Abdullah (ra) ve Cabir (ra) Anlatıyorlar :
Muaz b.Cebel Sahabe Efendilerimiz arasında, en yakışıklılarından en ahlaklılarından ve en cömertlerindendi.Hatta o kadar cömertti ki eline geçen her dirhemi ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor, infak ediyordu.Nihayet bir ara büyük bir borcun altına girmişti.Alacaklılar sıkıştırmaya başlayınca birkaç gün evine kapandı ve dışarı çıkmadı.Alacaklılar da durumu Resulullah(sav)’a intikal ettirdiler.Peygamber Efendimiz Muaz’ı yanına çağırttı.Alacaklılar bizim hakkımızı ondan al dediler.Resulullah (sav) da: Ona yardım edene Allah merhamet etsin buyurdu.Bunun üzerine borç verenlerin bazıları alacaklarının bir kısmını bağışladılar,diğerleri de alacaklarını mutlaka almak istediklerini söylediler.Efendimiz (sav) de Muaz’ın tüm malını alacaklılara verdi.Alacaklılar kendi aralarında malı taksim ettiler.Fakat alacaklarının yedide beşi ancak karşılanabildi.Onlar Ya Resulullah kalan borcuna karşılık onu bize köle olarak sat dediler.Resulullah(sav) de bırakın artık üzerine gitmeyin buyurdular.
Arkadaşları Muaz’a Efendimiz’den borç istemesi hususunda tavsiyede bulundular. Fakat o bunu kabul etmedi. Bu olay üzerinden daha birkaç gün geçmişti ki Resulullah (sav) Onu çağırdı ve Ona şunları söyleyerek Yemen’e vali olarak gönderdi. Umulur ki, Allah(c.c)durumunu düzeltir ve borçlarını ödemeni kolaylaştırır. Ya Muaz sen belki bu seneden sonra beni bir daha göremezsin. Belki dönüşünde burada benim Mescidime ve Kabrime ziyarete gelirsin, dedi. Bunu duyunca ben ağlamaya başladım.
Peygamber Efendimiz(s.a.v) ağladığımı fark edince:
Bana en yakın olanlar, nerede ve nasıl olurlarsa olsunlar, Allah’a hakkıyla kulluk edenlerdir, dedi.
Muaz b. Cebel Yemen’de valilik ve zekat memurluğuna Efendimizin vefatından sonra da devam etti.
Hz.Ebu Bekir (r.a),Hz Ömer(r.a)’i hac için Mekke’ye gönderdiği sene Muaz’da oraya gelmişti. Tevriye günü Hz.Ömer’le karşılaştılar.Kucaklaştılar ve birbirlerine başsağlığı dilediler.Sonra bir yere oturup hasbihal etmeye başladılar.Hz.Ömer(r.a)’in bir aralık Muaz’ın yanındaki kölelere gözü takıldı. Bunlar kim diye sordu ? O da: Şunlar bana hediye edildiler,onlarda Ebu Bekir(r.a)’in yani devletindir dedi.O zaman Hz.Ömer(r.a): Onların hepsini Ebu Bekir’e götürmelisin dedi ve bir süre daha sohbet ettikten sonra birbirlerinden ayrıldılar. Ertesi gün Muaz her gördüğüne Hz.Ömer’i soruyordu. Sonunda Onu buldu ve Ona dün gece rüyasında gördüğü olayı anlattı: Ey Hattab’ın oğlu dün bir rüya gördüm.Ben tam ateşe düşmek üzereyken, sen benim belimden tuttun ve beni ateşe düşmekten kurtardın.Sana itaatten başka çarem yok dedi.Daha sonra doğruca yanındakilerle birlikte Hz.Ebu Bekir(r.a)’in yanına geldi.Bunlar bana hediye edilenler, şunlar da senin, hepsini al dedi.Hz.Ebu Bekir(r.a) de: Sana hediye edilenleri yine sana bırakıyoruz dedi.Muaz(ra) namaz kılmak için mescide gitti.Namazını bitirdiğinde arkasına baktığında gördü ki köleleri de kendisiyle birlikte gelmişler ve arkasında namaz kılıyorlar.Onlara: Kimin için namaz kıldıklarınız sordu? Allah için cevabını alınca o halde sizler Allah’ın kulusunuz benim değil diyerek hepsini azad etti.
(ibn-i Sa’d, Müstedrek 2/272-273,Kenz’ül-Ummal 3/126 )
Muaz b.Cebel anlatıyor:
Resulullah(sav): Din uğrundaki savaşta Allah’a çok zikredene ne mutlu! Onun söylediği her kelimeye karşılık yetmiş bin ecir vardır.Her ecri de Allah on misli artıracaktır, buyurdu.Bunun üzereine Ya Resulullah infak da mı böyle? diye soruldu.
