yeniden sahip oldular.

    Bu siralarda Karaman-oglu Mehmed Bey hastalandigi için yerini oglu Mustafa Bey aldi. Ancak Memlûk sultani bunu kabul etmeyerek beyligin basina Izzeddin Hamza'yi getirdi. Memlûk sultani ayni zamanda oglu Ibrahim'i güney Anadolu'ya gönderdi. Sam Valisi Tani Bey Mik'i de Tarsus'un zapti ile görevlendirdi. Bu Memlûk kuvvetleri Karaman-oglu'nu bozguna ugratarak Adana ve Tarsus'u ellerine geçirdiler. Memlûklular bu sefer sirasinda Nigde, Konya Eregli'si ve Lârende'ye kadar gelerek büyük tahribat yaptilar. Bunlar Karamanogullari Beyligi'ni Ali Bey'e verdiler. Memlûklular karsisinda daglara kaçan Mehmed Bey ise, ordunun geri çekilmesinden sonra Kayseri'ye saldirdi. Ancak Dulkadir-oglu Nasirüddin Mehmed Bey'e esir düstü. Mehmed Bey buradan Kahire'ye götürülerek hapsedildi (Ocak 1422). Oglu Mustafa Bey ise daha önce öldürüldü (1420).

    2- Ali Bey

    Biraderi Mehmed Bey zamaninda Nigde emiri olan Ali Bey, Mehmed Bey'in Osmanlilar karsisinda aldigi yenilgi ile sarsintiya ugramasi üzerine kendisine sultan ünvani vermisti (1413). Bu sebeple Mehmed Bey ile aralari açilinca Kahire'ye gitmis (1415), sonra Mehmed Bey'in Memlûk sultanina muhalefeti üzerine Anadolu'ya sevk edilen ordu ile beraber gelmis ve neticede Memlûk sultani tarafindan bütün Karaman beyligi kendisine verilmistir (Ocak 1420).

    Ali Bey, Konya hariç geri kalan bütün Karaman arazisine sahip oldu. Öte taraftan Memlûklu Sultani Melik Müeyyed'in ölümü ve Melik Zahir Seyfeddin Tatar'in sultanliga geçmesi (1421) üzerine Karaman-oglu Mehmed Bey serbest birakilarak ülkesine gönderildi. Bu sirada Mehmed Bey'in oglu Ibrahim Bey de Osmanlilarin yardimiyla Konya ve Lârende'yi eline geçirdi. Ali Bey yine Nigde'ye çekilerek Memlûklu sultaninin himayesine girdi. Böylece Karaman Beyligi Memlûklu sultanina tabi olarak ikiye bölünmüs, Ali Bey Nigde'de, Mehmed Bey ise Konya'da hüküm sürmüstür.

    3- Mehmed Bey (Ikinci Kez)

    Memlûklu Sultani Seyfeddin Tatar'in emriyle affolunan Mehmed Bey, Kibris üzerinden memleketine geldi ve Konya'da beyligin basina geçti (1421). Memlûklulara tabi olan Mehmed Bey, bir süre sonra Osmanli devletindeki saltanat degisikliginden istifade ile Hamid-ogullariyla da isbirligi yaparak Osmanlilarin elinde bulunan Antalya kalesini ele geçirmeyi plânla-di. Bu ittifakdan haberdar olan Antalya beyi Hamza Bey, müttefiklerin birlesmesine firsat vermeden Hamid-oglu Osman Bey üzerine baskin yaparak onu öldürdü. Mehmed Bey ise ogullari Ibrahim, Ali ve Isa Beylerle beraber gelerek Antalya'yi kusatti. Mehmed Bey kusatmayi yönettigi sirada kaleden atilan bir gülle parçasinin isabetiyle yaralanarak hayatini kaybetti. Ogullari Isa ve Ibrahim Bey, babalarinin cesedini alarak Lârende'ye döndüler (Subat 1423).

    4- Ali Bey (Ikinci Kez)

    Agabeyi Mehmed Bey'in Antalya kusatmasinda öldügünü haber alan Ali Bey, Nigde'den Konya'ya gelerek hükümdarligini ilân etti. Mehmed Bey'in ogullari Ibrahim ve Isa Bey ise Osmanli hükümdari II. Murad'in yanina giderek ondan yardim istediler. Sultan Murad, kizkardesleriyle evli olan bu Karaman beylerini iyi karsiladi. Isa Bey'e Rumeli'de bir sancak beyligini veren II. Murad, Ibrahim Bey'e ise bir miktar kuvvet vererek Karaman'a gönderdi. Ibrahim Bey, Murad'in bu yardimina karsilik, daha önce Osmanlilar'a ait iken Timur tarafindan Karamanogullari'na verilmis olan Isparta ve Egridir'i Osmanlilar'a geri vermeyi kabul etti. Osmanli kuvvetleriyle birlikte Konya önlerine gelen Ibrahim Bey, Ali Bey ile yaptigi mücadele sonunda Konya'yi eline geçirdi. Ali Bey ise eski baskenti olan Nigde'ye çekildi. Ibrahim Bey, amcasi Ali Bey'e Nigde'nin yanisira Aksehir'i de dirlik olarak verdi (1424).

    5- Ibrahim Bey

    Mehmed Bey'in büyük oglu olan Ibrahim Bey Osmanlilarin yardimiyla beyligin basina geçtikten sonra Osmanlilarla olan dostlugunu bozdu. O, Osmanlilara biraktigi Egridir ve Isparta'yi geri almayi plânliyordu. Ibrahim Bey, Osmanli kuvvetlerinin Rumeli'de bulundugu bir sirada Beysehri'ni ele geçirerek Isparta'ya kadar ilerledi. Sultan Murad, Rumeli'deki tehlikeli durumun düzeltilmesinden sonra Osmanli kuvvetlerini Karaman-ogullari üzerine gönderdi. Bu kuvvetler Aksehir'den baslayarak Beysehri, Seydisehri ve Saidili gibi yerleri zabtettiler.

    Sarimüddin (veya Taceddin) Ibrahim Bey Karaman-Memlûklu münasebetlerine de önem veriyordu. O, Barsbay'a isyan etmis olan Ramazan-oglu Ibrahim Bey'i Kahire'ye gönderdi. Ancak kuvvetlendikten sonra, Mem-lûklularin kendi üzerindeki nüfuzlarina son vererek bagimsiz bir siyaset takip etmeye basladi. Onun bu davranisi sonucunda Memlûklular Emir Sadi Bey'i Tarsus'a gönderip Ibrahim Bey'e karsi kardesi Isa Bey'i desteklediler. Kardesine karsi mücadele eden Ibrahim Bey onu yenerek Kahire'ye kaçmasina sebep oldu.

    6- Ibrahim Bey Devrinde Karaman-Osmanli Münasebetleri

    Ibrahim Bey zamani Karamanogullari Beyligi'nin en güçlü devri oldu. Bu devirde Karamanlilar, Sirp despotu vasitasiyla Osmanlilar aleyhine Macarlarla ittifak yaptilar. Bu anlasmaya göre Macarlar batidan, Karamanlilar da dogudan Osmanli topraklarina saldiracaklardi. Ancak Macarlar'i maglup eden II. Murad, Karaman-ogullarinin en çok güvendigi Varsak asireti üzerine bir kuvvet göndererek Konya halkini Afyonkarahisar'a sürmeyi düsündü. Ancak Ibrahim Bey, Osmanlilara bir elçi göndererek baris yapilmasini teklif etti. Almis oldugu yerleri geri vermek ve bir daha anlasmaya aykiri hareket etmemek sarti ile baris yapildi (1439).

    II. Murad Karamanlilar ile anlasmasina ragmen, Ibrahim Bey'in Kayseri'yi zabtetmesi üzerine ona karsi Dulkadir-oglu Nasirüddin Mehmed Bey ile ittifak yapmak zorunda kaldi. Nitekim bu sirada, Dulkadir-oglu Mehmed Bey de, Kayseri'yi alan ve Memlûklularla müsterek hareket eden Karaman-oglu'na karsi Osmanlilar'dan yardim istemek üzere II. Murad'a haber gönderdi (1436). Öte taraftan II. Murad, Kayseri'den sonra Amasya'ya da hücum eden Ibrahim Bey'e bir ders vermek amaciyla Dulkadir-oglu Süleyman Bey'e yardimci kuvvet gönderdi. Bu suretle Dulkadirlilar Kayseri'yi geri aldilar. Osmanlilar'in yaninda bulunan Karaman ailesinden Isa Bey ise Karaman topraklarina hücum etti, ancak Aksehir'i aldiktan sonra yapilan muharebede öldürüldü. Ibrahim Bey, bu olaydan sonra, Memlûklularin da ise karisacaklarini anlayinca Osmanlilar'a sulh teklifinde bulundu. 1437 yilinda iki taraf arasinda bir baris antlasmasi daha yapildi. Ibrahim Bey bu tarihten sonra bes-alti sene kadar Osmanlilar aleyhinde hiç bir faaliyette bulunmadi.

    Bununla beraber Karaman-oglu Ibrahim Bey, Osmanlilarin Macaristan'da yenilmesinden sonra baslayan Haçli ittifakina da katilmaktan geri durmadi. O, Bizans imparatoru araciligiyla Macar kralina müracaat ederek onun Rumeli'de harekâta baslamasini istedi. Haçli ordulari, Semendire'yi alarak Alacahisar, Sehirköy ve Nis'i yakip yiktilar. Bunlar daha sonra Sofya üzerine yürüdüler. Osmanlilarin Rumeli'de bulundugu bu sirada Karaman-oglu Ibrahim Bey, damadi Turgut-oglu Hasan Bey emrinde bir kisim kuvvet göndererek Ankara, Kütahya ve Afyon illeriyle Bolvadin, Beypazari ve Hamideli yörelerine kadar olan yerleri yakip yiktirdi. Böylece iki düsman arasinda kalan Osmanlilar, Haçlilara karsi en kuvvetli birliklerini göndermekle birlikte, Anadolu'da da Karamanogullari üzerine bir kuvvet sevketmek zorunda kaldilar.

    Ibrahim Bey'in Osmanlilara karsi Haçlilarla ittifak yapmasi müslümanlar tarafindan iyi karsilanmadi. Sultan II. Murad devrin ileri gelen âlimlerinden de fetva alarak Karaman-oglu'na karsi kesin bir tavir almaya karar verdi. Haçlilarla 1444 Temmuz'unda yapilan baris antlasmasindan sonra Anadolu'ya geçen II. Murad Karaman-oglu üzerine bir sefer düzenledi. Çok zor durumda kalan Ibrahim Bey, yine baris istemek zorunda kaldi. II. Murad, devletinin içinde bulundugu durumu düsünerek Karamanogullari ile baris yapmayi uygun buldu.

    Sultan Murad, Haçlilarla yapilan 1444 Segedin antlasmasinin bozulduguna dair gelen haberler üzerine Ibrahim Bey ile, çok agir sartlari ihtiva eden bir yemin ve ahidnâme alarak anlasti. Buna göre Ibrahim Bey, oglunu ve kuvvetlerini istendigi zaman Osmanlilar hizmetine göndermeyi kabul ediyordu.

    Karaman-oglu Ibrahim Bey bu ahidnâmeye sadik kalarak Varna muharebesinde (1444) ve II. Kosova Savasi'nda (1448) Osmanlilara yardimci kuvvetler gönderdi.

    Ibrahim Bey, bu sirada Kibrislilar'in elinde olan Gorigos kalesini ele geçirdi (1448). Bunun üzerine Rodoslular Memlûk Sultani Melikü'z-zâhir Çakmak'a müracaat ettiler.

    Karaman-oglu Ibrahim Bey II. Murad'in ölümünden sonra tekrar Osmanlilar aleyhine faaliyetlere basladi. O, 1451 yilinda Germiyan, Aydin ve Menteseogullari'ndan olduklarini ileri süren bazi kimseleri memleketlerini almak üzere gönderdi. Bunun üzerine Sultan II. Mehmed Anadolu beylerbeyi Ishak Pasa'yi Anadolu'ya sevkettikten sonra kendisi de Karaman-oglu üzerine yürüdü. Ibrahim Bey Fatih Sultan Mehmed karsisinda da zor durumda kaldigini anlayinca baris teklifinde bulundu. Beysehir, Seydisehir ve Kirsehir Osmanlilar'a verilmek ve sefer sirasinda asker göndermek sarti ile baris yapildi. Bununla beraber Ibrahim Bey, Istanbul'un fethinin hazirliklari sirasinda Konya'ya gelen Venedik elçisi ile Osmanlilar'a karsi bir ticaret antlasmasi imzaladi.

    Karaman-oglu Ibrahim Bey, 1456'da Memlûk topraklarina hücum ederek Tarsus, Adana ve Külek taraflarini almak istedi. Onun bu davranisi üzerine harekete geçen Memlûklular, Emir Hoskadem Nasirî'yi Karaman-ili'ne gönderdi. Ibrahim Bey Memlûklu kuvvetlerinin geldigini görünce önce Memlûklular'a, sonra da Osmanlilar'a yaklasmak zorunda kaldi. Bundan sonra yaptigi anlasmalara vefatina kadar sadik kalan Ibrahim Bey, Fatih'in Kastamonu ve Trabzon seferlerine oglu kumandasinda yardimci kuvvet gönderdi. O, Isfendiyar-oglu Kizil Ahmed'in siginma istegini de kabul etmedi.

    Yaklasik 40 yil kadar Karaman-ogullari beyliginin basinda kalan Ibrahim Bey'in son zamanlari üzüntü içerisinde geçti. Daha sagliginda ogullari arasinda miras kavgalari basladi. Ibrahim Bey ise, Içel valisi olan büyük oglu Ishak Bey'i veliaht tayin etmisti. Ishak Bey, babasi ölmeden önce idareyi eline aldi ise de kardesleri bunu kabul etmedi. Nitekim babasinin hastaliginin agirlastigi bir sirada Pir Ahmed, Konya ileri gelenleri ile anlasarak hükümdarligini iâan etti. Bunun üzerine Ibrahim Bey, oglu Ishak Bey ile birlikte Gevele kalesine sigindi ve çok geçmeden burada vefat etti (1464). Naasi Lârende'ye götürülerek orada yaptirmis oldugu imaret medresesine bitisik olan türbesine defnedildi.

    Ibrahim Bey'in ölümünden sonra ogullari Ishak Bey, Pir Ahmed, Kasim, Karaman, Alâaddin, Süleyman, Nûre Sufi ve Mehmed birbirleriyle mücadeleye basladilar.

    7- Ishak Bey

    Ishak Bey babasinin ölümünden sonra hükümdar olmussa da Silifke'den devlet baskenti Konya'ya gelemedi. Çünkü, kardesi Pir Ahmed daha babasinin sagliginda Konya'yi ele geçirmis ve burada beyligini ilân etmisti. Böylece Karamanogullari beyligi ikiye ayrilmis oldu. Ishak Bey, Pir Ahmed Bey'e karsi kendisine yardimci olur ümidiyle Memlûklu sultanina tâbi olmak istediyse de, hiç bir askerî yardim alamadi. Kardesi Pir Ahmed'e karsi yalniz basina mücadele edemeyecegini anlayinca ailesini Silifke'de birakarak Akkoyunlu Uzun Hasan'in yanina giderek ondan yardim istedi. Uzun Hasan'dan aldigi yardimci kuvvetler ile ülkesine dönen Ishak Bey kardesi Pir Ahmed'i yenerek Konya'yi eline geçirdi. Pir Ahmed ise ülkesini terk ederek Fatih Sultan Mehmed'in yanina gitti.

    Akkoyunlularin destegi ile Karaman topraklarina hakim olan Ishak Bey Memlûk sultani adina hutbe okutmasina ragmen, Osmanlilarla da anlasma yollarini aradi. Dayisi Fatih'e siginmis olan Pir Ahmed, Karaman beyligi topraklarindan bazi yerleri terketmek suretiyle padisahtan yardim sözü aldi. Öte taraftan Ishak Bey de Fatih'e müracaat ederek Aksehir, Beysehir ve çevresini Osmanlilara verecegini bildirerek anlasma yapmak istedi. Ancak Fatih Sultan Mehmed, bu yerlerin zaten daha önce Osmanlilar'in elinde oldugunu söyleyerek Ishak Bey'in baris teklifini kabul etmedi. Fatih, Çarsamba suyunu sinir kabul eden eski antlasmalarin tatbikini istedi. Ishak Bey Fatih Sultan Mehmed ile anlasamayinca iki taraf kuvvetleri Ermenek civarinda karsilasmak zorunda kaldilar. Ishak Bey bu savasta maglup olup ailesinin siginmis oldugu Silifke kalesi hariç, bütün Karaman-ili'ni kaybederek hazinesi ile birlikte Diyarbakir'da Uzun Hasan'in yanina çekildi. Kisa bir süre sonra da burada vefat etti (Eylül 1466).

    8- Pir Ahmed

    Fatih Sultan Mehmed'in yardimi ile Karaman tahtina geçen Pir Ahmed kendisine yapilmis olan yardima karsilik Aksehir, Beysehir, Siklan hisari, Ilgin ve çevrelerini Osmanlilar'a verdi. Bundan sonra Pir Ahmed bir kaç yil Osmanli devletinin himayesinde hükümdarlik yapti. Ancak bu kez kardesi Kasim Bey, ona karsi harekete geçti. Pir Ahmed, Osmanlilar'in da yardimiyla Ermenek civarinda Kasim Bey'i yendi. Durumunu saglamlastiran Pir Ahmed, bir süre sonra Osmanlilar'in batida yaptiklari savaslardan istifade ederek, Osmanlilara terketmis oldugu yerleri geri almak için faaliyetlere basladi (1466). Fatih Sultan Mehmed, Pir Ahmed Bey'in bu hareketi üzerine ordusuyla Karaman topraklarina girdi. Pir Ahmed Fatih'in gelmesi üzerine Konya'yi birakarak Lârende'ye kaçti. Veziriazam Mahmud Pasa onu takip ederek yenilgiye ugratinca bu kez Tarsus'a kaçmak zorunda kaldi. Böylece Konya'yi eline geçiren Fatih Sultan Mehmed, buranin idaresini oglu Sehzâde Mustafa'ya verdi.

    Lârende'ye çekilen Pir Ahmed mücadeleden usanmadi. O, kardesi Kasim bey ile barisarak birlikte Osmanlilar'in kontrolündeki Konya üzerine yürüdü. Ancak Osmanli emiri Ishak Pasa karsisinda yenilerek kaçmak zorunda kalan Pir Ahmed yardim saglamak amaciyla Uzun Hasan'in yanina gitti. Kardesi Kasim Bey ise daglik bölgelere çekilerek Pir Ahmed'in getirecegi yardimi beklemeye basladi (1469-1470). Öte taraftan bu siralarda Karaman'a gönderilen Gedik Ahmed Pasa buradan güneye inerek Alâiye ve Silifke'yi ele geçirdi. O, daha sonra Karamanli ailesinin bulundugu Mokan (Minan) kalesini de aldi.

    Akkoyunlu hükümdari Uzun Hasan'in yanina giden Pir Ahmed, buradan kalabalik bir kuvvet alarak geriye döndü. Bu sirada Içel'de bulunan Gedik Ahmed Pasa derhal Konya'ya geldi. Akkoyunlu ordusu önce Tokat'a gelip savunmasiz sehri yakip yikti (1472). Bu ordu daha sonra Kayseri'den baslayarak Karaman, Hamid-ili ve çevresini ele geçirdi. Yusufca Mirza emrindeki Akkoyunlu ordusu ile birlikte hareket eden Pir Ahmed ve Kasim Bey Lârende'yi aldiktan sonra Konya'yi da ele geçirmek istedilerse de Konya halki Osmanlilar'a sadik kalarak sehri savundu. Bu yüzden Konya'yi ele geçiremeyen ordu Aksehir'e geldi. Bolvadin'den geçerek Beysehir civarinda Sehzâde Mustafa kuvvetleriyle karsilasti. Burada iki taraf arasinda meydana gelen savasta Akkoyunlular yenilgiye ugradi ve Yusufca Mirza esir alindi. Pir Ahmed Bey ise tekrar Uzun Hasan'in yanina kaçmayi basardi. Kasim Bey de Içel'e çekilerek Silifke'de hüküm sürdü.

    Fatih Sultan Mehmed, Akkoyunlu hükümdarinin Karamanogullari'na devamli surette yardim etmesi dolayisiyla bu devlete karsi bir sefer yapmak zorunda kaldi. Osmanlilar'la Akkoyunlular'in 1473 yilinda yaptiklari Otlukbeli savasinda Uzun Hasan yenilgiye ugrayinca Karaman-ogullarinin ümitleri kirildi. Otlukbeli yenilgisinden sonra Pir Ahmed Bey Uzun Hasan'la birlikte kaçti. O, daha sonra Içel'de bulunan kardesi Kasim Bey'in yanina gelerek tekrar Osmanlilar'a karsi harekâta basladi. Pir Ahmed Silifke'den ayrilip Ermenek'e giderek Yellitepe'de karargâhini kurdu. Gedik Ahmed Pasa Pir Ahmed'e baris önerisi ile ansizin Yellitepe'ye baskin yapti. Pir Ahmed saklandigi için yakalanamadi. Bununla birlikte Gedik Ahmed Pasa, Ermenek ve Minan kalelerini elegeçirdi. Pir Ahmed önce Tarsus'a, oradan da tekrar Uzun Hasan'in yanina gitti. Uzun Hasan, Bayburt sehrini Pir Ahmed'e dirlik olarak verdi. Pir Ahmed burada ikamet etmekte iken 1474 yilinda öldü.

    9- Son Karamanli Beyi Kasim ve Osmanlilar'in Karamanogullari Beyligi'ne Son Vermesi

    Kardesi Pir Ahmed'in ölümünden sonra Karaman-ogullarinin basinda Kasim Bey yalniz kaldi. Bu sirada, gerek Uzun Hasan'in gerek Karaman-ogullarinin müttefiki olan Venedik, Papa ve Napoli devletlerinin donanmalari Midilli adasiyla Izmir ve Antalya'yi isgal ettikten sonra Silifke'ye kadar geldiler ve burasini alarak Kasim Bey'e verdiler. Ancak Pir Ahmed Bey'in yönetimindeki yerleri alan Gedik Ahmed Pasa, Kasim Bey'in hakim oldugu Içel'i de ele geçirdi (1474). Yine bu siralarda Konya valisi olan sehzâde Mustafa, Karamanogullari'nin elinde bulunan Develi Karahisar'i baris yoluyla aldi. Böylece Karaman-ogullari'nin bütün sehir ve kaleleri Osmanlilarin eline geçmis oldu (1475).

    Ancak, Fatih'in ölümünden sonra (1481) hükümdar olan II. Bayezid ile kardesi Cem Sultan arasindaki saltanat kavgasi sirasinda yeniden ortaya çikan Kasim Bey, daha önce Konya valiliginde bulunmus olan Cem Sultan'la anlasarak Içel çevresinde bir süre kaldiktan sonra, Karaman Beyligi'ne yeniden hakim olmaya çalisti. Hatta bir ara basarili oldu ise de Cem'in Misir'a kaçmasiyla yalniz kaldi.. Kasim Bey, çok geçmeden Cem'i Anadolu'ya davet etti, bunun üzerine Cem Sultan Anadolu'ya gelerek Kasim Bey ile birlikte hareket etti. Ancak bir süre sonra Cem Sultan'in Rodos sövalyelerinin yanina gitmesi üzerine yalniz kalan Kasim Bey, Osmanli padisahi II. Bayezid'e müracaat ederek affedilmesini istedi. Padisah da onu affederek kendisine tabi olmasi sarti ile Içel'de beylik sürmesine izin verdi. O da ölümüne kadar (1493) beyliginin basinda kaldi.

    Kasim Bey'in ölümü üzerine, Karamanli beyleri Karaman-oglu'nun kizindan dogan Turgut-oglu Mahmud Bey'i Kasim Bey'in yerine atamasini sultandan istediler. Bayezid, Karamanlilarin bu istegini de kabul etti. Ancak Turgut-oglu Mahmud Bey, Osmanlilarla Memlûklular arasindaki savasta Memlûklular'i tutunca azlolundu ve üzerine kuvvetler gönderildi. Bunun üzerine Mahmud Bey Haleb'e kaçti (1497). Böylece Karaman-ogullari sülâlesinden kimse kalmadi. Osmanlilar beyligin ortadan kalkmasindan sonra burasini Karaman merkez olmak üzere bir eyalet haline getirdi.

    Görüldügü gibi Karamanogullar'i Beyligi Anadolu beylikleri içerisinde en uzun ömürlü ve en güçlü beyliklerden birisi olmustur. Beyligin ilk merkezi Ermenek olmus, daha sonra sirasiyla Lârende (Karaman), Konya, kisa bir süre de Nigde ve Silifke beylik merkezi olmustur. Karamanlilarin devlet idare sekli Türkiye Selçuklulari devlet teskilâtina benzemekte idi. Beylik aile fertleri tarafindan seçilen Ulu bey tarafindan idare edilir, ailenin diger üyeleri ülkenin çesitli yerlerinde valilik yapmak suretiyle yönetime katilirdi.

    Divan teskilatinin da mevcut oldugu bilinen Karaman beylerinin nevbet denilen davul, nakkare ve nefirden meydana gelen bir çesit mehter takimlari vardi.

    Karamanogullari Beyligi'nde ordu beyligin esasini teskil ediyordu. Düzenli ordu yaninda bazi boy ve oymaklarin da gerektigi zaman Karamanlilarin hizmetine girdikleri bilinmektedir. Karaman ordusunun sayisi için el-Ömerî 25 bin atli, 25 bin piyade; Baybars Tarihi 20 bin atli, 30 bin piyade gibi rakamlar vermektedirler. Sikarî ise, Gorigos seferi esnasinda Karaman ordusunun 40 bin kadar oldugunu yazmaktadir. Bu rakam Ibrahim Bey devrinde ise ihtiyatlari ile birlikte 60 bine kadar çikmaktadir.

    II- KARAMANOGULLARI DEVRINDE IMAR FAALIYETLERI

    Osmanlilar'dan sonra en kudretli ve uzun ömürlü Türkmen beyligi olan Karamanogullari mimarisi Selçuklu üslûp ve geleneginin bir devami seklindedir. Karamanogullari'nin yapmis olduklari eserlerden günümüze kadar gelenler sunlardir. Aksaray'da Ulu Camii (1431) ve Zinciriye Medresesi (1336); Konya'da Haci Ebubekir tarafindan yaptirilmis olan Iplikçi Camii (1332); Ermenek'te Emir Musa Bey'in 1339'da yaptirmis oldugu Tol Medrese; Karaman'da Sultan I. Murad'in kizi ve Karaman-oglu Alâaddin Bey'in hanimi Nefîse Sultan'in 1382'de yaptirdigi Hatuniye Medresesi; II. Ibrahim Bey tarafindan yaptirilmis olan Ibrahim Bey Imareti (1433), Karamanli Emiri Haci Bey tarafindan insa ettirilen Haci Beyler Camii (1358) ve Mevlâna Celâleddin-i Rumî'nin annesi Mümine Hatun adina Karaman-oglu Alâaddin Bey tarafindan 1370 yilinda insa ettirilen Maderi Mevlânâ Camii; Nigde'de Ali Bey'in yaptirmis oldugu Ak Medrese (1409); Ürgüp'te 1350'de yaptirilan Taskin Pasa Camii; Mut'ta Karaman-oglu Alâaddin Bey'in emirlerinden Lal Aga tarafindan insa ettirilen Lal Aga Camii Karamanogullari mimarisinin en canli örneklerindendir. Bunlarin disinda Konya'da, Kur'an ögrenmek ve namaz kilmak için yaptirilmis olan Hasbey Dârülhüffâz'i (1421) ile Nasuh Bey Dârülhüffâz'i da Karamanogullari devrinden günümüze kadar kalmistir. Yine Karaman'da bulunan Alâaddin Bey Kümbedi de bu devrin önemli eserlerindendir.

    Selçuklu çini sanati gelenegi beylikler devrinde de devam etmis ve Karamanogullari'nin yapmis olduklari Karaman Hatuniye Medresesi, Konya Hasbey Dârülhüffâz'i ve Ermenek Tol Medrese türbesinde mozayik çini örnekleri kullanilmistir.

    Karamanogullari devrinde Konya önemli bir ticaret sehri idi. Iç Anadolu'nun ticaret merkezlerinden birisi olan ve dogu-bati, kuzey-güney ticaret yolu üzerinde bulunan Konya'da Sivas ve Kayseri'den getirilen mallar alinip satilirdi.

  2. Alt 09-14-2008, 16:44 #112
    Sarax Mesajlar: 678
    KARASIOGULLARI BEYLIGI

    Karasiogullari Beyligi, XIV. yüzyil baslarinda Balikesir ve Çanakkale taraflarinda kurulmus olan bir Türk beyligidir. Beyligin kurucusu olan Karasi Bey'in, XI. yüzyilin ikinci yarisindan sonra Orta Anadolu'da bir devlet kurmus olan Melik Danismend Gazi'nin soyundan geldigi söylenmektedir. Osmanli kaynaklarinda ise Karasi Bey'in Türkiye Selçuklu sultani II. Mesud'un nökerleri arasinda oldugu zikredilmektedir.

    1- Karasi Bey ve Beyligin Kurulusu

    Sultan Mesud'un 1308 tarihinde ölümünden sonra Türkiye Selçuklu Devleti yikilmaya baslamis ve Anadolu'nun her bir yeri bu bölgelerdeki uç beylerinin kontrolüne girmisti. Bu sirada, Sultan Mesud'un nüfuzlu umerâsindan olan Karasi Bey, babasi Kalem Bey ile birlikte, öteki uç beyleri gibi, gerek Selçuklu Devleti'nin ve gerekse Bizans Imparatorlugu'nun zayif durumundan yararlanarak Çanakkale'ye kadar olan eski adiyla Misya kitasini, yani bugünkü Balikesir ve civarini ele geçirdiler. Bunlar burada baskent Karasi (Balikesir) olmak üzere bir beylik kurdular. Karasi Bey'in bu bölgeleri kesin olarak ne zaman ele geçirdigi bilinmemekle beraber Balikesir ve çevresinin 1300 yili civarinda onun idaresinde oldugu tahmin olunmaktadir.

    Karasi Beyligi'nin kuruldugu sirada Bati Anadolu'da Aydin, Mentese, Hamid, Teke, Saruhan ve Germiyanogullari beylikleri hüküm sürmekteydi. Bu beylikler arasinda Germiyanogullari, Kütahya ve Denizli civarinda önemli bir güç olarak diger beyliklere üstünlüklerini kabul ettirmislerdi. Bu sebeple Karasi Beyligi'nin de diger beylikler gibi kurulusunun ilk yillarinda Germiyan-ogullari beylerine tabi olduklari düsünülebilir. Hatta onlarin Karesi ve çevresini de Germiyan kuvvetlerinin yardimi ile ele geçirdikleri anlasilmaktadir.

    Karasi Bey'in Balikesir ve çevresinde hakimiyetini sürdürdügü bu devrede, Bizans Imparatorlugu oldukça zayif bir durumda idi. Bati Anadolu'da imparatorlugun elinde bulunan topraklar birer birer Türk beyliklerinin eline geçiyordu. Bunun üzerine Bizans Imparatoru II. Andronikos (1282-1328) XIV. yüzyil baslarinda kuzey-bati Anadolu'da giderek gelisen bu Türk yayilmasini önlemek için önce Alanlar ve sonra da Katalanlar ile isbirligi yapmak zorunda kaldi. Imparator ilk olarak Mogollar önünden kaçan Alanlar ile anlasti ve 1302 yilinda kalabalik bir Alan kuvvetini oglu IX. Mikhail komutasinda Bati Anadolu'yu kontrol altina almak üzere gönderdi. Müttefik Bizans-Alan kuvvetleri Manisa'daki Gediz nehri civarinda karargâh kurdular. Burada Karasi Beyligi birliklerinin de bulundugu Türklerle yapilan çarpismalarda müttefik kuvvetler basarili olamadilar. Alanlar bir süre sonra Bizans Imparatorlugu ile yapmis olduklari antlasmayi bozarak Bati Anadolu'da Türklere karsi yaptiklari mücadeleyi biraktilar.

    Bizans-Alan seferinin basarisizlakla sonuçlanmasindan sonra Imparator II. Andranikos bu sefer Katalanlar ile anlasma yapti. 1303 yilinda Karasi Türkleri Kyzikos (Erdek civari)'u fethetmeye hazirlanmaktaydilar. Andronikos, bu sarada Istanbul'a gelmis olan Katalanlari Karasi Türkleri üzerine gönderdi. Katalanlar 1303 yili sonlarinda Erdek'e gelerek buraya yerlestiler. 1304 yili baharinda Karasi Türkleriyle çarpisan Katalanlar onlari buradan püskürterek güneye dogru yürüyüse geçtiler. Alasehir'e kadar inen Katalanlar oradan Gelibolu-Lapseki'ye geçerek burada yerlestiler. 1304 Katalan seferi Erdek, Edremit, Bergama ve Biga gibi yerlesim yerlerinin bir kaç yil daha Bizans Imparatorlugu'nun elinde kalmasini saglamistir. Ancak Karasi kuvvetleri muhtemelen 1306 tarihinde Erdek hariç bu Bizans kiyilarini fethettiler. Edremit ile ayni tarihlerde ele geçirildigini tahmin ettigimiz Bergama'nin Karasi topraklarina dahil olduktan sonra, beyligin Balikesir'den sonra en önemli sehri durumuna geldigi görülmektedir. Erdek ise 1304 Katalan savasindan sonra uzun bir süre daha Bizanslilarin elinde kalmistir.

