«— Simdi siz bu söze (Kur'an'i, O´nu yalan sayarak) sasiyor ve Allâh'dan gelmesine ragmen alaya alarak) O'na gülüyor musunuz? (Içindekl ikazlara kulak verip çekinerek) aglamiyor musunuz? (Onun size ne gibî görevler yükledigine aldiris etmeksizin, vurdumduymazlik icinde) türkü mü söylüyorsunuz?!»
(Necm Süre-i Celilsi; 59—60)
ayetleri hakkinda sunu söylemistir:
«Peygamber'imiz bu âyet indikten sonra gülümseme hududunu asacak sekilde hiç bir zaman gülmemistir. Hattâ baska bir rivayete göre, bu âyet indikten sonra Peygamber'imizin dünyadan göçene kadar ne güldügü ve ne de gülümsedigi görülmemistir.»
ibni Ömer buyurur ki; «Peygamberimiz bir gün mesçidden çikinça gülüsüp konusan bir toplulukla karsrlasdi, durarak, selâm verdikten sonra onlara
«Dünya zevklerini kirip ölümü sik sik hatirlayiniz» buyurdu.
Baska bir gün de yine mesçidden çiktiktan sonra gülüsen bir toplulukla karsilasinca söyle buyurdu;
«Nefsimi kudret elinde tutan Allâh'a yemin ederim ki, benim bildigimi bilseniz, az güler çok aglardiniz.»
Hizir (A.S), Hz. Musa'dan (A.S.) ayrilmak isteyince Musa (A.S) «Bana bir tavsiyede bulun» dedi. Bunun üzerine Hizir (A.S.) dedi ki;
«Sebebsiz yere hiç bir harekette bulunma, sebebi yokken bir odim bile atma. Sasirtici bir durum olmadan gülme, baskakalarini hatalari yüzünden ayiplama, kendi hatalarina agla.»
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Çok gülmek, kalbi öldürür.»
Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Gençliginde gülen, yasliliginda aglar. Zenginken gülen, fakirlige düsünce aglar. Yasarken gülen, ölünce aglar.»
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Kur'ân'i okuyun ve aglayin. Eger aglayamiyorsaniz, aglamakti olun.»
Hasan-ül Basrî «islediklerinin karsiligi olarak simdi onlar az gülüp cok aglasinlar» mealindeki âyet hakkinda «dünyada kaldiklari müddetçe az gülsünler, cok aglasinlar» diye tefsir yapmaktadir.
Yine Hasan-ül Basrî buyuruyor ki; «Önünde cehennem varken gülen ve önünde ölüm varken sevinçli olan kimselere sasarim.»
Yine Hasan-ül Basrî bir gün gülen bir delikanliya rastlar, ona «Yavrum, Sirat'i astin mi» diye sorar. Delikanli «Hayir» der. Hasan-ül Basrî : «Cennete girecegin mi belli oldu» diye sorar. Delikanli «Hayir» diye cevap verir. Bunun üzerine Hasan-ül Bcsri : «O halde gülmen neye» der. Bundan sonra o delikanlinin bir daha güldügü görülmemistir.
Abdullâh Ibni Abbas buyurur ki; «Gülerek günâh isleyen, aglayarak cehenneme girer.»
Ulu Allah (C.C) bir âyette aglayanlari överek:
«Aglayarak çeneleri üstüne (yüzü koyun) kapanirlar ve bu (Kur'ân'i dinlemeleri) onlarin hürmetini artirir.» buyurmustur. (isra - 109)
«Bu Kitaba (amel defterine) ne oluyor ki, kücük - büyük hic günâhi ihmal etmeden saymistir.»
Evzaî (Kehf - 49):mealindeki âyet hakkinda «Küçük günahtan maksat, gülümseme, büyük günahtan maksat da kahkahadir» der.
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Kiyamet Günü su ücü hariç, bütün gözler aglayacaktir.
1) Allâh Korkusu ile yas döken göz.
2) Allah'in haram kildigi seylere bakmaktan kaçman göz.
3) Allah yolunda uykusuz kalarak nöbet tutan göz.»
Söylendigine göre üc sey insani kati kalbli yapar:
«1 — Kendini begenmislikten ileri gelmeyen gülmek.
2 — Acikmadan yemek.
3 — Bos yere konusmak.»
Peygamber'imiz ic çamasir, gömlek, kaftan, cübbe ve diger elbiselerden ne bulursa onu giyerdi. Yesil renkli elbiseler hosuna giderdi. Çogu elbiseleri beyazdi ve
«Beyazi dirilerinize elbise oiarak giydiriniz, ölülerinize de kaftan olarak sariniz.» buyururdu.
Peygamber'imizin atlastan bir kaftani vardî. Beyaz renkli cildine yesil rengi pek yakisirdi. Bütün elbiseleri topuguna kadar inerdi. Ic gömlegi ise daha yukarda, yari diz hizasinda kalirdi.
Siyah bir elbisesi vardi, onu birine vermisti. Esi Ümmü Seleme «Anam - babam yoluna feda olsun. O siyah elbisen ne oldu» diye sordu. Peygamber'imiz
«Onu giysin diye birine verdim» diye cevap verdi. Bunun üzerine Ümmü Seleme «Beyaz tenin üzerinde o elbisenin siyahindan daha güzel yakisan bir sey görmüs degilim» dedi.
Peygamber'imiz giyerken sagdan baslayarak «Beni giydiren, ayip yerlerimi örtmeye yarayan ve insanilara karsi güzel görünmemi saglayan elbiseler bagislayan Allah'a hamd olsun» diye duâ eder.
Elbisesini çikarirken de sol taraftan baslardi. Yeni bir elbise edinince eskisini bir fakire verir sonra: «Her hangi bir müslüman, sirf Allah Rizasi için eski elbisesini bir fakire verirse, o elbise giyildigi müddetçe veren kimse — Ölü olsun, diri olsun — Allah'in himayesinde, güveni altinda ve hayri içinde olur» buyururdu.
Peygamber'imizin bir abasi vardi. Nereye gitse onu ikiye katlayip altina sererdi. Hasir üzerinde uyurdu, altinda baska bir sey olmazdi.