Madde 1 —
a — Hâkimiyet, tamamen Allah'a aittir ve hâkim olan hukuk nizamı İslâm hukukudur.
b — Kur'an ve Sünnet'de ifadesini bulan İslâm Hukuku, yasamanın kaynağı ve hâkimiyetin temel esasıdır.
c — Yüksek otorite, önemli bir emanet ve sorumlulukdur. Halk bunu, şer'î hükümlere uygun olarak bizzat kullanır. (148)
(148) Kur'an, Yusuf, 67: «Hüküm ve hâkimiyet sadece Allah'a aittir.» ; Câsiye, 18 : «Sonra seni de bir hukuk nizamını icraya memur kıldık. O halde sen ona tâbi ol. Bilmezlerin heva ve heveslerine uyma.»; Nisa, 58 : «Şüphesiz ki Allah, size emânetleri (başta kamu hizmetleri olmak üzere), ehil ve erbabına teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmeylemenizi emrediyor. Gerçekte Allah size ne güzel öğüt veriyor! Allah, hiç şüpheniz olmasın ki, sözlerinizi ve hükümlerinizi işitici ve bütün yaptıklarınızı görücüdür.»; Altı meşhur hadis kitabından beşinin naklettiği şu hadis de önemlidir : «Hepiniz birer râîsiniz (yani gözetleyici ve çoban gibisiniz) ve kendi ra'iyyetinizden (gözetiminiz altında bulunanlardan) sorumlusunuz. Devlet reisi bir raidir, kendi milletinin hukukunu muhafazadan sorumludur. Koca bir raidir, kendi ailesinden sorumludur. Kadın da kocasının evinde bir raidir, aile yuvasının hüsn-ü idaresinden sorumludur. Hizmetçi de efendisinin malı üzerinde bir raidir, efendisinin malını muhafazadan sorumludur.»
Madde 2 —
Her İslâm Devleti, İslâm âleminin bir parçasıdır ve orada yaşayan müslümanlar da İslâm milletinin bir cüz'üdürler. (149)
(149) Kur'an, Mü'minun, 52 : «Şu insanlar, tek bir millet halinde sizin milletinizdirler. Ben de sizin Rabbinizim. Sadece benden korkunuz.»; Hucurât, 10 : «Mü'minler ancak kardeştirler. O halde kardeşlerinizin arasını bulup barıştırınız. Allah'dan korkunuz, ta ki, lütfuyla esirgenesiniz.»; Enfâl, 72 : «İman edip hicret edenler, Allah yolunda canlarıyla ve mallarıyla cihad yapanlar ve muhacirleri barındırıp yardım edenler yok mu? İşte bunlar, birbirinin gerçek dostudurlar.»
Madde 3 —
İslâm devleti ve toplumu, aşağıdaki esaslar üzerinde kâimdir:
a — Şer'î hükümlere ittiba' ve onları hayatın her safhasında tatbik etmek.
b — Şûra usulünü, idarenin ve hâkimiyetin temel şekli kabul etmek.
c — Kâinattaki bütün güç ve servetin Allah'a ait olduğuna, kâinattaki herşeyi kullarının menfaati için yarattığına ve kimsenin müdahale hakkının bulunmadığına gönülden inanmak. Bu sebeple her insanın kâinatta kendisi için hazırlanan ilahî payı alması tabiî hakkı olacaktır.
d — Topluma ait güç ve servet kaynaklarını ve fertlere ait mülk ve imkânları, Allah'ın emaneti olarak kabul eylemek, kendilerini onun adına tasarruf eden; muhafaza etmek ve sözkonusu imkânları hikmetleri doğrultusunda kullanmakla görevli memurlar gibi görmek.
e — Yaratıcının ihsan ettiği şekilde insan haklarını kabul etmek ve yeryüzünün neresinde olurlarsa olsunlar, mazlumlara ve ezilenlere yardımcı olmak.
f — Yüksek otoritenin (devletin) zorlamasından ziyade, vicdanî muhasebeyi hayatın temel esası ve yaşayışın aslî kaidesi olarak görmek. Fertlerin İslâmî şahsiyetini geliştirmek ve toplumda İslâm'ın terbiye usulleriyle müslüman bir yapı teşekkül ettirmek; böylece, eğitim programları, kültür, tanıtım ve benzeri konularda da gittikçe gelişen İslâmî bir yapıya kavuşmak.