    Karasi Bey zamaninda Mogollar önünden kaçarak önce Dobruca'ya, oradan Anadolu'ya gelen Saru Saltuk Türkmenlerinin, Ece Halil komutasindaki emirleri ile birlikte Karasi topraklarina yerlestirildikleri bilinmektedir. Böylece bölgedeki Türk nüfusunun artmasi saglanmis oldu.

    Katalan seferi ve Sari Saltuk Türkmenleri'nin Anadolu'ya geçisinden baska bu devre ve Karasi Bey'in hayati hakkinda daha fazla bilgi edinemiyoruz. Onun zamani, yeni kurulan beyligin gerek Bulgar baskisiyla Rumeli'den, gerekse Mogol baskisiyla Anadolu'dan kopup gelen göç dalgalarina son durak olabilecek, elverisli bir mekânin saglanmasiyla, dolayisiyla beyligin kurulus asamasi ile geçmis görünmektedir. Bu suretle nüfusu artan beylik, daha da güçlenmis, üstelik Bizans'in bu topraklar üzerindeki son çabalari da faydasiz kaldiktan sonra Küçük Misya ve Saruhan Beyligi sinirlarina kadar yayilmak mümkün olabilmistir.

    Karasi Bey'in hangi tarihte vefat ettigi de kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Bizans Imparatoru II. Andronikos'un Karasi-oglu Demirhan Bey ile antlasma yapmak üzere 1328 yilinda Kapidagi'ndaki Kyzikos (Erdek) sehrine geldigi bilindigine göre Karasi Bey'in bu tarihten önce ölmüs olabilecegi kesinlik kazanmaktadir.

    2- Demirhan Bey

    Karasi Bey'den sonra beyligin tarihinde üç kisinin adinin geçtigi görülmektedir. Bunlar Demirhan, Yahsi ve Dursun Beylerdi. Bundan baska sadece Osmanli tarihlerinde zikredilen Aclan adinda bir beyden daha bahsedilmektedir. Osmanli müverrihlerinden Âsik Pasa-zâde ve Nesrî, 735/1334-35 yilinda Karasi vilâyetine Aclan Bey'in hakim oldugunu ve onun iki oglundan birisinin adinin Dursun Bey oldugunu belirtmislerdir. Aclan Bey'in sahsiyeti kesinlik kazanamamistir. Onun Karasi Bey'in oglu oldugu ve babasinin yerine geçtigi kabul edilmis. hatta Aclan Bey'in Yahsi Bey veya Demirhan Bey oldugu ileri sürülmüstür. Muhtemelen Aclan ismi Yahsi Bey'in bir lâkabi olmalidir.

    Öyle anlasiliyor ki, Karasi Bey'in ölümünden sonra beyligin basina Demirhan Bey geçmis, Yahsi (Aclan) Bey ise Bergama ve havalisine hakim olmustur. Seyyah Ibn Battuta'nin bildirdigine göre 1333 yilinda Demirhan Bey Balikesir'de, Yahsi Bey de Bergama'da hüküm sürmekte idi. Yani Karasi Bey'den sonra beylik ikiye ayrilmis, Demirhan Bey ÒUlu BeyÓ sifati ile Balikesir'de oturmus, Yahsi (Aclan) Bey de Bergama ve çevresinde hüküm sürmüstür.

    Karesi beyleriyle çagdas olan Bizans Imparatoru VII. Ioannes Kantakuzenos ise kaleme adigi eserinde Demirhan Bey'i Yahsi Bey'in oglu olarak göstermistir.

    Demirhan Bey'in 1328 yilinda Bizans Imparatoru III. Andronikos ile bir antlasma yaptigi bilinmektedir. Demirhan Bey muhtemelen Marmara kayilarinda ve Kapidag yarimadasindaki Bizans yerlesim alanlarina akinlar yapmakta idi. III. Andronikos bu akinlara son vermek için çareyi onunla baris yapmakta bulmus ve bu amaçla Pegai (Kara Biga)'ye gelerek Demirhan Bey ile bir baris antlasmasi imzalamistir. Demirhan Bey 1328 yili sonunda Bizans Imparatorlugu ile yaptigi antlasmaya sadik kalmis ve bir daha Bizans'a karsi taarruzda bulunmamistir.

    3- Yahsi Bey

    Karasi Beyligi'nin kurucusu Karasi Bey'in oglu olan Yahsi Bey, babasinin ölümünden sonra kardesi Demirhan Bey Balikesir ve çevresinde hüküm sürerken kendisi Bergama'ya sahip oldu. Onun Karasi Bey'in oglu oldugu mezar kitabelerinden anlasilmaktadir.

    Ibn Battuta Seyahatnâmesi'nde ÒHanÓ ünvaniyla zikredilen Yahsi Bey, adina basilmis bir sikkede ise Òel-MelikÓ ünvanini kullanmaktadir. Yine Ibn Battuta, 1333 yilinda Bergama'da sultan olarak Yahsi Han'in bulundugunu, Han kelimesinin sultan anlami tasidigini bildirmistir. Ibn Battuta'nin verdigi bu bilgilere göre 1333 yilinda Demirhan Bey'in Balikesir'de, Yahsi Bey'in de Bergama'da hüküm sürdükleri anlasilmaktadir.

    Demirhan Bey, Çanakkale Bogazi ve Marmara Denizi'nden gemilerle Rumeli'ye asker çikararak yagma akinlari yaparken, Bergama Emiri Yahsi Bey de Saruhanogullari'yla birlikte Ege Denizi'nin kuzey kisimlarinda yagma, tahrip ve korsanlik faaliyetlerinde bulunuyordu. Son derece kuvvetli bir donanmaya sahip olan Yahsi Bey, Haçlilar'in meydana getirdikleri kalabalik donanmaya karsi Aydinogullari'yla birlikte cesurca mücadele etti. Edremit körfezinde toplanan Haçlilar, Yahsi Bey komutasindaki Türk donanmasi ile siddetli bir savasa giristi. Yahsi Bey'in donanmasi bu müttefik Haçli donanmasi karsisinda yenilgiye ugramis ve savastan kurtulabilenler Izmir'de bulunan Umur Bey'in yanina siginmislardir.

    Haçli donanmasi Izmir'e siginan Yahsi Bey'i takip ederek Izmir önlerine geldi. 17 Eylül 1334 tarihinde burada Türk donanmasi ile Haçli donanmasi bir kez daha çarpismaya basladi. Haçli donanmasindaki kuvvetler karaya çikmak istedilerse de Türkler onlari geri püskürttü.

    Yahsi Bey 1341 ve 1342 yillarinda iki defa donanma ile Gelibolu yarimadasina asker çikarmis ise de, basarili olamamis ve Bizans tahtini ele geçirmek için ugrasan Kantakuzenos ile anlasmak zorunda kalmistir.

    Yahsi Bey hakkinda Bizans Imparatorlugu ile yapilan bu antlasmadan sonra, kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamaktadir. Ölüm tarihi bilinmemekle beraber 1342 yilindan kisa bir süre sonra vefat etmis oldugu tahmin olunmaktadir.

    Bizans kaynaklarina göre Yahsi Han'in vefatindan sonra bu bölgede, yani Truva taraflarinda Süleyman Bey isimli bir beyin hakim oldugunu görüyoruz. Ancak kendisinin Demirhan Bey veya Yahsi Bey'den hangisinin oglu oldugu kesinlikle anlasilamamaktadir. Onun hakkinda bildigimiz, Bizans tahti için mücadele eden Kantakuzenos'a yardim etmis olmasidir (1343).

    4- Osmanlilar'in Karasi Beyligi'ne Son Vermesi

    Öte taraftan Osmanlilarin yaninda bulunan Karasi-oglu Dursun Bey, Orhan Bey'e müracaat ederek Osmanlilara Balikesir, Aydincik ve Bergama'yi vermeyi taahhüd etmis ve bunun karsiliginda da kendisine beylik verilmesini istemistir. Orhan Bey, Dursun Bey'in bu teklifini kabul ederek onu yanina alip Balikesir üzerine yürüdü. Orhan Bey'in Balikesir üzerine gelisini haber alan Demirhan Bey, mukavemet edemeyecegini anlayarak derhal müstahkem Bergama kalesine kaçti. Orhan Bey Balikesir'e gelip Demirhan Bey'in Bergama'ya gittigini ögrenince, iki kardesi baristirmak için Dursun Bey'i Haci Ilbeyi ile beraber Bergama'ya gönderdi. Ancak Bergama önüne gelen Dursun Bey, kaleden atilan bir okun isabet etmesi sonucu öldü. Bu duruma çok üzülen Orhan Bey Balikesir ve çevresini beyligine kattiktan sonra Bursa'ya döndü. Demirhan Bey'in beraberindeki asiler, canlari korkusundan ve ugrayacaklari zarari farkederek Demirhan Bey'i Orhan Bey'e teslim ettiler. Bergama kalesinden anlasma sonucunda çikan Demirhan Bey'in hayatini bagislayan Orhan Bey onu Bursa'ya gönderdi. Demirhan Bey iki sene kadar burada yasadiktan sonra taundan vefat etti (1347).

    Osmanli tarihlerinde Karasi Beyligi'nin Osmanlilar'ca ilhaki 1334, 1336, 1345 ve 1354 olmak üzere çesitli tarihlerde gösterilmistir. Bunlar arasinda 1345 tarihi, Karesi beyliginin Osmanli topraklarina katildigi tarih olarak daha uygun görülmektedir.

    Karasi Beyligi'nin Demirhan'a ait kisminin Osmanlilara geçmesi üzerine tecrübeli Karasi umerâsindan Haci Ilbeyi, Evrenos Bey, Ece Halil ve Gazi Fazil Beyler Osmanli Devleti hizmetine girerek Rumeli'nin fethinde büyük yararliliklar göstermislerdir.

    Orhan Bey, Karasi vilâyetinin idaresini oglu Süleyman Pasa'ya vermis, I. Murad devrinde ise bölge Yakub Çelebi tarafindan idare edilmistir.

    Karasi Beyligi zamaninda bölgede ipekçilik ve ipek ticareti önemli ölçüde gelismis idi. Beylik merkezi olan Balikesir ipek ticareti bakimindan önemli bir pazar yeri durumunda idi.

    Karasiogullari'nin bastirmis oldugu iki sikkenin varligi bilinmektedir. Bunlardan bir tanesi Yahsi Bey'e aittir. Digeri ise Yahsi Bey'in oglu Beylerbeyi adina kesilmistir. Karasi Beyligi dönemine ait günümüze kadar ulasan bir mimari eser yoktur.

  3. Alt 09-14-2008, 16:45 #113
    Sarax Mesajlar: 678
    MENTESEOGULLARI BEYLIGI

    1- SIYASI TARIH

    XIII. asrin ikinci yarisinda Güneybati Anadolu'da, merkezi Fethiye (Megri) olmak üzere Mugla, Balat, Milas, Beçin, Çine, Tavas ve Köycegiz kasabalarini içine alan bölgede kurulmustur. Beyligin kurucusu Mentese Bey maiyyetindeki Türkmenlerle birlikte, Akdeniz kiyilarindaki Finike ve Megri taraflarinda denizden gelmisler ve kuzeye dogru yayilarak karadan gelen Türk kuvvetleriyle birlesip eski Karya bölgesini (Mugla) ele geçirerek burada yerlesmislerdir.

    Mentese beyligini kuran Türkmenler, Anadolu Selçuklulari'nin idaresinde bulunan Antalya ve Likya (Antalya'nin bati taraflari) kiyilarindan deniz yoluyla bu havaliye geldiler ve yikilmaya yüz tutan Bizans donanmasina mensup gemicileri de alarak kurduklari donanma ile korsanlik yapmaya basladilar. Beyligin kurucusu Mentese Bey hakkinda Bizans kaynaklarinda görülen Salpakis Mentese (yani Sahil beyi Mentese) ifadesi Menteseogullarinin sahilde söz sahibi oldugunu göstermektedir.

    Bölgeye yerlesen Türkmenleri buradan çikarmak için Bizans Imparatoru VIII. Mihail, oglu Andronikos kumandasinda bir ordu gönderdi ise de muvaffak olamadi ve Mentese Bey idaresindeki Türk kuvvetleri Aydin ve Güzelhisar mevkilerini zaptettiler.

    Beylige adini vermis olan Mentese Bey, 1282'den sonra vefat etmis ve Fethiye'deki türbesine defnedilmistir.

    Mentese Bey'in ölümünden sonra oglu Mesud Bey beyligin idaresini ele almis, diger kardesi Kirman ise Fenike taraflarinda hakimiyetini sürdürmüstür.

    a- Mesud Bey

    Mesud Bey zamaninda düzenlenen deniz seferlerinde bazi basarilar elde edildi ve Rodos adasinin önemli bir kismi ele geçirildi (1300). Ancak on yil sonra Sen Jan Sövalyelerinin saldirisina ugrayan Rodos adasi Papa ve Fransa Krali Güzel Filip'in yardimiyla sövalyeler tarafindan zaptedildi (1310).

    Mesud Bey, Rodos'u geri almak için çok ugrasmis, hatta sövalyeler tarafindan ticaret gemileri gaspedilen Cenevizlilerden de yardim almis fakat Papa V. Clemens'in Cenevizlileri yardimdan men etmesi üzerine (1312), sonuç alamamistir.

    Mesud Bey, Mevlâna'nin torunu Arif Çelebi tarafindan muhtemelen Milas'ta 1312-1314 yillari arasinda ziyaret edilmistir. Onun verdigi bilgiden Mesud Bey'in Mentese Bey'i olarak bölgeyi idare ettigi anlasilmaktadir.

    Mesud Bey, 1319'dan önce Milas'ta vefat etmis ve buraya gömülmüstür. Mesud Bey'in Orhan ve Ibrahim adinda iki oglu bulunuyordu. O'nun ölümünden sonra iki kardes birbiriyle mücadele etmisler ve sonunda Orhan kardesini yenerek Mentese beyi olmustur.

    b- Orhan Bey

    Sücaeddin sifatiyla bilinen Orhan By, 1320'den itibaren Rodos'u geri almak için donanma ile mücadeleye giristi ise de basarili olamadi.

    1333 yili yazinda bölgeyi ziyaret eden Ibn-i Battuta, Milas'a gelmis ve Menteseoglu Orhan Bey'le görüsmüstür. Seyyah, Milas sultani hakkinda su bilgileri vermektedir:

    "Sultân-i mükerrem Sucâuddin Orhan Bey bin Mentese Bey'dir. Mümâileyh hiyâr-i mülûkdan olup süret ve sireti güzeldir. Hemdemleri olan fukahâ yaninda mazhar-i ta'zîm ve ihtirâmdir. Sarayinda fukahadan bir cemaat bulunur. Sultân-i mümâileyh bize ihsan etti ve hayvan ile zâd-i râh verdi. Ikametgahi Milas kurbünde Bercin beldesi olup aralari iki mildir. Bercin orada kâin bir tepe üzerinde müceddeden te'sis edilmistir. Güzel binalar ve mescidler ile müzeyyendir. Sultan, Bercin'de bir cami insasina baslamis olup henüz binasi hitâm bulmamis idi".

    Yine ayni yüzyilda Anadolu'yu ziyaret eden seyyah el-Ömerî, Orhan Bey'in 50 sehir ve 200 kalesi oldugunu, donanmasi ve yüzbin askeri bulundugunu, karada ve denizde gaza ile mesgul oldugunu bildirir. Orhan Bey'in ne zaman öldügü kesin olarak belli degildir.

    c- Ibrahim Bey

    Ibn-i Battuta'nin Mentese Beyligi'ni ziyareti sirasinda, babasi Orhan Bey'in Mugla valisi olarak gördügünü anlattigi Ibrahim Bey'in ne zaman beylik tahtina oturdugu tam olarak bilinmemektedir. Ancak Mugla'da yaptirdigi Ulu Cami'nin kitabesinden 1344'de Mentese beyi olarak beyligin basinda bulundugu anlasilmaktadir.

    Ibrahim Bey, Aydinoglu Umur Bey'in Izmir frenklerine karsi giristigi sefere katilmak için hazirlik yapmis, ancak Umur Bey'in 1348 yilinda ölmesi üzerine bu sefer yarim kalmistir. Aydinogullari'nin Venedik ile bir anlasma yapmalarindan sonra yalniz kalan Mentese Beyligi, Venedikliler'in baskisi karsisinda agir bir anlasma yapmaya mecbur olmustur (1352-1355). Bunun geregi olarak Venedikliler, Balat'ta bir kilise insa ettikleri gibi bir de konsolos ikame etmislerdir.

    Ibrahim Bey'in, Musa, Mehmed ve Ahmed Gazi adli üç oglu bulunuyordu. 1360'da Ibrahim Bey'in ölümüyle ogullarindan Mentese Beyliginin askerleri Murad Hüdavendigâr'in Kosova'da yaptigi savasda (1389) Osmanli ordusuyla birlikte bulundu. Mehmed, Mugla ve Çine'de, Musa Milas, Pecun ve Balat'ta ve Ahmed Gazi Marmaris ve Megri (Fethiye) ile güney kiyi bölgelerinde hakimiyetlerini sürdürdüler.

    Haçlilarin Iskenderiye'yi zapti üzerine Memluk Sultani tarafindan bazi Anadolu Beylerine gönderilen ittifak teklifi (1366) sirasinda Musa Bey ile de muhabere yapilmisti.

    Musa Bey'den sonra Balat Mentese beyi olan Mehmed Bey ve oglu Mahmud zamaninda Osmanlilar'la bazi münasebetler olmustur. Mentese Beyligi'nin askerleri Murad Hüdavendigâr'in Kosova'da yaptigi savasta (1389) Osmanli ordusuyla birlikte bulundu. I. Murad'in sehid olmasi üzerine Yildirim Bayezid Karamanogullari'nin öncülügünde Saruhan, Aydin ve Germiyan Beylerinden olusan ittifaki bozmak için Bati Anadolu'ya geldiginde Mentese Beyligi'nin de merkezini almisti. Bunun üzerine Ibrahim Bey'in oglu Mehmed Bey ülkesini terk ederek Sinop emiri Çandaroglu Isfendiyar Bey'e siginmistir (1389-1390). Ancak, Bayezid bu istila hareketine karsilik Mehmed Bey'in oglu Mahmud Bey'e Bergama'dan mülk arazi vererek helallasmak istemistir. Böylece, Balat ve Mugla'daki Mentese Beyligi son bularak Osmanlilar'in idaresine girmistir.

    Megri (Fethiye) ve Marmaris bölgesinin hükümdari olan Ahmed Gazi ise, sahillerde bulunan donanmasiyla kiyilarin korunmasina çalismistir. Denizdeki bu faaliyetleri sebebiyle "sultanü's-sevâhil" ünvanini tasiyan Ahmed Gazi, ayrica "emir-i kebir", "sultan-i mülûkü'l-arab ve'l-acem" gibi ünvanlar da kullanmisti. Ahmed Gazi, Rodos sövalyeleri ve Kibris krali ile de savasmisti.

    Saban 793 (Temmuz 1391)'de vefat eden Ahmed Gazi, Beçin'deki türbesine defnedilmistir. O'ndan sonra Mentese Beyligi'nin bu topraklarinda Yildirim Bayezid'in kumandanlarindan Hoca Firuz Bey görev yapmistir.

    Timur'un Ankara savasindaki (1402) galibiyetinden sonra, Anadolu Beyleri içinde topraklari geri verilenler arasinda Isfendiyar beyi'ne siginan Mehmed Bey ile oglu Ilyas Bey de vardi. Timur'un hakimiyetini tanimak sartiyla Mentese Beyligi'ne sahip olan Mehmed Bey, memleketinden tahsil ettigi vergileri ve bazi hediyeleri Timur'un ordugahina giderek takdim etmistir. Böylece ikinci defa beyligi ele geçiren Mehmed Bey çok yasamamis ve 1403 senesinde vefat etmistir.

    d- Ilyas Bey

    Sücaeddin lakabiyla anilan Ilyas Bey, Mentese beyi oldugunda (1403), Osmanli Devleti Ankara Savasi sonrasindaki fetret devrini yasiyordu. Önceleri, Çelebi Mehmed'in aleyhine olarak Aydin ve Saruhan Beyleri'yle anlasmis, ancak yenildiklerinden Aydinoglu Cüneyd Bey, Çelebi Mehmed'e siginmistir. Çelebi Mehmed'in Saruhanoglu Hizir Sah Bey'i öldürmesinden sonra, Ilyas Bey de onun hakimiyetini tanimak zorunda kalmistir (1405). Bir ara Anadolu'ya geçen Süleyman Çelebi'ye tabi olmussa da sonra tekrar Çelebi Mehmed'in hakimiyetine girmistir. Çelebi Mehmed'in Osmanli padisahi olmasindan sonra, müsterek olarak para bastirmistir. Ayrica iki oglu Leys (Osmanli kaynaklarinda Üveys) ve Ahmed'i Osmanli sarayina rehin olarak göndermeye mecbur oldu. Ancak gerek Mentese Beyi Ilyas Bey'in ve gerek Çelebi Mehmed'in ayni tarihte ölmesi üzerine (1421) her iki Mentese sehzadesi ülkelerine geri döndüler ve ülkeyi birlikte idare ettiler.

    Osmanli padisahi II. Murad; Mentese ülkesini isgal ettigi sirada (1424) Leys ile Ahmed'i yakalatarak Tokat kalesine hapsettirmistir. Iki sene sonra buradan kaçmayi basaran Ahmed Akkoyunlu hükümdari Kara Osman'in yanina gitmis, oradan Misir'a, sonra Iran'a geçmistir. Kardesi Leys ise bu olay üzerine öldürülmüstür.

    II. Murad'in vefati üzerine Osmanlilar'da rehin bulunan Ahmed'in Ilyas adindaki oglu memleketi olan Mentese'ye dönerek idareyi ele aldi. Bu sirada Aydin ve Karaman Beylikleri de Osmanlilar'a karsi harekete geçmisti. Sultan II. Mehmed, Karaman üzerine bizzat sefere çikarken, Anadolu beylerbeyi Ishak Pasa'yi da Mentese'deki isyani bastirmakla görevlendirdi. Buna karsi koyamayan Ilyas Bey, Rodos'a kaçti (1451). Böylece tamamen Osmanli idaresine giren Mentese bir sancak olarak teskil edilerek Anadolu Eyaletine baglandi. Mentese sancaginin merkezi Mugla oldu.

    2- Sosyal ve Ekonomik Durum

    Mentese Beyligi topraklari, cografî bakimdan bati ve güney taraflarinda denizle çevrilmistir. Sahil kesimi körfezler ve çikintilarla kusatilmis oldugundan pekçok tabii çikmasi bulunuyordu. Ancak, hinterlandla baglantilari olmadigindan bu limanlar yeteri kadar ise yaramiyordu. Ülkenin iç kesimleri esas olarak daglik olup, bazi kolay yol veren nehir vadileri vasitasiyla bölgedeki meyva bahçeleri Menderes'in genis vadi ovalariyla birlesir.

    Menteseogullari Beyligi'nin ekonomik hayati önemli ölçüde ticarete dayaniyordu. Sahip olduklari ticaret gemileri sayesinde Frenk ülkeleri, civar adalari ve Iskenderiye ile ticaret yapiyorlardi. XIV. yüzyilda ülkenin en önemli ticaret limani Balat idi. Buradan ihraç edilen mallar arasinda bugday, safran, susam, bal, balmumu, palamut, deri, hali, köle ve cariye bulunuyordu. Balat limaninda ithal ve ihraç edilen mallardan alinan gümrük resimleri ve transit ticaretten alinan vergiler beyligin en önemli gelir kaynaklarini teskil ediyordu. Buradaki mallar daha çok frenk tüccarlara satiliyordu. Bu tüccarlarin Balat'ta ticarethane ve depolari vardi ve gemileriyle Rodos, Kibris gibi yakin adalar yaninda Misir ve Avrupa'ya ihracat yapiyorlardi. Buna karsilik da Avrupa'dan kumas, sabun, kalay, kursun ve diger mallar getiriyorlardi. Bölgenin ticarî bakimdan önemi Venedik'in Mentese Beyleri ile devamli ticaret antlasmalari yapmasindan ve bir ihtilaf çikarmaktan dikkatle kaçinmasindan anlasilmaktadir. Mentese Beyleri ile Venedik arasinda 1403 ve 1414 tarihlerinde imzalanan ticaret antlasmalari önemli bir yer tutmaktadir. Mentese Beyligi'nin diger önemli liman ve sehirleri Megri, Marmaris, Milas ve Baçin idi. Menteseogullari Avrupa ile yaptiklari ticarî faaliyetleri sirasinda latin harfleriyle Gigliati tezyinatini havi gümüs sikkeler kullanmislardi. Mentese beyleri içinde Orhan, Muhammed, Musa, Ahmed, Gazi, Ilyas, Leys ve Ahmed Beyler adina gümüs veya bakir paralar bastirildigi tesbit edilmistir.

    3- Ordu ve Donanma

    Diger Anadolu Beylikleri'nde oldugu gibi Mentese Beyligi de bir kara ordusuna ve sahilde oldugu için güçlü bir donanmaya sahipti. Ömerî'nin Mesâlikü'l-ebsâr'daki rivayetine göre beligin yüz bin süvarisi bulunuyordu ve karada, denizde gaza ile mesgul idi. Sahip oldugu mükemmel donanmasi sayesinde ise etrafa akinlar yapiyorlardi. Rodos'a ve civarindaki adalara yapilan seferlerle beyligin denizlerdeki üstünlügü gerçeklesti. Bunlar, kuvvetli donanmalariyla gerektiginde Misir'daki Memlûk Sultanligi'na ve Aydinogullari'na yardim ediyorlardi. Nitekim, 1364'te Menteseoglu'nun ikiyüz kadirgasiyla Misir'in Kibris üzerine düzenledigi sefere katildigi bilinmektedir.

    Mentese Beyligi'nin kurucusu Mentese Bey'in babasi "emirü's-sevâhil", Mentese beylerinden Ahmed Gazi "sultanü's-sevâhil" ünvaniyla anilmaktaydi.

    4- Ilmî ve Kültürel Faaliyetler

    Mentese Beyligi'nin Milas, Mugla, Beçin ve Balat gibi sehirlerinde devrine göre ileri seviyede medreseler bulunuyordu. Beçin'deki Ahmed Gazi medresesi, bunun örneklerindendir.

    Mentese Beyligi döneminde bu bölgede bazi eserlerin telif ve tercüme edildigi bilinmektedir. Mentese beyleri, ilmî ve edebî ilgilerine ragmen Arapça ve Farsça bilmiyorlardi. Bu sebeple kaleme alinan eserler Türkçe idi. Mentese beyi Ibrahim Bey'in torunlarindan Mehmed Bey adina, Sirvanli Mehmed tarafindan avciliga dair Baznâme adiyla Farsça'dan Türkçe'ye bir kitap tercüme edilmistir. Yine ayni zat Sücaeddin Ilyas Bey adina da Ilyâsiye ismini verdigi kisa bir tip kitabi yazmistir. Edebî faaliyetler bakimindan Mentese sarayi Aydinogullari'nin seviyesine ulasamamistir.

    5- Imar Faaliyetleri

    Mentese beyleri, bulunduklari bölgelerde cami, medrese, türbe, imaret gibi eserleri insa ettirerek ülkenin kültürünün gelismesini sagladiklari gibi, devri için güzel örnekler ihtiva eden mimarî eserler vücuda getirmislerdir. Nitekim seyyah Ibn-i Battuta, Beçin'de Orhan Bey'in tesis ettigi güzel binalar ve mescidler oldugunu bildirmistir.

    Orhan Bey'in Mugla'daki Ulu Camii (1344), Ahmed Gazi'nin Beçin'deki medresesi (1375), Milas'taki Camii (1478), Mugla ve Milas arasindaki Eskihisar Camii v Megri (Fethiye)'deki medresesi, Ilyas Bey'in Balat'taki Cami (1404), imaret ve medresesi, Mugla'nin Turgut nahiyesindeki Camii, Beçin'deki medresesi, Mazun kazasinin Hisarköyü'ndeki Camii bu mimarî eserler arasindadir.

  4. Alt 09-14-2008, 16:45 #114
    Sarax Mesajlar: 678
    MUTAHHARTEN BEYLIGI

    Erzincan ve çevresi 1379 yilina kadar Eretna Devleti sinirlari içerisinde kalmis ve sirasiyla Ahi Ayna Bey ve Pîr Hüseyin'in idaresinde bulunus idi. Pir Hüseyin'in ölümünden sonra (1379) ise Erzincan ve çevresine Mutahharten hakim oldu.

    1- Mutahharten'in Mensei ve Erzincan'a Hakim Olmasi

    Mutahharten'in Tatarlar'a mensup oldugu söylenmekte ise de, onun Uygur Türklerinden olan Eretna ile akraba olmasi daha muhtemeldir. Mutahharten'in Akkoyunlu Ahmed Bey'in damadi oldugu bilinmektedir.

    Kaynaklarda adi Taharten, Tahirten ve Mutahharten seklinde geçen bu Erzincan emiri Pir Hüseyin'in ölümünden sonra Erzincan Beyligi tahtina geçti. Bagimsizligini ilân ederek kendi adina para bastiran ve hutbe okutan Mutahharten'e karsi ilk tepki Eretna Beyligi'nden geldi. Eretna beyliginin ileri gelenleri Alâaddin Ali Bey'e müracaat ederek, Erzincan'in Eretna ailesi ile olan ilgisini ileri sürerek bu sehrin kurtarilmasini istemislerdi. Bunun üzerine Alâaddin Ali Bey Mutahharten'e adamlar göndererek Erzincan'i baris yoluyla ele geçirmek istedi. Ancak görüsmelerden bir sonuç alinamayinca iki taraf arasinda savas basladi. Ilk karsilasmada Mutahharten'in kuvvetleri yenilgiye ugrayarak çekildi. Eretna beyliginin tabiiyetini kabul etmeme karari almis olan Emir Mutahharten yardim istemek üzere Dulkadiroglu Ibrahim Bey ile Akkoyunlu Türkmenlerinin reisi Kutlu Bey'e haber gönderdi. Bu devletlerden gelen yardimci kuvvetlerin de destegi ile Mutahharten-Eretna arasinda yapilan savasi Erzincanlilar kazandi. Daha sonra Erzincan önünde yapilan çarpismalarda da kesin bir sonuç alamayan Alâaddin Ali Bey baskent Sivas'a çekilmek zorunda kaldi.

    2- Mutahharten'in Kadi Burhaneddin ile Mücadelesi

    Eretna hükümdari Alâaddin Ali Bey'in 1380 yilinda ölümünden sonra devletin idaresini eline alan naib Kadi Burhaneddin Ahmed'in, ülkesine yönelik faaliyetler yapacagini bilen Mutahharten ona karsi yeni müttefikler aramaya basladi. Nitekim Mutahharten, Kadi Burhaneddin tarafindan Koyulhisar çevresine gönderilen Zünnûn ve Sarkî Karahisar hakimligine atanan Melik Ahmed ile derhal dostluk kurmaya basladi. Kizkardesini Zünnûn ile evlendiren Erzincan emiri, onunla birlikte Eretna topraklarina taarruza geçti. Ancak Sivas topraklari içerisinde yagma ve tahrip hareketlerinde bulunan Zünnûn, Kadi Burhaneddin tarafindan bozguna ugratildi. Gerek Zünnûn'un bu yenilgisinden dolayi ve gerekse Amasya Emiri Sadgeldi'nin kiskirtmalariyla Kadi Burhaneddin'e daha çok kizan Mutahharten Sivas'a taarruza geçmege karar verdi. Ordusu ile Erzincan'dan çikarak Sivas vilâyeti hududuna geldi. Nâib'e karsi tehditkâr bir tavir takinarak gönderdigi elçiler vasitasiyla, devletin idaresini Alâaddin Ali Bey'in oglu Mehmed'e birakmasini istedi. Ancak nâib Kadi Burhaneddin, saltanati terketmek istemiyordu. Bu sebeple Mutahharten'den gelen elçi Emir Tugrul'u tutuklatti. Elçinin tutuklanmasindan sonra Mutahharten onun serbest birakilmasi sarti ile Sivas'tan ayrildi.

