'Pek muhterem Papa Ali Cenapları, '
İtiraz :
Peygamberimiz (SAV) mektublarına başlarken mesela "Bismillahirrahmanirrahim! Allah Resûlü Muhammed'den, Habeş Meliki Necâşiye” demektedir. Ayrıca , Hadis-i Şerifte : “Münafığa "efendi" demeyin. Zira eğer o, seyyid olursa (kendine bir değer atfederse) Allah'ı kızdırırsınız."(Ebu Dâvud, Edeb 83,) denmektedir.
El-Cevab :
“Papa Ali Cenabları” bir taltif veya tazim değil, bir diplomatik uslubtur! Efendimiz (SAV) , nasılki Hristiyan Bizans Kralı Heraklius’u yazdığı mektubunda, “Rumların Büyük Reisi Heraklius’a” (bakınız.M.Hamidullah, İslâm Peygamberi, I/219) ifadesinde geçen 'Büyük Reis' hitabı nasılki bir diplomatik uslub ise , aynı şekilde 'Papa Ali Cenablarıda' veya "Hazretleride" bir övgü veya tazim değil, Diplomatik bir uslubtur! Efendimiz (SAV) ‘min bir Devlet Başkanı olarak , komşu Devlet Reislerine gönderdiği Mektublarda sizin yukarıda belirttiğiniz şekliyle hem Allah’ın İsmi ile başlaması söz konusu isede , örneğin yine Hudeybiye Barış Antlaşmasında imzaladığı Sözleşmede , muhatabların isteği üzerine sadece kendi isminin geçtiği “Muhammed” şeklinde imza attığını gözden uzak tutmamak lazım. Hudeybiye Barış Antlaşması , İslam’ın müşrik ve gayrimüslimlerle Diyalog kurmasına zemin hazırladığı ve bu vesile ile İslam’ın temsil edilmesine ve tanıtılmasına imkan sağladığı bir dönem olması ayrı bir husustur , Efendimiz (SAV) ‘in diğer Devlet Başkanlarına yazdığı doğrudan Tebliğ içeren mektublar yazması ise apayrı bir husustur ! Siz dininizi temsil etmeye çalıştığınız muhatabınıza herhalde ; “Ey ebedi cehenneme namzed kişi“ kabalığında Hitab edecek değilsiniz! Pek muhterem Yüksek Mühendis Ahmet Beyfendi veya Saygıdeğer Prof.Dr. Mehmet Bey nasılki bir övgü değil bir diplomatik ünvandır . Hadis-i Şerifde geçen "Efendi demeyin" , onu övmeyin anlamındadır. Yoksa , günümüzde bir çok meslek dalındaki insanlarada "Efendi" diye hitab edilmektedir. Diploması terminolojisinden bihaber olan kardeşlerimizin , “Ali Cenablarını” bir övgü ifadesi olarak görmeleri onların bu noktadaki bir Diplomatik uslub fukeralığının göstergesidir.
2-Metin :
'Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen Türk halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zat-ı alilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.
İtiraz : Üç Büyük Din yanlıştır , çünkü tek büyük ve Hak din İslamdır ! Ayrıca Ehl-i Kitaba selam vermek caiz midir ?
El-Cevab :
Dinler Kategorize edilirken , Hak ve Batıl olarak tasnif edilmektedir. Bir Dine mensub insanların çokluğu o Dinin büyük olmasını göstermediği kadar , o dinin Hak olmasını gerektirmez ! Diğer yandan ifadede geçen “üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen topraklar” ile Filistin (Kudüs) ve Ortadoğu kast edilmek istenmektedir ! Müşerref olma, tanışma uslubundan kaynaklanmaktadır! Müşrik Mut’im bin Adiyy, Efendimiz (SAV) Taif dönüşü Mekkeye alınmadığında ve kendisinden bir kefil istendiğinde Peygamberimize Kefil olmuş ve peygamberimiz bu iyiliği hayatı boyunca unutmadığı gibi, Mut'imin oğlu Cübeyire Bedir esirlerini taleb ettiğinde : " Senin baban bana o kadar büyük bir iyilik yaptıki , şayet baban gelmiş olsaydı Allah'a dua eder , ölülerinizi tekrar diriltmesini isterdim " diyerek , esirleri vermiş ve babasından müşrik olmasına rağmen iltifat etmiştir ! Ehl-i Kitab ile birlikte müşriklere bile selam verilebilinir (Nisa suresi , 86.Ayet-i Kerime) , hatta muhatab kendini bilmez cahil müşrik bile olsa “selam” diyerek selametle neticelenecek söz söylemelidir . ( Furkan Suresi , 63.Ayet-i Kerime )
3-Metin :
Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler arası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik.