İnfakın(Allah yolunda harcama) mükafatı da böyledir buyurdu.
Abdurrahman Muaz’a : Ama Kur’an da infaka verilecek ecrin yediyüz misli olduğu belirtiliyor bu nasıl olur? deyince Muaz:
Senin bu dediğin,savaşa gitmeyip de infak eden için. Hem savaşa gidip, hem de infak edenlerin ecrini Allah kendi rahmet hazinelerinden dilediği gibi verir.Onu kullar bilmezler.İşte bunlar,Allah’ın ordusudur.Allah’ın ordusu ise daima galip ve muzafferdir diye cevap verdi.
Zeyd b.Eslem’in babası ve Malik’üd Dar anlatıyor :
Bir gün Halife Ömer b.Hattab ve bir grup eshab-ı ikram ile oturuyorduk.Hz.Ömer(r.a) herkes bir temenni de bulunsun dedi.İçlerinden biri : Ben bu ev dolusu gümüşüm olmasını ve bunu Allah yolunda infak etmeyi isterim dedi.Hz.Ömer yine bir şey temenni edin dedi.İçlerinden başka birisi de : Ben bu ev dolusu altınım olmasını ve onu Allah yolunda infak etmeyi isterim dedi.Hz.Ömer yine temenni de bulunmalarını isteyince.Bir diğeri : Bu ev dolusu mücevherim olsa da Allah yolunda infak etsem dedi.Hz.Ömer yine ne isterseniz söyleyiniz dedi.Orada bulunanlar bundan sonra söyleyecek bir şeyimiz kalmadı dediler.Bütün bu söylenenler üzerine Hz.Ömer(r.a) de : Bense Rabbim’den bu ev dolusu Ebu Ubeyde b.el-Cerrah, Muaz b.Cebel ve Huzeyfet’ül-Yeman gibi adamlar olmasını ve Allah yolunda onları vazifelendirmeyi isterdim dedi ve daha sonra bir adamla Huzeyfe’ye bir miktar para yolladı ve ona şunları söyledi:Bak bakalım parayı ne yapacak dedi.Huzeyfe parayı alır almaz fakirlere dağıttı.Başka bir adama da aynı şeyleri söyleyerek Muaz’a gönderdi.Görevli içinde 400 dinar bulunan keseyi Muaz’a uzatarak şöyle söyledi : Mü’minlerin emiri, bu keseyi sana, ihtiyaçlarını görmen için gönderdi dedi.O da: Allah ondan razı olsun,diye mukabele etti ve cariyesini çağırarak: Şunu filanlara şunu falanlara,götür dedi.Ve gelen parayı böylece dağıttı.O sırada Muaz’ın karısı,parayı gördü ve: Biz de muhtacız, bize de ayır dedi.Kesede sadece iki dinar kalmıştı. Muaz bunları da sen al diyerek karısına verdi.
Ebu Ubeyde b.Cerrah’a da halifenin yolladığı paranın da tamamının aynı şekilde ihtiyaç sahiplerine taksim edilerek dağıtıldığını duyunca Hz.Ömer(ra) sevinerek oradakilere şöyle söyledi:
Ben size zaten söylemiştim.
(Buhari,Tarih’üs Sagir,Taberani,El-Kebir,Tergib: 2/177,Mecma’üz-Zevaid: 3/125,El-İsabe: 3/484,Hılye: 1/237,İbn-i Sa’d: 3/300)
Şehr b.Havşeb, Rabe’den naklediyor :
Taun yaygınlaştığı zaman Ebu Ubeyde halkın içinde ayağa kalkarak: Ey insanlar bu hastalık,Rabbimizin rahmetinin,Peygamberimizin davetinin eseridir,sizden önceki Salihlerin ölüm vesilesidir.Ebu Ubeyde Allah’dan kendi payına düşeni vermesini niyaz ediyor dedi.Tauna yakalandı ve hakkın rahmetine kavuştu
(ibn-i İshak,El Bidaye:7/78)
Muhammed b.İbrahim b.Haris et-Temimi anlatıyor :
Hz.Ebu Bekir, Halid b.Said’i azledince, İslam Ordusu’nun ilk kumandanlarından olan Şurahbil b.Hasene’ye onunla ilgili, şu mektubu yazdı:
Halid b.Said’e itibar et.Şayet o,senin kumandanın olsa idi, ondan neler bekliyor idiysen, sen de ona aynı şekilde muamele yap.Onun İslâmdaki mevkiini biliyorsun.Resulullah, Rabbine kavuştuğu zaman o idareciydi (Yemen’de Mezhic kabilesinin zekatını toplamakla görevli idi) Ben de onu kumandan tayin ettim.Sonra da,azlini uygun gördüm.Belki,böylesi,onun için daha hayırlıdır.Ordu kumandanlıklarına tayin ettiğim bir kimseyi,idareciliğe tayin etmemezlik yapmıyorum.Seni de amcaoğluna (Yezid b.Ebu Süfyan) ve diğerlerine tercih ederek,kumandan tayin ettim.Müttaki ve samimi bir adamın görüşüne muhtaç olduğun bir mesele zuhur ederse, (oluşursa) önce Ebu Ubeyde b.Cerrah ve Muaz b.Cebel ile istişare eyle.Üçüncü olarak da Halid b.Said’in fikrini öğren.Onların fikirlerinin samimi,doğru ve iyi olduğunu göreceksin: Tek başına hareket etmekten sakın ve elde ettiğin malumattan onları da haberdar et.