    Mutahharten ile Kadi Burhaneddin arasindaki mücâdeleler bundan sonraki yillarda da devam etti. Kadi Burhaneddin Ahmed, Mutahharten'in dostu olan Amasya Emiri Sadgeldi üzerine yürüyerek onu öldürdü (1381) ve kesik basini Erzincan'a gönderdi. Bu zaferden sonra O, nâib olmasina ragmen, bagimsizligini ilân ederek hükümdarlik makamina oturdu. Mutahharten onun tahta çikisina karsi çikarak baskent Sivas'ta Kadi Burhaneddin aleyhine düzenlenen suikastlerde faal rol oynadi. Ancak bu tesebbüsler sonuçsuz kaldi. Mutahharten daha sonra Sivas'taki muhalefetin lideri Eretna emirlerinden Seyyidî Hüsam ile Kadi Burhaneddin'e karsi bir ittifak meydana getirdi. Bu ittifaka Amasya Emiri Ahmed Bey ile daha pek çok beyler de katildi. Bu emirler Sivas'a hep birden saldirida bulunmak üzere hazirliklara basladilar. 1382 yilinda yapilan savaslardan da bir netice alinamadi. Müttefikler kendi aralarinda çikan anlasmazlik sebebiyle dagildilar. Bunun üzerine Mutahharten eski dostu Akkoyunlu Türkmenlerinden yardim istedi. Böylece Akkoyunlular da Sivas'a saldiriya geçtiler. Mutahharten-Akkoyunlu ortak saldirisi karsisinda basari gösteremeyen Kadi Burhaneddin'in emiri Yusuf Çelebi öldü. Mutahharten, Kadi Burhaneddin'in Kayseri civarinda bulundugu bir sirada tekrar Sivas yakinlarina kadar gelerek Eretna topraklarina saldiriya geçti. Fars kalesini ele geçirdikten sonra Sivas'i ciddi bir baski altina aldi. Bu durumu haber alan Kadi Burhaneddin Kayseri'de fazla kalmayarak süratle baskentine yetismeye çalisti. Abdülvahhab yöresinde iki taraf arasinda yapilan savasta Mutahharten yenildi ve ülkesine döndü.

    Kadi Burhaneddin, kendisine karsi kurulan ittifaklarin lideri olan Mutahharten'i yola getirmeye karar vererek Erzincan beyligi topraklarina girdi. Erzincan (Aksehir)'a kadar ilerleyip sehri siddetle yagma ederek atese verdi. Savas sirasinda Sivas askerlerinin yagmaya dalmasi sebebiyle kesin sonuç alinamadi. Kadi Burhaneddin bölgedeki harekâta son vererek geri döndü (1385).

    Bu olaydan sonra Mutahharten, muhtemelen dostu Akkoyunlular'in kendisini yalniz birakmasi sonucunda Kadi Burhaneddin Ahmed ile iyi geçinmeye basladi. Onunla bir dostluk antlasmasi imzaladi. Bu yillarda Erzincan emirligi sinirlari içerisinde Bayburt, Kemah, Ispir, Erzurum ve Tercan sehirlerinin bulundugu ve Trabzon Rumlari'nin da kendilerine haraç verdigi anlasilmaktadir.

    3- Mutahharten'in Timur ile Mücâdelesi

    Erzincan emiri Mutahharten 1387 yilinda yeni bir tehlike ile karsi karsiya kaldi. Bu sirada Bati Iran'i isgal altina almis bulunan Timur Karabag'da ordugâhini kurarak Dogu Anadolu'ya bir sefer hazirligina baslamisti. Nihayet Timur'un Erzurum sinirlarina geldigi haberi Erzincan'a ulasinca Emir Mutahharten, ailesi ve agirligini dostu ve tabiî olan Sarkî Karahisar Hakimi Melik Ahmed Bey'in yanina gönderdi. Timur, Erzincan'a bir elçi göndererek Mutahharten'in kendisine itaat etmesini istedi. Mutahharten derhal itaat edecegini bildirdi. Timur, Ahlat'i zabt ederek Van gölü taraflarina indi ve daha sonra da Karakoyunlu ülkesinden ayrilarak Iran'a döndü. Böylece Erzincan üzerindeki baski sona ermis oldu.

    Mutahharten, Timur tehlikesinin ortadan kalkmasindan sonra, Erzincan bölgesine siginmis olan Karakoyunlu Türkmenleri ile birlikte Kadi Burhaneddin topraklarina tekrar taarruza basladi. Kadi Burhaneddin bu sirada kuzeydeki Türkmen emirlerinin anlasmazliklarini halletmek üzere Canik bölgesinde bulunuyordu. Mutahharten, Sivas hükümdarinin yoklugundan yararlanarak Sivas sehrinin yakinlarina kadar geldi. Ancak Kadi Burhaneddin'in geri dönmesi üzerine onun karsisina çikmadan ülkesine döndü.

    Erzincan Emiri Mutahharten, Kadi Burhaneddin aleyhindeki faaliyetlerini sürdürdü. O, 1388 tarihinde Amasya Emiri Ahmed Bey, Kayseri kalesi sahibi Cüneyd Bey, Haci Emir-oglu Süleyman gibi beylerle Kadi Burhaneddin'e karsi bir ittifak daha kurdu. Ayrica Memlûklular'a da haber göndererek Kadi Burhaneddin'in Timur'un dostu oldugunu bildirdi. Ancak bu ittifaktan da bir netice alinamadi.

    4- Mutahharten'in Akkuyunlular'a Karsi Karakoyunlular'la Birlesmesi

    Akkoyunlu Beyi Kutlu Bey'in ölümünden (1389) sonra bu Türkmen toplulugunun basina geçen Ahmed Bey ile Mutahharten'in arasi, Erzincan emirinin onlara karsi yagma hareketlerinde bulunmasi üzerine bozuldu. Ahmed Bey emrindeki kalabalik Türkmen grubu Mutahharten üzerine yürüyerek onu agir bir yenilgiye ugratti. Bir müddet sonra Mutahharten bu Türkmenler üzerine gittiyse de basarili olamadi. Akkoyunlular Mutahharten'i tekrar agir bir yenilgiye ugrattilar. Mutahharten Karakoyunlu hükümdari Kara Mehmed'den yardim istemek zorunda kaldi. Öteden beri Akkoyunlularin düsmani olan Kara Mehmed, ortak düsmana karsi birlikte savasmayi kabul etti. Bu sefer Akkoyunlular agir bir yenilgiye ugradilar ve Kadi Burhaneddin'e iltica etmek zorunda kaldilar.

    Mutahharten ile Karakoyunlu hükümdari Kara Mehmed arasindaki ittifak bu olaydan sonra da devam etti. Müttefik güçler Kadi Burhaneddin'e ait topraklara saldirdilar. Ancak Kadi Burhaneddin müttefiklere karsi harekete geçince baris istenmis ve Mutahharten ile Sivas-Kayseri hükümdari arasinda yeni bir baris antlasmasi imzalanmistir (Mart 1389).

    Mutahharten, Kara Mehmed'den sonra Karakoyunlular'in basina geçen Kara Yusuf'la da dostlugunu devam ettirmis ve onunla birlikte Akkoyunlularla mücadele etmistir. Ancak Endris'te meydana gelen savasta Kara Yusuf esir düsmüs, Mutahharten ise kaçarak güçlükle Erzincan'a ulasmistir. Mutahharten bu yenilginin intikamini almak için kisa bir süre sonra, bu kez yalniz basina Akkoyunlular üzerine yürüdü. Akkoyunlu hükümdari Ahmed Bey, damadi olan Mutahharten'le baris yapmak istediyse de kardesi Kara Yülük Osman bunu kabul etmedi. Yapilan savasta Mutahharten Akkoyunlular karsisinda ikinci kez maglûp oldu.

    Erzincan emiri Mutahharten, 1393 yilina kadar Anadolu'da nüfuz ve hakimiyet kurmak için çalisti. Ancak 1393-94 kisinda Timur'un büyük bir ordu ile ikinci kez Anadolu'ya hareket ettigi haberini aldi. Mutahharten'in besbin kisilik bir askerî kuvvete sahip oldugunu ve Kadi Burhaneddin'in baslica düsmanlarindan biri bulundugunu ögrenen Timur, Anadolu'ya geldigi zaman ona haber göndererek itaatini istedi. Mutahharten de Timur'un huzuruna giderek ona itaatini arz etti. Hatta onunla birlikte Avnik kalesine yapilan savasa katildi. 43 günlük bir muhasaradan sonra Avnik'i zapteden Timur, Erzincan emiri Mutahharten'e çesitli nasihahatlerde bulunarak ona emâret, mensûr ve hil'at verdi.

    5- Mutahharten'in Kadi Burhaneddin'e Karsi Karamanogullari ile Ittifaki

    Mutahharten, Timur'un Anadolu'dan dönmesinden sonra, kendisi gibi Timur'a tabi olan Karaman-oglu Alâaddin Bey'le birlikte Sivas-Kayseri devletini tehdit etmeye basladi. Bunun üzerine Kadi Burhaneddin, Timur'a güvenerek aleyhinde zararli faaliyetlerde bulunan bu iki beyi cezalandirmak için harekete geçti. Karaman'a yaptigi basarili harekâtdan sonra Erzincan üzerine yürüdü (1394-95). Erzincan emirligi hakimiyet sinirlari içerisinde bulunan Ezdebir, Sis ve Burtulus kalelerini zabtederek Sivas'a döndü. Ancak Kadi Burhaneddin Sivas'a döner dönmez Mutahharten yeniden harekete geçti. Sis ve Burtulus kalesi muhafizlari da Kadi Burhaneddin'e ihanet ederek kalelerini Mutahharten'e teslim ettiler. Kadi Burhaneddin bu durum üzerine yeni bir sefer hazirligina basladi. Öncü kuvvetlerin ardindan kendisi de Mutahharten üzerine hareket etti. Ancak Kadi Burhaneddin'in üstün kuvvetleri karsisinda savasi göze alamayan Mutahharten Erzincan'a çekildi.

    Kadi Burhaneddin, Erzincan meselesini neticelendirmek üzere bu kez daha büyük hazirliklara basladi. Kadi Burhaneddin'in Erzincan üzerine yürüyecegini haber alan Akkoyunlu Kutlu Bey oglu Ahmed Bey, Kadi'ya haber göndererek ona yardimci olacagini bildirdi. Böylece O da, Karakoyunlular ve Timur'la müstereken kendilerine karsi düsmanca davranmis olan Mutahharten'den intikam almak istiyordu. Bu düsünce ile Kadi Burhaneddin ve Akkoyunlu kuvvetleri birleserek Mutahharten üzerine yürüdüler. Bu kez Kadi Burhaneddin, Mutahharten'i cezalandirmak için çok tahribat yapti. Seferden sonra Bayburt'a kadar olan bölgeyi Akkoyunlu Ahmed Bey'e ikta ederek Sarkî Karahisar yolu ile Sivas'a döndü.

    Mutahharten, idaresinden çikan Kemah'a karsi hareket edince Kemah valisi acele Kadi Burhaneddin'den yardim istedi. Bunun üzerine Kadi Burhaneddin tekrar Erzincan'a yürüyüse geçti. Bu sirada Mutahharten de Sarkî Karahisar hakimi Melik Ahmed ile birlikte savas için hazirlik yapiyordu. Kadi Burhaneddin Erzincan'a geldigi zaman Mutahharten daglik arazide oldugu için onu takip edemedi. Bir kisim kuvvetini Erzincan topraklarinda birakarak kendisi Bayburt üzerine yürüdü. Böylece O, Mutahharten'in ovaya inmesini bekliyordu. Nihayet Mutahharten Pulur sahrasina indi. Kadi Burhaneddin de buraya hareket etti. Savasa ilk önce Kadi Burhaneddin'in öncü kuvvetleri basladi. Mutahharten, emirleriyle birlikte cesurca yaptigi bu savasi kazandi (Ekim 1395).

    1396-97 yillarinda Timur'un yeniden Anadolu'da görünmesi Kadi Burhaneddin ile Mutahharten'in bir süre daha sessiz kalmasina sebep oldu. Ancak Timur tehlikesi geçtikten sonra Kadi Burhaneddin Ahmed yine Erzincan üzerine hareket etti. Kadi, Mutahharten'in düsmani Akkoyunlu Ahmed Bey'le birlesip onu, Erzincan emirligine tabi olan Melik Ahmed'e ait Sarkî Karahisar'i yagma ve tahribe memur etti. Bunun üzerine Melik Ahmed Kadi Burhaneddin'in sartlarini kabul ederek onunla anlasti. Kadi Burhaneddin daha sonra Kemah'i almak için Çit sahrasina indi. Ancak bu sirada Kayseri'de bir isyanin patlak vermesi üzerine Sivas'a dönmek zorunda kaldi.

    Kadi Burhaneddin Kayseri islerini hallettikten sonra Mutahharten'e bir mektup göndererek onun Timur ittifakindan ayrilmasini ve kayitsiz sartsiz kendisine itaat etmesini istedi. Ancak Mutahharten, Aksehir'in iade edilmeden sulh yapilamayacagini bildirdi.

    Mutahharten, Kadi Burhaneddin'in Karayülük Osman Bey tarafindan öldürülmesi (1398) üzerine büyük bir düsmanindan kurtulmus oldu. Ancak, Karayülük Osman Bey'in Osmanli hükümdari I. Bayezid'e yenilmesinden sonra Sivas Osmanli hakimiyetine girdi. Bayezid'e yenilen Karayülük Osman ise Erzincan'a iltica etmek zorunda kaldi. Osmanlilar'in Kadi Burhaneddin'in ülkesini ele geçirmesi, Erzincan emirligini Osmanli Devleti ile sinir komsusu yapti. Bu sirada Osmanlilar'in her geçen gün daha da genisleyip güçlenmesi Mutahharten'i endiselendiriyordu. Ancak bu sirada, Hindistan seferini basari ile bitiren Timur'un Anadolu'ya dogru hareket ettigi haberi Mutahharten'i ümitlendirdi. O, Timur'un Karabag'a geldigi bir sirada huzuruna giderek itaatini bildirdi. Timur ise Mutahharten'e izaz ve ikramda bulundu; ona tug, alem ve nakkare verdi. Muhtesem hil'atler giydirerek ülkesine gönderdi. Mutahharten, Misir Memlûklu sultanligindan umdugunu elde edemeyen Kara Yülük Osman'la birlikte Gürcistan seferinden dönen ve Avnik'te ikamet etmekte olan Timur'a katildi.

    6- Mutahharten'in Osmanli Hükümdari Bâyezid ile Mücâdelesi

    Öte tarafdan Osmanli hükümdari I. Bayezid, Erzincan emiri Mutahharten'in Timur ile iliskisini haber alinca ona elçi göndererek bu ittifaktan ayrilmasini ve kendisine itaat etmesini istedi. Ancak Mutahharten, Bâyezid'in bu istegini kabul etmedi. Üstelik Timur Anadolu'ya girince ona rehberlik ederek birlikte Sivas'a geldi. Sehrin alinmasinda Timur'a yardimci olan Mutahharten, Anadolu Türklügüne indirilen bu darbeye emaretini kaybetmemek düsüncesiyle öncülük etti. Mutahharten'in Sivas'in isgalinden sonra Timur'dan ayrilarak Erzincan'a döndügü anlasilmaktadir.

    Timur'un Sivas'i isgalden sonra daha ileriye gitmeyerek güneye inmesi üzerine Osmanli hükümdari Bâyezid Mutahharten üzerine yürüdü. Siddetli taarruz karsisinda iç kaleye çekilen Mutahharten nihayet teslim oldu. Erzincan emirligine ait topraklar Osmanli sinirlarina dahil edildi. Bâyezid, Erzincan halkinin istegi üzerine ve kendisine tabi olmasi sarti ile Mutahharten'i affederek yine beyliginin basinda birakti. Buna karsilik bütün ailesini rehin alarak Bursa'ya götürdü.

    Mutahharten, Bâyezid'in Erzincan'dan ayrilmasindan sonra muhtemelen bu durumu Timur'a bildirmis ve ailesinin Bursa'ya götürüldügünü haber vermistir.

    Timur ile Bâyezid arasinda meydana gelen Ankara Savasi'nda Mutahharten'in, bizzat Timur tarafindan kumanda edilmekte olan merkez kolunun sag grubunda muharebeye katildigi bilinmektedir. Mutahharten bu savasta, Bâyezid'in yaninda bulunan Tatarlarin Timur tarafina geçmesini saglamis ve Rumeli askerinin dagilmasina sebep olmustur.

    Savastan sonra Erzincan'a dönen Mutahharten ölünceye kadar Timur'un yüksek hakimiyetini tanimistir.

    7- Mutahharten'in Ölümü ve Beyligin Sonu

    Mutahharten'in ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber onun 1403 yilinin sonlarinda vefat ettigi sanilmaktadir. Ölümünden sonra emirligin kimin eline geçtigi de meçhul olup1410 yilinda Erzincan hakimi olarak Mutahharten'in torunu Seyh Hasan görülmektedir. Bu dönemde Karakoyunlu Kara Yusuf'un Erzincan'i ele geçirmek istedigi ve bu amaçla burasini kusattigi bilinmektedir (1410). Nihayet bölge halkinin Seyh Hasan'dan sikâyet etmeleri sonucu sehri 45 gün kadar kusatan Karakoyunlu Kara Yusuf, Seyh Hasan'in teslim olmasi sonucunda burasini hakimiyeti altina aldi. Böylece 30 yil kadar Mutahharten ve ailesinin idaresinde olan Erzincan ve çevresi Karakoyunlular'in eline geçti.

  5. Alt 09-14-2008, 16:46 #115
    Sarax Mesajlar: 678
    PERVANEOGULLARI BEYLIGI (1277-1322)

    Anadolu Selçuklulari'nin dagilmasi sirasinda Sinop'ta Pervâne Muineddin Süleyman'in oglu Mehmet tarafindan kurulan beyligin adidir.

    Sinop, 1214'te Trabzon Rum Imparatorlugu'ndan alinmis önemli bir deniz üssü ve ticaret iskelesi idi. Anadolu Selçuklulari'nin iç karisikliklari sirasinda Trabzon Rum Imparatoru tarafindan geri alinmis ve kendi topraklarina dahil edilmistir (1259). Pervâne, Ilhanli hükümdari Abaka Han'dan izin alarak Sinop'u ele geçirmek için faaliyete giristi. Yaklasik bir yil karadan denizden kusattigi sehri 1266'da zaptetti. Böylece Selçuklular'in Karadeniz'deki ticaret kapisi olan Sinop, Muineddin Süleyman'a ikta olarak verilmis ve yine onun istegi üzerine kendisine temlik edilmistir.

    Sinop'un fethi ve Pervane'ye temlik edilmesi, Sultan Rükneddin Kiliç Arslan ile onun arasinin açilmasina sebep oldu. 1266'da Selçuklu sultaninin Pervane'nin Mogollar tarafindan tahrikiyle öldürülmesinden sonra, Selçuklu Devleti'nin idaresinde Pervane'ye ortak kalmadi. Selçuklu Devleti'nde nâibu's-sultan olan Pervâne, devamli bir sekilde merkezde bulundugundan bizzat Sinop'ta ikamet edememekteydi. Bu sebeple oglu Muinüddin Mehmed'i malikanesi olan Sinop'a gönderdi. Pervane Süleyman, 1277'de Ilhanli hükümdari Abaka Han tarafindan öldürülünce oglu Mehmed istiklâlini ilan ederek Sinop'ta Pervaneogullari adi ile kisa süre devam den beyligi kurmus oldu.

    Muinüddin Mehmed yaklasik yirmi yil beyligin idaresini elinde tuttu.

    Muinüddin Mehmed, Mogollar ile iyi geçinmek zorunda kaldi ve onlarin verdigi devlet islerinde görev yapti. Bu sirada halki agir vergilerle ezen Mehmet Bey, Mogollar'a karsi bir hareketin hazirliklari içindeyken hastalanarak öldü. Bundan sonra beyligin idaresi Pervane Süleyman'in torunu Mühezzibüddin Mesud tarafindan yürütüldü. Mesud Bey, Mogollar'la iyi iliskilerde bulunarak herhangi bir tehlikenin gelmesini önledi. Ayrica devletin sinirlarini genisleterek Bafra ve Samsun'u ele geçirdi. Mesud Bey, Sinop'ta ticarî koloni bulunduran Cenevizliler tarafindan ticarî bir anlasmazlik sebebiyle ani bir baskinla esir edilerek Ceneviz müstemlekesi olan Kefe'ye götürüldü. Ancak çok agir bir fidye ödemek suretiyle tekrar Sinop'a döndü (1298). Bundan iki sene sonra vefat eden Mesud Bey'in yerine oglu Gazi Çelebi, Sinop emiri oldu (1300). Donanmaya önem veren Gazi Çelebi, önce Trabzon Rum Imparatoru ile anlasarak Kirim ve Kefe taraflarina sefer düzenledi ve bir Ceneviz donanmasini Kefe yakinlarinda maglup etti (1313). Daha sonra da Trabzon'a karsi hücuma geçti (1319). Cenevizliler'in 1322'de Sinop'a karsi giristikleri saldiriyi basariyla püskürttü. Gazi Çelebi'nin erkek evladi olmadigi için Kastamonu beyi olan Candaroglu Süleyman Pasa'nin hakimiyetini tanidi. 1322'de vefati üzerine bir ara kizi Sinop'ta beylik etmis ve bu sebeple Sinop'a Hatuneli adi da verilmistir. Daha sonra Candaroglu Süleyman Pasa tarafindan ilhak edildi. Böylece Pervaneogullari Beyligi, Candarogullari Beyligi'nin topraklarina katildi.

    Sinop'ta Pervane Süeyman tarafindan 666 (1267-1268)da yaptirilan Ulu Cami en önemli mabedler arasindadir. Yine Pervane Süleyman Medresesi ve Pervane türbesi, Pervaneogullari Beyligi devrinden kalma mimarî eserlerdir.

  6. Alt 09-14-2008, 16:46 #116
    Sarax Mesajlar: 678
    RAMAZANOGULLARI BEYLIGI

    Ramazanogullari, Adana ve çevresinde XIV. yüzyilin ikinci yarisindan XVII. yüzyilin baslarina kadar hüküm sürmüs olan bir Türkmen beyligidir.

    I- SIYASÎ TARIH

    a- Beyligin mensei ve kurulusu

    Beyligin kuruculari Oguzlarin Üçok koluna mensup Yüregir boyundandirlar. Bu Üçok Türkmenleri ayni boydan gelen diger Türkmenlerle birlikte, XIII. yüzyilda Mogol istilâsi yüzünden Anadolu'ya gelmisler, ancak burada da Mogollarin takibinden kurtulamayinca güneye dogru inerek Memlûk hükümdari Baybars (1261-1277) tarafindan Antakya-Gazze arasinda uzanan bölgeye yerlestirilmislerdir.

    Memlûk Sultani Baybars, Mogollara karsi yaptigi mücadelede bu Türkmen gruplarinin çok büyük yardimini gördü. Türkmenlerin bu yardimlari sayesinde Mogollar Suriye ve Çukurova'dan çikarildilar. Bu arada Haçli seferleri sirasinda meydana gelen siyasî buhran esnasinda Çukurova'da hakimiyet kuran Ermeniler, Mogollar'in en sadik müttefikleri olarak Suriye bölgesinde saldirgan hareketlerde bulunmaya baslamislardi. Sultan Baybars'in 1265'den sonra Ermeniler üzerine yaptigi seferlere de genis ölçüde katilan Türkmenler, bölgede bozulmus olan düzenin saglanmasinda önemli rol oynamislardir.

    Sayilari 40 bin çadir kadar olan bu Türkmenlerden Bozok koluna mensup olanlar Maras ve Elbistan civarinda Dulkadir Beyligi'ni kurdular. Üçok koluna mensup olanlar ise Adana ve Payas çevrelerini Ermeniler'den alarak buralara yerlestirmeye basladilar.

    b) Memlûklular'a Tâbi Dönem

    Memlûklular Mogollarin müttefiki olan Ermenilerin bu hareketlerine karsi kayitsiz kalmadilar. Özellikle Baybars devrinden itibaren Çukurova'da yagma ve tahrip akinlarina giristiler. Sultan Kalavun-oglu el-Melikü'n-Nâsir Muhammed'in hükümdarligi zamaninda (1310-1314) bu akinlar fetih mahiyetini aldi. Çukurova bölgesi birbiri arkasindan Memlûk topraklarina katildi. Nihayet 1375 yilinda Sis (Kozan) sehri de alinarak buradaki kralliga son verildi. Memlûklular Çukurova'da Ayas, Sis ve Tarsus olmak üzere üç nâiblik (valilik) kurdular. Çukurova'nin Memlûklular tarafindan fethedilmesinde Üçok Türkmenlerinin büyük yardimlari oldu. Bu sebeple, Memlûklular, Çukurova'yi almalarinda ve bilhassa orada tutunmalarinda en büyük pay sahibi bulunan Üçoklardan Yüregir boyunun reisi Ramazan Bey'e Adana çevresi ile Misis'in idaresini verdiler.

    Beylige adini vermis olan bu Türkmen reisi Ramazan Bey'in faaliyetlerine ilk kez 1353 yili olaylari arasinda rastlanmaktadir. Bu tarihte Memlûk Sultani Melik Salih'e karsi Misir'da büyük bir isyan baslamisti. Halep Valisi Bayboga da Sultana karsi harekete geçmis, Dulkadir-oglu Karaca Bey de bu isyana katilmisti. Isyancilar Dimask (Sam)'a vardiklarinda Sultan Salih'in büyük bir ordu ile üzerlerine geldigini duydular. Bunun üzerine Dulkadir-oglu Karaca Bey, müttefiklerinden ayrilarak ülkesine geri döndü. Yalniz kalan Bayboga, Sultana karsi koyamayacagini anlayinca geri dönerek Karaca Bey'e sigindi. Bunun üzerine Sultan Salih, Dulkadir-oglu Karaca Bey'den isyancilari teslim aldi ve onu Türkmen emirliginden azlederek Dulkadirli ülkesini Ramazan Bey'e verdi (1353). Ramazan Bey hakkinda bilinen bilgiler bu kadar olup kendisinin bu tarihten kisa bir süre sonra, 1353 yili sonu veya 1354 yili baslarinda öldügü anlasilmaktadir.

    1- Ibrahim Bey (1354-1383)

    Ramazan Bey'in ölümünden sonra oglu Sarimüddin Ibrahim Bey'e Türkmen emirligi tevcih edildi. Babasinin ölümünden hemen sonra Kahire'ye giden Ibrahim Bey sultana ve nüfuzlu emirlere sayisiz hediyeler takdim etti. Memlûk sultani da Ramazan-oglu'na dirlik, yani ikta ile beraber emirligi tevcih etti (1354). Böylece Memlûk Sultanligi'na bagli olarak beyliginin basina geçen Ibrahim Bey ülkesine döndükten sonra topraklarini genisletmeye basladi. 1360 yilinda Halep valisi Emir Seyfeddin Baydemir komutasindaki Memlûk kuvvetleri Türkmenlerin de yardimi ile Ermeni Kralligi elindeki Adana ve Tarsus'u zaptettiler. Böylece Ermeniler'in idaresinde merkezleri Sis (Kozan) olmak üzere birkaç kale kaliyordu. Memlûk sultanliginin Adana'yi kimin yönetimine biraktigi hakkinda kaynaklarda kesin bir bilgi yoksa da burasinin Ramazan-oglu Ibrahim Bey'e verildigi kuvvetle muhtemeldir. Adana'dan sonra Sis sehri de Türkmenlerin yardimi ile Memlûklularin eline geçti. Böylece Çukurova hukuken Memlûklularin, fakat fiilen Ramazan-ogullarinin hakimiyeti altina girmis oldu.

    Celadetli ve bahadir kisi manalarina gelen Sarimüddin ünvanini tasiyan Ibrahim Bey, Adana ve çevresinde hakimiyetini saglamlastirdiktan sonra Memlûk baskisindan kurtulmak ve istiklâlini ilân etmek üzere önce Karaman-oglu Alâaddin Bey'le ittifak etti. Daha sonra da Memlûklularin elinde bulunan Sis sehrini almak için Dulkadir-oglu Halil ile Memlûklular aleyhinde anlasti. Ancak Dulkadir-oglu Halil Bey'in 1381'de Memlûklularla yaptigi mücadelede yenilmesinden sonra Ibrahim Bey Sis valisi Torumtay araciligi ile Sultana müracaat ederek affedilmesini istedi.

    Ibrahim Bey'in Memlûklulara karsi olan bu sadakati çok kisa sürdü. Memlûk sultani, Ibrahim Bey'in Karaman-oglu Alâaddin Bey ile ittifak ettigini ileri sürerek üzerine kuvvet gönderdi. Haleb valisi Yelboga en-Nasirî, bu sefer sirasinda Ibrahim Bey ile kardesi Kara Mehmed'i Sis'de yakalayarak öldürdü (1383).

    2- Ahmed Bey (1383-1416)

    Ibrahim Bey'in Memlûklular tarafindan öldürülmesinden sonra yerine kardesi Sihabeddin Ahmed Bey geçti. Ramazanogullari Beyligi Sihabeddin Ahmed zamaninda en parlak dönemlerinden birini yasadi. Agabeyi Ibrahim Bey zamaninda Bire (Birecik) hakimi olan Ahmed Bey bazan Memlûk-lular'a bagli kalarak onlarin yardimina kosuyor, bazan da Sultan'a karsi cephe aliyordu.

    Ahmed Bey beyligin basina geçtikten sonra Dulkadiroglu Halil Bey ile birleserek Maras'i istilâ etti. Ancak Emir Yelboga gelerek duruma tekrar hakim oldu. Memlûk Sultani Berkuk'un 1399 yilinda ölümünden sonra yerine geçen Sultan Ebu'l-Ferec, Türkmen beylerinin kendisine itaatlerini temin etmek gayesiyle basta Adana valisi olmak üzere bütün beylere dirlik gönderdi. Ancak Sultan Berkuk'un ölümünden sonra, Memlûk emirleri arasinda baslayan rekabet ve mevki mücadeleleri Güney Anadolu'daki beyliklerin ve özellikle de Ramazanogullari'nin durumlarini kuvvetlendirmesine yardimci oldu.

    Timur'un Suriye'den dönüsünden sonra Halep sehrinin Timurlular'dan alinmasinda büyük basarilar gösteren Ahmed Bey, daha sonra Suriye Araplarinin sehri abluka altina almalari sirasinda da Haleb naibi Demirtas'a yardim ederek Arap emirini kaçmaya mecbur etti. Bunun üzerine Memlûk Sultani Ebu'l-Ferec, yardimlarindan dolayi Ahmed Bey'e hil'at, para ve çesitli hediyeler gönderdi (1401).

    Böyle olmakla birlikte ertesi yil Haleb valisi Demirtas Sultana isyan edince, Ramazan-oglu Ahmed Bey de ona yardimci oldu. Ancak yeni vali olarak Haleb'e gönderilen Tokmak, Ahmed Bey'in de içinde bulundugu isyanci gruplari bozguna ugratti. Demirtas ve müttefiki Sam Valisi Tangriberdi, Ahmed'in ülkesine sigindilar. Ancak daha sonra afffedilen Demirtas tekrar Haleb valiligine getirildi (1405).

    Bu sirada Antakya emiri olan Doganci-oglu, bölgede karisikliklar çikartmakta ve Heleb'e tâbi kaleleri eline geçirmekteydi. Bunun üzerine Haleb Emiri Demirtas, Ramazan-oglu Sihabeddin Ahmed Bey ile Dulkadir-oglu Alâaddin Ali Bey'den yardim istedi. Haleb Emiri Demirtas, öteden beri birbirine düsman olan bu Türkmen beylerini baristirdi.

    Ahmed Bey bu tarihten sonra Memlûk emirlerinden Seyh ve Nevruz arasindaki mücadelede Seyh'in tarafini tuttu. Memlûk Sultani Ebu'l-Ferec, emirler arasinda yillardan beri sürüp gelen mücadeleye son vermek için Haleb'e geldi (Temmuz 1410). Seyh ve Nevruz, Elbistan, Malatya ve Ayintab'in Türkmenlerden alinarak kendilerine verilmesini istedi ise de Sultan bunu kabul etmedi. Daha sonra Haleb'de Ramazan-oglu Emir Ahmed'le görüsen Ebu'l-Ferec, ayni zamanda onun kizi ile de evlendi. Sultanin çok sevdigi bu hatun Misir sarayinda çok büyük bir itibar görmüs ve kendisine Hunda Kübra (Bas Hatun) ünvani verilmistir. Ramazan-oglu Ahmed Bey ayni yil damadi olan Sultan Ebu'l-Ferec'i ziyaret etmek için Misir'a gitti. Kahire'de bir müddet kaldiktan sonra ülkesine dönen Ahmed Bey, 7 aylik bir muhasara sonucunda Karamanogullari'nin elinde bulunan Tarsus'u aldi (1415). Burada Sultan Melikü'l-Müeyyed adina hutbe okuttuktan sonra sehri oglu Ibrahim'e birakarak Adana'ya döndü.

    Ahmed Bey oldukça yasli oldugu halde 1416 yilinda vefat etti. Cesur, heybetli ve dirayetli bir emir olarak zikredilen Ahmed Bey, Adana'dan baska Sis, Tarsus, Misis ve Ayas sehirlerini de idaresi altina almisti. Onun ölümünden sonra Ramazan-ogullarinin siyasî ehemmiyeti azaldi.