g — Bütün insanlar için müreffeh bir hayatın yollarını açmak; gücü yetenler için çalışma fırsatlarını ve müzminlik, hastalık yahut ihtiyarlıktan dolayı geçimini teminden âciz olanlar için de sosyal yardım vesilelerini temin etmek.
h — Sağlık, eğitim, kültür hizmetleri, sosyal hizmetler ve diğer kamu hizmetlerini tekeffül etmek.
i — İslâm milletinin birliğini esas kabul ederek bunun gerçekleştirilmesi için gereken her şeyi yapmak.
j — İslâm'a davet ve tebliğ görevini ifa etmek. (150)
(150) Nisa, 105 : «Gerçekte biz sana bu Kur'an'ı, Allah'ın sana gönderdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye hak olarak gönderdik. Artık hâinlere müdafaacı olma.» Câsiye, 18 (bkz : Bir önceki dipnot); Mâide, 44, 45, 47 : «Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle, onları inkâr ederek hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.»; «Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmez ise, onlar zâlimlerin ta kendileridir.»; «Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, onlar fâsıkların ta kendileridir.»; Şûra, 38 : «Bunların işleri ve idareleri, aralarında müşavere iledir.»; Mâide, 120 : «Göklerin, yerin ve içlerindeki herşeyin gerçek tasarruf ve mülkiyeti Allah'a aittir. O, herşeye hakkıyla kadirdir.»; Tevbe, 105; El-Hadid, 7 : «Allah'a ve peygamberlerine iman edin. Size tasarruf için vekâlet verdiği maldan Onun yolunda harcayın, içinizde iman edip de bu şekilde harcamada bulunanlar için büyük mükâfat vardır.»; Nisa, 75
Tevbe, 122 : «Mü'minlerin hepsinin topyekûn savaşa çıkmaları doğru değildir. Bir kısmı da, din ve şeriat ilimlerini iyice öğrenip kavimleri savaştan geri döndüklerinde onları Allah'ın azabıyla korkutmak için geride kalıp ilim tahsil etsinler...»; Tevbe, 105; Al-i Imran, 103; «Hepiniz toptan Allah'ın ipine sımsıkı sarılınız. Parçalanıp ayrılmayınız. Allah'ın üzerinizdeki ni'metini düşününüz. Hani siz birbirinizin düşmanları idiniz de. O, kalplerinizi İslama ısındırıp birleştirmişti. O'nun bu nimeti sayesinde din kardeşleri olmuştunuz ve yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı, işte Allah size âyetlerini böylece apaçık bildiriyor. Ta ki, doğru yola eresiniz.» Buharî, Müslim : «Ben, her müslümana yer yüzündeki insanların en yakınıyım. Sizin her hanginiz ölür de bir borç veya çoluk-çocuk bırakırsa, ben onun velisiyim ve yardımcısıyım. Herhangi biriniz de mal bırakırsa, tamamen mirasçılarına aittir.»; Buhari: «Tarafımdan tebliğ edilen Kur'an'-dan bir âyet olsun halka ulaştırınız.»; İbn-i Mâce : «ilim tahsil etmek, erkek ve kadın her müslüman üzerine bir vecibedir.»
Mâide, 67: «Ey Peygamber! Rabbin tarafından sana indirilen Kur'an'ı tebliğ et. Eğer bu görevi ifa etmezsen, Allah'ın elçilik vazifesini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah, kâfirler güruhunu muvaffak eylemez.»; Yusuf, 108 : «Habibim de ki: işte benim yolum budur. Ben insanları, Allah yoluna körü körüne değil, basiretle da'vet ediyorum. Ben de, bana tâbi olanlar da böyleyiz.»; Nahl, 125: «insanları Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütlerle da'vet et. Onlarla mücadeleni en güzel şekilde yap. Şüphesiz ki, Rabbin, yolundan sapanları da, hidayete erenleri de en iyi bilendir.»