(İbn-i Sa’d: 4/70,Kenz’ül-Ummal 3/134)
Abdurrahman b.Gamn anlatıyor:
Amr b.As : Bu taun kötü bir şeydir.Bundan korunmak için,vadilere ve yaylalara gidin dedi.Bu sözler Şurahbil b.Hasene’nin kulağına gidince bu sözlere kızarak Ebu Ubeyde b.Cerrah’ın daha önceki sözlerine benzeyen şunları söylemişti:Bu taun Peygamberimizin duasının, Rabbimizin rahmetinin eseridir.Salih kulların sizden önce ölmesine vesile olmuştur dedi.
{Ebu Kılabe bu duanın şöyle olduğunu nakleder:
Resulullah’ın ailesinden birisi kendisine Ya Resulullah gece senin yaptığın duayı duydum demiş.Resulullah(sav) de Öylemi diye sormuş ? Evet cevabını alınca Efendimiz: Aziz ve Celil olan Rabbim’den ümmetimi kıtlık ile mahvetmemesini istedim.Bunu kabul etti.Ümmetimi,kendilerini kırıp geçirecek hiçbir düşman saldırısına uğratmamasını istedim.Ümmetim parçalamamasını,birbirine düşürmemesini istedim.Kabul etmedi.Üç defa o halde humma veyahut taundan koru,dedi.
(Müsned Ahmed b.Hanbel,Mecma’üz-Zevaid 2/311) }
“O sırada halife olan Hz.Ömer (ra) Amr b.As’ın Ey insanlar bu hastalık yangın gibi genişliyor. Dağlara çıkarak kendinizi koruyun demesine karşı çıkmamıştır.Fakat Muaz b.Cebel ve onun gibi düşünen
birkaç Müslüman her şeyin Allah’dan geldiğinin ve ilahi takdirin insanı her yerde yakalayacağına olan tam imanları ve hastalığı;
günahlardan arınmaya vesile ve Allah’tan gelen bir lütuf (şehitlik mertebesi) olarak kabul etmelerinin bir sonucu olarak, kaçmak
şöyle dursun Hz.Mevlana’nın ölümü Şeb-i Aruz (Düğün Gecesi) olarak görmesi gibi Rabb’leriyle aralarındaki son kapı olarak görmüşler adeta arzu etmişlerdir…”
”
Muaz b.Cebel, Amr b.As bu görüşüne katılmadığını şöyle ifade etmiştir: Onun dediği doğru değil.Bu (taun hastalığı), insanı şehitliğe götürür.Allah’ın rahmetinin ve peygamberimizin duasını eseridir.Allah’ım Muaz ve ailesine bu rahmetten nasipdar et! Diyerek niyazda bulunmuştur.Nitekim aradan çok geçmeden Muaz’ın taundan iki kızı vefat etti.Daha sonra da Bikreh diye tanınan
Oğlunun da tauna yakalandığını görünce; oğluna nasıl olduğunu sordu ?
Oğlu kendisine :Babacığım, gerçek Rabbim katındadır.Sakın şüphe edenlerden olma dedi.Muaz da :Allah dilerse benim sabredenlerden olduğumu göreceksin!
Muaz b.Cebel,Ebu Ubeyde,Şurahbil b.Hasene ve Ebu Malik aynı gün tauna yakalandılar.Muaz’ın elinin üzeri taun’dan dolayı yara olunca ona bakarak şöyle diyordu :Bu, kırmızı develerden daha çok hoşuma gidiyor, demeye başladı.Yanındaki bir adamın ağladığını görünce; ona niçin ağladığını sordu.Adam da :Senden aldığım ilmin kaybolmasına,dedi.