    3- II. Ibrahim Bey

    Sihabeddin Ahmed Bey'in ölümünden sonra ogullari arasinda saltanat mücadelesi basladi. Bunlardan Ibrahim Bey, beyligin yönetimini ele geçirmeyi basardi. O, Misir Memlûklu sultanina elçiler göndererek emirligini ve bagliligini bildirdi. Ramazanogullari'nin iktidar mücadelesinden faydalanan Karamanogullari Tarsus'u yeniden ellerine geçirmislerdi. Bu sebeple Memlûk Sultani Melikü'l-Müeyyed 1417 yilinda Suriye üzerine sefere çikti. Memlûk ordusu Amik ovasina geldiginde Ramazan-oglu Ibrahim Bey de kuvvetleriyle birlikte gelerek Sultana katildi. Ibrahim Bey bu sefer sirasinda Sultan Melikü'l-Müeyyed'in huzuruna çikarak itaatini bildirdi. Bu sirada Ibrahim Bey'in yaninda annesi, ogullari ve emirleri bulunuyordu. Memlûk Sultani Müeyyed, Ibrahim Bey'e ve annesine büyük itibar gösterdi ve onlara hil'atler verdi. Memlûk sultani Amik ovasindan Elbistan üzerine hareket etti ve emirlerinden Koçkar'i Tarsus'un zapti ile görevlendirdi. Neticede Tarsus Karamanogullari'ndan alindi ve buraya bir vali tayin edildi.

    4- Hamza Bey

    Böyle olmakla birlikte, Ramazan-oglu Ibrahim Bey ertesi yil Karaman-oglu Mehmed Bey ile ittifak yaparak Tarsus'u geri almak üzere Memlûk sultanina karsi cephe aldi. Bunun üzerine Memlûk sultani, Ibrahim Bey'i beylikden azlederek yerine kardesi Izzeddin Hamza Bey'i tayin etti. Böylece Çukurova'da iç karisikliklar tekrar basladi. Karaman-oglu Mehmed Bey Tarsus'u geri almak için bu bölgeye geldi. Karaman askerleri ile Memlûklular arasinda meydana gelen savaslarda pek çok can ve mal kaybi oldu. Neticede Karaman-oglu Mehmed Bey'in oglu Mustafa Bey harekâta devam ederek Tarsus'u Memlûklulardan geri aldi.

    Ramazanogullari'nin basina getirilen Hamza Bey kardesine karsi etkili olamadigindan duruma yine Ibrahim Bey hakimdi. Ibrahim Bey, Karamanogullari'ndan gördügü yardim sayesinde Adana'da rahatça hareket ediyor ve kardesinin beyligini kabul etmiyordu. Ibrahim Bey bu sirada affedilmesi için annesini Sultan Müeyyed'in huzuruna gönderdi. Ancak sultan ona itibar etmedigi gibi Kahire'de hapse attirdi.

    Karamanogullari'nin Ibrahim Bey'i desteklemek suretiyle faaliyetlerde bulunmasina çok sinirlenen Memlûk sultani, oglu Seyyid Ibrahim komutasindaki bir orduyu Karaman ülkesine gönderdi. Sultan Tarsus'un fethi için de Sam valisi Tani-Bek'i görevlendirdi. Dulkadirogullari'nin da yardimini alan Memlûk ordusu Anadolu'ya gelerek Nigde, Eregli ve Larende'de büyük tahribat yapti. Bu harekât sirasinda Karaman beyligi Mehmed Bey'den alinarak Ali Bey'e verildi.

    Öte tarafdan Tarsus üzerine yürüyen Sam Valisi Emir Tani-Bek ise Amik'de Ramazan-oglu Hamza Bey kuvvetleriyle birlestikten sonra sirasiyla Tarsus, Adana ve Misis'i zabtetti. Memlûk kuvvetleri karsisinda yenilen Ramazan-oglu Ibrahim Bey, kaynatasi olan Karaman-oglu Mehmed Bey'in yanina çekildi. Ibrahim Bey ayni yil içerisinde Karaman-oglu'nun, Dulkadirliler elindeki Kayseri üzerine yaptigi sefere katildi. Bu sehir, Sultan Müeyyed'in oglu Seyyid Ibrahim'in Anadolu seferi sonucunda Karamanogullari'ndan alinarak Dulkadir-oglu Nasirüddin Mehmed Bey'e verilmisti. Nasirüddin Mehmed Bey Kayseri'yi zapta gelen bu müttefik kuvvetleri büyük bir bozguna ugratti. Karaman-oglu Mehmed Bey savasta esir düstügü gibi oglu Mustafa Bey öldürüldü. Ramazan-oglu Ibrahim Bey ise kaçmaya muvaffak oldu. Ayni yil içerisinde Ramazan-oglu ailesinden Sadaka isminde bir bey Memlûklular tarafindan öldürüldü. Sadaka'nin Hamza ve Ibrahim Beyler'le akrabalik derecesinin ne oldugu bilinmemektedir.

    Bu tarihten itibaren Ramazanogullari'nin siyasî nüfuzlari azalmaya basladi. Süphesiz bu durum Memlûklu Sultani Müeyyed'in kuvvetli sahsiyeti ile ilgilidir. Müeyyed, hakimiyeti altindaki her yerde devletinin itibarini saglamis olup bunu halefleri Baybars ve Çakmak devam ettirmislerdir.

    Memlûklularin destegini saglayarak agabeyi Ibrahim Bey ile mücadele eden Hamza Bey hakkinda kaynaklarda fazla bilgi bulunmamaktadir. Hamza Bey'in çok geçmeden düsmanlariyla yapmis oldugu bir mücadelede öldürülmüs oldugu anlasilmaktadir. Hamza Bey'in yerine kardeslerinden önce Ahmed, sonra da Ali geçti (1426).

    Karaman-oglu Ibrahim Bey'in yaninda bulunan Ramazan-oglu Ibrahim Bey'e gelince; Memlûk Sultani Baybars, 1427 yilinda emirlerinden Sadi Bey'i Karaman-oglu'na göndererek Ramazan-oglu'nu kendisine teslim etmesini istedi. Ibrahim Bey de enistesi Ramazan-oglu Ibrahim Bey'i Baybars'in adamlarina teslim etti.

    Memlûklu Emiri Sadi Bey, Ibrahim Bey'i çocuklariyla birlikte Kahire'ye götürdü. O, daha sonra Cebel kalesine hapsedildi. Bu sirada yaninda bazi Türkmen ileri gelenleri oldugu halde Kahire'ye gelen Ramazan-oglu Mehmed Bey, akrabasi olan Ibrahim Bey'in kendilerine çok iskenceler yaptigini ve iki amcasini, kardeslerini ve onlarin çocuklarini öldürdügünü ileri sürerek kisas davasinda bulundu. Neticede Ibrahim Bey, Memlûk sultanina ihanet etmesi ve ona karsi harekete geçerek Misir askerinin bos yere öldürülmesi gibi sebeplerle 15 Aralik 1427'de idam edildi. Yerine Mehmed Bey Ramazanogullari beyligine tayin edildi. Ibrahim Bey, Ramazanogullari'nin basinda bulundugu kisa süre içerisinde daima Memlûklularla mücadele ederek beyliginin bagimsiz olmasina çalisti. Memlûk Sultani Melik Müeyyed Seyh tarafindan azledildikten sonra da kendi sülâlesinden emirlige getirilen kimselerle mücadele etti. Onun bütün gayesi Çukurova'yi Memlûklu hakimiyetinden kurtarmak ve tam bagimsiz bir hale getirmekti. Ibrahim Bey, yigitligine ve Karamanogullari'nin destegine güvenerek devrinin en güçlü devletine karsi koydu. Ancak netice hem kendisi ve hem de beyligi için çok kötü oldu. Onun ölümünden sonra Ramazanogullari beyligi eski siyasî ehemmiyetini büyük ölçüde kaybetti. Öyle ki, kaynaklar Ramazanogullari'ndan bahs ederken bu tarihten sonra beylerin adini dahi vermemislerdir.

    Ibrahim Bey, bu yigit sahsiyeti ve ulvî gayesi dolayisi ile Üç-ok Türkmenleri arasinda yillarca bir destan kahramani gibi anilmis, ölümünden bes yil sonra Çukurova'dan geçen Fransiz seyyahi Bertrandon de la Broquiere, bölge halki üzerinde Ibrahim Bey'in hatirasinin çok fazla oldugunu yazmistir.

    5- Mehmed Bey

    Daha önce de belirttigimiz gibi, Ibrahim Bey'in Kahire'de tutuklanmasini müteakip bu ülkeye gelen Ramazan-oglu Mehmed Bey'e hil'at giydiren Sultan Baybars onu emir olarak ülkesine göndermisti. Mehmed Bey, beyligin basinda bulundugu sirada sik sik Kahire'ye giderek Memlûk sultanlarina bagliligini göstermis ve böylelikle beyligini elinde tutmaya çalismistir. Mehmed Bey kardesi Ali Bey ile de emirlik için mücadele ediyordu. Bölge Mehmed Bey ile Ali Bey arasinda adetâ ikiye bölünmüstü. Mehmed Bey'in kendisinden önceki beylere göre Memlûklulara daha bagli oldugu görülmekle beraber, onun bazan Memlûk sultanligina karsi yapilan ayaklanmalara yardim ettigi de görülmektedir. Niketim 1435 yilinda Dulkadirogullari'ndan Hamza Bey adinda biri, Misir Memlûklularina karsi ayaklandigi zaman Ramazan-oglu Mehmed Bey de ona yardim etti.

    Bu sirada Ramazan-oglu Mehmed b. Gündogdu isimli bir beyin Sultan Baybars'in düsmani olan Canbeg Sufi ile anlasarak Elbistan'a vardiklari bilinmektedir. Ancak, burada zikredilen Ramazan-oglu Gündogdu Mehmed Bey'in, Ibrahim Bey'in öldürülmesini müteakip, Ramazanli beyi tayin edilen Mehmed Bey ile ayni sahis olup olmadigi bilinmemektedir.

    Karamanli-Dulkadirli mücadelesinde Karamanli Ibrahim Bey'e yardim eden Ramazan-oglu Mehmed Bey'in hangi tarihte ve nasil öldügü hakinda bir kayit yoktur.

    6- Eylük Bey

    843/1439-1440 yilinda Ramazanogullari Beyligi'nin basinda Eylük adinda bir emirin bulundugu görülmektedir. Adana ve Misis bölgelerine hakim olan Eylük, ayni yil içerisinde Kahire'ye giderek Sultan'dan Haleb valisi âsi Tanri Birmis'e yardim eden Varsak Bey'i Kara Isa (Musa b. Kara)'nin cezalandirilmasini istedi. Sultan Çakmak, Eylük'e emirlik verdikten sonra Haleb valisine, Eylük'ün istedigi yardimda bulunmasini emretti. Halep valisi de Hos Geldi emrindeki 100 kadar atliyi Emir Eylük'e gönderdi. Özerogullari'nin yardimini da alan Eylük, Varsak Beyi Musa'nin ordusuna dogru hareket etti. Dar bir geçitte yapilan kanli çarpismada Hos Geldi, Musa Bey'i öldürdüyse de kendisi ile Ramazan-oglu Eylük de ölümden kurtulamadilar. Eylük'ün ölümü ile Ramazan-oglu kuvvetleri büyük bir bozguna ugradi ve bütün agirliklari Varsaklarin eline geçti (1440).

    7- Dündar Bey

    Ramazanogullari'nin, Varsak bozgunundan sonra bir müddet siyasî olaylara karismadiklari anlasiliyor. 1440 yilindaki Varsak yenilgisinden sonra Ramazanogullari'nin faaliyetlerine ancak 1457 yilinda rastlamaktayiz. Bu tarihte Karaman-oglu Ibrahim Bey'in Tarsus, Adana ve Külek bogazi taraflarini istilâya girismesi üzerine Memlûklular Hos-Kadem en-Nâsir'i Karaman-ili'ne gönderdiler. Memlûklular'in bu seferine Ramazan-oglu kuvvetleri de katilmis olup baslarinda Dündar Bey bulunuyordu.

    Dündar Bey'in 1456-1462 tarihleri arasinda hüküm sürdügü bilinmektedir. Ondan sonra Ramazanogullari'nin basinda Hasan, Gazi ve Ömer Bey'lerin kisa araliklarla hüküm sürdükleri anlasilmaktadir. Ancak kaynaklarda birbiri arkasina tahta çikan bu beyler hakkinda fazla bilgi bulunmamaktadir.

    8- Ömer Bey

    Hasan ve Gazi Beylerin kisa süren saltanatlarindan sonra beyligin basina Ömer Bey geçti. Ömer Bey'in Ramazanli Beyi oldugu bu dönemde Çukurova bölgesi Osmanlilar ile Memlûklular arasinda büyük bir nüfûz mücadelesine sahne olmaktaydi. Bu sirada Dulkadir beyi olan Sehsuvar Bey, Osmanlilarin da yardimi ile kardesi Sahbudak'i maglûp etmis ve beylige sahip olmustu. Ancak Memlûk sultani kendi tarafdâri olan Sahbudak'i tekrar beyligin basina getirebilmek için Berdi Bey komutasinda büyük bir ordu gönderdiyse de, Osmanlilarca desteklenen Dulkadirliler bu orduyu bozguna ugrattilar. Ramazanogullari'ndan Hasan Bey, bu savasta Memlûklularin yaninda yer almis ve savasin sonunda yere düsen Memlûk komutanini atina alarak Haleb'e getirmis ve onu ölümden kurtarmistir.

    Dulkadir-oglu Sehsuvar Bey ise Memlûklulara karsi gösterdigi bu basaridan sonra Ramazanogullari'nin basinda bulunan Ömer Bey'in beyligini kabul etti. Baslangiçta O, Dulkadirliler'e cephe alarak Memlûklular'a yakinlik duymaya basladi. Nitekim Memlûklular'in Malatya Valisi Korkmaz es-Sagir ile birlikte hareket eden Ömer Bey Dulkadir Beyi Sehsuvar Bey'e karsi bir baskin düzenlemis ve daha sonra Sis kalesi üzerine yürüyerek Dulkadirlilere geçmis olan bu sehri yeniden ele geçirmistir (1469).

    Ertesi yil Sehsuvar Bey ile bir kez daha karsilasan Ramazan-oglu Ömer Bey yenilgiye ugramis ve bu kez Ayas kalesi Dulkadirlilerin eline geçmistir. Bu haberi duyan Memlûk sultani, Sehsuvar Bey'e kesin bir darbe vurmak amaciyla meshur Memlûk komutani Yas Bey (Yas-beg)'i yeni bir seferle görevlendirdi. Memlûk Emiri Yas-beg Haleb'e geldigi sirada çevredeki Türkmen emirleri kuvvetleriyle birlikte kendisine iltihak etti. Ramazan-oglu Ömer Bey de kardesi Davud ile birlikte bu kuvvetlere katildi. Dulkadirlilerle yapilan bu savasta Sehsuvar Bey maglup olarak Zamanti kalesine kapandi. Daha sonra yakalanarak Kahire'ye götürülen Dulkadirli beyi orada kardesleri ile birlikte öldürüldü.

    Ramazan-oglu Ömer Bey 1478 yilinda Antakya'ya gelen Memlûk sultani Kayitbay'in yanina giderek ona bagliligini bildirdi. Ömer Bey'in Memlûklulara olan bu bagliligi 1485 yilinda yapilan Osmanli-Memlûk savasinda da devam etti. Ömer Bey bu sefer Osmanlilar'in elinden kurtulamadi. Osmanli kuvvetleri Adana'yi zabdettikteleri zaman Ramazan-oglu Ömer Bey, yaninda Gündüz-oglu Mehmed Bey oldugu halde Osmanlilara karsi harekete geçti. Yapilan savasta Osmanli kuvvetleri galip geldi ve Ömer Bey esir alinarak II. Bayezid'in yanina gönderildi. Ömer Bey'in bundan sonraki hayati hakkinda hiç bir bilgi bilinmemektedir.

    9- Halil Bey

    Ömer Bey'den sonra Ramazanogullari beyliginin basina Davud-oglu Halil Bey geçti (1485). Otuz yil gibi uzun bir müddet beyligin basinda bulunan Halil Bey 1488'de Adana civarindaki Aga Çayiri'nda yapilan Osmanli-Memlûk savasinda Emir Özbek komutasindaki Memlûk ordusunun yaninda yer aldi. Bu savasin baslangicinda Osmanlilar galip durumda olmalarina karsin, Karamanli sipahilerin kaçmalari ve Evrenosogullari'ndan Isa ve Süleyman Beylerin de sehit düsmesi sonunda agir bir bozguna ugradilar. Savastan sonra Ramazanogullari'na bagli Türkmenler, diger Türkmen gruplariyla birlikte Osmanli ordugâhini yagma ettiler.

    Çukurova'daki Osmanli-Memlûk mücadelesinde Osmanlilar'in yenilgisinden sonra Ramazan-oglu Halil Bey Memlûklulara bagliligini devam ettirdi. Bu sirada, Karaman Beyligi'nin Osmanlilara geçmesinden sonra Iç-il bölgesine çekilmis olan Turgutogullari Ramazanogullari topraklarina saldirdilar. Halil Bey, bu Türkmen grubu üzerine yürüyerek onlari bozguna ugratti.

    c- Osmanlilar'a Tâbi Dönem

    Halil Bey, Osmanlilar'in Çukurova'da hakimiyetlerini kabul ettirmelerinden sonra bu devletle iyi geçinmenin, kendi ülkesinin gelecegi bakimindan daha faydali olacagini düsünerek Memlûklulara olan bagliligini gün geçtikçe azaltmaya basladi. Osmanlilar ile dostluk kurmaya özen gösterdi.

    Halil Bey, mezar kitabesinden anlasildigina göre 916 (1510) yilinda vefat etti. Uzun süren saltanati sirasinda beyliginin baris içinde yasamasi için büyük çaba sarfeden Halil Bey âlimlere saygili, cömert ve fakirlere yardim eden bir bey idi. Ramazanli ülkesi en çok bu bey zamaninda imar görmüs, camiler, medreseler, saraylar, hanlar ve çesmeler ile ülkenin dört bir yani süslenmisti. Onun bu hizmetlerinden dolayi halk kendisine, dine yardim eden manasina gelen "Giyaseddin” lâkabini vermisti.

    1- Mahmud Bey

    Halil Bey'in ölümünden sora Ramazanli beyliginin basina Mahmud Bey geçti. Mahmud Bey de Halil Bey'in siyasetini takip ederek Osmanli Devleti ile dostlugunu arttirdi. Bunun üzerine Memlûklular Mahmud Bey'i beylikden azlederek yerine Ömer Bey'in oglu Selim Bey'i tayin ettiler (1514). Beylikden azledilen Mahmud Bey ise Istanbul'a giderek padisah Yavuz Sultan Selim'e tabiiyetini arzetti. Osmanli padisahi Yavuz Sultan Selim Mahmud Bey'e itibar göstererek ona ikiyüzbin akçelik bir dirlik verdi. Padisahtan, seferlerde kendisine refakat etme imtiyazini da alan Mahmud Bey 1516 Misir seferinde Yavuz Selim'in maiyyetinde bulundu. Ordu Haleb'e geldiginde Mahmud Bey'e bagli Ramazanli kuvvetleri de gelerek Osmanli padisahinin hizmetine girdiler.

    Memlûklular tarafindan Ramazanli beyi tayin edilen Selim Bey'in siyasî hayati hakkinda ise bilgimiz yoktur. Ancak, Selim Bey'in Adana'da bir mescit insa ettirdigi ve bu mescidin etrafinda Selim Bey Mescidi (Su Gedügü) denilen bir mahallenin tesekkül ettigi bilinmektedir.

    Yavuz Sultan Selim, Mercidabik savasinda Memlûklular'a agir bir darbe vurduktan sonra yaptigi tevcihler sirasinda Mahmud Bey'e de eski beyligini verdi. Ancak Misir seferinin devaminda vuku bulan Ridaniye savasi sirasinda Memlûk Sultani Tomanbay ve üçyüz seçkin silahsörün padisahi öldürmek üzere otag-i hümâyuna baskinda bulunduklari sirada Sadrazam Sinan Pasa'nin yanisira Ramazan-oglu Mahmud Bey de öldürüldü.

    2- Kubad Bey

    Mahmud Bey'in naasini Haleb'e gönderen Yavuz Sultan Selim, Ramazanogullari'nin basina Halil Bey'in oglu Kubad'i tayin etti. Kubad Bey'in beyligin basina geçmesinden çok kisa bir süre sonra, bölgede meydana gelen karisikliklar üzerine Kubad Bey'in kardesi Pîrî Bey'e Çukurova hakimligi verilmis, Kubad Bey'in elinde ise yalnizca Adana kalmisti. Böyle olmakla birlikte çok geçmeden bütün beylik Pîrî Bey'in hakimiyeti altina girdi (1519).

    3- Pîrî Bey

    Kanuni Sultan Süleyman'in teveccühünü kazanmis olan Pîrî Bey Osmanlilara tabi olarak beyligini sürdürdü. Hatta Kanuni Sultan Süleyman Pîrî Bey'in bölgede daha rahat hareket edebilmesi için basta Kubad Bey olmak üzere bütün kardeslerini Rumeli'de görevlendirdi.

    Ramazan-oglu Pîrî Bey, Bozok'ta Söklen boyu beyi Musa'nin Dulkadirliler'den Zünnûn ile birlikte çikarmis oldugu tehlikeli isyanlari da bastirdi. Daha sonra bazi beylerbeyilerin kendisini rahatsiz etmeleri üzerine ata yurdunu birakip bir devlet memuru sifati ile muhtelif yerlerde vazife görmeye basladi. Pîrî Bey, Pasa ünvani ile sirasiyla Karaman, Halep ve Sam'da beylerbeyilik yapti.

    Sam beylerbeyiliginde biri 950 (1543-44) ve digeri 957 (1550) olmak üzere iki kez bulunan Pîrî Pasa bu tarihten sonra Osmanli padisahi tarafindan ricasinin kabul edilmesi üzerine tekrar Adana'ya dönerek beyliginin basina geçti. Çukurova'da kendisinin yoklugunda meydana gelmis olan karisikliklari düzeltti. Kendisinin yoklugunda Osmanlilar'in Adana'ya göndermis oldugu emirler memlekete hakim olamamislar ve ülkede yagmacilik baslamisti. Eski haslari ile birlikte beyligin basina getirilen Pîrî Pasa, 90 yasinda iken 976 (1568-69)'da vefat etti. Uzun süren beyligi sirasinda Adana'yi cami, imaret, medrese, hamam ve han gibi eserler ile süsleyen Pîrî Bey tarihe önem veren, Türkçe ve Farsça siirler yazan kültürlü bir devlet adami idi. Ramazanogullari'nin en istikrarli ve mesut zamani onun devrinde yasandi.

    d) Ramazanogullari Beyligi'nin Sonu

    Pîrî Bey'den sonra, Ramazanogullari beyligi, onun vasiyeti üzerine küçük oglu Dervis'e verildi. Dervis Bey, daha önce Tarsus sancak beyliginde bulunmustu. Ava merakli, dürüst ve cömert bir insan olan Dervis Bey alti ay kadar süren kisa bir beylik yapti. Onun 1596'da vefati üzerine yerine Sis sancakbeyi olan agabeyi Ibrahim tayin edildi. Beyligi hakkinda fazla bilgimiz bulunmayan Ibrahim Bey de 997 (1580) yilinda ölünce yerine oglu Mehmed Bey geçti. Ahlâkinin temizligi ve iyi davranislari ile taninan Mehmed Bey'in 1594 yilinda hayatta oldugu bilinmektedir. Ancak 14 Eylül 1582 tarihinde Adana hakimi olarak Ibrahim Bey'in diger oglu Ismail Bey görüldügüne göre. Mehmed Bey bu tarihten önce baska bir göreve getirilmis olmalidir.

    1595 yilindan sonra ise beyligin basinda Mehmed Bey'in oglu Pîr Mansur'un bulundugu anlasilmaktadir. Pîr Mansur'un 1609 yilina kadar beyligin basinda bulundugu ve bu tarihten sonra Adana'nin Haleb'e; Sis ve Tarsus'un da Kibris Beylerbeyiligine baglanmak sureti ile Ramazanogullari beyliginin son buldugu bilinmektedir. Daha sonralari ise Osmanlilar Adana beylerbeyiligini kurmuslar ve Adana da bu beylerbeyiligin merkezi olmustur.

    Anadolu beyliklerinin en uzun ömürlülerinden birisi olan Ramazanogullari Beyligi, kurulusundan itibaren yarim asir kadar Memlûklular'a tabi olmus, 1510 yilindan sonra ise Osmanlilar'a tabi olarak yaklasik bir yüzyil kadar daha varliklarini sürdürmüstür.



    II- IMAR FAALIYETLERI

    Çukurova'nin Türklesmesinde büyük bir rol oynamis olan Ramazanogullari Beyligi'nin maydana getirmis oldugu en önemli eser Adana Ulu Camii Külliyesi'dir. Camii, medrese, türbe, mescit, konak, han, hamam, arasta, çesme ve pek çok dükkândan meydana gelen bu külliyenin büyük bir kismi bugün de ayaktadir. Bunlar arasinda plâni, minaresi, tas isçiligi ve çinileri ile Ulu Camii'nin sanatimizda ayri bir yeri vardir. Iç avluya açilan kapilarda ve minberi üzerinde bulunan kitabelerinden anlasildigina göre 913 (1513)'de Ramazan-oglu Halil Bey tarafindan baslatilip 926 (1520)'da oglu Pîrî Mehmed Pasa tarafindan tamamlanmistir. Selçuklu ve Osmanli mimarisiyle güneyden gelen Zengî ve Memlûk mimarisinin etkilerini bir araya getirmesi bakimindan Ulu Camii ilgi çekicidir.

    Ulu Camii'nin dogu yanina bitisik olan 1540 tarihli türbe ise Pîrî Pasa tarafindan yaptirilmistir. Türbede bulunan üç çinili lâhit, camii ile ayni üslûp ve devirden olup basuçlarindaki kitabelerine göre Ramazanogullari'ndan Emir Halil Bey (1510) ile Pîrî Pasa'nin iki oglu Mehmet Sah (1534) ve Mustafa (1522)'ya aittir. Külliyede bulunan medrese ise Pîrî Pasa tarafindan 1540'da camiin dogu yanina yaptirilmistir.

    Adana'da bulunan Yag Camii (Eski Camii) de kitabelerinden anlasildigina göre Ramazan-oglu Halil Bey'in emriyle 1501'de camie çevrilen küçük kilisenin yanina Pîrî Pasa tarafindan 1558'de yaptirilmistir.

    Ramazan-oglu Halil Bey bu eserlerden baska Adana'da iki camii ve bir medrese daha yaptirmistir. Halil Bey'in oglu Pîrî Bey de camii, medrese, han, hamam olmak üzere bir çok mimari eser vücuda getirmistir. Bunlardan baska Pîrî Bey'in oglu Mustafa Bey de bir cami insa ettirmistir. Pîrî Bey'in diger oglu ve halefi Ibrahim'in de Adana ve Tarsus'ta birer cami yaptirdigi bilinmektedir.

    Ramazanogullari Beyligi'nin teskilâti hakkinda hiç bir bilgi bulunmamaktadir. Bununla birlikte, Dulkadirliler'de oldugu gibi Oguz (Türkmen) geleneklerine, yani töre esasina dayanmis oldugunda süphe yoktur. Dulkadirliler gibi Ramazanli beyleri de para bastirmamislardir. Bunlar önce Memlûk parasi, sonra da Osmanli akçesini kullanmislardir.

  7. Alt 09-14-2008, 16:47 #117
    Sarax Mesajlar: 678
    SARUHAN OGULLARI BEYLIGI

    Bati Anadolu'da, merkezi Manisa olmak üzere Menemen, Gördes, Demirci, Kemal Pasa, Turgutlu, Ilica ve Akhisar gibi kent ve kasabalari içine alan bölgede kurulmus bir Türkmen beyligidir.

    I- SIYASÎ TARIH

    a- Saruhan Bey

    Beyligin kurucusu olan Saruhan Bey'in Harezm Türkmenlerinden oldugu sanilmaktadir. Nitekim Celâleddin Harezmsah'in ölümünden (1231) sonra Saruhan adli bir beyin Selçuklu Devleti hizmetine girdigi ve Saruhanogullari Beyligi'ni kuran Saruhan Bey'in de bu Harezmli emir Saruhan'in torunu oldugu bilinmektedir. Saruhan Bey'in babasinin adi Alpagi olup Çuga ve Ali Pasa adlarinda iki kardesi daha vardi.

    Anadolu Selçuklu Sultani Alâaddin Keykubad, maiyyetindeki Türkmen emirlerini çesitli bölgelerin fethi için görevlendirmisti. Bu uc beyleri arasinda bulunan Saruhan Bey o zaman bir Bizans sehri olan Manisa ve çevresinde faaliyetlerde bulunuyordu. Bu sirada Mogol istîlâsi sayisiz Türkmen gruplarinin Bati Anadolu bölgesine gelmesine sebep olmus, dolayisiyla bu bölgelerdeki Bizans sehir ve kasabalari Türkmenlerin eline geçmeye baslamisti.

    Anadolu Selçuklu Sultani II. Mesud'un ümerâsindan olan Saruhan Bey, Manisa bölgesindeki faaliyetlerini artirarak sehri tehdit etmeye basladi (1303). Bizans Imparatoru II. Andronikos (1282-1328), Bati Anadolu'daki Türkmenlerin faaliyetlerinin artmasi üzerine oglu ve saltanat ortagi IX. Mihail'i bu bölgeye gönderdi. IX. Mihail Katalon kuvvetlerinin de destegi ile Manisa'ya kadar geldi ise de Türkmenler karsisinda bir sonuç alamadan geri çekilmek zorunda kaldi. Saruhan Bey bu olaydan sonra Katalon kuvvetlerinin bulundugu Danya kalesini muhasara etti ancak basarili olamadi. Saruhan Bey, Katalonlarin bölgeyi terketmesinden sonra Manisa sehri üzerindeki baskisini artirarak sehrin civarindaki kasaba ve köyleri ele geçirdi. Bu hareket sonucunda Türklerin Leskeri-ili (Laskaris ili) dedikleri Manisa'yi da fethetti (1313).

    Saruhan Bey, Manisa'nin fethinden sonra burasini beyliginin baskenti yapti. Sinirlarini kisa sürede Alasehir'den Izmir ve diger Ege kiyilarina kadar genisleten Saruhan Bey, eski Türk adeti geregince topraklarini kardesleri arasinda paylastirdi. Kendisi Ulu Bey sifati ile Manisa'da otururken, Demirci ve yöresini kardesi Çuga Bey'e, Nif (Kemalpasa)'in idaresini de diger kardesi Ali Pasa'ya verdi. Saruhan Bey kardesi Çuga Bey'in ölümünden sonra Demirci'nin idaresini oglu Devlethan'a, onun ölümü ile de Yakup Çelebi'ye birakti.

    Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nde Demirci'nin Saruhan beylerinden Kara Mustafa Bey tarafindan fethedildigini kaydeder. Bundan baska Nif'i de Saruhan Bey devrinin ileri gelenlerinden Haci Emet Bey'in ele geçirdigini belirtir. Ancak Evliya Çelebi'nin bu kayitlarini ihtiyatla karsilamak gerekir.

    Saruhanogullari Beyligi'nin dogusunda Germiyan, kuzeyinde Karasi (Karesi) ve güneyinde de Aydinogullari Beyligi'nin topraklari vardi. Böylece Saruhanogullari'nin üç tarafi yeni kurulmus olan Türk beylikleri ile çevrilmis oldugundan yalniz Ege denizi cihetinden genislemeye, gazâ ve seferler yapmaya elverisli idi. Bu sebeple Saruhan Bey kurmus oldugu donanma ile deniz seferleri yapmaya basladi. Foça, Sakiz ve Naksos'daki Cenevizliler ile Midilli'yi vergiye bagladi. Meshur seyyah Ibn Battuta, 1332 yilinda Manisa'ya geldigi zaman Foçalilarin her sene Saruhan Bey'e 15.000 gümüs para vergi verdigini kaydetmistir.

    Türk tarihi için önemli bir kaynak eser olan Câmiü'd-Düvel'de Foça'nin da Saruhanogullari beyligi sinirlari içinde bulundugu kaydedilmistir. Ancak bu tarihte Foça'nin Ceneviz Cumhuriyeti'ne bagli bir koloni oldugu bilinmektedir. Yukarida da ifade edildigi gibi burada yasayan Rumlar ve Lâtinler, Saruhanogullari'na vergi vermekteydiler. Yine Câmiü'd-Düvel'de Saruhanogullari'na ait oldugu belirtilen topraklar arasinda Menemen, Gördes, Adola, Akhisar, Turgutlu, Nif, Ilica, Kayacik, Demirci, Urganli, Manisa, Gördes, Güzelhisar ve Mendelorya sehir ve kasabalari sayilmistir. Öte taraftan yine kaynaklardan Mesâlikü'l-Ebrâr'daki kayitlara göre XIV. yüzyil ortalarina dogru Saruhan Beyligi'nin onbes sehri, yirmi kalesi, onbin askeri ve Saruhan'in kardesi olan Ali Pasa'nin da sekiz sehri, otuz kalesi, okçulukta mâhir bir çok yaya askeri ve sekiz bin de atli askeri ile büyük bir donanmasi vardi.

