Bu ayette geçen "emanet" kavramı farklı yorumlara müsaittir. Mesela, Gazali bu emaneti "marifet ve tevhid" olarak açıklar. (Gazali, İhya, III, 14 ) Bu meyanda, "ne yer, ne gökler beni içine almadı. Fakat mü`min kulumun kalbine yerleştim" (age. III, 15. Hadis, ehl-i tasavvuf mabeyninde meşhur olup, müminin kalbinin Allaha muhatap olmasını ifade eder. Hadis için bkz. Aclûnî, Muhammed, Keşfu`l-Hafa, Daru İhyai`t-Türasi`l-Arabi, Beyrut, 1351 h., II, 195) hadisini nazara verir.
Muhyiddin b. Arabi, benzeri bir yaklaşımla "marifetullah`a güç, vüs`at" şeklinde yorumlar. Çünkü insan âlemin meyvesidir. Nefsini alemde görür. Alemin tamamını içine alan nefsiyle Rabbini görür. Bundan dolayı, alemin güç yetiremediğine güç yetirir, kalbiyle Allah`a muhatap olur. (Alûsî, Ebu`l-Fadl, Ruhu`l-Meani, Daru İhyai`t-Türasi`l-Arabi, Beyrut, 1985, XXII, 102)
Bursevi ise, emaneti üç mertebede ele alır.
1. Dinin mükellef kıldığı şeyler. Emanetin edası gerektiği gibi, bunların da gözetilmesi gerekir. Mesela, akıl bir emanettir, azalar birer emanettirler. Ruhlar aleminde insandan alınan misak ve ahitler, hep birer emanet durumundadır.
2. Muhabbet, aşk, incizab-ı İlahi. Bu birinci mertebenin neticesidir. İnsan, bu gibi özellikleriyle meleklere üstün gelir. Gerçi, meleklerde de muhabbet vardır. Fakat onların muhabbeti, terakkiye sebep olan mihnet, bela ve zor tekliflere bina edilmemiştir. Gerçek terakki, sadece insan içindir.
3. Vasıtasız feyz-i İlahi. Bu feyz, ayette "zalumiyet ve cehuliyet" ile işaret olunan vücudî perdelerden çıkmakla elde edilir.
Bu üç mertebeden birinci mertebe avam, ikinci mertebe havas, üçüncü mertebe ehass-ı havas içindir. (Bursevi, VII, 249-250)
Nur Külliyatında emanetin çok cihetlerinden bir cihetinin de "ene" olduğu ifade edilir. Yani, insan Allah`ın verdiği benlik ile Allah`ı tanır. Mesela, Kendi cüz`i ilmiyle Allah`ın külli ilmini, cüz`i kudretiyle O`nun sonsuz kudretini tanır. (Nursi, Sözler, Sözler Yay. İst. 1987, s. 502-504)
Gök, yer ve dağa doğrudan Allah`a muhatap olabilecek kabiliyetler verilmediğinden, onlar emaneti kabul etmemişler, çekinmişlerdir. İnsan ise, emaneti taşıyabilecek kabiliyette yaratılmakla beraber, zulüm ve cehalet perdelerini aşmadan o ağır emaneti taşıyamaz, kaldıramaz.
Ilmi heyet