İtiraz : Papalık Misyonunun bir Hırsitiyanlaştırma olduğu bilinmesine karşın Papalık Misyonunun bir parçası olduğunu kabul etmek caiz midir ? Kafirler birbirlerinin yardımcılarıdır (Enfal suresi , 73.Ayet-i Kerime) gereği bu apaçık Küfür değilmidir ?
El-Cevab :
Bir kere ifadeyi doğru okumakta fayda vardır : Papalık Konseyinin bir parçası olmaktan bahsedilmiyor , Papalık Konseyinin Dinler arası Diyalog misyonundan bahsediliyor. Çünkü Dinlerarası Diyalog Faaliyetlerinde Hrsitiyanlığı yaymak diye Resmi bir ifade yokki bu cümleye itiraz edilsin! Dinler arası Diyalog Misyonun Ana Görevi: 3 Dinin mensublarının birbirlerini daha yakından tanımalarını sağlamaktır . Doğru temsil, en etkili tebliğ yöntemdir. (Maide Suresi, 67.Ayet-i Kerime ) .Şayet Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine yardımcı olunmuş olsa idi , o zaman “Kafirler birbirlerinin yardımcılarıdır” hususu bir geçerlilik kazanabilirdi . 10 yılı aşkın süredir Faal olan Diyalog sürecinde , acaba kaç kişi Hırsitiyan olmuşta bu iddiayı dile getirme cüretini kendinizde buluyorsunuz ? Biz Diyalog faaliyetleri vesilesi ile İslam ile müşerref olan veya en azından hak Din olduğunu kabullenen yüzlerce Ruhani , onbinlerce insan biliyoruz . Buda sizin iddialarınız tekzib etmektedir.
4-Metin:
İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır. Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar etmiştir. Bilginin tamamı Allah'a aittir ve din Allah'tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinler arası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir. '
İtiraz : İslam’da yanlış olan nedir ? Yoksa Hırsitiyanların hoşuna gitmeyen Ayetlerin Diyaloğa uygun şekilde yorumlanması mı istenmektedir ?
El-Cevab :
İslam’da yanlış olan bir husustan bahis yok , yanlış algılanan İslam’dan bahis var ! Yani yanlış bir şekilde bir terör veya barbar dini gibi tanıtılan İslamın Diyalog vesilesi ile doğru tanıtılarak, İslamın temsil edilmesidir. Burda İslami kanadı temsil eden Gazeteciler ve Yazarlar Vakfının kendine biçtiği misyonda budur ! Kur’an-ı Kerimde Diyaloğu emreden Ayetleri , Elmalı Hamdi Yazır Tefsirinden ve Bediüzzaman Hazretlerinin yaklaşımlarından defaatle izah etmiştik. Oraya müracaat edebilirsiniz. Metinde devam eden yaklaşım ile Bilimin, Allah ile çelişmesinin mümkün olmadığını, çünkü bilginin Allah’ın ilminden geldiğini ve birtakım ateistlerin ısrarla bilim ile dini farklı vadilerde göstermelerine karşın, bu konudada işbirliği yapılması gerektiğine bir vurgu yapılmaktadır!
5-Metin :
'Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hıristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz.'
İtiraz : “Allah indinde Hakdin islamdır” (Ali İmran Suresi , 19.Ayet-i Kerime) ‘sine yine bir muhalefet var. Bakın üç büyük dinden bahsediliyor.
El-Cevab :
Yukarıda izah ettiğimiz üzere , Dinler hak ve Batıl dinler olarak tasnif edilmektedir. Din mensublarının çokluğu o Dinin Hak olduğu anlamına gelmez ! Metnin devamında , günümüz dünyasında, gerek medeniyetler arası gerekse kültürler arası bir çatışma ortamı oluşturmak isteyen şaşkınlara karşı, bahse konu Dinler Arası diyalog faaliyetleri bir bariyer görevi görebilir denmiştir.!
6-Metin
'Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetler arası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinler arası diyalog konusunda Vatikan'ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz. Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz.
İtiraz : Üç büyük dinin bağlılarından bahsediyor , ne gibi bir bağ var acaba ? İsa Allah’ın oğludur diyen bir zihniyetle nasıl bağ kurulabilir, diyelim kuruldu barış içinde kavga etmeden yaşadılar, güzel bu barış ne zamana kadar sürecek, hiç onlara demeyecek miyiz “Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed onun elçisidir” ,bunu dersek yine kavga başlayacak, demezsek insanı cehennem azabından kurtaracak tek kelime olan kelime-i tevhidi insanlara ulaştırma maksadıyla gönderilen peygamberlerin sünnetine ters iş yapmış olmayacakmıyız? Acaba “Muhammedür Resulullah” gerekli değildir anlamı çıkmıyormu ?