    Saruhan Bey devrinde, Osman-oglu Orhan Bey Bizans Imparatorlugu aleyhinde durmadan topraklarini genisletiyordu. Orhan Bey'in 1329 yilinda Sakiz adasini fethetmesi üzerine Bizans Imparatoru II. Andronikos Palaiologos Osmanlilara karsi Saruhan ve Aydinogullari'ndan yardim istemek zorunda kaldi. Imparatorun bu istegini olumlu karsilayan Saruhan Bey, Osmanlilara karsi Bizans ve Aydinogullari ile beraber hareket etmeye basladi.

    1334 yilinda Aydin ve Saruhanogullari 270 gemilik bir filo ile Yunanistan sahilleri ve Trakya'ya bir sefer düzenlediler. Bu sefer sirasinda Saruhan Beyligi gemilerine Saruhan Bey'in oglu Süleyman Bey kumanda etmekteydi. Ancak bu sirada Midilli'yi zabt eden Foça valisi Dominik, Saruhan-oglu Süleyman Bey ile bir çok adamini bir hile ile esir aldi.

    Bizans Imparatoru III. Andronikos, asi valiyi cezalandirmak için derhal bir donanma ile Foça önlerine gelerek sehri denizden kusatti ise de bir netice elde edemedi. Bunun üzerine dostu ve müttefiki olan Saruhan Bey'den yardim istedi. Saruhan Bey, esir olan oglu Süleyman ve arkadaslarinin kendisine teslim edilmesi sarti ile yardim edebilecegini bildirdi. Imparator Andronikos Saruhan Bey'in bu sartini kabul edince Saruhanogullari'na ait süvari ve piyade kuvvetleri Foça'yi karadan kusattilar. Muhasara bes ay kadar sürmesine ragmen kale bir türlü düsürülemedi. Bu durum üzerine imparator Anadolu'daki diger müttefiki Aydin-oglu Umur Bey'den de yardim istedi. Aydinoglu Umur Bey donanmasini yardima gönderdi. Bizans, Saruhan ve Aydinogullari'nin gemilerinden meydana gelen müttefik donanma Foça Valisi Dominik ile bir deniz savasi yapmak istediyse de o buna yanasmadi. Bu sebeple kusatma daha da uzadi. Neticede Imparator Andronikos, Dominik ile anlasarak Saruhan-oglu Süleyman Bey ve adamlarini serbest biraktirdi (1336).

    III. Andonikos'un 1341 yilinda ölümünden sonra Bizans'da iktidar mücadelesinin baslamasi Saruhan Bey'in Bizans topraklari üzerine fetih yapmasi için iyi bir firsat oldu. Nitekim O, Gelibolu taraflarina bir akin düzenledi ise de basarili olamadi. Hatta Bizans donanmasi karsi hücuma geçerek Saruhan kiyilarinda yagma ve tahrip hareketlerinde bulundu. Bu olaylar sirasinda Saruhan Bey'in müttefiki ve dostu olan Aydin-oglu Umur Bey de Haçlilarin saldirisina ugramisti. Lâtinler bu saldiri sonucunda Izmir'i ele geçirdiler (1344). Izmir'in Lâtinler eline geçmesi Saruhanli denizciler için bir felaket oldu. Bati Anadolu'da bu olaylarin gelistigi esnada Bizans'in baskenti Istanbul'da taht için mücadeleler devam ediyordu. Istanbul'u ele geçirmek isteyen Kontakuzenos, dostu Aydin-oglu Umur Bey'e haber göndererek ondan yardim istedi. Umur Bey bu teklifi kabul edince Saruhan Bey de oglu Süleyman Bey komutasinda bir miktar askeri onun yanina gönderdi. Saruhan kuvvetleri Umur Bey'le beraber Trakya'ya geçip Kontakuzenos'un kuvvetleriyle birlestiler. Ancak müttefik kuvvetler Istanbul üzerine yürüdügü bir sirada Süleyman Bey, siddetli bir humma hastaligi sonucunda vefat etti (1345).

    Aydin-oglu Umur Bey, Süleyman Bey'in ölümünden sonra onun cesedini alarak Manisa'da bulunan babasinin yanina getirdi. Oglunun ölümüne çok üzülen Saruhan Bey, bu tarihten sonra fazla yasamadi. O da bir yil sonra vefat eti (1346). Manisa'da Körhane adi verilen türbeye defnedildi.

    Saruhanogullari Beyligi'nin kurucusu olan Saruhan Bey devrinde beylik en parlak dönemini yasamistir. Onun zamaninda Manisa bir Türk-Islam sehri olarak gelisti ve büyüdü. Anadolu'yu gezmis olan seyyah Ibn Battuta, Manisa'da Saruhan Bey ile görüstügünü ve Saruhan Bey'in son yillarinda sehrin tamaminin bir Türk sehri hüviyetine büründügünü yazmaktadir.

    Saruhan Bey'in Timur Han, Orhan, Süleyman, Ilyas, Devlethan ve Budak Pasa isimlerinde alti oglu oldugu bilinmektedir. Ölümünden sonra beyligin basina bu ogullari arasindan Fahreddin Ilyas Bey geçti. Saruhan Bey'in ogullarindan Devlethan Demirci'yi, Budak Pasa da Gördes'i idare etmekteydi.

    b- Ilyas Bey

    Saruhan Bey'den sonra beyligin basina geçen Ilyas Bey, ilk is olarak Bizans Imparatoriçesi Anna ile bir dostluk antlasmasi yapti. Daha önce de belirtildigi üzere Saruhan Bey ile Aydin-oglu Umur Bey Imparator Anna'ya karsi Kantakuzenos ile isbirligi yapmislardi. Ancak Kantakuzenos Anna'ya karsi bir basari elde edemeyince bu kez Osmanli hükümdari Orhan ile anlasma yapmak zorunda kaldi. Hatta kizini Orhan Bey'e vererek onunla tam bir dostluk kurdu. Imparatoriçe Anna ise Kantatuzenos'un Osmanlilarla anlasmasi üzerine Saruhanogullari ile ittifak kurmaya çalisti. Bu amaçla devlet ileri gelenlerinden Tagaris'i Manisa'ya Saruhan Bey ile anlasmaya gönderdi. Ancak Tagaris Manisa'ya geldiginde Saruhan Bey'in ölümü ile karsilasti. Bu duruma ragmen Tagaris, Saruhan Bey'in yerine geçen Ilyas Bey ile bir anlasma yapmaya muvaffak oldu.

    Ilyas Bey, yapilan anlasmadan sonra imparatoriçeye yardim için bir miktar kuvvet gönderdi. Bu sirada Umur Bey de iki bin kisilik bir birlik gönderdi. Ancak imparatoriçeye yardima giden Saruhan ve Aydin kumandanlari yolda Anna aleyhine bir anlasma yaptilar. Bu emirler ilk olarak Istanbul'a gelerek imparatoriçeden para ve hediye aldilar. Ancak Trakya'ya geçtikten sonra eski dostlari Kantakuzenos'un tarafina geçtiler. Kantakuzenos ile birlikte Bulgaristan topraklarina saldiran Saruhan ve Aydin birlikleri pek çok ganimet ve esir elde ederek yurtlarina döndüler.

    Öyle anlasiliyor ki Saruhanogullari bu akindan sonra bir daha Rumeli'ye geçemediler. Çünkü Osmanlilar Karasi topraklarini alip Gelibolu yarimadasina yerlestikten sonra Saruhanogullari'nin bu bölgelere geçmeleri zorlasti. Yine bu tarihlerde Izmir'i Lâtinlerden almak iseteyen Gazi Umur Bey Lâtinler karsisinda sehit düstü (1348). Böylece Izmir ve çevresi Lâtinler elinde kalinca Marmara kiyilari gibi Ege sahilleri de Saruhanogullari'na kapanmis oldu. Izmir'in Lâtinler eline geçmesi Saruhan deniz ticaretine de önemli ölçüde darbe vurdu.

    Saruhanli hükümdari Ilyas Bey'in 1356 yilinda Imparator Ioannes V. Palaiologos'a yardim ettigi bilinmektedir. Bu yil içerisinde Osmanli Sultani Orhan Bey'in oglu Halil Gemlik sahilinde gezerken Foçalilar tarafindan esir edildi. Halil'i kurtarmak için Foça'yi abluka altina alan Imparator Ioannes Palaiologos Cenevizlilerin israrla karsi koymalari üzerine dostu olan Saruhan-oglu Ilyas Bey'den yadim istedi. Ilyas Bey bu öneriyi kabul ederek karadan Foça'yi kusatti. Ancak Ilyas Bey'in Foçalilarla dostulugunu bilen ve onun kendisine bir tuzak hazirladigindan süphelenen Imparator Ioannes, Ilyas Bey'i gemisine davet etti ve onu rehin alarak denize açildi. Ilyas Bey bu durumdan karisinin verdigi büyük miktardaki fidye-i necat karsiliginda kurtuldu. Ayrica ogullarini da imparatorun yanina rehin olarak birakti.

    Ilyas Bey'in ne zaman öldügü kesin olarak bilinmemekle beraber 1357 yilinda beyligin basinda Ishak Çelebi'nin bulundugu anlasilmaktadir. Bu sebeple Ilyas Bey'in 1356 veya 1357 yilinda vefat etmis oldugu tahmin olunabilir.

    c- Ishak Bey

    Ilyas Bey'in ölümünden sonra beyligin basina oglu Ishak Bey geçti. Babasinin sagliginda Menemen'i idare eden Ishak Bey beyligin en zayif bir zamaninda basa geçmesine ragmen onun zamaninda Saruhanogullari en parlak devrini yasadi. Onun Misir Memlûklu sultani ile mektuplastigi bilinmektedir. Nitekim Rodos adasinin sövalyelerden alinmasi için yapilacak sefere diger Anadolu beyleri gibi Ishak Bey de davet edilmis ve kendisine Memlûk sultaninin nâmesi verilmistir (1366).

    Saruhanogullari, Ishak Bey zamaninda yeni komsulari Osmanlilar ile dostane bir siyaset takip ettiler. Ishak Bey, I. Murad'in oglu Yakup Çelebi ile Bayezid'in sünnet dügünlerine ve Yildirim Bâyezid'in Germiyan beyinin kizi ile evlenme törenlerine katildi. Bundan baska I. Kosova savasina diger beylikler gibi yardimci kuvvetler gönderdi.

    Ishak Bey zamaninda Manisa'da Mevlevîligin itibari bir hayli artmistir. Ishak Bey'in Mevlevî-hâne'yi yaptirmasi ile bu aileden bir kaç kisinin Çelebi ünvanini almasi bu sevginin bir delili olarak görülmektedir. Ishak Çelebi için kitabeler ve vesikalarda "Sultan, emir, beldeler fatihi ve Sultanü'l-azam” gibi ünvanlar kullanilmistir.

    Ishak Çelebi hakkinda 1378 yilindan sonraki yillarda hiçbir bilgi yoktur. Ancak onun 1378 veya 1379 yilinda öldügü bilinmektedir. Sagliginda yaptirmis oldugu türbe kitabesinde ölüm tarihi belli degildir.

    d- Hizir Sah

    Ishak Bey'in ölümü üzerine oglu Hizir Sah Saruhanogullari'nin basina geçti. Ancak kardesi Orhan Bey onun beyligini tanimayarak saltanat mücâdelesine giristi. Kaynaklarda bu mücâdele hakkinda fazla bilgi yoktur. Bununla beraber Orhan Bey'in bu mücâdeleyi kaybettigi ve Hizir Sah'in Manisa'ya hakim oldugu anlasilmaktadir.

    Hizir Sah'in gümüs ve bakir paralari bulunmus olup bu paralar üzerinde tarih yoktur. Ancak 1389 tarihli bir vesika bu tarihte Hizir Sah'in Bey oldugunu göstermektedir.

    Hizir Sah Bey oldugu sirada Osmanli hükümdari I. Murad sehit düsmüs, yerine Yildirim Bâyezid geçmisti. Osmanli tahtindaki bu degisikligi firsat bilen Karaman-oglu Alâaddin Ali Bey Osmanlilar aleyhinde faaliyetlere baslamisti. Onun bu faaliyetlerine Saruhan-oglu Orhan Bey de katildi. Bunun üzerine Yildirim Bâyezid hizla Anadolu'ya geçti, Alasehir'den sonra Manisa'ya geldi. Hizir Sah ise Yildirim Bâyezid'in bu harekâti esnasinda onu karsilayarak tabiiyetini arzetti ve ülkesini sulh yolu ile Osmanlilara birakti.

    Yildirim Bâyezid, Hizir Sah'in bu davranisi üzerine Demirci, Adala, Gördes, Kayacik ve Kemaliye taraflarindan olusan beyligin dogu topraklarini ona birakti. Bâyezid Manisa'yi aldiktan sonra (1390) Karasi ile Manisa birlestirilerek Bey-sancagi yapildi. Bâyezid buraya önce Ertugrul'u, onun ölümü ile de Emir Süleyman'i tayin etti (1392).

    Saruhan-oglu Hizir Sah Bey ise kendisine verilmis olan küçük bir bölgede bir süre daha beylik yapti. Bu sirada Emir Süleyman'la çok iyi bir dostluk kurdu. Kardesi Orhan Bey ise Bâyezid'in Anadolu harekâti sirasinda yakalanarak Bursa veya Iznik'e götürüldü. Ancak o buradan kaçarak önce Isfendiyar-oglu'nun ve arkasindan da Timur'un yanina gitti.

    Ankara Savasi'na Emir Süleyman'in idaresinde Yildirim Bâyezid'in saflarinda katilan Saruhanli askerler, Iznik'ten kaçarak Timur'a siginmis olan Orhan'i karsi tarafta görünce o tarafa geçtiler. Savasi kazanan Timur, Anadolu beylerine eski yurtlarini verirken, Orhan Bey'e de Saruhan beyligini verdi. Nitekim 17 Agustos 1402 tarihinde Manisa'ya gelen Orhan Bey beyliginin basina geçti. Orhan Bey beyligini mesru göstermek için hemen para bastirdi (1403). Ancak Timur'un Anadolu'dan çekilmesinden sonra Denizli taraflarinda hüküm sürmekte olan Hizir Sah ile Orhan Bey arasinda saltanat mücadelesi yeniden basladi. Neticede Hizir Sah, idareyi eline aldi.

    Bâyezid'in Ankara Savasi'nda yenilmesinden sonra Osmanli sehzâdeleri arasinda saltanat mücadelesinin basladigi Fetret devrinde Hizir Sah önce eski dostu Emir Süleyman'in tarafini tuttu. Ancak Emir Süleyman'in mücadeleyi kaybetmesi üzerine Aydinoglu Cüneyd ve Mentese-oglu Ilyas Bey'le beraber Isa Çelebi'yi destekledi. Isa Çelebi'nin Çelebi Mehmed'e yenilmesi üzerine ise Hizir Sah Manisa'ya kaçti. Bunun üzerine Çelebi Mehmed'in kuvvetleri Manisa'ya yürüyerek hamamda eglenmekte olan Hizir Sah'i yakaladilar ve Çelebi Mehmed'in huzuruna getirdiler. Çelebi Mehmed Hizir Sah'i idam ettirdi (1410).

    Hizir Sah'in öldürülmesi ile birlikte Saruhanogullari'nin Manisa kolu sona ermis oldu. Ancak Demirci kolu fazla etkili olmamakla beraber bir süre daha devam etti. Hizir Sah'in ölümünden sonra Devlethan'in oglu Yakup Bey Demirci'de hüküm sürmeye devam etti. Yakup Han 1407 yilinda Demirci'de bir cami yaptirmis olup oradaki bir hamami da bu camiye vakfetmistir. Bundan baska Budak Pasa-oglu Beyce Bey de Gördes'te bir cami ve hamam yaptirmistir. Öte taraftan Hizir Sah'in kardesi olan Orhan Bey, agabeyinin ortadan kaldirilmasindan ve Çelebi Mehmed'in bu bölgelerden çekilmesinden sonra Manisa'ya gelerek burayi ele geçirdi ve istiklâlini ilan etti. Orhan Bey'in 1411 tarihli bir parasinin bulunmasi onun bu tarihte Manisa'da Bey oldugunu göstermektedir. Orhan Bey'in bu hareketi üzerine Çelebi Mehmed 1412 yilinda bu bölgeleri yeniden itaat altina almis ve Orhan Bey'i de bertaraf etmistir. Orhan Bey'in ayni yil içerisinde vefat etmesi ile Saruhanli Beyligi tamamen son buldu.

    2- IMAR FAALIYETLERI

    Saruhanogullari hüküm sürdükleri topraklar üzerinde bir çok imar faaliyetlerinde bulunmuslardir. Özellikle cami, medrese ve köprü yapan Saruhanogullari zamaninda beyligin merkezi Manisa Türklesmis ve sehrin çehresi degismistir. Beyligin kurucusu Saruhan Bey'in Manisa Çarsi Mahallesi'nde bir mescit, Gediz üzerinde bir köprü ve Çaprazlar Mahallesi'nde bir çesme yaptirdigina dair kayitlar vardir.

    Saruhan Bey'in oglu Ilyas Bey de Manisa'da bir mescit (1362) ile bir çesme yaptirmistir. Ilyas Bey'in oglu Ishak Bey, beyligin zayif oldugu bir sirada basa geçmesine ragmen büyük ölçüde bayindirlik faaliyetlerinde bulunmus, ülkesinin her tarafinda cami, çesme, medrese, hamam ve köprü gibi bir çok eser yaptirmistir.

    Saruhanlilar, merkezleri Manisa'da belki bütün beylikler devrinin en önemli ve ilgi çekici cami örnegini meydana getirmislerdir. Ishak Bey'in 1376'da medrese ve türbe ile birlikte külliye olarak yaptirdigi Manisa Ulu Camii, Bati Anadolu'da görülen en önemli mimarî eserdir. Ishak Bey Manisa Ulu Camiinden baska Mevlevî-hâne (1369), Karaoglanlar civarinda Koyun Köprüsü, Çaprazlar Mahallesi'nde bir çesme, Manisa'da Yedi Kizlar Türbesi ve Karahisar ile Karaköy'de birer çesme yaptirdigi bilinmektedir.

    Saruhanli Beyi Hizir Sah'a gelince, o da babasi gibi bir çok hayir kurumlari yaptirmis ve vakiflar ihdas etmistir. Hizir Sah'in Adola'da camii, medrese, imaret ve hamami, Alasehir'in Kemaliye köyünde Hizir Pasa Camii ile bir hamami ve Manisa'da Çinar Zaviyesi yaptirdigi bilinmektedir. Hizir Sah'in ölümünden sonra Demirci'de hüküm süren Devlet-sah oglu Yakup Bey de burada bir cami yaptirmis (1407) ve daha sonra bir hamami da bu camiye vakfetmistir (1413).

    Saruhanlilardan Budak Pasa-oglu Begce Bey de Gördes'te bir cami ve hamam yaptirmistir.

    Saruhanogullari, Lâtinlerle ticarî iliskileri dolayisiyla Lâtin harfleri ile gümüs sikke kestirmislerdir. Ancak simdiye kadar Ishak, Hizirsah ve Orhan beylerin Islâmî sikkeleri ele geçmistir.

  8. Alt 09-14-2008, 16:47 #118
    Sarax Mesajlar: 678
    ANADOLU BEYLIKLERI'NDE TESKILAT VE KÜLTÜR

    Anadolu Beylikleri'nin ilk teskilâtlari asiret gelenegine dayanmakta idi. Anadolu Selçuklulari zamaninda sinirlara yerlestirilen Türkmen asiretleri savas zamanlarinda reislerinin emrinde sefere giderler ve savastan sonra da hükümdar tarafindan asiret beyine ikta edilmis olan yerlerine dönerlerdi.

    Anadolu Selçuklu sultanlari, çesitli zamanlarda Anadolu'ya gelmis olan Türkmen asiretlerinin bir çogunu Bizans Imparatorlugu ve Kilikya Ermeni Kralligi ile olan sinirlara yerlestirmisler, buradaki araziyi asiret beylerine ikta olarak vermislerdi. Bu Türkmen beyleri daha sonra bagimsizliklarini kazanmaya baslayinca Anadolu Selçuklu teskilâtini taklid ederek saray ve tesrifat usulleri meydana getirmislerdir.

    Beylikler Devri, XIII. yüzyilin sonunda Anadolu Selçuklu Devleti'nin zayiflayarak yikilisindan sonra Anadolu'nun çesitli bölgelerinde kurulan ve eski kaynaklarda "Tevâif-i mülûk" diye anilan Türk beyliklerinin egemen oldugu bir dönemdir. Bu dönem Anadolu-Türk tarihi bakimindan oldukça önem tasimaktadir. Çünkü, 1018'de baslayan ve 1040'a kadar süren ilk akinlarin ardindan 1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu kapilari Türklere açildi. Anadolu'da ilk büyük Türk devleti, Türkiye Selçuklulari kuruldu. Iste beylikler bu devletin birer unsuru idiler. Türkiye Selçuklu Devleti'nin zayiflayip ortadan kalkmasindan sonra bagimiz birer devlet haline gelen ve sayilari büyüklü-küçüklü olmak üzere yirmiyi geçen bu Türk beyliklernin devlet teskilâti ve kültürü, Büyük Selçuklu ve Türkiye Selçuklulari ile geliserek Osmanlilara ulasan Türk-Islâm kültürünün bir ara dönemini olusturur.

    IDARI TESKILÂT

    Anadolu Beylikleri'nde devlet, daha önceki Türk beyliklerinde oldugu gibi hükümdar ailesinin ortak mali sayiliyordu. Devleti aile arasindan seçilen reis idare ederdi. Ailenin en yaslisina veya en nüfuzlusuna "ulu beg" denirdi. Ulu Bey hükûmet merkezinde oturur, kardes ve çocuklari ise vilâyetlere gönderilirdi. Ulu bey unvani daha çok halk ve asiret arasinda kullanilir; tesrifat, ferman, sikke, hutbe ve kitabelerde ise "emir-i a'zam" veya "sultan-i a'zam" tabirleri tercih edilirdi.

    Anadolu beyliklerinde, Selçuklularda oldugu gibi merkezde devlet islerini yürütmek için bir divan teskilâti kurulmustu. Divanin basindaki reise genellikle "vezir" veya "sahib-i a'zam" denirdi. Emrinde bir kalem heyeti bulunan divan reisleri devletin kanun ve nizamlarinin tatbikiyle ugrasirlardi. Devletin mali isleri ise Divân-i Istifâ denilen ayri bir divan tarafindan yürütülürdü. Hükümdarin emir ve fermanlarini yazmak için Insa Divani ile adli ve askeri islere bakan ayri makamlar vardi. Vilâyetlerdeki sehzâdelerin emirleri altinda da merkezdeki divanin ayni, fakat daha küçük sekilleri bulunurdu.

    Vilâyetleri idare etmek ve böylece devlet islerine alismak için gönderilen sehzâdeler eger küçük iseler, yanlarina hükümdarin güvendigi birisi "Ata Bey" veya "Lala" unvaniyla tayin olunur ve sehzâde büyügünceye kadar, hatta yetistikten sonra da devlet islerini bu Lala idare ederdi. Vilâyetlerde Divân-i Istifâ'nin reisine bagli tahsil memurlari bulunur ve bunlar topladiklari parayi verilen emre göre gereken yerlere dagitirlardi. Ser'î islere ise Kadilar bakar ve sahislar arasindaki hukuki meseleleri hallederlerdi. Vilâyetin askerî ve güvenlik islerinden ise Subasilar sorumlu idiler.

    SARAY TESKILÂTI

    Anadolu Beylikleri'ndeki saray teskilati, devlet teskilâtinda oldugu gibi Anadolu Selçuklu Devleti'nin saray teskilâtindan alinmistir. Sarayda hâcib, mîrâhur, çasnigîr, candar, sarabdâr, rikâbdar ve musâhib gibi görevliler bulunurdu. Ibn Battuta meshur seyahatnâmesinde Anadolu beyliklerinin saray teskilati hakkinda bilgi vermistir.

    Anadolu Beylikleri'nde ordu, hükümdarin atli ve yayalardan meydana gelen hassa birlikleriyle beylerin tîmârli sipahileri ve çerik denilen asiret süvârilerinden meydana gelmisti. Savas zamanlarinda bu orduya gönüllü olarak bir takim yardimci kuvvetler de katilirdi. Ümerâ adi verilen maiyet beyleri derecelerine göre kendilerine verilen tîmâr nisbetinde asker beslemekle yükümlü idiler.

    Savas üç kisma ayrilir, ordunun önünde Çarhaci veya Talia denilen öncü kuvvetleri, arkasinda ise ihtiyat kuvvetleri bulunurdu.

    Bu ordunun merkezindeki kuvvetlere hükümdar, kollara da sehzâdeler kumanda ederdi. Bütün ordunun emirine subasi denilirdi. Anadolu beyliklerinde ordu silâh olarak ok, yay, kiliç, kalkan, kargi, hançer, zirh, çomak, balta, mancinik ve arrâde kullanirdi. Ayrica birliklerin davul, kös, zurna, nakkâre, zil ve borulardan meydana gelen mehterleri vardi. Anadolu Beylikleri'nin denizle baglantisi olanlarinda donanma teskilâti da kurulmustu. Bati Anadolu'da Karasi, Saruhan, Aydin ve Menteseogullari'nin, güneyde Akdeniz sahilinde Hamid ve kuzeyde Pervaneogullari'nin ve daha sonra Candarli Beyligi'nin donanmalari oldugu bilinmektedir. Beylikler dahilindeki ahîlerin de askerî teskilâta benzer mükemmel silahli ordulari oldugu bilinmektedir. Ancak bunlar daha çok mahallî inzibat kuvveti olarak görev yapmaktaydilar.

    ILIM VE KÜLTÜR

    Anadolu Beylikleri'nde XIV. ve XV. yüzyillarda ilim ve fikir hayati parlak bir sekilde devam etmis, belli basli Anadolu sehirleri birer ilim merkezi haline gelmisti. Anadolu hükümdarlari, çesitli ilim adamlarini bir araya toplayarak onlari ihsan ve iltifatlarla tesvik etmislerdir. Ayrica bu ilim adamlarinin talebe yetistirebilmeleri için medrese, kütüphane, imaret ve misafirhaneler kurmaya büyük önem göstermislerdir. Anadolu beylerinin bu yakin ilgileri sayesinde tip, astronomi, riyâziye, edebiyat, tarih, tasavvuf ve dinî konularda pek çok eser kaleme alinmistir. Bu dönemde Konya, Kayseri, Nigde, Sivas, Kastamonu, Sinop, Kütahya, Bursa, Iznik, Kirsehir, Amasya, Ankara gibi baslica Anadolu kentleri birer bilim merkezi olmuslardi.

    Anadolu Selçuklulari zamaninda Mevlâna Celâleddin Rumî ile parlak bir düzeye ulasan tasavvuf cereyani beylikler döneminde de ayni gelismeyi göstermis ve Anadolu'nun manevî hayatinda büyük etkiler meydana getirmistir.

    TOPRAK IDARESI

    Anadolu Beylikleri'nde toprak idaresi Selçuklular'da oldugu gibi ikta (timâr), mülk ve vakif olmak üzere üç kisimdan meydana geliyordu. Sehir ve kasabalarda her sanat erbabinin kendilerine mahsus teskilâtlari vardi. Bu teskilât hem mensuplarinin haklarini korur, hem de üretilen malin kalitesini kontrol ederdi. Kent ve kasaba halki ser'i ve örfî vergilerini kime ayrilmis ise ona verirlerdi. Köylülere gelince, kendilerine verilen ve aslinda devlete ait olan topragi islemekle yükümlüydüler. Topragi isledigi sürece toprak kendisinde kalir, ogul ve torunlarina geçerdi. Köylü isledigi topragin vergisini devletin gösterdigi kimseye verirdi. Reaya, ikta reayasi, vakif reayasi ve malikane reayasi olmak üzere baslica üç kisma ayrilmisti. Köylü kimin reayasi ise topragini kullanma iznini ondan alir ve vergisini ona öderdi. Bazi köyler, meselâ derbend beklemek, madenlerde çalismak, av kuslari yetistirmek gibi hizmetler karsiliginda vergilerden muafti. Ilim ve din adamlari da her türlü vergiden muaf tutulmaktaydi.

    Anadolu Beylikleri zamaninda sanayi, ticaret ve ziraate de büyük önem verilmisti. Anadolu Selçuklulari zamaninda ülkeyi dogu-bati, kuzey-güney yönlerinde kesen yollar ve bu yollar üzerinde bulunan kervansaraylar beylikler döneminde de varliklarini devam ettirmislerdir. Bu dönemde Anadolu'nun her yaninda Ahîler'in esnaf örgütlerine rastlaniyordu. Her türlü sanat erbabini içine alan bu teskilâtin kendine özgü bir örgütü vardi.

    Beylikler devrinde ekonomik hayatin temelini ziraat olusturmaktaydi. Ülkenin iklim sartlarina bagli olarak çesitli bölgelerde tahil, her çesit meyve, pamuk, ipek yetistiriliyor ve hayvancilik yapiliyordu. Elde edilen ürünün büyük bir kismi iç tüketimi karsiliyor, geri kalani ise komsu ve Avrupa devletlerine satiliyordu. Bu dönemde baslica ticaret merkezleri Karadeniz kiyisinda, Trabzon, Samsun ve Sinop; Ege denizi kiyisinda Foça, Izmir ve Ayaslug (Seçuk); Akdeniz kiyisinda Antalya ve Alanya; Iç Anadolu'da ise Sivas, Kayseri ve Konya idi. bunlar arasinda Sivas Anadolu'nun en önemli ticaret merkezi idi. Çesitli ülkelerden buraya gelen müslüman tüccarlar ile Ceneviz ve Venedik tüccarlari büyük kafileler halinde Sivas'a gelirler ve burada mal alir veya satarlardi. Satilan mallar arasinda her çesit kumas, hali, kilim, ipek ve pamuk bulunmaktaydi. Germiyan, Denizli ve Alasehir'de dokunan kumaslar dis pazarlarda rahatlikla alici bulurdu. Bunun yaninda Diyarbakir, Siirt, Alasehir ve Balikesir yörelerinde üretilen ipek ve ipekli kumaslar Istanbul ve Avrupa pazarlarina gönderiliyordu.

    Beylikler devrinde Anadolu'da dokunan hali ve kilimler saglam olusu ve güzelligi ile Avrupa'da bile ün kazanmisti. Bu dönemde Anadolu'da dokunan kilim ve halilarin Avrupa'nin yani sira Suriye, Misir, Irak, Hindistan ve hatta Çin'e kadar gönderildigi bilinmektedir.

    Anadolu Beylikleri zamaninda Kütahya, Ulukisla, Amasya ve Bayburt çevresinde çikarilan gümüs madeni ile Foça, Sarki Karahisar, Ulubat ve Kütahya'da elde edilen sap madenleri dis ülkelere satilmaktaydi. Bunlardan baska Germiyan atlari, çesitli av kuslari, koyun ve keçi de önemli miktarda gelir getiriyordu. Bütün bunlar, Anadolu Beylikleri devrinde halkin refah içinde yasadigini göstermektedir.

  9. Alt 09-14-2008, 16:49 #119
    Sarax Mesajlar: 678
    KARAKOYUNLULAR


    Karakoyunlular, XIV, yüzyilin ikinci yarisinda, Van gölü kiyisindaki Ercis merkez olmak üzere kuzeyde Erzurum ve güneyde Musul'a kadar uzanan Dogu Anadolu topraklari üzerinde kurulmus bir Türkmen devletidir.

    I- SIYASî TARIH

    a- Karakoyunlular'in Mensei ve Kurulusu

    Karakoyunlu kabilesinin adi, totemlerinin koyun olmasi ile alakali sayiliyorsa da, eski Türklerde oldugu gibi totem olarak kabul edilen hayvanin etinin yenmesi yasak oldugundan, bu adin onlara ait sürülerin rengi ile ilgili olmasi daha muhtemeldir. Anadolu'daki Mogol egemenliginin çöküntüye girmesiyle faaliyete geçen dogu Türkmenlerinin en belli basli gruplarindan biri olan Karakoyunlu boyunun 24 oguz boyundan hangisine mensup olduguna dair kesin bir bilgi bulunmamaktadir. Ancak XV. yüzyilin Osmanli tarihçilerinden Mevlâna Sükrullah'in eserinde Karakoyunlu oymaginin Deniz Han'dan geldigi söylenmekte ve bu ifadenin bizzat bu hanedanin en büyük hükümdarlarindan Cihansah'dan alindigi belirtilmektedir. Nitekim Oguz Han ananesine göre Deniz Han evlâdindan sayilan Yiva boyu ile Karakoyunlular arasinda kabilevî bir akrabaligin mevcut oldugu hakkinda bazi izler bulundugu anlasilmaktadir.