Muaz da: Ağlama.Ben, yeryüzünde Allah’ın kendisine ilim verdiği Hz.İbrahim gibi değilim.Eğer ben ölürsem,şu dört kimseden ilim öğrenin:
Abdullah b.Mesud,Abdullah b.Selam,Selman-ı Farisi,Ebüd’derda,dedi
Bu hastalıktan dolayı can çekişmeye başlayınca işte bu ölümle pençeleşmektir dedi.Öyle bir ölümle pençeleşti ki, kimse onun kadar sıkıntı çekmedi.Her bayılıp ayıldığında,gözlerini açar:
Rabbim, benim canımı al.Kudretine yemin ederim ki,kalbimin seni sevdiğini biliyorsun, diye dua ederdi.
***********************İnna Lillahi ve inna ileyhi Raciun*******************
************(Biz Allah içiniz ve sonunda Ona döneceğiz)***************
(ibn-i Huyeyne,İbn-i Asakir,Bezzar,Müsned-i Ahmed b.Hanbel,Kenz’ül Ummal-2/325,Mecma’üz-Zevaid 2/311-312,Hılye 1/240,Müstedrek 1/276)
“ Görüyoruz: Bu zamanda, doğruluk ve yalanın arasında bir parmak kadar mesafe kalmış.İkisi de aynı çarşı da satılıyor.Fakat her bir zamanın bir hükmü vardır.Doğruluk ve yalanın arası,tarihin hiçbir döneminde Asr-ı Saadet’teki kadar açılmamıştır.”
Not : Biz kutub yıldızlarından bir tanesinin hayatını kesitler halinde gözler önüne getirebildik.Bu kutup yıldızlarının Veda Hutbesi esnasında 25.000 kadar olduğu hesap edilerek düşünülmelidir.Elbette ki hepsini tanımamız olanaksız ancak Hayatü’s Sahabe’de geçen elimizin altında bulunanları da günümüz de ne kadar tanıdığımız herkesin vicdanında cevaplaması gereken bir sorudur.Onlar öyle bir hayat yaşadılar ki gerçek anlamda bir saadet asrıydı.Çünkü önlerinde iki cihan güneşi Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v) vardı.Yıldızlara günümüz insanı maddeten ulaşabilir ancak manevi olarak o yıldızlara ulaşmak; mümin, müttaki ve nerde,nasıl olursa olsun Rabbine hakkıyla kulluk edebilen takva ehli Müslümanların yolculuğuyla,bu yolculuksa ancak ve ancak
Allah’ın izni ve inayetiyle hidayet üzere yaşayanların hayatlarını kendi hayatlarında da örnek alarak yaşamaya gayret eden din nasihattir fehvasınca emri bil mağruf nehyi anil münker (İyiliği emredip,kötülükten kaçındırmak)’i hem nefislerine hem de çevresindeki herkese sırf Rızayı İlahi için iyilik yapabilen salih ve salihalarla mümkün olabilir
kanaatimizce.Yapabileceğimiz çok şey var ama yeter ki o gözle bakabilelim çevremize.Belki o zaman daha iyi farkına varacağız belki bizim için ufak ama başkaları için çok büyük şeyler ifade edebilecek olan iyiliklere.Bir yetimin başını okşamak, yoksullara yardım edip,açları doyurmak,okuma imkanı olmayanı okutmak hepsi de küçük sadakalar gibi görünebilir belki ama Allah indindeki kıymetini melekler bile takdir edemez.İnanan bir insanın kendisinin ve ailesinin rızkını helal yoldan
kazanmak için çalışması da zaten bir sadaka değil mi ?
Rabbimin rahmeti gazabını geçmişse eğer bende rahmetine sığınıyorum yine O’nun gazabından tıpkı bir çocuğun annesinin terliğinden yine annesinin şefkatli kollarına sığınması gibi kaldı ki Rabbimin kullarına olan şefkati bir annenin çocuğuna olan şefkatinden çok daha fazladır.
İyilik yap denize at ! Yaptığın iyiliği çok zor bir gününde hatırlamak üzere unut; belki kurtuluşuna burada unuttuğun o iyilik sebep olur. Çünkü balık bilmezse Halik elbette bilir !
Lütfen sahabe-i Güzin efendilerimizi hiç olmazsa dualarımız da hatırlayalım. Hepsinden teker teker Allah Azze ve Celle Razı olsun ve bizleri de onların izlerinden gidebilecek ilim, feraset ve basireti cümle ümmeti Muhammed’e nasip eylesin inşallah… Amin.Amin.Amin.