El-Cevab :
Ehl-i Kitab ile biz müminlerin arasında ortak olan bir bağdan Kur’an-ı Kerim bahsediyor : “De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın.”(Ali İmran suresi , 64.Ayet-i Kerime) . İşte hernekadar onlar Allah’ın vasıflarında yanılmış olsalarda , Allah’a oğul isnadında bulunmuş olsalarda , Kur’anın ifadesi ile aramızda ortak olan bir söz (Allah inancı) mevcuttur ! Bu ortak bağ , onların Ehl-i necat olmaları için yeterli olmasada , Ayetin devamında dile getirildiği üzere birkaç adım daha atabilirlerse inşallah Ehl-i necat olmaya namzed olacaklardır. İslam tarihine bakacak olursak , Barış dönemi hep İslam’ın lehine gelişmiştir. Hudeybiye Barış Antlaşması sonrası , 2 yıl gibi kısa bir zaman diliminde Mekke’nin Fethini getirmiştir. Çünkü , seviyeli temsil vicdan sahiblerini herzaman müteessir bırakır. Allah’ın birliğine iman eden ve Hz.İsa (AS) mın Allah’ın oğlu değil Allah’In bir peygamberi olduğunu kabullenen insanların , Efendimiz (SAV) ‘min nübüvvetine iman etmemeleri bekelenemez. Niyetleri sorgulamak sadece Allah’a mahsustur ! İtirazlarınızı Niyetleri sorgulamadan yapın....
7-Metin:
Hıristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu'daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlikler önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel'in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs'ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir. '
İtiraz : Fethullah Gülen Hocaefendinin , Hıristiyanlığın üçüncü bin yılı kutlamalarından bahsetmesi nekadar doğru ?
El-Cevab :
Kutlamalar vesilesi ile birtakım etkinlikler önermektedir. Örneğin Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi yerlere birlikte ziyaretler düzenlenebileceğinden bahsetmektedir. Özellikle Filistin Liderleri ile bir Diyaloğun sağlanmasında ısrarla vurgu yapılmıştır. Ki bu Filistindeki Barış sürecini mtühiş katkısı olacağı kesindir. Ayrıca , Kudüsün hernekadar bugün Yahudi Devleti topraklarındada olsa her üç din mensublarına vizesiz giriş hakkı verilmesini önermiştir ! Metnin bir kısmını delillendirip , diğer kısmını görmemezlikten gelmek sizin gibi Ehl-i iman kardeşlerimize yakışmıyor. Metnin devamında ,
Dinler Arası Diyalog faaliyetlerine müdahil olmadan öncesinde düzenlenen Medeniyetler arası Barış ve Diyalog sempozyumuna bundan sonra Vatikanın da davetli olduğunu, dönemin Cumhurbaşbakanı Demirel’in resmi davetinin kendilerine iletileceğinide bildirmektedir.
8-Metin :
Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile, ilki Washington DC'de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa'nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir. Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hz İbrahim'in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi'ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şumullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir. Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb'e şükürler olsun.'
Fethullah Gülen
(Rabbin aciz kulu)
İtiraz : ”Rabbin aciz kulu” ifadesi Hırsitiyanların ifadesi değilmidir ?
El-Cevab :
Ehl-i Sünnet vel-Cemaat anlayışına göre “Rab “ ismi , Allah’ın umumi isimlerinden biridir. Terbiye eden, yaratan, besleyen, malik, en mükemmel, sahip tutan ve idare eden anlamlarına gelir. “Aciz kul” olma , özellikle Acz-i mutlak , fakr-ı mutlak mesleğine haiz herkesin hayatlarına örnek almaları gerekn bir husustur. Şimdi , bu ifadeler madem Ehl-i Sünnet perspektifinde esastır ve haktır , başkaları da kullanıyor diye , Hocaefendi nasıl bir zan altına alınabiliniyor anlamış değiliz !
Metnin devamında ;
Dinler arası Diyalog faaliyetlerinin, tüm dünyanın büyük kentlerinde konferanslar şeklinde tertip edilmesini, karşılıklı öğrenci değişim programının uygulanmasını, Hz.İbrahim (AS) ‘ın doğum yeri Urfa’da her 3 dinin öğrencilerinin eğitim göreceği bir Üniversitenin kurulması, bu vesile ile her üç dinin mensublarının birbirlerini daha iyi tanımaları sağlanmış olacaktır!
Sonuç olarak diyebilirizki, 09.02.1998 tarihli bu mektub , bazı çevrelerce İlmi ve dini delillerden yoksun olarak eleştiriler getirilsede,bu niyetleri sorgulamadan öteye geçememektedir ve müminlerin ilk şiarı olması gereken hüsn-ü zan müessesesi, adete yok sayılmaktadır !