    Ayrica yaygin bir kanaat olarak Karakoyunlular'in mensup oldugu boyun adi Bâhânî veya Buranlu olarak da geçmektedir. Bu adin bir sahis veya oymak adindan mi, yoksa bir yer adindan mi geldigi kesin olarak anlasilamamaktadir. Bununla beraber bu ismin bir yer adindan gelmis oldugu görüsü ileri sürülmektedir. Bugün Mus vilâyetinde Bârân adinda iki köy adinin bulunmasi ve Karakoyunlular'in Mus ile iliskilerinin olmasi, bu fikre kuvvet kazandirmaktadir.

    Karakoyunlu ulusu bir çok oymagin bir araya gelmesiyle meydana gelmistir. Karakoyunlu ulusunu etrafinda toplayarak onun çekirdegini teskil eden Karakoyunlu oymagi, oynadigi idareci rolle kabile özelligini kaybetmistir. Karakoyunlu oymagi etrafinda toplanarak, ayni addaki ulusu meydana getiren oymaklarin basinda hükümdar ailesinin amca-ogullarinin yönettigi Sa'dlu oymagi gelmektedir. Bu boy eskiden beri Sürmelü, Erivan ve Nahcivan yörelerinde oturuyordu. Karakoyunlu Devleti'nin asil dayanagini olusturan iki oymaktan digeri de Baharlu oymagidir. Hemedan bölgesinde oturmakta olan bu oymak, kiz alip verme suretiyle Karakoyunlu oymagi ile akrabalik kurmus ve önemli devlet hizmetlerinde bulunmuslardir. Bunlardan baska Duharlu, Karamanlu, Alpagut, Cakirlu, Ayinlü, Bayramlu, Agaç-eri, Döger ve Hacilu gibi Türkmen oymaklari da Karakoyunlu ulusu içerisinde yer almislardi.

    Karakoyunlularin Anadolu'ya gelisleri hakkinda iki görüs ileri sürülmektedir. Bunlardan birincisine göre Karakoyunlular, Argun Han zamaninda (1284-1292) kardes boy olan Akkoyunlular ile birlikte Türkistan'dan Azerbaycan'a gelmis ve daha sonra Erzincan ve Sivas bölgelerinde yurt tutmuslardir. Akkoyunlular ise Diyârbekir tarafinda yerlesmislerdir. Bu görüs kabul edilmemistir. Ikinci görüse göre ise, yaklasik 30.000 çadirdan meydana gelen Karakoyunlular, Cengiz Han'in hücumu üzerine Türe Bey adindaki reislerinin yönetimi altinda Türkistan'dan Maveraünnehir'e ve oradan da Iran yoluyla Dogu Anadolu'ya göç etmislerdir. Bu rivayetin dogru oldugu kabul edilebilir. Çünkü Mogol devrinden önceki zamanlarda Karakoyunlulara ait hiç bir bilgiye sahip olmadigimiz gibi, bunlarin tam göçebe hayat tarzi yasamalari, bu hayat tarzini yasayan zümrelerdeki sert ve siddetli davranislarin onlarda da görülmesi bu söylentinin dogruluguna kuvvet kazandirmaktadir. Ilhanlilar'in Hülagu'dan Ebu Sa'id Bahadir Han'a kadar devam eden güçlü dönemlerinde Karakoyunlu hanedani hakkinda hiçbir bilgi yoktur. Bunlarin da Ebu Sa'id'in ölümünden (1335) sonra Ilhanlilar arasinda baslayan Iç karisikliklar sirasinda harekete geçmis olmalari kuvvetle muhtemel görülmektedir.

    1- Bayram Hoca (1351-1380)

    Yukarida da belirttigimiz gibi Karakoyunlular, Ilhanli hükümdari Ebu Sa'id Bahadir Han'in ölümünden sonra Erzurum ve çevresinde faaliyete geçmislerdir. Nitekim 1333-1334 yillarinda Anadolu'yu gezen meshur seylah Ibn Battuta, Erzurum'a da gelmis ve bu sehrin büyük bir bölümünün bölgedeki iki Türkmen oymaginin mücadelesi yüzünden oturulamaz hale geldigini kaydetmistir. Ibn Battuta'nin bahsettigi bu iki Türkmen oymaginin Akkoyunlular ile Karakoyunlular oldugu kesindir.

    Akkoyunlularin 1340 yilindan itibaren Trabzon Rum Imparatorlugu'na akinlar yapmaya basladigi sirada Karakoyunlular da Sutaylilarin hizmetinde gittikçe ehemmiyet kazanmaya baslamislardi. 1350 yilinda da Barimbay-oglu Ibrahim-Sah'in ölümünden sonra Dogu ve Güney-Dogu Anadolu'da Sutaylilarin hakimeyetleri azalmaya basladi. Nihayet Sutaylilarin son hükümdari Pir-Muhammed'in Türkmen emiri Hüseyin Beg tarafindan öldürülmesiyle Sutaylilar Diyârbekir bölgesinde kalmayip Orta Anadolu'ya dogru göç etmeye basladilar. Iste bu siralarda Bayram Hoca idaresinde bulunan Karakoyunlular Ercis merkez olmak üzere bu bölgede beyliklerini kurmaya muvaffak oldular.

    Bayram-Hoca, beyligini kurdugu XIV. yüzyilin ikinci yarisinda Sincar hakimi Pir-Muhammed'i öldürerek emirligi ele geçiren Türkmen emiri Hüseyin Bey'in maiyetinde bulunuyordu. Hüseyin Bey'in emirligi Mardin ve Musul'da taninmasina ragmen Hisn-i keyfa hükümdari Melik Adil onun emirligini tanimadi. Melik Adil, bölgedeki diger emir ve beyleri toplayarak, Türkmenler ile yayladan dönmekte olan Hüseyin Bey'i Batman'in batisindaki Salat (Sallat) Çayi kenarinda karsiladi. Iki taraf arasinda yapilan savasi Türkmenler kazandi. Bitlis, Ahlat, Meyyafarikin ve Hisn-i keyfâ hakimlerinin bir araya geldigi bu müttefik kuvvetler agir bir yenilgiye ugradilar. Melik Adil esir alindi. Bu savasta Hüseyin Bey'in yaninda ve onun en yakin adamlarindan birisi olarak bulunan Karakoyunlu Bayram Hoca, savasin kazanilmasinda önemli bir rol oynadi. Bayram Hoca, bu savastan kisa bir süre sonra Hüseyin Bey'i öldürerek onun yerine geçti (1351). Türkmenlerin büyük bir kismi, her halde nüfuz ve kudret açisindan Hüseyin Bey'den sonra gelen ve belki de onunla akrabaligi bulunan Bayram Hoca'nin emirligini kabul ettiler.

    Hüseyin Bey'i öldürdükten sonra bölgenin tek emiri olan Bayram Hoca bir süre sonra Musul'a da hakim olarak buranin idaresini kardesi Bedri Hoca'ya verdi. Daha sonra Mardin'i kusatarak buradaki Artuklu kuvvetlerini bozguna ugratti (1365). Bunun üzerine Mardin emiri melik Mansur, Celayir hükümdari Sultan Üveys'e elçi göndererek Bayram Hoca'dan sikâyette bulundu. Sultan Üveys 1366 ilkbaharinda Bagdat'tan hareket ederek Musul'a geldi. Burada Bayram Hoca'nin kardesi Bedri Hoca bulunuyordu. Sultan Üveys Musul'u onun elinden aldiktan sonra Mardin'e geldi. Sultan Üveys'in Bagdat'tan hareket ettigini ögrenen Bayram Hoca ise, Mardin kusatmasini birakarak Mus taraflarina çekilmisti. Sultan Üveys Mardin'den Mus ovasina geldiginde Karakoyunlu ordusu ile karsilasti. Iki taraf arasinda meydana gelen siddetli çarpisma sonunda Bayram Hoca büyük bir bozguna ugradi. Sultan Üveys de mal ve sürüleri yagmaladiktan sonra Tebriz'e gitti. Bu olaydan sonra Bayram Hoca vergi vermek suretiyle Üveys'e tabi oldu.

    1369 yilinda Musul tekrar Karakoyunlularin eline geçti. Ancak burasinin kisa bir süre sonra elden çiktigi anlasiliyor. Çünkü Bayram Hoca 1371 yilinda Musul'u yeniden kusatti. Kusatma bir yildan fazla sürmesine ragmen sehir ele geçirilemedi. Bu sirada bir Memlük ordusunun bu taraflarda görünmesi, Bayram Hoca'nin Musul kusatmasini kaldirmasina sebep oldu.

    Bu sirada Memlûklular Sincar'i ele geçirerek buraya Seyfeddin Tak-Buga'yi vali tayin ettiler (1374). Bayram Hoca ayni yil içerisinde burasini kusatinca Seyfeddin Sincar'i ona teslim etmek zorunda kaldi. Ayni yil içinde Celayir hükümdari Sultan Üveys öldü ve yerine zayif bir kisi olan Hüseyin geçti. Bu sirada Muzafferiler'den Sah Suca harekete geçerek Celayir ordusunu yenip bir süre Tebriz'de kaldiktan sonra Isfahan'a döndü. Bu olaylardan yararlanan Bayram Hoca Musul ve Sincar'i yeniden ele geçirdikten sonra Sürmelü, Ala-Kilise, Hoy, Nahcivan ve bazi yerleri sinirlari içerisine dahil etti. Bayram Hoca, daha önce Sultan Üveys'e vermekte oldugu vergiyi kesti. O, Eretna Devleti'nin de zayif düsmesinden yararlanarak Erzurum, Avnik ve Hasan-kale gibi yerleri idaresi altina aldi.

    Karakoyunlular'in idaresinde olan Musul, 1375 yilinda Pir Baba adli bir Türkmen emiri tarafindan isgal edildi. Bunun üzerine Bayram Hoca, Hisn-i Keyfa ve Mardin emirlerinin de yardimlari ile Musul'u kusatti. Dört aylik bir kusatma sonunda Pir Baba Karakoyunlular'la anlasmak suretiyle sehri teslim etti. Bayram Hoca, Musul'un idaresini tekrar kardesi Berdi Hoca'ya verdi. Musul, bu tarihten itibaren Karakoyunlu idaresinde kaldi. Pir Baba'nin bu davranisina karsilik Bayram Hoca Sincar'in idaresini ona verdi ve bir kizini da onunla evlendirdi.

    Karakoyunlu Türkmen emirinin gittikçe artan kudret ve faaliyetine bir son vermek amaciyla Celayir emirleri Ucan'da toplanarak harekete geçtiler. Ordunun basinda ülkesinde tekrar istikrari saglayan Celayir hükümdari Sultan Hüseyin bulunuyordu. Bu ordu Van gölü çevresindeki bazi yerleri aldiktan sonra Bayram Hoca'nin yegeni Kara Mehmed'in bulundugu Ercis'e geldi. Bu kalabalik ordu karsisinda zor durumda kalan Kara Mehmed, Sultan Hüseyin'e tâbi olacagini, ancak kendisine iki ay süre verilmesini istedi. Sultan bu teklifi kabul etti. Kara Mehmed'in amaci ise zaman kazanmak ve amcasi Bayram Hoca'ya haber vermekti. Derhal Erzurum'da bulunan Bayram Hoca'ya haber gönderdi. Ayrica Ercis'in etrafini hendekle çevirmeye ve surlari tahkime basladi. Fakat Celayir Sultani Hüseyin onun bu hilesini anladi. Bayram Hoca'nin gönderdigi az miktardaki kuvvetler de yenilince Kara Mehmed itaat edecegine ve ödeyecegi vergiyi de bizzat Tebriz'e getirecegine söz verdi. Bunun üzerine Sultan Hüseyin Tebriz'e döndü. Kara Mehmed verdigi söze sadik kalarak 20 gün sonra Tebriz'e gitti.

    Erzurum'dan Musul'a kadar uzanan bölgede bir beylik kurmak suretiyle Karakoyunlu oymagini tarih sahnesine çikarmis olan Bayram Hoca 1380 yilinda öldü. O, Mogollar'in birbirleri ile mücadele ederek zayif düsmesinden faydalanip Dogu ve Güneydogu Anadolu'nun iç bölgelerinde Türkmen hakimiyetini kurmustur.

    2- Kara Mehmed (1380-1389)

    Bayram Hoca'nin ölümünden sonra Karakoyunlu Devleti'nin basina onun kardesi Türemis'in oglu olan Kara Mehmed geçti. Onun saltanatinin ilk yillarinda Celayirliler içerisinde bazi hadiseler cereyan etmekteydi. Celâyir hükümdari Sultan Hüseyin 1382'de kardesi Ahmed tarafindan öldürüldü ve Ahmed Celayir tahtina oturdu. Ancak diger kardesi Seyh Ali ise Ahmed'in hükümdarligini kabul etmeyerek onunla mücadeleye giristi. Seyh Ali, yanina bir miktar asker toplayarak âzerbaycan'a yürüdü. Sultan Ahmed ise Tebriz'de hazirlanarak onu Tebriz yakinlarinda karsiladi. Ancak askerlerinin bir kismi gizlice kardesinin tarafina geçince Sultan Ahmed geri çekilerek Nahçivan'a geldi ve burada Karakoyunlu beyi Kara Mehmed'e haber göndererek yardim istedi. Onun bu istegini kabul eden Mehmed Bey, Sultan Ahmed'i takip etmekte olan Seyh Ali'nin ordusunu askerlerinin sayisinin az olmasina ragmen agir bir yenilgiye ugratti. Kumandan Pir Ali ve ikibine yakin askerinin yanisira Seyh Ali de savas meydaninda kaldi. Böylece Sultan Ahmed, Karakoyunlular sayesinde tahtini muhafaza etti. Bu savas, Karakoyunlu beyi Kara Mehmed'in kuvvet ve söhretini arttirdi.

    Kara Mehmed 1383 yilinda Suriye üzerine bir sefer yapmak zorunda kaldi. Bu sirada Ca'ber hakimi olan Salim Bey, Musul hacilarinin yollarini keserek mallarini yagma ediyordu. Kara Mehmet Bey, onun bu hareketine mani olmak için yanina Bozdogan Beylerbeyi'si Ziyaü'l-Mülk'ü de alarak oniki bin kadar bir kuvvetle Salim Bey üzerine yürüdü. Yapilan savasta büyük bir bozguna ugrayan Salim Bey, o sirada Urfa'ya gelmis bulunan Memlûklularin Halep valisi Yilboga'ya sigindi. Karakoyunlular ise pek çok ganimet elde ederek geri döndüler.

    Kara Mehmed 1384 yilinda Mardin hükümdari Mecdü'ddin Isa'ya elçiler göndererek kizini kendisine istedi. Ancak Melik Isa bu teklifi kabul etmedi. Bunun üzerine Kara Mehmed Musul'dan hareketle Mardin üzerine yürüdü. Hisn-i keyfâ hakiminden yardim alan Isâ, Karakoyunlular karsisinda agir bir yenilgiye ugradi. Bu maglubiyet üzerine kiz kardesini Kara Mehmed Bey'e vermeye razi olan Sultan Isâ onunla baris yapti.

    Kara Mehmed 1385 yilinda Musul ile Mardin arasindaki topragin sahibi olan amcasi Misir Hoca'yi Kahire'ye göndererek Sultan Berkuk'tan yardim istedi. Onun bu yardim talebinin sebebi kesin olarak bilinmemekle beraber, muhtemelen Yakin-dogu'da görülen Timur tehlikesine karsi bir tedbir olmalidir.

    Karakoyunlu beyinin 1387 yilinda baska bir bölgede mücadele ettigi görülmektedir. Bu sirada Erzincan emiri Mutahharten ile Akkoyunlular arasinda baslayan mücâdele, Mutahharten'in yenilgisi ile sonuçlanmis ve o da Karakoyunlu beyi Kara Mehmed'den yardim istemisti. Karakoyunlular'la Akkoyunlular, tarih sahnesine çikislarindan itibaren birbirleriyle mücadele edmeye baslamislardi. Bunlar Anadolu'ya gelislerinden itibaren Dogu ve Güney-dogu Anadolu bölgeleriyle Erzincan havalisi bu iki Türkmen kabilesinin mücadele sahasi idi. Bu sebeple Mutahharten'in teklifini kabul eden Kara Mehmed, onunla birlestikten sonra Akkoyunlular üzerine hareket ederek onlari dar bir yerde sikistirdi. Her taraftan muhasara altina alinmis olan Akkoyunlular agir bir yenilgiye ugradilar. Savas meydanindan güçlükle kaçabilen Ahmed ve kardesi Hüseyin Bey Kadi Burhaneddin'e siginmak zorunda kaldi. Bu tarihten itibaren Mutahharten sik sik Karakoyunlular'la isbirligi yaparak Kadi Burhaneddin'e karsi faaliyetlerde bulundular. Öte taraftan Kadi Burhaneddin de yaninda bulunan Akkoyunlu beylerini onlara karsi kullanmistir.

    Bu sirada Karakoyunlular, siyasi varliklarini önemli bir sekilde etkileyebilecek olan büyük bir tehlike ile karsilastilar. 1386 yilinda Bati Iran'i ele geçirmis olan Timur, kisi Karabag da geçirerek baharda dogu Anadolu'nun istilâsina hazirlik yapiyordu. 1387 yilinda Nahcivan yoluyla Anadolu'ya giren Timur, Kara Mehmed'in ogullarindan Misir Hoca'nin elinde bulunan Avnik kalesinin saglam olarak tahkim edilmis olmasi dolayisiyla burasini alamadan Erzurum'a geldi ve kenti ele geçirdi. Erzurum'dan Çapakçur suyu kenarina gelen Timur, burada karargâhini kurduktan sonra oglu Miran Sah emrindeki bir orduyu Karakoyunlu beyi Mehmed Bey üzerine gönderdi. Ancak bu ordu, Çapakçur'un sarp geçit ve bogazlarina çekilen Mehmed Bey'e bir sey yapamadi. Mehmed Bey, üzerine gelen bu Timur kuvvetlerini bozguna ugrattigi gibi Sah Melik ve Lala Hoca gibi Tumurlu emirleri de çarpismalarda öldürdü. Timur, daglarda mevzilenmis olan Kara Mehmed'i yakalayamayacagini anlayinca Mus üzerinden Ahlat'a ve oradan da Iran'a dogru gitti.

    Timur'un Anadolu'dan çekilmesinden sonra Kara Mehmed rahat bir nefes aldi. Ancak bu sefer de Tebriz için Celayir emirleri ile mücâdeleye basladi. Karakoyunlu beyi, 1388 yilinda Tebriz'deki Celâyir emirlerinden Devletyar'in da daveti üzerine kalabalik bir ordu ile buraya hareket etti. Karakoyunlu Türkmenleri Tebriz'deki Celâyir emirlerini yakalayarak sehri ele geçirdiler. Buradan Sultan Berkuk'a elçiler gönderen Kara Mehmed, kentte onun adina hutbe okuttugunu ve sikke bastirdigini bildirdi.

    Kara Mehmed bu olaydan sonra, Kara (Pir) Hasan adindaki bir Türkmen emiriyle yaptigi muharebede öldürüldü (Nisan 1389). Çok cesur ve kahraman bir emir olan Kara Mehmed, ayni zamanda iyi bir devlet adami idi.

    3- Kara Yusuf (1389-1420)

    Kara Mehmed'in kardesinin oglu olan Kara (Pir) Hasan amcasini öldürdükten sonra onun yerini almak istemisse de, Türkmenler'in büyük bir bölümü Kara Mehmed'in ogullarindan Misir Hoca'nin etrafinda toplandilar. Fakat çok geçmeden onun yerine kardesi Kara Yusuf geçerek Kara Hasan'la mücadeleye giristi. Çok çetin ve kanli mücadelelerden sonra Suriyede'ki Dögerler'in reisi Salim Bey'in araciligiyla iki taraf arasinda baris yapildi.

    Karakoyunlular, Mehmed Bey zamaninda Tebriz'i ele geçirdikleri zaman buranin idaresini Çalik ve Kara Bistam'a vererek sehirden ayrilmislardi. Ancak Karakoyunlular'in çekilmesinden sonra burasi tekrar Celayir beylerinin eline geçmisti. Celayir hükümdari Sultan Ahmed'in de zayif bir kisi olmasi sebebiyle Tebriz, Celâyir emirleri arasinda sik sik el degistiriyordu. Kara Yusuf, devlet içinde istikrari sagladiktan sonra Tebriz üzerine yürüyerek burasini tekrar ele geçirdi. Burada bir müddet kaldiktan sonra sehrin idaresini emirlerinden Satilmis'a vererek Dogu Anadolu'ya döndü (1391). Onun buradan ayrilmasindan sonra Celâyir emirlerinden Muhammed Siyahi, Tebriz'i geri almak için ugrastiysa da basarili olamadi.

    Kara Yusuf, 1392 yilinda Pir Hasan'in yerine geçen oglu Hüseyin Bey üzerine yürüyerek onu yenilgiye ugrattiktan sonra bir kez daha Tebriz'e gitmek zorunda kaldi. Bu sirada Tebriz, Mahmud-i Halhali adinda bir emirin eline geçmisti. Kara Yusuf, ikinci kez Tebriz'e geldiginde burasini kolaylikla ele geçirerek ülkesine döndü. Tam bu sirada Timur ordusunun Anadolu'ya yaklasmakta oldugu haberi ulasti.

    1393 yilinda Irak-i Arab'a ilk seferini yapan Timur, Bagdad'i ele geçirdikten sonra Tekrit'e geldi. Bu sirada Musul ve Erbîl hakimleri hediyelerle onun huzuruna gelerek bagliliklarini bildirdiler. Timur, buradan bölgedeki emirler ile Karakoyunlu ve Akkoyunlu beylerine haber göndererek kendilerine itaat etmelerini istedi. Timur Dicle'yi geçip Dogu Anadolu'ya geldigi zaman Erzincan emiri Muttahharten daha önce de yaptigi gibi muhtesem bir alay ve zengin hediyeler ile onun yanina giderek bagliligini ve hizmetinde oldugunu arzetti. Ordusuyla Mardin civarinda Ra'sü'l-Ayn'a gelen Timur, buradan bir kisim kuvvetini Karakoyunlu arazisine göndererek yagma ettirdi. 1393 yilinin sonuna kadar Mardin ve Diyarbekir bölglerinde faaliyetlerde bulunan Timur, 1394 yilinda Kara Yusuf'un bulundugu Mus ovasina geldi. Kara Yusuf, Timur'un kalabalik ordusu karsisina çikamayarak sarp daglara çekildi. Bunun üzerine Timur, Karakoyunlu beyinin kardesi Misir Hoca'nin idaresinde olan Avnik kalesini muhasara etti. Burasi 43 günlük bir muhasaradan sonra Timur'un eline geçti. Timur, sehrin emiri Misir Hoca'yi Mardin meliki Isa ile birlikte önce Sultaniye'ye ve oradan da Smerkand'a gönderdi. Avnik'i emirlerinden Atlamis'a verdikten sonra kendisi Altin-Ordu Hani Toktamis'i itaat altina almak üzere Anadolu'dan ayrildi.

    Kara Yusuf, Timur'un Dogu Anadolu'dan ayrilmasindan sonra Ercis'i geri aldi. Daha sonra Avnik emiri Atlamis ile yaptigi mücadelede onu esir olarak Avnik'e tekrar hakim oldu (1395). Bu olaylar sirasinda Timur, Hindistan üzerine basarili bir sefer yapmis ve Semerkand'a dönmüstü. Onun 1399 yilinda yeniden Yakin-dogu'da görülmesi bütün düsmanlarini telas ve endiseye düsürdü. Bunun üzerine Kara Yusuf, Van gölü çevresindeki ata-yurdunu birakarak Musul taraflarina çekildi. Timur Karabag'a geldigi sirada torunu Emir-zâde Rüstem emrindeki bir kisim kuvvetini Bagdat'in zabti için gönderdi. Bagdat hükümdari Sultan Ahmed Celayir, emirlerinin kendisine ihanetinden süphelenerek maiyetinde az bir kimse oldugu halde Musul'da bulunan Kara Yusuf'un yanina geldi. Bir müddet burada kalan Sultan Ahmed, Emirzâde Rüstem'in Bagdat'tan ayrildigini haber alinca Kara Yusuf'a çesitli vaadlerde bulunarak birlikte Bagdat'a gitmeyi teklif etti. Nitekim Sultan Ahmed, yaninda Kara Yusuf oldugu halde Bagdat'a gelerek buraya kolayca hakim oldu. Ancak bu sirada Bingöl yaylasinda bulunan Timur, Sivas üzerine yürümek üzere hazirlik yapiyordu. Böylece Timur, gerek Anadolu'yu zabtetmek ve gerekse Suriye sinirina inmek üzere onlari arkadan çevirmis olacakti. Timur'un bu niyetinden haberdar olan Sultan Ahmed ve Kara Yusuf, Timurlular tarafindan çember içine alinmaktan korkarak Memlûk sultani Ebu'l-Ferec'in yanina gitmeye karar verdiler. Yanlarina emirlerini ve kuvvetlerini alarak derhal yola çiktilar. Ancak Halep nâibi Demirtas bunlarin yolunu keserek Suriye'ye girmelerine müsaade etmedi. Bunun üzerine Halep önünde iki taraf arasinda siddetli bir savas oldu. Neticede Demirtas agir bir yenilgiye ugradi. Bu savas sirasinda Halep atabegi Canbeg el-Yahyavî öldü, Hama nâibi Dokmak ile Bire nâibi Nâsireddin ise esir alindi (19 Haziran 1400).

    Bu olaydan sonra Kara Yusuf ile Celâyir hükümdari Sultan Ahmed, Misir'a gitmekten çekinerek Osmanli hükümdari Yildirim Bâyezid'e siginmaya karar verdiler. Ancak bu iki müttefik yolda birbirlerinden ayrildilar. Kara Yusuf ülkesine döndü, Sultan Ahmed ise yoluna devam etti. Fakat, onlarin bu hareketlerini devamli surette takip etmekte olan Timur, Sultan Ahmed üzerine bir kuvvet göndererek onu agir bir yenilgiye ugratti. Kuvvetlerini ve agirliklarini kaybeden Sultan Ahmed güçlükle kurtularak Yildirim Bâyezid'in yanina gitti. Çok geçmeden Kara Yusuf da mâiyeti ile beraber gelerek Osmanli hükümdarlarina iltica etti ve Bâyezid de onu kabul ederek Aksaray ve çevresini ikamet etmesi için kendisine verdi.

    Kara Yusuf'un Bâyezid'in yaninda bulundugu bu sirada Timur, yaninda Mutahharten ve Akkoyunlu Karayülük Osman Bey oldugu halde Osmanli ülkesine girerek Sivas'i aldi. Timur buradan Karayülük Osman Bey ile Elbistan ve Malatya havalisine giderken Mutahharten de Erzincan'a döndü. Bu durum üzerine Osmanli sultani I. Bâyezid, yaninda Celâyir hükümdari Sultan Ahmed ve Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf oldugu halde Mutahharten üzerine yürümek üzere hareket etti (1401). Osmanli kuvvetleri Erzincan'a geldiklerinde Mutahharten karsi koyamayarak teslim oldu. Kisa süre içerisinde Erzincan, Kemah ve daha baska sehirler Osmanlilarin eline geçti. Bâyezid, Erzincan halkinin istegi üzerine ve kendisine bagli kalmasi sarti ile Mutahharten'i affederek yine beyliginin basinda birakti.

    Kara Yusuf'un Osmanli ülkesinde bulunmasi, Timur'un Yildirim Bâyezid'e karsi açmak istedigi seferin baslica sebebi oldu. Nitekim Timur, Yildirim Bâyezid'den, Kara Yusuf'un ya kendisine teslim edilmesini, ya öldürülmesini, ya da Osmanli ülkesinden çikarilmasini istedi. Bu isteklerin hepsi Osmanli padisahi tarafindan reddedildi. Böylece Timur ile Bâyezid'in karsilasmasi kaçinilmaz oldu. Timur 1402 yilinda ordusuyla birlikte Sivas'tan Kayseri'ye dogru hareket ettigi sirada Kara Yusuf Osmanli ülkesinden ayrilarak Irak-i Arab taraflarina gitti ve burada kuvvetler toplayarak Sultan Ahmed'in idaresindeki Bagdad'a hakim oldu.

    Ankara Meydan Muharebesi'nde (28 Temmuz 1402) Osmanli hükümdari Yildirim Bâyezid'i maglûp eden Timur, Karakoyunlu hükümdari Kara Yusuf'a da kesin bir darbe indirmek amaci ile torunlari Ebu Bekir ve Rüstem komutasindaki kuvvetli bir orduyu Kara Yusuf üzerine gönderdi. Timur'un ordusu, Nehrü'l-Ganem kiyisinda kendilerini beklemekte olan Karakoyunlular'a saldirdi. Kara Yusuf, büyük bir basari göstermesine ragmen, kalabalik Timur ordusu karsisinda yenilgiye ugrayarak güçlükle Dimask nâibi Seyhü'l-Mahmudi'nin yanina sigindi. Bu savasta kardesi Yasar Ali öldürüldügü gibi, esi de esir alindi (Temmuz -Agustos 1403).

    Dimask naibi, Kara Yusuf ile daha sonra yine buraya gelen Sultan Ahmed'e karsi iyi davrandi. Ancak, çok geçmeden Timur'un Memlûk sultanina yaptigi baski ve tehdit sonucunda bu mülteciler Sam'da hapsedildiler. Bunlar bir yil kadar hapiste kaldiktan sonra, Memlûk sultanina karsi isyan eden Seyh tarafindan serbest birakildilar (18 Subat 1404). Agustos 1405 tarihine kadar Sam civarinda kalan Kara Yusuf, bu sirada Mardin ile Hisn-Keyfa arasinda bir yerde Akkoyunlu beyi Karayülük Osman Bey'le çarpismis, neticesiz kalan savasin sonucunda baris yapilmistir. Buradan Van gölü havzasindaki ecdadinin yurduna gelen Kara Yusuf, Van ve Hakkâri hakimini itaat altina aldiktan sonra, dört bir yana dagilmis olan Türkmen emirlerini tekrar bir araya toplayarak eski egemenligini yeniden kurdu.

    Karakoyunlular'in tekrar eski güçlerine kavusmasi üzerine Azerbaycan ve Irak-i Arab hakimi Miran-Sah oglu Ebu Bekir Tebriz'den hareketle Nahcivan bölgesine geldi ve Aras kenarinda kendisini bekleyen Kara Yusuf ile karsilasti. Ancak yapilan savasta bozguna ugrayarak Tebriz'e ve oradan da Sultaniye'ye kaçti (15 Ekim 1406).

    Kara Yusuf'un Ebu Bekir'e karsi kazandigi bu zafer, onun hükümdarliginin ikinci dönemindeki en önemli basarilarindan birisi oldu ve böylece eski söhretine kavustu. Savastan sonra Nahcivan'a gelen Kara Yusuf, burada Tebriz'den gelen ve kendisini oraya davet eden bir elçi heyetini kabul etti. Bunun üzerine kisi Marend'de geçirdikten sonra, ertesi yil Ilkbaharinda Tebriz'e girdi (1407). Buradan Ebu Bekir'in bulundugu Sultaniye üzerine yürüdü ise de, Ebu Bekir Rey taraflarindaki Demavend Dagi'na çekildigi için ona bir sey yapamadi. 1408 yili Ilkbaharinda yeni kuvvetlerle ordusunu takviye eden Çagatay sehzadesi Ebu Bekir, tekrar Kara Yusuf üzerine yürüdü. Senb-i Gazan civarindaki Sardrud mevkiinde yapilan savasi yine Kara Yusuf kazandi (13 Nisan 1408).

    Kara Yusuf Timurlulara karsi üst üste kazandigi bu zaferlerle Azerbaycan'a kesin olarak hakim oldugu gibi, Emirü'l-umerasi olan Bistam Beg Çekirlü de Sultaniye, Kazvin ve diger bazi sehirleri ele geçirdi. Kara Yusuf Bistam Bey'i Irak-i Acem valiligine tayin ettikten sonra kendisi Alincak kalesini ele geçirdi (1409).

    Bu sirada Akkoyunlu beyi Karayülük Osman Mardin'i muhasara altina almisti. Mardin hükümdari Melik Salih Artukî, Kara Yusuf'a haber göndererek acele gelmesini, aksi halde sehrin Akkoyunlular'a geçecegini bildirdi. Bunun üzerine Kara Yusuf, yanina Bitlis hakimi Semseddin'i ve baska emirleri alarak Diyârbekir tarafina hareket etti. Burada kalabalik bir kuvvetle karsisina çikan Karayülük'ü agir bir yenilgiye ugratarak Mardin'e girdi. Mardin hakimi Melik Salih'i kizlarindan biri ile evlendiren Kara Yusuf ona Musul'un idaresini verdi. Mardin'e ise beylerinden Ali'yi tayin etti. Böylece Kara Yusuf üç asirdan fazla hüküm sürmüs olan Artuklular Devleti'ni ortadan kaldirdi (1409).

