Dua için ellerimizi açtığımızda namaza kalktığımızda evimizi düzenlerken cenazemizi kabre koyarken dikkat ettiğimiz; otururken kalkarken yatarken her zaman ve her yerde yöneldiğimiz bir kıblemiz var. İçimizdeki yönle aynı olan kıblemiz. Mekke'deki Mescid-i Haram'daki Kâbe... Bunun ne büyük lütuf olduğunun farkında mıyız?
Namaza durduğumuzda Mekke'ye yöneliriz. Orada bulunan Kâbe'ye; yani yeryüzünün ilk mescidine Beytullah'a Allah'ın evine yöneliriz.
Yüce Mevlâ kıbleyi Kudüs'deki Mescid-i Aksâ'dan Mekke'deki Mescid-i Haram'a Kâbe'ye çevirdiğini Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz'e namaz esnasında bildirmişti. Hatta namazın iki rekâtını Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'ya doğru kılmış tam o esnada vahiy gelmişti. Hemen Mekke'ye Mescid-i Haram'a yönelmiş arkasında namaz kılan cemaat de onunla birlikte yönlerini Mekke'ye çevirmişlerdi.
Haber birkaç gün içinde her tarafa yayıldı. Bütün müslümanlar artık Mescid-i Haram'a yönelerek namazlarını kılıyorlardı. Rasulullah s.a.v. Efendimiz'e itaat etme konusunda en ufak bir tereddüt geçirmemişlerdi. Bunun yanında münafıklar başta olmak üzere gayr-i müslimlerden bazı kişiler dedikoduya başlamışlardı. Kalplerinde gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilen Yüce Mevlâ onların durumunu Rasulullah s.a.v. Efendimiz'e şöyle haber vermişti:
“İnsanlardan bir kısım sefihler şöyle diyecekler: ‘Onları yöneldikleri kıblelerinden çeviren ne ki?' (Rasulüm) de ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru olan yola hidayet eder. Böylece biz sizi adaletli ve dengeli bir ümmet kıldık ki insanlara (hem dünyada hem de ahirette) şahitler olasınız Peygamber de size şahit olsun. Daha önceden yönelmiş olduğun kıbleyi kıble tayin etmemiz sadece Rasul'e tabi olanlar ile ökçeleri üzerine geriye dönenlerden ayırmamız içindir. Bu Allah'ın hidayet ettiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir…” (Bakara 142-143)
İbadetlerde bir noktaya yönelmenin hakikatini ise Yüce Rabbimiz şöyle ifade buyuruyordu:
“Yüzünüzü doğu ve batı yönüne çevirmeniz iyilik değildir. Hakiki iyilik Allah'a ahiret gününe meleklere kitaba ve nebilere iman eden; malına olan sevgisine rağmen onu akrabaya yetimlere yoksullara yolda kalmışlara dilenenlere ve kölelere veren; namazı hakkıyla kılan zekâtı veren verdiği söze sadık kalan; sıkıntı hastalık ve savaşın şiddetli anında sabredenlerin iyiliğidir. Onlar sadık ve takva sahibi olanlardır.” (Bakara 177)
“Doğu da batı da Allah'ındır. Hangi tarafa yönelirseniz Allah'ın vechi (yani sizin yönelişinize muhatap olacak şekilde O'nun zatı) oradadır (yani O her tarafta karşınızdadır). Allah vasidir (her şeyi rahmetiyle kapsar) alîmdir (her şeyi bilir).” (Bakara 115)
Böylece Allahu Tealâ hayatımız boyunca dikkat etmemiz gereken büyük bir ölçüyü bize bildirmektedir. O da ºudur: Sadece şekilde şartları yerine getirmek sadece dış görünüşü düzeltmiş olmak yeterli değildir. İbadetlerimizde Kâbe'ye yönelmemiz hatta Kâbe'nin dibinde veya içinde bulunmamız yeterli değildir; kalplerimizdeki niyetlerimiz Allah'a karşı hassasiyetimiz yani takvâmız önemlidir
Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'in şu mübarek sözleri bu hakikati özetler:
“Allah sizin şekillerinize ve mallarınıza bakmaz. O sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim İbn Mace)
“Ameller niyetlere göre değer kazanır.” (Buharî)
Evet ibadetlerimizde ve işlerimizde öncelikle dikkat etmemiz gereken gönlümüz ve niyetimizdir. Fakat bu şeklî şartların veya dış görünüşün hiçbir önemi olmadığı anl***** asla gelmez. İnsan olarak dış görünüşe kolayca mağlup oluruz şeklî şartları yerine getirmeyi asıl gaye haline getirebiliriz. Yüce Mevlâ böyle bir zaafa düşmememiz için ibadetlerimizde ve yaşayışımızda mananın önemli olduğunu bize bildiriyor. Bundan sonra şeklî şartlara da riayet etmemizi istiyor.
Cenab-ı Mevlâ kıbleye yönelmekten maksadın ne olduğunu yukarıdaki ayetlerde ifade buyurduktan sonra ibadetlerimizde Kâbe-i Muazzama'ya yönelmemizin farz olduğunu da şöyle ferman buyuruyor:
“Nereden yola çıkarsan çık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu Rabbinden gelen bir hakikattir. Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. (Evet ey Rasulüm!) nereden yola çıkarsan çık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Sizler de nerede bulunursanız bulunun yüzünüzü o tarafa çevirin ki zulüm yapmaya şartlanmış olanların dışındaki insanların size karşı hiçbir delilleri kalmasın. Sakın onlardan korkmayın yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız.” (Bakara 149 150)
Kıble hem kalbimize hem kalıbımıza gerek…