"Ayetlerimi değiştirmeyin” (Bakara Suresi, 41) Zaten Allah ayetlerin koruyuculuğunu yapacaktı ve asla kimse onu değiştiremeyecekti, bunları kendisi söyledi ve yemin etti. Peki öyleyken neden uyarıyor insanları, ayetlerimi değiştirmeyin diye, zaten Allah’ın korumasında olduğundan kimse değiştiremez ki?
Cevap
- Evvela, bu (2/41)ayette -meal olarak- söz konusu edilen “Ayetlerimi değiştirmeyin” ifadesi, Yahudilere hitap etmekte ve onlara -aslî Tevrat'ın ayetlerini değiştirmemeleri konusunda- uyarıda bulunmaktadır. Yani bu ayette Kur'an söz konusu değildir. Bu ayetten bir önceki ayette “Ey İsrail oğulları!” diye başlaması bu hitabın muhataplarını açıkça ortaya koymaktadır.
- İkincisi, farz-muhal bu uyarı Kur'an ayetleri için olsa bile, soruda kurgulanan mahzur yine de söz konusu olmaz. Çünkü, ayetin meali şöyledir: “Benin ayetlerimi az bir fiyatla/dünya menfaati karşılığında satmayın.” Bunun anlamı; “geçici ve de değersiz olan dünya menfaatini elde etmek için, ayetlerimi yanlış yorumlayarak, gerçekleri gizleyerek doğru yoldan sapmayın” demektir. Yanlış yorumların yapılması ayetlerin bizzat değiştirilmesinden çok farklı bir şeydir. Zaten ilgili ayetlere bakınca, soruda kurgulananların aslının olmadığı anlaşılacaktır.
İlgili ayetlerin meali:
Ey İsrâil oğulları! Size verdiğim nimetimi hatırlayın, bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size vaad ettiklerimi vereyim. Asıl bana itaatsiz*likten sakının. Elinizdekini (Tevrat'ı) tasdik edici olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; sakın onu inkâr edenlerin ilki olmayın! Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın. Yalnız benden korkun. Bilerek hakkı bâtıl ile ka*rıştırmayın, hakkı gizlemeyin. (Bakara Suresi 2/40-42)
Ayette geçen "Elinizdeki" ifadesinden maksat Tevrat, onu "tasdik edici" olan da Kur'ân-ı Kerîm'dir. Kur'an'ın Tevrat'ı tasdik etmesinin anlamı, tevhid inancı, geçmiş peygamberlere iman, iyiliklerin yapılması, kötülüklerin terkedilmesi gibi Tevrat'ta yer alan temel öğretilerin Kur'an tarafından da tanınmasıdır. Bunun mantıkî sonucu, Kur'an'ın da Tevrat gibi Allah'tan geldiğini kabul edip ona inanmak olduğu için Yahudiler ve özellikle kutsal kitabın muhtevası hakkında geniş bilgisi olan Yahudi din bilginleri Kur'an'a inanmaya, böylece Müslüman olmaya davet edilmekte; Kur'an'ı herkesten önce alelacele inkâr etmek yerine, öğretilerinin kendi kutsal kitaplarıyla ne kadar uyuştuğunu iyi düşünmeleri gerektiğine işaret edilmektedir. Bunu yaptıklarında, müşrikler gibi hemen onu inkâr etmeyip, tam tersine, ellerindeki kutsal kitabı tasdik ettiği için vakit kaybetmeden ona inanıp Müslüman olmaları gerektiğim anlayacaklardır. (bk. İbn Âşûr, 1,467-469; Kur’an Yolu, I/52-53)