    Kara Yusuf bu olaydan sonra Erzincan'i Mutahharten'in oglu Seyh Hasan'in elinden alarak burasinin yönetimini güvendigi adamlarindan Pir Ömer'e verdi. Bu sirada eski dostu ve hapishane arkadasi Sultan Ahmed'in Tebriz'e girdigini ögrendi. Bunun üzerine derhal Azerbaycan'a gelen Kara Yusuf, Tebriz yakinindaki Esed köyünde onu yenerek esir aldi (30 Agustos 1410). Bu zaferden sonra Kara Yusuf, Irak-i Arab emirlerini oglu Sah Mehmed ile birlikte Bagdat'in fethine gönderdi. Erbil'de konaklayan Sah Mehmed, burada Bagdat'in fethi hazirliklarina basladigi sirada Kara Yusuf bütün emirlerini Tebriz'e davet ederek onlarin önünde ogullarindan Pir Budak'i halef olarak tayin etti. Bu yil içerisinde Sah Mehmed Bagdat ve Irak'i ele geçirdi.

    Karakoyunlu beyi Kara Yusuf 1412 yili basinda Akkoyunlu Begi Karayülük Osman ile ikinci kiz karsilasti. Erganiye ugrayan Kara Yusuf bu yilin sonlarinda Sirvan ve Seki hekimleri ile Gürcü kralini agir bir hezimete ugratti.

    Bu sirada Fars ve Irak-i Acem'in bir kismini idaresi altina alarak Isfehan'i kendisine merkez yapan Mirza Iskender, Karakoyunlularin elindeki Azerbaycan'i da almak istiyordu. Nitekim o, bu amaçla Luristan yolu ile Nihavend'e geldi. Bunun üzerine Kara Yusuf derhal harekete geçerek Iskender'in bulundugu yöne dogru yürüyüse basladi. Ancak ordusunda basgösteren bir hastalik sebebiyle geri dönmek zorunda kaldi. Iskender de harekâtina fazla devam etmeyerek Isfehan'a çekildi.

    Öte taraftan Karakoyunlularin Irak'da daha fazla ilerlemelerini önlemek ve Azerbaycan'i Kara Yusuf'un elinden almak isteyen Timurlu hükümdari Sahruh Halil Sultan emrinde onbin kisilik bir orduyu bu tarafa gönderdi. Ancak Fars hakimi Mirza Iskender'in karsi çikmasi üzerine bu ordu hiç bir is yapamadi. Bu sirada Harezm'i fetheden Sahruh, fethi müteakip yüzbin kisilik bir kuvvetle Herat'tan ayrilarak önce Iskender Mirza üzerine yürüdü. Sahruh, Iskender'i esir alarak Isfehan'i ele geçirdikten sonra burasini Iskender'in kardesi Rüstem Bey'e, Luristan'i da Baykara'ya verdi (1414). Onun bu hareketlerinden çekinen Kara Yusuf 1415 yilinda Timurlu hükümdarina bir elçi göndererek Sultaniye'nin kendisine verilmesi sarti ile onu metbu taniyacagini bildirdi. Ancak Sahruh, ogullarindan birini rehin olarak gönderdigi takdirde Sultaniye'nin kendisine verilebilecegini söyledi. Kara Yusuf, Sahruh'un bu cevabina çok kizarak Sultaniye'yi ele geçirdi.

    Akkoyunlu hükümdari Karayülük Osman ise bu sirada Erzincan'i kusatti ise de Kara Yusuf'un üzerine kuvvetler gönderdigini duyunca geri çekildi (1416). Karayülük Osman bir süre sonra Mardin'e yeni bir taarruzda bulundu. Onun bu hareketini haber alan Kara Yusuf Tebriz'den âmid'e gelerek buradan Suriye'ye dogru kaçmaya baslayan Akkoyunlu beyini takibe basladi. Kara Yusuf onu Memlûk topraklarindaki Merc-i Dabik'ta yenerek Haleb naibine siginmak zorunda birakti (1418).

    Kara Yusuf'un bu basarilari karsisinda Çagatay hükümdari Sahruh, Kazvin ve Sultaniye sehirlerinin teslimi ve kendisini metbu tanimasi meyanindaki teklifinin reddedilmesi üzerine Kara Yusuf'a karsi savas hazirliklarina basladi. 25 Agustos 1420 tarihinde kalabalik bir ordu ile Herat'tan ayrildi. Kara Yusuf da, Sahruh'un üzerine geldigini haber alir almaz, bu esnada açok agir hasta olmasina ragmen kendisini bir mahve içinde tasittirarak ellibin kisilik ordusunun basinda Tebriz'den ayrildi. Ancak Tebriz'in güney-dogusundaki Ucan'a iki fersah mesafede bulunan Sa'id-abâd mevkiine gelindiginde hastaligi fenalasan Kara Yusuf burada vefat etti (13 Kasim 1420). Onun ölümü ile Karakoyunlu ordusunda bir karisiklik basladi. Kara Yusuf'un naasi vefatindan bir gün sonra Tebriz'e ve oradan da Ercis'e getirilerek ecdadinin yaninda topraga verildi. Mezarinin yeri belli degildir.

    Karakoyunlu Devleti'nin asil kurucusu sayilan Kara Yusuf, bu hanedanin en büyük hükümdariydi. Ayni zamanda Türk tarihinin de önemli bir simasi olan Kara Yusuf, uzun boylu ve iri yapili bir kimse olup, son derece yürekli, kudretli, çaliskan ve irade sahibi bir kimseydi. Ayrica o, tedbirli, dirayetli, mert ve cömert bir kisilige sahipti.

    Kara Yusuf'un ölümünde alti oglundan besi hayatta idi. Daha önce veliaht tayin etmis oldugu oglu Pir-Budak 1418 yilinda ölmüstü. Diger ogullari ise sira ile Sah Mehmed, Iskender, Ispend (Isfehan), Cihansah ve Ebu Sa'id idiler.

    4- Iskender (1420-1438)

    Kara Yusuf'un ölümünden sonra her biri ayri bir yerde bulunan ogullari Karakoyunlu hükümdari olabilmek için mücadelelere basladilar. Ilk olarak, Kara Yusuf'un ogullarindan Ispend (Isfehan), Sa'dlu kabilesi tarafindan hükümdar ilan edildi. Kara Yusuf'un ölümü ile baslayan bu karisiklik döneminde Sahruh Azerbaycan'a hakim olmustu. Öte yandan Erzincan'da bulunan Ebu Sa'id de halk tarafindan buradan çikarilarak yerine Mutahharten'in torunu Yar Ali geçirildi. Kardeslerden Cihan-Sah ise Bagdat'ta bulunan kardesi Sah Mehmed'in yanina gitti. Sehzadelerden Iskender ise bu sirada Mardin'e hücum eden Akkoyunlu ordusuna karsi çikarak onlari maglup etti (1421).

    Öte taraftan, Iskender Mirza'nin Akkoyunlu beyi Karayülük Osman'i yendigini haber alan Sahruh, kalabalik bir ordu ile hareket ederek Aras'i geçtikten sonra bazi kaleleri ele geçirdi. Nihayet Eleskird yakinlarindaki Yahsi mevkiinde Iskender ve Ispend'in birlikleriyle karsilasti. Burada iki gün boyunca bütün siddetiyle devam eden savasta Karakoyunlular, kalabalik olan Sahruh'un ordusu karsisinda yenildiler (28-29 Temmuz 1421). Iskender ve Ispend savastan sonra Musul ile Mardin arasindaki eski kislaklarina çekildiler. Sahruh bu basarisina ragmen, Azerbaycan'i eski sahiplerine birakarak Horasan'a döndü. Bunun üzerine Ispend Tebriz'e gelerek buraya hakim oldu. Ancak bu sirada Kerkük'te bulunan Iskender Mirza süratle Tebriz'e hareket etti ve burasini kardesinin elinden alarak, Azerbaycan'da egemenligini kurdu. Erzurum bölgesindeki Avnik kalesine çekilen Ispend ise daha sonra agabeyi Sah Mehmed'in hâkim oldugu Bagdad'a gitmis ve bir kaç yil sonra da sehri onun elinden almistir.

    Böylece, Karakoyunlu Devleti'nin basina geçen Iskender Mirza, ilk is olarak Sahruh'un itaati altina girmis olan Bitlis, Van ve Hakkâri emirlerinin tekrar kendisine tabi olmasini sagladi. Daha sonra Sirvan'a bir sefer yapan Iskender, dönüsünde Sultaniye üzerine yürüyerek Sahruh'un buradaki valisini esir almis ve baskentine dönmüstür (1427-1428). Bu gelismeler üzerine Sahruh, bir kez daha Azerbaycan üzerine sefer yapmak zorunda kaldi. Çagatay ordusu ile Karakoyunlular bu sefer Selmas ovasinda karsilastilar. 17 Eylül 1429 tarihinde baslayan ve iki gün devam eden savasta yine Karakoyunlular yenildiler. Savastan sonra Karabag'a çekilen Sahruh, Azerbaycan'i Kara Yusuf'un en küçük oglu Ebu Sa'id'e vererek, baharda ülkesine döndü.

    Iskender, 1431 yili baslarinda Azerbaycan'a gelerek kardesi Ebu Sa'id ile mücâdeleye basladi ve onu yenerek öldürttü. Böylece Iskender, tahtina tekrar sahip oldu. Bu sirada Akkoyunlu Karayülük Osman, Iskender Mirza'ya tabi olan Erzurum'u kusatti ve burasini Pir Ahmed'den olarak kendi ogullarindan Seyh Hasan'a verdi.

    Öte taraftan, Iskender'den ayrildiktan sona agabeyi Sah Mehmed'in yanina giden Ispend, çok geçmeden ona karsi muhalefete geçerek Bagdat etrafindaki küçük yerlesim yerlerini almaya baslamisti (1425). Ispend, 1431 yilinda ise Celâyir hanedaninin son azasi olan Hille hakimi Sultan Hüseyin b. Alaüddevle'yi öldürdükten sonra bir gece baskini ile Bagdat'i ele geçirdi (9 Nisan 1433). Bagdad'a sahip olmak amaciyla Sah Mehmed faaliyete geçtiyse de basarili olamadi ve kaçarken Hanik civarinda Emir Baba Haci Hemedanî tarafindan öldürüldü.

    Karakoyunlular 1435 yilinda Sahruh'un üçüncü kez Azerbaycan seferi ile karsilastilar. Subat 1435'te Rey'e gelen Çagatay hükümdari bir müddet burada kaldi. Bu sirada, Iskender'in amcasi Misir Hoca'nin oglu Gazan Han ile bazi Karakoyunlu emirleri Sahruh'un yanina gelerek itaatlerini bildirdiler. Ayrica Van'da bulunan Cihan Sah ile Bagdat hakimi Ispend Mirza da Iskender'e muhalif olduklari için Sahruh'u metbu tanimislardi. Bu durum karsisinda Sahruh'a karsi koymanin imkânsiz oldugunu gören Iskender Mirza, Tebriz'den Erzurum'a çekildi. Iskender'in geri çekilecegini daha önce düsünen Sahruh, Karayülük Osman'a onu izlemesini emretmisti. Karakoyunlu hükümdari Erzurum'a geldigi zaman Akkoyunlu kuvvetleri ile karsilasti. Yapilan savasta Iskender Mirza'nin kuvvetleri galip geldi. Akkoyunlularin agir bir yenilgiye ugradigi bu savasta Karayülük Osman Bey de yaralandi ve kisa bir süre sonra Erzurum'da öldü.

    Iskender Bey, bu basarili savastan sonra Erzuruma hakim oldu, ancak kendisini takib etmekte olan Sahruh'un oglu Mirza Muhammed'in kuvvetlerinden çekinerek Osmanli ülkesine girdi. Tokat'a kadar gelen Iskender Bey, Osmanli padisahi II. Murad'in, kendisi üzerine ordu göndermesi sebebiyle Osmanli ülkesini terkederek Harput, Erzincan, Tercan üzerinden Tebriz'e döndü.

    Iskender Mirza Tebriz'e geldikten kisa bir süre sonra kentin kuzeyindeki Sufiyan mevkiinde Cihan-sah ile karsilasti. Burada kardesiyle yaptigi savasta, emirlerinden bazilarinin ihaneti sebebiyle yenilerek alincak kalesine sigindi. Cihan-sah bu kaleyi kusatma altina aldi. Kusatma devam ederken Iskender Mirza, yaninda bulunan oglu Sah-Kubad tarafindan öldürüldü (21 Nisan 1438). 17 yil kadar Karakoyunlu Devleti'ni idare etmis olan Iskender Mirza, son derece cesur bir kimseydi. Kuvvetli ordulara sahip ve büyük bir imparatorlugun basinda bulunan Sahruh'a karsi gösterdigi basarili mücadeleler onun çok güçlü bir hükümdar oldugunu göstermektedir. Ancak, dista Çagatay, Akkoyunlu ve Memlûk baskilari ve içte de kardesleri ile yaptigi mücadeleler yüzünden babasindan devraldigi güçlü devleti gelistirememis ve onun sarsilma ve zayiflamasina sebep olmustur.

    5- Cihan Sah (1439-1467)

    Babasi Iskender Mirza'yi öldüren Sah Kubad, Alincak kalesinde bulunan emirler tarafindan Iskender'in halefi olarak ilân edildi. Ancak Alincak kalesini muhasara etmis olan Cihan Sah, baba katili Sah Kubad'i kaleden çikartarak idam ettirdi. Böylece Cihan Sah Irak disinda kalan bütün Karakoyunlu ülkelerinin tek hâkimi oldu.

    Cihan Sah hükümdarliginin ikinci senesinde Gürcistan üzerine büyük bir sefer yapti. Tiflis'i ele geçirdikten sonra Tebriz'e döndü (1440). 1444 yilinda Gürcistan'a ikinci bir sefer düzenleyen Cihan Sah, bu sirada, Bagdad emiri olan kardesi Ispend'in ölümü üzerine burada çikan olaylar sebebiyle o tarafa yöneldi. Bagdad ve çevresine 12 yil kadar hakim olan Ispend'in ölümünden sonra yerine yegeni Elvend geçmisti. Ancak emirlerin çogunlugu onun küçük yastaki oglu Fuad'i tercih ettiler. Bu sirada Elvend'in yanindaki beylerden bazilari Cihan Sah'in yanina gelerek onu Bagdat'in zapti için tesvik etiler. Bunun üzerine Cihan Sah Bagdad'a bir sefer yapmaya karar verdi. Nihayet 7 aylik bir kusatmadan sonra Bagdat ele geçirildi (9 Haziran 1446). Cihan Sah Bagdat'ta bir müddet kaldiktan sonra sehrin idaresini oglu Mehmed Mirza'ya birakarak Tebriz'e döndü.

    Cihan Sah, metbuu oldugu Sahruh'un 1447 yilinda ölümü üzerine bölgede tek kaldi ve bu tarihten sonra "Sultan", "Hakan" ünvanlarini kullanmaya basladi. Bu arada, Sahruh'un ölümü ile baslayan sehzâdeler arasi mücadeleden istifade eden Cihan Sah, emirlerinden Ali Sükür Bey ile Isfendiyar Bey'i göndererek Sultaniye ve Kazvin sehirlerini zaptettirdi. Daha sonra kendisi de büyük bir ordu ile Irak-i Acem üzerine yürüyerek Isfehan'i ele geçirdi (1447).

    Cihan Sah bu tarihten sonra, eskiden beri Karakoyunlularin amansiz düsmani olan Akkoyunlular ile mücadeleye giristi. 1452 yilina kadar devam eden bu mücadeleler iki tarafin da agir kayiplar vermesine sebep oldu. Sonunda Cihan Sah ile Akkoyunlu hükümdari Cihangir arasinda, Cihangir'in Karakoyunlulari metbu tanimasi sarti ile antlasma yapildi (1452). Böylece iki kardes Türkmen devleti arasinda yüzyildan fazla devam etmekte olan mücadeleler kisa bir süre de olsa son bulmus oldu.

    Böylece bati sinirlarinda barisi saglayan Cihan Sah, tekrar doguya dönerek Fars ve Kirman'i ele geçirdi. Ancak Cihan Sah doguda ugrasirken batida, Akkoyunlu Devleti'nde güçlü bir hükümdar ortaya çikti. Uzun Hasan, agabeyi Cihangir'i tahttan uzaklastirarak bütün Akkoyunlu sehzâde ve emirlerini kendisine tabi kilarak her geçen gün biraz daha güçleniyordu. Cihan Sah, kendisine karsi büyüyen bu Uzun Hasan tehlikesini bertaraf etmek için, eski Akkoyunlu hükümdari Cihangir'in yardim isteginden de yararlanarak Rüstem Tarhan komutasinda kalabalik bir orduyu Uzun Hasan üzerine gönderdi. Iki taraf arasinda Mardin yakinlarinda meydana gelen savasta Karakoyunlu ordusu agir bir yenilgiye ugradi. Akkoyunlular, basta Rüstem Tarhan olmak üzere pek çok kimseyi esir aldilar (1457). Cihangir ile Piri Bey canlarini güçlükle kurtardilar.

    Bu sirada Horasan'da Sultan Babur ölmüs ve saltanat mücadeleleri tekrar baslamisti. Bu mücadeleyi firsat bilen Cihan Sah Horasan'i elde etmek düsüncesi ile Akkoyunlular isini ihmal etti. Rey'de hazirliklarini tamamlayan Cihan Sah 1458 yili baharinda Cürcan, Harezm, Mangislak, Meshed, Nisabur ve Bati Horasan'i ele geçirdi. Bundan sonra Timurlularin baskenti Herat üzerine yürüyen Cihan Sah buraya da kolayca hakim oldu. Karsisinda yalnizca Maverrünnehr hükümdari Ebu Sa'id kaldi. Ancak bu sirada oglu Hasan Ali'nin isyan ederek Tebriz'i ele geçirdigini duyunca Ebu Sa'id ile anlasarak, Horasan'i Timurlulara terk etmek ve geri dönmek zorunda kaldi.

    Cihan Sah, oglu Hasan Ali'nin isyanini bastirdiktan sonra bu kez diger oglu Pir Budak'in isyani ile karsilasti. Fars ve Irak-i Arab'i yönetimi altina alan Pir Budak babasina karsi isyan edince, Cihan Sah, uzun mücadelelerden sonra onu yakalayarak idam ettirdi (1466). Cihan Sah Irak-i Arab ülkesini, Irak-i Acem ve Fars ülkelerine ilaveten oglu Muhammed Mirza'ya verdi. Pir Budak ile ittifak halinde bulunmus olan Hasan Ali'yi ise Maku kalesine hapsettirdi.

    Karakoyunlu hükümdari Cihan Sah, Akkoyunlulara büyük bir darbe vurmak üzere 16 Mayis 1466 tarihinde kalabalik bir ordu ile Tebriz'den hareket ederek Van gölü havzasina geldi. Burada Uzun Hasan Bey'in de 12.000 atli ile Karakoyunlu topraklarina akina çiktigini ögrendi ve buna çok hiddetlendi. Öte taraftan Uzun Hasan, Cihan Sah'in bir sefer yapmak niyetinde oldugunu daha önceden anlayarak daglardaki geçit ve yollari kesmisti. Bunun üzerine iki taraf arasinda karsilikli elçiler gidip gelmeye basladi. Ancak Cihan Sah'in agir sartlar ileriye sürmesi nedeniyle bir sonuca varilamadi. Mus ovasinda karargâh kurmus olan Cihan Sah, mevsimin ilerlemesine ragmen bir türlü kesin hücuma karar veremiyordu. Onun gayesinin, Hasan Bey'e metbulugunu kabul ettirmek oldugu anlasiliyor. Cihan Sah, sonunda ordusunun istegi üzerine kislaga çekilmeye karar verdi. Birlikleri Adilcevaz, Ercis, Van ve Aras kislagina dagildilar. Kendisi de Pasinler'e gitmek üzere hareket etti. Ancak yolda konakladigi bir sirada, Uzun Hasan birlikleri ani bir baskin yaparak Cihan Sah ve maiyetinin kaçmasina sebep oldular. Bu sirada Cihan Sah öldürüldü (11 Kasim 1467).

    Cihan Sah zamaninda Karakoyunlu Devleti en genis sinirlarina ulasmisti. Azerbaycan, Arran, Irak-i Arab, Irak-i Acem, Fars, Kirman ve Dogu Anadolu egemenlik altina alinmis ve çevredeki devletler de tabi hale getirilmisti. Zamaninin en büyük hükümdarlarindan biri olan Cihan Sah, sert ve cesur bir kimseydi. Onun ölümünden sonra, Karakoyunlu Devleti'nin yükselme dönemi sona ermis ve devlet yavas yavas yikilmaya baslamistir.

    6- Hasan Ali (1467-1468)

    Cihan Sah'in öldürülmesinden sona bir kisim Karakoyunlu emirleri Maku kalesine giderek burada hapiste bulunan Hasan Ali'yi hükümdar ilân ettiler. Ancak onun hükümdarligina karsi çikan Iskender Bey'in oglu Hüseyin Ali Tebriz'de hükümdarligini ilân etti. Fakat Cihansah'in esi Can Begim, kardesi Kasim Bey emrindeki bir orduyu Tebriz üzerine gönderdi. Süratle Tebriz'e gelen Kasim Bey, Hüseyin Ali'yi yenerek öldürttü. Bu arada Hasan Ali de Tebriz'e yaklasmisti. Kasim Bey, sehirle beraber Hüseyin Ali'nin hazinelerini de Hasan Ali'ye teslim etti.

    Hasan Ali, tahta geçer geçmez Akkoyunlu hükümdari Uzun Hasan'a karsi savas hazirliklarina basladi. Oldukça kalabalik bir ordu toplayan Hasan Ali, devlet idaresinde bazi yanlis davranislarda bulundu. Babasinin emirlerini hafife alarak, kendisinin Çuli adini verdigi ayak takimi ile görüsmeye basladi. Diger yandan, tahta geçmesinde önemli yardimi olan Cihan-sah'in karisi Can Begim'i ve kardeslerini öldürtmesi gibi sert davranislarindan dolayi ordu üzerinde iyi bir otorite saglayamadi.

    Bu otorite eksikligi ile Akkoyunlu Uzun Hasan'in karsisina çikan Hasan Ali'nin kuvvetleri yenilerek darmadagin oldu.

    Hasan Ali Berda'a civarindaki Karamanli boyunun yanina kaçti ve bu sirada Azerbaycan sinirina yaklasmis olan Horasan ve Maveraünnehr hükümdari Ebu Sa'id'e sigindi. Ancak Ebu Sa'id'in de Uzun Hasan tarafindan maglup ve katledilmesinden sonra Hasan Ali, Hemadan yönüne kaçmaya basladi. Akkoyunlu kuvvetlerinin eline düsecegi bir sirada intihar ederek hayatina son verdi (Nisan 1469).

    Böylece Cihan Sah'in ölümünden çok kisa bir süre sonra Hasan-Ali'nin de ölmesiyle Karakoyunlu Devleti sona erdi. Son Karakoyunlu hükümdari olan Hasan Ali haris bir kimseydi. Onun ölümünden sonra Cihansah'in Uzun Hasan tarafindan gözlerine mil çekilmis olan oglu Ebu Yusuf, Fars'ta tutunmak istediyse de Akkoyunlu sehzâdesi Ugurlu Mehmed'in eline düstü. Böylece Akkoyunlular, ezeli düsmanlari Karakoyunlular'in hakimiyetlerine son vererek onlarin ülkelerine sahip oldular.

    II- TESKILâT VE KÜLTÜR

    XIV. yüzyil ortalarinda küçük bir kabile iken kisa zamanda büyük bir imparatorluk haline gelen Karakoyunlular'in devlet teskilâti Ilhanli ve Çagatay devletlerinin örgütleri esas alinarak meydana getirilmistir. Karakoyunlu Devleti'nde hükümdar seçiminde Akkoyunlular da oldugu gibi aile ve asiret reisleri etkiliydi. Ulusun yönetimine, ulusu teskil eden aile fertleri arasinda kim uygun görülürse o geçerdi. Hükümdarlik simgesi olarak çetr ve kirmizi renkte sancaklari vardi. Paralarinda sultan ünvanini kullaniyorlardi.

    Karakoyunlu Devleti'nin saray örgütü de Ilhanlilar ve Timurlular'in saray örgütü örnek alinarak olusturulmustu. Dergâh veya devlet-hâne denilen sarayda Inak, Feyc (Peyk), Rikâbdar, Bukavul, Mirahur, Ayakci vs. gibi ünvanlari tasiyan yoksul memurlar vardi. Diger devletlerde oldugu gibi Kara-koyunlular'da da devlet isleri Büyük Divan tarafindan yürütülürdü. Divanin reisine Sahib-Divan denilirdi. Karakoyunlularda vilâyetler, ikta ve yönetim suretiyle hükümdar ailesinden olanlara ve emirlere verilirdi. Sehzâdeler gençlik çagina geldikleri zaman bir vilâyetin yönetimine atanir ve atabeyleri ile birlikte kendilerine verilen bölgeyi idare ederlerdi. Sehzâdelerin kalabalik maiyetleri ve düzenli saray örgütleri vardi.

    Karakoyunlu devletinde hükümdarin maiyyetindeki asker, yaya ve atli kuvvetlerden olusmaktaydi. Devletin temelini ordu teskil ediyordu. Ordu asiret kuvvetlerinden meydana geliyordu. Ancak asiret kuvvetleri devlete tamamen bagli olmadiklarindan bir yandan diger yana geçebiliyorlardi. Bu sebeple kuvvetli ve güçlü sanilan devlet, asiret beylerinin ordudan ayrilmasi ile bir anda zayif duruma düsüyordu. Akkoyunlularda oldugu gibi, Karakoyunlularda da çerik kuvveti çok fazla idi. Eyalet valilerinin emrinde ve topraga bagli olan timarli sipahiler, devletin kurulmasi ve yükselmesinde büyük yararliliklar göstermislerdir. Hükümdari korumakla görevli birliklere "koruci" adi verilirdi. Birliklerin toplanmasi, toplanti yerinin saptanmasi, emirlerin ilân ve duyurulmasi "tavaci" adi verilen memurlarin göreviydi.

    Karakoyunlular'da ordunun savas düzeni de diger Türk devletlerindeki gibi idi. Ordunun merkez kismina "Ulug kol", sag kanadina "barangar" ve sol kanadina da "Cuvangar" denilirdi. Ordu kosun, tib ve feve gibi kisimlara ayrilirdi. Harp esnasinda öncü birliklere "tarakol" adi verilirdi.

    Karakoyunlu hükümdarlari, hayatlarinin büyük bir kismini savas ve mücadelelerle geçirmelerine ragmen bilim ve fikir hayatinin gelismesine ve ülkelerinin bayindirligina da büyük önem vermislerdir. "Hakiki" mahlasiyla siirler yazdigi bilinen Cihan Sah ünlü Abdurrahman Câmi ile mektuplasmis ve sair, yazar ve bilginlerle sohbet etmistir. Ünlü bilgin ve sair Celâleddin Devranî, Akkoyunlu ülkesine gitmeden önce Cihan Sah'in yaninda bulunmus ve Tebriz'deki medreselerde ders vermistir. Risâle-i Hurûf adli eserini de sultan Cihan-sah adina kaleme aldigi bilinmektedir. Yine Seyh Sucaeddin b. Kemâleddin Kirmanî de, Hadikatü'l-Maarif adli eseri ile 1462 yilinda tamamladigi Gülsen-i râz serhini Cihan Sah'a ithaf etmistir. Bundan baska Sair Mevlâna Tusî de Cihan Sah ve oglu Sah Budak'in sarayinda bulunuyordu.

    Karakoyunlular döneminde imar faaliyetleri de dikkat çekmektedir. Karakoyunlu hükümdarlari basta Tebriz olmak üzere bir çok yerde cami, medrese, hastane ve köprü yaptirmislardir. Bunlardan, Cihan Sah'in Tebriz'de yaptirmis oldugu Gök mescid ve medresesi, onun esi Begim Hatun'un medrese ve imareti, Van'daki Ulu Cami, isfahan'daki Cuma Camisi, Karakoyunlularin dini mimarîsinin en güzel örnekleridir.

  10. Alt 09-14-2008, 16:49 #120
    Sarax Mesajlar: 678
    MUHTASAR OSMANLI DEVLETI TARIHI

    Bazi tarihçilere göre Osmanli Devletinin kurucusu Osman Bey'in babasi Ertugrul Gazi, Onun babasi Gündüz Alp (Veya Süleyman Sah) Onun babasi Kaya Alp, Onun babasi Gündüz Alp'tir. Bu soylu aile Oguz Türklerinin 24 boyunun en soylusu olan Kayi asiretinin reisi olarak bulunuyordu. Osman Bey'in babasi Ertugrul Gazi, Selçuklu Sultani Sultan Alâaddin tarafindan Bizans sinirina bir uç beyi olarak tayin edilmisti. Ertugrul Gazi'ye yurt olarak verilen yer bugünkü Bursa, Kütahya ve Bilecik vilâyetlerinin sinirlarinin birlestigi yerdir. Sonradan Sögüt kasabasi Bizans'tan alinarak merkez yapilmistir. Selçuklu Devletinde Uç Beyliklerinin vazifesi devletin sinirini korumak ve Hiristiyanlara karsi cihat etmekti.Ertugrul Bey 1281 senesinde vefat etti. Yerine çok üstün kabiliyetlerinden dolayi ailenin en küçük oglu olmasina ragmen ittifakla Osman Bey seçildi ve Uç Beyi oldu.Osman Bey üstün siyaset ve savas kabiliyeti ile komsulari bulunan Bizans tekfurlari ile zaman zaman dostluk kurdu, bazan da savasti. Kisa zamanda Bizans'tan hüyük topraklar elde etti.Bursa ve Iznik fetholundu. Yarhisar ve Karacahisar tekfurlari ile birlik kurdu. Bunun üzerine Osman Bey, Iznik üstüne yürüdü. 1288 de Karacahisar'i ele geçirdi. Kalenin kilisesi camiye çevrilerek Osman Bey adina hutbe okundu ve kadi tayini yapildi. Osman Bey, Bilecik ve Yarhisar kalelerini aldi. (1299) Yarhisar tekfurunun kizi Nilüfer'le oglu Orhan Bey'i evlendirdi. Birinci Murad ile Süleyman Pasa bu evlilikten dünyaya geldiler Osman Bey 1299'da bagimsizligini ilân etti. Gazilere timarlar verdi. Kalelere subasi, dizdar ve kadi tayin etti.1301'de Yenisehir ile Yundhisar'i aldi ve Yenisehir'i merkez yapti.Bundan sonra Yenisehir çevresindeki köy ve kasabalari alan Osman Bey, 1303'de Iznik'i kusatti. Bursa tekfurunun topladigi birligi dagitti.Sonra da bu Sehri aldi. (1326) Osman Bey, Bursa'nin fethinden sonra ayni senede vefat etti.Osman Bey'den sonra yerine oglu Orhan Bey geçti. Orhan Bey de fetihlere devam etti. Bizanslilardan Iznik ve Izmit'i aldi. Iznik kusatmasi sirasinda kalenin yardimina gelen Bizans ordusu yenildi ve Karesi Beyligi, Osmanlilarin eline geçti. Bizans Imparatoru olmak isteyen Kantakuzenos'a yardim gönderildi. Sonra sirasiyle Çimbi Kalesi, Gelibolu, Bolayir, Malkara, Çorlu ve Tekirdag ele geçirildi. Ankara ahilerden alindi.Osmanli Devletinde para ilk defa bu devirde basildi.Orhan Gazi 1362'de ölünce yerine oglu I. Murad geçti. Ankara ahileri' Sehire hâkim oldular. I. Murad hemen Ankara üzerine yürüdü ve sehri geri aldi. (1363) Sonra Çorlu ve Lüleburgaz'i ele geçirdi. Kumandanlarindan Evranos Bey ve Haci Ilbeyi de Malkara, Kesan, Ipsala, Dedeagaç ve Dimatoka'yi Osmanli topraklarina kattilar. Lala Sahin Pasa da Edirne'yi aldi. Filibe ve Gümülcine de Osmanlilarin eline geçti. Bunun üzerine Haçlilar Edirne'ye yürüdüler. Fakat Haci Ilbeyi Haçlilari perisan etti.Sonra Kizilagaç, Yanbolu, Ihtiman, Samokov, Aydos, Karnabat, Sozapol ve Hayrabolu alindi. Bulgar Krali, Osmanli himayesine girdi. Kizkardesi Prenses Marya'yi I. Murad'a verdi.Çirmen'de Sirplar yenilgiye ugratilinca (1371), Sirp despotu Osmanlilara baglandi ve yilda 50 okka gümüsle, savaslarda yardimci asker vermeyi kabul etti. (1381) I. Murad, sonra Bursa'ya döndü. Oglu Bayezid'i,Süleyman Sah'in kiziyla evlendirdi. Kütahya, Tavsanli, Simav ve Emet gelinin çeyizi olarak Osmanlilara verildi. Aksehir, Yalvaç, Yenisehir, Karaagaç ve Egridir Hamidoglu Hüseyin Bey'den satin alindi. 1385'de Timurtas Pasa, Istip, Manastir ve Ohri'yi ele geçirdi. Bulgaristan'da Sofya ve Nis Osmanli hakimiyetine geçti. Sirp Krali ve Bosna Krali, Hirvat ve Arnavut Prensleri, Osmanlilara karsi birlesti ve 30.000 kisilik bir kuvvetle, Timurtas Pasa'yi Plosnik'te yendiler.Bundan yararlanmak isteyen Avrupa'lilar, Haçli Birligi kurdular.I. Murad, daha Haçlilar birlesmeden Ali Pasa ile Bulgar Kralini ve Dobruca Prensinin kuvvetlerini yenerek onlarin Haçlilarla birlesmesini önledi. (1388) Sonra I. Murad Rumeli'ye geçti ve iki ordu Kosova'da karsilasti. Haçlilar yenildi. Savastan sonra I. Murad bir Sirpli tarafindan sehid edildi. (1389) Yerine oglu Bayezid geçti.I. Murad'in ölümünden faydalanmak isteyen Anadolu'da Aydinogullari, Saruhanogullari, Germiyanogullari, Menteseogullari, Hamidogullari Beylikleri, Osmanlilara savas açtilar. 1389'da Yildirim Bayezid,onlarin Anadolu'daki hâkimiyetlerine son verdi. Bir sene sonra da Karamanlilar'la, Beysehir'i Osmanlilara birakmak sartiyle baris yapildi. Yildirim Bayezid, 1396'da Istanbul'u kusatti. Bu kusatma yeni bir Haçli seferine sebep oldu. Nigbolu'da savas Haçlilarin yenilgisiyle sonuçlandi.Sonra Istanbul kusatmasina devam edildi. Anadolu Hisari yapildi. Istanbul kusatmasm vezir Ali Pasa'ya birakan Yildirim, Anadolu'ya geçerek,Konya'yi Osmanli topraklarina katti. Kadi Burhaneddin'in ülkesi ve Malatya ele geçirildi.Yildirirn Bayezid, Anadolu'da bulundugu sirada "Boucicant" kumandasinda bir donanma Istanbul'a yardima geldi. Istanbul'u Türklerin kusatmasindan kurtardi ve sehir yakinindaki kaleleri geri aldi. Yildirim Bayezid buna çok üzüldü. 1400'de Istanbul'u yeniden kusatti. Bu defa da Timur'un Anadolu'ya girmesi kusatmayi kaldirmasina sebep oldu. Anadolu'ya giren Timur, Sivas'i alarak yagmaladi. Oradan Dogu Anadolu ve Suriye'ye döndü. Yildirim ordusunu topladi ve 1402'de Timur ile Ankara'da karsilasti. Savas Bayezid'in yenilmesi ve esir olmasi ile sonuçlandi. 1403'de Yildirim Bayezid öldü. Onun ölümünden sonra, ogullarindan Süleyman Rumeli'de, Isa Çelebi Balikesir'de. Mehmed Çelebi Amasya'da ve Musa Çelebi Bursa'da padisahlik ilân ettiler. Sonunda Çelebi Mehmed tek hâkim durumuna girdi. Fakat 1421'de vefati üzerine yerine oglu Il. Murad geçti. Kardesi Mustafa'nin isyanini bastirdi. Bizans'i kusatti. Venediklilerle savasti. Egriboz'a ve Mora'ya akinlar yapildi. 1430'da Selânik, Venediklilerden alindi. Eflak ve Sirbistan yeniden Osmanli Devletine baglandi. (1437) Hamidili, Tasili, Konya, Beysehir alindi. Il Murad tahti oglu Mehmed'e birakti. Bu ise Haçlilarin yeni saldirilarina sebep oldu. Il. Murad, Osmanli ordusunun bayna tekrar geçerek Haçlilari Varna'da yendi ve yeniden padisah oldu. 1448'de bir Haçli ordusunu da Kosova'da yendi. Il Murad buradan Arnavutluk'a bir sefer yapti. Akçahisar kusatildi, fakat alinamadi.1451'de Il. Murad ölünce yerine oglu Mehmed padisah oldu. Il. Mehmed, Rumelihisarn yaptirorak Istanbul'u kusatti. 53 gün süren bir kusatmadan sonra sehri fethetti. (29 Mayis 1453) Sirbistan ve Mora ele geçirildi. Ege'de Limni, Tosoz, Midilli, Imroz ve Egriboz Osmanlilarin eline geçti. Fatih Sultan Mehmed sonra 1461'de Trabzon Rum Imparatorlugu'na son verdi. Kirim'daki Ceneviz Kolonileri ele geçirildi. Kirim Osmanli Devletine baglandi. 1473'de Akkoyunlular'a karsi sefere çikildi. Fatih Sultan Mehmed Otlukbeli'nde Akkoyunlu hükümdari Uzun Hasan'i kesin olarak yendi. Firat Nehrine kadar bütün Anadolu, Osmanlilarin eline geçti. 1474'de Karaman Beyligi'ne son verildi. 1480'de Gedik Ahmed Pasa, Italya'nin fethi için çikti. Otranto Kalesi'ni ele geçirdi. Fatih'in ölümü üzerine Italya'nin fethi mümkün olmadi. Fatih 1481'de Misir seferine çikti. Fakat Gebze'de öldü. Yerine oglu Bayezid geçti. Cem Sultan Bayezid ile mücadele etti. Gem Sultan Rodos sövalyelerine, oradan da Papa'ya sigindi.Napoli'de 1595'de öldü. Cem Avrupa'da bulundugu sirada, Bayezid önemli seferlere girismekten çekindi. Bayezid zamaninda Hersek ve Bogdan Osmanli hâkimiyetine girdi.Memlüklar'la Çukurova'da 1485'de baslayan savaslar alti sene sürdü. Savaslar Tunus hükümdarinin araciligi ile sona erdi. Çukurova'da Osmanlilarin eline geçirdigi yerler, Mekke ve Medine vakfi oldugundan,Misirlilara geri verildi. Mora'da Inebahti, Modon, Koron ile Adriya kiyilarindaki Draç Limani ele geçirildi. Sah Ismail, sii mezhebiyle iliskisi dolayisiyle, Sah Kulu isminde bir kimse vasitasiyla, Anadolu'da isyan kartti. Asiler, Hadim Ali Pasa kumandasindaki orduya yenildiler. Bayezid'in son zamanlarinda ogullari arasinda saltanat mücadelesi basladi.Yeniçeriler, kahramanligina ve cesaretine hayran olduklari Yavuz Selim'in tarafm tuttular. 1512'de Bayezid, tahti Selim'e birakmak zorunda kaldi.Yavuz, Anadolu'da büyük bir nüfuz sahibi olan sii'lere karsi harekete geçti. Devlete isyan eden 40.000 kisiyi öldürttü. Sonra da Sah Ismail'e savas açti. Çaldiran'da yapilan savasta, Sah Ismail yenildi. Dogu Anadolu Osmanlilarin eline geçti. Sonra Dulkadirogullari'mn ülkesi ile Maras ve Elbistan fethedildi. Memlüklar önce Merci Dabik'da (1516),sonra da Ridaniye'de (1517) yenildiler. Suriye, Misir ve Hicaz Osmanli idaresine geçti. Yavuz Sultan Selim yeni sefer için Edirne'ye giderken Çorlu'da öldü. (1520) Yerine oglu Süleyman hükümdar oldu.Misir'da "Canberdi lsyani" bastirildi. Belgrad ve Rodos Osmanli topraklarina katildi. lohac;'ta yapilan savasta Macar ordusu yenildi. Macaristan Osmanli Devleti'ne bagli bir krallik haline getirildi. 1529'da Viyana kusatildi. Fakat sehir alinamadi. Osmanli ordusunun çekilmesinden sonra, Avusturya'lilarin Budin'i tekrar almaya tesebbüs etmeleri üzerine Kanuni 1532'de Alman Seferine çikti. Avusturya topraklari yagmalandi. Avusturya'lilar ile 1533'te baris yapildi. Sadrazam Ibrahim Pasa Iran'a gönderildi. Sonra kendisi de hareket etti.Tebriz ve Bagdat alindi. Bundan sonra Akdeniz seferleri basladi. Venedik'e savas açildi. Kanuni karadan, Barbaros Hayreddin ise denizden hareket etti. 1537'de Korfu Adasi kusatildi, fakat alinamadan geri dönüldü. Bir yil sonra da Barbaros Preveze'de, Hiristiyan donanmasini yenerek Osmanli Imparatorlugu'nun Akdeniz hâkimiyetini sagladi. Bu sirada Misir Valisi Hadim Süleyman Pasa, Hint Okyanusu'nda Portekizlilerle savasti. 1540 yilinda Macaristan bir Türk eyaleti haline getirildi. 1543'te Barbaros Hayreddin Pasa, Fransa Krali I. François'e yardim etmekle görevlendirildi. Barbaros, Osmanli donanmasina katilan Fransiz donanmasiyla birlikte, Nis'i bombardiman etti. Bu arada Kanuni de Estergon Kalesi'ni aldi. Ertesi sene de Iran üzerine hareket edildi. Sah Tahmasp, padisahin karsisina çikmaya cesaret edemedigi için, birçok kale alindi.1552'de Sah Tahmasp yeniden saldirdi. Osmanli ordusu, Nahçivan'a kadar ilerledi. Sonra geri dönüldü. Sâhin elçisi gelerek baris yapilmasini istedi. Azerbeycan, Dogu Anadolu, Irak Osmanlilarda kaldi. Kanuni 1566'da Zigetvar Kalesi'ni almak üzere yola çikti. Kusatma devam ettigi sirada öldü. Ölümünden kisa bir süre sonra da kale alindi. Yerine oglu Selim geçti. Selim zamaninda Kibris ele geçirildi. (1570) Osmanli donanmasinin büyük bir kismi, Inebahti'da Haçlilar tarafindan yok edildi. Il.Selim 1574 yilinda vefat edince, yerine oglu Ill. Murad geçti. Sokullu Mehmed Pasa sadrazamlikta birakildi. Iran'la 12 yil süren savaslar, Osmanlilarin üstünlügü ile sonuçlandi. 1590'da Istanbul Anlasmasi yapildi.Tebriz, Karabag, Gence, Kars, Tiflis, sehrizor, Nihavend, Luristan Osmanli hâkimiyetine geçti.Osmanli - Avusturya savaslari yeniden basladi ve Osmanli Devleti'ne bagli olan Erdel Kraliyla, Eflak ve: Bogdan Voyvodalari da Avusturya Imparatoru Rudolf ile birleserek, Osmanli Devleti'ne isyan ettiler. Bu savaslar sirasinda Ill. Murad öldü. Yerine oglu Mehmed geçti. (1595)1596'da Egri Kalesi alindi. Hâçova'da Avusturya ordusu yenildi. Bundan sonra Kanije Kalesi alindi. 1601'de Avusturya'lilarin kaleyi geri almak için giristikleri saldirilar, Tiryâki Hasan Pasa'nin basarili savunmasi karsisinda bir sonuç vermedi. Sonra Estergon Kalesi alindi. Erdel, Eflâk ve Bogdan tekrar Osmanlilara baglandi. 1606'da Avusturya ile Zitvatorak Anlasmasi yapildi. Egri, Kanije, Oyvar Osmanlilara geçti.Avusturya savasi devam ederken Ill. Mehmed öldü. Yerine

    oglu I.Ahmed geçti. 1603'te Osmanlilar Avusturya savaslari ile ugrasirken, Iran Sahi Osmanli topraklarina saldirdi. Iran savaslarinin bu ikinci safha" sina da, Istanbul'da yapilan bir antlasmayla son verildi. Iran'lilar her yil Osmanlilara iki yüz yük ipek vermeyi kabul ettiler. Sah Abbas 200 yük ipegi vermeyince, Iran'a tekrar savas açildi. Bu defa bir basari elde edilemedi. 1618'de yapilan yeni bir antlasma ile savaslara son verildi. Bu arada Anadolu'da Celâli Isyânlari basladi. Devleti Aliyye zayiflamaya yüz tuttu. Askeri basarilar azaldi. Karayamci, Deli Hasan, Tavil Ahmed,Kalenderoglu, Canbuladoglu gibi Celâli reisleri, senelerce merkez idâresine ve kapikulu askerlerine karsi savastilar. Bu isyanlar Kuyucu Murad pasa zamaninda bastirildi. I. Ahmed'den sonra tahta geçen I. Mustafa,hâstaydi. Bu yüzden tahttan indirildi. Yerine Il. Osman pâdisah oldu.Il: Osman zamaninda Lehistan kazaklarinin Osmânli topraklarina saldirmalari yüzünden meydana gelen savasa Il. Osman da katildi. Il. Osman bu savasta yeniçerilerin disiplinsizligini gördü ve onlari ortadan kaldirmaya, yeni bir askeri teskilât kurmaya karar verdi. Yeniçeriler isyan ettiler. 1622'de Il. Osman tahttan indirildi ve öldürüldü. Yerine ikinci defa I. Mustafa getirildi. I. Mustafa kisa bir süre sonra tahttan indirilerek yerine IV. Murad padisah oldu. Iran'la savas yeniden basladi. 1624'de Bagdat Iran'lilar tarafindan ele geçirildi. Anadolu'da Abaza Mehmed Pasa Isyani, Istanbul'da ise Kapikulu Ocaklari'nin isyani çikti. IV. Murad siki bir disiplin kurdu ve kanli temizlik hareketleriyle asayisi yeniden sagladi. Devlet nizamina bir çekidüzen verdikten sonra, birinci Iran seferine Cikti. Revan'i Iran'lilardan geri aldi. Ikinci Iran seferinde de Bagdat'i ele geçirdi. IV. Murad 1640'da ölünce, yerine kardesi Ibrahim geçti.1645'de baslayan Girit Savasinda, Hanya Kalesi alinmakla birlikte adanin büyük bir kismi Venediklilerde kaldi. Venedikliler donanmalariyla Osmanli kiyilarina saldirdilar. Bu arada Sultan Ibrahim tahttan indirildi,yerine oglu IV. Mehmed geçti. Istanbul'da kapikulu ocaklari, Anadolu'da Celâli isyanlari ve Girit'te toprak kayiplari devam .etti. 1656'da Köprülü Mehmed Pasa. sadrâzâm oldu. Köprülü Mehmed Pasa, IV. Murad devrindeki gibi Osmanli Devletine eski kudretini kazandirdi. Istanbul'daki âsiler temizlendi. Venedikliler üstüne yüründü. Venedik donanmasi yenilerek adalar geri alindi. Sonra Osmanli Devletine isyan etmis olan Erdel Krali üstüne bir sefer yapildi. Yanova Kalesi ve daha bazi kaleler alindi. Abaza Hasan Pasa isyani bastirildi. 1661'de Köprülü Mehmed Pasa'nin ölümünden sonra yerine oglu Fazil Ahmed Pasa sadrâzâm oldu. Avusturya'ya savas açildi ve Köprülü Fazil Ahmed Pasa, "Serdâr-i Ekrem"tâyin edildi. Uyvar ele geçirildi. 1664'de Zerinvar Kalesi alindi. Fazil Ahmed Pasa sonra Girit'e hareket etti. Kandiye Kalesi ele geçirildi ( 1669).Bazi küçük kaleler Venediklilerde kalmak sartiyle Girit Adasi Osmanli Devletine geçti. Kazaklara saldiran Lehistan'a karsi bir sefer yapildi.Kamaniçe Kalesi ele geçirildi. Fazil Ahmed Pasa 1676'da öldü ve yerine Kara Mustafa Pasa sadrâzâm oldu. Ruslarin eline geçmis olan Çehrin Kalesi geri alindi.1683'de Avusturyâ'ya savas açildi. Viyana ikinci defa kusatildi. Kirim Haninin ihâneti yüzünden, Viyana'nin yardimina gelen Lehistan Krali Osmanli ordusunu yendi. Avusturya, Venedik ve Lehistan Osmanli Devletine karsi birlesti. Daha sonra bu ittifaka Rusya da katildi. Osmanli Devleti yenildi. 1699'da imzalanan Karlofça Antlasmasiyla Tamyvar disinda kalan bütün Macaristan Avusturya'ya, Mora Venedik'e, Podolya ve Kamaniçe Lehistan'a, Azak Kalesi de lstanbul Anlasmasiyle Rusya'ya biraki1di. (1700)Düzen yeniden bozuldu. Istanbul'da ve Anadolu'da birçok isyan çikti. IV. Mehmed tahttan indirildi. Karlofça ve Istanbul Antlasmalariyla ugranilan kayiplarin giderilmesi için tesebbüse geçildi. Isveç Krali'nin Osmanli topraklarina siginmasi ve yardim istemesi sebebiyle 1710'da Osmanli Devleti, Rusya'ya savas açti. Sadrazam Baltaci Mehmed Pasa mandasindaki Osmanli Ordusu Prut'ta Rus Ordusunu yendi. Savastan sonra yapilan Prut Antlasmasiyle (1711) Istanbul Antlasmasi uyarinca Ruslara verilmis olan yerler geri alindi. Sonra Venedik'e savas açildi.(1714) Karlofça Antlasmasiyla Venedik'e geçmis olan Mora ve öteki ada1ar geri alindi.1716'da Avusturya ile savas basladi ve büyük kayiplar verildi. Avusturya'lilar Tamyvar'i ve Belgrad'i ele geçirdiler. 1718'de Pasarofça Antlasmasiyle savaslara son verildi. Sonra Lâle Devri basladi. (1718 - 1730)Matbaa da bu devirde açildi. 1723'de baslayan Iran savaslarinda, Kafkasya ve Irak'a sinir olan Iran topraklarinda önem!i yerler Osmanli ordusunca ele geçirildi. Savasa 1727'de Hemedan Antlasmasiyle son verildi. Il. Sah Tahmasp tahta geçince, Osmanlilara geçen Hemedan ve Tebriz'i geri aldi. Istanbul'da Patrona Isyani çikti. Ibrahim Pasa öldürüldü. Ill. Ahmed tahttan indirildi. Yeni padisah I. Mahmud zamaninda da savaslara devam edildi. Bu sirada Ruslar Azak kalesini aldilar ve Kirim'i isti1â ettiler. Kirim Sehirlerinden Bahçesaray, Akmescid, Gözleve Ruslar tarafindan tahrip edildi. Avusturya da Osmanli Devletine karsi savas açti. Osmanli kuvvetleri bu savaslar sirasinda, özellikle Avusturya cephesinde düsmana basariyla karsi koydu. 1739'da Belgrad Antasmasiyla, Belgrad ve Semendire tekrar Osmanlilara geçti. Avusturya ile baris yapilmasindan sonra Rusya da baris istedi. Antlasmaya göre; Azak Kalesi yikildi ve her iki devletin tasarrufundan çikti. Rusya'nin Karadeniz ve Azak Denizinde savas ve ticaret gemisi bulundurmayacagi kabuledildi. Fransa'ya büyük imtiyazlar verildi. Bu defa yine Iran gailesi çikti.Iran Sahi Sii'ligin de Kâbe'de, dört sünni mezhep yaninda temsil edilmesi için özel bir yer istedi. Osmanli Devleti bu istegi kabul etmediginden, lran ile yeniden savas basladi. (1742) bu savaslar Osmanli Devletinin kazanmasiyla sonuçlandi. 1768'de Rusya ile yeni bir savas basladi.Osmanli ordulari agir yenilgilere ugradi. Kirim, Eflak, Bogdan Ruslar tarafindan istilâ edildi. Mara Rumlari Osmanli Devleti aleyhine ayaklandi.Cesme'deki Osmanli donanmasi, Rus donanmasi tarafindan yakildi. 1774'de bu savaslar Küçük Kaynarca Antlasmasi i1e son buldu. Bu antlasma geregince; Kirim Osmanli Devletinden ayriliyor, Aksu irmagi iki devlet arasinda sinir oluyor, Kafkasya'da bir kisim toprak Ruslara birakiliyordu. Bu senelerde yine Akka'da ve Arabistan'da isyanlar çikti.1783'de Ruslar Kirim'i tamamen aldilar. Bu arada Osmanli Devletinde askeri istilah1ara girisildi. Mühendishanei Bahri Hümayun açildi. 1787'de Kirim'in yeniden alinmasi için Rusya'ya savas açildi. Avusturya da hemen Rusya'ya yardima kostu. Osmanli ordulari iki cephede savasmak zorunda kaldi. Avusturya'ya karsi basarili sonuçlar alindi. Fakat Rusya karsisinda savaslar basarisizlikla sonuçlandi. Fransiz devrimi ve Osman1i Prusya Ant1asmasi, Avusturya'yi savasi durdurmak zorunda birakti. Avusturya ile Zistovi Antlasmasi imzalandi.Antlasma geregince Avusturya Osmanlilardan aldigi topraklari geri verdi. 1792'de Osmanli Rus savasi Yas Antlasmasi ile sona erdi. Özi Rusya'ya birakildi. Rusya da savaslar sirasinda isgal etmis oldugu kale ve sehirleri geri verdi.Osmanli Devleti Kirim'i alma isteginden vazgeçti.Bu savaslar devam ederken, Osmanli tahtina Ill. Selim geçti. Selim sehzadeliginde ve padisahligi dönemindeki iki büyük savasta, Osmanli ordularinin Avrupa devletlerinin ordularina göre geri kaldigini gördü. Yeniçeri Ocagindan ayri, "Nizam-i Cedid" adinda yeni bir ordu kurdu. Yeniçeri Ocagi, Topçu ocagi, Humbaraci ocagi ve Timarli Sipahiler ile donanma yeniden düzenlendi. Londra, Paris, Viyana, Berlin gibi Avrupa'nin büyük baskentlerinde devamli elçilikler kuruldu. 1789'da Misir Fransa'nin saldirisina ugradi. Misir kolaylikla Fransizlar tarafindan isgal edildi. Bu isgal karsisinda Osmanli Devleti önce Rusya, sonra da Ingiltere ile, Fransa'ya karsi anlasti. Fransizlar tarafindan isgal edilmis olan adalar geri alindi.1799'da Napolyon, Suriye'yi almak için Akka Kalesini kusatti. Fakat yenilerek Misir'a geri çekildi. Bundan sonra da Osmanli Ingiliz kuvvetlerine karsi koyamadi ve Misir'i bosaltti. 1806'da Ruslar Eflak - Bogdan'a saldirdilar. Ingiltere Osmanli Devletini Rusya ile barisa zorlamak için, donanmasi Çanakkale Bogazindan geçirerek Istanbul önlerine gönderdi.Fakat bu tehdit, bir sonuç vermedi. Ingiliz donanmasi geri çekilmek zorunda kaldi. Ingilizler Misir'a çikarma yapti. Rus donanmasi da Bozca ada'yi ele geçirdi. Bu sirada Istanbul'da Kabakçi Isyani çikti. Ill. Selim tahttan indirildi ve öldürüldü. Yerine IV. Mustafa geçti. Fakat Alemdar Mustafa, IV. Mustafa'yi tahttan indirerek, yerine Il. Mahmud'u geçirdi.Kendisi de sadrazam oldu. Yeni bir ordu kuruldu ve adina "Sekban-i Cedid" denildi. Yeniçeriler Babiâli'yi basarak, Alemdar Mustafa'yi öldürdüler. (1808) Âsiler bu arada Il. Mahmud'u tahttan indirerek yerine IV. Mustafa'yi padisah yapmak istediler. Fakat Il. Mahmud kardesi IV. Mustafa'yi öldürttü. Sekban-i Cedid de kaldirildi. Bu sirada Osmanli Rus savasi devam ediyordu. Rusçuk, Yergögü ve Nigbolu'yu alan Ruslar Lofça'ya girdiler. Savasa 1812'de Bükres Antlasmasi ile son verildi. Prut irmagi iki devlet arasinda sinir kabul edildi. Anadolu siniri da degismedi. Eflak Bogdan Osmanli Devletine geri verildi. Mora Rumlari ayaklandi. Bütün Mora âsilerin eline geçti. Mora ve Girit valilikleri Mehmed Ali Pasa'ya verildi. Mora'da. âsilerin eline geçmis olan sehir ve kasabalar geri alindi.Buna Ingiltere, Rusya ve Fransa tepki gösterdi. 1827'de bu üç devlet Navarin'de Osmanli - Misir donanmasini yakti. Rusya da savas ilân etti.Ruslar Eflak ve Bogdan'i aldi. Kalas, Ibrail, Isakçi, Tolçi, Maçin ve Silistre Kalelerini ele geçirdiler ve Edirne'ye kadar ilerlediler. Dogu Anadolu'da da Erzurum'a kadar geldiler. 1829'da Edirne Antlasmasi yapildi.Dogu Anadolu'da Anapa, Poti, Ahiska Ruslara birakildi. Rumeli'nde isgal edilen yerler Osmanlilara geri verildi. 1830'da Osmanli Devleti, bagimsiz bir Yunan Devleti'nin kurulmasini da kabul etti. Cezayir Fransa tarafindan isgal edildi. Misir Valisi Mehmed Ali Pasa da isyan etti. Misir ordusu Kütahya'ya kadar ilerledi. Mehmed Ali Pasa'ya karsi Il. Mahmud Rusya'dan yardim istedi. 1833'de Kütahya barisi yapildi. Buna göre : Suriye Valiligi Mehmed Ali Pasa'ya, Adana Valiligi de Ibrahim Pasa ya verildi. 1839'da Misir'la yeniden savas basladi. Nizip'te Osmanli ordusu yenildi. Bu arada Il. Mahmud öldü. Yerine oglu Abdülmecid geçti.Avrupa devletleri, Mehmed Ali Pasa'ya çok baski yaptilar. Suriye Valiligini terkettirdiler. Bogazlar 1841'de bütün savas gemilerine kapatildi. 1839'da Tanzimat Fermani ilân edildi ve bu ferman birçok yenilikler getirdi. Böylece Osmanli Imparatorlugu'nda Tanzimat Devri basladi.Bu arada Lübnan meselesi ortaya çikti. 1846'da Lübnan Fransa'nin müdahalesiyle iki kaymakamli hale geldi. Yine bu siralarda Eflak ve Bogdan'da ihtilâller çikti. Osmanli Devleti bu hareketleri Rusya'nin yardimiyla bastirdi. Avusturya'ya isyan ederek Osmanli Devletine siginan Macar mülteciler, Avusturya ve Rusya'nin bütün baskilarina ragmen, onlara teslim edilmedi. 1853'de Kirim Savasi basladi. Osmanli Devleti Tuna boyunda tek basina, Kirim'da ise Fransa ve Ingiltere ile birleserek, Rusya'ya karsi savasti. 1856'da Paris Antlasmasiyla savas sona erdi.1860'da Fransa, Lübnan ve Suriye'ye birlikler gönderdi. Lübnan için yeni bir nizamname hazirlandi. Bu sirada Abdülmecid öldü ve yerine Abdülaziz geçti, Onun tahta geçmesinden sonra, Balkanlarda yeni karisikliklar oldu. Osmanli Devleti, Balkanlarin isteklerini kabuI etmedi ve isyan bastirildi. Isyanin bastirilmasindan sonra Girit'te ayaklanma oldu.1868'de bir fermanla, Girit'in yeni düzeni ilân edildi.1876'da Abdülaziz tahttan indirilerek, yerine V. Murad geçirildi. V.Muradin akli dengesi bozuktu. 90 gün sonra onun da yerine Il. Abdülhamid geçirildi. Sirbistan Osmanli Devletine karsi savas ilân etti. Sonra Karadag da Sirbistan'a katildi. Osmanli ordulari, Abdülkerim Nadir Pasa ve Muhtar Pasa kumandasinda, Sirbistan ve Karadag ordularini yendiler. Sirp ordusu, Cernayev'in tesvikiyle Prens Milan'i Kral iIan ederek,savasa yeniden basladi. Osmanli ordusu, Sirplari tekrar yendi. Osmanli Devleti, Rusya'nin istegi üzerine savaslari durdurdu. 23 Aralik 1876'da Istanbul'da konferans basladi. Ayni gün, Osmanli Devleti I. Mesrutiyeti ilân etti. Konferans bir karar alinamadan dagildi. Sonra 1877 - 1878 Osmanli Rus savasi çikti. Savaslar, Balkanlarda ve Anadolu cephesinde yapildi. Ruslar, Ayastefanos ve Erzurum'a kadar ilerlediler. Önce Ayastefanos, sonra da Berlin Antlasmalari imzalandi. Abdülhamid Han, Meclis-i Mebusan'i dagitarak idareyi eline aldi. Berlin Kongresi baslamadan önce de Ingiltere, Kibris'i isgal etti. Avusturya, Bosna - Hersek'i. Fransa Tunus'u, Ingiltere de Misir'i aldi. Dogu Rumeli eyaleti de Bulgaristan'a baglandi. (1885)Albay Bassos kumandasinda 10.000 Yunanli,Girit'e çikti. Girit müslümanlari öldürülmeye baslandi. 1891'de Albay Bassos, adayi Yunan Krali adina ele geçirdigini ilân etti. Yunanistan, Rumeli sinirinda Osmanli sinirina saldirdi. Bu saldirilar karsisinda, Osmanli Devleti Yunanistan'a savas açti.Edhem Pasa kumandasindaki Osmanli ordulari, birçok savasta Yunan ordularini yendi. Yunanistan baris istemek zorunda kaldi ve 1897'de Tanbul Barisi imzalandi. Bir müddet sonra Girit de Osmanli Devletinden ayrilmis oldu. Makedonya'da 1902'de ihtilâl .çikti. Il. Abdülhamid Han,Hüseyin Hilmi Pasa'yi Selânik, Manastir ve Kosova müfettisi tayin etti.1908'de Mesrutiyet yeniden ilân edildi. Çok geçmeden de Il. Abdülhamid Han tahttan indirildi. Bu ise Osmanli Imparatorlugu'nun yikilmasi için atilan son adim oldu. Italya, Trablusgarp'a saldirdi. Oniki ada Italyan donanmasi tarafindan isgal edildi. Trablusgarp ve oniki ada, Italya'ya birakildi. Osmanli ordulari, dört Balkan devleti karsisinda yenilgiye ugradi. Balkan devletleri, Çatalca'ya kadar geldiler. 30 Mayis 1913'de Londra'da imzalanan antlasmaya göre; Midye - Enez hatti Osmanli Devletinin siniri oldu. Edirne, Bulgaristan'da kaldi. Girit de elden çikti. Bir müddet sonra Osmanl! Devleti, Kirklareli ve Edirne'yi geri aldi. Balkan savaslarindan sonra, Birinci Dünya Savasi çikti. Osmanli Devleti, Almanya'nin yaninda Fransa, Ingiltere ve Rusya'ya kary savasa girdi. (11 Kasim 1914) Savas 4 yil sürdü. Anadolu'da Ruslara, Irak, Suriye, Filistin ve M!sir'da Ingilizler'e kary savayldi. Almanya, Avusturya ve Bulgaristan ile birlikte Osmanli Devleti de, Ingiltere - Fransa karsisinda yenik düstü. 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalanarak savaslara son verildi. Bu sirada V. Mehmed Resad ölmüs ve yerine IV. Mehmed Vahidüddin padisah olmustu. Mütarekeden sonra Ittihat ve Terakki ileri gelenleri, memleketi terk ettiler. Itilâf devletleri, Istanbul'a girdi. Kars Ermeniler, Ardahan Gürcüler, Antalya Italyanlar, Izmir Yunanlilar, Urfa,Antep, Maras ve Adana Fransizlar tarafindan isgal edildi.Bu arada Anadolu da yeni bir- idare olusturuldu. 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi toplandi. Elde kalan topraklarin müdafaa ve korunmasi, Meclis tarafindan deruhte edildi. 1908'de Abdülhamid Han'in tahttan indirilmesinden sonra, devlet idaresinde hiç fonksiyonu kalmayar padisahlik, 1 Kasim 1922'de kaldirildi. Osmanli Hanedaniin bütün fertleri için yurt disina çikarilma kanunu yapildi ve Osmanli ailesinin bütün fertleri, Türkiye'yi terkettiler.Osmanlilarin saltanati bir tek sülaleden gelen tarihin en uzun ömürlü saltanati olmustur. Osmanli Devletinin kurucusu bulunan Osman Beyin idareyi ele aldigi tarih olan 1281 tarihinden saltanatin kaldirildigi tarih olan 1922 yilina kadar tam 641 sene saltanatlari devam etmistir. Osmanlilar ayrica Yavuz Sultan Selim'in 1516 yilinda halifelik ünvanini da almasindan 1924 yilinda halifeligin kaldirilmasina kadar 407 sene müslümanlarin halifesi sifatini da üzerlerinde tasimislardir. Fakat surasi bir gerçektir ki gerek halifelik ve gerekse saltanat Ikinci Abdülhamid'in tahttan indirilmesi ile tesirini tamamen yitirmis bir mefhum haline gelmisti.Bu durum göz önüne alinacak olunursa Osmanlilarin halifeligi 393 sene devam etmistir ve Ikinci Abdülhamid Hazretleri ile son bulmustur. Ikinci Abdülhamid Hazretleri Hazreti Ebü Bekir radiyallahu anh hazretlerinden itibaren 98. halife bugün son halife olarak bildigimiz Abdülmecid ise 101.halifedir.

Kullanıcı isminiz: Giriş yapmak için Buraya tıklayın

Bu soru sistemi, zararlı botlara karşı güvenlik için uygulamaya sunulmuştur. Bundan dolayı bu kısımı doldurmak zorunludur.